Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hakkinda, imparatorluğu, osmanli, padişah, padişahi

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda




Osmanli Devletinin Doğuşu
Anadolu Türklüğünü yeniden birliğe kavuşturan, yayilmasini ve güçlenmesini sağlayan Osmanlilarin ortaya çikişi meselesi, Bati Anadolu'nun uç bölgesinde yeni bir Türkiye'nin doğuşu ile siki sikiya bağlidir Osmanli hanedaninin mensup bulunduğu, Oğuzlar'in sağ kolu olan Günhan kolunun Kayi boyu, dokuzuncu yüzyildan itibaren, Selçuklular'la beraber Ceyhun nehrini geçerek İran'a geldi Rivayetlere göre, Horasan'da Merv ve Mahan tarafina yerleşen Kayilar, Moğollarin tecavüzleri üzerine, yerlerini birakarak Azerbaycan'a ve Doğu Anadolu'ya göç ettiler Bir rivayete göre, Ahlat'a yerleşen Kayilar, oradan Erzurum ve Erzincan'a, daha sonra Amasya'ya gelerek, oradan Halep taraflarina göç ettiler Bir kismi Caber Kalesi civarinda kalirken, diğer bir kismi Çukurova'ya gitti Çukurova'ya gelenler, daha sonra Erzurum civarinda Sürmeliçukur'a vardilar Aralarinda çikan ihtilaf üzerine, bir kismi asil yurtlarina dönerken, Ertuğrul ile kardeşi Dündar'in emrindekiler, bir müddet Sürmeliçukur'da kaldiktan sonra, Moğollarin batiya akinlari üzerine, Selçuklu sultani Alaaddin Keykubad'a müracaat ederek Karacadağ taraflarindaki Rum (Bizans) hududuna yerleştirildikleri söylenirse de bu, tarihî gerçeklere pek uygun düşmemektedir

Gündüz Alp'i Ertuğrul Gazi'nin babasi olarak gösteren ve bugün ilim âleminde kabul edilen diğer bir rivayete göre ise, Gündüz Alp'in Ahlat'ta vefatindan sonra oymağin başina geçen oğlu Ertuğrul Gazi, buradan hareketle Erzincan'a oradan da Bizans sinirina yakin olmak gayesiyle, Karacadağ mintikasina gelmiştir Kesin olan bir şey varsa o da Ertuğrul Gazi liderliğindeki Kayilarin, on üçüncü yüzyil ortalarinda Ankara'nin batisinda bulunmalaridir Sonralari, tahminen 1231 yilinda, Sultan Alâaddin'in kendilerine ikta (arazi) olarak verdiği Söğüt ve Domaniç'e gelip yerleşmişlerdir




Diğer taraftan Moğollar, Orta Asya Türklüğünü ve medeniyetini imha ederken, istilânin dehşeti karşisinda, onlarin kilicindan kurtulan büyük göçebe kitleleri, şehirli âlim, tâcir, edebiyatçi ve sanatkârlar da Anadolu'ya siğiniyordu Göç dalgalari, Selçuklu hududunda eskiden beri mevcut göçebelerle yeni Türk boylarini birbirine kariştiriyor ve uçlardaki yoğunluğu süratli bir şekilde arttiriyordu Kaynaklarin kayit ve tasvirine göre, Azerbaycan ve Arran (Karadağ) ovalari ile vadileri, karincalar gibi kaynaşiyor ve göç dalgalari buradan Anadolu'ya akiyordu Böylece, Moğollardan kaçan Türkmenler, Anadolu'ya nüfus ve hayatiyet getiriyor ve siyasi parçalanmaya rağmen bu ülke yeni bir kudret kazaniyordu 1261'den itibaren, Moğol kontrolünün nispeten zayif bulunduğu ve Türkmen nüfusunun gittikçe kuvvetlendiği Kizilirmak'in batisindaki bölgede (Kastamonu-Ankara-Akşehir-Antalya hattinin batisinda) uc beylikleri ortaya çikti Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Denizli, Selçuklu-İslâm kültürünün yerleştiği uc merkezleri olarak yükselip Gazi Türkmenlerin faaliyette bulunduğu en ileri uc bölgesiyle Selçuklu uc bölgesi arasinda bir ara bölge haline geldiler Uc bölgelerinde ortaya çikan Türkmen beylikleri arasinda Konya'ya hakim olan Karamanoğullari en kuvvetlisi görünüyor ve Selçuklularin varisi olduğunu iddia ediyordu Bati Anadolu'da Aydinoğullari, devrin şartlarina göre mükemmel bir donanma gücüne sahip bulunuyorduGöçebe bir kavmin süratle denizci olmasi ve Adalar (Ege) Denizini alt üst eden gazalariyla hayranlik uyandirmasi, şaşilacak bir gelişmeydi Bu devir Anadolu'sunda yine mühim sayilabilecek bir güce sahip bulunan Germiyanoğullari, Karesioğulari, Menteşeoğullari, Saruhanoğullari, Hamidoğullari ve Candaroğullari beyliklerinden her biri, kendi hesabina yayilma mücadelesine girişti Bunlar arasinda Söğüt'te kurulan Osmanli Beyliği en mütevazi bir durumda bulunuyordu

Ertuğrul Gazi, tahminen doksan yaşinda olduğu halde, 1288'de vefat ettiğinde, Osmanli Beyliği; Karacadağ, Söğüt, Domaniç ve çevresinde 4800 kilometrekarelik mütevazi bir toprak parçasina sahipti Ertuğrul Bey'in vefatindan sonra, uçtaki Oğuz aşiretlerinin ittifakiyla, Kayi boyundan olduğu için, Osman Bey hepsine baş seçildi Diğer Anadolu beyleri birbirleriyle uğraşirken Osman Bey, Bizans'la mücadele etti Bu sayede, 1288'de Selçuklu sultaninin gönderdiği hakimiyet alâmetlerini alan Osman Gazi, böylece kendi nüfuz bölgesini ve oradaki reayayi (halki) Bizans'a ve komşu beylere karşi koruma mesuliyetini yüklenmiş oldu Çevresine aldiği Samsa Çavuş, Konuralp, Akçakoca, Aykut Alp, Abdurrahman Gazi gibi aşiret beyleriyle birlikte fetih hareketini başlatan Osman Gazi kisa sürede İnönü, Eskişehir, Karacahisar, Yarhisar, İnegöl ve Bilecik'i zaptetti Bilecik'in fethi ve Osman Bey'in beylik merkezini buraya nakletmesiyle; Anadolu Selçuklulari'nca Moğollara karşi girişilen başarisiz Sülemiş isyani neticesinde Sultan III Alaaddin Keykubad'in kaçmasi hemen hemen ayni tarihlere rastladi Bu sebeple Selçuklu Devleti'nin başsiz kalmasi neticesinde daha serbest hareket etmeye başlayan Osman Gazi, bağimsizliğini (istiklâlini) ilan etti (27 Ocak 1300) Bölgenin ve Bizans'in içinde bulunduğu durumdan istifade eden Osman Bey'in kuvvetleri, Bursa önüne kadar akinlarda bulunuyordu Lefke, Mekece, Akhisar, Geyve ve Leblebici kalelerinin fethinden sonra Osman Gazi, askerî harekâtin başina oğlu Orhan Gazi'yi getirdi (1320) Osman Gazi, Bundan sonra ölümüne kadar, teşkilât meseleleriyle meşgul oldu 1324 veya 1326'da öldüğü tahmin edilen Osman Bey vefat ettiği sirada, Bursa Osmanlilarin eline geçti Bursa'nin zaptindan sonra, beylik merkezi buraya nakledildi ve şehir yeni binalarla süslendi Gerçekte, Selçuklularin tarih sahnesinden çekilmesiyle Anadolu bir virane görünümündeydi Çünkü, Moğollarin Anadolu'daki etkisi halâ hissediliyordu Ancak, Selçukludan kalan değerli hazineler vardi Bunlar dil, din ve alfabe birliğiydi Bunun ruhu da gaza aşki idi Osmanli, bunlarin hepsini kendinde toplamişti Dil, din ve alfabe birliği sayesinde, halk sinir tanimiyordu Savaşma ve şehit olma isteği, her an, Hiristiyanlarla gaza eden Osmanli Beyliği'ne büyük firsatlar verdi İşte bu aşk ve şevkle, diğer beylerin tebaasi Osman eline göç etti veya en azindan onlarin başarisi için gönülden dua etti Âlimler de ayni yolu takip ederek, Edebâli, Dâvûd-i Kayserî, Dursun Fakih gibi büyükler, Karaman ülkesinden kalkip, Osmanli toprağina kondular ve kültür faaliyetlerini başlattilar

Orhan Gazi devrinde Bizans'a karşi kazanilan Pelekanon Muharebesi'nden sonra İznik fethedildi (1330) Orhan Gazi'nin 1361'e kadar olan hükümdarliği devresinde Osmanli Devleti, kardeş beylikler üzerinde hakim bir güç haline geldi Daha önce Ege ve Rumeli'de Karesi, Saruhan ve Aydinoğullari, gaza hareketinin öncüleri durumunda idiler Ancak, Karesi Beyliği'nin ilhakiyla Aydinoğlu Gazi Umur Bey'in, Haçli saldirilari karşisinda İzmir limanini kaybetmesi üzerine, bu bölgedeki gaza liderliği Orhan Gazi'ye geçti Bu sirada Bizans'ta baş gösteren iç savaş ve Kantakuzen'in Gazi beylerle ittifaki, Türklerin Rumeli'ye geçişini kolaylaştirdi Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nin destanlara konu olacak mahiyette gerçekleştirdiği Rumeli'ye geçiş, Türk tarihinin en büyük hadiselerinden biri oldu İlk önce Çimpe Hisarini ele geçiren Süleyman Paşa, burayi bir üs olarak kullanmaya başladi Daha sonra Biga'da topladiği orduyu, Güney Marmara kiyisinda Kemer limanindan gemilerle karşiya naklederek Bolayir'i zaptetti Ardindan kuvvetlerini iki kola ayirarak, bir taraftan Gelibolu'ya, öbür yandan da Trakya'ya karşi iki uç kurdu ve muntazam gaza akinlarina başladi 1354 yilinda Gelibolu'nun zapti ile, bu ilk Rumeli fatihleri yarimadanin fethini tamamladilar 1357'de veliaht Süleyman'in ve ardindan Sultan Orhan Gazi'nin vefatlari, Rumeli'deki fetihlerin bir müddet durmasina sebep oldu ise de Sultan I Murad (1361-1389) Anadolu'da birliği sağladiktan sonra, tekrar Rumeli cihetine yönelerek Osmanlilarin, Avrupa'da sağlam bir şekilde yerleşmesini sağladi 1362'de Edirne fethedildi Haçli kuvvetlerine karşi 1364'de Sirpsindiği, 1371'de Çirmen zaferleri kazanildi Bu fetih ve zaferlerin sonunda Osmanlilar kesin olarak Avrupa'da yerleştiler ve tesir sahalari bütün Balkanlari içine alan bir genişliğe erişti Bulgaristan ve Sirbistan, Osmanlilara tabi olmayi kabul ettiler Osmanli kuvvetleri, üç koldan harekâta devamla, Kuzey Makedonya, Niş, Manastir, Sofya ve Ohri'yi aldilar Diğer taraftan, Anadolu'da Türk birliğinin sağlanmasi için mücadele veriliyordu Hamidoğullari Beyliğinden Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Yalvaç, Şarkikaraağaç ve Germiyanoğullarindan da Kütahya, Tavşanli, Emet, Simav ve çevresinin Osmanlilara geçmesi, Karaman-Osmanli ilişkilerini gerginleştirdi Çok geçmeden de iki devlet arasinda savaş çikti Ancak, Karaman kuvvetlerini bozguna uğratan Osmanlilar, bir süre bu beyliğin saldirilarindan emin oldular Öte yandan Osmanlilari Balkanlardan atmak üzere, Sirp, Macar, Ulah, Boşnak, Arnavut, Leh ve Çek kuvvetlerinden oluşturulan büyük Haçli kuvvetlerinin, 20 Haziran 1389'da Kosova'da yok edilmesi, tarihe, örnek imha hareketlerinden biri olarak geçti Türk tarihinin mühim hadiselerinden biri olan Kosova Meydan Muharebesi, Doğu Avrupa'nin kaderini de tayin etti Balkan yarimadasini asirlar boyunca Türk hakimiyeti altina koyan bu zafer sonunda, Sultan Murad-i Hüdâvendigâr (I Murad), bir Sirp tarafindan şehid edildi




Ertuğrul Gazi'nin, oğlu Osman Gazi'ye biraktiği 4800 kilometrekarelik beylik, 43 yil içinde, üç mislinden daha fazla büyüyerek 16000 kilometrekareye ulaşti Orhan Gazi ise, babasindan devraldiği devletini, alti kat daha büyüterek, 95 bin kilometrekareye çikardi Nihayet, Murad-i Hüdâvendigâr, 1361-1389 yillari arasinda, devletini beş misli daha büyüterek, 500 bin kilometrekareye yükseltti Artik aşiretten beyliğe geçen Osmanli Devleti, imparatorluğa hazirlaniyordu ve gayesini de çizmişti

Gerçekten de, bir aşiretten, cihangir bir imparatorluğa giden yolda, neler yapildiği incelenecek olursa, devletin temelleri ve şaşirtici yükselişi daha iyi anlaşilir Nitekim Fransiz tarihçisi Grengur da "Bu yeni imparatorluğun teessüsü, beşer tarihinin en büyük ve hayrete değer vakalarindan biridir" demektedir

Bu hizli yükselişin sebepleri şöyle siralanabilir:

1 Osman Gazi ve haleflerinin gerçekleştirdiği fetihler, Anadolu halki için yeni gaza ve yerleşme sahalari açmakta idi Osmanlilarin devamli ilerlemesini gören Anadolu'daki yiğit ve savaşçi gaziler gittikçe artan bir sayida, Rumeli uçlarina intikal ediyordu

2 Samsa Çavuş, Konur Alp, Akçakoca, Aykut alp, Abdurrahman Gazi, Haci İlbeyi ve Evrenos Gazi gibi hareket serbestisi olan beylerin idaresinde toplanan kuvvetler, devamli taarruz ve ilerlemeyle yeni hatlara yerleşiyorlar ve akinlar devam ediyordu

3 Fethedilen bölgelere, Anadolu'dan göçen yörük ve köylü kitleleri, alp-erenler, dervişler, ahîler öncülük etmekteydiler Onlar gazilerin yaninda, hattâ bazen ilerisinde zaviyeler kurarak, sonradan gelen köylüler için tutunma ve toplanma merkezleri meydana getiriyorlardi

4 Anadolu'dan gelen fakir köylülerle irgatlar, zaviye etrafinda, ekseriya derviş adi altinda, bazi yükümlülüklerden muaf olarak topraği işlemekte ve bir Türk köyünün doğmasina yol açmakta idiler Nitekim Trakya'da köy adlarinin büyük çoğunluğu bu gibi derviş, şeyh veya fakihlerin isimlerini bugün bile taşimaktadir

5 Osmanli fetihleri yalniz kiliçla değil, daha çok istimâlet denilen uzlaştirici ve sevdirici bir politika neticesinde gerçekleşmekteydi Osmanli idaresinin, gayrimüslimlere can ve mal güvenliğiyle dinlerinde serbestlik tanimasi, onlarin gitgide İslâm'i kabul etmelerine yol açiyordu Yine bu durumun sonucu olarak çok defa, geniş bölgeler, şehir ve kasabalar kendiliğinden Osmanli hakimiyetini tanimakta idiler

6 Osmanlilar, Anadolu'da, Hiristiyan varliklarini ve idare tarzlarini bozmayarak onlari kendi nüfuzlari altina aldilar Bu müsamahayi, Rumeli'de daha geniş surette ve onlarin eski varliklarini korumak üzere uyguladilar Baştan başa Hiristiyanlarla meskûn olan Balkan Yarimadasi halki, kisa zaman içinde bu tarzdaki âdilâne hareket ve idarî siyasetteki incelik sayesinde İslamiyet'i seçti

7 Balkanlarda Bizans İmparatorluğunun bozulmuş olan yönetim tarzi neticesinde, ağir ve keyfî vergiler, soygunlar ve asayişsizlik yayilmişti Buna mukabil, Türklerin disiplinli hareketleri, fethedilen yerlerin halkina karşi adaletli, şefkatli ve taassuptan uzak bir politika takip etmeleri, vergilerin, tebaanin ödeyebileceği şekilde uygulanmasi ve özellikle mutaassip Ortodoks olan Balkan halkini Katolik mezhebine girmeleri için ölümle tehdit edenlere karşi, Türklerin buralardaki unsurlarin dinî ve vicdanî duygularina hürmet göstermeleri, Balkan halkinin, Osmanli idaresini Katolik baskisina karşi, bir kurtarici olarak karşilamalarina sebep oldu

8 Osmanli fetihlerinin en bariz vasfi, gelişigüzel, macera ve çapul şeklinde değil, bir program altinda, şuurlu bir yerleşme şeklinde olmuş olmasidir Bu da fethedilen yerlerdeki halkin hoşnutluğuna ve yeni idareden memnun olmalarina yol açti Fetih programinin esaslarindan biri de yeni elde edilen stratejik yerlere, büyük ve önemli şehir ve kasabalara Anadolu'dan göçmenler getirilerek yerleştirmek suretiyle muhtelif kisimlara ayrilip, şehir ve kasabalarda derhal ilmî ve sosyal müesseseler oluşturulmasidir

9 Nihayet Balkan fetihlerinin gelişmesinde ve istikrarinda, asirlarca evvel Balkanlara gelerek yerleşen ve daha sonra Hiristiyanliği kabul etmiş olan, fakat Türklüğünü unutmayan Peçenek, Kuman ve Gagavuzlar ile Vardarlarin da etkili olmalari ihtimal dahilindedir

Osmanli Beyliği, daha kurulduğu andan itibaren askerî, adlî ve malî teşkilatla işe başladi Bilhassa askerî işlere fazla önem verilerek, başarinin sebepleri hazirlandi Fakat bu görünüşteki kudret, tamamen ayri dinde olan yabanci bir bölgede, yani Balkanlarda yayilma ve yerleşme için yeterli değildi Bu iş, daha fazla, manevî ruhî sebeplerle, öylesine göz kamaştirici bir hizla ve şuurlu bir biçimde oldu ki, bugün dahi düşünenleri hayretler içinde birakmakta ve 20 yüzyilda bile benzeri görülmemiş bu hareket, dün olduğu gibi bugün de yerli ve yabanci nesillerin hayranliğini çekmektedir Nitekim, zamanin tarihçi, düşünür ve ilim adamlari, bu hususta şunlari söylemektedir: "Hiristiyan dünyasindaki arkasi kesilmeyen Yahudi düşmanliği ve Engizisyona karşilik, Hiristiyan ve Müslümanlar, Osmanlilarin idaresi altinda âhenk içinde yaşiyorlardi" (Gibbons)

"Türklerin zihnine ve hafizasina nakşedilmiş olan prensipler, onlari yeryüzündeki insanlarin en insaniyetlisi, en hayirseveri haline getirmiştir Bütün bu faziletlere rağmen Avrupalilarin barbar demesi, yirtici bulmasi, savaşlarina göre hüküm vermesinden ileri gelir Gerçekten Müslümanlar canlarini esirgemeden savaşirlar, düşmanlari ayni zamanda dinlerinin de düşmanidir Bu şecaat (kahramanlik) Türkler'e sadece dinlerinden değil, ayni zamanda millî karakterlerinden gelir Ama bir milletin gerçek karakteri, savaş alaninin silah gürültüleri arasinda tayin edilemez Türkleri gerçekten tanimak isteyenler, onlarin faziletlerini değerlendirmeli, törelerin karakter ve fiillerindeki tesirlerini muhakeme etmeli, onlari bariş zamanindaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir Aslinda Türkler, savaşta ne kadar sert, mağrur ve yirtici iseler, barişta da o kadar sakindirler En büyük kahramanliklari gösteren, gözlerini kirpmadan ateşe atilan bu insanlar, günlük hayatlarina döndükleri zaman, gerçek karakterlerini alirlar O zaman onlarin insanî duygularla dolu, iyiliksever insanlar olduğu anlaşilir

Bu duygu, bütün Türklere şamildir Hepsinin de ruhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki, savaşta birer cesaret timsali olan bu kimseler, barişta, fakir babasi, düşkünün dostu olurlar İçlerinde en kötüsü, en hasisi bile, yine de bir vazife olarak iyilik etmekten çekinmez" (D'ohsson)




Sonuç olarak Osmanli Devleti, kavimler, dinler ve mezhepler arasinda, sağlam bir âhenk, halk kitleleri arasinda hiçbir fark ve tezada izin vermemekle, dünya tarihinde milletlerarasi en kudretli ve cihanşümûl bir siyasî varlik teşkil etti Osmanli Devleti ve sultanlarinin davalari da, kendi tabirleri ile "nizam-i âlem" (dünya barişi) üzerinde toplaniyor, koca devletin varlik sebebi ve savaşlari da, millî ve insanî esaslara bağli bulunan bir cihan hakimiyeti düşüncesine dayaniyordu

Osman Gazi'nin, bütün Osmanli sultanlarinin bir anayasa olarak kabul ettikleri ve uyguladiklari, vasiyetnamesinin özü şu şekildedir: "Allah ü teâlânin emirlerine muhalif bir iş eylemeyesin! Bilmediğini âlimlerden sorup anlayasin İyice bilmeyince bir işe başlamayasin! Sana itâat edenleri hoş tutasin! Askerine in'âmi, ihsâni eksik etmeyesin ki, insan ihsânin kulcağizidir Zâlim olma! Âlemi adaletle şenlendir ve Allah için çalişmayi terk etmeyerek beni şâd et Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm (yumuşaklik) göster! Askerine ve malina gurur getirip, ilim ehlinden uzaklaşma Bizim mesleğimiz Allah yoludur ve maksadimiz, Allah'in dînini yaymaktir Yoksa, gavga ve cihangirlik dâvâsi değildir Sana da bunlar yaraşir Dâima herkese ihsânda bulun! Memleket işlerini noksansiz gör"


İmparatorluğa Doğru
Sultan Murad Hüdâvendigâr'in şehid olmasi üzerine, cesareti ve savaş âninda olağanüstü hizli hareketi yüzünden "Yildirim" lâkabiyla anilan, oğlu Bayezid Han tahta çikti 1390 ve 91'de iki defa Anadolu seferine çikan Yildirim Bayezid, Saruhan, Germiyan, Menteşe, Aydin, Teke ve Hamidoğullari'nin topraklarini sinirlarina katti Karamanoğullari arazisinin büyük bölümünü alirken beyliğe dokunmadi 1391'de Eflak seferine çikti Eflak ordusunu mağlup ettikten sonra Osmanli ordusu, Tuna'nin öbür yakasina geçti Selanik alindi Mora üzerine giden akinci kollari, siniri hizla genişletirlerken, Macar krali Sigismund emrindeki Haçlilar, Niğbolu önlerine geldiler Haçlilarin gayesi, Osmanli Türkünü Avrupa'dan, hattâ Anadolu'dan atarak Kudüs kralliğini yeniden kurmakti Ancak, Avrupa'nin irili ufakli bütün milletlerinin Kudüs'e kadar uzanan yolda, daha ilk ciddî imtihani vermek üzere Niğbolu'ya saldirdiklari sirada Bayezid Han harekete geçti Niğbolu Savaşi sonunda Haçlilarin zayiâti 100 bin ölü ve 10 bin esir oldu Niğbolu Savaşinda Türkleri ilk defa taniyan ve Yildirim'in kumandanliğina ve kahramanliğina hayran olan Korkusuz Jean, esaretten kurtulursa, bir daha Türklere karşi kiliç çekmeyeceğine yemin etmişti Buna karşilik Yildirim Bayezid Han; "Bir daha benim aleyhimde silah kullanmamak için yaptiğiniz yemini size iade ediyor, sizi silahlarinizi elinize almaya ve bütün Hiristiyanlari bize karşi toplamaya davet ediyorum Bu suretle bana, yeni zaferlerle şan ve şeref kazandiracaksiniz" diyerek kudretini ortaya koyuyordu

Niğbolu Zaferinin en önemli sonucu, Bizans için bütün ümit kapilarinin kapanmiş olmasiydi Artik Avrupa'dan hiçbir yardimin gelmesi beklenemezdi Bundan sonra Yunanistan'a sefer düzenleyen Yildirim Bayezid, Atina ve Mora'yi aldi Hazret-i Peygamberin müjdesine kavuşmak için, İstanbul'u iki defa siki bir kuşatma altina aldi ise de, bunlardan birincisine Niğbolu Seferi, ikincisine ise Timur Han mâni oldu Fakat Hiristiyan batiya galip gelen Osmanlilar, kendileri gibi Türk ve Müslüman olan doğuya mağlup oldular Kendisini Cengiz'in mirasçisi olarak gören ve Cengiz imparatorluğu topraklarinin tamamina hâkim bir İslam devleti kurmak isteyen Timur Han, Altinordu Hanliği gibi, Ankara civarinda 20 Temmuz 1402'de, Osmanli Devletine de büyük bir darbe vurdu ve Anadolu'yu tekrar parçaladi Bu yenilginin sebepleri arasinda, karşi tarafin da askerlik sanati ve yiğitlik bakimindan bu taraftaki Türk'e denk olmasi yaninda, Osmanlilarin o sirada henüz Anadolu'da birliği sağlayamamiş olmalarinin rolü büyüktü Anadolu beyliklerine son verilmişse de, beylik yapisi tam olarak ortadan kaldirilamamişti Bununla beraber, Timur'un devleti onun ölümüyle dağilacak, fakat Osmanlilarin kurduğu devlet, aradan on yil geçtikten sonra, bütün şevket ve azametiyle devam edecektir

Yildirim Bayezid'in Ankara Savaşi'nda esir düşmesi ve çok geçmeden de esaret hayatina dayanamayarak, kederinden vefat etmesi üzerine (Mart 1403), şehzadeleri arasinda taht kavgalari başladi 1403'ten 1413 yilina kadar devam eden ve Fetret Devri denilen bu süre sonunda, kardeşleri İsa, Musa ve Süleyman çelebilere galip gelen Mehmed Çelebi, Osmanlilari tekrar bir idare altinda toplamayi başardi 1413-1421 yillari arasinda, tek başina Osmanli tahtini temsil eden Sultan Çelebi Mehmed, giriştiği muharebelere bizzat katilmasiyla meşhur oldu Bu savaşlarda yara alan Padişah, azimli, cesaretli, dirayetli ve kadirşinasti (değer bilirdi) Zamaninda affetmesini ve kalp kazanmasini da bilirdi Aydinoğullarini, Candaroğullarini ve Karamanoğullari'ni itaat altina aldi Fetret devrinde elden çikan Rumeli'deki topraklarin büyük bölümüne yeniden sahip oldu Şeyh Bedreddin ve Mustafa Çelebi isyanlarini bastirdi 35 yaş gibi devletine en verimli olabileceği çağda, kalp krizinden vefat etti (1421) Sultan Çelebi Mehmed, oğlu II Murad'a, âdeta yeniden kurarak sağlam temellere oturttuğu bir devlet birakti Bu sebeple kendisi, devletin ikinci kurucusu olarak bilindi




Kahramanliği yaninda bir gönül adami olan Sultan II Murad Han, 1430'da Selanik ve Yanya'yi fethetti Varna ve Kosova'da Haçlilara karşi girdiği mücadelede, Türk tarihine altin harflerle geçen iki büyük zafer kazandirdi Sirp despotluğunu ortadan kaldirdi Kazandiği zaferler ve fetihler neticesinde, devleti her zamankinden daha güçlü bir hale getirdiği gibi, İstanbul'un fethini de yakin bir imkân haline soktu Bu hükümdar devrinde, Osmanli merkezi, ilmin ve kültürün de merkezi oldu Beyliklerdeki kültür faaliyetleri Osmanli payitahtina (başkentine) taşindi ve her sahada pek çok eser yazildi Bilindiği kadari ile, Osmanli hükümdarlari içinde adina en çok eser yazilan, Türkçecilik cereyanini destekleyen, âlimlere hürmet gösteren bu padişah, tezkirelerdeki kayitlara göre, şâir padişahlarin da ilkidir

Ayrica Gazi ve âdil olan Sultan II Murad Han, geride her yönüyle sağlam temellere oturmuş, kudretli bir devlet birakti 1451 yilinda vefat etti

1402-1413 yillari arasinda şehzadeler arasi saltanat mücadelelerinin hüküm sürdüğü Fetret Devri bir yana, Sultan Yildirim Bayezid'in tahta çikmasindan, Sultan II Murad Hanin vefatina kadar geçen zaman (1389-1451), Osmanli imparatorluk temellerinin atildiği bir devir olarak göze çarpar Osmanli Devletinin, Timur darbesine maruz kalmasina ve bölünüp parçalanmasina rağmen, 50 yil içerisinde bir imparatorluk haline gelmesinin sebepleri şunlardir:

1 Daha önce Osman Gazi, Orhan Gazi ve Murâd-i Hüdâvendigâr'da görüldüğü gibi, devleti idare edecek olan şehzadelerin yetiştirilmesine fevkalâde dikkat gösterilmesi Ayrica devrin en yüksek âlimlerinden din ve fen derslerini alan şehzadelerin, ayni zamanda savaşlara katilip askerlik ve kumandanlik vasiflarini geliştirerek, babalarinin yerini tutacak değere ulaşmalari

Nitekim, babasiyla birlikte Rumeli ve Anadolu'daki bütün savaşlara katilan Yildirim Bayezid için, Batili tarihçiler; "Yildirim Bayezid, bütün tarihin en büyük kumandanlarindan biridir" (Benoist) ve "Yildirim'in dünya hakimiyetine doğru gittiğini görüyoruz Ülkesinde demir bir disiplin, mükemmel bir nizam ve asayiş mevcuttur" (Lorga) demektedirler Gerçekten Yildirim'in, 13 yil gibi kisa bir zamanda, babasindan devraldiği 500000 kilometrekarelik ülkeyi 942000 kilometrekareye ulaştirmasi, onun büyük bir kumandan olduğunu göstermektedir

Yildirim Bayezid Hanin, Ankara Savaşi sirasinda vaziyetin kötüye gittiği bir sirada, Timur kuvvetleri üzerine kasirga gibi atilan bir birliğe gözü takilir ve yanindakilere; "Kimdir bu gelenler?" diye sorar Yanindakiler; "Padişahim, bunlar oğlunuz Şehzade Mehmed'in kuvvetleridir" derler Bunun üzerine Yildirim; "Berhudâr olsun Kader hükmünü nasil olsa icrâ edecek Benim tahtim ona yâdigâr olsun Onda, parçalanacak Osmanli ülkesini birleştirecek cevheri görüyorum" demiştir

Gerçekten de, Bayezid'in 14 yaşindaki en küçük oğlu Şehzade Çelebi Mehmed, Amasya'da saltanatini ilan edecek ve ağabeylerine karşi giriştiği mücadeleyi kazanip Osmanli birliğini sağlayacak ve oğluna güçlü bir devlet birakacaktir Memleketi ve milleti bunca beladan, fitneden, düşman tehlikesinden ancak parlak bir zekâ, yüksek bir karakter kurtarabilirdi İşte bütün bunlar Şehzade Mehmed'de henüz daha 14 yaşindayken toplanmişti Tarihçiler onu; "Birinci Mehmed; cömert, yumuşak huylu ve olağanüstü kuvvetliydi" ve "Çelebi Mehmed; cömert, dostlarina dost, din ve devlet düşmanlarina karşi gayet şedid idi" cümleleriyle anlatmaktadir

Sultan Çelebi Mehmed'in ölümü ile, henüz 18 yaşinda Osmanli tahtina çikan oğlu II Murad, saltanatin başinda, devleti parçalayabilecek gaileler (amcasi Mustafa Çelebi ve kardeşi Küçük Mustafa Çelebi hâdiseleri) ile karşi karşiya kaldi Ancak o, devlet üzerinden bu tehlikeleri bertaraf ettiği gibi, gerçekleştirdiği fetihlerle, İmparatorluğun temellerini atmaya muvaffak oldu Yetişmesine olağanüstü dikkat ve ihtimam gösterdiği ve Haci Bayram-i Velî'den, İstanbul'u fethedeceği müjdesini aldiği oğlu şehzade Mehmed'i (Fatih), idaresini görmek için 13 yaşinda tahta çikardi Osmanli tahtinda çocuk bir padişahin bulunmasini firsat bilerek bütün kuvvetlerini birleştiren Avrupa, Türkler üzerine yürürken, baba ile oğul arasindaki şu yazişmalar tarihe geçti Oğlu Mehmed'in, ordunun başina geçmesi çağrisini, Murad Han reddetti ve devleti, milleti korumanin onun görevi olduğunu söyledi Bunun üzerine Şehzade Mehmed, babasina; "Eğer Padişah biz isek size emrediyoruz, gelip ordunun başina geçin! Yok siz iseniz, gelip devletinizi müdafaa edin!" şeklinde hitap ederek, ordunun başina geçmesini sağladi Varna'da düşmani bozguna uğrattiktan sonra; kendisini tebrik edenlere; "Zafer, oğlumuz Mehmed Hanindir Biz onun emrinde bir kumandaniz" cevabi pek mânidardir




Görüldüğü üzere yükselme dönemlerinde Osmanli şehzadeleri, 13-14 yaşlarina geldiklerinde, bir imparatorluğu idare edecek her türlü bilgi ve kabiliyete sahip bulunuyorlardi

2 Timur firtinasina uğrayan Osmanli-Türk Devleti, tarihte Fetret Devri diye anilan ve 12 sene devam eden taht kavgasina sahne olduktan sonra, daha sağlam bir şekilde yayilmaya ve yükselmeye başladi Bu durum, Osmanli Devletinin bir cihan hakimiyetine doğru sağlam temeller üzerinde kurulduğunu ve teşkilatlandiğini göstermektedir

Osmanli İmparatorluğunun kudret kaynaklarindan en önemlisi hiç şüphesiz, merkeziyetçi bir devlet oluşu idi Osmanlilardan önceki Türk hakan ve sultanlari, devleti, hanedanin ortak mali kabul ettikleri için, hanedana mensup şehzade ve beyler arasinda saltanat mücadeleleri eksik olmuyordu Her ne kadar, ailenin en büyüğü, ulu bey unvaniyla merkezde oturuyor ve devletin diğer bölgelerinde hüküm sürenler ona bağli bulunuyorlar idiyse de, bu gibi durumlarda devletin birliği, ancak, kudretli şahsiyetler sayesinde devam edebiliyordu Devlet merkezinde en küçük bir zaafin vuku bulmasi durumunda, eyaletlerdeki şehzadeler veya kudretli beyler, derhal istiklal mücadelesine girişiyorlardi

Türk tarihinde ilk defa olarak, Osmanlilarin, merkeziyetçi bir devlet sistemiyle meydana çikmasi, büyük bir siyasi inkilap oldu Osmanli hanedani, diğer Anadolu beyleri gibi, menşe itibariyle göçebe olduğu ve millî gelenekleri muhafaza ettiği halde, devletin taksim edilemez, mukaddes bir varlik olduğunu kavramiş, sağlam ve istikrarli bir devlet teşkilati vücuda getirmeyi başarmişti Rivayete göre, Osman Gazi ölünce, Orhan Gazi, hükümdarliği kardeşi Alâaddin Paşa'ya teklif eder Fakat Alâaddin Paşa; "Gel kardaş, atalarin duâsi ve himmeti seninledür Âninçün kendü zamaninda seni askere koşdilar ve hem bu azîzler dahî bunu kabul itdiler" cevabiyla, hakimiyeti, daha lâyik olan Orhan Gaziye birakti Böylece Osmanli Beyliği, daha kuruluşunda bir saltanat mücadelesinden, bölünme ve sarsintidan kurtulmuş oldu

Ancak, Birinci Murad Anadolu'da meşgulken, Rumeli kuvvetlerinin başinda bulunan Şehzade Savci, babasina karşi tehlikeli bir harekete girişti Onun, Bizans prensi Andronikos'la birleşmesi bir ibret dersi oldu "Fitne kitalden daha şiddetlidir" düşüncesiyle hareket eden Birinci Murad Han oğlunu öldürttü ve böylece Osmanli tarihinde, ilk şehzade katli hadisesi meydana geldi Âdil padişah Murad-i Hüdavendigâr şehid olunca yerine geçen Yildirim Bayezid de, ayni düşüncenin mahsulü olarak, kardeşi Yakup Çelebi'yi bertaraf etti Fatih Sultan Mehmed ise, bir saltanat endişesi ve rakibi bulunmadiği halde, kendi adini taşiyan kanunnameye; "Evladimdan her kimseye saltanat müyesser ola, karindaşlarin nizam-i âlem içün katletmek münâsibdür Ekseri ulemâ dahî tecvîz itmişdür; aninla âmil olalar" maddesini koyarken, bu örfü kanunlaştirmiştir Padişah olmak düşüncesiyle hareket eden şehzadeler, kendilerini en iyi şekilde hazirliyorlardi XVI Yüzyilin başlarindan itibaren, bu düşünce terk edilince, şehzadeler, vezirlerdeki fikir ayriliklarina göre yönlendirildiler Sultan Birinci Mustafa, tahti istemediği halde padişah oldu Sultan İkinci Osman, bu ayriliklar sebebiyle öldürüldü Bu durum, Sultan Abdülaziz'in ölümüne kadar gidecek ve Osmanli Devletinde vezirler hakimiyeti ortaya çikacaktir Gerçekte şehzadenin şehzade ile değil de vezirlerle mücadelesi de, devlet için bir bahtsizlik olmuştur




Padişahlar ve âlimler gibi, halk da, nizam-i âlem düşüncesi, din ve devletin bekasi kaygisi ile, zaruret halinde kardeş katlini tasvip ediyordu Kanunî devrinde Türkiye'ye gelen, İmparator Ferdinand'in elçisi Busbecq; "Müslümanlarda, Osmanli hanedani sayesinde ayakta durduklari, din ve devletin selameti ve bekasinin, evlattan daha mühim olduğu" kanaatinin yaygin bulunduğunu bildirmektedir Timur'un oğlu Şahruh'un, Çelebi Sultan Mehmed'e yazdiği bir mektupta; "Süleyman Bey ve İsa Bey ile mücadele ettiğinizi ve Osmanli töresince onlari bu fani dünyadan uzaklaştirdiğiniz haberini aldik Ama, biraderler arasinda bu usul İlhanî töresine münasip değildir" sözüne karşilik Çelebi Mehmed; "Osmanli padişahlari, başlangiçtan beri, tecrübeyi kendilerine rehber yapmişlar ve saltanatta ortakliği kabul etmemişlerdir On derviş bir kilim üzerinde uyur Lâkin iki padişah bir iklime siğmaz Zîra etrafta din ve devlet düşmanlari firsat beklemektedir Nitekim, mâlum-u âlileridir ki, pederinizin arkasindan (Ankara Savaşi) kâfirler firsat buldu Selanik ve başka beldeler, Müslümanlarin elinden çikti" diye cevap vermiştir

Yine, Cem Sultan'in ülkeyi paylaşma teklifine karşi İkinci Bayezid'in; "Bu kişver-i Rûm bir Ser-i Pûşîde-i arus-i pür nâmustur ki, iki dâmâd hutbesinde tâb götürmez" (Osmanli Devleti öyle namuslu bir gelindir ki, iki damadin talebine tahammül edemez) cevabi, Osmanlilarin nizâm-i âlem mefkûresine bağliliklarini göstermektedir Bayezid Han bu cevabiyla saltanati, namusun timsali olan geline benzetmiş, paylaşilamayacağina dâir duygularini belirtmiştir

3 Osmanli merkeziyetçi devlet sisteminde ikinci önemli husus, timar sistemidir Büyük Selçuklular, geniş askerî iktalari, kendilerine bağli Türkmen beylerine veya sarayda yetişen köle kumandanlara veriyorlardi Ancak bu Türk kumandanlari, devletin zayiflamasiyla birlikte, Selçuklu İmparatorluğu içerisinde yeni devletler ve atabeylikler ortaya çikariyor, böylece devlet kisa bir süre sonra, üç beş parçaya bölünebiliyordu Osmanlilar ise, Selçuklulardan devraldiklari bu mîrî toprak rejimini çok daha ileri ve mahirâne metodlarla olgunlaştirdilar Bunun üzerine kurulan timar (ikta) usulü, Osmanli ordusunun temeli olurken, Türk askerleri (sipahiler), sancak beylerinin emrinde fakat padişaha bağli idiler Çünkü askerlerin geçimlerini sağlayan timarlari ve sancak beylerinin zeâmetleri de padişah tarafindan veriliyordu İşte büyük Osmanli ordusunun esasini bu timarli askerler teşkil ediyor ve merkezdeki yeniçeriler, ancak 10000-20000 arasinda değişiyordu


Cihan Hakimiyeti Dönemi (1451-1566)
Diğer taraftan köylüler arasinda, timar sisteminin meydana getirdiği huzur ve âhengi, şehirde sinaî, ticarî ve iktisadî faaliyetleri düzenleyen esnaf teşekkülleri sağliyordu Ahîlik adi verilen teşkilatlar sayesinde, şehir esnafi ve halki, devletin hiç bir tesiri olmadan kendi kendisini idare ediyor, en küçük bir mesleki suiistimal, yolsuzluk ve geleneğe aykiri bir harekete firsat verilmiyordu

4 Cihan hakimiyeti ve dünya düzeni davasini gaye edinen Osmanlilar, hukuk sahasinda da yüksek bir seviyeye ulaşmişlardi Osmanlilar, hudutsuz İmparatorluk ülkesinde yaşayan çeşitli kavim, din, kültür ve örflere sahip topluluklari idarede, İslâm hukukuna aykiri hareket etmiyor, çikardiklari kanun ve fetvalarla İmparatorluk nizamini sağliyorlardi Osmanli İmparatorluğuna kudret, istikrar ve uzun bir ömür veren unsurlardan biri hukukî anlayiş ve nizam idi Bu sebeple Osmanlilarda çok kuvvetli olan kanun ve nizam şuuru, devlet gibi kutsaldi Bu hususta yabanci seyyah ve elçilerin müşahedeleri ve eserleri hayranlik verici misallerle doludur Osmanli hukuk ve kanun nizamina bağlilikta birinci vazife padişahlara âit olup, bunlar dini emirlere aykiri en küçük bir tasarrufta bulunamazlardi Neticede, sağlam bir devlet kuruldu Normal veya zayif padişahlar zamaninda bile devlet makinesi, asirlarca hayatiyetini devam ettirmiştir

"İstanbul muhakkak fethedilecektir Bu fethi yapacak hükümdar ve ordu, ne mükemmel insanlardir"

Peygamber efendimizin 800 küsur sene önce verdiği müjde, 29 Mayis 1453 günü gerçekleşti Bu durumda 1000 yillik Şarkî Roma (Bizans) tarihe karişiyordu Fatih Sultan Mehmed'e kadar Bizans, Osmanli Devletinin topraklari arasinda bir fitne çibani durumunda idi Nihayet Fatih Sultan Mehmed, bu duruma son verdi ve ülke topraklari birleşerek, İmparatorluk vücuda geldi Fetihten üç gün sonra, beyaz at üzerinde ve muhteşem bir alayla Topkapi'dan şehre giren Fatih Sultan Mehmed, doğruca İslâm mefkûresinin kalbi olan Ayasofya'ya gitti ve şükür secdesine kapandi Tasvirlerden temizlediği bu büyük mabedde, ilk cuma namazini kildi Daha sonra Ayasofya'yi yeriyle birlikte satin alan Fatih, burayi vakif yaparak, kiyamete kadar cami olarak kalmasi için evlatlarina vasiyet etti




"Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihânin payitahti olmalidir" diyen Fatih Sultan Mehmed, bundan sonra cihan hakimiyeti projesini gerçekleştirmek üzere, sistemli bir teşebbüse girişti Kisa zamanda Anadolu'da İsfendiyar, Trabzon, Akkoyunlu memleketleriyle Karamanoğlu Beyliğini topraklarina katti Dulkadir Beyliği ile Kirim Hanliğini tabiiyeti altina aldi Yunanistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sirbistan, Eflak-Boğdan ve sâir ülkeleri fethetti Böylece bir çok imparatorluk, hanlik ve beylik ortadan kaldirilmiş oldu ve Osmanli İmparatorluğu Firat'tan Tuna'ya kadar yayildi 6 Mayis 1481'de, bütün Hiristiyan ve İslâm dünyalarini birleştirmek üzere başladiği İtalya seferi sirasinda, Gebze civarinda ölümü, Türk-İslâm dünyasini mâteme, Hiristiyan dünyasini ise büyük bir sevince boğdu

Fatih Sultan Mehmed'in yerine geçen, oğlu II Bayezid'in 31 yillik hükümdarlik dönemi (1481-1512) iki bölümde incelenebilir Sultan Bayezid, saltanatinin ilk 14 yillik devresinde, Şehzade Cem meselesiyle uğraşti ve devletin parçalanmasi ihtimalini göz önünde tutarak, Avrupa'ya karşi büyük seferlere girişmedi Bayezid Han, niyetlerini ancak Cem'in ölümünden sonra gerçekleştirmeye çalişti Bu düşünce ile Macaristan, Arnavutluk ve Venedik seferleri sonunda, Akkerman, Modon, Koron, Navarin ve İnebahti kalelerini devletine kazandirdi Denizciliğe çok önem verdi Oğlu Korkut, denizcilerin hâmisiydi II Bayezid Hanin son dönemlerinde, Akkoyunlu Devletini ele geçiren Safeviler, Anadolu için de büyük tehlike arz etmeye başladilar Bu arada, Padişahin oğullari arasinda başlayan taht mücadeleleri, Şah İsmail'i cesaretlendirdi ve Osmanli ülkesine gönderdiği adamlari vasitasiyla, cahiller arasinda kendisine pek çok taraftar topladi Taraftarlari vasitasiyla, Antalya'dan Bursa'ya kadar büyük bir sahada isyanlar çikarttirdi Şiî ayaklanmalarinin büyümesi ve önlenememesi, Yeniçerilerin de, oğlu Selim'i tahta çikarmasi için padişaha baski yapmasi neticesinde, Bayezid Han, oğlu lehine tahttan feragat etti

Henüz beş yaşindayken, dedesi Fatih Sultan Mehmed'in huzuruna çikarilan, istikbalin Yavuz'u, büyük bir edep ve hürmet içinde padişahin elini öpmüştü Torununu dikkatle süzen Fatih, oğlu Bayezid'e dönerek; "Bayezid! Bu çocuğa mukayyed ol, umarim ki, bu büyük bir cihangir olacak" demişti Bu emirle yetişen Selim, kudreti, cesareti, iman ve mefkûresiyle, cihangir Osmanli padişahlari arasinda müstesna bir mevkie sahip oldu

Yavuz Sultan Selim, Osmanli tahtina geçince (1512), ilk seferini Anadolu'yu ve hattâ devleti tehdit eden Şah İsmail üzerine yapti Sahabeden Hazret-i Ebu Eyyub el-Ensarî'nin, babasi Bayezid ve dedesi Fatih'in türbelerini ziyaret ederek zafer dualari eden Yavuz, uzun bir yolculuk sonunda Çaldiran Ovasinda karşilaştiği Şah İsmail'in ordusunu, kisa bir sürede imha etti (1514) Tarihin en büyük meydan Savaşlarindan birini kazanan Osmanli-Türk hakani Yavuz, bu seferinde rakibi Şah İsmail'i bertaraf etmekle kalmadi, Adana, Antep, Hatay, Urfa, Diyarbakir, Mardin, Siirt, Muş, Bingöl, Bitlis, Tunceli, Musul, Kerkük ve Erbil vilayetleriyle Dulkadiroğullari topraklarini içine alan 220000 kilometrekarelik bir topraği da devletine katti

Din ve devletin saldiriya uğramasi sebebiyle İstanbul, Halep, Şam ve Kahire'deki din adamlarinin fetvasi üzerine İran seferine çikan Yavuz Sultan Selim, yine mülhid Safevilerle işbirliği yapmalari dolayisiyla, bu defa da Misir seferine çikti Yildirim hiziyla, Misir ordularini, 24 Ağustos 1516'da Mercidâbik'ta ve 26 Mart 1517'de Ridaniye'de kazandiği zaferlerle ortadan kaldirdi İki meydan muharebesi sonunda, Memlûk Devleti tarihe karişirken, bütün Arap ülkeleri Yavuz'un hakimiyetine girdi Bu durum üzerine, Mekke ve Medine emîri, mukaddes şehirlerin anahtarlarini "Sahib'ül-haremeyn" unvani ile Yavuz Sultan Selim'e teslim etti Fakat dindar padişah, bu unvani, yüce makamlara saygisizlik sayarak, onu "Hâdim'ül-haremeyn" şekline çevirerek aldi ve evlat ve torunlarina böylece miras birakti

Çiktiği iki seferden birinde Safevîleri felç eden, diğerinde ise Misir Memlûklarini ortadan kaldiran Yavuz Sultan Selim'in iki hedefi daha vardi Bunlardan birincisi, Efrenciye yani Avrupa'nin, diğeri de Hindistan'in fethiydi Bilhassa Portekizlilerin Hind Denizine hakim olmaya ve İslâm'in mukaddes şehirlerini tehdide başlamalari, Yavuz'u endişeye sevk etmişti Bu itibarla, öncelikle tersanenin sayi kapasitesini arttirmak için faaliyetlere girişti

1520 yili Temmuzunda, Avrupa seferine çikan cihangir padişah, yakalanmiş olduğu şirpençe hastaliğindan kurtulamayarak Çorlu civarinda vefat etti Zamanin şeyhülislâmi ve büyük İslâm âlimi Ahmed ibni Kemal Paşa, onun için yazdiği mersiyede şöyle demektedir "Şems-i asr idi, asrda şemsin/Zilli memdûd olur, ömrü kasîr", yani "o padişah ikindi güneşi idi, bu vakitte güneşin gölgesi uzun, ömrü de kisa olur"




Gerçekten o bir ikindi güneşi gibi çabuk, sekiz sene içinde bu dünyadan göçüp gitti, ama muazzam gölgesi, Kirim'dan Hicaz'a, Tebriz'den Dalmaçya sahillerine kadar uzaniyordu

Yavuz Sultan Selim'in vefati üzerine, hayattaki tek oğlu Süleyman, Osmanli tahtina oturdu (1520) Henüz 26 yaşinda bulunan sultan, iyi bir eğitim görmüş, kiliçta ve kalemde usta olarak yetişmişti Gerek yaptiği kanunlar, gerekse kanun ve nizamlara gösterdiği fevkalâde riâyet yüzünden, "Kanunî" unvaniyla anilmiş, bu unvan âdeta ona isim olmuştur

Kanunî Sultan Süleyman, bizzat ordusunun başinda çiktiği on üç büyük sefer sonunda, babasindan devraldiği 6557000 kilometrekarelik Osmanli toprağini, 14893000 kilometrekareye ulaştirdi Yaşadiği asir, dünya tarihine, Türk asri olarak geçti 45 yil 11 ay 7 gün Türk-Osmanli tahtinda oturan Kanunî, tarihçilerin ittifaki ile "Cihan Padişahi"dir O, pek çok bakimdan eşine ender rastlanan bir devlet başkaniydi Bütün dünyanin servetleri ayak ucuna hediye diye getirilen, bir savaşla bir devleti ortadan kaldiran, dünyanin bütün devlet reislerine emirlerini dikte eden bir padişahti 46 yillik saltanatini, saraylarin zevk ve sefasiyla değil, savaş meydanlarinin cevr ve cefasiyla geçirdi Bütün saltanat süresinin en az on yilini kar, kiş, yağmur, tehlike altinda çadirlarda harcadi Batililar ona, "Muhteşem Süleyman" diyorlardi Ama o, kendinden çok devletine ve milletine ihtişam verdi

Zigetvar Kalesi'nin fethi sirasinda, 6-7 Eylül 1566'da, bu büyük cihan padişahinin ölümüyle, Osmanli-Türk tarihinde bir devir kapaniyordu Türk milletinin binlerce yillik hayatinda erişebildiği en yüksek noktayi temsil eden Kanunî Sultan Süleyman Han, birbiri ardina dâhiler çikaran Osmanoğlu ailesinin de zirvesini teşkil ediyordu Ondan sonra da zaman zaman kudretli padişahlar çikacak, fakat kuruluştan bu yana devam edip gelen dehâ zinciri, artik gevşemiş olacakti

Kanunî devrinin parlakliği, yalniz, fetihlerinin azametine münhasir değildir Türk-İslâm medeniyeti de her alanda en yüksek seviyesine bu devirde çikmiştir İlimde Zenbilli Ali Efendi, Kemal Paşazâde, Ebussuud Efendi; edebiyatta, kendisi başta olmak üzere, Bâkî, Fuzulî; sanatta, Mîmar Sinan; tarihte, Mustafa Selanikî, Celalzâde, Nişanci Mehmed Paşa; coğrafyada Pirî Reis; denizcilikte Barbaros Hayreddin Paşa, Seydi Ali Reis, Pirî Reis ve Turgut Reis; devlet adamliğinda Lütfi Paşa ve Sokullu Mehmed Paşa, asrin dev simalaridir




Kültür hareketleri, bu devirde ziyadesiyle canliydi Osmanli-Türk edebiyatinda ilk defa görülecek olan tezkere vadisi, bu padişah zamaninda ortaya çikti Sehî ve Latifî gibi tezkireciler, eserlerini ilk ona sundular Bu, imparatorluğun dört bir yanindaki ses veren şâirleri bir arada görmek demekti Bizzat kendisi de şâir olup, Muhibbî mahlâsi ile şiirler yazdi ve dîvani, 2800'ü aşkin gazeli ile, devrinde, Zâtî'den sonra ikinci büyük dîvan olarak ortaya çikti

Osmanli Devletinin, bir cihan imparatorluğu durumuna gelmesine ve yüzyillarca dünya siyasetinde baş rolü oynamasina sebep olan maddî ve manevî kaynaklar nelerdi?

1 Kuruluş ve yükselme devrinde görülen dâhi padişahlar, cihan hakimiyeti devresinde de devam etti

İtalyan Longosto, Fatih hakkinda; "İnce yüzlü, uzunca boylu, hürmetten fazla korku telkin eder, seyrek güler, şiddetli bir öğrenme arzusuna sahip ve âlicenaptir Daima kendinden emindir Türkçe, Arapça, Farsça, Rumca, Slavca, İtalyanca ve İbranice konuşur, harp sanatindan çok hoşlanirdi Her şeyi öğrenmek isteyen, zekî bir araştirici idi Nefsine hâkim ve uyanikti Soğuğa, sicağa, açliğa, susuzluğa ve yorgunluğa dayanikli idi" demektedir

Ömrü devlet ve milleti için savaşmakla geçen Fatih, Trabzon Seferine giderken, Zigana dağlarini yaya geçmek zorunda kalmiş ve bu sirada büyük güçlük ve sikintilarla karşilaşmişti Sefer sirasinda yaninda bulunan Uzun Hasan'in annesi, onun çektiği bu eziyetleri gördükten sonra, kendisini seferden alikoymak kasdiyla; "Ey Oğul! Bir Trabzon için bunca zahmet değer mi?" deyince, Yüce Hakan; "Hey ana, zahmete katlanmazsak, bize gazi demek yalan olur" diye cevap vermiştir

Fatih Sultan Mehmed'in sadece, dünyanin incisi olan İstanbul'u Türk milletine hediye etmesi, bu milletin ona minnettar olmasi için yeter

Sultan II Bayezid ise, şair, âlim ve ayni zamanda hattatti Fatih gibi bir baba ve Yavuz gibi bir oğul arasinda saltanat sürmesi ve onlarla kiyaslanmasi sebebiyle saltanat devresi sönük görünmektedir Halbuki o, kendinden önce ve sonra gelenlerle her bakimdan karşilaştirilabilecek bir padişahti İkinci Bayezid döneminde Osmanli İmparatorluğu, türlü isyanlara, iç karişikliklara, bati devletleriyle güney ve doğu komşularinin, Türklere karşi daha tehditkâr bir tavir takinmalarina, deprem ve sel gibi âfetlere, salgin hastaliklar gibi felaketlere rağmen, dünyanin en güçlü devletlerinden birisi olarak teessüs etti

Yavuz Sultan Selim Han ise, cihan hakimiyeti davasinda çok kudretli bir simadir Kendisini Rodos seferine teşvik edenlere; "Ben cihangirliğe alişmişken, siz himmetimi küçük bir adanin fethine hasretmek istiyorsunuz" cevabi, kendisini en iyi şekilde anlatmaktadir

İki büyük meydan savaşiyla Memlûk Devletini ortadan kaldiran, mübarek makamlara hizmetle şereflenen ve 'Müslümanlarin halifesi' unvanini alan Yavuz Sultan Selim, 25 Temmuz 1518 günü İstanbul'a ulaşmişti Ancak, İstanbul'da halkin büyük bir karşilama hazirliği yaptiğini işitince, gece vakti yaninda bir kaç kişiyle kayiğa binerek gizlice Topkapi Sarayi'na çikti Ertesi gün, padişahin sarayda olduğu öğrenilince hiç bir merasim yapilamadi "Biz ne yaptik ki bu kadar rağbet edilir!" diyen cihan padişahi, gâyet sâde giyinir, devlet işleri dişinda gösterişe rağbet etmezdi

Her bakimdan büyük bir îtina ile büyütülen Şehzade Süleyman, 25 yaşini geçerken Osmanli tahtina oturduğunda, dünyanin en güçlü ordu ve donanmasi, en düzenli devlet teşkilati, zengin ülkeler, muntazam maliye ve kabiliyetli bir millet emrinde idi Bu muazzam kaynaklari kullanarak zaferden zafere koşan Kanunî Sultan Süleyman, Osmanli ihtişam ve azametinin en yüksek temsilcisidir Kaynaklarda Kanunî, hareket ve sözleri güzel, akli kâmil, âlim, hakîm ve şairlere dost, bütün maddî-manevî iyilikleri şahsinda toplamiş, emsalsiz bir padişah olarak vasiflandirilmaktadir Devletin bu devirdeki büyüklüğü, diş dünyanin merakini gitgide arttirmiş, Rusya ile Avrupa'dan, görünüşte hac için Kudüs'e giden seyyahlar, Osmanli ülkesine akin etmişlerdir Bu seyyahlar kendi hükümdarlarina sunduklari arizalarda, Osmanlinin büyüklük sirlarini anlatmaya çalişmişlardir

2 Osmanli padişahlarinin büyük ilim, din, kültür ve sanat adamlarini ülkelerinde toplayarak, medeniyetin ilerlemesine ve müsbet ilimlerin gelişmesine çalişmalari Nitekim Fatih devrinde İstanbul, medeniyetin ve dünyanin en yüksek merkezi haline geldi Molla Gürani, Akşemseddin, Hocazâde, Molla Husrev ve Hizir Bey gibi dinî ilimlerdeki âlimlerin yaninda, matematik ve astronomi âlimi Ali Kuşçu, Yusuf Sinan Paşa, tip dalinda Muhammed bin Hamza, Sabuncuoğlu Şerefeddin ve Altuncuzâde, bu devre mensup en mühim simalar idi Fatih Sultan Mehmed, Türk-İslâm âlimleri gibi Rum ve İtalyan âlimlerini de himayesine alarak, çalişmalarina destek verdi Rum bilgin Yorgo Amirukis'i, Batlamyus coğrafyasina göre bir dünya haritasi yapmağa memur etti Harita üzerine ülke, şehir ve mevkilerin Türkçe isimlerini de koydurdu Fatih'in bilime olan hizmetlerine işaret eden eserlerden en önemlisi, hiç şüphesiz, camiinin etrafinda yaptirdiği medreselerdir Sahn-i semân denilen bu medreselerden dinî ilimlerin yanisira matematik, astronomi ve tip okutulduğu ilmiye salnamelerinde yazilidir

Fatih Sultan Mehmed devrinde İstanbul'un ilim merkezi yapilmasi için başlatilan çalişmalar; Bayezid Han, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman devirlerinde de devam etti İkinci Bayezid Han, kendi ülkesinde olduğu gibi, doğu İslâm ülkelerindeki âlimlere dahî maaşlar dağitti Yavuz Sultan Selim'in etrafi âlim ve şairlerle doluydu Seferleri bir görev sayarak, bütün kudretini onlara harciyor, fakat bu zamanlarda bile ilim ve edebiyati terk etmiyordu Yaninda bulunan âlimleri dâima telif ve tercümelere memur etti Kendisi de her firsatta kitap okur ve şiir yazardi Kemal Paşazâde bir gün atini sürerken, Padişahin üzerine çamur siçratinca çok üzülmüş, fakat Yavuz; "Üzülmeyiniz, âlimlerin atinin ayağindan siçrayan çamur, bizim için süstür Vasiyet ediyorum, bu çamurlu kaftanim, ben öldükten sonra, kabrimin üzerine örtülsün" diyerek ilim adamlarinin, yanindaki değerine işaret etmiştir




Kanunî Sultan Süleyman da âlimlere çok saygi gösterir, her birine hallerine göre izzet ve ikramlarda bulunurdu Onlara danişmadan hiç bir işe girişmezdi İstanbul'da kendi camii etrafinda yaptirdiği Sahn-i Süleymaniye adindaki tip ve riyaziye fakülteleri dünyanin en ileri ilim merkezleriydi Devrinde kültür ve sanat faaliyetleri doruk noktasindaydi Kanunî'nin himayesinde değerli şahsiyetler yetişip, her biri eşsiz eserler verdiler Sultan İkinci Murad'la temeli atilip büyüyen ve genişleyen bu ilim ve kültür hareketleri, ondan sonraki padişahlar tarafindan da en iyi şekilde devam ettirildi Bu durum, Osmanlilarda ilmin gelişmesi ve ilim adamlarinin yetişmesinde başlica âmil olmuştur

3 Osmanli ordusunun, padişah ve komutanlara itaat, düzen, disiplin, kabiliyet, ahlâk, nefse hakimiyet, silaha alişkanlik ve kahramanlikta en yüksek noktada bulunmasi Nitekim yabancilarin söyledikleri şu sözler, Türk ordusunun durumunu göstermesi bakimindan önemlidir:

"Bizde (Fransiz ordusunda) 10 kişi, Türklerde 1000 kişinin yapacağindan fazla gürültü yapar" (Bertrandon de la Brocquiere)

"Mâhir bir kumandan, Türk askeriyle dünyayi kutuptan kutba kadar katedebilir" (Vandal)

"Seleflerinin gayretleri sayesinde, Sultan Süleyman öyle bir orduyu emri altinda bulunduruyordu ki, kuruluşu ve silahlari bakimindan bu ordu, dünyanin bütün diğer ordularindan dört asir ilerideydi Her Türk askeri, yalniz başina, seçkin bir Avrupa taburuna bedeldi" (Benoist Mechin)

"Kudretli Türk ordusu, bir tek emirle, tek vücut ve iyi kurulmuş bir makine halinde harekete geçiyordu" (Henri Hauser)




Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda






Duraklama Dönemi (1566-1699)
"Türklerin mevcut sistemini kendi sistemimizle mukayese edince, istikbalin başimiza getireceği felaketleri düşünüyor, titriyor ve âkibetimizden korkuyorum Bir ordu galip gelecek ve pâyidar olacak, diğeri de mahv olacaktir Çünkü, şüphesiz ikisi de sağlam surette devam edemez Türklerin tarafinda kuvvetli bir imparatorluğun bütün kaynaklari mevcut, hiç sarsilmamiş bir kuvvet var, sefer görmüş askerler, zafer alişkanliklari, meşakkatlere dayanma kabiliyeti, birlik, düzen, disiplin, kanaatkârlik ve uyaniklik var Bizim tarafta ise, umumî fakirlik, hususî israf, sarsilmiş kuvvet, bozulmuş maneviyat, tahammülsüzlük ve idmansizlik var Bütün bunlarin en kötüsü, düşmanin (Türklerin) zafere, bizim de hezimete alişkin bulunmamizdir Sonucun ne olacağini tahminde tereddüde yer var midir?" (Busbecq)

4 Osmanlilarin, Atlas Okyanusundan Umman Denizine ve Macaristan'dan, Kirim ve Kazan'dan Habeşistan'a kadar geniş yerlere hakim olmalari ve adaletle idare etmeleri

5 Osmanli Devletinin bütün temel müessese ve teşkilati, Fatih devrinde en mükemmel bir duruma geldi Fatih, teşkilatçi ve imarci idi Devlet yönetimini tam bir intizam içinde yürütmek için lüzum ve ihtiyaç görüldükçe, kanunlar ve fermanlar yayimladi Hazirlattiği kanunnamesi, hukuk sahasinda çok önemli bir mevki tutmaktadir Daha sonra Kanunî Sultan Süleyman, o güne kadar çikarilan kanunlari, "Kanunname-i Âl-i Osman" adi altinda tanzim ettirdi Bu kanunname, hukukî, idarî, malî, askerî ve diğer lüzumlu mevzulari içine alan başliklar altinda, ceza, vergi ve ahaliyle askerlerin kanunlarini içeriyordu Fethedilen ülkelerde, örfî hukuk denilen, önceki yönetimden kalan kanunlar ve halkin teamülleri de, İslâm hukukuna uygunluğu şartiyla Kanunnamede yer almiştir Böylece hazirlanan kanunlar, asirlarca en iyi şekilde ve eksiksiz tatbik edilip, devletin tebaasini teşkil eden her çeşit insana huzur ve mutluluk kaynaği olmuştur

Kanunî Sultan Süleyman'in ölümü ile, muhteşem padişahlar ve onlarin hamleleri sona ermekle birlikte, devletin henüz karalarda üstünlüğü, iç denizlerde hakimiyeti ve sosyal düzeni bütün kudretiyle yaşamakta idi Nitekim II Selim döneminde (1566-1574) Avusturya'nin Erdel'e küçük bir tecavüzü üzerine, şiddetli bir karşilik verildi 1570'te Kibris fethedildi Türk donanmasi Okyanusya'ya kadar gidip Sumatra (Açe) Sultanliğiyla, yani Uzakdoğu Müslümanlariyla temasa geçti Kurdoğlu Hayreddin Hizir Bey, 22 parça gemiyle Açe sultani Alâaddin'e top ve topçu ustasi götürdü Türk subaylari, Açe ordusunda islahat yapti

Diğer taraftan, II Selim Han'in, Türk tarihinin en şuurlu ve hayatî seferi olan, Don ve Volga nehirlerini bir kanalla birleştirme, böylece Karadeniz'le Hazar Denizini birbirine bağlamayi amaçlayan Don-Volga Kanal Projesi, Kirim Hani Devlet Giray'in ihanetiyle, başarisiz kaldi Bu kanal projesi sayesinde, o sirada gitgide güçlenen Ruslarin güneye doğru sarkmalari önlenecek, İran kuzeyden çevrilmek suretiyle artik tehlike olmaktan çikacak, bütün Sünnî Müslümanlarin halifesi olan Osmanli sultani, Sünnî İslâm ve Türk ülkelerinin ayni zamanda fiilî hakimi olacakti Bütün Türk yurtlarini bir bayrak altinda toplayabilecek kadar muhteşem bu tasaridan, Ruslar dehşete kapilmişlar, ancak karşi koyamamişlardi Öte yandan Devlet Giray; bu kanal açildiği takdirde, Osmanlinin artik o taraflarda kendi askeriyle iş görüp Kirimlilara ihtiyaci kalmayacaği, böylece Kirim'i ilhak edip merkezden valilerle idare edebilecekleri gibi bozuk bir düşünce içine düştü Bu yüzden asker arasinda menfi propaganda yapti Kiş mevsiminin buralarda alti ay sürdüğünü ve kimsenin bu soğuğa dayanamayacağini söyledi Çeşitli zorluklar çikardi Neticede kişi geçirmek üzere Azak'a dönen Osmanli teknik heyeti ve askerleri bir daha kanal başina gidemedi Böylece Kirim, bugünlere kadar süren tarihteki talihsizliğini kendi eliyle hazirladi ve Türk tarihinin çehresini değiştirebilecek büyük ve önemli bir teşebbüs, başarisizliğa uğradi Artik, Rusya, Kafkas Türk hanliklarini yutmaya, Osmanlilari da en fazla hirpalayacak bir güç olmaya hazirlaniyordu

Osmanli Devletinin, İkinci Selim devrinde uğradiği ikinci başarisizlik İnebahti'da oldu Kibris'in Türkler tarafindan fethi üzerine, Papa'nin teşvikleri sonucunda, büyük bir Haçli donanmasi hazirlandi 1571'de İnebahti'da meydana gelen deniz savaşinda, Osmanli donanmasi imha edildi Çok şehit verildi Ancak Uluç (Kiliç) Ali Paşa, kurtarabildiği 60 kadar gemi ile İstanbul'a gelebildi Bundan sonra devlet, bütün imkânlariyla; bir kiş zarfinda eski donanmasini yeniden inşa ederek, Akdeniz hakimiyetini tekrar sağladi Sokullu Mehmed Paşa, Venedik elçisine: "Biz Kibris'i almakla sizin kolunuzu kestik Siz ise donanmamizi yakmakla, bizim sadece sakalimizi tiraş ettiniz Kesilen kol bir daha yerine gelmez, fakat kazinan sakal daha gür çikar" diyerek, onlara fazla sevinmemelerini söyledi Bu arada, donanmanin yetişmeyeceği endişesini taşiyan Kiliç Ali Paşaya da; "Paşa, bu millet öyle bir millettir ki, isterse bütün gemilerinin demirlerini gümüşten, yelkenlerini atlastan, halatlarini ibrişimden yapar" sözü meşhurdur Gerçekten ertesi yaz, Osmanli donanmasi hazirlanip Akdeniz'e inince, Venedikliler, bariş istemek zorunda kaldi Hattâ bu anlaşmada Venedik Cumhuriyeti, Türklere, Kibris Seferinde yapilan masraflar karşiliği savaş tazminati ödemeyi bile kabul etti

II Selim Han'dan sonra Osmanli tahtina oturan III Murad döneminden (1574-1595) itibaren Osmanli Devletinin giriştiği harpler çok uzun sürmeye ve devletin aleyhinde olmaya başladi Nitekim 1578 yilinda başlayip çeşitli araliklarla III Mehmed (1595-1603), Birinci Ahmed (1603-1617), II Osman (1618-1622) ve IV Murad (1623-1640) devirlerinde olmak üzere 1639'a kadar sürmüş olan İran savaşlari, Osmanli duraklamasinin başlica sebeplerinden biri olmuştur Osmanli Devletinin zayif anini kollayan ve Hiristiyan Bati dünyasi ile birlikte hareket eden İran, devamli olarak bu devleti uğraştirmayi gaye edinmiştir İran'a karşi koyabilmek için, devamli Anadolu'dan asker desteği verilmiş, bu durum, zamanla Anadolu'da dengelerin bozulmasina yol açmiştir

Duraklamanin diğer sebepleri şu şekilde siralanmiştir:

1 1593-1606 Avusturya harplerinde timarli sipahi yerine, tüfekli piyade kullanilmasi mecburiyeti yüzünden, yeniçerilerin sayisi fazlasiyla arttirildiği gibi, Anadolu'da ücretle pek çok tüfekli sekban askeri yazildi Sekban askerine ihtiyaç kalmadiği zamanlarda parasiz kalan bu eli tüfekli gruplar, Anadolu'da halki haraca kesmeye ve saldirilara başladilar Bozgunculuklari sebebiyle timarlari ellerinden alinan sipahiler de onlara katildi Böylece 1596-1610 yillari arasinda Osmanli İmparatorluğunu temelinden sarsan Celâli hareketi başgösterdi Anadolu'da yağma ve çapulculuğa başlayan Celâlilere İran yanlilarinin da katilip, İran'in bunlari desteklemesi neticesinde, isyanlar kisa sürede büyüdü Öyle ki, Anadolu'da etrafina 30-40 bin kişilik kuvvetler toplayan Celâli liderleri çikti Bunlar, emirleri altindakileri bir ordu biçiminde teşkilatlandiriyorlar ve üzerlerine gönderilen devlet güçleriyle çetin muharebelere girişiyorlardi Devletin İran ve Avusturya ile savaş halinde olmasindan da yararlanan Celâliler, Anadolu'yu baştan başa yakip yiktilar Paniğe kapilan köylüler, topraklarini birakarak şehir ve kasabalara siğinmaya çalişiyorlar, varlikli olanlar İstanbul'a, Kirim'a veya Rumeli'ye kaçiyorlardi Bu durum Sultan I Ahmed Han'in dirayeti ve vezir-i azam Kuyucu Murad Paşa'nin üç sene süren temizleme faaliyeti neticesinde önlenebildi Bu müddet içinde öldürülen Celâli sayisinin 65 bini bulmasi, Anadolu'nun içine düştüğü durum hakkinda bir fikir vermektedir

2 1580'lerden itibaren batidan büyük ölçüde gümüş gelmesi sonucu, fiyatlarin düşmesi üzerine yaşanan ve fiyatlar ihtilali denen karişiklik Bu vaziyet karşisinda küçük timar sahipleri, uzak ve masrafli seferlerden kaçinmaya başladi Diğer taraftan Orta Avrupa'da yapilan savaşlarin usullerinde meydana gelen değişiklikler, tüfekli yaya askerine olan ihtiyaci ortaya çikardi Ayrica timarli sipahiler, silah ve techizat bakimindan değil, teşkilat ve taktik bakimindan da, modern savaş şekline ayak uyduramiyorlardi Bu sebeplerle devlet, yeniçeri sayisini arttirmaya ve sekban-i saruca adi altinda tüfekli Anadolu leventlerini ücretli asker olarak kullanmaya başladi Yine bu devrede, artik işe yaramayan yaya ve müsellemler ve voynuklar gibi bazi eski askeri birlikler de kaldirildi Kapikullarinin toplam mevcudu; 1470'lerde 13000, timarli sipahi 60000; 1526'da kapikulu 24000, timarli sipahi 80000 olduğu halde, 1610'larda kapikulu 40000'e çikmiş, timarli sipahi sayisi 20000'e düşmüştür Sonuçta, timar sisteminin bozulmasinin en menfi tarafi, devletin iktisadi yapisina yansimasidir Timarli sipahilerin boşalttiği dirliklerin gelirini eskisi gibi toplayip devletin hazinesine aktarmak mümkün olmamiştir Bu dirliklere gönderilen mültezimler, zamanla büyük servet sahibi olarak nüfuz kazanmiş ve devletin başina bela kesilmişlerdir

3 Sokullu Mehmed Paşanin ölümünden (1579) Halil Paşanin sadrazamliğina kadar geçen otuz sana zarfinda hükümet reisliği makamina geçen 19 vezir-i azam içinde, bu mevkie liyakati olanlarin adedi üçü geçmemektedir Bu durum son devirde 'kaht-i rical' denilen adam yokluğunun daha 17 yüzyildan itibaren görülmeye başladiğinin da işaretidir

Bütün bu olumsuzluklarin başlangicina rağmen padişahlar, cihan hakimiyeti davalarina samimiyetle bağli bulunuyorlardi Nitekim onlar yine Alman hükümdarlarini imparator ve kendilerine denk kabul etmiyor, onlarla yapilan anlaşmalara yine muâhede-nâme değil, ahid-nâme nazariyla bakiyor ve eskisi gibi bunu kendi lütuf ve ihsanlari sayiyorlardi Osmanli siyasî gücü gibi, sosyal nizami da devam ediyordu Ayrica ticaret ve sanat hayatinda ahlâkî nizam ve geleneklere aykiri bir hareket nâdir görülüyor ve bu gibi durumlar esnaf teşekküllerinin (loncalar) şiddetli denetim ve kontrolüne sebep oluyordu Böylece devletin bir müdahalesi olmadan içtimaî müesseseler genel düzeni muhafaza ediyordu Bu hususta Fransiz elçisi D Chesneau; "(Osmanli şehirlerinde) düzen ve asayiş inanilmaz derecede kuvvetliydi Geceleyin şehirleri muhafaza için, elinde bir sopa ve fenerle gezen tek bir kimsenin dolaşmasi kâfi idi Halbuki Paris'te ayni iş, bir kita askerin başinda bir kumandan tarafindan, zorlukla yapiliyordu" demektedir Thevanot ise "Bir milyonluk büyük İstanbul şehrinde dört yilda dört öldürme vakasi görülmemiştir Ticarî emtia ile dolu olan muazzam kervansaraylar, bir tek adam tarafindan korunuyor" der Böyle bir toplumda, devletin vazifesi sadece nizam ve adaleti sağlamak ve bunu dünyaya yaymakti Bununla birlikte devlet hiç bir zaman İslâmlaştirma ve Türkleştirme siyaseti gütmedi Zîra, cihan hakimiyeti mefkûresine inanan bir devlet, dar bir milliyetçilik görüşüne saplansa ve insanlik prensiplerine bağli kalmasa idi, bu cihanşümul vazifesini yapamaz ve başka imparatorluklar gibi süratle çöker, uzun asirlar boyunca yaşayamazdi

Osmanli Türkleri, 17 yüzyilda, zaferler kazanirken, bazen de yenilgiler görüyor, böylece önceki döneme göre, bir duraklama içinde bulunduklarini anliyorlardi Ancak duraklamanin sebeplerini araştiran Türk mütefekkirleri askerî, idarî ve ilmî müesseselerde gördükleri bozukluklari islah etmek sayesinde, İmparatorluğun eski kudretini tekrar kazanacağina, medenî ve manevî üstünlüğün kendilerinde olduğuna inaniyorlardi Fakat kanun ve nizamlardaki bu düzelme, otorite sahibi bir padişah idaresinde mümkündü Bir de artik ortalikta tek bir padişah adayi bulunmuyordu Bir noktada vezirlerin nüfuzlari konuşuyordu Bu sebepten ilk öldürülen padişah, sultan II Osman olmuştu Böylece padişahlarin, devletin aksayan yönlerine neşter vurabilmesi kolay görünmüyordu Ayrica timarli sipahi ordusunun gücünü kaybetmesi, buna karşilik yeniçeri ordusu miktarinin aşiri derecede artişi, merkezde büyük bir gücün doğmasina yol açti Yeniliklere karşi çikan bazi devlet adamlari da, her firsatta bu gücü kullanmaya başlayarak, devletin ve yeniçeri ocağinin sonunu hazirlamaya başladilar

Nitekim III Mehmed Han'dan sonra, ilk defa ordunun başinda sefere çikan II (Genç) Osman (1621), Yeniçeri kuvvetlerinin bozulmakta olduğunu gördü Ancak onun, ocaği islah girişimi, Osmanli tarihinde ilk defa bir padişahin kul eliyle öldürülmesi hadisesini ortaya çikardi Bununla birlikte, II Osman'in şehit edilmesi hâdisesinden ders alan IV Murad Han, parlak zekâsi, tedbirli siyaseti ve aci kuvveti sayesinde, devlete yükselme devirlerini hatirlatacak bir canlilik getirdi

IV Murad Han, İran üzerine düzenlediği Revan ve Bağdat seferlerine giderken, öncelikle Anadolu'daki sipahi zorbalarini ve mütegallibe denilen, zorla işbaşina gelmiş veya yolsuzlukla zengin olarak nüfuz sahibi olmuş zümreyi temizleyerek, ülke içerisinde istikrari sağladi Daha sonra Revan ve Bağdat seferlerinden zaferle çikan Sultan, İran'la çeşitli araliklarla 16 yildir devam eden savaşa son verdi Kasr-i Şirin Muâhedesi (Anlaşmasi) diye meşhur olan antlaşmanin hükümleri, çok az bir değişiklikle günümüze kadar geldi

IV Murad Han'in genç yaşta ölümü (1640) ve daha sonra Sultan İbrahim'in, âsiler tarafindan şehit edilmesi (1648) üzerine IV Mehmed'in henüz yedi yaşindayken tahta çikmasi, zaman geçtikçe ocak ağalarinin, idarede nüfuz kazanmalarina yol açti Yeniçeri ve sipahi ağalari, vezirlerin seçilmesinde en önemli rolü oynuyorlardi Bu durum devletin siyasî yapisini ve malî durumunu bozdu Her iş ağalarin eline geçip, kendilerine hiç bir surette muhalefet edecek kimse kalmadi Bunlar, asker mevcudunu yüksek göstermek suretiyle fazla ulûfe aldiklari gibi, yaptiklari tayinlerden de yüklüce rüşvetler çekiyorlardi Bu ve benzeri olaylar, zaman zaman önlenmesine rağmen, 1656 yilinda KöGoogle Page Rankingülü Mehmed Paşa'nin sadârete getirilmesine kadar sürdü Bu tarihe kadar defalarca sadrazam değişikliğine rağmen, devletin hayrina çalişan, Tarhuncu Ahmed Paşa'dan başkasi çikmamişti Merkezde süren bu bozukluk devresinde, cahil ve iktidarsiz vezirlerin, eyaletlere rüşvetle adam tayin etmeleri, halkin yine zorbalar eline düşmesine sebep oldu Yapilan mezalimler yüzünden, köylü halkin bir kismi çiftini bozup eşkiyaliğa başlamiş, bir kismi da şehir ve kasabalara siğinmişti Kalanlar ise eziliyordu Önce Kuyucu Murad Paşa'nin ve daha sonra IV Murad Hanin şiddetli darbeleriyle bu isyan ve şekavetler önlenmişse de, merkez zayif düştükçe yine baş kaldirmalar meydana çikiyordu IV Mehmed Hanin ilk sekiz senesinde bu durum bütün şiddetiyle devam etti Padişah, 15 yaşina geldiğinde, kudretli vezir KöGoogle Page Rankingülü Mehmed Paşayi işbaşina getirerek devlete tekrar içte istikrar ve dişta itibar kazandirdi KöGoogle Page Rankingülü Mehmed Paşa (1656-1661) ve KöGoogle Page Rankingülü Fazil Ahmed Paşa (1661-1676) dönemlerinde Osmanli Devleti, Kanunî Sultan Süleyman devrindeki gibi huzurlu bir devre yaşadi Bu müddet içinde tek bir kapikulu ayaklanmasi görülmedi Arasira yenilgiler görülmesine rağmen, Türk ordulari yeni bir zafer çaği yaşadi Avusturyalilar'in çok güvendiği Uyvar Kalesi 1663'te fetholundu

Nihayet, Fazil Ahmed Paşa'dan sonra Osmanli sadâret makamina gelen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1683 yilinda Viyana'yi kuşatti 100-120 bin kişilik Osmanli ordusu, Dük Şarl dö Loren kumandasindaki Avusturya ordusunu yenerek bütün ağirliklarini zaptetti Avusturya İmparatoru Leopold, bu yenilgi üzerine bütün ümidini kaybederek Viyana'yi birakip kaçti Şehirde kalan Kont Stahramberg, bütün eli silah tutan erkekleri asker yazip savunma tedbirleri aldi Sadrazam Kara Mustafa Paşa, kaleyi kurtarmak için gelebilecek Haçli kuvvetlerine karşi durmak üzere Tuna KöGoogle Page Rankingüsünü tutma görevini, Kirim Hani Murad Giray'a vermişti Düşman buradan geçtiği takdirde, Budin beylerbeyi İbrahim Paşa bunlara karşi çikacakti Viyana'nin fethedilmesiyle Alman-Avusturya İmparatorluğu geri atilacak, böylece Macaristan'da güçlü bir Macar Kralliği kurulabilecekti Macaristan ayakta durdukça, Avusturya'nin artik, Türk Devleti için önemli bir tehlike oluşturmasi düşünülemezdi En büyük düşman olan Avrupa'ya karşi böyle kuvvetli bir savunma duvari kurulmasi, Türk Devletini uzun yillar rahat ettirecekti

Avrupa'da şok etkisi yapan Viyana kuşatmasinin ilk iki aylik süresi içinde Türkler, şehrin bir çok diş tabyalarini ele geçirdiler Şehrin düşmesine sayili günler kalmişti Bu sirada Papa'nin önderliğinde, Viyana'nin kurtarilmasi için Avusturya, Lehistan, Saksonya, Bavyera ve Frankonya arasinda bir kutsal ittifak kurularak 120 bin kişilik bir kuvvet oluşturuldu

Türk tarihi için bir dönüm noktasi olan Don-Volga kanal projesinde olduğu gibi bu defa da en büyük ihanetlerden biri, yine bir Kirim hani olan Murad Giray tarafindan işlendi Haçli ordusu, Tuna KöGoogle Page Rankingüsünü geçerken, kendi askeriyle bir tepeye çekilip seyreden Tatar Hani, hücum etmesi için kendisine yalvaran Hanlik imamina şunlari söyledi: "Sen bu Osmanli'nin bize itdüği cevri bilmezsin Bu düşmanin kovalanmasi benim için hiçbir şeydir ve bu işin dinimize ihanet olduğunu da bilirim Ama isterim ki, onlar kaç paralik adam olduklarini görsünler Tatarin kiymetini anlasinlar"

Gerileme ve Çöküş (1699-1923) - I
Böylece Tuna'yi geçip Türk kuşatma kuvvetlerinin üzerine doğru gelen Haçli ordusuna, bu defa da, Viyana kuşatmasinin aleyhinde olan ve bu sebeple sadrazamla arasi açik bulunan Budin Beylerbeyi İbrahim Paşa yol verdi ve kendisi askerini toplayip Budin'e çekildi Yetmiş bin kişilik düşman ordusu karşisinda, yaninda o sirada on bin kadar askeri bulunan Kara Mustafa Paşa, akşam vaktine kadar yiğitçe çarpişti ise de, bunca ihanet karşisinda her şeyin bittiğini görerek, büyük bir gayretle oradan uzaklaşip darmadağin çekilen orduyu Yanikkale önlerinde topladi

Viyana bozgunu aslinda Türk kuvvetleri arasinda fazla bir zayiata yol açmamiş, ancak psikolojik etkisi büyük olmuştu Macaristan'daki kaleleri takviye eden Sadrazam, Belgrad kişlağina çekildi Ancak bu sirada Sadrazama karşi olan merkezdeki paşalar, Viyana bozgunu sebebiyle onun idamina ferman çikarttirmayi başardilar Böylece Kara Mustafa Paşanin idami, Osmanli ordusunu derleyip toparlayabilecek ve muhtemel bir bozgunun önüne geçebilecek kudretli bir paşadan, devleti yoksun birakti

Nitekim ertesi yil, Venedik de kutsal ittifaka katildi ve böylece Osmanli kuvvetleri, Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venedik olmak üzere dört cephede çarpişmak zorunda kaldi Osmanli kuvvetleri, zaman zaman başarilar kazanmasina rağmen, savaşlarin uzun sürmesiyle ağir kayiplara uğradi ve 1699'da Karlofça Antlaşmasi'ni imzalamaya mecbur kalindi Osmanli İmparatorluğu, bu hadiseyle ilk defa, büyük eyaletlerini düşmana birakmiş ve artik devrin aleyhine döndüğünü anlamişti Nitekim bu antlaşmayla Türkler, hemen hemen bütün Macaristan'i Avusturyalilara, Ukrayna ve Podolya'yi Lehlilere, Azak Kalesini Ruslara, Dalmaçya sahillerini ve Mora'yi da Venediklilere terk etti Sadece Timaşvar vilayeti, müdafilerin kahramanliği sayesinde bir müddet için kurtarilabildi Bu ağir yenilgi ve kayiplar, Türkler üzerinde o kadar aci bir tesir birakti ki, "Aldi Nemçe (Avusturya) bizim nazli Budin'i" diye feryat etmelerine sebep oldu

Karlofça Antlaşmasinin imzalanmasindan sonra Osmanli Devleti, bilhassa sinirlarin kuvvetlendirilmesi, idarî, malî ve iktisadî durumun islahi, ordu ve donanmanin yeniden düzene konulmasi ile uğraşti Diğer taraftan, ötedenberi Türkleri taklit eden Avrupa ve Rusya, ilim ve teknikte hizla ilerliyor ve Osmanlilari daha kuvvetli bir şekilde kuşatiyorlardi Artik, Avrupa karşisinda Türkler, askerî ve teknik sahalarda onlardaki ilerlemenin sirrini araştirmaya tenezzül etmeye mecbur oldular Bu suretle 17 yüzyilda, Osmanli Devletini kendi bünyesine göre islah etme düşüncesi, 18 asrin başinda yerini Avrupa'dan iktibas etme fikrine birakti Sultan III Ahmed zamaninda (1703-1730) Damad İbrahim Paşa'nin Pasarofça Bariş Antlaşmasi'nin verdiği huzur sayesinde giriştiği kültür ve imar faaliyetleri arasinda, Avrupa'nin tesirleri de mühim rol oynadi Avrupa'nin önemli merkezlerine ilk defa elçiler gönderildi Böylece Türkler, Garp (Bati) medeniyetini sathî de olsa tanimak firsati buldular Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi ile ile birlikte Paris'e giden Said Çelebi, orada matbaanin önemini kavrayarak, dönüşünde bir Macar mühtedîsi (İslâm'a girmiş) olan İbrahim Müteferrika ile birlikte, İstanbul'da matbaa kurulmasi için teşebbüse geçti Şeyhülislâmin fetvasi ve padişahin fermani ile tasdik edilen rapor neticesinde, Bati'nin bu önemli buluşu Türkiye'ye girdi Matbaa ile, bir yandan büyük ilim ve kültür eserleri çok sayida basilip dağitilirken, bir yandan da padişah ve sadrazam İstanbul'daki ilim, kültür ve sanat çevrelerini yakindan desteklemek suretiyle, bu sahalarda büyük bir canlilik meydana getirdiler Yalova'da kâğit, İstanbul'da çini ve kumaş fabrikalari açildi Öte yandan bu bariş devresinde, devlet adamlari arasinda görülen israf ve savurganlik genel bir hoşnutsuzluk doğurdu Nitekim, Patrona Halil İsyani'yla (1730) Lâle Devri diye de adlandirilan bu devir sona ererken, ilmî gelişmelere karşi gruplar da isyani destekleyerek pek çok ilmî gelişmenin baltalanmasina sebep oldular

Bütün olumsuz şartlara rağmen fevkalade dikkat ve ihtimamla yetiştirilen Osmanli şehzadeleri, tahta çiktiklari zaman, devleti içine düştüğü bunalimli durumdan kurtarmak ve eski haşmetli devrine ulaştirmak için azami gayret sarfediyorlardi Nitekim III Ahmed'in yerine geçen Sultan I Mahmud (1730-1754) ve III Mustafa (1757-1773) dönemlerinde humbaraci ve topçu ocaklarinin Bati tarzinda teşkilatlandirilmasina girişildi Bir Fransiz subayi iken Müslümanliği kabul ederek Ahmed adini alan Comte de Bonneval, 1731'de humbaraci ocağinin islahina başladi Ocağin ihtiyaç duyduğu tâlimli askeri yetiştirmek üzere de 1734 yilinda Üsküdar'da bir hendesehâne (mühendislik okulu) açildi Nitekim disiplinli ve modern tâlim ve terbiye ile yetiştirilen bu askerî sinifin Rusya ve Avusturya ile 1736-1739'da yapilan savaşlarda büyük hizmeti görüldü Ancak, bu sinif 1747'de yeniçerilerin baskini sonucu kapatildi Sultan III Mustafa da tahta geçer geçmez, Fransa'dan mühendisler getirterek Mühendishane ve Bahriye sinifini ve mekteplerini modern usullere göre islah etmeye ve onlari tâlim ve terbiyeye girişti Batidaki gelişmeleri öğrenmek amaciyla Fransa ve Almanya'ya elçiler gönderdi Tip ve Astronomi sahalari ile ilgili çalişmalar hizlandirildi

Karlofça Antlaşmasindan sonra Osmanli tahtina üst üste, devletin içine düştüğü durumu gören ve kurtarmak için çareler arayan padişahlar çikti ise de, bunlarin önlerinde her zaman iki büyük engel oluştu:

Bunlardan birincisi, Türk ordusunun esasini teşkil eden yeniçerilerin modern askerî bilgi ve tekniğe kapali ve uzak kalmalari, hattâ eski düzen ve ananelerini de terk ederek, askerlikle ilgilerini kesmeleriydi Bu durum onlari, sadece savaş zamanlarinda cepheye giden, askerlikten habersiz bir yiğin haline getirdi Bu sebeple topçu veya humbaraci sinifinda yapilan değişiklikler, umumî neticenin elde edilmesini sağlayamiyordu

Bir başka husus, yeniliklere değer veren ve ilme açik bu padişahlarin yaninda kendilerine yardimci olacak değerli devlet adamlari yoktu

Nitekim, Batinin askerî tekniği Türkiye'ye girerken, 1768'de başlayan ve 1774'de sona eren Rus Harbi, Türk ordusunun (yeniçeri kuvvetleri) mukavemet edemediğini ve perişanliğini bütün dünyaya gösterdi Bu ağir yenilgi üzerine imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşmasi (1774), Kirim Hanliği'ni Osmanlilardan kopariyor ve bir Türk gölü olan Karadeniz'de Rusya, donanma bulundurma hakkini elde ediyordu Modern bir ordunun çekirdeğini, topçu sinifini teşkil ederek, geleceğe ümitle bakan ve yeni hamlelere girişen Sultan III Mustafa, bu büyük kayiplara uğradiktan sonra ve bilhassa asirlarca süvarileriyle Avrupa'yi titreten ve Ruslari atlarinin ayaklari altinda tutan koca Kirim Hanliğinin elden çiktiğini görünce, çok muzdarip halde felç geçirdi ve az sonra da vefat etti (1774)

Yeniçeri ordusunun bozulmasi ve savaşlarin aleyhte gelişmesi, III Mustafa Han'dan sonra Osmanli padişahlarini daha köklü inkilaplarin içine itiyordu I Abdülhamid (1774-1789) zamaninda sadrazam Hamid Paşa, orduda teknik siniflarin modernleşmesine devam etti Ancak, Osmanli Devletinin derlenip toparlanmasina firsat vermek istemeyen Avusturya ve Rusya, devlete karşi devamli cephe açiyorlardi Bilhassa Ruslarin, 1783'te Kirim Hanliğini istilâ ve ilhak etmeleri, Türkler için unutulmaz bir istirap kaynaği hâline geldi Çünkü, bütün nüfusu Türk olan Hanliğin kaybi, Macaristan ve Orta Avrupa'nin gidişine benzemiyordu Ancak, 1787'de başlayan Osmanli-Rus Harbi yine yenilgiyle sonuçlandi 1789'da Özi Kalesinin düşmesi ve kalede Müslümanlara yapilan katliam, Sultan I Abdülhamid'in üzüntüden vefat etmesine yol açti (1789)

Türklerin ve genel olarak İslâm dünyasinin, Avrupa'ya ilk önemli yaklaşma ve ve onun medeniyetinden ciddî faydalanma teşebbüsü, Sultan III Selim'e aittir Selim, şehzadeliğinden beri Avrupa usulünde modern bir ordu kurmayi ve bu sayede İmparatorluğa eski gücünü kazandirmayi düşünüyor, hep bu gaye ile meşgul bulunuyordu Tahta geçtiği sirada Avrupa'nin ve komşularinin Fransiz İhtilali ile meşgul olmalarini firsat bilerek, derhal islahata girişti Viyana'ya elçi gönderdiği Ebu Bekir Râtip Efendiye Avrupa'nin ahvaliyle Avusturya'nin ordu ve idare teşkilati hakkinda rapor hazirlamasini emretti Çok zeki bir insan olan Ebu Bekir Râtip Efendi, kisa zamanda Avrupa'nin ilmî, siyasî ve askerî durumu hakkinda bilgiler topladi Avusturya ordusunun teşkilati, askeri okullari, subaylarin yetiştirilmesi ve başka bir çok meseleler üzerinde padişaha bir rapor sundu Devlet adamlarindan da, devletin bozuk taraflari ve bunlarin ne şekilde düzeleceğine dâir layihalar alan Sultan III Selim, bu raporlar işiğinda idarî, mülkî, ticarî, sinaî, ziraî, ilmî ve askerî sahalarda yeniliklere girişti Bu islahatlarin hepsine birden Nizam-i Cedid İnkilabi adi verilmektedir Ayrica III Selim Han zamaninda ilk defa Yeniçeri ordusunun yaninda, Avrupa usul ve tarzinda yeni bir Nizam-i Cedid ordusu oluşturuldu Gerçekten de modern metodlarla eğitilen, disiplinli Nizam-i Cedid kuvvetlerinin kisa bir süre sonra önemli hizmetleri görülmeye başlandi Misir'i işgal eden Napolyon'un, Akka'da küçük bir Nizam-i Cedid kuvvetine sahip bulunan Cezzar Ahmed Paşa'ya karşi mağlup olarak geri dönmesiyle yeni ordunun ehemmiyeti anlaşildi Bu başari umumî efkâri da Nizam-i Cedid ordusu lehine çevirirken, Napolyon'a da; "Türkler öldürülebilir, fakat korkutulamaz" sözünü söyletti 1806'da başlayan Osmanli-Rus ve Avusturya savaşlari sirasinda Nizam-i Cedid kuvvetleri, Avrupa yakasina geçirildi Bu küçük kuvvetin daha da büyütülmesi için çalişmalara başlandi Fakat bu teşebbüs de yeniçerilerle Rumeli âyanlarinin harekete geçmeleriyle önlendi Nitekim Edirne'de Nizam-i Cedid'e dâir Padişah fermanini okuyan memurlarin öldürülmesiyle başlayan isyan, neticede Sultan Selim'in tahttan indirilmesine kadar devem etti (1807) IV Mustafa tahta çikarildi Akabinde III Selim'i tekrar tahta çikarmak üzere, Rusçuk âyani Alemdar Mustafa Paşa'nin 16000 kişilik kuvvetiyle İstanbul'a girmesi, âsilerin Selim Hani şehit etmelerine yol açti (1808)

Kurduğu cihanşümul nizami ile tarihte müstesna bir mevkie sahip olan Osmanli İmparatorluğu, başa geçen padişahlarin çalişmalarina rağmen, yeniçeri askerinin bozulmasi, idarenin sarsilmasi, ağir mağlubiyetler ve isyanlar dolayisiyla artik kendi nizamini koruyamaz hâle geldi Kirim Hanliği gibi, halki Türk ve Müslüman olan koca bir devletten başka bir çok eyaletler de düşman eline geçmiş; Kuzey Afrika, Misir ve Arabistan gibi uzak ülkelerin devletle ilişkileri hemen hemen kesilmiş bulunuyordu Anadolu ve Rumeli'de timarli sipahi teşkilatlari bozulunca, bunlarin yerlerini bir takim âyanlar aldi Âyanlar sonunda merkezdeki otorite boşluğundan yararlanarak, padişah fermanlarini dinlemeyen, devlete vergi ve asker vermeyen derebeyleri hâline geldiler Böylece devlet âdeta kendi bünyesi içinde parçalandi Nihayet Alemdar Mustafa Paşa'nin merkezde nüfuzunu kurmasi ve Mahmud Han'i tahta çikarmasi ile de âyan ve eşkiya, eyaletlere resmen hakim oldu İstanbul'da âyanlarla hükümet arasinda Sened-i İttifak adi ile bir anlaşma imzalandi Buna göre; bir yandan âyanlarin padişaha sadakatleri, devlete vergi ve asker göndermeleri taahhüt ediliyor, öte yandan da hükümet, bunlarin varliklarini ve evlatlarina da intikal eden haklarini taniyordu

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, IIISelim'in yerine 24 yaşinda tahta geçen Sultan II Mahmud, daha büyük bir cesaret ve metanetle Nizam-i Cedid'i genel anlamda gerçekleştirdi ve sadece modern ordu ile kalmayarak tamamiyla yeni bir düzen kurdu 1808'de "Alemdar Vakasi" denilen ve Mustafa Paşanin öldürülmesi ve yeni oluşturulan Sekban-i Cedid'in lağvedilmesiyle neticelenen yeniçeri isyani, genç padişahin ümit ve cesaretini kirmadi O, büyük bir iradeyle mücadelesine devam etti Bu sirada devlet dört bir taraftan içte isyanlar ve dişta düşmanlarla karşi karşiya idi Ruslar, Osmanli topraklarini Kuzey Bulgaristan'a kadar istilâ etmişlerdi Arabistan'da Vehhâbî ve Mora'da Rum isyanlari tehlikeli boyutlara ulaşmişti Ruslarla Bükreş Anlaşmasi'ni imzalayan II Mahmud Han, öncelikle mukaddes beldeleri Vehhabîlerden temizledi Mora İsyanini bastirdi Ve nihayet 15 Haziran 1826'da, 18 asrin başindan itibaren her hayirli hareketin önüne geçen, içte padişahina ve halkina karşi canavar, cephede düşman önünde kuzu kesilen yeniçerileri ortadan kaldirdi Yeniçeri Ocaği, devletin yükselişinde ne kadar büyük ve şerefli bir mevkie sahip idiyse, son bir asirlik felaketlerine de o derece sebep olmuştu Bu sebeple, Yeniçeri Ocağinin kaldirilmasi hayirli bir hadise kabul edilerek "Vaka-i Hayriye" denildi

Yeniçeri ocağinin kaldirilmasindan sonra toplanan divanda Asâkir-i Mansure-i Muhammediye adiyla yeni bir askerî sinifin teşkiline karar verildi (1826)

Sultan II Mahmud, bundan sonra, Türkiye'yi yeni nizama eriştiren müesseselerin temelini atmaya başladi Avrupa'ya askerlik ve yeni silahlarin kullanilmasini öğrenmek için talebe gönderdi Askerî Tibbiye ve Harbiye mekteplerini kurarak, bu müesseselerin eğitim ve öğretimini en üst seviyeye çikarmak için Avrupa'dan hocalar ve uzmanlar getirtti İstanbul'da Türkçe, Arapça, Fransizca, Rumca ve Ermenice olarak Takvim-i Vekâyi adiyla ilk resmi gazete yayimlandi (1831) Bunu daha Ceride-i Havadis (1840), Tercümân-i Ahvâl (1860), Tasvîr-i Efkâr (1862) gibi özel gazeteler takip etti (Bkz Osmanli Basini) Sultan Mahmud'un giriştiği bu yenilikler, Türk tarihinde yeni bir dönüm noktasi teşkil etti Ancak, batili devletler ve özellikle İngiltere, uyguladiği sinsi ve planli metodlarla, Sultan Mahmud Handan sonra, gelişme yolunu Osmanli Devleti aleyhine ve kendi lehlerine değiştirmesini bildiler Babasi II Mahmud Han'in vefatiyla henüz 16 yaşinda tahta çikan Abdülmecid Han'in (1839-1861) tecrübesizliği; ülke için çok ağir ve zararli bir hatâya düşmesine sebep oldu Öyle bir hatâ ki, Osmanli tarihinde korkunç bir dönüm noktasinin başlamasina ve bu koca devletin bir yok olma devrine girmesine yol açti

Ülke düşmanlarinin, Sultan Abdülmecid Han'i yenilikçi diye överek örtbas etmek istedikleri bu hatâ, padişahin, İngilizlerin tatli dil ve vaadlerine aldanarak, İskoç masonlarinin yetiştirdikleri cahil devlet adamlarini işbaşina getirmesi ve bunlarin devleti içeriden yikmak siyasetlerini hemen anlayamamasidir

Sultan II Mahmud Han'in giriştiği inkilaplarla, Osmanlilarda millî hayatiyetin tekrar canlandiğini gören İngilizler, bu muazzam devletin içten çökertilmedikçe yikilamayacağini anladilar Bunun için Osmanli tahtina genç ve tecrübesiz bir padişahin geçmesini firsat bilerek, İslâmiyet'i yikmak üzere İngiltere'de kurulmuş bulunan İskoç Mason teşkilatinin kurnaz üyesi Lord Rading'i elçilikle İstanbul'a gönderdiler Lord Rading, daha önce Paris ve Londra'da Osmanli sefiri olarak görev yaparken aldatilan ve mason yapilan Mustafa Reşid Paşa'yi sadrazamliğa getirebilmek için çok dil döktü "Bu aydin, kültürlü ve başarili veziri sadrazam yaparsaniz, İngiltere ile Devlet-i Aliyye arasindaki bütün anlaşmazliklar ortadan kalkar Devletiniz ekonomik, sosyal ve askerî sahalarda ilerler" diyerek padişahi aldatti Reşid Paşa, iş başina gelir gelmez, Hâriciye Naziri (Dişişleri Bakani) iken Rading ile birlikte hazirladiği Tanzimat Fermani'ni ilan ettirdi (1838) Sonra bu fermana dayanarak, büyük vilayetlerde mason localari açti Casusluk ve hiyanet ocaklari çalişmaya başladi Fatih devrinden beri medreselerde okutulmakta olan fen ve matematik dersleri kaldirildi "Din adamlarina fen bilgileri lâzim değildir" diyerek kültürlü ve bilgili âlimlerin yetişmelerine mâni olundu

İkinci kez Hariciye Nazirliğina tayin edildiği 1837 tarihinden 17 Aralik 1858'de ölümüne kadar 21 yil süreyle devlete fiilen yön vermiş olan Mustafa Reşid Paşa, arkasinda bir çok gâileler ve ülkede sosyal sarsintiya yol açan ve bugün hâlâ devam eden şeklî Avrupaliliğin temelini atan insan olarak tarihe geçti İhanetleri ile taninan Tanzimat paşalari, devleti sikintiya sokmak pahasina, başka devletlerden borç aldilar, İngilizlere destek olmak için savaşa girdiler Mustafa Reşid Paşa ve onun yetiştirmeleri Âli ve Fuad paşalarin şekilci Baticilik hareketiyle birlikte ülkede, Avrupa'nin etkisi ve hattâ himayesi altinda kaldiği şüphe götürmez bir takim karanlik fikirli cemiyetler de ortaya çikmaya başladi Bunlardan ilki olan Jön Türk (Genç Türk) Cemiyeti, sonradan devam edecek ve Osmanli İmparatorluğunun ipini çekecek gizli komitecilik hareketlerinin sonuncusu olan İttihat ve Terakki Cemiyetine kadar dayanacak ve bu muazzam imparatorluk tasfiye edilecektir

Bu cemiyetin açtiği ihanet yolu üzerinde, o devletin ekmeğini yiyip semiren nice vezirler, sadrazamlar, seraskerler, ordu kumandanlari, subaylar ve hattâ ulemâ takimi yürüyecektir Ancak bu son dönemde, içte ihanet şebekesinin önünü kesmek, dişta ise Avrupali devletlere denk bir devlet vücuda getirmek üzere iki güçlü padişah tahta çikti

Sultan Abdülmecid vefat ettikten sonra, 1861 yilinda Abdülaziz Han tahta oturdu Her hâli ve tavriyla ceddine benzeyen Sultan Abdülaziz, devleti kuvvetlendirmek, kuvvetli bir ordu yaninda, kudretli bir donanma yapmak, böylece, devletin etrafinda dolaşan tehlikeleri bertaraf ederek, Avrupa'nin hasta adama benzettiği devletini iyileştirmek için ciddî teşebbüslere girişti Abdülaziz Hanin tahta çiktiği yillar, Avrupa'da tekniğin büyük bir hizla değiştiği ve bu sahada bir ihtilalin meydana geldiği yillardi Avrupa'nin yaptiği ihtilali, daha şehzadeliğinden beri dikkatle takip eden Sultan Abdülaziz, bu ihtilalin meydana getirdiği teknik ilerlemeyi aynen kabul etmekte tereddüt etmedi ve devlete eski kudret ve şevketini iade ettirmek hususunda her fedakârliği göze aldi

Devlet Teşkilâti, Kültür ve Medeniyet - I
Devlet teşkilati, merkez ve eyalet olmak üzere ikiye ayrilirdi

Merkez Teşkilati: Merkeziyetçi idareye sahip Osmanli Devletinin başi; padişah, sultan, hünkâr, han, hakan da denilen hükümdardi Padişah, bütün ülkenin hakimi, idarecisiydi Görev ve yetkileri, devlet teşkilatinda, müesseseler ve yüksek kademeli memurlar tarafindan da paylaşilirdi Sadrazam ve Divan-i Hümayun'un diğer üyeleri, padişahin en büyük yardimcilariydi Dîvan, bakanlar kurulu; sadrazam da başbakan mahiyetindeydi Dîvanda, devletin birinci derecede önemli mülkî, idarî, malî, siyasî, askerî meseleleri görüşülüp karara bağlanirdi Divan, padişah adina sadrazam, kubbe vezirleri, kazaskerler, nişanci ve defterdarlardan oluşurdu 19 yüzyilda Osmanli kabinesi; sadrazam (başbakan), sadaret kethüdaliği (İçişleri Bakanliği), reisülküttaplik (dişişleri bakanliği), defterdarlik (maliye bakanliği), çavuşbaşilik, yeniçeri ağaliği, 1826'da seraskerlik (millî savunma bakanliği) kaptan-i deryalik (deniz kuvvetleri komutanliği) makaminda bulunan kişilerden meydana gelirdi Dîvan kararlarini içeren defterler, Topkapi Sarayi'nda arşiv mahiyetindeki Defterhanede muhafaza edilirdi

Eyalet Teşkilati: Devlet teşkilatinda en büyük idarî bölüm eyaletlerdi Eyaletler; sancak, kaza ve nahiyelere bölünmüştü Eyaleti beylerbeyi, sancaği sancakbeyi yönetirdi Eyaletler, gelir bakimindan salyaneli ve salyanesiz (yillikli ve yilliksiz) olmak üzere ikiye ayrilirdi Eyaletlerin, merkez teşkilatina benzer bir idare tarzi vardi Şehirler, kadi tarafindan idare edilir, emniyet, subaşi tarafindan sağlanirdi

Siyasi ve Hukukî İdare: Osmanli Devletinde esas itibariyle İslam Hukuku uygulanirdi İslâm hukukunda açikça belli olmayan konular, bu hukukun ilkelerine aykiri olmamak kaydiyla, şeyhülislâmlarin fetvalari ve kanun ve kanunnameler şeklinde düzenlenirdi Yasama yetkisi padişahindi ve padişah adina yapilirdi Medenî hukukta Hanefî mezhebinin hukuk sistemi tatbik ediliyordu Ceza hukuku ve diğer sahalarda sultanî hukuk da denilen örfî hukuk uygulanmaktaydi

Osmanli hukuk düzeni içerisinde idare, maliye, ceza ve benzeri konularla ilgili alanlarda, padişahin emir ve fermanlarinda bulunan değişik meselelerle ilgili kanunnameler vardi Osmanli Devletinde ilk kanunname, Fatih Sultan Mehmed (1451-1481), ikinci kanunname ise Kanunî Sultan Süleyman tarafindan çikarildi Bu kanunnamelerde, saltanatla ilgili konular yaninda, reaya ve Müslüman halkin devlet düzeni içindeki davranişlarini belirleyen hükümler vardir

Büyük ve uzun ömürlü devletler, üstün adaletle ayakta dururlar Zulüm üzerine kurulmuş devlet ve imparatorluklar da olmuş ise de, ömürleri kisa sürmüştür Kendisine mahsus özellikleri, bilhassa kendi dişindaki dinlere tanidiği haklar, daha doğru bir ifadeyle, diğer dinlerin işlerine, ibadetlerine ve âdetlerine karişmamak gibi özellikler gösteren Türk adaleti, dünya milletlerine örnek olmuş, yüzyillar öncesi kavuşulan bu seviye; bugünün medenî denilen milletleri tarafindan halâ yakalanamamiştir Bu sebepledir ki, F Dowey'in dediği gibi "Onaltinci yüzyilda bir çok Hiristiyan, adaleti ağir ve kararsiz olan Hiristiyan ülkelerindeki yurtlarini birakarak, Osmanli ülkesine gelip yerleşiyorlardi" F Babinger ise "Osmanli ülkesinde herkes kendi halinde, bahtiyar olabilirdi Mutlak bir dinî hürriyet hüküm sürerdi ve kimse şu veya bu inanca sahip olduğundan dolayi bir güçlükle karşilaşmazdi" demektedir

Osmanlilarda bir ücret karşiliği vazife gören devlet memurlari vardi, bir de şehirlerde oturan esnaf ve tüccarlar, köylerde oturan ve devletin temelini teşkil eden, çoğu üretici, köylüler verdi Bunlara reâya denirdi Vergi vermesi, nüfusun büyük kismini meydana getirmesi bakimindan köylü, devlet için halkin ve tebaanin esas kesimi sayiliyordu Üretici güç, büyük ölçüde köylülerin elindedir Bu güç olmaksizin, ordu ve devlet mümkün değildir

Şehirlerin dişinda kalan ve köylerde yaşayan kalabalik halk topluluğu, daha çok tarim, hayvancilik ve değişik toprak işçilikleriyle uğraşirdi Bunlardan zanaat sahibi olan veya olmak isteyenler, şehir ve kasabalara gidip, kendileri için elverişli olan işlere girerlerdi Kabiliyetli olanlar ise, daha başka devlet görevlerine yükselirlerdi

Osmanli Devletinde kuruluşundan itibaren, devlet idaresinde, yürütme ve yargilama gücü ayri olarak düşünülüp uygulandi Eyalet yöneticileri padişahin yürütme yetkisini, kadilar da yargilama yetkisini temsil etmekteydi Osmanlilar, bu iki kuvvet ayirimini, âdil bir devlet idaresi için esas kabul ederlerdi

Saray Teşkilati: Osmanli Devletinin kuruluşundan sonra, saray teşkilati da diğer kurumlar gibi gelişme gösterdi Bursa ve Edirne saraylarindan sonra, İstanbul'un fethi üzerine, bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasinin olduğu yerde, Fatih Sultan Mehmed tarafindan, Saray-i Atîk denilen eski saray kuruldu Daha sonra yine Fatih tarafindan, Saray-i Cedid adi verilen Topkapi Sarayi yaptirildi

Bu saraylar, padişahlarin hem ikamet ettikleri yer ve hem de bütün devlet işlerinin görüşülüp karar verildiği en yüksek devlet dairesiydi

Osmanli Devletinde saray teşkilati üç kisimdan meydana gelmekteydi: 1) Bîrun denilen diş bölüm, 2) Enderûn denilen iç kisim, 3) Harem-i hümayun

Sarayin Bîrûn adi verilen kismi sarayin dişi, yani Babüs'saâde haricindeki teşkilatidir Bu bölümün işleri çeşitli olduğundan, her birinin memurlari da ayri ayri siniflardandi Burada görevli olan ilmiye sinifi ile Birûn ağalari denilen kişiler, sarayin hem harem, hem de Enderun kisminin dişindaki yerlerde ve dairelerde bulunup, görevlerini yaparlar ve akşamlari evlerine giderlerdi Birûn teşkilatina âit bütün tayinler, sadrazam tarafindan yapilirdi

Enderûn: Sarayin bu bölümü, yüksek dereceli devlet memuru yetiştiren bir okul ve eğitim yeriydi Padişahlar, bir kismi sarayda ve bir kismi da orduda olmak üzere Müslüman Türk terbiye ve kültürü ile yoğrulmuş, kendilerine sadik bir sinif yetiştirdikten sonra, Osmanli devlet idaresini bunlarin eline vermiştir

Küçük yaştaki, devşirme denilen çocuklar, saraya alinmadan, sivil Müslüman Türk ailelerin yaninda büyük bir itina ile yetiştirilirlerdi Dinî bilgileri ve Türkçe'yi öğrenirler, daha sonra saraya alinirlar, burada da mükemmel bir tahsil gördükten sonra, siralari gelince liyakat ve yeteneklerine göre saray dişindaki çeşitli devlet işlerine tayin edilirlerdi Sarayda her koğuşun ve sinifin fertlerinin kaydina mahsus defterler olup, bunlarin saray terbiyesi üzere yetişmeleri için, her koğuşta lala tabir edilen hocalar vardi

Osmanli sarayi, hem devletin en yüksek idare organi, hem de en yüksek yöneticilerini yetiştiren bir müessese idi Sarayin, kendine mahsus usul ve erkâni vardi

Harem-i hümayun: Padişahin aile efradinin; padişah kadinlarinin, padişahin kiz ve erkek çocuklari ile harem ağalarinin ve muhasiplerinin oturduğu yerdi Yerleşim olarak valide sultanin dairesi, şehzadeler mektebi, padişahlarin yatak odalari, cariyelerin yetiştiği yerler gibi bölümleri vardi Haremde; valide sultan, başkadin efendi, padişah kizlari, gedikli kadin ve hizmetçiler (cariye) bulunurdu

Osmanli sarayinin harem bölümü, hanedan mensuplarinin özel aile hayatlarini yaşadiklari yerdi Devletin bütün kurumlari ve cemiyet hayatinda olduğu gibi, buradaki günlük hayat da, İslâmî esaslara, Türk örf ve an'anesine titizlikle riayet edilerek yürütülürdü Haremde bulunanlar, küçük yaştan itibaren çok titiz ve ciddî bir eğitimden geçirilerek yetiştirilir, saraya has âdab ve terbiyeye uymalarina özen gösterilirdi



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda




1- Osman Gazi

Babası Ertugrul Gazi

Annesi Hayme Hatun
Dogumu : Sögüt (M 1258 - H 656)

Vefatı Bursa (M 1326 - H 726)

Saltanatı : 1299 - 1326 (27) sene



Osman Gazi, Ertuğrul Bey'in üç oğlundan birisidir Osman Bey diğer kardeşlerinden büyük değildi, fakat adeta bir idareci olarak yaratılmıştı Zira bu hususta çok büyük kaabiliyet sahibi idi Babası vefat ettikten sonra diğer bütün beyler, ittifakla Osman Bey'i aşiretin reisi olarak tanıdılarOsman Bey, beyliğin bayna geçtiği zaman,23 yaşında idi Uzun boylu, geniş göğüslü, kaIın ve çatık kaşlı, elâ gözlü ve koç burunlu idi Iki omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı, aşagı kısmına nisbetle daha uzundu Çehresi yuvarlak ve teni buğday renginde idiBüyük şeyhlerderi Edebalı'nın evinde misafir iken, istirahat için gösterilen odada, Kur'an-ı Kerim'i görünce, sabaha kadar saygısından yatmadığı ve geceyi uykusuz geçirdiği çok meşhurdur şeyh bu durumdan cok memnun kaldığı için kendisini kızı ile evlendirmiş ve hayır dualar etmiştirOsman Bey, 1287'de Karacahisar'ı fethetti1280'de Domaniç'te Bizanslıları yenerek Bilecik'i fethetti ve Selçuklu Hükümdarı tarafından uç beyliğine verildi 1299'da Inegöl fethedildiSelçuklu Devleti yıkıldı ve Osman Bey müstakil beyliğini ilân etti 1300'de Yenişehir ile KöGoogle Page Rankingühisar, 1302'de ise Akhisar ve Koçhisar fethedildiOsman Bey'e babasından kalan arazinin genişliği 4800 km kare idi Kendisi vefat ettiğinde ise, beyliğin toprak genişliği 16000 kmkareye ulaşmytırVefat etmeden önce oğlu Orhan Bey'e şöyle vasiyet etmiştir ğullarıma ve bütün dostlarıma birinci vasiyetim Şudur ki; her zaman gazaya devam ederek, Din-i Celil-i İslâm'ın yüceliğini yaşatınız Cihadın kemâline ererek, sancağı şerifi hep yüksekte tutunuz Her zaman İslâm'a hizmet ediniz Zira Cenâb-ı Hak benim gibi zayıf bir kulunu ülkeler fethetmek için memur etti Gaza ve cihadlarınızla Kelime-i Tevhid'i çok uzaklara götürünüz Hanedanımdan her kim, hak yoldan ve adaletten saparsa mahşer gününde, Rasülü Azam'ın şefâatinden mahrum kalsın Oğlum! Dünyaya gelen hiç bir insan yoktur ki, ölüme boyun eğmesin Bana da, HzAllah'ın emri ile şimdi ölüm yaklaştı Bu devleti sana emanet ediyorum Seni de Mevlâ'ya emanet ettim Her işinde adaleti üstün tutVefatında 68 yaşında idi Tarih ise, Ağustos 1326'yı gösteriyordu (Allah rahmet eylesin) Vefat ettiğinde geriye bıraktığı mal varlığı şunlardı : Bir at mrhı, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılıç, bir mızrak, bir tirkeş,birkaç at, üç sürü koyun, tuzluk ve kaşıklıkOsman bey vefat ettiği zaman zayıf bir rivayete göre, Söğüt'te babasmn yamna defnedilmiş ve Bursa alınırsa oraya defnini vasiyet etmişti Bupun için 1326'da Bursa alındıktan sonra vasiyeti yerine getirilerek cesedi Bursa'ya nakledilip, Hisar'da (Saint Eli) namına yapılmış olan Gümüşlü Künbed'e defnedilmiştir Fakat vekayün tetkikine göre vefatW ın 1326'da Bursa'nın teslim alınmasından sonra olduğu anlaşılıyor

Osman Bey zamanında yaşayan Islâm büyükleri :Silsile-i Sâdât-ı Nakşıbendiyye'nin onuncu ve onbirinci halkalarını teskil eden, Hâce, Arif Rivgiri ve Hâce Mahmud İncir Fagnevi (ks)Hazretleri, şeyh Saadettin Cibavi, Bahaüddin Veled ve müellif Pehlivan Mahmud Poyraz

Erkek çocukları :

Pazarlı Boy, Çoban Bey,Hamid Bey, Orhan Bey, Alaeddin Ali Bey, Melik Bey, Savcı Bey

Kız çocuklan :

Fatıma Hatun

__________________________________________________ __________________________________________________ __

2- Orhan Gazi

Babası Osman Gazi
Annesi Mal Hatun

Doğumu : (H 680 - M 1281)

Vefatı (H 761 - M 1360)

Saltanatı : 1326 - 1359 (33) sene



Osmanlı Devletini Osman Gazi kurmuştuFakat onu teşkilâtlandıran ve büyük bir devlet haline getiren Orhan Gazi idiOrhan Gazi sarı sakallı, uzunca boylu, mavi gözlü idi Yumuşak huylu ve merhametli, fakat yerine göre hiddetli ve şecaatliydi Fakirleri sever ve ulemaya hürmet ederdi Son derece dindar, adaletli ve tebaasına kendisini sevdirmesini çok iyi bilirdi Bizzat halk içine girer, onlarla yemek yer ve dertleşirdiHareketlerinde çok hesaplı davranır ve hiç telâş etmezdi İznik'i fethettiği zaman hıristiyanlara göstermiş olduğu insanca muamele,dillere destan olmuştuOrhan Gazi'nin her yönden büyük bir insan olduğunu sadece Türkler değil, barçok yabancı tarihçiler dahi tasdik etmişlerdirOrhan Gazi daha 15 yaynda iken harplere iştirak etmiş ve hayatının büyük bir kısmı harp meydanlarında geçmiştır Babasından 'ı6000 km kare olarak teslim aldığı toprakları altı misline çıkararak 95000 km kare yapmıştırOrhan Gazi bir devlet reisi sıfatı ile harplerde bizzat ordularının başında daima bulunmuştur Orhan Gazi devletin muntazam bir idare sistemine bağlanması lüzumunu görmüş ve teşkilât işini ise, Alâeddin Paşa ile, Şeyh Edebali'nin bacanağı Çandarlı Kara Halil Paşa'ya havale etmiştiOrhan Gazi zamanında teşkilâtı üç noktada toplayabiliriz : Para, kıyafet, orduOrhan Bey'in büyük oğlu Süleyman Paşa,kendisinden önce vefat etmiştir Kendi sağlığında iken başkumandanlık vazifesini ikinci oğlu Murad Hüdavendigâr'a devretmiştirOsmanlılar tarafından yaptırılan ilk cami (1333 - 1334) senesinde İznik'te yapılan "Hacı Özbek" Camiidir Ve Orhan Gazi yaptırmı,stırBursa Medresesini Orhan Bey yaptırmış ve ilk "Sultan" lâkabı da O'nun zamanında kullanılmıştır Yine ilk Osmanlı parası da Orhan Bey zamanında basılmıştır Müslüman Türkler Avrupa'ya ilk defa Orhan Bey zamanında geçmişlerdir İstanbul'un Anadolu yakası tamamen Orhan Bey zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştırYeni fethedilen hıristiyan topraklarında yaşayan yerli hıristıyan halktan Osmanlı hayranlığı, yeni fetihleri de kolaylaştırmıştırZamanında fethedilen yerler :1326'da Bursa, 1329'da İznik, 1337'de Gemlik'i fethetti ve Bizanslılara kary Palekanon(Maltepe) zaferini kazandı 1345'de Karasi Beyliği ilhak edildi 1354'de Ankara ve Gelibolu feihedildiOrhan Gazi 1360 senesinde 79 yaşında vefat etmiştir Türbesi ise Bursa'da Osman Gazi'nin türbesi yanındadır Türbe dört köşelidirIçinde 4 tane büyük mermer sütun vardır Türbe bu dört sütun üzerine oturtulmuştur Kubbesi geniş ve kurşunla örtülmüştür Duvarları sade ve beyaza boyanmıştır Tavanında onar kandilli birer tane avize asılıdır Orta yerde Orhan Gazi'nin sandukası bulunmaktadır Etrafı;pirinç parmaklıklar ile çevrilmiştir Sandukanın kuzey yönünde Cem Sultan'ın oğlu Abdullah,kapı tarafında İkinci Bayezid'in oğlu Korkut,onun yanında Orhan Gazi'nin ailesi Nilüfer Hatun ve oğlu Kasım Çelebi ile Yıldırım'ın oğlu Musa Çelebi vardır Bu türbede yirmiiki tane mezar bulunmaktadır Türbeyi ise Sultan Abdülaziz yaptırmıştırSilsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye'den Hâce Muhammed Bâbâ Semâsi (ks) Hazretleri, Şeyh Edebalı, Hacı Bektaş-ı Veli bu devrin büyüklerinden olup, Orhan Gazi zamanında vefat etmişlerdir

Erkek çocukları :

Süleyman Paşa, Birinci Murad, İbrahim,Halil, Kasım

Kızı : Fatma Hatun



__________________________________________________ ____________________________________________

3- Murad Hüdâvendigâr

Babası Orhan Gazi

Annesi Nilüfer Hatun
Dogumu : 1326

Vefatı 1389

Saltanatı : 1359 - 1389 (30) sene



Sultan Murad uzun boylu, degirmi yüzlü,iri burunlu idi Kalın ve adaleli bir vücuda sahiptiBaşına mevlevi sikkesi üzerine yuvarlak testar sarılı bir başlık giyerdi Çok sade giyinir ve kirmızı zeminli beyaz e1biseden hoşlanırdı Gayet nazik, sevimli, çok halim ve selimdi Âlim ve sanatkârlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere büyük bir şefkatle muamele ederdiHalk tarafından "Gazi Hünkâr" diye anılır ve bir baba olarak sevilirdiTerbiyesi ile annesi Nilüfer Hatun meşgul oldu: Gençliğini Bursa'da medreselerde, ilim ve sarfat adamları ile geçirdi Bütün hayatı sınır boylarında ve harp meydanlarında geçmiştir Hiç durmadan Rumeli'den Ana'dolu'ya, Anadolu'dan Rumeli'ye seferler yapmıştır Bu kadar harp meşguliyetleri arasında, büyük ve kıymetli binalar, sanat eserleri meydana getirmeye de vakit bulmuştur Bursa'da camiler, medreseler ve imarethaneler yaptırmıştır Edirne'yi ilk defa O, hükümet merkezi yapmıştır İlk Edirne sarayı da kendisi bina ettirmiştirOrhan Gazi'nin vefatında 95000 km Kare olan toprakların genişligini 500000 km Kareye çıkardıZamanında alınan yerler :1362'de Edirne, 1363'de eski Zağra ve Filibe fethedildi 1364'dE Sırpsındığı zaferi kazanıldı ve HaClılar perişan edildi 1365'de Kara Biga Osmanlı topraklarına katıldı 1369'da Hayrabolu, Kırklareli, Pınarhisar ve Vize alındı1370'de Bulgar Krallığı Osmanlılara tâbi olduBir müddet sonra da Çamurlu savay kazanıldı 1371'de Çirmen zaferi elde edildi, Haçlılar bir defa daha yenildiler 1372'de Çatalca Bizans'tan alındı 1374'de Sırbistan Osmanlilara tâbi oldu 1375'de Niş fethedildi 1378'de Kütahya Vilâyeti Osmanlı topraklarına katıldı1382'de , Sofya fethedildi 1383'de Candaroğulları Osmanlılara tâbi oldu 1385'de Arnavutlukun kuzeyi tamamen alındı, 1386'da Karamanlılarla harp yapıldı, 1388'de Silistre, Ziştovi, Niğbolu, Plevne, Lofça, Deliorman ve Dobruca Türk hakimiyeti altına alındı 1389'da Haçlılar bir defa daha perişan edildiler ve İslâm ordusunun yigitlikeri sonunda Kosova Meydan Muharebesi kazanıldı Ne yazık ki bu şanlı zafer çok büyük bir acı ile neticelendi Bütün gazileri derin bir matem içinde bıraktı Şöyle ki;bu zafer sonunda yaralıların büyük bir kısmı düşman askerleri idi Yerdekiler arasında tek türk Türk şehidi de vardı Sultan Murad her şehidin önüne geldiği vakit büyük bir üzüntü ile "İnna lillâhi ve inna ileyhi râciün" diyor ve şehidin derhal kaldırılarak defnedilmesini emrediyordu Yaralı blr Türk'ün yanına geldigi zaman, onu okşuyor, yarasının acıyıp acımadığını ve bir arzusu olup olmadığını soruyorduBöylece dolaşırken biraz uzakta ölüler arasında bir kımıldama oldu Sultan Murad o tarafa döndü Ölüler arasından, dev gibi uzun boylu bir Sırplının kalktığı görüldü Miloş ismindeki bu Sırplı (Kral Lazar'ın damadı) yerden kalkarak Padişaha doğru gelmeye başladı Padişahın muhafızları ise, Sırplı'yı derhal yakaladılarFakat Sırpli, padişahı mutlaka görmek istiyordu ve : "Beni bırakınız, korkmanıza lüzum yokBen Padişahın elini öpmeye ve hem de müslüman olmaya geldim Ayrıca size bir de müjdem var Kral Lazar yakalandı, bakınız getiriyorlar" dedi Padişah onun sözlerini işitmiştiİşaret ederek bırakmalarını söyledi Muhafızlar da Kralın tutulduğu tarafa bakarlarken, yaralı taklidi yapan hain Sırplı, Padişaha yaklaştı, elini öpecekmiş gibi eğildi, bir anda ve yıldırım sürati ile koltuğunun altında sakladığı hançerini çekerek, Gazi Hünkâr'ın mübarek göğüs ve karnına sapladı Muhafızlar neye uğradıklarını anlayamadılar Katil kaçmaya başladı Sonra muhafızlar kafiri yakalayarak parça parça ettilerHünkâr'ın son sözleri şunlardı : "İslâmın muzafferiyeti, benim şehit olmama bağlı ise,şehadet şerbetini nasip buyurmasını Cenab-ı Hak'tan dua ve niyaz etmiştim Duam kabul buyuruldu Hazreti Allah'a hamd ve sena olsun ki, İslâm askerinin zaferini gördükten sonra hayatım sona ermektedir Oğlum Bayazid'e biat ediniz Sakın esirleri incitmeyiniz Mal ve canlarına tecavüz etmeyiniz Ben artık sizleri ve muzaffer ordumuzu Cenab-ı Hakk'a emanet ediyorum Mevla devletimizi bütün fenalıklardan korusun!" diyerek ebediyyete intikal etti Sultan Murad'ın hançerle parçalanan barsakları, şehit olduğu yere bir türbe yapılarak gömüldü ,Cesedi ise Bursa'ya nakledilerek Çekirge'deki türbesine defnedildiSilsile-i Sadât-ı Nakşibendiyye'den Hâce Seyyid Emir Kilâl (ks) Hazretleri, Muğnullebib isimli eserin sahibi ve topun mucidi olarak bilinen Cemaleddin Abdullah Efendi, Buhari'nin şârihi Semseddin Kirmani, Birinci Murad zamanında vefat etmişlerdirİlk kazasker tayinleri, tımar kanunu ve minarelerden salatu selâm okuma adetleri bu devirde başlamıştır

Erkek çocukları : Yakub Çelebi, Yıldırım Beyazid, Savcı Bey ve İbrahim

Kız çocukları : Nefise ve Sultan Hatun
__________________________________________________ _______________________________________

4- Yıldırım Bayezid
Babası Murad Hüdavendigar

Annesi Gülçiçek Hatun

Doğumu : 1360

Vefatı 8 Mart 1403

Saltanatı : 1389 - 1403 (13) sene



Yıldırım Bayezid tahta geçtikten sonra, babasının vefatı üzerine Anadolu'da vuku bulan ayaklanmaların tamamını zamanda bastırdı Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan Beyliği bu devirde katıldı Hâmid Beyliğine bağlı lsparta, Burdur, göller yöresi Osmanlıların oldu Yıldırım 1391'de Bizanslılardan Sile'yi aldı İstanbul'u yedi ay muhâsara etti, Tuna nehrini geçerek Romanya'yı Osmanlılara tâbi kıldı1392'de Silivri ve Selânik Osmanlılara katıldı 1393'de Bulgaristan tamamen fethedildi1394'de Kastamonu ve çevresi alındı ArnavutIuk ve çevresi de Osmanlı topraklarına katıldı 1396'da Haçlı ordusu Niğbolu'da imha edildi Binlercesi esir alındı 1397'de Salona Piskoposu, Padişahı bizzat davet ederek halkın zulümden kurtarılmasını rica etmiş bunun üzerine Yıldırım Bayezid, Bizanslılardan Silivri, Mora ve Attika'yı kurtarmıştır Türklerin Yunanistan'ı almaları böyle olmuşturGirdiği savaşlarda göstermiş olduğu cesaretten dolayı 1397'de ona (Yıldırım) lakabı verilmişti

Karaman Beyliği tamamen Osmanlı topraklarına ilhak edildi İstanbul yeniden muhasara edildi Dulkadir Beyliği Osmanlılara tabi olduBir haçlı ordusu, Tuna nehri kıyısında bulunan (Niğbolu) kalesini kuşatmıştı Yıldırım Bayezid de ordusu ile Niğbolu kalesi önlerine kadar geldi Bir gece Yıldırım Bayezid,tek başına atına binerek düşman saflarını yardı Niğbolu kalesinin duvarları dibine yanaşarak bir elini kale duvarına dayadı ve : "Bire Doğan!" diye seslendi Bu sesi tanıyan Niğbolu kalesi kumandanı Doğan Bey de yukarıdan : "Ne var ,şevketlüm!" diye sordu Padişah : "Ordumla birlikte geldim Sakın kaleyi teslim etmeyesin!" emrini verdikten sonra atını -sürerek gece karanlığında bir yıldırım gibi karargâha döndü1400'de İstanbul bir daha muhasara edildi 1402'de (Rivayete göre ulemadan cevazına dair fetva alınmadan) Timur ile Ankara savaşı yapıldı ve Yıldırım yenildi Timur'un yanında esir olarak kalan büyük Osmanlı Hükümdarı ve Fatih'in dedesi üzüntüsünden 7 ay 12 gün sonra 43 yaynda iken vefat etti Cenazesi oğlu Çelebi tarafından Bursa'ya getirilerek,kendi türbesine defnedildi (Allah rahmet eylesin)

Yıldırım'ın kazanmış olduğu zaferlerin en mühimlerinden birisi (25 Eylül 1396) senesinde,tek başına Müslüman Türk milletinin, bütün bir Hıristiyan Avrupa Devletlerine karşı kazanılmış ve tarihin en büyük zaferlerinden birisi olan Niğbolu zaferi idi Bu ,şanlı zaferin neticeleri de çok büyük olmuştur Bu zafer, Osmanlı Türk Devletinin, doğu İslâm âleminde de tanınmasına sebep oldu Mısır'daki Abbasi Halifesi (Birinci Mütevekkil) Yıldırım Bayezid'e tebrik için gönderdiği mektubunda, Türk Padişahına: "Sultan-ı İklim-i Rum" ünvanı i1e hitabettiSilsile-i Sâdât-ı Nakşıbendiyye'den Hâce Bahaüddin Şah-ı Nakşıbend (ks) Hazretleri,Hâce Alâüddin Attar (ks) Hazretleri, Allame Saadeddin Teftazâni, Şerh-i Mekâsıd Müellifi Kemaleddin Hocendi, Hayatü'I - Hayvan isimli eserin sahibi Kemaleddin Muhammed Demiri,Hoca Hafız Şirâzi ve Kadı İbn-i Haldun Yıldırım Bayezid devrinde vefat eden büyük zatlardır

Erkek Cocukları : Musa Gelebi, Süleyman

Gelebi, Mustafa Gelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Gelebi, Kasım Çelebi

Kız Cocuklarr : Fatma Sultan
__________________________________________________ ________________________________

5- Sultan Çelebi Mehmed

Babasi Sultan Yildırım Bayezid

Annesi Devlet Hatun

Dogumu : 1389

Vefati 26 Mays 1421
Saltanati : 1413 - 1421 (8) sene



Çelebi Sultan Mehmed, orta boylu, yuvarlak yüzlü, çatık kaşlı, beyaz tenli, kırmızı yanaklı, geniş gögüslü idi Kuwetli bir vücuda sahiptiGayet hareketli ve cesurdu Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini de çekerdi Padişahlığı müddetince bizzat 24 muharebede bulunmuş ve kırka yakın yara almıştıBaşında kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gayet güzel görünürdü İçi kürklü ve yakası dik olan bir kaftan kullanırdıMüslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda hıristiyan tebaasına karşı da gösterirdiÇelebi Sultan Mehmed, tahsilini Bursa sarayında tamamladı Daha sonra babası tarafından Amasya sancağına vali tayin edildiValiliği sırasında da devlet işlerini öğrendiÇelebi Sultan Mehmed'e bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci kurucusu gözüyle bakılabilir Onun uzun müddet ve başarı ile yapmış olduğu mücadeleyi kısaca şöyle sıralayabiliriz Yeşil Türbe (Çelebi Mehmed Türbesi Bursa) Evvela Anadolu'nun birliği için kardeşleri ile mücadele etti 1410 senesinde Süleyman Çelebi'yi, 1413 senesinde de Musa Çelebi'yi tasfiye ederek birliği sağladı Osmanlı tahtında yalnız kalınca ilk işi etrafındaki beylikleri itaati altına almaya girişmek oldu 1414'de Karaman'a sefer yaptı ve Karaman Bey'ini esir aldı Ona "Bir daha müslümanlara zararım dokunmayacak" diye yemin ettirdikten sonra serbest bıraktı Candar Beyliği'ni de hakimiyeti altına aldı 1415'de Venediklilerle ilk deniz savaşı yapıldı 1416 ve 1417 senelerinde Avrupa'ya akınlar düzenledi, büyük zaferler kazanıldı1419'da Tuna Nehri tekrar geçildi 1420'de Eflak Voyvodası bir harpte öldürüldü, yerine kardeşi tayin edildi Candar Beyliği ise tamamen Osmanlı topraklarına katıldı 1420'de Şeyh Bedreddin diye birisi bugünkü komünizmin temel şartlarına çok benzeyen fikirlerle ortaya çıktı İslâmi ilimleri de çok iyi bilen bu şeyh bir çok fakir fukarayı sizi zengin yapacağım vaadiyle, gayrı müslimleri ise "Sizin dininiz de haktır" diyerek etrafında topladı Birçok yerlerde mühim tahribatlar yaptı Sonunda yanındakiler dağıtılıp kendisi yakalandı ve mahkeme edildi Mahkemede suçunu itiraf ederek idam edilmesini bizzat kendisi istedi ve idam edildi Timur'un yanından döndüğü söylenen bir şehzade ile daha mücadele edip onu da saf dışı yaptı 1421 yılında 32 yaynda iken Edirne'de vefat etti Naaşı, Bursa'ya getirilerek Yesil Türbe'ye defnedildi (Allah rahmet eylesin)Çelebi Sultan Mehmed vefat edeceği sırada, Bayezid Paşa'yı yanına çağırttı ve Ona :"Halef olarak yerime oğlum Murad'ı tayin ettim Bana karşı göstermiş olduğun itaat ve sadakati ona karşı da göster Derhal, Murad'ı buraya getirmenizi istiyorum Zira ben artık bu döşekten kalkamam Murad gelmeden önce emr-i hak vaki olursa Murad gelinceye kadar sakın ölümümü kimseye duyurmayın" Şehzade Murad henüz Amasya'da iken,Çelebi Sultan Mehmed 26 Mayıs 1421'de vefat etti Padişahlar arasında ilk defa vefatı gizlenen zat kendisi olmuşturTarikat sahibi Seyyid Şerif Ali Cürcani,Kaamus-ı Muhıyt sahibi Allame Mecdüddin Firuzâbâdi Sultan Çelebi Mehmed zamanında vefat etmiş büyüklerdi

Erkek çocukları : Mustafa Çelebi, Ikinci Murad, Ahmed, Yusuf, Mahmud

Kızları : Fatma ve SeIçuk Hatun
__________________________________________________ ____________________________

6- Sultan İkinci Murat

Babasi Çelebi Sultan Mehmed

Annesi Emine Hatun
Dogumu : 1402

Vefati 3 şubat 1451

Saltanatı : 1421 - 1451 (30) sene



İkinci Murad, uzun boylu, beyaz tenli, doğan burunlu ve gayet güzel yüzlü bir padişahtı Çok güzel konuşurdu Kendisinin en büyük saadeti, Fatih Sultan Mehmed gibi eşine ender rastlanacak ve çok kıymetli bir zatın babası olmaktiSultan Murad süküneti ve huzurlu yaşamayı arzu eden fakat icap ettiği takdirde gayet hareketli, cesur ve hiçbir şeyden yılmayan bir kimse idi Otuz senelik saltanatı müddetince, memleketini çok büyük bir şan ve şerefle idare ederek, emri altında bulunan herkeste, dindar âdil ve lütufkâr bir padişah nâmı bırakmıştır




Sultan ll Murad çocukluğu Amasya'da geçti 18 yaşında tahta çıktı Şâir ve hattattıÇok iyi bir askerdi Şiirler yazmıştır Zamanında Venedik donanmasıyla harbedildi Selânik yeniden fethedildi Düzmece Mustafa isyanı oldu ve bu isyanı bastırdı 1422'de İstanbul'u muhasara etti 1423'de Mora yeniden alındı 1428'de Germiyan Beyliği Osmanlılara katıldı Venedik ve haçlılara karşı Güvercinlik zaferi kazanıldı 1430'da Selânik yeniden alındı 1438'de Bosna'ya hakim olundu 1439'da Belgrad muhasara edildi 1443'de haçlılara karşı İzlâdi Derbendi zaferi kazanıldı1444 Temmuz'unda Segadin antlaşması yapıldı, fakat haçlılar sözlerinde durmadılar İkinci Murad küçük yaştaki oğlunu tahta çıkarınca,ümide kapılarak Osmanlı topraklarına girdilerOğlu İkinci Mehmed (Fatih) ordunun başına babasını başkumandan tayin etti Kasım 1444'de Varna Zaferi kazanıldı Varna Zaferinden sonra İkinci Murad tekrar tahta geçti 1445'de Mora'ya ve Arnavutluğa sefer açtı 1448 senesinin Ekiminde haçlılar yeniden saldırdılarBu defa da İkinci Kosova Zaferi kazanıldı 1451 senesinde Sultan Murad bütün esirlerini salıverdi 47 yaşında olduğu halde Edirne Sarayında vefat etti Vasiyeti üzerine Bursa'da Muradiye Camii yanına defnedildi Mezarının üzerini örtmemeyi, kenarlarına hafızların oturup Kur'an okuyabilmeleri için yerler yapılmasını ve Cuma günü mezara konulmasını vasiyet etmişti Vasiyeti öylece yerine getirildiSultan Murad zamanında memleketin bir çok yerlerinde, camiler, medreseler, saraylar ve köGoogle Page Rankingüler yapılmıştır Bunlardan birisi Edirne'deki"Üç Şerefeli Cami"dir Cami'in yanında bir medrese ve fakirler için bir imarethane mevcuttur Yine Edirne'de "Muradiye Camii"ni bina ettirmiştir Bu caminin duvarları ve mihrabı son derece güzel çinilerle süslenmiştir Bursa'daki "Muradiye Camii"ni ve Ergene Nehri üzerindeki 170 ayaklı "Uzun KöGoogle Page Rankingü"yü de Sultan Murad yaptırmıştırSilsile-i Sââdât-ı Nakşıbendiyye'den, Hâce Yâkub Darhi (ks), ,Seyhi Emir Sultan, Hacı Bayram Veli, İbn-i Haceri Askalâni, Muhammediye kitabmın müellifi Yazıcızâde Mühammed Efendi İkinci Murad devrinde vefat eden büyüklerdir

Erkek çocukları : Fatih Sultan Mehmed, Ahmed, Alâaddin, Orhan, Hasan, Ahmed (ll)

Kız çocukları : Şehzâde ve Fatma Hatun
__________________________________________________ ___________________________________

7- IIMehmed(Fatih Sultan Mehmed)

Babasi Ikinci Sultan Murad

Annesi Huma Hatun

Dogumu : 29 Mart 1432

Vefatı 3 Mays 1481

Saltunatı : 1451 - 1481 (30) sene



Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanaklı, kırmızı - beyaz tenli, kırık burunlu, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı Devrinin en büyük ulemasından birisi idi Yedi tane yabancı lisan bilirdi Âlim, şâir

ve sanatkârları toplar ve onlarla sohbetten çok hoşlanırdı Gayet soğukkanlı ve cesurdu Eşsiz bir kumandan ve idareci idi Yapacağı işler hususunda, en yakınlarına bile hiç birşey sızdırmazdıFatih Sultan Mehmed'in ömrü seferlerle geçti Yıkılmaz diye bilinen Bizans'ı yıktı İstanbul'u fethettiAyasofya kilisesini câmiye çevirdi Kryamete kadar câmi olarak kalmasını istedigi bu muhteşem mâbed için mükemmel bir vakfiye yazdırttı (Bu,vekâlet Arşivi Tapu Defterleri No:20, 27, 167, 251 )

1127 sene kilise, 481 sene de câmi olarak kullanılan Ayasofya, 1934'de müze haline getirildiFatih, Enez'i, Galata ve Kefe'yi Osmanlı topraklarına dahil etti Limni, İmroz, Şemendirek, Taşoz, Bozcaada ve Boğdan'ı aldBelgrad'ı muhasara ettiği zaman çarpışmaya bizzat katıldı Alnından ve dizinden ciddi şekilde yaralandı 1458'de Mora'yı kısmen, bir sene sonra da Sırbistan'ı tamamen aldı 1461'de Amasra'yı ve İsfendiyar Oğulları Beyliğini Osmanlı topraklarına dahil etti Trabzon Rum İmparatorluğunu ortadan kaldırdı 1462'de Romariya, Yayçeve Midilli'yi aldı 1463 senesinde Papa'nın büyük gayretleri ile toplanan ve savaşa katılan herkesin altı aylık günahının affolunacağı ilân edilen 20 devletin katıldığı bir haçlı ittifakı ile 16 sene savaştı 1463'de Bosna'yı fethetti ve Hersek'i de tabiiyeti altına aldı 1466'da Konya ve Karaman'ı aldı Arnavutluğu tamamen Osmanlı topraklarına kattı 1470'de Ağrıboz'u aldıUzun Hasan'ı Otlukbeli savaşında kesinlikle yendi Zafer şükranesi olarak kırkbin esiri salıvererek, hürriyetlerine kavuşturdu 1476'da Boğdan'ı Osmanlı topraklarına kattı Otuz sene içinde tam yirmibeş seferi bizzat kendisi idare etti 900000 bin kilometrekare olan topraklarını 2214000 kilometrekareye ykardıFatih Sultan Mehmed, Venedikliler tarofından tertiplenen tam ondört suikastten kurtuldu Son suikastten ise kurtulamadı Venedikliler, bu büyük hükümdarı, aslen bir yahudi olan Maesto Jakopo isimli bir doktor vasıtasiyle zehirleterek öldürmeye muvaffak oldular Tarihçi Babinger'e göre bu suikastçı doktor, Yakup Paşa ünvanı ile sarayın doktorları arasında bulunuyordu

1481 Mayısının üçüncü günü yine bir sefere çıkmışken, Gebze'de ordugâhında Perşembe günü vefat etti Papa, Büyük Hakanın ölümünde tam üç gün üç gece bütün kiliselerin çanlarını çaldırtarak sevinç ayinleri yaptırdı Fatih 49 sene bir ay beş gün yaşadı İki imparatorluk, dört krallık ve onbir prenslik yıkan büyük hükümdarın cenaze namazı Fatih Camiinde Şeyh Muslihiddin Mustafa Vefa Efendi Hazretleri kıldırdı Türbesi Fatih Camii yanındadır (Allah rahmet eylesin)




Fatih, Müslüman Türk Milletine yapmış olduğu büyük hizmetlerle, dünyanın en büyük hükümdarlarından birisi olduğunu isbat etmiştir İstanbul gibi, cihanın bir incisi olan, bu muhteşem beldeyi Türk Milletine kazandırmıştır Yapmış olduğu çalışmalar ile, memleketinde büyük çapta bir imar hareketini gerçekleştirmiştir Bugünün üniversitesi olan (Fatih Külliyesi)ni 1470 senesinde tamamlamış, İstanbul'u fethettiği zaman 8 tane kiliseyi camiye çevirmiş, etrafındaki papaz odalarını da medrese yapmıştır Ayrıca bir çok Anadolu kasabasında da medreseler yaptırmıştırHz Eyyüb EI - Ensâri'nin (ra) kabri Fatih zamanında keşfedildi Delâil-i Hayrat müellifi Şeyh Süleyman Cezuli ve Allame Ali Kiasi Fatih devrinde vefat ettiler

Erkek çocukları : Mustafa, Ikinci Bayezid, Cem, Korkud

Kızı : Gevherhan Sultan
__________________________________________________ _________________

8- Sultan İkinci Bayezid

Babasi Fatih Sultan Mehmed
Annesi Mükrime Hatun

Dogumu : 3 Aralik 1447

Vefati 26 Mays 1512

Saltanati : 1481 - 1512 (31 ) sene



İkinci Bayezid, uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti Yüzü yuvarlak ve gözleri elâ idi Cesur ve atılgandı Aynı zamanda çok halim, selim ve dinine bağlı bir padişahtı Babası Fatih Sultan Mehmed Han ilmi karşı büyük bir sevgi beslediği için, oğlu Bayezid'e her şeyden evvel kuvvetli bir tahsil vermeyi düşünmüştü O devrin en meşhur âlimlerinde ders okutturmuş, bütün İslâmi ilimleri en iyi şekilde öğretmişti İkinci Bayezid, dinine çok bağlı olduğu için kendisine (Bayezid Veli) denildi Bayezid Veli, şâirleri saraya toplar onlarla sohbet ederdi Bayezid Veli çok alim bir zat idi Arapça ve Farsçayı gayet iyi bilirdi İslâmi ilimlerin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de yapmıştır Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrenmişti Hattat ve bestekârdı Avni mahlasıyla Şiirler yazardı Ulemâ ve sanatkârlar için ayrıca bir para fonu ayırmıştıBayezid Veli padişah olduktan sonra, kardeşi Cem Sultan ile 14 sene mücadele ettiKilye ve Akkerman'ı fethetti 1484 - 1485'de Mısır Memlükleri ile harbe girdi Devrinde Belgrad üçüncü defa kuşatıldı ve tarihte ender görülen Abdina Zaferi elde edildi Denizden İspanya'ya sefer açıldı Endülüs Müslüman Devletinin yardımına gönderilen bu donanma kıyı şehirlerine baskınlar düzenledi Karşısına çıkacak bir devlet olmadı Osmanlı Devleti tarihinde, akıncıların Avrupa'nın içlerine kadar akınlar düzenlediği devir bu devirdir Venedik'i dahi bu akıncılar istila edip, ta Varşova'ya kadar gittiler 1483'de tarihin sayılı deniz savaşlarından olan Sapienza Deniz Zaferi kazanıldı 1500'de İnabahtı fethedildi Koron, Modon ve Navarin kaleleri alındıAnadolu'da başgösteren Şahkulu isyanı bastırıldı Oğullarının en kudretlisi olarak kabul ettiği Şehzade Selim'in israrlı hareketleri karşısında tahtından ferâgat, etti Dimetoka Sarayında oturmak istedi ve bu maksatla yola çıktı Çok rahatsızdı Dimetoka'ya varamadan Havsa kasabasının Abalar köyünde vefat etti Cenazesi kendi yaptırdığı Bayezid Camii türbesine defnedildi 62 yaşında idi Vefatı duyulunca, en çok harp yaptığı Mısır'da bile cenaze namazı kılındı Tahta çıktığında 2214000 km kare olan Osmanlı topraklarını 2375000 km Kareye kardıVeziri Azamları (Başbakanları): Koca Davut Paşa, Hadım Ali Paşa, Hersekzade Ahmed Paşa, İkinci İbrahim Paşa, İshak Paşa ve bir yangında ölen Mesih PaşaŞeyhülislâmları : Molla Gürani, Molla Abdülkerim ve Zembilli Ali EfendiKaptan-ı Deryaları : Küçük Davud Paşa,Hersekzade Ahmed Paşa, İskender Bey, Hacı Mesih Paşa, Güveği Sinan Paşa ve Karanişancı Vezir Davud Paşa

Silsile-i Saâdât-ı Nakşibandiyye'den Hâce Ubeydullah Ahrar (ks) Mimar İbrahim Tennuri Kayseri, Şeyh Abdullah İlâhi, Mevlanâ Abdurrahman Câmi, Şeyh Ebu'I Vefa Kesteli,Şeyh Seyyid Ahmed Neccâri, Şeyh Niyazi, (Hacı Halife) ve Abdullah Eşref İzniki İkinci Bayezid devrinde vefat etmiş büyüklerdir

Erkek çocukları : Mahmud, Ahmed, Şehinşah, Yavuz Sultan Selim, Mehmed Korkud, Abdullah, Alimşah

Kız Çocukları : Aynişah, Gevher Mülük Sultan, Hatice Sultan, Selçuk ve Hüma Hatun
__________________________________________________ ____________________________

9- Yavuz Sultan Selim

Babası Ikinci Bayezid

Annesi Gülbahar Hatun

Dogumu : 10 Ekim 1470
Vefatı 22 Eylül 1520

Saltanati : 1512 - 1520 (8) sene



Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli ve omuzları arası geniş yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü ve çatık kaşlı,uzun bıyıklı yigit bir padişah idi Sert tabiatlı ve cesurdu Bu yüzden muharebeyi Cok severdi Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı Edebiyata merakı vardı Bir çok Farsça Şiirler yazmıştırŞiirleri en yüksek bir divan şâiri kadar kuvvetlidir Geniş bir kültür ve siyasete sahiptiHarpten hoşlanmakla beraber Cok ince bir ruha da sahiptiIran'a yaptığı seferde Şah İsmail'i 12 saatte perişan etti Şah İsmail'in iki karısı da esir oldu Ordugâhtaki hazine ve altın taht ele geçirildi İran'ın o zamanki başşehri Tebriz'e girdi 2500 kmlik bir yolu yürüyerek gelip böyle parlak bir zafer kazanmak tarihte eşine az rastlanır şeylerdendirAdana, Gaziantep, Hatay, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Sürt, Muş, Bingöl, Bitlis, Tunceli vilâyetlerini Osmanlı topraklarına kattı Dulkadir Beyliği'ni, Musul, Kerkük ve Erbil'i Osmanli hudutlarına dahil etti Eyyübi Melikliği'ni aldı1516'da Mısır seferine çıktı 27 Temmuz'da Ramazanoğulları Beyliği'ni ilhak etti 24 Ağustos'ta Mısır Memlükleri ile Mercidabık Ovasında karşılaştı Memlükleri kesin bir şekilde mağlub etti 28 Ağustos'ta Haleb'e girdi 29 Ağustos 1516'da bütün mukaddes emanetler İstanbul'a getirildi Suriye, Lübnan ve Filistin tamamen fethedildiKendi zamanına gelinceye kadar hiçbir hükümdarın göze alamadığı bir işi yaptı ki,koskoca Sina Çölü'nü 13 günde geçti Birinci Cihan Harbinde, yeni tekniğin verdiği imkânlarla bu çöl 11 günde geçilebilmiştir (Türkiye Tarihi, Yılmaz Öztuna, Hayat Yayınları) 22 Ocak 1517'de Memlükleri Ridaniye'de tekrar yendi ve Kahire fethedildi Yavuz, Memlük sultanının cenazesini bizzat omuzlarında taşıdıKahire'nin fethinden sonra İstanbul'a gelen Mısır ulemâsı ile, Türk ulemâsı Yavuz'un halife olmasını kararlaştırdı Daha sonra Halife Üçüncü Mütevekkil Ayasofya Camiinde minbere çıkarak Yavuz'un hilâfetini ilân etti Mütevazi hükümdar, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı 22 Eylül 1520'de Aslan Pençesi denilen bir çıban sebebi ile vefat etti Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu Oğlu Kanüni Süleyman, Fatih Cami'inde namazını kıldıktan sonra, Sultan Selim Cami avlusundaki türbeye defnettirdi (Allah rahmet eylesin)Tahtı devraldığında 2375000 km kare olan Osmanlı topraklarını 6557000 km kareye çıkarmıştır Bu büyük fütuhatı ise sadece 4 seneye sığdırmıştırMevahib sahibi Şeyh İmam Ahmed Kastalâni, Emir Buhâri ve Reisü'I Hattâtıyn Şeyh Hamdullah, Yavuz Sultan Selim zamanında vefat eden şahsiyetlerdir

Erkek çocuğu : Kanüni Sultan Süleyman

Kız çocugu : Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Şah Sultan
__________________________________________________ ________________________________

10- Kanuni Sultan Süleyman

Babasi Yavuz Sultan Selim

Annesi Hafsa Hatun

Dogumu : 27 Nisan 1495

Vefati 7 Eylül 1566

Saltanati : 1520 - 1566 (46) sene



Kanüni Sultan Süleyman, Trabzon'da dünyaya geldi O sırada babası orada vali idi Babası O'nu küçük yaştan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye basladı ve emsali görülmeyen bir terbiye ve tahsil ile yetiştirildi 26 yaşında padişah oldu Çok ciddi ve vakurdu Teenni ile hareket ederdi Yapacağı işler hakkında hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden geri dönmezdi İs başına getireceği adamların kabiliyet derecelerine göre vazife verirdi Kanüni'nin yüzü yuvarlak, gözleri elâ, kaşları arası biraz açık, doğan burunlu, uzun boylu ve seyrek sakallı idi Azim ve irade sahibiydi Devri Türk hakimiyetinin kemale ulaştığı bir devir olmuşturKendisine Kanüni denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır Zamanında İngiltere Kralı Vlll Henri,İstanbul'a bir heyet gönderip, adalet mekanizmasının nasıl işlediğini tetkik ettirerek kendi memleketine örnek almıştırAvrupâ tarihçilerinin Muhteşem Süleyman dedikleri büyük hükümdar, büyük dedesi Fatih gibi sayısız seferlere bizzat kendisi iştirak etmiştirZamanında cereyan eden mühim hadiselerden bazıları şunlardır :1522 senesinde Rodos'u aldı Fransa KraIının yardım isteğini kabul ederek Alman İmparatoruna bir mektup yazdı ve Alman İmparatoru, Birinci François'i serbest bıraktı1526'da Mohaç Muharebesi ile Macaristann ortadan kaldırdı Budapeşte'yi fethetti1529'da Viyana'yı kuşattı 1532'de Avusturya seferine çıktı 1533'te Almanya ile anlaşma imzalandı 1537'de Otranto fethedildi Ancak, Venedik Savaşı sebebiyle daha sonra ordu Otranto'dan çekildi 1543'de Estergon, İstoini ve Belgrad'ı fethettiBarbaros kardeşler Akdeniz'de yenmedik donanma bırakmadılar ve Kuzey Afrika'yı alarak Osmanlı topraklarına bağladılar Kırım Hanları, Moskova'ya kadar ilerledilerHint Okyanusu'na donanma gönderilerek oradaki müslümanlara yardımlarda bulunulduSudan ve Habeşistan'da fetihler yapıldı1548'de Tebriz dördüncü defa alındıOsmanlıların en büyüklerinden birisi olan Muhteşem Padişah 7 Eylül 1566 günü savaş meydanında iken ahiret âlemine irtihal etti Oanda Zigetvar kuşatmasını idare ediyordu Vefatında 71 yaşını 4 ay 10 gün geçiyordu 46 sene padişahlık yaptı Büyük bir devlet adamı ve ünlü bir şairdi Meşhur şiirlerinden birisi şudur:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi

Saltanat dedikleri bir cihân kavgasıdır

Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi

Babasından 6557000 km kare olarak devraldığı İmparatorluğun topraklarını, 14893000 km kareye çıkarmıştıCenaze namazını Şeyhülislâm Ebussuud

Efendi ve Nakibü'I - Eşraf Taşkentli Muhterem Efendi kıldırmıştır Süleymaniye Camii avlusundaki türbesinde gömülüdür (Allah rahmet eylesin)

Silsile-i Saadâd'tan Hâce Muhammed Zâhid Bedahşi (ks) Hazretleri, Şeyh Sünbül Sinan, İbrahim Gülşeni, Şeyh Hamidullah'ın oğlu Hattat Mustafa'Dede, Kara Davud, Beyzavi'ye haşiye yazan Şeyhzade, Humayünnâme sahibi Alâaddin, Mülteka sahibi İbrahim Halebi, Şahidi İbrahim Dede, Ahteri sahibi Mustafa Efendi,Lügat sahibi Nimetullah Efendi, Şeyh Merkez Efendi, Kırklardan Hızır Efendi ve İşbah müellifi İbni Neciym, Kanüni devrinde yaşamış ve yine o devirde vefat etmiş büyüklerdir Erkek çocukları : Ikinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa

Kız çocukları : Mihrimah Sultan, Raziye Sultan
__________________________________________________ _______________________________________

11- Sultan İkinci Selim
Babasi Kanuni Sultan Süleyman

Annesi Hürrem Sultan

Dogumu : 28 Mays 1524

Vefatı 15 Aralik 1574

Saltanatı : (1566-1574) (8) sene



İkinci Selim, orta boylu, alnı açık, mavi gözlü, ince kaşlı ve sarışın bir padişahtı Zamanında cereyan eden mühim hadiselerden bazıları şunlardır :Komşu devletlerle sulh anlaşmaları yapıldı İndonezya'ya denizden sefere Çıkıldı Hindistan ve civarındaki müslüman hükümdarlara istekleri üzerine yardımlarda bulunuldu Bir Türk gölü haline gelen Akdeniz'deki Kıbrıs korsanları, devamlı devletın donanmasına ve ticaret gemilerine zarar verdiğinden Kıbrıs'ın fethine karar verildi Lala Mustafa Paşa tarafından Kıbrıs birbuçuk sene içinde tamamen fetholundu Kıbrıs'ın imdadına gelen haçlı donanması İnebahtı'daki Türk donanmasını yakınca, padişah üzüntüsünden günlerce uyuyamadı Çok kısa bir zaman sonra eski donanmadan kat kat üstün yeni bir donanma yapılıp yine Akdeniz'e açıldı Bir sene içinde tam 158 gemi ile yeni donanma denize açılınca,Venedikliler sanki galip değil de mağlüb bir devletmişcesine bir anlaşma imzalamak mecburiyetinde kaldılarAyasofya Camii yeniden onarıldı Selimiye Camii o devrede inşa edildi Kırım Hanlığına,Rusya seferine Çıkma izni verildi ve Rusya vergiye bağlandıTunus şehri fethedildi ve bütün Tunus, Osmanlı topraklarına katıldıİkinci Selim de babası gibi şairdi Şaheser bir beyti :

Biz bülbül-i muhrık-ı dem-i şekvayı firâkiz

Ateş kesilir geçse sabâ gülşenimizden

Son devrin ünlü şairlerinden Yahya Kemal, İkinci Selim'in bu beyti için, Selimiye kadar güzel bir Şiir, demiştirBabasından 14892000 km kare olarak devraldığı İmparatorluk topraklarını, 15162000 km kare olarak bırakmıştır 15 Aralık 1574 günü vefat etmiş, dedesi Yavuz gibi ancak sekiz sene padişahlık yapmıştır Ayasofya'daki türbesine gömülmüştür (Allah rahmet eylesin)

Ebussuud Efendi, Şeyh,Mehmed Âşık Efendi, Kastamonulu Şeyh Şaban Efendi, Birgili Mehmed Efendi, Şakâik'a zeyl yazan Âşık Çelebi ve Kınalızade Ali Efendi, Sokollu Mehmed Paşa, Ikinci Selim devrinde vefat eden büyüklerdir

Erkek Çocukları : Üçüncü Murad, AbdulIah, Osman, Mustafa, Süleyman, Mehmed, Mahmud, Cihangir

Kız çocukları : Fatma Sultan, Sah Sultan,Cevherhan Sultan, Esma Sultan
__________________________________________________ _________________________________________

12- Sultan Üçüncü Murad

Babasi Ikinci Selim

Annesi Nurbânu Sultan

Documu : 4 Temmuz 1546
Vefati 16 Ocak 1595

Saltanati : 1574 - 1595 (21 ) sene



Üçüncü Murad, orta boylu, değirmi yüzlü,kumral sakallı, elâ gözlü ve beyaz tenli bir padişahtı Çok cömertti, herkese yardım etmeyi severdiZamanında cereyan eden mühim olaylar :Venedik'le anlaşma yenilendi Portekiz'le Vâdisseyl muharebesi yapıldı ve Portekizliler kesin bir şekilde mağlüb edildi İspanya'ya karşı İngiltere'ye yardımlar yapıldı Lehistan kraIının tayininde çıkan mücadele kazanıldı ve 1577'de Lehistan devleti de Osmanlılara tâbi oldu1511'de Osmanlı tabiiyetinde bulunan Kırım Hanlığı Rusya'ya harb ilân etti Moskova'ya kadar ilerleyerek Rusya'yı vergiye bağladı1578'de İran'la savaşlar başladı çıldır Zaferi elde edildi, Tiflis ve Şirvan fethedildi Hazar Denizine kadar Osmanlı hakimiyetine alındı Tarihte meşhur Tiflis müdafaası yapıldıKaledeki bir avuç asker kedi ve köpeklere varıncaya kadar yiyerek kaleyi teslim etmediler27 günde Kars Kalesi yapıldı 1583'de Meşâleler Zaferi kazanıldı ve Revan fethedildi

1585'de Tebriz dördüncü defa fethedildiGence şehri alındı1590'da İran'la sulh yapıldı 1593'de Almanya'ya harb ilân edildi1594'de Yanıkkale fethedildi

Bu devirde Osmanlı topraklarının genişliği 19902000 km kareye yükseldi Osmanlı İmparatorluğu en geniş toprağa bu zamanda sahib bulunuyorduÜçüncü Murad 16 Ocak 1595'de 49 yaşında iken vefat etti Ayasofya Camii avlusuna gömüldü (Allah rahmet eylesin)Beşiktaş'taki Yahya Efendi Türbesini O yaptırmıştı Fethiye Camiini de kiliseden camiye o çevirmiştiBeyzavi Tefsirine Hâşiye yazan Sinan Efendi (H 986), Seyh Üftâde Hazretleri (H989), Ahi Çelebi, Uryani Mehmed Dede ve Şakâik'a zeyl yazan Lütfi Mustafa Efendi, Molla Cami'ye şerh yazan Muharrem Efendi, Gülistan'a şerh yazan Sam'i Efendi, Vankulu Lügatının sahibi Mehmed Vani Efendi (H 1000) bu devirde vefat eden büyüklerdir

Erkek çocukları : Üçüncü Mehmed, Selim,Bayezid, Mustafa, Osman, Cihangir, Abdullah,Abdurrahman, Abdullah, Hasan, Ahmed, Yakub, Alemşah, Yusuf, Hüseyin, Korkud, Ali,İshak, Ömer, Alaüddin, Davud

Kız çocukları : Ayşe Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Fahriye Sultan


IMurad



IBayezid



IMehmed


II Murad



II Mehmed



IIBayezid



ISelim




ISüleyman



IISelim


IIIMurad



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda





13- Sultan Üçüncü Mehmed

Babası Üçüncü Murad

Annesi Safiye Hatun

Dogumu : 26 Mays 1566

Vefatı 21 Aralik 1603

Saltanatı : 1595 - 1603 (8) sene



Üçüncü Mehmed, Manisa'da doğdu Cok kuvvetli bir ilim tahsili yaptı Orta boylu, kumral saçlı ve güzel yüzlü idi Dinine çok baglıydı ve tasavvufa da çok merakı vardı Hz Peygamberimizin mübarek ismi anılınca, saygı için derhal ayağa kaıkardıİsmini Fatih'e benzemesi için dedesi Kanuni, "Mehmed" koymuştur Üçüncü Mehmed devri, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devrine rastlar Nitekim Avrupa topraklarında,Devleti Aliyye, birçok kalelerini Avrupalılara teslim eder Sadrazam Koca Sinan Paşa'nın başarısızlığını gören Üçüncü Mehmed, bizzat sefere çıkmış, Haçova Meydan Savayı Avrupalılara karşı kazanmış ve Eğri Kalesini fethetmiştir Tarihte Eğri Fatihi diye anılır Bu devirde Türkiye İran yeniden savaşa başlamıştır Vezirlerin ve ulema sınıfından bazı kimselerin, adam kayırmaları, ehliyetsiz oldukları halde bir çok kimseleri ehliyetli ve üstün kabiliyetli olarak padişaha tavsiyede bulunmak Için, padişahı ve Devleti Aliyyeyi güç durumlarda bırakmıştırÜçüncü Mehmed, zamanında çıkan iç isyanlarla (Celâli İsyanları ile) uğraşmış, dışarıda ise topraklar kaybedilmiştir Meşhur Kanije Kalesi müdafaası, Tiryaki Hasan Paşa tarafından bu devirde yapılmıştır Üçüncü Mehmed genç yaşında iken 1603 senesinde vefat etmiştir (Allah rahmet eylesin)Üçüncü Mehmed de şâirdi ve Adli mahlasıyla şiirler yazmıştır Şiirlerinden birisi de şöyledir :

Yokdurur zulme rızamız, adle biz mâilleriz

Gözleriz Hakkın rızasını emrine kaailleriz

Arifiz, âyine-i âlem - nümadır gönlümüz

Rüzgârın cünbüşünden sanmayın gaafilleriz

Püse-i aşk içre Adli kaal ezelden kalbimiz,

Gıll-ü gışdan hâliyiz, âlemde sâfi dilleriz

Silsile-i Saadâd'tan Mevlânâ Muhammed Hâcegi Emkengi (H 1008) ve Mühammed Bâki Billah Hazretleri (H 1013), Şâir Bâki (H 1008),Haşimi Osman Efendi (H 1004), Tezkire sahibi Hasan Çelebi Efendi (H 1013) Üçüncü Mehmed devrinde vefat eden büyüklerdir

Erkek çocukları : Birinci Ahmed, Birinci Mustafa, 5elim, Mahmud

Kızlarının isimleri bilinmiyor

__________________________________________________ ______________________________




14- Sultan Birinci Ahmed

Babasi Üçüncü Mehmed

Annesi Handan Sultan
Dogumu : 18 Nisan 1590

Vefatı 22 Kasim 1617

Saltanati : 1603 1617 (14) sene



Birinci Ahmed, Kanuni'den sonra devlet işleri ile bizzat kendisi ugraşan çok gayretli bir padişahtı Çok sade giyinirdi Çocuk denecek yaşlarında bile almış olduğu kararlar mükemmeldi Daima ilim ve irfan sahibi büyük zatlarla istişare eder, onlara akıl danışırdıBirinci Ahmed, 14 yaşında padişah oldu14 sene padişahlık yaptı ve ondördüncü Osmanlı padişahıdır Çok mükemmel bir tahsil görmüştür Aynı zamanda iyi bir şâirdi Bahti mahlasıyla yazdığı şiirlerinden teşekkül eden bir divanı vardır

Dinine çok bağlı bir müslüman hatta büyük bir veli idi Altı büyük minareli ve 16 şerefeli Sultanahmed Camiini bina ettirdi Peygamberimiz Hz Muhammed Efendimize (sav)bağlılığı o kadar ileri idi ki, Efendimiz Hazretlerinin mübarek ayak izlerinin resmi içine bir şiir yazmış ve o şiiri kavuğunda ölünceye kadar taşımıştır O şiir ise şudur :

N'ola tâcım gibi başımda götürsem dâim

Kadem-i resmini ol Hazreti şâhı Rusülün

Gül-i Gülzâri Nübüvvet, o kadem sahibidir

Ahmedâ durma yüzün sür kademine ol gülün

Kâbe'nin örtüleri bu devirde İstanbul'dan gitmeye başladı Bu zamana kadar ise Mısır'dan gönderiliyorduSultan Ahmed tahta çıktığında, Osmanlı Devleti, içte Celâli isyanları, doğuda İran ve batıda Almanya ve müttefikleri ile savaş halinde idi Almanya fena şekilde hırpalandı ve sulh istedi Zitvatorok Antlaşması imzalandı1611 senesinde Celâli isyanları tamamen bastırıldı Sıra üçüncü gaile olan İran'a geldi Nihayet İran ile de antlaşma yapıldı Akdeniz'de

çok mühim deniz muharebeleri kazanıldı1605'de Estergon ve Uyvar fethedildi Aynı sene son derece başarılı bir Avusturya seferi yapıldı Macaristan Kralına taç giydirildiDenizlerde Malta seferi yapıldıSultan Ahmed 1617 senesinde vefat ettiSultanahmed Camii yanındaki türbesine defnedildi (Allah rahmet Eylesin)

Tesâniyi sahibi Mevlânâ Aliyyül Kaari (H1014), Muğnillebib şârihi Şeyh Ebü Abdullah Muhammed (H 1018), Hattat Hasan Çelebi Üsküdari (H 1023) ve Karaca Ahmed (H 1024)Sultan Ahmed devrinde vefat etmiş büyük zatlardır

Erkek çocukları : Ikinci Osman, Dördüncü Murad, Sultan Ibrahim, Bayezid, Süleyman, Kasım, Mehmed, Hasan, Selim, Hanzâde, Ubeyde

Kız çocukları : Gevherhan Sultan, Ayşe Sultan, Fatma Sultan, Atike Sultan
__________________________________________________ __________________________________

15- Sultan Birinci Mustafa

Babası:Üçüncü Murad

Annesi:Handan Hanım
Doğumu:1592

Vefatı:20 Ocak 1639

Saltanatı:1617-1623 (5) Sene



Birinci Mustafa güzel yüzlü seyrek sakallı ,sarı benizli ve iri gözlü bir padişah idiAkli muvazenesi bozuk olduğu halde tahta çıkarıldı Fakat saltanatı üç ayı henüz geçmişti ki, Şeyhülislâmın fetvası üzerine tahttan indirildi Yerine İkinci Osman (Genç Osman) tahta çıktı1622 senesinde yine bir entrika ile tahtan indirilen Genç Osmanın yerine tekrar (Mustafa I) geçtiYedikule'de şehid edilen Genç Osman'ın yerine ikinci defa tahta CıkarıldıHalbuki akli muvazenesi yine yerinde değildiZamanında tarihteki meşhur Sultanahmed vakası meydana geldi Halktan bir yiğit "Sultan Osman'ı niçin öldürdünüz?" diye askerlerin üzerine yürüdü Çeşitli manevralarla tam 80 kişinin ölmesine sebep oldu Bir müddet sonra Kapukulu sipahileri ayaklandı Genç Osman'ı öldürdüğü bilinen Davut Paşa idam edildiHandan Sultan 8 Ocak 1623 tarihinde devlet erkânını toplanarak karar verip aklen yetersiz olan İkinci 20 Ocak 1639 Mustafa'yı tahttan indirdiler Şeyhülislâm Es'ad Efendı nın, tahttan indirilmesine vermış olduğu

Fetvasında :Akli dengesi bozuk olanın Hilafeti Caiz olmaz dedi

Vefatında 47 yaşında idi

Çocugu yoktu
__________________________________________________ ______________________________

16- İkinci Sultan Osman

Babasi Birinci Ahmed

Annesi Mahfiruz Haseki Sultan

Dogumu : 3 Kasım 1604

Vefatı 10 Mayıs 1622

Saltanatr : 1617 - 1622 (5) sene



Genç Osman istanbul'da dünyaya geldiAnnesi onun yetişmesi için çok titiz davrandılyi bir terbiye ve tahsil yaptırdı Genç Osmanzeki ve enerjik bir padişahtı Bıyıkları henüz terlememiş olan Ikinci Osman sima itibarı iIe çok güzeldi26 Şubat 1618 senesinde, amcası Birinci Mustafa akli yetersizliği sebebiyle ve ulemanın fetvası üzerine tahttan indirilince padişah oldu Çocuk yaşta olmasına rağmen mükemmel ve muazzam plânları vardı Büyük Lehistan seferine bizzat katılarak başkomutanlık yaptı Atılgan, cesur ve gözü pek olan bu padişah yaşasaydı ikinci bir fatih olurdu diyenler vardır Aynı zamanda hattat ve şâirdi Bir beyti de şudur:

Niyetim hizmet idi saltanat ve devletime,

Çalışır hasıd ü bedhah aceb nekbetime

Çok büyük emeller ve plânlar üzerinde duran genç padişaha hasedcilerin hasedi kabardı Kendisine plânlarını tatbik etmesinde yardım edecek bir vezir veya bir sadrazam bulamadı Tarihte eşine az rastlanır bir fecaatle tahttan indirilerek Yedikule Zindanlarında boğdurularak ,sehid edildiAynı sene içinde Istanbul Boğazı donmuş,Istanbul'dan Üsküdar'a yaya olarak geçilmişti Yine aynı sene güneş tutulma hadisesi, vâki olmuştu Babası Birinci Ahmed'in, Sultan Ahmed Camii yanındaki türbesine defnedildi (Allah rahmet eylesin)

Şâir Nevi, onun vefatı üzerine şunları yazdı :

Bir şâh-ı âlişan iken, şâh-ı cihâna kıydılar

Gayretli,genç aslan iken, şâh-ı cihanda kıydılar

Gazai bahadır Hân idi, ali nesli sultân idi

Namıyla Osman Hân idi, şâh-ı cihâna kıydılar

Molla Gânim Bağdâdi ve Şeyh Ebu'I Gays bu devirde vefat etmişlerdir

Erkek çocukları : Ömer, Mustafa

Kız çocugu : Zeyneb Sultan
__________________________________________________ ____________________________

17- Sultan Dördüncü Murat

Babasi Birinci Ahmed

Annesi Kösem Sultan

Dogumu : 27 Temmuz 1612

Vefatı 9 Subat 1640

Saltanatı : 1623 - 1640 (17) sene




Dördüncü Murad İstanbul'da doğdu İyi bir tahsil gördü Çok kuvvetli bir vücuda sahipti200 okkalık gürzleri rahatça kaldırabiliyorduEn kuvvetli yaylar çeker, çok uzaklara cirit atardı Attığı oklar ile kalkanları bile delebiliyordu




Çok küçük yaşta padişah oldu Bir müddet devlet işlerine bakamadı Devrinde 1624 ve 1625 senelerinde Anadolu'ya iki sefer yapıldıCelâli isyanları bastırıldı Çok değerli bir şâir olan padişahın daha çocuk yaşta iken Bağdatı muhasara eden ve padişahtan yardım isteyen sadrazama verdiği manzum cevap çok meşhurdur :

Hâfızâ Bagdat'a imdad etmeye er yok mu dur?

Bizden istimdad edersin sende asker yok mudur?

Genç Osman zamanındakinin bir benzeri olan ayaklanmayı çok büyük bir ustalıkla bastırdı ve tesirsiz hale getirdi Çok tesirli bir nutukla âsilere bile kendi lehinde tezahürat yaptırdı Sonradan da bu entrikaları çevirenleri birer ikişer yakalatıp idam ettirdi1633 senesinde tütün yasağı koydu 1634'de içkiyi yasakladı Devlete bağlılığı olmayan herkesi idam ettirdi Düzenlediği bir doğu seferinde Bağdatı fethetti ve 1638'de Bağdat Fatihi ünvanını aldıİstanbul'da ve devletin her kesiminde bütün kabadayıları temizledi Çok geniş bir haber alma teşkilâtı kurarak, İmparatorluğun her tarafındaki zorbaları ismen tesbit ettirdi ve sefere çıktığında geçtiği yerlerdekileri ismen çağırıp boyunlarını vurdurdu Kâbe-i Muazzama'yı yeniden bina ettirdiMuradi ve Şah Murad mahlasıyla şiirler

yazdı Aynı zamanda büyük bir bestekârdı Devlet işlerine tam hâkimdi Her şeyden haberi olurdu Seferlerinde askerle aynı Şartlar içinde bulunur, uykusunu bile atının üzerinde yapardı Tahta çıktığında devlet hazinesi bomboştu Tahtı bıraktığında ise dopdolu idi Üstün meziyetleri geniş tarih kitaplarında yeterince anlatılmaktadır1640 senesinde hastalandı Kendisinden ümidini kesti fakat iyi oldu Sonra yeniden hasta düştü 8 Subat 1640'da 28 yaşında iken vefat etti, (Allah rahmet eylesin)

Silsile-i Saadât'tan İmam-ı Rabbâni Ahmed Fârüki Serhendi (ks) Hazretleri (H 1034),Altı Parmak Mehmed Efendi, Ganizâde Nâdir Efendi, Veys Efendi, Seyh Aziz Mahmud Hüdâi (H 1038), Şeyh Abdurrahman Karabaş Veli, Şeyh İsmâil Ankaravi Dördüncü Murad devrinde vefat etmişlerdir

Erkek çocukları : Süleyman, Mehmed, Alâüddin, Ahmed

Kız çocuklar! : Safiye Sultan, Gevherhan Sultan, Kaya İsmihan Sultan, Rükiye Sultan,Zeyneb Sultan, Rükiye Sultan
__________________________________________________ ______________________________

18- Sultan İbrahim
Babası Birinci Ahmed

Annesi Kösem Sultan

Dogumu : 5 Kasim 1616

Vefati 18 Agustos 1648

Saltanatı : 1640 - 1648 (8) sene



Sultan İbrahim İstanbul'da doğdu Uzun boylu, kuvvetli vücutlu ve kumral sakallı idiAnnesi onun iyi yetişmesi için çok gayret göstermiştiDevrinde yaşayan bazı kindar yazarların dediği gibi deli değildi Kardeşi Dördüncü Murad'ın vefatı üzerine tahta çıkmış ve tahta çıkışında şöyle demişti : "Elhamdülillah Ya Rabbi! Benim gibi zaif kulunu bu makama lâyık gördün Ya Rab! Saltanat günlerimde milletimin halini hoş eyle ve birbirimizden hoşnut kıl"Sultan İbrahim tahta çıktığında Osmanlıların hayatta kalan tek erkek ferdi idi Bir sene sonra ancak Dördüncü Mehmed ve diğerleri dünyaya geldiler Böylece Hanedân kesilmekten kurtuldu İlk zamanlarında yeniçeri zorbaIarıyla uğraştı Fakat zaman geçtikçe dalkavuk vezirlerin tesiri altında kalmaktan kendini kurtaramadı Hakkındaki çirkin iftiralar ise,padişahi şehid edenler tarafından kendilerini haklı görmeleri için uydurulmuş yalanlardıSultan İbrahim çok şiddetli bir başağrısına mübtela idi Meşhur tarihçi Peçevi ve Evliya Çelebi son senelerini Sultan İbrahim devrinde tamamlamışlardır1645 senesinde Venediklilerle Girit savaşı başladı Aynı sene Hanya ve Resmo fethedildi1646'da Kandiye kalesi muhasara edildi 1648'de Kandiye teslim oldu Bu senede İstanbul'da yeni bir ihtilâl daha patlak verdi ve Sultan lbrahim tahtından indirilerek şehid edildi (Allah rahmet eylesin)

Şâir Ruhi-i Bağdâdi, Fusus Şarihi Abdullah Sinobi bu devirde vefat etmiş zatlardır

Erkek çocukları : Dördüncü Mehmed, Ikinci Süleyman, Ikinci Ahmed, Orhan, Bayezid, Cihangir, Selim, Murad

Kız Cocukları : Ümmü Gülsüm Sultan, Peykân Sultan, Atike Sultan, AySe Sultan,

Gevherhan Suttan
__________________________________________________ _________________________________

19- Sultan Dördüncü Mehmed

Babası:Sultan İbrahim

Annesi:Turhan Sultan
Doğumu:2 Ocak 1642

Vefatı:6 Ocak 1693

Saltanatı:1648-1687 (39) Sene



Dördüncü Mehmed, İstanbul'da doğduAnnesi onu çok iyi yetistirdi lyi bir ilim tahsili gördüZamanında bir çok isyanlar oldu Özellikle Yeniçeri isyanları bastırılmaya çalışıldıZamanında Kösem Sultan öldürüldüKöGoogle Page Rankingülü Mehmed Paşa sadrazam oldu 1659'da Rusya'ya karşı büyük bir zafer elde edildi

1660'da büyük İstanbul yangını oldu 1661'de KöGoogle Page Rankingülü Mehmed Paşa öldü Yerine oğlu Fazıl Ahmed Paşa sadrazam oldu1663'de Almanya savaşı başladı ve Uyvar fethedildi 1664'de Serinvar Zaferi kazanıldıNovigrad, Yenikale fethedildi Girit'in tamamı alındı1669'da Lehistan'a sefer açıldı 1672'de Kamaniçe, Polonya ve Galiçya fethedildiLehistan ile Bucaş Anlaşması yapıldı 1673'Dördüncü Mehmed iki defa Lehistan seferine çıktı Başarılı bir

seferden sonra Zoravno Vefatı 6 Ocak 1693 Anlaşması yapıldı (1676)

Silsile-i Saadât-ı Nakşibendiyye'den Şeyh Muhammed Masum (ks) Hazretleri (H 1079),Şâir Cevri İbrahim Çelebi, Sarı Abdullah Efendi ve Vani Mehmed Efendi bu devirde vefat etmişlerdir




Erkek -çocukları : İkinci Mustafa, Üçüncü Ahmed, Ahmed, Bayezid

Kız çocukları : Hatice Sultan, Safiye Sultan, Ümmü Gülsüm Sultan, Fatma Sultan
__________________________________________________ _________________________________

20- Sultan İkinci Süleyman

Babasi Sultan Ibrahim

Annesi Saliha Dilâşub Sultan

Dogumu : 15 Nisan 1642

Vefati 22 Hpziran 1691
Saltanati : 1687 - 1691 (4) sene



Ikinci Süleyman, İstanbul'da doğdu Annesi tarafından titizlikle yetiştirildi Orta boylu,kır sakallı, şişman ve halim selim bir padişahtı

Padişah oldugu sırada askeri zorbaların ortalı karıştırması üzerine büyük temizli girişti Asayişi kısmen de olsa temin etti Devleti çok kötü şartlar içinde iken teslim aldıDördüncü Mehmed devrinde Almanların eline geçen birçok yerleri geri aldı Cesur, dindar,vatansever, merhametli ve nazikti Rüşvet ve sefahata son derece düşmandıKöGoogle Page Rankingülü Fazıl Mustafa Paşa'yı büyük muhalefetlere rağmen sadrazam tayin etti Devrinde Lehistan, Rusya, Almanya ve Venedik'le

aynı anda savaşıldı Lehliler ve Ruslara karşı kesin zafer elde edildi Venedikliler durduruldu Almanlardan Belgrad, Sırbistan'ın tamamı,Niş, Vidin ve Semendire tekrar alındı (1690)lkinci Süleyman, KöGoogle Page Rankingülü Fazıl Mustafa Paşa'yı bu başarılarından sonra İstanbul'a döndüğü zaman sevincinden ağlıyarak karşıladı Bizzat kendi hırkasını çıkarıp ona giydirdi 1691'de Macaristan fethedilmek üzere yeniden sefere çıkıldı İkinci Süleyman, 3 yıl yedi ay 4 gün padişahlık yaptı 49 yaşını geçiyordu ki, tutulmuş oldugu bir hastalıktan öldü Ölüm hastası iken Islâm ordusunu Avrupa seferine uğurluyorduCenazesi İstanbul'a getirildi ve Kanuni Sultan Süleyman Türbesine defnedildi (Allah rahmet eylesin)Debbağzade Mehmed Efendi, Hacı Feyzullah Efendi, Feyzullah Fevzi Efendi gibi kıymetli şahsiyetler devrinde Şeyhülislâmlık yapmışIardır Meşhur hattat Hafız Osman Efendi, Bestekâr Dede Efendi ve Itri Efendi gibi dehâlarda devrinde yaşamışlardırSilsile-i Saadât-ı Nakşıbendiyye'den Şeyh Seyfüddin Arif (ks) Hazretleri (H 1098), Atpazarlı Şeyh Osman Fazlı (H 1102) bu devirde vefat etmişlerdir

Çocuklarının isimleri bilinmiyor
__________________________________________________ __________________________

21- Sultan İkinci Ahmet

Babası Sultan Ibrahim

Annesi Hatice Muazzez Sultan

Dogumu : 25 şubat 1643
Vefati 6 şubat 1695

Saltanatı : 1691 - 1695 (4) sene



İkinci Ahmed İstanbul'da doğdu Annesi onun terbiyesi ve tahsili ile sıkı bir şekilde meşgul oldu Son derece faal ve her işi bizzat idare etmek isteyen biriydi Yazı yazma kabiliyeti çok üstündü Kendisi bir çok Kur'an-ı Kerim yazmıştır Arapça ve Farsça lisanlarına vakıftı Devlet işlerini çok yakından takip eder,hasta bile olsa divan toplantılarına katilırdı

Şairlere ve Şiirlere düşkündü Fazıl Mustafa Paşayı Sadrazamlıkta bıraktı Salan

kamen Meydan Muharebesinde, KöGoogle Page Rankingülü Fazıl Mustafa Paşa şehid düştü (1691) Venediklilerle Hanya'da Şiddetli çarpışmalar yapıldı ve Hanya Zaferi elde edildi (Ağustos 1692)1693 senesinde İstanbul'da iki yangın oldu ve 5000 tane bina yandıAlmanlar aynı sene Belgrad'ı muhasara ettiler ve 10000 ölü vererek çekildiler21 Eylül'de Sakız düştüİkinci Ahmed 6 Şubat 1695 senesinde Edirne'de vefat etti Cenazesi, ağabeyi İkinci Süleyman gibi İstanbul'a getirildi ve Kanuni Sultan Süleyman Türbesine gömüldü (Allah rahmet eylesin)

Şeyh Selami Ali Efendi, Şeyh Muhammed Niyazi-i Mısri (H 1105) bu devirde vefat etmişlerdir

Erkek çocukları : İbrahim, Selim

Kız çocukları : Atike Sultan, Hatice Sultan, Asiye Sultan
__________________________________________________ _______________________________

22- Sultan İkinci Mustafa

Babasi Dördüncü Mehmed

Annesi Emetullah Rabia Gülnüş Sultan

Dogumu : 5 Haziran 1664

Vefati 29 Ocak 1704

Saltanati : 1695 - 1703 (8) sene



İkinci Mustafa, Istanbul'da dünyaya geldiKuvvetli bir ilim tahsili yaptı Tahta geçtiğinin üçüncü günü yapacağı işleri anlatan bir yazı neşretti Yazısında : "Zevk, sefa ve rahatı kendimize haram eylemişizdir" diyordu Yine vezirlerinden birine yazmış olduğu yazı şöyledir :"Bana ağırlık ve hazine lâzım değil Yerine göre kuru ekmek yerim Vücudumu din uğruna harcarım Sıkıntının her çeşidine sabrederim Milletime hizmet tamam olmadıkça, seferden dönmem Elbette sefere bizzat kendim giderim" Devrinde Sakız Adası yeniden alındı Çok kıymetli deniz zaferleri kazanıldı 1695'de Lugoş Zaferi kazanıldı Rus Çarı Büyük Petro Azak'ta hezimete uğratıldı Fakat bir sene sonra Azak düştü 1696'da Azak Kalesindeki 500 asker 100000'lik Rus Ordusuna iki ay dayandıAlmanlara karşı Olaş Zaferi kazanıldı Lehistan, Alman ve Venedik cephelerinde büyük ve kesin başarılar kazanıldı Fakat Zenta Bozgunu diye tarihe geçen ve 30000 Türk askerinin şehadetiyle neticelenen elim hadise bu devirde meydana geldi1699'da Karlofça Anlaşması yapıldı 1703'te İstanbul'da isyan oldu İsyan büyüdü ve İkinci Mustafa tahttan indirildi 4 ay sonra da vefat etti Vefatında 39 yaşında idi İstanbul'da Yeni Cami yanındaki türbesine gömüldü (Allah rahmet eylesin) Maruf ve meşhur Hattat Hafız Osman Efendi (H 1110), Emirler Şeyhi Seyyid Mehmed Efendi bu devirde vefat etmişlerdir

Erkek çocukları : Birinci Mahmud, Üçüncü Osman, Üçüncü Ahmed, Küçük Ahmed, Hüseyin, Selim, Mehmed, Murad, Osman

Kız Cocuklan : Ümmügülsüm, Ayşe, Emetullah, Emine, Rukiye, Safiye Zahide, Atike,Fatma, Zeyneb, Zahide
__________________________________________________ ______________________________

23- Sultan Üçüncü Ahmed

Babası Dördüncü Mehmed

Annesi Emetullah Rabia Gülnüş Sultan

Dogumu : 31 Aralik 1673

Vefatı 1 Temmuz 1736

Saltanatı : 1703 - 1730 (27) sene





Üçüncü Ahmed, uzun boylu, kara gözlü,doğan burunlu ve buğday benizli idi Hattat ve şâirdi Necib mahlasıyle şiirler yazmıştırMusikiden de fevkalade anlardı

Devrinde Oran Şehri İspanyollardan alındı 1711 senesinde Prut seferine çıkıldi Prut Ovasında Rus Ordusu feci şekilde kıstırıldı ve Rusya ile anlaşma yapıldı İsveç Kralının 4 senelik misafirliği de bu devire rastlamıştır

Azak Ruslardan geri alındı 1715'de Mora seferi yapıldı ve Mora Venediklilerden geri alındı 1718'de Almanya ve Venedikle Pasorofça sulhü yapıldı Lâle Devri denilen meşhur devir bu tarihten sonra başladı1722'de Dağıstan Türk tabiiyetine girdiAncak 1723'de lran Savaşı başladı Iran'ın beş büyük eyaleti işgal edildi Hemedan Anlaşması 1727'de yapıldı Sonradan İranlılar işgal edilen yerlerin bir kısmını geri aldılar Yine 1727'de ilk Türk Matbaası açıldı

28 Eylül 1730'da Patrona Halil İsyanı olduÜçüncü Ahmed durumun vehametini anladı ve yeğeni Birinci Mahmud'u padişahlığa oturttu

Bir müddet sonra da 62 yaşında olduğu halde vefat etti (Allah rahmet eylesin)

Silsile-i Saadât-ı Nakşıbendiyye'den Şeyh Muhammed Nüru'I - Bedvani (ks) Hazretleri (H 1135), Üsküdarlı Şeyh Mehmed Nasühi Efendi, Ruhul Beyan sahibi Bursa'lı Şeyh İsmail Hakkı Celveti Hazretleri (H 1137) Üçüncü Ahmed devrinde vefat etmişlerdir

Erkek çocukları : Birinci Abdülhamid,Üçüncü Mustafa, Süleyman, Bayezid, Mehmed, İbrahim, Numan, Selim, Ali, İsa, Murad, Seyfeddin, Abdülmecid, Abdülmelik

Kız çocukları : Emine, Rabia, Habibe, Zeyneb, Zübeyde, Esma, Hatice, Rukiye, Saliho,Atike, Reyhan, Esıme, Ferdane, Nazife, Naile,Ayşe, Fatma, Emetullah, Ümmüselma, Emine,Rukiye, Zeyneb, Sabiha
__________________________________________________ __________________________________

24- Sultan Birinci Mahmud

Babası Ikinci Mustafa

Annesi Saliha Valide Sultan
Dogumu : 2 Agustos 1696

Vefati 13 Aralik 1754

Saltanatı : 1730 - 1754 (24) sene



Birinci Mahmud küçük yaştan itibaren çok kıymetli hocalardan ilim tahsil etmeye başladıÇok azimkâr ve sebatkâr bir padişahtı Devrindeki en değerli kimseleri seçip iş başına getirdi Padişah olduktan sonra ilk önce Patrona Halil ve maiyetindekileri ortadan kaldırdıÜstün karakterli bir Şahsiyetti "Sebkâti" mahlasıyla şiirleri ve aynı zamanda büyük kıymete haiz besteleri vardıDevrinde pek çok sadrazam değişmeleri olmuştur 1750 senesinde İstanbul'da hem büyük bir yangın ve hem de zelzele oldu İstanbul'un büyük camileri hasar gördü ve derhal tamir ettirdi Yangında dükkân ve evleri yananların zararlarını kendisi karşıladı Ev ve dükkânları yeniden yaptırıp sahiplerine teslim etti1737'de Almanya ile savaşa başlandı1739'da Belgrad Anlaşması yapıldı ve Belgrad alındı İran kesin bir yenilgiye uğratıldı 1736 senesinde İran'la İstanbul Anlaşması yapıldıAnlaşmadan sonra İran'lılar bir çok yerleri geri aldılar Nihayet savaş 1746 senesinde sulh yapılarak neticelendi İran'lılar aldıkları yerleri geri verdiler Caferi Mezhebinin Beşinci mezheb olması teklifi bu devirde Osmanlı Devleti tarafından katiyetle reddedildiBirinci Mahmud devrinde Osmanlı İmpa ratorluğu'nun topraklarının genişliği 15538000 km kare idiBüyük alim ve Mektübat-ı Şerife'nin mütercimi Müstakiymzade Süleyman Saadeddin Efendi, Tokatlı Emin Efendi ve Ressam Levni bu devirde yaşamış büyüklerdirBirinci Mahmud 58 yaşını geçtiği bir sırada vefat etti ve Yeni Camii yanındaki babasının türbesine defnedildi (Allah rahmet eylesin)Seyh Abdül Gani Nablusi (H 1144), Hattat Seyyid Abdullah Efendi, Reisü'I - Kurra ve İmam Fil Hadis Yusuf Efendi Zâde bu devirde vefat etmiş zatlardır Çocuğu yoktu



IIIMehmed



IAhmed




IMustafa




IIOsman



IVMurad




İbrahim



IVMehmed




IISüleyman



IIMustafa



IIIAhmed



IMahmud




Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda




25- Sultan Üçüncü Osman

Babasi Ikinci Mustafa

Annesi Şehsuvar Valide Sultan

Dogumu : 2 Ocak 1699

Vefati 30 Ekim 1757

Saltanatr : 1754 - 1757 (3) sene




Üçüncü Osman Istanbul'da doğdu Terbiyesi ile çok dindar olan annesi meşgul olduÇok cömert birisi idi Fakirlere son derece şefkat gösterirdi Hattatlığa çalıştı ve çok güzel yazılar yazdı Hazreti Peygamberimizin Kademi Şeriflerini tersim ederek, yanıno bir de tugra yaptıktan sonro, Eyüp Sultan Türbesine hediye ettiÜçüncü Osman sert asabi ve tez hüküm veren bir mizaca sahipti Kadınlara karşı çok dikkatliydi Sarayda gezinirken, ökçeleri çivili ayakkabı giyer, gezdikçe ayak tıkırdılarını duyan kadınlar odalarına kaçarlardıTahta çıktığında 56 yaşına yaklaşıyorduZamanındaki mühim hadiseler şunlardır : 1755'te Haliç dondu Aynı sene İstanbul'un yarıdan çoğunun zarar gördüğü bir yangın oldu Bir sene sonra ikinci bir yangında da 4000'e yakın ev yandı Birinci Mahmud'un yaptırdığı Nuruosmaniye Camii bu devirde (1755'te) ibadete açıldıDevrinin Şeyhülislâmları : Feyzullah Zâde Murtaza Efendi, Vassaf Abdullah Efendi, Damadzâde Feyzullah Efendi, Dürrizâde Mustafa Efendilerdir Üçüncü Osman 58 yaşını geçtiği bir sırada vefat etti Cenazesi Yeni Camii yanındaki Sultan Mahmud Han'ın yanına defnedildi (Allah rahmet eylesin)Reisül - Hattatıyn Eğrikapılı Hoca Mehmed Rasim Efendi (H 1169), Şeyh Ekici Mehmed Efendi, Uçüncü Osman zamanında vefat etmişlerdir Çocugu yoktu
__________________________________________________ _______________________________________




26- Sultan Üçüncü Mustafa

Babası Üçüncü Ahmed

Annesi Mihrimah Sultan
Dogumu : 28 Ocak 1717

Vefati 21 Ocak 1774

Saltanati : 1757 - 1774 (17) sene



Üçüncü' Mustafa orta boylu, iri gözlü, yassı burunlu ve siyah sakalli idi Heybetli ve kuvvetli bir vücuda sahipti Çok iyi bir tahsil yaptı Çok çalışkan ve cömert bir insandı Bilhassa şiirde büyük kabiliyeti vardı (Cihangir) mahlasıyla yazdığı şiirler pek maruftur Meşhur Şiirlerinden birisi ,sudur :

Yıkılıpdur bu cihan sanmaki bizde düzele,

Devlet-i çerh-i deni verdi kâmu müptezele

Şimdi ebvab-ı saadetle gezen hep hezele,

Işimiz kaldı hemân merhamet-i Lem Yezel'e

Astronomi ile meşgul oldu İslâm ve Osmanlı tarihlerini gayet geniş olarak tetkik ettiMemleketine en büyük felâketin Rusya'dan geleceğini çok iyi bildiğinden, müdafaa için geceli gündüzlü çalışarak, her türlü hazırlığı yaptı Muharebelerde sarfedilmek üzere iç ve dış hazineyi altın ile doldurmuştuTahta çıktığında 40 yaşında idi Devletin büyük bir islahata ihtiyaci olduğunu Çok iyi bilen ve bu hususta mühim hamleler yapan bir hükümdardı Süveyş Kanalı'nı bile açtırmayı düşünüyordu Fakat iş başına getirecek kıymetli kimseleri bulamamanın üzüntüsü içindeydi1766 senesinde olan zelzelede yıkılan Fatih ve Eyyüb Sultan Camilerini ve bütün İstanbul'u adeta yeniden imar etmiştir Kara ve Deniz Mühendishaneleri onun zamanında kurulmuştur (1764) 1768'de Rusya ile savaş başladı ve 1774 senesinde bitti Savaş neticesinde Kaynarca Anlaşması yapıldı Büyük ve önemli ölçüde toprak kaybı oldu Devletin esas gerileme devri de bundan sonra başladı Rus savaşında üzüntüsunden hastalanmış ve vefat etmiştir Vefatında 57 yaşına yaklaşıyordu (Allah rahmet eylesin)Lâleli Camii 4 sene içinde bu devirde inşa edildi Şeyh Abdullah Kaşkari bu devirde vefat etmiştir ve Eyüp'de medfundur

Erkek çocukları : Üçüncü Selim, Mehmed




Kız Cocukları : Şah Sultan, Fatma Sultan,Bekhan Sultan, Fatma Sultan, Hibetullah
__________________________________________________ _______________________________________


27- Sultan Birinci Abdülhamid

Babasi Üçüncü Ahmed

Annesi Rabia şermi Sultan

Dogumu : 20 Mart 1725
Vefati 7 Nisan 1789

Saltanatı : 1774 - 1789 (15) sene



Birinci Abdülhamid İstanbul'da doğdu Annesi ona kuvvetli bir tahsil yaptırdı Zamanındaki mevcut tarihlerin,hepsini gözden geçirdiHat sanatı ile de meşgul oldu Çok hassas ve nazik bir insandi Zamanında bir çok ıslahat ve imar hareketlerinde bulunmuşturOsmanlı Devleti'nin gerilemeye başladığı bir zamanda padişahlık yapması onun şahsiyetine gölge düşürmemiştir Tahta çıktığında geleneklerin dışına çıkarak cülus bahşişi dağıtmadıDevrindeki bazı mühim hadiseler :1775'de İran savaşı başladı ve 1779'da bitti Tarafların kan akıtmaktan başka hiç bir menfati olmadı1787'de Almanya ile savaş başladı Almanlar çok ümitlerle girdikleri bu savaşı kaybettiler

1779'da Aynalıkavak Anlaşması yapıldı1783'de Kırım Hanlığı sona erdi

1787'de Rusya ile yeniden savaşa girildi1788'de Almanya'ya karşı Sebes Zaferi elde edildi Bu zaferden sonra Birinci Abdülhamid'e Gazi ünvanı verildiAlman harbinde düşen, Özi faciası meydana geldi ki, bu kaleyi ellerine geçiren AImanlar tek fert bırakmadan sivil ve asker bütün halkı öldürdüler 25000 nüfusu olan Özi halkını tamamen imha ederek ellerine geçirdiler Birinci Abdülhamid'e bu haber gelince üzüntüsünden felç oldu Kısa bir zaman sonra da vefat etti Vefatında 64 yaşını henüz bitirmişti Cenazesi Bahçekapısındaki türbesine defnedildi (Allah rahmet eylesin)

Silsile-i Saadât-ı Nakşibendiyye'den Şemssüddin Habibullah (ks) Hazretleri (H 1195)bu devirde vefat etmiştir

Erkek çocukları : Dördüncü Mustafa, İkinci Mahmud, Murad, Nusret, Mehmed, Ahmed, Süleyman

Kız çocukları : Esma,Emine,Rabia Alimşah, Dürrüşehvar,Hibetullah

Fatma, Melikşah,
__________________________________________________ ____________________________




28- Sultan Üçüncü Selim

Babasi Üçüncü Mustafa

Annesi Mihrişah Sultan

Dogumu : 24 Aralık 1761
Vefatı 28 Temmuz 1808

Saltanatı : 1789 - 1807 (18) sene



Üçüncü Selim İstanbul'da doğdu Sarayda çok güzel bir Şekilde yetiştirildi Edebiyata ve güzel yazı yazmaya çok meraklı idi Yazmış olduğu hat ve levhalardan bazıları cami ve türbelerde asılmıştırArapça ve Farsça lisanlarına fevkalade vakıftı Çok merhametli ve nazik tabiatlı idiDevrinde olan mühim hadiseler :1791'de Awsturya ile Ziştovi, 1792'de de Rusya ile Yaş anlaşmâsı yapıldı1793'de Nizam-ı Cedid askeri teşkilâtı kuruldu1798'de Napolyon'un Mısır'a saldırmasıyla, Fransa ile savaş başladı 1799'da Rusya ve İngiltere ile ittifak yapıldıNapolyon'a karşı meşhur Akka müdafaası yapıldı Cezzar Ahmed Paşa Mısır'da Fransızlara boyun eğdirdi Bazı iddialara göre Napolyon bu devirde müslüman oldu1801'de Fransızlar Mısır'ı mecburen boşalttılar 1802'de Fransa ile Paris Anlaşması yapıldıAynı senelerde Arabistan'da (Vehhabilik)isimli bâtıl mezhebin faaliyetleri görüldü Vehhabiler üç ay müddetle Mekke'yi ve Medine'yi işgal ettiler Bütün mübarek şahsiyetlerin kabirlerine hakarette bulundular, yakıp yıktılar1806'da Sırp ihtilâli oldu ve Ruslarla savaş başladı1807'de Kabakçı ihtilâli oldu Bu ihtilâlle Üçüncü Selim tahttan indirildi Bir sene sonra da 46 yasında iken şehid edildi (Allah rahmet eylesin)

Dini, vatanı ve milletine çok düşkün olan Üçüncü Selim, aynı zamanda şairdi Kırım'ın Rusların eline geçtiğinde şu içli mısraları söylemiştir :

Kalalım mı kılıç altında öyle

Oturmak dinimizde var mi böyle

Esir etmiş nice tatarı bir bir

Kırım Rusya'da kalsın mı söyle

OI Moskof'tan varıp öcüm alayım

Ya düşman içre helâk olam şöyle

Telgraf ve Litoğrafya bu devirde icad edilmiştir Çocuğu yoktu


_____________________________________________ _______________________________

29- Sultan Dördüncü Mustafa

Babası Birinci Abdülhamid

Annesi Ayşe Saniye Perver Sultan

Dogumu : 8 Eylül 1779

Vefatı 16 Kasım 1808

Saltanati : 1807 - 1808 (1) sene



Dördüncü Mustafa İstanbul'da doğdu Yetişmesi ile annesi meşgul oldu lyi bir tahsil yaptırdı Diğer padişahlar gibi o da hattatlığa çalıştı Gayet güzel yazıları vardır Osmanogulları içinde Besinci Murad'dan sonra en az padişahlık yapanlardan birisidirKabakçı Mustafa, Üçüncü Selim'in yenileşme hareketlerine karşı koyup mani olmak maksadı ile Üçüncü Selim'in de merhametinden istifade edince, Üçüncü Selim'i tahttan indirmişti Bunun üzerine âsiler tarafından Dördüncü Mustafa padişah yapıldı Âsiler pek çok mühım mevkileri ellerine geçirdiler ÜCüncü Selim tarafından kurulmuş olan Nizam-ı Cedid'in ileri gelenleri Ruscuk'ta bulunan Alemdar Mustafa Paşa'nın yanında toplandılar Alemdar Mustafa Paşa büyük bir kuvvet halinde İstanbul'a gelerek âsileri temizledi ki, Üçüncü Selim'in şehid edildiği öğrenildi Bunun üzerine İkinci Mahmud'u tahta çıkardıDördüncü Mustafa zamanında Ruslarla savaşa devam edildi

Dördüncü Mustafa bir yıl iki ay saltanatta kaldı İkinci Mahmud tahta çıkınca Topkapı Sarayının bir dairesinde oturmaya mecbur edildi Bazı kimselerin İkinci Mahmud'u indirip,Dördüncü Mustafa'yı tahta çıkarmayı tasarlamaları üzerine, ulemadan fetva alınarak öldürüldü Cenazesi babası Birinci Abdülhamid'in Bahçekapısındaki türbesine defnedildi (Allah rahmet eylesin)
Vapurun icadı bu zamanda olmuşturEmine Sultan isminde bir kız çocuğu vardı
__________________________________________________ __________________________________

30- Sultan İkinci Mahmud

Babasi Birinci Abdülhamid

Annesi Nakşidil Valide Sultan

Dogumu : 20 Temmuz 1785

Vefatl 30 Haziran 1839

Saltanatı : 1808 - 1839 (31 ) sene



İkinci Mahmud istanbul'da doğdu Diğer padişahlar gibi kuvvetli bir tahsil gördü Tahta çıktağanda 23 yaşında idi Üçüncü Selim'in, öğrenimine bizzat önem vererek yetiştirdiği kıymetli bir şahsiyetti Hattat, bestekâr ve şairdi(Adli) mahlasayla şiirler yazmıştır Cesur, temkinli, sabırlı ve azimli bir tabiata sahiptiDağılan Nizam-a Cedid askerinin yerine Sekbân-a Cedid askeri teşkilâtını kurdu Çok geçmeden âsiler ayaklanınca, bu ocağa kendiliğinden dağıttı

1808'de ayaklanan âsiler, Alemdar Mustafa Pasa'yı öldürdüler 1812'de Ruslarla Bükreş Antlaşması yapıldı1813 senesinde, Mekke ve Medine'de mukaddes yerlere hakaretlerde bulunan Vehhabiler temizlendiler Osmanla İmparatorluğu yakılıncaya kadar bir daha huzursuzluk çıkaramayacak hale getirildiler1821'de Yunan İhtilâli oldu Binlerce sivil halk öldürüldü1826'da Yunan İhtilâli bastırıldı Yeniçeri Ocagı, Seyhülislâmın fetvası, ulemâ sınıfı, asker ve halkın ayaklanması ile tamamen ortadan kaldırıldı Bu olaya tarihçiler Vak'ay-ı Hayriye diye isim verdiler 1827'de Rus savaşı yeniden başladı 1829'da Edirne Anlaşması yapıldl 1831 ve 1839'da Mısır isyanları oldu 1839 senesinin Temmuz ayanda İkinci Mahmud vefat etti Hayatı boyunca uğraşmaş olduğu elim hadiselerin tesiriyle üzüntüden verem olmuş ve bu hastalıktan vefat etmişti Cenazesi Divanyolundaki türbesine defnedildi (Allah rahmet eylesin)İkinci Mahmud her sahada çok geniş çalışmalarda bulundu Bir çok yeni mektepler açtı Büyük binalar inşa ettirdi Istanbul'daki bütün büyük camilerin tamirini yaptırdı Un kapanı KöGoogle Page Rankingüsü de onun zamanında yapıldıMekke-i Mükerreme'de bir medrese yaptırdı ve Mescid-i Aksa'yı da tamir ettirdiSümbülzâde Vehbi ve Keçecizâde Izzet Molla Efendi bu devirde vefat etmişlerdir

Erkek çocuklara : Abdülmecid, Abdülaziz,dört adet Ahmed isimli şehzade, Bayezid, Abdülhamid, Süleyman, Mehmed, Murad, Nizameddin, Mehmed, Abdullah; Osman

Kız çocukları : Emine Sultan, Hamide Sultan, Hayriye Sultan, Sali Sultan, Saliha Sultan,Ayşe Sultan, Atike Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan,Adile Sultan
__________________________________________________ ____________________________________

31- Sultan Birinci Abdülmecid

Babasi Ikinci Mahmud

Annesi Bezmiâlem Valide Sultan

Dogumu : 25 Nisan 1823

Vefati 25 Haziran 1861
Saltanatı : 1839 - 1861 (21) sene



Abdülmecid İstanbul'da dünyaya geldi Babası ona iyi bir tahsil yaptırmak için çok titiz davrandı Kendisi biraz zayıfça idi Çok zeki,terbiyeli, merhamet ve şefkatli bir kimseydiTâhta çıktığında 16 yaşındaydı Yeni gelişmeleri çok sıkı bir şekilde takip eder ve hemen Devlet-i Aliyyede tatbik edilmesini isterdi Devrinde olan önemli olaylar :1839 senesinde Gülhane Hattı Hümayunu okundu 1846'da Mustafa Reşid Paşa Sadrazam oldu Maarif alanında pek çok ilerlemeler oldu Bir çok meslek okulları açıldı 1848'de Macar isyanı dolayısıyla Macaristan'dan çok sayıda ilticalar oldu Eflak ve Bogdan'da ihtiIali oldu Mübarek yerler meselesi ortaya çıktı1853'de Rusya harbi başladı Sinop baskını oldu 1854'de Ruslar karada büyük kayıplar verdiler Meşhur Silistre müdafaası yapıldı 've Ruslar bozuldu Yerköyü Muharebesi kazanıldı Fransa ve İngiltere de Türkiye yanında yer aldılar ve Kırım'a çıkarma yapıldı1855'de Sivastopol alındı Telgraf ve demiryolu hatları yapıldı 1856'da Paris Anlaşması yapıldı Ruslara karşı büyük menfaatler sağIandıAbdülmecid Dolmabahçe Sarayı'nı yaptırdı

ve Ortaköy'deki Mecidiye Camiini inşa ettirdi25 Haziran 1861'de babası gibi verem hastalığına tutularak vefat etti Öldüğünde 38 yaşındaydı Fatih'teki Sultan Selim Camii avlusundaki türbesine gömüldü (Allah rahmet eylesin)

Silsile-i Saadât-ı Nakşıbendiyye'den Hâfız Ebü Said Sâhib (ks) Hazretleri bu devirde vefat etmiştir

Erkek çocukları : Ahmed, Mehmed Burhaneddin, Bahaüddin, sı2üştü Mehmed, Seyfüddin, Osman, Ziyaeddin Mehmed, Abid Mehmed,Abdüssamed Mehmed, Fuad Mehmed, Nureddin, Vamuk Mehmed, Abdülhamid, Mehmed Vahidüddin, Süleyman, Kemaleddin, Nizameddin,Mehmed Reşad

Kızları : Bedihe, Behice, Samiye, Mediha,Refia, Şehime, Sabiha, Aliye, Fatma, Cemile,Seniha, Fehime, Mühibe, Mukbile, Münire, Naime, Neyyire, Behiye
__________________________________________________ ___________________________________

32- Sultan Abdülaziz

Babasi Ikinci Mahmud

Annesi Pertevniyal Valide Sultan

Dogumu : 8 şubat 1830
Vefati 4 Haziran 1876

Saitanati : 1861 - 1876 (15) sene



Sultan Abdülaziz Istanbul'da doğdu Çok kuvvetli bir tahsil gören padişahın edebi kültürü de gayet genişti Uzun boylu, değirmi yüzlü, kumral sakallı ve geniş omuzluydu Vücudu pek iri ve heybetli idi Cihan pehlivanları ile güreşebilecek kuvvete sahipti Aynı zamanda bestekâr, şâir ve ressamdı Memleketin imarı için bir çok çalışmalar yapmıştır Yaptırmış oldugu savaş gemilerinin planlarınıcoğu zaman kendisi çizmiştirDevrinde olan önemli olaylardan bazıları :1863'de Mısır ve 1867'de Avrupa seyahatlerine çıktı

1868 'de Şurayı Devlet kuruldu 1869'da Süveyş Kanalı açıldı 1871'de Mithat Paşa sadrazam oldu Fakat iki ay sonra, bütçede açık oldugu halde açık olmadığını söyleyip yalanı meydana çıkınca, sadrazamlıktan azledildi1874'de Hüseyin Avni Paşa sadrazam oldu Bir yıl sonra azledilince, bu kindar adamın kini padişaha karşı son haddine vardı Abdülaziz çok büyük bir adam kıtlığı ile karşı karşıya bulunuyordu Kime vazife vereceğini bilemiyorduHiç bir işe yaramadıkları alenen ortaya çıkmış olan Mithat Paşa, Mahmud Nedim ve Hüseyin Avni Paşaların teşvikleriyle başlayan bir nümayiş ihtilâle döndü Abdülaziz'i tahttan indirdiler Tahttan indirilmekle de kalmayarak intihar süsü verip zorla öldürdülerHalbuki bu büyük padişah, zamanında Osmanlı Devletini, askeri bakımdan Dünyada ikinci veya üçüncü duruma getirmişti Çok çalışkan, gayretli, dindar ve ilerisi için büyük ümitler taşıyan bu büyük Hakan, şahsiyetleri çok düşük olan bazı siyasiler tarafından, tahttan indirilmesi devletin bu kritik günlerinde felâket oldu Bütün mal varlığı çapulcular tarafından yağma edildi

5 Haziran 1876 senesinde şehid edildiği zaman 46 yaşında bulunuyordu Cenazesi Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud Türbesine defnedildi (Allah rahmet eyiesin)

Erkek çocukları : Selim Mehmed, Mahmud Celaleddin, Mehmed Şevket, Seyfeddin, Sehzade Yusuf İzzeddin, Salahaddin, Abdülmecid

Kız çocukları : Saliha Sultan, Emine Sultan,Nazime Sultan, Esma Sultan, Emine Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan
__________________________________________________ ___________________________________

33- Beşinci Sultan Murad

Babası , Suttan Abdülmecid

Annesi şevk efzâ Kadın Efendi

Dogumu : 21 Eylül 1840

Vefoti 29 Agustos 1904

Saltanatı : 1876'da (93) gün



Beşinci Murad da İstanbul'da dogdu Değerli âlimler tarafından yetiştirildi Şiir ve Nesir üzerinde çalışmalar yaptıTahta çıktığında 35 yaşında idi Sultan Abdülaziz'i tahttan indirenler onu padişah yaptılar Tahta çıktığı zaman akli muvazenesi tamamen bozuldu Dünyanın en mütehassıs doktorlarına teslim edilmesine ragmen iyileşemedi Zamanında Osmanlı Tarihinin en büyük cinayeti işlenmiştir Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa ve kafadarları, bir başka ihtilâl olur da Sultan Abdülazizi tekrar tahta çıkarırlar korkusu ile Sultanı hapsettikleri Feriye Sarayında hunharca şehid ettilerBu hadiseden 11 gün sonra, Binbaşı Çerkez Hasan Olayı oldu Bir kabine toplantısında Sultan Abdülaziz'in kayınbiraderi olan Binbaşi Hasan Bey, Hüseyin Avni'yi, Hariciye Naziri Raşit Paşa'yı ve bir de subayı öldürdüBöylece Hüseyin Avni'den eniştesinin intikamını almış olduDevlet bu devrede Rüştü Paşa tarafından idare edilmekteydi Bu sırada ise devletin en büyük felâketi olan Osmanlı - Rus Harbi başamak üzereydi Beşinci Murad Abdülaziz ile beraber Avrupa seyahatine çıkmış ve bilhassa Fransa'yı yakından tanır hale gelmişti Mükemmel bir Fransizca biliyordu Müsikişinastı Fakat bütün bu meziyetleri tahta çıktigında bir işe yaramadı Akli muvazenesi bozulduğu için, devletin ileri gelenleri onu tahttan indirmek mecburiyetinde kaldılar Hayatının sonuna kadar Çırağan Sarayında oturdu Bir müddet sonra aklı tamamen düzeldi Hayatı çırağan Sarayında geçti Yine bu sarayda 64 yaşında iken vefat etti Yeni Camii yanındaki türbeye gömüldü (Allah rahmet eylesin)

Erkek Cocukları : Mehmed Selahaddin

Kız Cocukları: Fehime Sultan, Fatma Sultan, Hadice Sultan
__________________________________________________ _________________________________

34- Sultan İkinci Abdülhamid

Babası Sultan Abdülmecid

Annesi Tirimüjgan Kadın Efendi

Dogumu : 21 Eylül 1842

Vefatr 10 şubat 1918

Saltanatı : 1876 - 1909 (33) sene



İkinci Abdülhamid İstanbul'da doğmuşturUzun boylu, buğday benizli, siyah ve sık sakallıydı Kaşlarının üzeri hafifçe çıkıntılı ve gözleri de siyahtıDevrinin en kıymetli alimlerinde, çok iyi bir tahsil yaptı Kuvvetli bir hafıza ve basirete

sahipti Gayet güzel ve düzgün konuşurdu Dehâ derecesinde bir siyasete sahipti Aynı zamanda çok cesur bir padişahtı Spor yapmaktan hoşlanırdı Gayet güzel silah ve kılıç kullanırdı Son derece takva idi Tasavvufa ait geniş bilgisi vardıPadişahlığı zamanında yıkılmak üzere olan devleti ayakta tutacak en iyi tedbir ne ise onları hiç tereddüt etmeden yerine getirdi ve devletin yıkılmasını tam 33 sene geciktirdiDevrinde yapmış olduğu işleri, bazı aydın geçinen tabaka hariç, herkes takdirle karşılıyordu Aleyhine her türlü iftiralar en kötü isnatlar uyduruluyor ve Avrupa devletlerinin himayesinde yaşayan çeyrek aydın bile olamıyanlar gazetelerinde, durmadan bu iftira ve isnatları yazıyorlardı Hiç yılmadan ve bıkmadan,Devlet-i Aliyyeyi 33 sene idare etti Dünya savaşın çıkacağına inanıyor, çıktığında ise Osmanlı Devletini kurtaracak şeyin, ancak denizlerde kuvvetli bir devletin yanında savaşa katılmak olduğunu düşünüyordu Tahttan indirildiğinden hemen sonra bu görüşünün tam zıddı yapılmış koca devlet de tamamen yıkılmıştıPrens Bismark'a göre 100 gram aklın 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı kendisinde, 5 gramı da diğer siyasilerdedirEn büyük talihsizliği devleti en kötü şartlar altında eline almış olmasıdır Tahttan indirildikten sonra zaman ilerledikçe, aleyhinde olup da pişman olmayan hemen hemen kalmamış gibiydi Son derece dindar ve namuslu idi Zevk ve sefaya düşkün değildi Abdestsiz olarak hiç bir devlet işine imza atmadığı meşhurdur 1908 senesinde düzmece bir irtica olayı bahane ederek tahttan indirdiklerinde yüksek bir veli derecesinde olan Büyük Hakan : "Bu Cenabı Hakkın takdiridir" Diyerek elinde muazzam kuvvetler olduğu halde müdahale bile etmeden tahtını terketmiştir Tahttan indirilmesinde birinci derecede Yahudilerin rolü vardı çünki daha o zamanlar Yahudiler Filistin'den toprak istemişler, Sultan Abdülhamid de reddetmiştiSiyasi ve diplomatik hadiselerin en çok olduğu devir şüphesiz Abdülhamid Han devridir Bu büyük padişaha, bütün tarihi hakikatler ortaya çıkmış olmasına rağmen, hala iftira edenlere rastlamak mümkündürTahta çıktığında, amcası Sultan Abdülaziz'in intihar edip etmediğini tesbit etmek için bir mâhkeme kurdurmuş ve kurulan bu mahkemede; Hüseyin Avni, Mithat Paşa ve daha bazılarının öldürttüklerini tesbit ettirmiş, bunun üzerine Mithat Paşa'nın idam edilmesini, Gazi Osman Paşa ve Ahmed Cevdet Paşa gibi büyük dâhiler bile istemiş olmalarına rağmen idam cezasını müebbet hapse çevirmiştir«Yeryüzünün son bağımsız Müslüman Türk Devletinin Hükümdarı İkinci Abdülhamid'e Cuma selamlığında camiden çıkarken atılan bombanın fitilini bir şahıs değil, koca bir ehlisalip cephesi ateşlemişti O gün gaflet içinde bulunan bazı aydınlarımız, bu arada şâir Tevfik Fikret suikastçının şahsında ehlisalip cephesine kaside yozıyorlardı Çocuğu Halük'a verdiği terbiye ile onu ancak papaz yapabilen bir şâirin bu açık ihanet vesikası çok acıdır

Abdülhamid neler yapmıştır :

Polis teşkilâtını geliştirdi · Komiserlik ve başkomiserlik makamlarını ihdas etti ·Savcılık müessesesini kurdu · Ceza ve Ticaret usulü kanunlarını çıkarttı · Askeri dikimevleri, tersaneler, feshaneler kurdurdu ·




İstanbul, İzmir limanlarını tesis etti · Taht'a çıktığı zaman 252 milyon altın borcumuzu taht'ı bıraktığında 30 milyon altına indirdi ·Hereke Halı ve Dokuma, Beykoz Deri, Yıldız Çini, Cibali Tütün, Yedikule İplik ve Havagazı,Kireçburnu Tuğla, Çubuklu Carrı, Istınye Buz Fabrıkalarını işletmeye açtı · Zirai alanda haralar, örnek çiftlikleri tesis ettı; Ziraat, Baytar, Ipek böcekçilik, Halkalı Ziraat, Orman ve Maden, Ticareti Bahriye, Mülkiye Hukuk; Sanayii Nefise, Tıbbiye, Ticaret ve Hendesei Mülkiye, Dârü' I-muallim, Dârülfünian gibi her dereceden okulları açtırdı ki bugün hepsi kullanılmaktadır · Köylerdeki ilkokulların dışında 300 tane ortaokul açtırdı ki bu okullarda yabancı dillere kadar birçok yeni dersler okutuluyordu ·Arkeoıoji, Askeri Müze, Yıldız Müzesi, Yıldız ve Beyazıt Kütüphaneleri yine o devirde açıldı· Gureba Hastanesi, Hamıdiye Etfal Hastanesi, Yıldız Askeri Hastanesi o devirde hizmete girdi Kuduz Müessesesi o devirde açıldı, bugünkü Darülâceze yine o devirde hizmete girdi · Hamidiye çeşmeleri ve Terkos Su Şirketini yine Abdülhamit kurdurdu ve Kırkçeşme ile Halkalı Suları'nın ıslahı yine Abdülhamid'e nasip oldu» Tahttan indirildikten sonra Selânik'e sürülmüş, bir çok işkenceler yapılmış ve Selânik'in düşman işgali altında kalma ihtimali çıkınca İstanbul'a Beylerbeyi Sarayı'nda oturmaya mecbur edilmiştir Büyük Hakan 1918 senesinin 10 Şubat'ında bu sarayda hayata gözlerini yummuş, Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud Türbesine, amcası Sultan Abdülaziz ile dedesi Ikinci Mahmud'un yanına defnedilmiştir Vefatında 75 yaşını 4 ay geçiyordu Cenazesinde en hareketli aleyhtarları bile ağlamışlardır (Allah rahmet eylesin)
Erkek çocukları : Mehmed, Selim, Abdülkadir, Ahmed Nuri, Mehmed Burhaneddin, Abdürrahim, Ahmed Nureddin; Mehmed Âbid, Ahmed

Kız çocukları : Ulviye Sultan, Zekiye Sultan, Naime Sultan, Naile Sultan, Ayşe Sultan,Refia Sultan, Sadiye Sultan
__________________________________________________ __________________________________

35- Sultan Mehmed Reşad

Babası Sultan Abdülmecid

Annesi Gülcemal Kadın Efendi

Doğumu : 2 Kasım 1844

Vefatı 3 Temmuz 1918

Saltanatı : 1909 - 1918 (9) sene



Beşinci Mehmed Reşad İstanbul'da doğduOrta boylu, mavi gözlü ve beyaz tenli idi Şiirle de meşgul oldu Fakirlere ve hastalara çok yardım ederdi Tarih kitaplarını okumaktan zevk alırdı Çok kuvvetli bir hafızaya sahiptiBabası onun tahsiline cok ehemmiyet verdiDaha ziyade şark ilimleri ile meşgul olduSultan Devrinde idareye hiç tesiri olmuyorduDaha ziyade devlet paşaların ellerindeydi Meşrutiyet ilân edilmiş ve Meclis-i Mebusan kararı müessir olarak bulunuyorduBu devirde 1910 senesinde Arnavutluk isyanı bastırıldı 1912'de Balkan Harbi başladı1914'de Almanların safında, Birinci Dünya Savaşına girildi 1915'de Müttefikler hemen bütün taarruzları durdurdu İngilizler ve Fransizlar Çanakkale'de 130000 ölü verdiler1916'da Çanakkale'yi geçemiyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransız kuvvetleri çekildiler1917'de yapdan antlaşma ile Rusya, Kars,Batum ve Ardahan'dan çekildi 1918 senesinin Temmuz ayında Beşinci Mehmed Reşad vefat etti Vefatında 73 yaşını geçiyordu Eyüp Sultan'daki türbesine gömüldü (Allah rahmet eylesin)

Erkek çocuklan : Mehmed Necmeddin,Mehmed Ziyaeddin, Ömer Hilmi
Kız çocugu olmamıştır
__________________________________________________ ___________________________________

36- Sultan Mehmed Vahıduddin

Babasi Sultan Abdülmecid

Annesi Gülistü Kadın Efendi

Dogumu : 2 Subat 1861

Vefatı , 15 Mays 1926

Saltanatı : 1918 - 1922 (4) sene




Mehmed Vahidüddin de İstanbul'da doğmuştur Orta boylu, zayü fakat kuvvetli bir vücudu vardı Kıymetli ulema tarafından iyi bir tahsil yaptırıldıTahta çıktığında Osmanlı Devleti en kötü günlerini yaşıyordu Birinci Dünya Savaşında kendi cephelerimizde gâlip gelmemize rağmen yenik çıkmıştık En ağır şartları ihtiva eden Mondros ve Sevr anlaşmaları yapıldı Devletin tamamen elden çıktığını gören padişahın yüksek seviyede bir gizli toplantı yaparak zamanının kabiliyetli subaylarına, Anadolu'ya geçip milleti istilâcılara karşı ayaklandırıp teslim olmamalarını tavsiye ettigi söylenir Anadolu'da Milli kıyam harekâtı oldu Milli Meclis teşekkül etti Yeni meclis Padişahlığı kaldırarak, Cumhuriyet idaresini kabul etti Zaten İstanbul işgal altında idiPadişahın elinde ne bir kuvvet ve ne de bir selâhiyet vardı Padişahlığın kaldırılması ve Osmanlı Hanedanına yapılan tenkitlerin son hadde varmasıyla İstanbul'dan, dolayısryle Türkiye den ayrıldı 641 senelik Osmanlı Hanedanının son üyesi, son padişahı ve müslümanların yüzüncü halifesinin bu ayrılışında sene 1922 idi Avrupa'nın bir çok yerlerine uğradı Pek çok yerden oturma teklifi aldı Fakat hiç kimsenin gizli gayesine alet olmadı Nihayet İtalya'nın San Remo şehrinde oturmaya karar verdi Vefatına kadar orada kaldı Hayatı maddi sıkıntılar içinde geçti 15 Mayıs 1926 tarihinde vefat ettiCenazesi Türkiye'den istenmediği için Türkiye'ye getirilemedi Borçları bulunduğundan tabutuna haciz kondu Suriye Devlet Başkanı cenazeye sahip çıktı ve tabutu Suriye'ye getirtti Şam'da Sultan Selim Camii avlusuna defnedildi Vefatında 65 yaşında idi Defnedildiği mezarlık 1965 senesinde park haline getirildiŞimdi mezarının da kat'i olarak nerede olduğu belli değildir (Allah rahmet eylesin)Son padişahın şeyhülislamları:

Musa Kazim Efendi, Dağıstanlı Ömer Hulusi Efendi, Hayderi Zâde ibrahim Efendi, Mustafa Sabri Efendi, Dürri Zade Abdullah Efendi, Medeni Mehmed Nuri Efendi Sadrazamları :Talat Paşa, izzet Paşa, Ahmed Tevfık Paşa,Damad Ferid Paşa, Ali Rıza Paşa, Hulusi Salih Paşa ve Tevfik Paşa

Erkek çocukları: Mehmed Ertugrul Efendi

Kız Çocukları: Rukiye Sultan, Sabiha Sultan,Fatma Ulviye Sultan




IIIOsman



IIIMustafa




IAbdülhamid



IIISelim




IVMustafa





Abdülmecit




Abdülaziz



VMurad



IIAbdülhamid



IVMehmed





VMehmed



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda





1299- 1300 Osmanli tarihinin baslamasi
1302 Osman Gazi'nin Koyunhisari Zaferi
1302 III Alaeddin Keykubad'in ölümü
1320 Yunus Emre'nin ölümü
1324 Orhan Gazi'nin tahta geçisi
1326 Bursa'nin fethi
1331 Iznik'in fethi
1331 Ilk Osmanli medresesinin, Iznik'te kurulmasi
1346 Orhan Gazi'nin evliligi ve Bizans ile ittifaki
1354 Gelibolu'nun fethi
1362 Orhan Gazi'nin vefati ve I Murat'in tahta çikisi
1366 Gelibolu'nun elden çikis
1371 Çirmen Zaferi
1376 Bulgar Kralligi'nin Osmanli hakimiyetini kabulü
1377 Gelibolu'nun Osmanlilar'a iadesi
1385 - 1386 Nis ve Sofya'nin alinisi
1389 I Kosova Zaferi
1389 I Murat'in sehadeti, Yildirim Bayezid'in tahta cikisi
1390 Karaman Seferi, Konya'nin muhasarasi
1390 Gelibolu tersanesi'nin insasi
1396 Nigbolu Zaferi
1397 - 1398 Akçay Zaferi ve Karaman'in Osmanli hakimiyetini kabulü
1398 Karadeniz beyliklerinin ilhaki
1400 Bursa'da I Bayezid tarafindan Ulu Cami'nin yaptirilmasi; Ilk Osmanli Darü's-sifa'sinin Yildirim Bayezid tarafindan insa edilmesi
1402 Ankara bozgunu ve Yildirim Bayezid'in esareti
1411 Çelebi Mehmed'in tahta çikisi
1413 I Mehmed'in duruma hakim olup devleti yeniden kurusu
1416 Osmanli-Venedik Deniz Muharebesi ve Sulhü, Seyh Bedreddin isyani
1416 Macar Seferi
1417 Avlonya'nin fethi
1418 - 1420 Samsun bölgesinin zapti
1421 Çelebi Mehmed'in ölümü ve II Murad'in cülusu
1425 Molla Fenari'nin ilk Seyhülislam olarak tayini
1425 - 1426 Teke Beyligi'nin intikali
1427 - 1428 Germiyan Beyligi'nin intikali
1429 Seyh Hamdullah'in Amasya'da dogusu
1430 Selanik'in fethi
1432 Fatih Sultan Mehmed'in dogumu
1434 Edirne'de II Murad tarafindan Muradiye Camii'nin yaptirilmasi
1439 Semendire'nin alinisi
1440 Basarisiz Belgrad kusatmasi
1444 Segedin Sulhü
1444 II Murat'in tahttan çekilisi, II Mehmed'in cülusu ve Varna zaferi
1445 II Mehmed'in tahttan çekilisi ve II Murad'in ikinci defa cülusu
1447 Edirne'de II Murad tarafindan Üç Serefeli Camii'nin yaptirilmasi
1448 II Kosova Zaferi
1451 II Murad'in ölümü ve II Mehmed'in ikinci defa cülusu
1453 Istanbul'un fethi
1453 Ayasofya'nin camiye çevrilmesi
1458 - 1460 Mora'nin ele geçirilisi
1461 Trabzon Rum Imparatorlugu'nun sonu
1463 Osmanli-Venedik Savasi'nin baslamasi
1466 II Mehmed'in Arnavut seferi
1468 Karamanogullari'nin sonu
1468 II Mehmed tarafindan Istanbul'da Topkapi Sarayi'nin tesisi
1470 Egriboz'un alinisi
1472 Topkapi Sarayinin insasi
1473 Otlukbeli Zaferi : Osmanli Akkoyunlu mücadelesi
1475 Kirim'in Osmanli tabiiyetine girisi
1481 II Mehmed'in vefati ve II Bayezid'in tahta çikisi
1484 Kili ve Akkirman'in fethi
1484 - 1488 Edirne'de Hayreddin'in II Bayezid'in Külliyesi'ni insasi
1485 Osmanli-Memlük mücadelesinin baslamasi
1488 Sultan II Bayezid tarafindan Edirne'de Bayezid Darü's-sifasi'nin yapimi
1491 Osmanli-Memlük Barisi
1492 Ispanya'dan çikarilan Yahudiler'in de Osmanli Devleti'nin himayesine girmesi
1495 Macarlarla mütareke, Cem Sultan'in ölümü, Sehzade Süleyman'in dogumu
1499 Venedik Harbi
1499 Inebahti'nin alinisi
1499 Preveze baskini
1600 Sikke tashihi
1601 Kanije Zaferi
1603 Osmani-Iran Savasi'nin baslamasi
1603 III Mehmed'in vefati, I Ahmed'in cülusu
1612 Osmanli-Iran Antlasmasi
1615 Iran Savasi'nin yeniden baslamasi
1617 I Mustafa'nin cülusu
1617 Istanbul'da Mehmed Aga tarafindan Sultan Ahmed Camii'nin insasi
1618 I Mustafa'nin hal'I ve II Osman'in cülusu
1621 II Osman'in Lehistan seferine çikisi (Hotin seferi)
1622 II Osman'in katli ve I Mustafa'nin yeniden tahta çikisi
1623 I Mustafa'nin tahttan indirilip IV Murad'in cülusu
1634 Ilk Seyhülislam katli (Ahizade Hüseyin Efendi)
1635 IV Murad'in Revan seferine çikisi
1638 Bagdat Seferi ve Bagdat'in alinisi
1639 Osmanli-Iran sulhü : Kasrisirin Antlasmasi
1640 IV Murad'in ölümü, Ibrahim'in tahta çikisi, sikke tashihi
1642 Hafiz Osman'in Istanbul'da dogusu
1645 Girit seferinin açilisi, Hanya'nin alinisi
1648 Kandiye kusatmasi
1650 Osmanli musikisi eserlerinin ilk notali tesbiti (Ali Ufki'nin eseri)
1656 Çanakkale Bogazi'nin Venedik ablukasi altina alinmasi
1656 KöGoogle Page Rankingülüler devrinin baslamasi
1660 Varad Kalesi'nin alinisi
1663 Uyvar seferi, Uyvar'in fethi
1664 St Gotthard bozgunu ve Vasvar Antlasmasi
1669 Kandiye'nin alinisi, Girit'in tamamiyla Osmanli hakimiyetine girisi
1672 Lehistan seferi, Kamaniçe'nin alinisi
1672 Bucas Antlasmasi
1676 Osmanli-Lehistan sulhü : Zorawna Antlasmasi
1682 Osmanli-Rus Antlasmasi
1682 Seyahatname'nin yazari Evliya Çelebi'nin ölümü
1683 II Viyana kusatmasi ve büyük bozgun
1685 Saraydaki altin ve gümüsten sikke basimi
1687 IV Mehmed'in tahttan indirilmesi, II Süleyman'in cülusu
1687 Egri kalesinin düsüsü
1688 Belgrad'in elden çikisi
1690 Kanije kalesinin düsüsü
1690 Belgrad'in geri alinisi
1691 II Ahmed'in tahta çikisi
1695 II Ahmed'in ölümü
1695 II Mustafa'nin cülusu, Malikane sisteminin uygulanmaya baslanmasi
1699 Karlofça Antlasmasinin imzalanmasi
1700 Ruslar'la Istanbul Antlasmasi'nin imzalanmasi
1702 Müneccimbasi Ahmed Dede b Lütfullah'in ölümü
1703 III Ahmed'in tahta çikisi
1703 "Tugrali" altin paranin piyasaya çikarilmasi
1711 Prut Zaferi ve Barisi
1711 Ridvan b Abdullah el-Razzaz el-Feleke'nin ölümü
1715 Venedik'e savas açilmasi ve Mora Seferi
1716 Osmanli-Avusturya Savasi, Varadin bozgunu, Temasvar'in elden çikisi
1718 Pasarofça Antlasmasi
1720 Istanbul'da devlet tarafindan bir ipekli imalathanesinin kurulmasi
1720 III Ahmed için tasvirleri Levni tarafindan yapilan Surname-i Vehbi
1721 Çelebi Mehmed Efendi'nin sefaret vazifesiyle Fransa'ya gidisi
1723 Iran seferinin üç cepheli olarak açilisi
1724 - 1725 Azerbaycan harekati, Tebriz ve Cence'nin alinisi
1726 Ibrahim Müteferikka tarafindan ilk Türk matbaasinin kurulusu
1730 Yanyali Mehmed Esad b Ali b Osman'in ölümü
1732 Osmanli-Iran barisi
1736 Osmanli-Avusturya-Rus Savaslari
1736 Abdullah b Ebi Bekr b Süleyman el-Marasi'nin ölümü
1739 Belgrad Antlasmasi
1742 Ömer Sifai'nin ölümü
1743 Osmanli-Iran Savasi'nin yeniden hizlanmasi
1746 Osmanli-Iran barisi
1748 - 1755 Istanbul'da I Mahmud ve III Osman tarafindan Nuruosmaniye Camii'nin insa ettirilmesi
1754 I Mahmud'un ölümü, III Osman'in cülusu
1757 III Osman'in ölümü, III Mustafa'nin cülusu
1758 Mustafa Rakim'in Ünye'de dogusu
1768 Osmanli-Rus Savasi'nin baslamasi
1771 Kirim'in isgali
1774 Sür'at Topçulari Ocagi'nin kurulmasi
1783 Rusya'nin Kirim'i ilhaki
8 Ocak 1784 Osmanli Devleti'nin Rusya'nin Kirim'i ilhakini bir "sened" ile resmen tanimasi
17 Agustos 1787 Osmanli-Rus Savasi'nin ilani
1789 Özi Kalesi'nin Ruslar tarafindan zapti
1789 I Abdülhamid'in ölümü ve III Selim'in tahta çikmasi
11 Temmuz 1789 Osmanli-Isveç ittifaki
1790 Osmanli-Prusya ittifaki
1790 Yergögü Mütarekesi
1791 Avusturya ve Osmanli Devleti arasindaki son savasin bitirilmesi Zistovi Antlasmasi
1791 Rus Savasi'nin sonu Kalas Mütarekesi
1792 Nizam-i Cedid hareketinin baslamasi
10 Ocak 1792 Kirim'in Rusya'ya birakilmasi, Yas Antlasmasi
1793 Nizam-i Cedid Ordusu'nun Kurulusu, Zahire Nezareti'nin kurulmasi
1795 Lehistan'in Avrupa haritasindan silinmesi
1797 Paris, Viyana ve Berlin'de daimi elçilikler ihdasi
1797 Venedik Devleti'nin ortadan kaldirilmasi
1798 Fransa'ya karsi Osmanli-Rus ittifaki, ve Fransa'ya savas ilani
1799 Napolyon'un Akka'da Cezzar Ahmed Pasa tarafindan maglup edilmesi
1799 Napolyon'un Fransa'ya dönmesi, Misir'in isgalinin devami
1800 Rus ve Osmanli kuvvetlerinin Yedi Ada Cumhuriyeti'ni kurmalari
1801 Misir'in tahliyesine dair mütareke
1802 Fransiz ve Ingiliz gemilerinin kendi bayraklari altinda Karadeniz'e çikmalarina müsaade edilmesi
1802 Paris Antlasmasi Fransa ile baris
1804 Sirp isyanlarinin baslamasi
1805 Osmanli Devleti'nin Napolyon'un "Imparator" unvanini tanimasi
1805 Beykoz Çuka ve Kagit Fabrikasi'nin faaliyete geçmesi
1805 Mehmed Ali Pasa'nin Misir'a vali olarak tayini
1806 Nizam-i Cedid'in basarisizligi ve gerilemesi Ikinci Edirne Vak'asi
1806 Osmanli-Rus Savasi
1806 Memleketeyn 'in Rusya tarafindan isgal edilmesi
1807 Ingiltere'nin Rusya'nin yaninda Osmanli savasina istiraki ve Ingiliz filosunun Istanbul önlerine gelmesi, Ingiliz filosunun Iskenderiye'ye saldirmasi ve Mehmed Ali tarafindan maglup edilmesi
1807 Nizam-i Cedid'e karsi ayaklanma, III Selim'in tahttan indirilmesi ve Nizam-i Cedid'in ilgasi
1807 - 1808 IV Mustafa devri Siyasi istikrarsizliklar ve darbeler
1808 Alemdar Mustafa Pasa'nin müdahalesi, IV Mustafa'nin tahttan indirilmesi, III Selim'in katli, II Mahmud'un tahta çikmasi
1808 Yeniçeri Ayaklanmasi : Alemdarin Sonu
1809 Ingiltere ile süren savasin sonu : Kal'a-i Sultaniyye Antlasmasi
1812 Vehhabi ayaklanmasinin Mehmed Ali Pasa tarafindan bastirilmasi
1812 Rus Savasi'nin sonu : Bükres Antlasmasi, Sirbistan'a özerklik verilmesi
1821 Eflak ve Mora'da Rum isyanlarinin baslamasi
1824 Rum ayaklanmasini bastirmak üzere Misir kuvvetlerinin çagrilmasi
1826 Yeniçeri Ocagi'nin ortadan kaldirilmasi, Asakir-i Mansure-i Muhammediyye'nin kurulmasi
1826 Rusya ile Akkerman Antlasmasi'nin akdi
1827 Osmanlilar'in Ingiliz yapisi ilk buharli gemiye sahip olmalari
1827 Navarin saldirisi : Osmanli-Misir donanmasinin yakilmasi
1828 Rusya'nin savas ilan etmesi
1829 Edirne Barisi : Yunanistan'in bagimsizligi
1830 - 1831 Nüfus sayimlari
1830 Fransizlar'in Cezayir'e saldirmalari ve ele geçirmeleri
1832 Misir Valisi Mehmed Ali Pasa'nin isyani
1832 Misir kuvvetlerinin Konya'da Osmanli ordusunu yenmeleri
1833 Mehmed Ali Pasaya karsi Osmanli-Rus ittifaki : Hünkar Iskelesi Antlasmasi, Bogazlar'in diger devletlere kapatilmasi
1837 Osmanli yapimi "Eser-i Hayr" adli buharli geminin denize indirilmesi
1839 Mehmed Ali ile savasin tekrar baslamasi, Osmanli kuvvetlerinin Nizip maglubiyeti
1839 II Mahmud'un vefati üzerine Abdülmecid'in tahta çikmasi, Osmanli donanmasinin Mehmed Ali'ye teslimi
1839 Tanzimat Fermani'nin ilani
21 Aralik 1840 Namik Kemal'in dogumu
1841 Londra Bogazlar Mukavelenamesi
1845 Izmir'de su kuvvetiyle çalisan kagit fabrikasinin kurulmasi
1845 Sultan Abdülmecid'in Meclis-i Vala'yi ziyareti
1847 Telgrafin Beylerbeyi Sarayi'nda denenmesi
1848 Osmanli yapimi ilk demir vapurun denize indirilmesi
1851 Ceza Kanunname-i Hümayunu'nun kabulü
1853 Istanbul'da I Abdülmecid tarafindan Dolmabahçe Sarayi'nin insa ettirilmesi
1855 Istanbul'da Sehremanetinin kurulmasi (modern belediye idarelerinin baslangici)
1855 Osmanli Imparatorlugu'nda telgrafin hizmete girmesi
1856 Bank-i Osmani'nin kurulmasi
1856 Paris Baris Antlasmasi , Rusya'nin bozguna ugramasi
1858 Arazi Kanunnamesi'nin kabulü
1861 Abdülmecid'in vefati ve Abdülaziz'in tahta çikmasi
1862 Altinin degerinin 100 kurus olarak tesbiti
1863 Abdülaziz'in Misir'a seyahati
1864 Iyonya adalarinin (Yedi Ada Cumhuriyeti'ni olusturan adalar) Ingiltere tarafindan Yunanistan'a verilmesi
1865 Istanbul Birinci Sehir Postasi'nin kurulusu
1866 Ahmed Süreyya Emin Bey'in modelini hazirladigi seri atesli topla Osmanlilar'in topçulukta hamle yapmasi
1867 Sirbistan'daki son Osmanli askeri temsiliyetinin ortadan kaldirilmasi, Sirp kalelerinin tahliyesi
1867 Sultan Abdülaziz'in Avrupa seyahati
1869 Süveys Kanali'nin açilmasi
1870 Karadeniz'in tekrar silahlandirilmasi ve Rusya'nin Paris Antlasmasi'nin hükümlerini tanimamasi
1873 Mehmed Akif'in dogumu; Türkçe ilk modern tip lugati olan Lügat-i Tibbiye'nin nesredilmesi; Sava Pasa'nin yeni bir Darü'l-Fünun kurmakla görevlendirilmesi; Darü'l-Fünun-i Osmani'nin kapanmasi
1875 Bosna-Hersek isyanlari
1876 Karadag'in Osmanli Devleti'ne savas ilani
1876 Abdülaziz'in tahttan indirilmesi, V Murad'in tahta çikmasi, hal'i ve Abdülhamid'in cülusu
1876 Mesrutiyet'in ilani
1876 Ziya Gökalp'in dogumu
1878 Ayastefanos ve Berlin Antlasmalari imzalanmasi
1878 Sirbistan, Karadag ve Romanya'nin müstakil birer devlet olmalari
1878 Kibris'in Ingiltere tarafindan ele geçirilmesi
1880 Vergi reformu, Ziya Pasa'nin ölümü
1881 Mustafa Kemal'in Dogumu
1884 Yahya Kemal'in dogumu
1888 Namik Kemal'in ölümü
1897 Yunan kuvvetlerinin Girit'e çikmasi, Yunan çetelerinin Rumeli'deki Osmanli sinirlarina saldirmalari ve Osmanli-Yunan Savasi ve Osmanli zaferi
1905 Ermeniler'in II Abdülhamid'e bombali saldiri tertiplemeleri
1908 II Mesrutiyet'in ilani
1909 II Abdülhamid'in tahttan indirilmesi, V Mehmed Resad'in tahta çikarilmasi
1911 - 1912 Osmanli Italyan Savasi
1912 - 1913 Balkan devletlerinin Osmanli-Italyan Savasi'ndan istifade etmek istemeleri : Balkan Savasi
1912 Italyanlar'in Rodos, Oniki Ada ve Çanakkale Bogazi'na tecavüzleri
1912 I Balkan Savasi
1913 I Balkan Savasi'nin sona ermesi
1914 Osmanli Devleti ile Almanya arasinda ittifak antlasmasinin imzalanmasi, Almanya'nin Fransa'ya, Ingiltere'nin Almanya'ya savas ilani : I Cihan Savasi'nin baslamasi, Alman savas gemilerinin (Yavuz ve Midilli) Bogazlardan geçmelerine izin verilmesi
1914 Enver Pasa kumandasindaki Osmanli kuvvetlerinin Sarikamis felaketi
1919 Mustafa Kemal Pasa'nin Istanbul Hükümeti tarafindan Anadolu'ya gönderilmesi
1920 Istanbul Hükümeti'nin Sevr Antlasmasi'ni imzalanmasi
1922 Sultan Vahdeddin'in yurtdisina çikmasi, Abdülmecid Efendi'nin halife olarak seçilmesi
1923 Lozan Baris Antlasmasi
1923 Ankara'nin bassehir olarak kabulü
29 Ekim 1923 Cumhuriyet'in ilani
3 Mart 1924 Hilafetin ilgasi ve Osmanli hanedan mensuplarinin yurtdisina çikartilmalari


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda

Eski 08-16-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişah / Osmanli İmparatorluğu Ve 36 Padişahi Hakkinda





Osmanlı Ordusu

Osmanlı ordusu, Anadolu Türkleri’nin yanısıra Arap, Ermeni, Kürt ve Suriyeli azınlıklardan oluşuyordu Bu ordu, Balkan savaşında çok kötü savaşmış ve büyük bir hezimete uğramıştı Şiddetle yeniden organize olmaya ve reforma ihtiyacı vardı Bu nedenle, 1913’teki Jön Türk hükümeti, 1800’ün ortalarından beri uygulanan anlaşma çerçevesinde Almanya’dan askeri islah heyeti talep etti Alman genelkurmayı da, bu iş için tanınmış generallerinden Liman von Sanders’i görevlendirerek Türkiye’ye gönderdi

Savaşın başladığı günlerde, Osmanlı ordusu 36 tümenden oluşan 3 orduluk bir güçtü Ordu sayısı, seferberlik ilanından sonra arttırıldı ama, ordu mevcudundaki artış çok fazla olmadı, kapasite 43 tümenin üzerine çıkarılamadı

Ordunun başkomutanı, aynı zamanda Padişah ve Müslümanlar’ın Halifesi olan Sultan V Mehmet’ti Enver Paşa da, hem Başkomutan Vekili, hem de Padişah Damadı olarak tüm kontrolü elinde tutuyordu Kurmay Başkanı ise bir Alman subayı olan Bronsart von Schellendorf’tu (Bronsart Paşa)… Enver Paşa, ordu üzerindeki bu gücü eline geçirir geçirmez yaklaşık 1000 kadar üst rütbeli subayı emekliye sevketmiş ve çok hızlı ve hak etmeden rütbe alarak çok yükselmiş bazı subayların da rütbelerini indirmişti

Bu ordu, gerek eğitim, gerekse donanım açısından bir felaket durumdaydı Çoğu alaydan yetişme, günün askeri teknolojisinden habersiz, okuma-yazma bile bilmeyen yaşlı üst rütbeli subayların emrinde, kimi aylar maaşlarını bile alamadan görev yapan, geçim derdine düşmüş küçük rütbelilerin yönettiği askerler, yaklaşık 4 yıldır cepheden cepheye sürünüyordu Giyim-kuşam, teçhizat ve askeri malzeme çok eksikti Kimi bölüklerde 20 ayrı marka tüfek bulunuyor, kimi tüfekler de hiç çalışmıyordu Cephane olmadığı gibi, ülkede cephane üretecek fabrika da yoktu Cephane, o güne kadar hep yabancı ülkelerden alınmıştı ve 1914 yılının sonbaharından itibaren de bu ülkelerle savaş hali mevcuttu Küçük silahlar için ilk cephane fabrikası, Liman von Sanders’in girişimleri ve Alman yardımıyla 1915 başlarında İstanbul’da kurulmuştu

Osmanlı ordusu, savaşın ilk yıllarında özellikle Gelibolu’da ve Kafkaslar’da cephane açısından büyük sıkıntılar çekti Alman müttefiklerin cephane yardımı da ancak savaşın 2 yılında mümkün olabildi Bu ordu, cephanenin yanı sıra iaşe zorluğu da çekmekteydi Askerin yiyeceği çok zor temin ediliyor, kimi zaman sıcak bir yemek bile yiyemiyordu Sıcak ülkelerde savaşan birlikler kuzeye gönderildiklerinde, giysi takviyesi yapılamıyordu Sarıkamış’ta yazlık elbiseyle eksi 40 derece soğukta aç-bilaç savaşa sürülen 90000 kişilik 3 Ordu’nun yüzde 80’i donarak ölmüştü

Savaş sırasında düzgün kayıtlar tutulamadığından, Osmanlı ordusunun kayıplarının net miktarı hiç öğrenilemedi; şehit sayısının 470000 ile 530000 arasında, yaralıların 750000, diğer nedenlerle ölümlerin de 100000 civarında olduğu iddia edildi







Alman Ordusu

Alman ordusu, 1914’te dünyanın en güçlü, en etkili ordusu olarak tanınıyordu Kısa bir dönem mecburi askerlikten sonra uzun süreli ihtiyat görevi yapan erkeklerden oluşuyordu Çok sayıda deneyimli üst rütbeli subayların eğittiği bu ordu, disiplini ve işleyişiyle de dikkatleri çekiyordu

Planlama ve operasyonun bir kurmay heyeti tarafından yapıldığı bu ordunun resmi komutanı Kaiser II Wilhelm’di ama, savaş alanlarındaki yönetim, Kaiser’in kurmay başkanı Helmuth von Moltke’deydi Daha sonraki yıllarda onun yerine Erich vo Falkenhayn (1914-1916), sonra da Paul von Hindenburg (1916-1918) geçti

Alman ordusu, 1914’te 700000 kişilik 25 kolordudan oluşuyordu Bu kolordular sekiz ordu komutanlığına, daha ileriki yıllarda da on ordu komutanlığına bölünmüştü Her iki tümen, bir süvari alayı ve destek birlikleriyle güçlendiriliyordu

Savaşın ilk haftasında Alman ordusuna, ihtiyatlardan 4 milyona yakın asker çağrıldı Ağustos 1916’da, batı cephesinde 3 milyona, doğu cephesinde ise 2 milyona yakın asker savaşıyordu

Kasım 1918’de savaş sona erdiğinde, Alman ordusunun 1,75’i ölü, 5 milyon kaybı vardı… Savaş sonunda yapılan Versailles Antlaşması’nda, Alman ordusunun mevcudu 100000 askerle sınırlandı







Avustralya ve Yeni Zelanda orduları

(AIF + NZEF=ANZAC)

Avustralya, yüzyılın başında, Britanya İmparatorluğu’nun kendi kendini idare eden dominyonlarından biriydi Parlamento üyeleri seçmenlerce seçiliyor, federal hükümet bir İngiliz Genel Vali tarafından atanıyordu Aynı yıllarda kıtanın nüfusu, genellikle sahillerde toplanan 5 milyon kişi kadardı Kıta içlerinde yaşayan 200 bin kadar da Avustralya yerlisi (Aborigine) vardı

Avustralya ordusu 1901’de kuruldu Başta küçük bir güçtü ama, kısa zamanda gönüllülerden oluşan düzenli bir ordu haline geldi 1914’te sayısı 45000’e ulaşmış olan bu ordu, kanunla silahlı eğitim altına alınmış yetişkin erkeklerden oluşuyordu

Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde Avustralya hükümeti, Britanya’ya 20000 kişilik bir güç göndermeyi taahhüt etmişti Sadece ülkeyi savunma amacıyla kurulmuş olan düzenli ordudan ayrılan bu güce de Avustralya Kraliyet Güçleri (AIF) adı verildi



Yeni Zelanda’da ise her erkek, 12 yaşından itibaren askeri eğitim alıyordu 1911’de ülke, 25000 kişilik bir milis gücüne sahipti Ağustos 1914’te, Yeni Zelanda Seferi Kuvvetleri (NZEF) adıyla oluşturulan güce katılanlar, bu milis gücünden gönüllü olarak gelenlerdi… NZEF, General Alexandre Godley komutası altında AIF’e katıldı

İlk AIF ve NZEF birliklerini taşıyan gemi, Avustralya’yı 7 Kasım 1914’te terk etti Bu birlikler, İngiliz silahlarıyla eğitim yapmaları için Mısır’a indirildiler Orada, bir araya getirilen Avustralya ve Yeni Zelanda kolorduları, o günden itibaren Avustralya ve Y Zelanda Kolordusu (ANZAC) olarak adlandırıldılar Bir kısmı Süveyş Kanalı’nın korumasına ayrılan bu kolordunun geri kalan kısmı, General William Birdwood komutasında Gelibolu harekatına gönderildi

ANZAC birlikleri, 25 Nisan 1915’teki çıkartmadan Gelibolu’dan tahliye edildikleri 1916’nın Ocak ayına kadar, üçte biri ölü olmak üzere 33600 kayıp verdiler…







İngiliz ordusu

20 yüzyılın başında İngiliz ordusu, gönüllü ve düzenli askerlerden oluşan küçük bir güçtü Boer Savaşı’ndan sonra İngiliz Savaş Bakanı Richard Haldane, yabancı bir ülkede savaş ihtimaline karşı Britanya Seferi Kuvvetleri’ni (BEF) oluşturdu Ağustos 1914’te, 250000 askerden oluşan İngiliz ordusunun 120000’i, bu Seferi Kuvvetler’e aitti Britanya, Avustralya, Y Zelanda ve Kanada gibi sömürgeler dışında dünyanın hemen her yerindeki İngiliz topraklarında asker bulunduruyordu

Savaş ilanı sırasında Savaş Bakanlığı’na Lord Kitchener atanmış; o da hızla askere alma işlemini başlatmıştı İlk günlerde, günde ortalama 33000 kişi asker olmak için başvuruyordu Bu da orduda ciddi bir soruna neden oldu; ilgililer, bu askerlere ne üniforma, ne silah, ne de cephane yetiştirebiliyordu 1916 başında, Britanya ordusuna 2,6 milyon kişi yazılmıştı ama yöneticiler daha fazla asker gerektiğini düşünüyorlardı

Savaş boyunca bu ordunun 1,6 milyon askeri yaralanmış, 665000’i ölmüş, 150000 kadarı da kayıp ya da ölü olarak kayıtlara geçmişti







Britanya Seferi Kuvvetleri (BEF)
Savaşın ilanında, Sir John French komutasında 4 piyade tümeni Belçika’ya gönderilmesine karar verildi Ekim 1914’te BEF, 7 piyade ve üç süvari tümeniyle Fransa ve Belçika’da savaşıyordu

Aralıkta BEF, birinci ve ikinci olmak üzere iki orduya ayrıldı 3 Ordu Temmuz 1915’te, 4 Ordu da Mart 1916’da kuruldu Sir John French, Aralık 1915’e kadar BEF’in komutanıydı Bu tarihte yerini Sir Douglas Haig’e bıraktı…







Newfoundland Ordusu

Newfoundland Meclisi, 1914 Ağustosu’nda İttifak güçlerine katılmaya karar verdi ve 250000 kişilik nüfusundan 6500 kişiyi savaşa gönderdi Newfoundland Alayı olarak tanınan bu birlik, gerek Gelibolu’da, gerekse batı cephesinde 2000 kişi kaybetti







Fransız Ordusu (AEF)

1914 Ocak ayında Fransız ordusu 777000 Fransız ve 46000 koloni askerinin oluşturduğu 47 tümenlik bir güçtü 21 bölgesel kolordu biçiminde teşkilatlanmış; süvari ve topçu birlikleriyle donatılmış bu gücün büyük bölümü da anavatanda, özellikle doğu sınırında yerleşikti

Almanya’yla savaş korkusu, Fransa’ya seferberlik ilan ettirmiş ve bu yolla yaklaşık 3 milyon kişiyi askere aldırmıştı Savaşın ilk günlerinde batı cephesindeki ağır kayıpları, seferberlik yaş sınırını da 45’e kadar yükseltmişti

Fransız ordusunun yapısı ve dengesi savaş boyunca değişti Örneğin; 1918’de batı cephesindeki Fransız ordusunun yüzde 40’ı topçuydu Makineli tüfek kullanımının artması, zırhlı araç ve tank kullanımı, piyade sayısını azalttı 1915 Haziranı’nda 1,5 milyon olan piyade gücü de, 1918’de 850000’e inmişti

Savaş sonunda Fransa’nın zayiatı, 8,3 milyon askerin (500000’i koloni birliği) yarısıydı Ölü sayısı ise 1,5 milyondu









Hint Ordusu

Hint Ordusu, Lord Kitchener tarafından, ordu komutanı olduğu 1902-1909 yılları arasında, 10 tümene aynılmış 155000 kişi ile 80000 kişilik iç güvenlik güçlerinden oluşturulmuştu Piyade ve süvarinin dörtte biri, topçunun da tamamı İngiliz kökenlilerden oluşuyordu Savaşın başında Avrupa’daki batı cephesine ilk olarak 70000 kişi gönderildi Hintli askerler, Mezopotamya, Gelibolu, Filistin, Mısır ve Doğu Afrika’da da savaştılar







Yunan Ordusu

Barış zamanında Yunan ordusu 32000 kişiydi Balkan Savaşı’nda bu sayı 210000’e çıkarılmıştı Üst rütbeli subaylar kraliyet taraftarıydı ve İngiltere’den çok Almanya taraftarı olan Kral I Konstantin’i destekliyordu Dünya Savaşı’nın başında Yunan Başbakanı olan Venizelos, Britanya, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu askeri topluluğa bir askeri güçle katılmaktan yanaydı Onun Çanakkale harekatına katılma konusundaki isteği, Kral Konstantin tarafından reddedildi ve istifası istendi Yapılan seçimlerde yeniden seçilen Venizelos, Mart 1915’te seferberlik ilan ederek 150000 kişilik bir güç oluşturdu ve bu gücün büyük kısmını Sırbistan sınırına yığdı Ancak, İtilaf güçlerinin Selanik’e yerleşmesine izin vermesi nedeniyle Kral Konstantin tarafından tekrar kovuldu

Girit’e kaçan ve orada bir devrim hükümeti kuran Venizelos, Selanik’teki İtilaf güçlerinin desteğiyle Atina üzerine yürümeyi planladı 1917’nin Haziranı’nda Konstantin’in tahttan uzaklaştırılması üzerine tekrar güçlenince, İttifak güçlerine karşı savaş ilan etti Girit’te

oluşturduğu 60000 kişilik ordu, yeni ordunun çekirdeğini oluşturdu








Avusturya-Macaristan Ordusu

Avusturya ve Macaristan, kendi ordularını koruyorlardı 1914’te Avusturya’nın 40000, Macaristan’ın ise 30000 askeri vardı Ayrıca, ülkenin her yanından katılanların oluşturduğu kraliyet ve imparatorluk ordusu da vardı Doğrudan İmparator Franz Josef’e bağlı olan bu ordunun mevcudu da 350000 kişiydi

Ordu komutanı, resmi olarak 84 yaşındaki İmparator Franz Josef’ti ama, gerçek yönetim genel kurmay başkanı Kont Franz Conrad’daydı Conrad, saldırgan bir dış politika izliyordu ve Avusturya-Macaristan’ın İtalya ve Sırbistan gibi ülkelerle olan sorunlarının askeri yöntemlerle çözülmesini destekliyordu

Savaş başladığında 2,5 milyon insanı seferber eden Avusturya-Macaristan, bu sayıyı kısa zamanda arttırmak için ülkenin her yanına 15 farklı dilde yazılmış ilanlar astı

İmparatorluk ordusu ile Kraliyet ordusu arasındaki dil sorunu büyüktü… Subayların yüzde 80’i Almanca konuşuyordu Geri kalan kısım, özellikle de küçük rütbeli subaylar arasında çok farklı diller ve lehçeler konuşuluyordu

Savaşın ilk yılında Avusturya-Macaristan ordusu gücünün yüzde 40’ıını kaybetti Özellikle de deneyimli subaylarını… 500000’den fazla asker esir düştü, ordunun morali çok zayıfladı, buna ulusal bir tepki belirdi

Franz Josef 21 Kasım 1916’da ölmesi üzerine yerine geçen I Karl, Kont Franz Conrad’ın tersine daha uzlaşmacı bir insandı Ordunun kontrolunu da kendi ellerine almak istiyordu 1917 Martı’nda Conrad’ın yerine Arz von Straussenberg’i getirdi Ancak, Straussenberg de pek başarılı olamadı Özellikle Vittorio Veneto yenilgisinden sonra ülkede tepkiler arttı; imparatorluk ve kraliyet orduları da bozulmaya başladı Bunun üzerine Karl, 3 Kasım 1918’de barış imzaları ve 8 gün sonra da tahtını terk etti

Resmi kayıtlar, Avusturya-Macaristan ordusu askerlerinin 1,5 milyonunun öldüğünü, 1,2 milyonunun esir edildiğini ve yaklaşık 2 milyonunun da yaralandığını gösteriyor







Kanada Seferi kuvvetleri (CEF)

1914’te Kanada, özellikle liman bölgelerini korumak amacıyla 3000 kişilik bir düzenli ordu bulunduruyordu Bu ordu, yerel gönüllü milis güçlerinden oluşuyordu Savaş çıkma olasılığına karşı, Kanada hükümeti, 1914 yazında Kanada Seferi Kuvvetleri’ne (CEF) asker toplama kararı aldı

Ekim 1914’te 30000 Kanada askeri İngiltere’ye eğitime geldi Korgeneral William Anderson komutanlığındaki 1 Kanada Tümeni Şubat 1915’te batı cephesine ayak bastı ve doğrudan Ypres savaşına girdi Bu askerlerin bir kısmı İngilizler’le birlikte Gelibolu’ya da geldi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.