|
|
Konu Araçları |
deprem, epidemiyolojisinin, sağlik, sağlık, yönetimidepremlerde, yönetiminde, önemi |
Sağlık Yönetimi-Depremlerde Sağlik Yönetiminde Deprem Epidemiyolojisinin Önemi |
08-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sağlık Yönetimi-Depremlerde Sağlik Yönetiminde Deprem Epidemiyolojisinin ÖnemiDEPREMLERDE SAĞLIK YÖNETİMİNDE DEPREM EPİDEMİYOLOJİSİNİN ÖNEMİ Doç Dr Haydar SUR Özet Ağustos 1999 Marmara depremi ülkemizde sağlık hizmetlerinin organizasyonunda afetlerde alınacak önlemlere ilişkin ne büyük eksiklik bulunduğunu gözler önüne sermiştir Halbuki, depremlerin verdirdiği kayıplar açısından ülkemiz dünyanın önde gelen ülkeleri arasındadır Depremlerin epidemiyolojisi bize kayıpların en alt düzeye indirilmesi için çok yararlı bilgiler sunmaktadır Bu yazıda dünyanın değişik ülkelerindeki deneyimlerden elde edilmiş uygulamaya yönelik bazı bilgilerin derlenmesi ve aktarılması amaçlanmıştır Giriş Depremlerde ne gibi yardım malzemelerinin uygun olduğunu, ne gibi donanım ve personel ihtiyacının ortaya çıktığını tam olarak anlayabilmek ve gerekli hizmetleri verebilmek için depremlerin yol açtığı ölümlerin nedenleri ve yaralanma tipleri hakkında daha çok epidemiyolojik bilgiye ihtiyaç vardır Felaketlerin epidemiyolojisinin ana hedefi; bunların sağlık üzerine etkilerini tanımlayabilmek ve ölçmektir Bunu yaparken felaketzedelerin ihtiyaçlarını anlamak, kaynakları verimlilikle ihtiyaçlara uygun şekilde tahsis etmek, sağlıkla ilgili istenmeyen etkileri ortadan kaldırmak, program etkililiğini değerlendirmek ve durum senaryosu planlamak amacını güder Dünyada deprem önleme ve kontrol önlemlerinin uyarlanmasına ve yardım faaliyetlerinin uygulamaya sokulmasına başlanmadan önce, tek bir deprem bile onbinlerce insanın ölümüne, çok ciddi yaralanmalara ve ileri derecede ekonomik kayıplara neden olmaktaydı(1) Diğer hizmet alanlarında olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de edinilen deneyimlerin bir sonraki afette ortaya konacak politikalara uyarlanmasının önemi büyüktür Ağustos 1999 Marmara depremi ülkemizde sağlık hizmetlerinin organizasyonunda afetlerde alınacak önlemlere ilişkin ne büyük eksiklik bulunduğunu gözler önüne sermiştir Yapılan tahminlerde ülkemiz deprem açısından dünyanın birçok ülkesinden daha fazla risk altında olduğundan depremlerin epidemiyolojisi Türkiye’deki sağlık planlamacıları ve sağlık yöneticileri açısından özellikle daha fazla önem taşımaktadır Depremlerin Etkilerini Anlamayı Sağlayacak Unsurlar (2) Bir depremde meydana gelen ölüm ve yaralanmaların boyutu şunlara bağlı olarak değişmektedir: · depremin şiddeti · depremin merkezine olan uzaklık · zemin yapısı · binaların özellikleri · insan eliyle yapılmış diğer yapıların özellikleri · bölgedeki nüfusun yoğunluğu ve alana yayılışı · çevre koşulları · insanların yerleşimleri ve davranış şekilleri · uyarı yapabilme fırsatının olup olmadığı · felaketlere karşı hazırlıklı olma durumu · günün hangi saatinde deprem olduğu · haftanın hangi gününde deprem olduğu · mevsim Mahoney “ Richter Ölçeği’ne göre şiddeti 60’ı geçen depremler yerleşim yerleri yakınında olmuşsa ölüm görülür” demektedir(3) Son 20 yılda, dünyada yalnızca depremlerde 1 milyondan fazla kişi ölmüştür(4) Bu yüzyıldaki deprem ölümlerinin % 80’ininden fazlası Türkiye’nin de içinde bulunduğu 9 ülkede; % 50’si ise tek bir ülkede – Çin’de- meydana gelmiştir 1976'da, Çin’in kuzeyinde bir milyon nüfuslu Tangshan’da 78 şiddetinde bir deprem oldu Birkaç saniye içinde şehir enkaz haline geldi ve 240 000’den daha çok kişi öldü(5) Sismik olarak aktif ve nüfusu kilometrekare başına 20 000 – 60 000 olan diğer kentleşme bölgeleri de depremle ilgili bu düzeyde katastrofik ölüm ve yaralanmalara her zaman açıktır(4) Genellikle ölüm / yaralanma oranı yaklaşık 1 / 3-4 civarındadır Ancak bu oran; depremin merkezi yakınındaki yerleşim yerlerinde çok ölüm/az yaralanma, deprem merkezine nisbeten uzak yerleşim yerlerinde az ölüm/çok yaralanma şeklinde kendini belli etmektedir Sözgelişi, Tangshan’da (Çin) her 2 yaralanmaya karşılık 3 ölüm, Whittier Narrows- California’da (ABD) her 450 yaralanmaya karşılık 1 ölüm olmuştur(2) Ölüm ve yaralanma sayıları ağır hasar görmüş bina sayıları, binalardan kaçabilen insan sayısı, depremden hemen sonraki tıbbi hizmetlerin etkililiği/uygunluğu/ulaşılabilirliği ve arama ve kurtarma faaliyetlerinin verimliliği gibi değişkenlerle doğrudan ilgilidir Bina hasarlarının miktarı vaktiyle felaket hallerine bir toplumun ne ölçüde önem vererek ne ölçüde yatırım yaptığı ile ortaya çıkan kaçınılmaz bir sonuçtur Genel olarak denilebilir ki, gelişmiş ülkelerde afet hallerinde yaralanma ve ölüm hızları gelişmemiş ülkelere göre daha düşüktür çünkü afet durumları için önceden ayrılan kaynak ve buna uygun şekilde kullanılabilecek bir sistem bulunmaktadır Yangın Riski Depremi izleyebilecek en önemli ikincil felaket yangındır Birkaç sarsıntıyla birlikte sobalar, ısınma gereçleri, ışık araçları vb devrilebilir, kıvılcımlar çıkabilir ve etrafı alevler sarabilir Japonya’da yangın çıkan şehir depremlerinde, yangın çıkmayanlara göre 10 kat daha fazla ölüm kaydedilmiştir(6) 1906 San Fransisco depreminden sonra oluşan yangın, depremin kendisinden çok daha fazla kişiyi öldürmüştür Günümüze yaklaşırsak; 1994 California Northridge depremi, güçlü sarsıntıların yeraltındaki fuel oil borularını veya gaz bağlantı noktalarını patlattığını, parlayıcı patlayıcı maddelerin etrafa yayılıp alevlenmesine neden olduğunu ve yangın başlattığını bize göstermiştir Dahası, kentin su şebekesi zarar gördüğü için, bu yangınları söndürme olanaklarında da büyük kayıplar görülmüştür(1) Barajlar Barajlar da yıkılma tehlikesindedir ve bu durum toplumları su baskını tehlikesiyle karşı karşıya getirir Belli bir büyüklükten sonraki bütün depremlerde civardaki barajlar hemen kontrol edilmeli ve barajların arkasında birikmiş su düzeyindeki ani düşüşler barajın yapısal bir zarar görmüş olabileceğini düşündürmelidir(4,7) Yapısal Etmenler Birçok depremde tartışmasız en yaygın ölüm ve yaralanma sebebi insan eliyle yapılmış yapıların kısmen veya tamamen çökmesidir(4) Bu yüzyılda depremlere atfedilen ölümlerin % 75’i depreme dirençsiz, uygun olmayan malzeme veya yapım hatasıyla yapılmış binaların çökmesi sonucudur(7) Ölenlerin en büyük bölümü desteklenmiş tipteki binalarda (örneğin kerpiç, briket veya kaba taştan evler gibi) yapıların çökmesiyle meydana gelmiş, ya da desteklenmemiş tipte fırınlanmış tuğladan yapılma ve betonarme blok gibi çok düşük şiddetli sarsıntılarda bile çökebilen ve yüksek şiddetli sarsıntılarda çok hızla göçen binalarda yaşanmıştır Yeryüzünün birçok yüksek sismik bölgelerinde(İran, Pakistan, Türkiye, Latin Amerika ülkeleri gibi) yapıların yalnız çökmeye eğilimli duvarları değil, bir de ağır çatıları vardır(8) Bunlar da yıkılmayı ve sonunda ölümü kolaylaştırmaktadır |
|