Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikayei, nakkaşi

Hikâye-İ Nakkaş-İ

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hikâye-İ Nakkaş-İ




Hikâye-i Nakkaş-I



Şan şeref sahibi, devlet görmüş bir efendi yeni yaptırdığı köşkünü güllerle tezyin ettirmek istemiş “Fakat farklı bir şey olsun, başka evlere, saraylara benzemesin… Nasıl anlatsam, ebru gibi efsunlu suya yazılmış gibi uçuşsun duvarlarda, tavanlarda desenler, renkler, güller…” demiş


Tanıdığı bir ebruzen:


“Tamam, aradığın gibi bir nakkaş biliyorum ben Kaleminden güller dökülür, fırçasından füsun yayılır,” demiş “Galata Mevlevihanesinin tezyinatını yaparken gördüm Fevkalâde paşam, fevkalâde! Tam sizin aradığınız kişi


Nakkaşın bu mevzudaki seçilmişlik hoşuna gitmiş tabii Fakat, ya yüzyıllardır ailesinde söylenegelen o söz!


Nakkaş bu işi annesine açınca kadın o vasiyeti, “Devletlilerden uzak durasın!” sözünü diline almaya, bu hikâyeyi tekrar etmeye çekindi Sözü dillendirmekten, sözün yeniden vücut bulmasından korktu


“Sen bilirsin evladım” dedi Nakkaş: “Hem bedestenden birkaç parça mücevher alırız müstakbel gelinine” Dedi Okudu üfledi, annesi nakkaşı, kuleüzülerle nefesleyip yazgısına yolladı


Nakkaşın yüzünü, çizdiği nakışlardan daha güzel buldu devletli paşanın hanımı


“Yukarı tavanda, dökülmüş nakışlar var” dedi


Nakkaş, elinde kalemleri, boyaları yukarı çıktığında, aniden kapının kapandığını, kadının kapıyı ardından kilitleyip, anahtarı alıp bir kenara fırlattığını gördü


Kadın üzerindeki güllü diba şalı düşürürken:


“Senin yüzünün nakışı dada güzelmiş” dedi


Nakkaş, önce çılgın bir kâbus görüp görmediğini düşündü Sonra…


Güzelliğe, sanata âşina bakir gözleri müthiş bir güzellik, müthiş bir sanat temaşa etti


Karıştı… Şaşırdı


Bir an, semadaymış gibi ayağının yerden kesildiğini… Rüzgâra tutulmuş bir kuş tüyü gibi seyyal dönüşlere, göklere uzandığını sandı, Nakkaş


Gözlerini kapadı hemen… Bu kez başı yana değil öne düştü İçinde kanat açmış, onu dönüşlerle göklere yükselten kuş “pat” diye vurulmuştu da, can havliyle hâlâ uçmaya devam ediyor, düşerken yine de boşluğa tutunmaya çalışıyordu


Kadın kızıl saçlarını dere kenarındaki yosunlar gibi akıtarak, zümrüt yeşili gözleriyle, nakkaşın gözlerinin ta derinlerine bakıp:


“Haydi gelsene!” dedi


Yeşil ve kızıl Nakkaşın aşina olduğu renkler… Kadının gözlerinin buğulu yeşili, gül yapraklarının koyuluğunda, saçının kızıllığı, gül kızılının yakıcılığındaydı


Başını arkaya attı kadın Kat kat perçemleri dalgalandı…


Ateş dalgaları sardı odayı… Nakkaşı… İstanbul’u…


Bir gül vurgunu yemişti nakkaş


Ateş rengi kırmızı gülleriyle Mayıs mı gelmişti?


Sahi aylardan hangisiydi, ya günlerden neydi?


Pazartesi mi, Salı mı? Cumartesi miydi yoksa?


Vakit ne vakitti, ikindi mi kuşluk mu?


Yoksa zaman dürülmüştü de İstanbul’u; Boğaziçi’ni kızıla boyayan lâle bahçelerine mi düşmüştü nakkaş?


Belki de şimdi bin Osmanlı altınına bir lâl lâle satın alıyordu Nevşehirli İbrahim Paşa


Belki de Bursa’da, erguvan bayramındaydı


Nar şerbeti mi içmişti bu kadın az önce?


Yoksa kızılcık şurubu mu?


Kızıllık kızıllık…


Gurup gibi, şafak gibi


Odanın tavanlarını süsleyen gül nakışları kırmızı


Cama tırmanan sarmaşık güller kırmızı… Kıpkırmızı


Cama tırmanan güller… Yüzlerini cama yapıştırmış odayı gözetliyor gibiydiler!


Şimdi her şey odadaki bütün eşya; konsol, üzerindeki kokular, incili tarak, rastık, allık, pudra, karyolanın başucunda asılı goblendeki resimler gözleriyle onu izliyordu


Aynadaki kendi bakışları bile!


Şeyh Efendi geçti sanki hayal meyal sislerin ardından


Tekkeye âyini izlemeye gelen kadınların, kafes ardından onu hayranlıkla izlediklerini bilir hissederdi


Lâkin bir kere olsun başını yukarıya kaldırmamış, o tarafa bakmamıştı


İçinden bakmak geldiğinde aklına, hemen sağ ayağıyla sol başparmağına basar, Ateşbâz-ı Veli’nin tutuşan sol parmağını sağ ayağıyla söndürmesini taklit ederdi


Sağ ayağıyla sol ayağına bastı gayri ihtiyari Ateşbâz-ı Veli gibi


Karanfillerle, lâlelerle, çıtır çıtır minelerle, güllerle güzelleştirip süsleyip zînetlendirdiği, güzel esmâsını yazarken, adını anarken aşka geldiği güzeller güzeli sanatkârı hatırladı…


Sanki kendi Yusuf’tu da -çaresiz güzel köle- kadın da çılgın Züleyha!


Cehenneme yol düşüren bir cennete çağırıyordu onu


Annesi, genç annesi… Tüllenmiş saklı cennet


Yaşmağının aralığı o saklı cennetten haber verir, o cenneti yabacılar değil yakınları bilirlerdi


Dar zamanda akıl daralır derler, ne kadar doğruydu, aklına hiçbir çare gelmiyordu


Kalemleriyle beraber kabaran boyaları kazımak için elinde tuttuğu sert zımpara geldi aklına


Sol gözünün altından başlayıp, çenesinin sağ tarafında biten derin bir çentik attı nakışlı yüzüne nakkaş


Kadının çığlığı doldurduğu odayı


Nakkaşın yırtılan yüzünden fışkıran kanlarla kadın adeta kendini kaybetmişti


Yerinden çekip aldığı perdenin sopasıyla nakkaşın başına sırtına vuruyor, konsolun üstünde duran al aynalarını, fildişi tarakları, sürmedanlık, allık, pudra, enfiye kutularını, sigara tabaklarını, koku şişelerini nakkaşın başına atıyordu


Neden sonra seslere koşup gelen dadı, belinde asılı ikinci bir anahtarla dışarıdan kapıyı açtı Nakkaş açılan kapıdan kendini mabeyne, oradan da dışarı attı


Genç nakkaş, alnı yüzü kanlar içinde konağın dış kapısından hızla çıkarken, kahyâ efendi ardından gülerek:


“Nakkaş İznik kırmızısını üzerine devirmiş Renge bak be… Damardan boşalan kan mübarek!” diye kendi kendine söylendi


Kedili kadın:


“Öyle bir günden sonra, o gün bu gün kedileri doyurur af dilerim Ulu Mevlâ’dan” diye hikâyesini tamamladı


Maria türbenin bahçesinde gezerken gözleri Kedili Kadın’ı aradı “Kim bilir Kedili Kadın nerelerdedir?”


Ya nakkaş?


Herkesin bir hikâyesi olduğu bu yerde nakkaşın bir hikâyesi yok muydu?

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.