Aşka İnanmayanlara İnat! |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşka İnanmayanlara İnat!Aşka İnanmayanlara İnat! Ne kadar çok yalan var etrafta, ne kadar çok gözyaşı ve ne kadar çok kişi mutsuz Arkasına, dayısını alır gibi aşkı alanlar, sahte sevdalardan çiçek buketi dağıtanlar kirletiyor yürekleri, aşka inancı azalıyor kalplerin Peki, ne yapmak lazım? Erkeklerin çoğu ıssız adamlığa soyundu şimdi, olmasalar da öyleymiş gibi yapıyorlar Sanıyorlar ki, erdemdir sadakatsizliği üstünde unvan gibi taşımak Kalleşlikten erdem olur mu? Övüne övüne yazılan erkekliğin kitabına ne zaman eklenmiş ihanet? Asıl sorun ihanet de değil aslında, ıssız adam olma hevesi ile çıkılan yolda, erkekler fark etmeden ıssız kadınlar yaratıyor Bir kadın kalbi kaç kırılmayı kaldırır düşünen yok! Kendi canavarını yaratan bir toplum, şikayet etme hakkına sahip midir? Bir ülkenin güçlü ayakta durması için, önce kadınına ihtiyaç vardır İster evinde, ister dışarıda, her ortamda kadının asaletini ve inancını koruması gereklidir Bireyliği ne kadar değerli ve zedelenmemiş durursa, o derece doğru bir aile kurması beklenir Şu dönemde herkesin ağzında bir laf var: Yeni nesil çok kötü! Bunu nesil ortalığa dökülmeden önce fark etmemiş olmamıza kaç puan verilecek? Yedikleri domateslerin kötülüğünden mi bozuldu bu çocuklar? O zaman dönüp işin kaynağına bakılacak Yangının başladığı yer biziz! Arada kalmış, hem geleneksel, hem modern olmak derdine düşmüş, biz alacakaranlık kuşağının şimdiki yetişkinleri; aşkı kirletmek bizimle başlamadı mı? Çoğumuzun evlilikleri yıkılmış, ilişkileri yürümüyor Çocuklara miras olarak bıraktığımız tek şey sevgisizlik Bozulmaya başladığımız yer, aslında bozguna uğradığımız yerdir Yani, bozduğumuz gibi toparlayacağız Önce kadın duruşumuzu değiştireceğiz cümleten, sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler yürüteceğiz İçinde aşk olmayan ilişkilere, özgür kadınız diye atlamayacağız Cinselliği yaşama hakkımız var diye, bekarız, para kazanıyoruz, ayaklarımız üzerinde duruyoruz diye, suyunu çıkarmayacağız Şiddete karşıyım ama kendi ellerimizle kendi yüzümüze bir tokat atmanın tam da sırası olabilir Biliyorum, hayat şartları zor, yaşamak için neredeyse mucize gerekiyor Elbette gönül bir can yoldaşı, hayatı paylaşacak bir sevgili istiyor ama işi ucuzlatmayacağız Issız kadınlar yaratmak için herkesin elbirliği ettiği ve her şartın uygun olduğu bu süreçte; tuzağa düşmeyeceğiz Aşk uğruna savaşacak, aşksız gelen yare döşek göstermeyeceğiz Erkekler de artık silkelenmeli, bırakmalılar kalp kırmayı, gecelik zevkleri, tatminsiz duyguları, seks üstüne kurulu skor denemelerini, yok işte sonu! Kaç kadınla birlikte olduğunu övünerek söyleyen hemcinslerini alkışlamayacaklar Onurlu saymayacaklar sadakatsizliği, ailenin, sevginin değerine inanacaklar Yaşam denilen bu uzun yol, sadece yatak odasıyla sınırlı olmadığına göre, gelecek nesillere bir toplum emanet edeceklerini bilerek yaşayacaklar Kadın ya da erkek ayırt etmeden hepimiz aşka inanacağız Aşk için savaşacağız Emek vermeyi, ilk sorunda çıkıp gitmemeyi, birlikteliğin yaratacağı mucizeleri tekrar öğreneceğiz Kaybettiğimiz her şeye sahip çıkacağız yani! Aşkı kirlettikçe hep birlikte yıkılacağımızı anlamalıyız Aşk dediğin her kapıya uğrayan bir dosttur İçine ne kadar kötü tohum atarsak, ne kadar bozarsak, kimliğini değiştirirsek, bizim kapımıza geldiğinde alacağımız hediye de, o derece kötü bir şaka olacaktır Yeni bir yol gerek artık, yeni bir yoldan yürümeliyiz Aşk için, aşkın şerefine ya da şerefinize… |
Aşka İnanmayanlara İnat! |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşka İnanmayanlara İnat!Galiba varlığın çekim alanına giren en ulvi acıydı aşk; ve maddeyi mânâya veren en cömert sancıydı Ruhların çeşitli varlıklar arasında bölüştürülen süsüydü belki; belki ötelere yazgılı yitirişlerin türküsüydü Kalp kalbe konan kelebek kanatlarında renk; kudümlerde düşünüp neylerde ağlayan âhenkti aşk Şarkın bütün şiir macerasıydı, belki Yesribli sevgililer için tutulan bir Anadolu yasıydı Yağmur yağmur belaya başını tutmaklar ve ateş ateş denizlere kendini atmaklardı Mansûr’u dâra takan da, Halil’i oda yakan da oydu, ve oydu Eyyub’u derde bırakan da Tuz kadar mübarek, ekmekçe aziz idi; toprakleyin bereket, su gibi temiz idi Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş Aşk ile insan elbet güneşe benzer; ve aşksız gönül misâl–i taşa benzer Hayatı aşka bölünce hayat çoğalır; bütün hayatları toplasan geriye aşk kalır Gelip kemiğe dayanınca dünya, hayata atılan kemend olur; göz kapaklarından vurulunca kasırgalar, annelerce deprem, babalarca bend olur Aşksız bahar dallarını kuru bir ayaz boğar, aşksız rahmini yargılayan bebekler nâgehan doğar Mahrem düşüncelerle perdelenen odalarda ya ezel ya ebet olur; aşk kayıp giderse dünyadan ebet kıyamet olur; sevgisizlik gelir, dünya cehennem olur Aşk gelince burukluğun şiirinde hüzün dokur heceler; ve azarlanmış kalpleri ısırır tam yarısında geceler Saban onunla sürerse toprağı koşarak, ancak o vakit yeşerir taze bir başak Atların nallarından yıldırımlar masallara dökülür, ve yollanamayan mektuplarda nice kalpler sökülür Kayan yıldızlar gibi büzülür elem dehlizlerine diller, ve melal süzülür gibi melek kanatlarında döker yapraklarını güller Kaderin dehşetini yakan şamdanlar özge pervanelere tesellikâr düşer, şefkatli bir ekmek kırıntısıdır kurutulmuş buselere yâr düşer |
|