Kıyas |
08-05-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
KıyasÖlçmek, kıyaslamak, karşılaştırmak ve iki şey arasındaki benzerlikleri tesbit etmek, hakkında nass (âyet hadis) bulunan bir meselenin hükmünü, aralarındaki ortak illetten dolayı, hakkında nass bulunmayan meselenin hükmüne bağlamak anlamında bir fıkıh usulü terimi KYS kökünden, "kâse" ve "kâyese" dili geçmişin mastarı Müctehid tarafından ictihad yapılarak çıkarılan hükümler, kıyas yoluyla Kitap ve Sünnet'e dayandırılır Çünkü şer'i hükümler, ya doğrudan doğruya âyet veya hadislere, ya da kıyas yoluyla bu nass'lara dayanır (Ibn Manzûr, Lisanü'l-Arab, Beyrut 1374/1955, "kıyas" maddesi; Nesefi, el-Menâr Fi Usûli'l-Fıkh, Istanbul 1326, s22; Abdulvahhâb Hallâf, Mesâdiru't-Teşrii'l-Islâmi, Küveyt 1970, s21, Sadru'ş-Şeria'nın Tenkihu'l-Usûl'ünden naklen) Imam Şafiî (ö 204/819) kıyas hakkında şöyle der: ‚Her hadise hakkında ya ona ait bir hüküm veya hak olan hükmün yolunu gösteren bir delâlet vardır Meselenin açık hükmü varsa ona uymak gerekir Eğer belirli bir hüküm yoksa, meselenin hak olan hükmüne götüren yolun delili ictihad ile aranır, ictihad ise kıyastan ibarettir' (Şâfiî, er-Risâle, Kahire 1940, s477) Kıyasın tariflerinde ortak olan nokta şudur: Nass'a dayanan bir meselenin hükmünü, ictihad yoluyla, aynı ortak illeti taşıyan ve nass ile belirtilmemiş bulunan mesele için de sâbit kılmaktan ibarettir Aşağıdaki örnekler kıyasın anlaşılmasına yardımcı olur Hz Peygamber: "Hâkim, öf keli iken iki kişi arasında hüküm vermesin " (Buhârî, Ahkâm, 13) buyurmuştur Buna kıyas yapılarak, Mecelle'nin 1812 maddesinde; "Hâkim gam ve gussa (keder) ve açlık ve galebe-i nevm (uykulu) gibi sıhhat-ı tefekküre (sağlıklı düşünmeye) engel olabilecek bir ârıza ile zihni müşevves (karışık) olduğu halde hükme tesaddî (teşebbüs) etmemelidir" denilmiştir Hadiste geçen "öfke hâli" ile, Mecelle maddesindeki "üzüntü, keder, açlık ve şiddetli uyku halleri" arasındaki ortak illet, bu gibi hallerin sağlıklı karar vermeye engel teşkil etme ihtimalıdır (Mahmud Es'ad, Telhîsu Usûli'l-Fıkh, Izmir 1313, s12) "Kur'ân'da iki kız kardeşi bir nikâh altında toplamak yasaklanmıştır" (en-Nisâ, 4/23) Hadiste de şöyle buyurulmuştur: "Kadın, halası ve teyzesiyle bir nikâh altında toplanamaz" (Buhârî, Nikâh, 27) Bunlara kıyas yapılarak; biri erkek farz edildiğinde diğeriyle evlenmesi caiz olmayacak derecede mahrem hısım olan iki kadının bir nikâh altında toplanamayacağı esası benimsenmiştir Çünkü bütün bunlar, akrabalığın hiçe sayılmasına ve sılâ-i rahmin kesilmesine yol açmaktadır (Hallaf, age, s 24) Islam hukukunda Kitap, Sünnet ve Icmâ'dan sonra dördüncü aslî delil kıyas'tır Ancak kıyas, ilk üç aslî delil gibi kesin bilgi ifade etmez O, vücub değil, cevaz ifade eder Buna göre kıyas, zan bildirir ve yeni bir hüküm isbat etmeyip, üç delilden biriyle sabit olan ve delili gizli bulunan hükmü ortaya çıkarır Yani kıyas, bir çeşit ictihad olduğu için kendi başına bir hüküm bildirmez, nass (âyet-hadis) veya icmâ' ile bildirilen hükmü yeni mese-leye nakleder Kısaca zannî olmakla birlikte kıyasın hükmü nakletme(tadıye) dir (AbdülKadir Şener, Kıyas Istihsan Istislah, Ankara 1974, s70; es-Serahsî, Usûl, vrk 98/a, 178/a'dan naklen; M Es'ad, age, s11) Kur'ân-ı Kerîm'de benzer olayların, benzer hükümlere tabi tutulduğunu bildiren âyetler vardır Ezcümle: "Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin uğradıkları âkıbetlerin nasıl olduğuna bakmazlar mı? onları helâk etmiştir Kâfirler için de aynı âkıbet vardır" (Muhammed, 47/10) Şu iki âyette de birbirine benzemeyen olayların, hükmünün de farklı olduğu bildirilir "Yoksa kötülük işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde, tam eşit olarak, iman edip salih ameller işleyenlerle kendilerini bir tutacağımızı mı sanırlar? Ne kötü hüküm veriyorlar" (el-Câsiye, 45/21) "Yoksa Biz, iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde bozgunculuk, çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa 'tan hakkıyla korkanları, günahkârlar gibi mi tutacağız" (Sâd, 38/28) Hz Peygamber de, benzer olaylarda akıl metodunun kullanılmasını şu uygulamasıyla göstermiştir Rivayet edildiğine göre Hz Ömer (ö 23/643), Rasûlüllah (sas)'e gelerek; "Ya Rasûlüllah, bugün büyük bir iş yaptım, oruçlu olduğum halde karımı öptüm" demiş; Hz Peygamber; "Oruçlu iken su ile mazmaza (ağıza su alıp çalkalamak ve sonra suyu dışarı atmak) yapsan ne lâzım gelirdi?" buyurmuş, Hz Ömer de; "Bir şey gerekmezdi" diye cevap vermiş; bunun üzerine Hz Peygamber, "O halde orucuna devam et" (Ebû Dâvud, Savm, 33; Dârimî, Savm, 21) buyurmuştur Bu duruma göre, mazmazanın orucu bozmadığı bilinince, aynı nitelikte olan öpmenin de orucu bozmaması, kıyas metoduyla aklın ulaştığı bir sonuçtur Böylece, Hz Peygamber ümmetine, mantık yoluyla, benzer problemleri çözme yolunu göstermiştir O'nun bu metodu kullandığına dair birçok haber nakledilmiştir İslam'ın ilk yıllarında "rey" terimiyle ifade edilen ictihad, Hz Peygamber, sahabe ve tabiînler devrinde gelişerek ve daha sonra sistematik bir şekil alarak kıyas, istihsan, istislah vb adlar altında, âyet ve Hadislerden hüküm çıkarma vasıtası hâline gelmiştir Imam Şâfiî'nin (ö204/819) yakın arkadaşlarından el-Müzenî (ö264/877) kıyas hakkında şöyle demiştir: "Hz Peygamber (sas)'in asrından günümüze kadar fakihler, din işlerindeki bütün hükümlerde kıyasları kullanmışlar, hakkın benzerinin hak, bâtılın benzerinin de bâtıl olduğunda ittifak (icmâ') etmişlerdir Buna göre, kimsenin kıyası inkâr etmesi caiz olmaz; çünkü kıyas, olayları birbirine benzetme ve sonuç olarak aynı hükme bağlama metodudur" (Muhammed Ebû Zehra, Usûlü'l-Fıkh, s220) |
|