|
|
Konu Araçları |
burası, hikayesi, muştur, türküsünün, yokuştur, yolu |
Burası Muştur Yolu Yokuştur Türküsünün Hikayesi |
08-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Burası Muştur Yolu Yokuştur Türküsünün HikayesiBurası Muştur Yolu Yokuştur (Barış Manço'nun Yorumuyla) Ressam: Nuri İyem | Tablo Adı: Yokuş Yol Türkünün Hikayesi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk her söylenişinde göz yaşlarını tutamayarak “Anadolu çocuklarının ne işleri vardı yemen çöllerinde? Oraya gönderildiklerinde belki yeni evliydiler Geride genç eşlerini, kundakta yavrularını bırakmışlardı İçlerinden birinin şansı yaver gider de geri dönebilseler kendisi ve eşi yaşlanmış, çocuğu kız ise gelinlik çağa gelmiş, erkekse koskoca delikanlı olmuş bulurdu Bütün bunlar niçindi? Yazık günah değil miydi evlatlarımıza?” Dediği MuşTürküsü hakkında herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan türküde geçen “burası muş’tur” Kısmının “burası huş’tur” Diye değiştirilerek “Yemen Türküsü” adıyla Yemen’e mal edilmesi ile kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir Oysaki kamu yayıncılığının temsilcisi ve devletimizin en saygın kuruluşlarından olan TRT arşivleri incelendiğinde;
Yemen’e Gidene Ağlıyor Kızlar Acılı, elemli ve yaslı bir türkünün öyküsüdür bu Tarihi bilinmez Aslında bilinir de herkes kendine göre değişik bir tarih söyler Ama biz olayın gerçek yüzünü olayı yaşayan ve anlatanların diliyle türküye dönüştürüldüğü biçimiyle anlatalım Anlatanlara göre o tarihte Osmanlı Yemen çöllerinde zorlu bir savaşa tutulmuştur Divanlar kurulur, savaş ve şartları haftalar boyu tartışılır durulur Sonunda çözümün Yemen ellerine vilayetlerden birinde oluşturulacak bir alayla gidilmesinin mümkün olduğuna karar verilir Düşünülür ki; bir tek vilayetten birlik oluşunca bunlar hep akraba ve hısım olacakları için birbirlerine bağlılığı ve dayanışmaları ile savaş alanından kaçmaları söz konusu olmaz Haberler salınır Osmanlının dört bir yanından uzun beklemelere karşın istekli çıkmaz bu oluşuma Aslında istek olmasına olur da Osmanlının istediği gibi olmaz Değişik vilayetlerden çıkan bu gönüllü sayısı da yeterli olmaz Bu sırada Muş’tan Bulanık, Malazgirt ve Varto’dan bir ses yükselir Osmanlıya; “hepimiz varız, gönüllüyüz yemen çöllerine gitmeye” Osmanlıya haber iletilir Yetkililer bakar sayı yeterli, karar verilir ve Yemen çöllerine Muş’tan oluşturulan bir redif alayı gönderilir Yemen’e gidilmesine gidilir ama hiçbiri de geri dönmez İşte bu türkü gidip de gelemeyen o isimsiz kahramanlardan Muş’ta kalan sevgilisinin sesi, özlemi, elemi ve de acısıdır Yemen türküsünün bilinmeyen bölümleri aslen Muş’lu olan Mülkiye Müfettişi Nuri Yaman tarafından derlenmiştir Muş türküsü’ nün sözlerini daha iyi analiz edebilmek için kısaca Muş’un kültür tarihini incelediğimizde; Muş’umuzun kültür tarihi Urartu’larla başlar Anadolu’nun Türkleşmesi sürecini başlatan Malazgirt savaşından sonra Türk-İslam kültürü yayılmaya başlamış ve zaman içinde tek kültür durumuna gelmiştir Milli kültürün ayrılmaz bir parçası olan Muş folkloru, yöre insanının iç dünyasını, yaşantısını, geleneklerini geçmişten günümüze, günümüzden de geleceğe taşır Muş ve çevresinin ezgilerinde Doğu Anadolu Bölgesi halk müziğinin özellikleri görülür Söylenen türkülerde yöre insanının yaşam biçimi, acıları, sevgileri,, işgal yıllarının çilesi ve yurt sevgisi dile gelir Muş ilinden Yemen’e çok sayıda genç “ölürsek şehit kalırsak, gazi oluruz” diyerek askere gitmiştir Yemen’in öldürücü sıcağı ve düşmanı ezici çoğunluğu nedeni ile gidenlerin hemen hepsi geri dönmemiş şehit düşmüştür Türkümüz geride kalan asker yakınları ve yavuklularınca söylenmiştir Hüseyni makamında olup 5/8 lik bir türküdür Türkümüzün sözlerine bakıldığında yöre insanımızın geleneklerini, yaşam biçimini ve acılarını yansıttığı görülmektedir Yemen’e giden redif alayından hemen, hemen hiç kimse geri dönmemiştir Bu kara haberin Muş’a ulaşmasıyla (halk arasında şivan denen) ağıtlar yakılarak feryatlar yükselir Muş geleneklerinde komşularca cenazesi olan evlere başsağlığına gelenlere ve cenaze evinin halkına yemek gönderilir O zamanlar teknik gelişmediğinden, yemekler fırınlarda değil kazanlarda, odundan ateş yakılarak pişirilirdi Cenaze evi birden çok olduğundan, şehrin birçok yerinde cenaze evlerine yemek göndermek amacıyla büyük ocaklar kurulmuş, tabiatla olan bağları odunlar ocağa sürülmüştür Bu ocaklardan çıkan yoğun duman gökyüzüne doğru yükselir Nişanlısı redif alayı ile birlikte Yemen’e giden ve bu kara haberi henüz duymamış olan genç kız pırıl pırıl bir ağustos günü bu ağlamaları ve bu dumanı görünce; Havada bulut yok bu ne dumandır Mahlede ölüm yok bu ne şivandır Bu yemen elleri ne de yamandır Demiştir Gerçekten de mehlede ölü yoktur cenazeler Yemen’dedir Bulutsuz ağustos gününde ki duman ise cenaze evleri için yemek yapmak üzere yakılan ocakların dumanıdır Ano Yemen’dir gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası muş’tur, yolu yokuştur Giden gelmiyor acep ne iştir Çemen; Yemen’de yetişen bir bitkidir Askerlerimiz Yemen’e gitmiş ve bir daha geri dönmemiştir Muş ili Türkiye’nin üçüncü büyük ovasına sahiptir Birçok kişi Muş ovası ile türküdeki yokuş yol ikilemine düşmektedir Oysaki Muş ili yerleşim itibariyle savunması daha kolay en eski yerleşim yeri olan bugünkü kale mahallesi ve minare mahallelerinin olduğu bölüme konuşlanmış ova ise tamamen tarıma bırakılmıştır Bugün halen kale mahallesi eski yerleşim kalıntılarını taşımakta ve yüksek bir yerde ovaya hâkim bir alandadır Eski Muş’un yolu halen yokuştur “giden gelmiyor acep ne iştir” sözü Muş’a giden dönmüyor diye anlaşılmaktadır Oysa türkünün sözleri dikkatli incelendiğinde Muş’tan Yemen’e gidenler şehit olup dönmediklerinden “giden gelmiyor acep ne iştir “ sözü onlar için söylenmiştir Eski yerleşim yeri itibariyle Muş ilinde askeri kışla kale mahallesinin eteklerinde bugünkü il jandarma komutanlığı dinlenme tesislerinin bulunduğu yerdedir Nişanlısının ölüm haberiyle yüreği yanan genç kız kale mahallesinden yokuşun altındaki kışlaya bakarak: Kışlanın önünde redif sesi var Açın çantasını bakın nesi var Bir çift potin ile bir de fesi var Mülkiye Müfettişi Sayın Nuri Yaman’ın araştırmaları ile derlemesi yapılan türkünün diğer mısralarında ismi geçen yerlere gelince Mongok: Yeni adı Soğucak’tır Merkeze 2 km Mesafede soğuk suyu ile meşhur köyümüzdür Karasu: 68 km Uzunluğunda komşu Bitlis ili Güroymak ilçesinden doğan ve Muş’a güneyden girerek bilahare kurt istasyonunda murat nehri ile birleşen bir nehirdirKışlanın önünde çalınır sazlar Gözlerim ağlıyor yüreğim sızlar Yemen’e gidene ağlıyor kızlar Mısralarından da anlaşılacağı gibi bu türkü Muş’tan Yemen’e giden askerlerimiz için söylenmiştir Havada bulut yok bu ne dumandır Mahlede ölen yok bu ne figandır Şu yemen elleri ne de yamandır Ano yemendir gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası Muş'tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep nedendir Kışlanın önünde asker sesi var Bakın çantasında acep nesi var Bir çift kundurayla var bir de fesi var Ano yemendir gülü çemendir Giden gelmiyor acep ne iştir Burası Muş'tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep iştir |
|