Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Resim Sergisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akımlar, resim, sanatında

Resim Sanatında Akımlar

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Resim Sanatında Akımlar



Resim Sanatında Akımlar

Kübizm





Kübizmin temel eserlerinden biri
Picasso'nun «Avignonlu Genç Kızlar» (1907) adlı tablosu
Çağdaş Sanat Müzesi, New York



20 yüzyıl başındaki temsile dayalı sanat anlayışından saparak devrim yapan Fransız sanat akımı Pablo Picasso ve Georges Braque, nesne yüzeylerinin ardına bakarak konuyu aynı anda değişik açılardan sunabilecek geometrik şekilleri vurgulamışlardır






Georges Braque - L’Estaque’de Evler (1908)
Kunstmuseum / Bern – İsviçre



XX yy başlarında ortaya çıkmıştır Kübizm terimi Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda Paris'te gelişen bir resim akımını belirtir O dönemde Avrupa'da biçimlenmekte olan modern sanatın ışığın geçici etkilerini resmetmek olan izlenimcilerden hoşnut olmayan bir genç ressamlar kuşağı yetişiyordu; bunlar, Matisse'in çevresinde toplanmış olan fovların çok renkli resim sanatından da hoşlanmıyorlardı Tablolarını sağlam temellere oturtmak istiyor ve bu konuda ressam Paul Cezanne'ın izinden gidiyorlardı Nitekim bu ressamlar, Cezanne'dan, onun son Provence manzaralarından ve natürmortlarından esinlenecekler, bundan da kübizm doğacaktıforumuzbiz'den alınmıştır






İç İçe Geçmiş Hacimler




Georges Braque - Gitarlı Bayan (1913)
Musée National d'Art Moderne / Paris - Fransa



Kübizm adı, Georges Braque'ın bir tablosunu gören Matisse'in bu tablo için «küçük küpler» sözünü kullanmasıyla ortaya çıkmıştır Bir yanılgı sonucu yeni resme uygulanan bu deyim, Picasso ve Georges Braque'ın o tarihlerde birbirine pek benzeyen ilk kübist eserleri konusunda bir fikir verebilir Her ikisi de hacimlerin iç içe geçtiği portreler, manzaralar, natürmortlar çizmekteydi Onlar iki boyutlu (en ve boy) olan tuvalin yüzüne doğada üç boyutlu (en, boy, derinlik) olan nesneleri çizebilmenin çarelerini araştırıyorlardı Bu, yeni bir sorun değildi; bütün resim sanatının sorunuydu; ama o zamana kadar, derinlik izlenimi perspektif aracılığıyla verilebiliyordu







Georges Braque - Natürmort: Le Jour(1929)
National Gallery of Art / Washington - Amerika



Picasso ile Braque, her şeyden önce bir tablonun ne olduğunu unutturan bu çözüm yolunu bir yana bıraktılar: tablo, aslında dümdüz bir yüzeydir Braque ile Picasso, biçimleri tuvalin üzerine kademeli sıralayarak üst üste yerleştirdiler Zaten onların niyeti, gerçeği gördüğümüz gibi değil, olduğu gibi göstermekti: yerimizi değiştirmeden bir nesneye baktığımız zaman onun sadece bir kısmını, bir köşesini veya bir yüzünü görürüz







Georges Braque
Masa Örtüsü Üzerinde Meyveler ve Meyve Tabağı (1925)
Musée National d'Art Moderne / Paris – Fransa



Kübistler ise nesneleri, sanki çevresinde dolaşıyorlarmış gibi, birkaç bakış açısından, cepheden, yandan, üstten, alttan bakarak aynı imge üzerinde göstereceklerdir Aynı şekilde, bir yüzü hem yandan, hem de iki gözü görülecek biçimde (karmaşık görüntü) vereceklerdir





Georges Braque - Masada Jilet, Natürmort (1914)
Musée National d'Art Moderne / Paris – Fransa



1911'e doğru Braque ve Picasso için, nesneleri kat kat açıp saydam küçük yüzeylere bölmek, kenar çizgilerini kırmak, gerçek bir oyun haline geldi; o kadar ki, neyin resmini yaptıklarını anlamak giderek zorlaştı İki ressam o sıralarda Avrupa'nın başka merkezlerinde doğmakta olan soyut sanata çok yaklaşmış bulunuyordu




































Alıntı Yaparak Cevapla

Resim Sanatında Akımlar

Eski 08-03-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Resim Sanatında Akımlar



Resme Gerçeği Sokmak



Georges Braque -Quotidien du Midi (1912)
Thomas Ammann Fine Art / Zürih – İsviçre



Kübistler, sanatlarını geliştirirken gerçeği tamamen özgün bir biçimde resim sanatına sokmak amacını güttüler: resme tamamen yabancı öğeleri (kâğıt, gazete parçalan, kibrit çöpleri) tablolarına yapıştırdılar Üstelik boyalarına kum karıştırdıkları da oluyordu Bütün bunlar günümüz resim sanatında sık sık rastlanan şeylerdir, ama o dönemde hiç görülmemişti Kübistler bunu hem gerçek ile ilişkilerini yitirmediklerini göstermek, hem de resimde imtiyazlı madde diye bir şey olmadığını, bir tablonun herhangi bir şeyle yapılabileceğini göstermek için yaptılar Yeter ki, tablo, biçimlerin tutarlı bir kompozisyonunu oluştursun






Georges Braque- Normandiya’da Liman(1909)
Art Institute / Şikago – Amerika



Açıklık kaygısıyla, yapısal çizgileri iyice azalttılar ve kompozisyonlarına, hemen belirli bir nesneyi akla getiren resmedilmiş biçimleri eklediler: sözgelimi, bir gitarı belirtmek için teller ve bir eğri, keman için üzerindeki delikleri, şişe için ise şişenin boynunu çizmekle yetindiler Sanat felsefesi olarak, ayrı ayrı yerlerde geçen şeylerin birlikte ve ayni zamanda cereyan ettiğini tasavvur ve tasvir etmek düşüncesi ile, karışıklıktan hoşlanma zevkinin birleştirilerek ifade edilmesi esasına dayanır Nitekim kübistlerin eserlerinde karmakarışık imajlara ve dağınık kelimelere rastlanır






Pablo Picasso- Composition with a Skull (1907)
The Hermitage, St Petersburg, Russia



Kübistler, herhangi bir şeyde gözün türlü yönlerden görebildiği özellikleri, bir arada geometrik şekillerle göstermeye çalışır Bu tarz resimlere kübik resim adı verilir Kübizm, eşyanın uzaklık ve yer içinde kapladığı hacim kanununu temel hareket noktası olarak alır Bu akıma mensup sanatçılar, resimde özün, değişmeyenin peşinde koştuklarını savunurlar Onlara göre, konunun sadece görünen yönünü değil, görünmeyen tarafını da göstermek gerekir





Pablo Picasso- The Dance of the Veils 1907
The Hermitage, St Petersburg, Russia



Bu akıma mensup olan edebiyatçıların gayesi ise, duygularla olayları birbirine karıştırmak, ayrı ayrı yerlerde geçen olayların birlikte, ayni anda olduğunu kabul etmek ve bu anlayışta eser vermektir Bu yüzden kübistlerin eserleri oldukça karmaşıktır





Pablo Picasso- Head of a Man (1907)
Barnes Foundation, Lincoln University, Merion, PA, USA



Kübistler, resimde renk oyunlarının yankılarını, güneş ışınlarının tabiat içinde uyandırdığı parıltıları bir yana bırakarak, eşyanın geometrik yapısına önem vermişlerdir Bu bakımdan Kübizm, tabiatın yepyeni bir anlayışla değerlendirilmesidir denilebilir Onlar sanatlarının kaynağını duygudan çok, düşüncede aramışlar, empresyonistlerin aksine, ilim yoluyla değil sanat yoluyla sanata varmak prensibini seçmişlerdir





Pablo Picasso- Friendship (1908)
The Hermitage, St Petersburg, Russia



Resimde en büyük temsilcileri: Picasso, Paul Cezanne, Georges Seurat, vbEdebiyatta temsilcileri: Guillaume Apollinaire, Max Jacob, Blaise Cendrars, vb






Pablo Picasso -Woman Seated (1908)
The Hermitage, St Petersburg, Russia








Kibritçi Kız







Paul Cezanne-Yıkanan Üç Kadın(1882)
Musée du Petit-Palais / Paris – Fransa







Paul Cezanne –Yıkananlar (1894)
Musée du Jeu de Paume / Paris – Fransa






Paul Cezanne- Kırmızı Yelekli Çocuk (1890)
Museum of Modern Art / New York – Amerika







Georges Seurat
Grande Jatte Adası’ında Bir Pazar Öğleden Sonrası






Georges Seurat
Asieres’de Yıkananlar







Maurice Vlaminck
Portrait of Guillaume Apollinaire (1903)
(Edebiyatçılardan)






Blaise Cendrars
(Edebiyatçılardan)









Alıntı Yaparak Cevapla

Resim Sanatında Akımlar

Eski 08-03-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Resim Sanatında Akımlar



Analitik Kübizm




1910 yılı yapımı " Çıplak "isimli taqblosu
( Londra Tate Galeri ) Analitik dönem eserlerindendir
Figürler geometrik şekillerin birleşiminden oluşmakta
Klasik resim anlayışındaki bir çok özellik kaybolmaktadır



1910-1912 yılları arasındaki kübizm nesneleri binlerce parçalara ayrıştıran çözümlemeci bir yolda gelişir Soyut bir sanat değildir, sanatçı izleyenlere parçalamış olduğu nesneyi birleştirip bir bütün olarak algılayıp bir şeye benzetmelerini ve ortaya çıkartmalarını istiyor Tabloya bakan insanlar parçaları birleştirerek bir bütün haline getirip bu eser şudur,şuna benziyor diyebilmelidir ve yorumları yani resimleri sadece ressam bilmeyecek, karşısındaki insanlarda bilecek






1910 yılı yapımı (Chicago Sanat Enstitüsü)







1912 yılı yapımı













Dışavurumculuk (Ekspresyonizm)





Eduard Kosmack'ın portresi, Egon Schiele

(Dışavurumcu resim örneği)




Dışavurumculuk / Ekspresyonizm 20 yy başlarında (1900 - 1935) İzlenimciliğe ve Doğalcılığa tepki olarak Almanya’da doğdu, Orta Avrupa’da gelişimini sürdürdü Sanat ve edebiyat alanlarında etkili oldu İnsanın iç dünyasını anlatmayı amaçlayan, anlatımcı bir akım Resimlerinde doğayı ve toplumu nesnel bir şekilde yansıtmak yerine öznel ya da içsel gerçeğin yansımasını istiyorlardı Dışavurumcular devlet, ataerkil aile, ordu, okul gibi toplumda otoritesiyle var olan kurumlara başkaldırdı Toplum tarafından dışlanmış, yoksul, ezilmiş kişilerin yanında tavır aldılar






Edward Munch'un Çığlık tablosu



Dışavurumculuk, sanatçılara yeni bir düzen için misyon yüklemişti I Dünya Savaşı’ndan sonra bazı dışavurumcu ressam ve şairler öldü Bu tarihten sonra Dışavurumcu resim alanında pek bir ilerleme kaydedilemedi






Temel Özellikleri



Hulde aan James Ensor" (James Ensor'a ithaf),
James Ensor'un "Zelfportret met bloemenhoed"
(Çiçek şapkalı otoportre) atfen, Willy Bosschem (2006)



Resim bir ifade alanı olarak görüldü
Radikal bir yaklaşımla, taraf tutan, itham eden, söylemek istediklerini haykıran bir anlatımı vardı
Desenler, kendiliğinden ortaya çıkan tepkilerden oluşuyordu
Düşünceler ve mesaj öne çıkmıştı
Sanayi çağının yarattığı sefalet, savaşlar konulara yansıtıldı
Resimlerinde ortak düşünceye dayanan bireysellik vardı






Ölü Ana, Eduard Munch



Kendinden emin, devrimci, üslup bilinci olan bir değerler sistemi oluştu ama bu değerler, nasyonal sosyalistler tarafından yerle bir edildi
Çizgi ve renk kullanımı konusundaki özgürlük, duyguların yapıtlara yansımasını amaçlıyordu







Mandrill, Kokoschka



“Die Brücke” ressamları renkleri en ilkel halleriyle kullandılar Başlangıcı 15 yüzyıla kadar uzanan ağaç baskı yönteminden etkilenerek, resimlerinde ağaç baskıyı yansıtan çizgilere yer verdiler Modern çağ insanının umutsuzluğu bu sanatçıların yapıtlarına yansıyordu
“Der Blaue Reiter” ressamları sanatın biçimsel sorunlarıyla ilgilendiler Görünenin ardındaki tinsel gerçeği aradılar






August Macke, 1913



Dışavurumculuk / Ekspresyonizm 20 yy başlarında (1900 - 1935) İzlenimciliğe ve Doğalcılığa tepki olarak Almanya’da doğdu, Orta Avrupa’da gelişimini sürdürdü Sanat ve edebiyat alanlarında etkili oldu İnsanın iç dünyasını anlatmayı amaçlayan, anlatımcı bir akım







Paul Cezanne- The House of the Hanged Man (1873)
Museé d'Orsay/ Paris




Resimlerinde doğayı ve toplumu nesnel bir şekilde yansıtmak yerine öznel ya da içsel gerçeğin yansımasını istiyorlardı Dışavurumcular devlet, ataerkil aile, ordu, okul gibi toplumda otoritesiyle var olan kurumlara başkaldırdı Toplum tarafından dışlanmış, yoksul, ezilmiş kişilerin yanında tavır aldılar Dışavurumculuk, sanatçılara yeni bir düzen için misyon yüklemişti I Dünya Savaşı’ndan sonra bazı dışavurumcu ressam ve şairler öldü Bu tarihten sonra Dışavurumcu resim alanında pek bir ilerleme kaydedilemedi






Temel Özellikleri



Edgar Degas
Miss La La at the Cirque Fernando
National Gallery/London



Resim bir ifade alanı olarak görüldü
Radikal bir yaklaşımla, taraf tutan, itham eden, söylemek istediklerini haykıran bir anlatımı vardı
Desenler, kendiliğinden ortaya çıkan tepkilerden oluşuyordu
Düşünceler ve mesaj öne çıkmıştı
Sanayi çağının yarattığı sefalet, savaşlar konulara yansıtıldı
Resimlerinde ortak düşünceye dayanan bireysellik vardı







Alfred Sisley, Rue Eugéne Moussoir at Moret: Winter
Metropolitan Museum of Art



Kendinden emin, devrimci, üslup bilinci olan bir değerler sistemi oluştu ama bu değerler, nasyonal sosyalistler tarafından yerle bir edildi
Çizgi ve renk kullanımı konusundaki özgürlük, duyguların yapıtlara yansımasını amaçlıyordu







Pissarro, Boulevard Montmartre



“Die Brücke” ressamları renkleri en ilkel halleriyle kullandılar Başlangıcı 15 yüzyıla kadar uzanan ağaç baskı yönteminden etkilenerek, resimlerinde ağaç baskıyı yansıtan çizgilere yer verdiler Modern çağ insanının umutsuzluğu bu sanatçıların yapıtlarına yansıyordu
“Der Blaue Reiter” ressamları sanatın biçimsel sorunlarıyla ilgilendiler Görünenin ardındaki tinsel gerçeği aradılar







Vassili Kandinsky-1915



Önemli Temsilcileri: Picasso, Georges Braque, Robert ve Sonia Delaunay, Joan Miro ve Marc Chagall

”Die Brücke” ressamları: Ernst Ludwig Kirchner, Erich Heckel, Otto Mueller, Karl Schmidt-Rottluf, Emil Nolde

”Der Blaue Reiter” ressamları: Vassili Kandinsky, Alexey von Jawlensky, Franz Marc, Gabriele Münter, August Macke, Paul Klee Kandinsky, renk ve çizgi aracılığıyla soyut sanatın itici gücü olarak kabul ediliyor Egon Schiele, Oskar Kokoschka









Alıntı Yaparak Cevapla

Resim Sanatında Akımlar

Eski 08-03-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Resim Sanatında Akımlar



Fovizm



Müzik, Henri Matisse



20 yy in ilk sanat akimi olan fovizm Gustave Moreau'nun atölyesinden ayrılan bir gurup ressamın meydana getirdiği harekettir Paris'te 1905 te sonbahar sergisinde sergilenen Henri Matisse ve bir kaç arkadaşının yapıtları Fransız eleştirmen Louis Vauxcelles tarafından vahşi hayvanlar, yırtıcı kuşlar anlamına gelen fauve sözcüğüyle ifade edilmiştir Onlara göre; gerek ışık gerek uzaklık resimde yalnızca renkle gösterilir Temiz ve düz renklerle resim saf ve arinmiş sadelikte olmalıdır Çünkü; seyirci boyalı bir yüzeyden etkilenecek ve bu yüzeyde herzeyi bir bakışta kavratacak açık etkili ve duyguları saracak bicimde düzenlenecektir Fovistler çarpıcı ve yoğunlaştırılmıs renk tonları ve nesnelerin deformasyonları ile uğraşmışlar; derinlik ışık gölge ve kontur resimden atılmıştır Bunun yerine renk şiddetine önem vermişlerdir fovizm çok kısa sürmesine rağmen etkisi büyük olmuştur







Köprü, Andre Derain



1905 yılı yeni bir ressam kuşağının doğuşuna tanık oldu Paris'te sonbahar Salonunda bir grup, Henri Matisse çevresinde kurulan bir sergi düzenledi Üsluplarının çıplak yalınlığı ve parlak renk karşıtlıklarından (kontrastlarından) yapılmış olmaları nedeniyle, sergilenen bu resimler halkı ürküttü En alışılagelmiş üslupta yapılmış olan bir çocuk büstü, Matisse, Marquet, Manguin, Camoin, van Dongen, Friesz, Puy, Vlaminck ve Derainin sergilenen bu resimleri arasında duruyordu; bunu gören eleştirmen Louis Vauxcelles şu sözleri söylemeden edemedi: "Fovların (vahşilerin) arasında bir Donatello"





Henri Matisse - Şapkalı Kadın



İşte Fovlar (Yabanıllar ya da Vahşiler) sözcüğü böyle doğdu ve kısa süre içinde öteki Fransız olmayan sanatçılar tarafından da benimsendi Mimarlık öğrencilerinden oluşan bir grup, Die Brücke (Köprü) olarak bilinen ve esin kaynağı olarak Fovlarla aynı örneklere (Van Gogh, Gaugin ve Seurat) bakan bir sanatçı çevresi oluşturdular Empresyonizmin simgelediği geleneksel gerçek kavramına karşı gösterdikleri hoşnutsuzluk, bu yeni kuşağın niteliğini belirlemektedir






Maurice de Vlaminck



Bu sanatçılar, dış görünüşlerin betimlenmesinin gerçeğin yalnız bir yüzünü içerdiğini, nesnelerin ruhuna inmediğini biliyorlardı Onlar, hem gözlemledikleri nesnenin en ince ayrıntısına değin çözümlenmesinin, hem de düşünsel işlemlerin betimlenmesinin, varlığın tümünü anlatmakta yetersiz kaldığını anlamışlardı Matisse buna şöyle bir çıkar yol buldu: "Her şeyden önce ulaşmak istediğim şey dışavurumdur Dışavurum bence bir yüzü birdenbire canlandıran veya kendini şiddetli bir harekette gösteren bir coşkuda değil, herhangi bir resmin tümel örgütlenmesindedir Nesnelerin kapladıkları mekan, bunların çevresindeki boşluk ve oranlar, hepsinin bu konuda payı vardır Rengin başlıca amacı dışavuruma olabildiğince yardım etmektir"






Raoul Dufy



Nesne, resme doğrudan doğruya ve çarpıtılmadan katılması gereken duygular uyandırır Burada amaç, duyularla algılanmış dış gerçeği, sanatçının içindeki gerçekle kaynaştırmaktır Bu, Kandinskynin de sözünü ettiği gibi sanatsal bireşime (sentez) ulaşmak çabasıdır







Albert Marquet



FOVİZM (FAUVİSME) Fovizm 1905 - 1907 yılları arasında meydana gelen, XX yüzyılın gerçekten değerli ve özgün bir sanat akımıdır Belirli ve kesin kuralları olan bir sanat ekolü oluşturulmamıştır Arı renklerin abartılarak kullanılması istemi bir grup sanatçıyı ilgilendirmiştir 1905 yılında Parisite Salon dAutomneda sergilenen bir grup esere sanat eleştirmeni Louis Vauxelle tarafından Fransızca vahşi hayvan anlamına gelen fauve sıfatı, bu eserlerin temsil ettiği sanat hareketine de fauvisme adı verilmiştir







Kees van Dongen



Henri Matisse ve arkadaşlarının alışılmamış nitelikte güçlü ve değişik renklerle yaptıkları resimleri Vauxelle ve seyirciler çok yadırgamışlardı Favizm renk sanatı, sentez ve dekor sanatıdır Henri Matissee göre kompozisyon; sanatçının duygularını elinde bulunan çeşitli elemanları dekoratif biçimde düzenlemesi işlemidir Bu görüş, fovların kompozisyon anlayışlarını tümüyle dile getirmektedir







Henri Manguin



Fovizm 1898 - 1908 yılları arasında Fransa’da etkili olan dışavurumcu resim üslubu olarak nitelenir Fovizmin yaratıcısı Henri Matisse’di Mekanı, geleneksel yorum ve perspektifle değil, renklerin hareketliliğiyle yansıtmayı tercih ettiSaf ve parlak renkli boyalar, başka renklerle karıştırılmadan uygulanıyorduBu isimi almalarında, resimlerinden yansıyan tepki ve şiddet önemli rol oynar 1908’de Paul Cezanne’ın temellerini attığı Kübizm sanatçıların o yöne doğru kaymasına yol açtı Ancak, Matisse kalan sanat yaşamında fovizmi tek başına sürdürmeye devam etti Bu aslında Fransız burjuvazisine ve toplumuna bir tepkiydi






Charles Camoin



Özellikleri: Boyaların saf ve parlak kullanımı ile yaratılan patlama duygusu belirgindi Duygusallık, şiddet ve tepkiyle birlikte fırtınalı bir biçimde hissediliyordur Tıpkı İzlenimciler gibi doğayı doğrudan tasvir ettiler Üç boyutlu mekanı geleneksel olarak yorumlamak yerine renklerin hareketiyle tanımlamak anlam kazandı







Jean Puy



Temsilcileri: Henri Matisse - “Şapkalı Kadın”, “Bayan Matisse’in Portresi” Andre Derain, Maurice de Vlaminck, Raoul Dufy, Georges Braque, Albert Marquet, Kees van Dongen, Henri Manguin, Charles Camoin






Othon Friesz








Alıntı Yaparak Cevapla

Resim Sanatında Akımlar

Eski 08-03-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Resim Sanatında Akımlar



KinetikSanat



Kinetik heykel / çeşme Naum Gabo ,
At Guy's ve St Thomas Hastanesi Londra , İngiltere



Hareket olaylarını inceleyen bilim dalıdır 20 yy’da Amerika’da doğmuş olan Op’art duran ya da hareket halinde bulunan objelerin retina ile algılanması olayı denemelerini konu edinen bir sanat türüdür Optik deyimi hareket olayını da kapsamaktadır Böylece kinetik-optik deyimi birbirine yakın anlamda kullanılmaktadır Kinetik sanat büyük ölçüde optik özellik göstermektedir







Alexander Calder
Rotterdam/Hollanda



Önceleri fizik ve kimya dallarında hareketle ilgili olayları tanımlamak için kullanılan kinetik sözcüğü 1945’ten sonra sanatçıları ilgilendirmeye başlamış, ışık ve hareket, plastik ve görsel sanatların tasvirinde estetik öğeler ve ifade araçları olmuştur 1960’ta kinetik, sanat kronolojisinin yayınlanışıyla sanat dilinde yer etmiştir







Aula Magna, Las Nubes 1953,
Universidad Central de Venezuela, Caracas, Venezuela



Arkaik sanatların hareketsiz, blok gibi görünen heykelleri zamanla ve sanat anlayışlarına göre hareketlendirilmiş, barak sanat aşamasında hareket ve ışık temel sanatsal ifade öğeleri sayılmıştır Bernini’nin Apollon ve Daphne, Prosperina’nın kaçırılması, daha sonraları Carheaux’un La Danse’i, Rude’ün Marseillaise gurup heykellerinde hareket, ifadenin tümüyle bütünleyici elemanları olarak değerlendirilmiştir Fütürist resim ve heykel sanatçısı Baccioni tümüyle hareket algısı veren mekanda tek fom sürekliliği adlı bronz heykelini, hareket olayını somutlaştırmak için yapmıştır







Josef Albers-Le Tamanoir (1963)
Rotterdam, Hollanda




Bauhaus, Rus Konstrüktivistleri, De Stilj hareketi ve daha yakın dönemlerden Alexandre Calder bu akımın kaynağını oluşturmaktadır Kinetik sanat ilk kez konstrüktivistlerce ortaya atılmış ve bu sanat düşüncesini Pevsner ve Gabo kardeşler manifestolarında şöyle savunuyorlardı “Sanatın Mısır’dan gelme bin yıllık yanılgısından, sadece statik ritimlerden oluşabileceği yanılgısından kendimizi kurtarmalıyız Çağımızın duyarlılığının ana biçimi olarak, sanatın en önemli unsurlarının kinetik ritimler olduğunu bildiriyoruz” İlk kinetik heykel bu anlayışla 1920’de N Gabo tarafından yapılan “kinetik heykel: Yükselen ve Duran Dalga” dır







Josef Albers-Têtes et Queue (1965)
Berlin, Almanya




1930 öncesi kinetik sanat özellikleri sayıca çok azdır “GELECEKÇİLİK” akımı sanatçıları dinamik harekete dayalı bazı yapıtlar üretmiş, BALLA ve Fortunata Depero (1892-1960) dönen, dağılan, dönüşen, yok olan ve yeniden görünen üç boyutlu nesnelerden söz etmekle birlikte bunları daha çok “mekanik tiyatro”da kullanmışlardır







Saygı Meydanı'na (1965)



ARCHIPENKO’nun ahşap, cam, tel, ve metal kullanarak gerçekleştirdiği heykelleriyle LAURENS’in “parçalanabilen”yapıtlarında bazı hareketli parçalar bulunmakla birlikte, bunların hiçbirinde hareket bir estetik öğe olarak kullanılmamıştır Bu anlamda en erken kinetik sanat örneği, DUCHAMP’ın Bisiklet Tekerleği (1913) yapıtıdırDELAUNAY’ın Diskler (1912-1913) dizisi GABO’nun Kinetik Konstrüksiyon No-1’i (1920), TATLİN’in III Entegrasyonal Anıtı Projesi (1919)’de hacim yaratan kinetik örneklerdir







Josef Albers (1938)
Hirshhorn Müzesi ve Heykel Bahçesi



1920’lerde MOHOLY – NAGY ‘nin elektrikli makine aracılığıyla ışık etkileri yarattığı yapıtları ve RODÇENKO’nun konstrüksiyonları, 1940 öncesi kinetik sanatın önemli örnekleridir Hareketi estetik ve anlatımsal öğe olarak kullanma eğilimi ancak 1940’larda ivme kazanmıştır Dadacılık ve Gerçeküstücülük ile Yapımcılık’tan kaynaklanan sanatçılar “kinetik” kavramını işlemeye başlamıştır İtalyan sanatçı MUNARI 1930’larda “kullanışsız makineleri tasarlamış, 1940’larda da kinetik nesneler gerçekleştirmiştir 1950’erde Fransız sanatçı Pol Bury (d-1922) istendiği zaman döndürülebilen” hareketli düzlemleri ile (Plans Mobiles) hareketi anlatım aracı olarak kullanılmıştır







Jean Tinguely
Heureka in Zürich



Kinetik sanat 1960’larda gerek ABD’de gerek Avrupa’da yaygın anlatım türlerinden biri haline gelmiştir İngiltere’de MARY MARTIN (1907-1969) ALTINORAN gibi matematik kuralarıyla biçimlendirdiği yapıtlarında hareketi doğal ışık aracılığıyla elde ederken, kocası MARTIN hareketli nesnelerden yararlanmıştı







Jean Tinguely(1965)
Israel Museum, Jerusalem



Fransız sanatçı MORELLET ile Arjantin’li LE PARC da yapıtlarında özellikle bilimsel ilkelerden hareket etmişlerdir Öte yandan TİNGUELY ve TAKIS gibi deneysel sanatçılarda hareketli yapıtlarıyla ünlenen kişilerdir






Jean Tinguely- Fasnachts
Brunnen in Basel



Bu dönemde Avrupa’nın bir çok önemli sanat merkezinde kinetik sanatın irdelendiği grup sergileri açılmıştır Bu yapıtların çoğunda çok çeşitli malzeme ve tekniklerden yararlanıldığı, hatta bilgisayarın bile kullanıldığı görülür Kimi örneklerde hareket yavaş, kimilerindeyse gözün izleyemeyeceği kadar hızlıdır Düzenli olan kadar, rastlantısal olanda vardır






Robert Delaunay (1912)
Hamburger Kunsthalle



1970’lerin yeni estetik arayışları içinde hareketin yene anlamlar kazanması yumuşak, zarif, ritmik, tekdüze, düzensiz vb gibi sıfatlar yüklenmesi kinetik sanat örneklerinin çeşitliliğinin artmasına katkıda bulunmuştur







Robert Delaunay (1911)
Chicago Sanat Enstitüsü



Kişilerin katılması ile değişik mekanlarda yapılan ışıklı denemeler sanal gösterileri sayılabilmektedir Laser ışınlarıyla uzayda yapılan ışık düzenlemeleriyle 20 yy’ın son aşamasında sanata verilen değişik anlam belgelenmek istenmektedir






Robert Delaunay Simultaneous (Zıtlıklar: Güneş ve Ay )
City New York- Modern Sanat Müzesi










Alıntı Yaparak Cevapla

Resim Sanatında Akımlar

Eski 08-03-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Resim Sanatında Akımlar



Egzotizm



Dohedencq- Arabes 1871



Egzotizm sözü ilk olarak XIX yy da ve uzak halkların sanat biçimlerini ve törelerini anlatmak için kullanılmaya başlandı Ama kavram, Yeni Dünyanın keşfinden beri biliniyordu

Portekizliler tarafından Uzakdoğudan getirilmiş eşya o zaman da pek tutuluyor, bu konulardaki hikâyeler çok okunuyordu Yeni bir dünyanın bulunması insanların hayal gücünü genişletmişti İyi ve erdemli tabiat teması o zaman ortaya çıktı: Montaigne, içinde kötülüğü olmayan kan dökücüyü, ön yargılarla doldurulmuş savaşçıya karşı çıkarıyordu Fakat Amerika, macera zevkini uyandırmasına karşılık, koleksiyonculara bir şey sağlamıyordu Bunu da Doğu yaptı








Fabio Fabbi




Louis XIV Fransa'sında Hindistan'dan gelen gemilerin değerli yükleri kapışılıyor, bütün sanat bu değerli eşyadan ilham alıyordu Delft, Nevers ve Rouen, Meissen ve Sevres'den öne geçerek Çin ve Japon porselenlerini, Lyon, Tours ve Saint-Maur ise bu ülkelerin kadifelerini ve ipeklilerini taklit ediyordu Bu arada Gobelins'de ve Hollanda'da da lake işleri taklit ediliyordu







Dohedencq -Un Souvenir D’Esneh 1876


XVIII yy Çin işi'ni sanatının başlıca temalarından biri durumuna getirdi Böylesine zengin bir konuyu romantizm de ihmal etmeyecekti Bernardin de Saint-Pierre ve Chateaubriand kahramanlarını Hint okyanusuna ve Amerika'ya götürdüler Delacroix, Dohedencq ve daha sonra da Fromentin ise Afrika'yı tercih edeceklerdi E de Goncourt ve Louis Gonse için ise, Japonya edebi bir ilham kaynağından çok bir inceleme konusuydu









Fabio Fabbi




Egzotizm bütün bu alanlardaki uygulamalarla tükenmemişti: Melanezya sanatlarında kendine yeni bir alan buldu Ardından, animist belgelerden hareketle yapılan stilistik yorumlar ve özellikle de kübizm, egzotizmle olan bağlarını ortaya koydular







Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.