Birkaç Hikaye ... |
08-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Birkaç Hikaye ...SEN KİM, BU EVİ YAPMAK KİM Zaman zaman tebdil-i kıyafet yaparak halkın arasına karışan Sultan II Mahmud’un yolu, bir gün bir köye düşer Burada tatlı dilli bir ihtiyara rastlar Bununla ahbaplığı epeyce ilerlettik ten sonra adama, İstanbul’a gelirse “Mahmud Ağa” diyerek kendisini aramasını ister Gel zaman git zaman adam İstanbul’a gelir ve “Mahmud Ağa” isimli ahbabını ararken, saray adam ları tarafından fark edilerek alınır ve padişahın huzuruna götürülür Birlikte yemek yerlerken, gözleri büyük bir şaşkınlıkla sarayı incelemektedir Padişaha: —Bu evi sen mi yaptın, yoksa babandan mı kaldı Mahmud Ağa! Diye sorar Padişah: —Babamdan kaldı Der Bunun üzerine adam: —Boşuna sordum Sen kim, bu evi yapmak kim! Der ÇAPANOĞLU GİBİ ARKAN VAR Sultan II Mahmud devrinde hâkimiyetlerine son verilen Anadolu’nun meşhur derebeyi sülalelerinden biri de Yozgat’taki Çapanoğullarıydı Bunlardan Çapanoğlu Süleyman Bey, diğer derebeylerin aksine merhametli ve zayıfları koruyan bir beydi Bir gün, zayıflıktan iskeleti çıkmış bir eşek, Çapanoğlu konağının önünde mecalsiz bir halde dolaşırken, açlıktan konak kapısının ipini kemirmeğe başlar İp sallanınca ucundaki çıngırak da çalar Kapıda biri var zannederek kapıyı açan uşaklar, eşeğin bu haline acır ve bunda bir iş var diyerek Çapanoğlu’na haber verirler Hayvancağızı gören Süleyman Bey, eşeğin sahibini buldurur ve adama okkalı bir sopa attırdıktan sonra:-Bu hayvana günde beş okka arpa yedirip tımarını yapacaksın ve her hafta bana getirip göstereceksin, der Bu esaslı bakım sonunda hayvan çok semirir ve avazı çıktığı kadar anırır Eşek anırdıkça sahibi de mahzun mahzun şöyle der: —Anır eşeğim anır, Çapanoğlu gibi arkan var AĞIRLIĞINCA ALTIN EDERDİ 1780 senesinde İsanbul’a gelen bir Fransız mühendisi, yanında bir de logaritma cetveli getirmişti Bir aralık Bâb-ı Âlî’ye gelerek zamanın hükûmetine verip: —Memleketinizde bu cetvelden anlayan ve bununla uğraşan var mıdır? Diye sorar Kendisine, Gelenbevî İsmail Efendi adında bir zatın matematikle meşgul olduğunu söylediler Fransız mühendis, Gelenbevî’nin adresini alarak kendisini ziyaret eder Bir kulübeden farkı olmayan İsmail Efendi’nin evinden içeri giren mühendis, karşısına çıkan bu üstü başı perişan adamın, aradığı kimse olduğunu güçlükle anlayınca, fazla konuşmağa bile tenezzül etmeden elindeki kitabı uzatır ve: -Bir haftaya kadar bu kitap hakkındaki cevabınızı bekliyorum, deyip bu harap evden çıkmak ister Gelenbevî İsmail Efendi onu bekletmeden, cevap yerine kendisinin telif etmiş olduğu logaritma cetvelini Fransız mühendise verir Bu cetveli gören Fransız, hayretler içinde kalır ve: -Bu adam Avrupa’da olsaydı ağırlığınca altın ederdi, diyerek hayranlığını izhar eder |
|