Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bayrami, hacı, veli

Hacı Bayram-İ Veli

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hacı Bayram-İ Veli




Hacı Bayram-ı Veli

İstanbul'u, Fâtih Sultan Mehmed Hanın fethedeceğini müjdeleyen büyük velî Nûmân bin Ahmed bin Mahmûd, lakabı Hacı Bayram'dır 1352 (H 753)de Anakra ilinin Çubuk Çayı üzerindeki Zülfadl (Sol-Fasol) köyünde doğdu 1429 (H 833) senesinde Ankara'da vefât etti Türbesi, Hacı Bayram Câmiinin kenarında ziyârete açıktır

Nûmân, küçük yaşından îtibâren ilim tahsîline başladı Ankara'da ve Bursa'da bulunan âlimlerin derslerine katılarak; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi din ilimlerinde ve o zamânın fen ilimlerinde yetişti Ankara'da Melîke Hâtun'un yaptırdığı Kara Medresede müderrislik yaparak talebe yetiştirmeye başladı Kısa zamanda, halk arasında sevilip sayılan biri oldu

İlimdeki bu üstünlüğüne rağmen Müderris Nûmân'ın rûhunda bir sıkıntı vardı O, bu sıkıntıdan ancak bir mürşid-i kâmilin huzûruna varmakla kurtulabileceğini biliyor ve bir fırsat gözlüyordu Nitekim bir gün dersten çıktığında yanına birisi geldi ve;

"Ben Şücâ-i Karamânî'yim Kayseri'den senin için geliyorum Sana bir haberim ve dâvetim var" dedi

Nûmân, bu sözlerin sonunda kendisi için mühim bir haberin olduğunu anlamıştı

"Hoş geldin, safâlar getirdin İnşâallah hayırlı haberlerle gelmişsindir Anlat! Anlat!" diyerek hayretle sordu

"Beni şeyhim ve mürşidim Hamîdeddîn-i Velî hazretleri gönderdi ve; "Git Engürü'de (Ankara'da) Kara Medresede Nûmân adında bir müderris vardır Ona selâmımı ve dâvetimi söyle Al getir O bize gerek" dedi Ben de bu vazîfe ile huzûrunuza gelmiş bulunuyorum"

Müderris Nûmân bu sözleri dinler dinlemez;

"Baş üstüne, bu dâvete icâbet lâzımdır Hemen gidelim" diyerek müderrisliği bıraktı Şücâ-i Karamânî ile Kayseri'ye gittiler Kayseri'de Somuncu Baba diye meşhûr Hamîdeddîn-i Velî ile bir kurban bayramında buluştular O zaman Hamîd-i Velî; "İki bayramı birden kutluyoruz" buyurarak, Nûmân'a Bayram lakabını verdi

Hamîd-i Velî, Nûmân ile başbaşa sohbetlere başlayarak, onu kısa zamanda olgunlaştırdı Zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derecelere kavuşturduktan sonra ona;

"Hacı Bayram! Zâhirî ilimleri ve bu ilimlerde yetişmiş âlimleri ve derecelerini gördün Bâtınî ilimleri ve bu ilimlerde yükselmiş evliyâyı ve derecelerini de gördün Hangisini murâd edersen onu seç!" buyurdu Hacı Bayram da, velîlerin yüksek hallerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı Hocasının teveccühleri ile zamânının en büyük velîlerinden oldu

Hacı Bayram-ı Velî, hocası ile hacca gitti Hac vazîfelerini yaptıktan sonra Aksaray'a geldiler Orada hocasının 1412 (H 815) senesinde; "Halîfem, vekîlim sensin" emri üzerine, bu ağır vazîfeyi üzerine aldı Aynı sene hocası vefât edince, defn işleriyle meşgûl olup, cenâze namazını kıldırdı Aksaray'da vazîfesini bitirdikten sonra Ankara'ya döndü Ankara'da dînin emir ve yasaklarını insanlara anlatmaya, onlara doğru yolu göstermeye, yetiştirmeye başladı Her gün pekçok kimse huzûruna gelir, hasta kalplerine şifâ bularak giderlerdi Talebeleri gün geçtikçe çoğalmaya, akın akın gelmeye başladılar Kısa zamanda ismi her tarafta duyuldu

Bilâhare İstanbul'un mânevî fâtihi olacak olan Akşemseddîn de Osmancık'ta müderrisken şeyhin evliyâlık derecesini duymuş ve ona talebe olmak üzere Ankara'ya gelmişti Fakat şeyhin dükkan dükkan dolaşıp para topladığını görünce, yanına varıp hikmetini sormadan "Evliyâ para mı toplar, buralara boşuna gelmişim" diyerek oradan ayrıldı Zeynüddîn Hafî hazretlerine talebe olmak üzere Mısır'a doğru yola çıktı Haleb'e vardığı gece bir rüyâ gördü Rüyâsında, boynuna bir zincir takılmış ve zorla Ankara'da Hacı Bayram-ı Velî'nin eşiğine bırakılmıştı Zincirin ucu ise Hacı Bayram'ın elindeydil Bu rüyâ üzerine, Akşemseddîn yaptığı hatâyı anlayarak derhal Anakra'ya geri döndü Şehre ulaştığında Hacı Bayram-ı Velî'nin talebeleriyle ekin biçmeye gittiğini öğrendi Tarlaya gitti Fakat Hacı Bayram hazretleri ona hiç iltifat etmediler Akşemseddîn, diğer talebelerle birlikte ekin biçmeye başladı Yemek vakti geldiğinde, insanların ve orada bulunan köpeklerin yiyecekleri ayrıldı Hacı Bayram-ı Velî, talebeleriyle yemek yemeye başladı Yine Akşemseddîn'e hiç iltifat etmeyip, yemeğe çağırmadı Akşemseddîn yaptığı hatâyı bildiği için, kendi kendine;

"Ey nefsim! Sen, Allahü teâlânın büyük bir velî kulunu beğenmezsen, işte böyle yüzüne bile bakmazlar Senin lâyık olduğun yer burasıdır" diyerek, köpeklerin yanına yaklaşıp, onlarla berâber yemeye başladı

Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, Akşemseddîn'in bu tevâzuuna dayanamayarak; "Köse! Kalbimize çabuk girdin, yanımıza gel" buyurup iltifât etti, kendi sofrasına oturttu Sonra ona; "Zincirle zorla gelen misafiri, işte böyle ağırlarlar" diyerek, onun gördüğü rüyâyı, kerâmet göstererek anladığını bildirdi

Akşemseddîn bundan sonra hocasının yanından hiç ayrılmadı Sohbetlerini kaçırmayarak, kalplere şifâ olan nasihatlarını zevkle dinlemye başladı Hacı Bayram-ı Velî'nin teveccühleri altında, kısa zamanda bütün talebe arkadaşlarının önüne geçti Nefsini terbiye etmekte herkesten ileri gitti

Akşemseddîn'e icâzet, diploma verdiğinde, bâzıları;

"Efendim! Sizde yıllarca okuyan talebelere hilâfet vermediğiniz hâlde, bu yeni gelen Akşemseddîn'i kısa zamanda hilâfet ile şereflendirdiniz?" dediler

Hâcı Bayram-ı Velî de;

"Bu öyle bir kösedir ki, bizden her ne görüp duydu ise hemen inandı Gördüklerinin ve işittiklerinin hikmetini de bizzât kendisi anladı Fakat yanımda yıllardır çalışan talebeler, gördüklerinin ve duyduklarının hikmetini anlayamayıp bana sorarlar Ona hilâfet vermemizin sebebi işte budur" diye cevap verdi




O aradığınız Hacı Bayram


Hacı Bayram-ı Velî, hem talebelerini yetiştiriyor, hem de belli saatlerde câmide insanlara vâz ve nasîhat ediyordu Herkes Hacı Bayram-ı Velî'nin vâzlarına koşuyor, bâzı kerâmetlerini görünce, ona daha çok bağlanıyorlardı Bu şekilde Hacı Bayram'ın etrafında pekçok kimsenin toplandığını gören bâzı hasetçiler, Pâdişâh İkinci Murâd Hana;

"Sultânım! Ankara'da Hacı Bayram isminde biri, bir yol tutturarak halkı başına toplamış Aleyhinizde bâzı sözler söyleyip saltanatınıza kasdedermiş Bir isyân çıkarmasından korkarız!" diyerek iftirâlarda bulundular Bunun üzerine sultan, durumun tetkik edilmesi için iki kişi vazifelendirip;

"O kimseyi hemen gidip huzûrumuza getirin Emrimize baş kaldırıp isyân ederse, zincire vurarak getirin!" emrini verdi

Vazifeli çavuşlar, ellerinde pâdişâhın fermânı olduğu hâlde, Edirne'den kalkıp süratle Ankara'ya gittiler Şehre yaklaştıklarında önlerine, yaşlı, nûr yüzlü bir kimse ile bir genç çıktı Selâmlaştıktan sonra ihtiyâr zât;

"Evlâtlarım! Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?" diye sorunca, onlar da;



Alıntı Yaparak Cevapla

Hacı Bayram-İ Veli

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hacı Bayram-İ Veli




"Ankara'da Hacı Bayram isminde biri, etrâfına adamlar toplayıp, Pâdişâhımıza başkaldırmış Onu yakalayıp pâdişâhın huzuruna götüreceğiz" dediler Çavuşların bu sözünü bekleyen ihtiyâr zât;

"O aradığınız Hacı Bayram bu fakîrdir" diyerek, kendisini gösterdi Çavuşlar bir fermâna baktılar, bir de Hacı Bayram-ı Velî'ye Aradıkları isyâncı bu olamazdı Bu nûr yüzlü, hoş sözlü zât, hiç isyân edecek birine benzemiyordu Hacı Bayram-ı Velî'ye tekrar tekrar dikkatle baktıktan sonra, birbirlerine;

"Gidelim, Sultanımıza gidelim Bu zâtın mâsûm olduğunu, söylenilenlerin yanlış olduğunu bildirelim" dediler

Hacı Bayram;

"Evlatlar! Sizin geleceğinizi biliyorduk Onun için yola çıkıp sizi bekledik Pâdişâhımızın fermânı başımız üzerindedir Haydi durmayınız, elimi zincirle bğlayınız ve bir an önce buradan gidelim" buyurdu

Bu sözlere iyice hayret eden çavuşlar;

"Sizi yanlış anlatmışlar efendim Size karşı edepsizlik etmeye hayâ ederiz Hele zincire vurmak hiç aklımızdan geçmez Mâdem ki emrediyorsunuz, buyurunuz gidelim" dediler

Hacı Bayram ile yanındaki genç talebesi Akşemseddîn, çavuşlarla birliket Edirne'ye doğru yola koyuldular Hacı Bayram-ı Velî, yol boyunca çavuşlarla sohbetler etti, onlar nasîhatlerde bulundu Günler sonra Çanakkale Boğazından geçip, Edirne'ye geldiler Sarayda Sultan İkinci Murâd Han, söylentilere göre devletin selâmetine kasdeden ve tahtına göz diken bir eşkıyâ beklerken, karşısında; nûr yüzlü, kâmil bir velî gördü Hayretini saklamayarak, onu baş köşeye oturttu Utancından bu büyük velînin yüzüne bakamadan;

"Yolculuğunuz zahmetli oldu herhalde" dedi

Hacı Bayram-ı Velî ise tebessümle;

"İyi bir vesîle oldu Birçok yerde ve buralarda epeyce mâneviyât âşıkları gördük ve tanıştık" diyerek, pâdişâhı rahatlattı

Sohbete başladılar Sultan Murâd, şehzâdeliğinden beri ilme pek meraklıydı ve büyük bir âlim olarak yetişmişti Hacı Bayram-ı Velî konuştukça, ilminin yüksekliğini daha iyi anladı Tâ Ankara'dan buraya kadar getirttiğine çok üzüldü, tanışmakla şereflendiği için de çok sevindi Tasavvuftaki bâzı müşkillerini Hacı Bayram-ı Velî'ye sordu Aldığı cevaplardan ziyâdesiyle memnun oldu Pekçok ihsânda bulunup, hediyeler verdi Fakat Hacı Bayram-ı Velî;

"Sultânım! Bizim dünyâ malında gözümüz yoktur Siz onları, ihtiyâcı olanlara veriniz" diyerek nâzikçe reddetti

Pâdişhâh ısrar edince de;

"Mutlaka ihsânda bulunmak istiyorsanız, talebelerimizin, devlete vereceği vergilerden muaf tutulmasını arzu ederiz" dedi

Pâdişâh da memnuniyetle kabûl etti Hacı Bayram-ı Velî'yi günlerce sarayda misâfir etti, izzet ve ikrâmda bulundu



İstanbul'un Fethi


Başbaşa sohbet ettiği günlerden birinde; konu İstanbul'un fethine gelmişti Murâd Han Gâzi;

"Allahü teâlânın izniyle, evliyânın himmet ve bereketleriyle İstanbul'u almak istiyorum Rahmetli dedem Yıldırım Bâyezîd Han bu işe girişti Fakat bir netice elde edemedi Devlet-i âl-i Osman'ın toraklarının ortasında bir Bizans Devletinin olmasına hiç gönlüm râzı değil Sevgili Peygamberimizin de fethini müjdelediği bu İstanbul bize lâzım Bunu almak için de himmetinizi, yardımınızı bekliyorum" dedi

Murâd Han bu sözleri söylerken, Hacı Bayram-ı Velî derin bir tefekküre dalmış, onu dinliyordu Sultanın sözü bittikten bir süre sonra şöyle konuştu:

"Sultânım! Bu şehrin alınışını görmek ne size, ne de bize nasîb olacak İstanbul'u almak, şu beşikte yatan Muhammed'e (Fâtih Sultan Mehmed Han) ve onun hocası, bizim Köse Akşemseddîn'e nasîb olsa gerektir" müjdesini verdi Sonra geleceğin Fâtih'ini kucağına aldı Onun gözlerine bakarak, uzun uzun teveccühlerde bulunda Sultan Murâd Han, bu müjdeye çok sevindi Oğlu şehzâde Muhammed'e ve Akşemseddîn'e artık başka bir nazar ile bakmaya başladı




Bu kitabı yazacağına


Hacı Bayram-ı Velî hazretleri Edirne'de bulunduğu müddet içinde, câmilerde vâz verip, halka nasîhatlerde bulundu Edirneliler de onu çok sevdiler Onun hangi câmide nasîhat edeceğini öğrenip, oraya akın akın giderlerdi Pâdişâh da onun Edirne'de kalmasını istiyordu Fakat Hacı Bayram-ı Velî, Ankara'ya talebelerinin başına dönüp, onları yetiştirmeye devâm etmek istediğini bildirdi

Pâdişâha nasîhatlerde bulunduktan ve onunla vedâlaştıktan sonra yola koyuldu Önce Gelibolu'ya geldi Orada Yazıcızâde Ahmed Bîcân ve Muhammed Bîcân kardeşlerle görüştü Bir müddet onları yetiştirmek için orada kaldı Onların Bayramiyye yoluna girerek, tasavvufta ilerlemelerine sebeb oldu Muhammed Efendi, yazdığı Muhammediyye'yi hocası Hacı Bayram-ı Velî'ye takdim ettiğinde;

"Ey Muhammed! Bu kitabı yazacağına, kalbinin nûrlanması için çalışsan, nefsini terbiye etmek için uğraşıp onu yola getirseydin daha iyi olmaz mıydı?" buyurduğunda, Muhammed Bîcân bir "Âhh!" çekti ki, o anda kitabın açık olan sahifeleri "Âhh" ateşinden kararıp simsiyah oldu Hacı Bayram-ı Velî, kısa zamanda bu iki kardeşe icâzet, diploma vererek, insanları hak yola dâvet ve bu yolda ilerletmekle görevlendirdi



Kurban


Hacı Bayram-ı Velî, Ankara'ya Sultan Murâd Hanın verdiği fermânla geldi Fermanda, Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin talebelerinin, yalnız ilim ile meşgûl olmaları için, onların vergi ve askerlikten muâf tutulduğu bildiriliyordu Bunu duyan pekçok kişi, vergi ve askerlikten kurtulmak için Hacı Bayram-ı Velî'nin talebesi olduğunu söylemeye başladı Bunlar o kadar çoğaldı ki, Ankara'nın mâlî ve askerî düzeni bozuldu Sonunda Sultan, Hacı Bayram-ı Velî'den talebelerinin bir listesini istemek zorunda kaldı

Hacı Bayram-ı Velî de, Ankara'nın Kanlıgöl mevkiinde bir çadır kurdu ve;

"Bize intisâb edenler, talebe olanlar burada toplansın" diye ilân etti Hacı Bayram-ı Velî'nin talebesi olduğunu söyleyen herkes, akın akın gelip meydanı doldurdu

Hacı Bayram-ı Velî;

"Dervişlerim, müridlerim! Bana intisâb eden talebelerimi bugün burada kurban etmem emrolundu Canını, malını bana feda eden, çadıra girsin" buyurdu

Bütün talebeleri bir korku aldı Bir uğultu yükseldi Vergiden kaçmak için talebe görünenler;

"Bu ne biçim mürşit; bu nasıl müritlik" diye söylenip duruyorlardı

Hacı Bayram-ı Velî de, eline keskin bir bıçak ile çadırın kapısında beklemeye başladı Bu sırada topluluktan, bir erkek ile bir kadın kalabalığı yararak doğruca çadırın içine girdiler Arkalarından Hacı Bayram-ı Velî de girdi Daha önceden çadıra koyduğu koyunu içeride hemen kesti Kırmızı bir kan, çadırdan dışarı çıktı Kanı gören herkes hemen kaçtı Meydanda kimse kalmadı Daha sonra dışarı çıkan Hacı Bayram-ı Velî;

"Anladık ki, bu kadar talebemiz varmış Bunlardan başka herkes, vergi vermek ve asrelik yapmak sûretiyle, devlete olan borcunu ödemelidir" buyurdu



Alıntı Yaparak Cevapla

Hacı Bayram-İ Veli

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hacı Bayram-İ Veli




Halifeleri


Hacı Bayram-ı Velî, ömrünün sonuna kadar İslâmiyeti yaymak için uğraştı Talebelerine ve sohbete gelen herkese, Allahü teâlânın emirlerini bildirip, yasaklarından kaçınmanın şart olduğunu anlattı Hayâtı, hep verâ ve takvâ üzere, haramlardan şiddetle kaçıp, şüpheli korkusuyla mübahların fazlasını terk etmekle geçti

Onun vefâtından sonra "Bayramiyye yolu"nu, talebelerinden Akşemseddîn ve Bıçakçı Ömer Efendi devâm ettirdiler

Diğer halifeleri ise: Göynüklü Uzun Selâhaddîn, Yazıcızâde Muhammed ve Ahmed Bîcân kardeşler, İnce Bedreddîn, Hızır Dede, Akbıyık Sultan, Muhammed Üftâde hazretleri bunlardandır Birisi de, dâmâdı Eşrefoğlu Rûmî (Abdullah Efendi)dir




Türbenin Kapısı


Türbelerin kapatılma kararı çıktıktan sonra, her yere olduğu gibi Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin türbesine de kilit vurulmuştu Fakat sabahleyin türbenin önünden geçenler kilidi kırılmış, kapıyı da ardına kadar açık gördüler Olayın birkaç defâ tekerrür etmesi üzerine ilgililerden biri;

"Böyle şey olmaz, bu kapıyı elbette bir açan var" demiş

Sonra bunun için iki polis vazifelendirmiş ve;

"Sabaha kadar bekleyin, gözetleyin Şu kapıyı kim açıyorsa, hemen yakalayın" iye de emir vermişti

Polisler raldıkları bu emir gereğince, hazret-i Şeyh'in türbesi önünde sabah ezânı okununcaya kadar beklemişler Sabah vakti âniden kilidin çıkardığı "Çat" sesi ile irkilmişler İşte o zaman açılan kapıdan Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin tebessüm ederek kendilerine baktığını görmüşler Türbebyi bekleyen polislerden biri şaşkınlıktan düşüp bayılırken, diğerinin dili tutulmuş Bu olaydan sonra bir daha hiç kimse kapıda nöbet tutmaya cesâret edememiştir




Hacı Bayram-ı Velî'nin talebelerine nassîhatlerinden


İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız
Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır
Allahü teâlâya isyân yolunda, hiçbir kimseye yardım etmeyiniz
Küçük çocukları seviniz, başlarını okşayınız Onları sevindiriniz ki, Peygamber efendimizin emrini yerine getirmiş olasınız
Çarşıda ve câmi avlusunda bir şey yemeyiniz Yol ortasında durmayınız Ticâret erbâbının dükkânlarında uzun müddet oturmayınız
Hiçbir günâhı küçümsemeyin, çok çalışın Boş gezenler, zengin bile olsa, arkadaşları şeytan, kalbleri şeytanın konağı olur
Helâlinden kazanıp, ondan fakırlere cömertçe veriniz
Ölümü çok hatırlayınız Ölüm gelmeden hesâbınızı yapınız Tövbe ediniz ki, affa kavuşasınız
Dünyâ gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz
Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşâ etmeyiniz Çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emânettir Emânete hiyânet ise, çirkin bir harekettir
Âlim ve velîlerin kabirlerini ziyâret ediniz Zîrâ o büyükler, kendilerini ziyâret edenlere şefâat ederler


Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, Âşık Yûnus'la aynı asırda yaşamış ve onun söylediği gibi şiirler söylemiştir Tasavvuf yolunda nefsi tanımanın ve itâat altına almanın şart olduğunu bildiren Hacı Bayram-ı Velî hazretleri bu hususta şu şiiri söylemiştir:

Bilmek istersen seni,
Cân içinde ara cânı
Geç cânından bul ânı,
Sen seni bil, sen seni

Kim bildi ef'âlini,
Ol bildi sıfâtını,
Anda gördü zâtını,
Sen seni bil, sen seni

Görünen sıfâtındır,
O'nu gören zâtındır,
Gayri ne hâcetindir,
Sen seni bil, sen seni

Kim ki hayrete vardı,
Nûra müstagrak oldu,
Tevhîd-i zâtı buldu,
Sen seni bil, sen seni

Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu,
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni

ALABİLİRSEN AL

Hacı Bayram-ı Velî'nin doğduğu Zülfadl (Sol-Fasol) köyünden bir genç askere çağrılmıştı Yetim olan bu temiz genç, babasından kalma birkaç altınını, annesinden kalan hâtıra bilezik ve küpleri emânet edecek bir kimse bulamadı Hepsini küçük bir çekmeceye koyup, Hacı Bayram-ı Velî'nin türbesine getirdi Türbeyi ziyâret edip;

"Yâ hazret-i Hacı Bayram-ı Velî! Beni vatanî vazifemi yapmak için çağırdılar Annemden ve babamdan kalma şu hâtıralraı emânet edecek bir kimse bulamadım Bu küçük çğekmeceyi zâtı âlinize emânet bırakıyorum Eğer askerden dönersem, gelir alırım Şâyet dönemezsem, istediğiniz bir kimseye verebilirsiniz!" diye münâcaat etti Sonra çekmececyi sandukanın kenarına koyarak ayrıldı

Aradan yıllar geçti Gencin askerliği bitti ve emânetini almak üzere Hacı Bayram-ı Velî'ye geldi Ziyâretini yapıktan sonra, çekmeceyi koyduğu yerde buldu Hiç dokunulmamıştı Orada türbeyi bekleyen türbedâra; "Bu çekmece benimdir Askere gitmeden önce emânet bırakmıştım Şimdi alıyorum" dedi

Türbedâr;
"Tabi, alabilirsen al Çünkü ben, bir defâsında bu çekmecenin yerini değiştirmek istedim Fakat bütün uğraşmalarıma rağmen yerinden bile oynatamadım Bunda bir hikmet olduğunu düşünerek, bir daha elimi bile sürmedim"

Genç, çekmecenin yanına gelip, Hacı Bayram-ı Velî'ye teşekkür etti ve emânetini alarak köyüne döndü

Sultan Murad Han'a Nasihati

Hacı Bayram-ı Velî hazretleri Edirne'den ayrılırken kendisinden nasihat isteyen Sultan Murâd Hana şöyle dedi:
Tebean içinde herkesin yerini tanı, ileri gelenlere ikrâmda bulun
İlim sâhiplerine hürmet et
Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster
Halka yaklaş fâsıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk
Hiç kimseyi küçümseme ve hafife alma
İnsanlığında kusûr etme,
Sırrını hiç kimseye açma,
İyice yakınlık peydâ etmedikçe, kimsenin arkadaşlığına güvenme
Cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma
Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme
Seninle başkaları arasında bir toplantı akdedilir veya insanlarla aranızda bâzı meseleler görüşülürse, yâhut onlar bu meselelerde senin bildiğin hilafını iddiâ ederlerse, onlara hemen muhâlefet etme Sana bir şey sorulursa, ona herkesin bildiği şekilde cevap ver Sonra bu meselede şu veya bu şekilde görüş ve delillerin de bulunduğunu söyle Senin bu türlü açıklamalarını dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur Sana bu görüş kimindir? diye sorarlarsa, fakîhlerin bir kısmınındır, de Onlar, verdiği cevâbı benimserler ve onu sürekli olarak yaparlarsa, senin kadrini daha iyi bilir ve mevkiine daha çok hürmet ederler
Seni ziyârete gelenlere ilimden bir şey öğret, böylece faydalansınlar Herkes, öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin Onlara umûmî şeyleri öğret, ince meseleleri açma Onlara güven ver, ahbablık kur Zîrâ dostluk, ilme devâmı sağlar Bâzan da onlara yemek ikrâm et İhtiyaçlarını temin et Onların değer ve îtibârlarını iyi tanı ve kusurlarını görme
Halka yumuşak muâmele et, müsâmaha göster
Hiçbir kimesye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran"

1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi; s77
2) Nefehât-ül-üns; s684
3) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s 1080
4) Rehber Ansiklopedisi; c7, s7
5) Menâkıb-ı Hacı Bayram-ı Velî
6) Tâc-üt-Tevârih; c2, s428
7) Osmanlı Müellifleri; c1, s56
8) Menâkıb-ı Melâmiyye-i Şûttariyye; s 5-7
9) Silsile-i Celvetî; s75
10) Tıbyânü'l-Vesâil; c1, s174
11) Sefînetü'l-Evliyâ; c2, s256
12) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c12, s39

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.