Güfranla Tüllenen Ay |
08-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Güfranla Tüllenen AyGufranla Tüllenen Ay -------------------------------------------------------------------------------- Hiç dinmeyen bir nes’e, hiç bitmeyen bir zevk ve hiç eksilmeyen bir askla tütüp giden bir ay varsa o da Ramazandir Bir sene içinde geçen bütün nazli mevsimlerin, aylarin özünü, ruhunu, gerçek manasini ve onlardan süzülmüs, toplanmis usareleri en tatli bir sive ile sunan Ramazan günleri, Ramazan geceleri, her lahza, gönülleri ayri bir haz ve ayri bir tatlilikla sarar, sefkatle onlari kucaklar, muhabbetle oksar ve yasama zevkiyle costurur Ramazan günleri, dünyanin her yaninda, hususiyle Müslüman ülkelerde ve Müslümanlar arasinda ve hele bizim dünyamizda bütün alakalara merkez, bütün ruhani zevklere meydan, bütün heyecanlara sahne, bütün terakkilere nurdan bir helezon ve bütün insani hususiyetlerin inkisafina açik bir firsat, bir ganimet alanidir Geceleri ayri bir duygu, gündüzleri ayri bir aydinlikla tulü’ eden Ramazan günleri, gönüllere ayri bir ruh çalar geçer ve toplumun birbirinden kopmus parçalarini bir araya getirir, bütünlestirir, bütün inzivazedelere cemaat yolunu açar ve onlarin gurbetlerini izale eder herkese degisik buudda bir his ve fikir ziyafeti verir ve herkesi bir kere daha hayata uyarir Ramazan, minarelerin basindaki mahyalardan camilerin derünundaki avizelere, mescitlere uzanan yollarin sagindaki, solundaki kandillerinden evlerimizin içindeki lambalara, mü’minlerin yüzlerindeki duruluktan, gönüllerindeki aydinliga kadar her yerde isikla tüllenir Hele, dinin yeniden gençlige erdigi günümüzde o, seher yellerine açik sahurlari ve gizli lütuflarin tecellileriyle tüten iftarlariyla öyle farkli bir hava, farkli bir ziya ve farkli bir sive ile gelip gönülleri oksar ki, olsa olsa ancak, askin vuslat ümidiyle kanatlanmasi bu kadar cezbedici, bu kadar imrendirici olabilir Sanki Ramazan ayina kadar ruhun sonsuzluk istiyaki ile insan arasinda bir perde varmis da oruçla o perde aralaniyor gibi olur ve o ana kadar kalbin bir kösesinde sessiz sessiz uyuyan ask u sevk birdenbire canlanir, kabarir, köpürür; bütün benligi sarar ve önüne geçilmez bir vuslat arzusuna inkilap eder Bu mukaddes arzuyu gerçeklestirme yolunda, üfül üfül bad-i tecellilerin estigi seherler kollanir, insanlar için hep ötelere açik birer menfez gibi müsahid bekleyen namaz vakitleri olabildigince degerlendirilir ruhlara revh u reyhan teravihlerle gönüller costurulur ve duygulara kase kase ilahi nefahat içirilir derken, herkes derecesine göre adeta uhrevilesir, ledünnilesir ve birer melek halini alir Ramazan, Kur’an ayi olmasi itibariyla bütün bir sene Kur’an’dan uzak kalmis olanlar bile ciddi bir susamislik içinde, kendilerini o nurefsan iklime atar Kur’an’in saganak saganak onlarin baslarina bosalttigi ruh, mana, esrar ve eltafla benliklerinin kurumaya yüz tutmus bütün vadilerini sular bir bastan bir basa gönül dünyalarini tipki bir çiçek bahçesi haline getirir ve onlari var olma zevkiyle costurur Onlar, Kur’an’da bütün varligi duyar ve dinler; duygu ve düsünceleriyle kanatlanir Kur’an’da bütün hilkatin soluklandigini hisseder, ürperir yer yer ra’selerle kendilerinden geçer; zaman zaman da gözyaslariyla nefes alir, gözyaslariyla bosalir, aradan perdelerin kalktigini duyar, Allah’a yakinlardan daha yakin olduklarini hisseder ve kendilerini adeta bir zevk zemzemesi içinde bulurlar Kur’an’in ledünni muhtevasini ancak, onda bütün varligin sesini duyabilenler ve onun derinliklerinde insan ruhuna ait korku ve ümit, tasa ve sevinç, keder ve nes’e müsikisini birden dinleyebilenler anlar Onu sanki kendine inmis gibi dinleyebilen zaman-üstü ruhlar, Onda Cennet meyvelerinin lezzetini, Firdevs bahçelerinin renk ve güzelligini, Reyyan yamaçlarinin çaglayan ve manzaralarini müsahede eder ve onunla gürül gürül hale gelirler Kur’an’i, Ramazan’in seffaflastiriciligi ve kalbin kadirsinas ölçüleriyle ele alip onun derinliklerine yelken açabilen saf gönüller, her lahza ayri bir uhrevi kiymete ulastiklarini hisseder ve her an “beka”nin ayri bir buuduyla tanisirlar Bu insanlarin düsünce ve hayatlarinda “metafizik”, “fizik”i tamamlar, mana da, maddenin gerçek muhteva ve degeri olur ve her sey perde arkasi kiymetleriyle ortaya çikar Ve yine bu insanlarin çehrelerinde sanki, ilahi isim ve sifatlarin engin dairesine açik bulunmadan mülhem, gizli bir sezis, derin ve farkli bir anlayis ve Kur’an’la inlemis günlerin uhreviliklerinden kalma bir olgunluk, bir doygunluk, bir safvet, bir içtenlik ve imanin altin zevkleriyle beslenmis bir letafet, bir cazibe ve bir mürüvvet çagliyor gibi bir büyü hissedilir Onlar, hiçbir sey konusmasa, hiçbir sey anlatmasalar bile, o anlamli tavirlarindan, edalarindan, endamlarindan, bakislarindan, duruslarindan bu manalar her zaman tasar gelir, gelir ve her tarafta yankilanir Kur’an kanatli ve Kur’an buudlu Ramazan-i serif kadar gecesi ayri nuranilige ve gündüzü de ayri aydinliklara açik bir baska ay yoktur Insan, her yeni Ramazan’la bir kere daha, hem de bütün tazeligiyle Kur’an’i ve onun gökler ötesi kaynagini, tüllenen ilahi marifeti ve O’nun kevn ü mekanlara dagilmis isaretlerini, Allah askini ve onun inanmis simalardaki piril piril izlerini görür, duyar ve sezer Evet, Ramazan’da Kur’an bütün bir kaderin yonttugu bu piril piril yüzlerin ve bütün bir mananin iç derinligini gösteren bu isil isil gözlerin hepsinde ayri bir uhrevilikle parildar kadin-erkek, yasli-genç, zengin-fakir, alim-cahil, aristokrat-halk hemen herkes bu mübarek zaman diliminde hayat ve yasayis basamaklari itibariyla Ramazanlasir ve Ramazan’la gelen manalari soluklar Evet, herkes istidadina göre ve kabiliyetinin elverdigi ölçüde onunla degisik bir buudda, çesitli münasebetsizliklerden, insani bas asagi götüren rezilelerden ve bütün manevi kirlerden arinir, nurlanir ve Cennetlere ehil hale gelir Ramazan ayi, yümün ve bereketiyle o kadar zengindir ki, gölgesine siginan hemen herkes onun servet ve ginasindan istifade eder ve uhrevi sultanliklara erebilir: Gençler-ihtiyarlar, saglam mü’minler-arizalilar, zekiler-ahmaklar, akillilar-deliler, esyanin perde arkasina kapali olanlar-açik bulunanlar, bir ise yarayanlar-yaramayanlar, havadan nem kapanlar-yagmurun altinda bile islanmayanlar, hakim olmak için yaratilmis bulunanlar-mahküm olarak dünyaya gönderilenler, bin bir gaile içinde dahi dimdik ayakta durmasini bilenler-en küçük sarsintiya mukavemet edemeyerek devrilip gidenler, hayatlarini karamsarlik içinde ve inleyerek geçirenler-Cehennemlerin içinde bile ümit sakiyanlar, ömürlerini baskalarina dayanarak sürdüren dermansizlar-en onulmaz dertlerle kivranirken dahi nes’eyle gürleyen iradeler, yasayislarini yeme, içme ve uyumaya göre programlamis tenperverler-yemeyi, içmeyi ve uyumayi asmis gerçek insanlar Evet, bütün bu birbirinden ayri, birbirinden farkli siniflar, degisik ölçülerde de olsa, onun aydinlik ikliminde mutlaka baskalasir, farklilasir ve halinin müsaadesi nispetinde bir yerlere ulasirlar Ramazan’in güzellik ve nuraniyeti ve o nuraniyete açik gözlere akseden varligin mana dolu ihtisami, bu birbirinden ayri ve farkli gruplar üzerine saldigi sir dalga boyundaki bir kisim tayflar sayesinde, o kendine has tadi, havasi, ruhu ve manasiyla gönüllere öyle bir siner ki, en inatçi kafalar bile mukavemet edemez ve ona teslim olurlar Ramazanda, her seyi kendi sirlariyla bürüyen geceler o kadar münis ve tatli, insanin duygu ve düsüncelerini ayri bir halavetle kucaklayan gündüzler o kadar sicak ve yumusak, inanmis simalar o kadar hisli ve derin, Allah’a davet eden sesler o kadar sefkatli ve bunlarin hepsinin ifade ettigi manalar o kadar duygulandiricidir ki, bu gufran ayina sinelerini açabilenler muvakkaten dahi olsa, tasalardan, kederlerden bir bir siyrilip Cennet mutlulugunu duyabilirler |
|