Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Tarihu;l-İslam İmam Zehebi: Tarihin tarifi: Dil yönünden Tarih: Bir olayı vakitle bildirmeye tarih denilir Tarih arabça bir kelimedir:kökünden gelir Kitabı şu gün tarihledi) diye ifade edilir, ve "kitabı falan günü yazdı," anlamında yazılma gününü bildirmek demektir Bak Lisanü'l Arab "H" babı Yine Cevheri ve diğerieride aynı şeyi ifade ederler Kimi lügatçilar bu kelimenin "her şeyin bitiş yerine tarih" dendiğinide öne- sürerler Bu görüşü esas alan bir çok tarihçi kitaplarını Ölüm tarihlerini esas alarak eserlerini yazdılar Ve-feyâtü'İ â'yan bunların başlıca örneklerinden biridir Zehebî'nin bu eserinin adıda "Tarihü'l İslam ve Vefeyatü'l Meşâhiri ve'l Âlâm" dır Yine bu kelimenin pi' Ei-Erah kelimesinden türediğide söylenir "El-Erah" yaban öküzünün yeni doğan dişi yavrusudur Bunun önce yokken doğduğu gibi, tarih ilmininde sonradan doğduğu için buna benzetildiği söylenir Bu pek akla yatmayan uzak bir izahtır Terim olarak Tarih: İnsanların doğum, ölüm, seyahat yaptıkları isler, geçmiş olaylar, insanların hakkında yapılan m kötü değerlen^ jdirmeler ve buna benzer şeylerin yazıldığı vakti bilmedir Bu Sahavî' nin «El-îlân bit-Tevbîh limen zemmet-Tarih» sayfa 14'te verdiği malumattır İbni Haldun meşhur "Mukaddimesinde bunu şöyle ta'rif eder: «Bilki, tarih ilmi faydaları pek çok, yolu çok kıymetli, gayesi çok şerefli bir fen olup, bize mazideki geçmiş milletlerin ahlakî yapılarındaki oluşum ve değişimleri, Peygamberlerin Sîretlerini, kıralların devletleri ve siyasetlerini Öğretip din ve dünya ahvalinde bunlardan istifade etmek için son derece faydası olan bir bilgidir |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Tarih'in Önemi: Bizden önce yeryüzünü ma'mur eden, bizim varis olduğumuz şeylere sahib olan, bu ümranda bir iz bırakmak için bir hayatı hebaeden insanları tanımak, tanımaya yaklaşabilmek yüzde ellilik bir nis-bete ulaşmasada bütün insan oğlunun müşterek arzusudur Değil geçmişte, hayali bile cihan değen, nice muzzam hadiseler, kendi öz geçmişimizdeki mazi bulutlarını, aradaki sisi dağıtma imkanı olsa ne kadar tatlı anılar gözümüzün önüne filim şeridi gibi yığılır Meçhule ait meseleler, bütün insanlarda araştırma arzusunu kamçılayan, bilemediğini öğrenme hırsı veren bir olgudur Hele hayatlarını öğrenmek istediğimiz insanlar Tarih'te iz bırakan, medeniyetlerin gelişim, değişim ve yenilenlemelerinde büyük etkileri olan insanlar olursa o zaman bu arzu vazgeçilmesi mümkün olmayan bir eğitim ve öğretim haline dönüşür Devletleri idare edip oradaki sosyal yapının sağlamlığına önem veren, nesillerin varlığını devam ettirip egemen bir millet olarak hayatlarını devam ettirmek isteyen herkes, tarih bilgisinin önemini, tarih şuurunun bir milletin geleceği için ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi kavrar Tarih bizzat insanın kendi hayatıyla alakalıdır Zira her yeni gün bir gün sonra tarih olacaktır İnsan doğumundan yaşadığı ana gelinceye kadar geçirmiş olduğu bütün hayat safhaları kendisini iliklerine kadar tarih ile içice kılar "Kimin evladıdır Dedesi ninesi kimdir, nerede yaşamış, nasıl bir hayat sürmüşler'1 gibi bir takım soruların cevabı tarihin tam kendisini teşkil eder Millet bizatihi kişilerdir Fertlerin tek tek oluşumundaki her safha millettede vardır Bir millet, Tarih'te kökü yoksa onun bütün Özelliklerini taşıyan seciyeli ve köklü bir millet olması nasıl düşünülebilir Bir millet zaman uzantısı içerisinde diğer milletlerle karışıp yeni bir millet oluşumuna girebilir Tıpkı yabancı milletten evlenip dünyaya iki ırktan özellikler taşıyarak doğan çocuk gibi olur böyle bir milleti tanıyabilme bile yine tarih bilgisi gerektirir Geçmişte tek ana babadan olan insanların milletler ve kavimlere ayrılış sürecini tanıması ne kadar tabiî bir olaydır Tarihi iyi tanımak, millet üstü, zaman zaman bir ideal halinde bir ümmet oluşumundaki âmilleri, değişim ve başkalaşım sırlarını geçmişin tecrübelerinden yararlanmayı becerip tatbik etme ve ibret alma kolaylığı getirir Öğreneceğimiz din tarihi olacak olursa onun önemi büsbütün başka bir hadisedir Zira tarihten günümüze kadar insan oğlunun sosyal hayatında en etken varlığın din olduğu muhakkaktır |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Tarih Kapsamına Giren Şeyler: Tarih geçmişte cereyan eden hadiselerin nakli olduğundan, gayet geniş bir kapasitesi vardır Bu yüzden tarih ilminde bütün şubeleriyle kemale ermiş bir tarihçi gösterilemez Tarih, hadiselerin cereyan ettiği yer ve ülkeler bakımından Coğrafyayı için alır İnsanla ilgili olduğu için Sosyoloji'yi de içine alır Bizden öncekilerin bilgi ve bulguları naklettiği için Matematik, Tıb Hukuk Felsefe, Ahlak gibi ilimlerin genellemelerimde kapsamına alır Hatta bütün ilimlerin incelenmesi aynen tarihçiliği gerektirdiğinden ilimler tarihine de uzanır Dîni ilimlerin incelenmesi ise başlı başına tarih konusudur Ze-hebî şunları söyler: «Benim Tarİhü'l İslam adlı ansiklopedik tarihimde bahsi geçen fenİere gelince; ben bunları gayet kısa olarak ele alıp onların layıkıyla hakkını vermedim Öyle yapacak olsaydım 600 cilt tutardı (Burada Zehebî'nin kendi el yazmasını kasd ettiğini unutmayın Onun şu anda baskısı devam eden arabca 21 ciltlik el yazması aslı baskıda takriben 75 cilt olacaktır Buna göre ilimlerin hakkını vereydi 2300 cilt eder) Sahavfnin "El-İlan bit-Tevbih" adlı eserinin 151 ci sayfasında bizzat Zehebî'nin el yazısından bunları okuduğunu ve bu kitaba tam kırk ayrı tabakadan insanın tarihlerinin verildiğini anlatır Günümüzde tarih: Yazının icadıyla bu güne gelinceye kadar insan oğlunun evreminde meydana gelen her türlü olayları, gelişmeleri ve bilimleri, belirli metodlar kullanarak inceleyen ilme Tarih deniyor Buna göre Tarihçiler geçmiş çağlan: 1-Yazıdan önce 2-Yazıdan sonra olmak üzere ikiye ayırırlar Tarih öncesi zamanı incelemek için batılılar, bir takım aslı olan ve olmayan nazariyeleri, bu günün gelişentekniğinide yanına aldığını iddia ederek yeni bir ilim ortaya attılar Buna Preistuar adını verdiler Bunun usulü tarih usulüne uymaz Yeni tarih anlayışına göre insanlık tarihini devrelere ayırıp bunlara çağ adını verirler, tik çağ, orta çağ, yeni çağ, yakın çağ Müslüman tarihçiler ise yaratılıştan başlayarak peygamberimize kadar olan kısmı mukaddes kitaplara, Kuran ve hadise ve reddi zor olan rivayetlere dayanarak genel hatlarıyla ele alırlar Peygamberimize gelince onu Siyer Meğazî, Şemail, Mu'cizat tebliğ ve ta'limât gibi ayrı ayrı konularda toplamışlardır Kimide yıl sıralamasına giderek Mekke dönemi Medine dönemi diye tertip etmişlerdir Ondan sonrası ise tabakalara ayrılırlar Kimi 10 yılı kimi 20 yılı tabaka olarak alarak onagöre bilgi verirler Tabi materyalist kafa ile tarih bir çok yanlışlık ve tahminlerle doldu Batıdaki keşifler, sanayi hamleleri, fizik ve kimyanın ilerlemesi batı insanına bir çok avantaj sağladı Bunlar bu avantajı haklı oldukları yerde kullanmakla kalmayıp hiç bilmedikleri şeylerdede hakları olmadığı halde bu gelişimi istismar ettiler "Yazının icadım" uydurma olarak icad ettiler Sonra buna göre bilinen tarih ve bilinmeyen tarih (tarih öncesi) diye ikiye ayırdılar Eski kemik ve taşların resimlerin incelenmesinde bir takım metodlaT kullandıklarını iddia ettiler Bu araştırmaların çoğu geçen yüzyılda başlatıldı Sırf Avrupa sömürü düzenine destek sağlayıp diğer milletlerin elinde avcunda ne varsa kendilerine geçmeyi planladılar Bu çalışmalar tarih öncesi olaylar değil, tarih sonrasını da perişan etti Bu nazariye ile insan Ademin çocuğu olmaktan çıkıp maymunun çocuğu haline geldi: Bu horlayıcı nazariyeyi batılı hür ve geçmişleri parlak olan bütün muhalif milletleri yok etme propogandası olarak kullandı Kimi yerde çivi yazısını okudukları iddiasıyla bu gün Kuzey İrakta gayet azınlıkta olup neye taptıkları bile belli olmayan Asurluları tarihin en büyük imparatorluğu ilan ettiler, kimi etnik gurupları dünya medeniyetinin kurucusu ilan edip bütün insanlığı onlara borçlu kıldılar Kimileri Allah'a inanan güçlü ve soylu milletleri horlamak için bu menhus metodu atom bombası gibi ilim adına patlatıp, o, yüzlerce yılda kurulabilen medeniyeti yerle bir ettiler Orta Asya'da Orhun Anıtları hala okunup anlaşılamadığı halde onu okuduğunu iddia edip yer yer herkesin kabul edebileceği «Ey türk milleti, Üstündeki gök çökmedik-çe» diye başlayan ululayıcı ifadelerle bu nazariyelerinin doğruluğunu tasdik ettirip, arkasından koskoca bir milletin atasını kurt yapıp çıktılar Hiç bir İslam Ülkesinde bu güne kadar asla tek bir numunesi bile görülmeyen, kendi uydurdukları bir düzmeceye "Fatih Kanunnamesi" adını vererek Osmanlıyı şeriat devleti değil dikta rejimi diye yutturdular Oysa bu kanunnamenin sadece bir nüshası olup oda Viyana'da bulunması İslam Ülkelerinin hiç birinin kütüphanelerinde bulunmayışı, İstanbul'a bağlı o günkü hiç bir Kadılık merkezlerinde olmayipta sâdece Batılılarda, o da eski bir nüsha değil daha yüzelli ikiyüz yıl önce geliştirilen bir hatla ve bozuk Osmanlıca ile yazılı bir nüsha oluşu nasıl bir rastlantı acaba "?Evet Saltanat için sultanların birbirine kılıç çektiği, kan döküldüğü olmuştur Ama buna meşruiyyet verme nereden çıktı Bize göre tarih Hz Ademle başlamıştır Zira iik suhuf ona inmiş, ilk kitabı okuyan insan Hz Adem atamız olmuştur Bu hususta yahu-diler de, hıristiyanlar da bizim gibi inanmaya mecburdur Zira onların din kitablanda bunları böyle bildiriyor Bir şeyi bilmiş olmak diğer şeyleride bilmeye yardımcı olur Ama bildirmiş olmaz Ne yazıkki insan acelecidir, ve fıtratında bilmediğini bilmişîik yapma gibi bir seciyesizlik vardır Ona binaen ulu Yaratıcı: «Bilgiyin olmadığı şeyin (bilirim diye) peşine düşme! Zîra kulak, göz ve kalb bunların hepsi bu bilgiçlik taslama yüzünden sorumlu olmuşlardır» [İsra36] buyurdu Yine Allah (cc) Hucurat 12ci ayetinde şöyle buyurur: «Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının! Çünkü zannm bir kısmı günahtır» Böylece Allah, tahmine dayalı, hiçbir ilmiliği olmayan fikir ortaya atmaktan sakınmayı emredip bunu haram kılıyor Yine tahminin hepsini reddetmiyor, bir kısmını yasaklıyor İşte materyalist batı insanı, teknoloji silahının azametini kavrar kavramaz bütün dünyayı emrine almayı, dünyanın bütün nimetlerinin kendilerinin öz malı olduğuna inanarak onu kimin elinde olursa olsun ele geçirmek için bütün yollara başvurmayı meşru saydılar Öyîe meşru saymaki adeta çarmıhtan îsa (as)'ı kurtarma hücumuyla insanlığa saldırdılar ve koskoca Afrika kıtasını, sopalarla inlete inle-te esir pazarlarında satarak erittiler Geri kalan direnç gücü olmayan zavallı Afrika insanını da kahırları altına aldıkları kıtanın nimetlerini sömürmede içşi-köle olarak kullandılar Afrikayla beraber Avustralya, Hindistan, Güneydoğu Asya ile Pasifik, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanustaki dünyanın en güzel adalarımda işgal ettiler Bugün artık o yerlerde o yörelerin yerli halkı yoktur Sadece neslin varlığına örnek göstermek için bıraktıkları birkaç talihsiz damızlık mevcuttur Bizde denedikleri ve yüzde elli başarılı oldukları gibi Avrupalı hakim güç, Afrikalının kara derisini görünce, ne olur ne olmaz, okurlarda başımızda bela olur diye Afrikalının tarihini Afrikalıdan önce yazıp «beyaz adam eti yiyerek geçinen» bir mahluk şeklinde takdim ederek tarihlerini kapkara katrana buladılar Ondan sonra istiklal verdikleri yerlerin başına geçirdikleri münevverleri(!) de adam yiyen babasının utancını atmak ezikliğiyle hala belini doğrultup millet mefhumunun şuurunda olamadı Bu utanmaz herifler yağmaladıkları Afrikayı Tarzan filimleriyle dünyaya öyle acayip olarak propaganda ettilerki seyreden herkes Afrikalı zavallıyı yunalardı |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Amerika ise koskoca İnka medeniyetinin, Kızilderilinin yok edilen kültürü, elinden alınan yurtları üzerinde kuruntuyla dünyaya insanlık dersi vermeye başlamıştır Gerçekte ise milyonlarca insanın suçsuzluğunu bırakın, mazlumluğun eşi görülmemiş biçimde katledilmesinin suçlusudur Medeniyetinin her şubesi kızılderili kanı kokmaktadır Ama siz Kızılderili tarihini Cowboy filmlerinden öğrendi-nizse suçlu kızılderilidir Vahşi Apaçi görüldüğü yerde öldürülmelidir Tam yetmiş yıl Kuzey Asya ve Kuzeydoğu Avrupa'yı kasıp kavuran Sovyet İmparatorluğu dağılıp geri çekilirken en az yirmi milyonTürk insanının kanını içmenin, o ülkeleri 70 yıl geri bırakmanın suçlusudur Şimdi bu suçluları cezalandıracak kim vardır? Osmanlının çökertilmesi için en az ikimilyon vatan evladının kanı heba edildi Anadoluda köyler boşaldı, Ören haline geldi Dost bildiğimiz yüz yıllar boyu kapitülasyon hakkı verip komşularına karşı müdafa ettiğimiz Fransa başta olmak üzere bütün Avrupa hıristiyan birliği aç köpeklerin yal kabına saldırdığı gibi üzerimize gelip sadece batı ve Çanakkale cephesinde; merhum Akif'in: İlahi, altıyüz bin müslüman birden boğazlandı! Yanan can, yırtılan îsmet, akan seller biitiin kandıdiye ifade ettiği gibi, altı yüz bin insan yok edildi Burada Rahmetli dedeciğimin nlattığı bir hatırayı nakledeyim Seferberlik bitmiş yirmi yıla yakın süren askerlik sona ererken Os-manli dağılıp ardından Kurtuluş Savaşı başlamış İşte 1870 lerden beri yaşı 18 ile 30 arası gençliği cephelerde eriyen bu zavallı Millet, düşmanını atıp hürriyyetini aldığı gün Anadolu'da bayram yok Zira her ev hürriyeti Galiçya'da, Kafkaslarda, Yemen'de, Balkanlar'da, Sirpla, Bulgarla, Yunanla, İngilizle, Fransızla Rusla hatta Hintli ve yamyamıyla çarpışırken şehit olan erlerinin acısıyla, dul ve öksüz, bakımsız ve kimsesiz, salgın hastalık ve yoksunlukla karşılaya bilmiş ama nice ocaklar sönmüş köyler harab olmuştu İşte Zâdü'l Meâd'ın son cildini yazarken âhirete yolcu ettiğim babam, o eseri beklediği halde göremeden, yavrusunun eserine sevinemeden giden anam ile bir güz düğünü yapılır Babam çok yanık sesli idi Köy odasında gençler ısrarla bir türkü söylemesini isterler Büyükler içerde olduğu için ayıp olmasın diye dışarı çıkarlar Babam o zamanın derdinin, hicranının tercümanı olan "Bura yemendir, gülü Çimen dir, giden gelmiyor acep nedendir" türküsünü tutturur O zaman adetti Çevre köylerde düğüne gelmişlermiş Babam daha bir kaç mısra okumadan köyün dul ve oğulsuz kalan kadınları ağıdı basarlar Öyle bir ağıt ki sanki yıllar öncesi Yemen'in kara haberi yeni ulaşmış gibi olur Dış ardaki ağıta odadakilerle dedem de bakmaya çıkınca vaziyeti anlar ve o gece gerdeğe katacağı evladına sert iki tokat çarpar ve "Ulan kafasız! şu etrafındaki köyleri^ bizim köyü hiç bilmenmi, Yemeninocağını söndürmediği hiç bir kimse varmi bunlar arasında Hiç bu yanık yüreklilere Yemen hatırlatılırını?" diye azarlamış Rahmetleri bol olsun Ölüm pahasına gelen hürriyet geldiği, devletini kurup yurdunu istila eden pespaye kafiri kovduğu gün, aynı zalim Avprupalımn hakkımızda verdiği bütün hükümleri esir gibi kabul edilişi, ettirilişi bir yana; bu öksüz millet o zaman Avrupalı olmak için her şeyi feda etmeye iman etmiş bir aydın gurubunun müthiş ve amansız bir hücumuna maruz kaldı Ben bu konuyu geçen günlerde neşrettiğim Kur'an kültürü adlı eserimde geniş olarak ele aldım Tarihimizi değiştirme gayretlerinin kültürümüzde açtığı derin yaralara temas ettim Müslüman tarihçilerin bu tür şeyleri yapmaları yukardaki ayet ve pek çok hadisle yasaklandığından kültür tahrifi söz konusu olamaz Eğer bu tür şeyler için izin olsaydı bu gün hala edebi zevk sahiplerinin gözlerini kamaştırarak okudukları Cahiliye dönemi şiirleri bizlere intikal edemezdi Binlerce dînî olsun, olmasın eserler bu güne gelemezdi |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:İslam Tarihinin Kaynakları Elimizdeki mevcut İslam Tarihlerine baktığımız zaman müelliflerin bilhassa şu altı dalda ayrı ayrı yada umûmi Tarih olarak bir arada eser verdiklerini görüyoruz 1- İslam öncesi peygamberler ve milletler tarihi 2- Peygamberimize ait sîre ve meğazi tarihi 3- Ölüm, doğum yada dönem sırasına göre (tabakat) sahabe ve alimlerin hayatlarını esas alan tarihler 4- Yıl yada devletler sırasına göre siyasi tarihler 5- Ayet ve hadislerde haber verilen gelecek asırlar içerisinde vu-kû'u beklenilen olaylar tarihi Buna Fiten, Melâhim ve Kıyamet tarihide diyebiliriz Bunların dışında Yahya b Maîyn, İmam Buharı ve diğer bazı alimlerin Tarih adını verdiği eserler kendi sahasında çok mühim eserler olsada bunları gerçek tarih anlamıyla düşünemeyiz Sadece doğum ölüm ve görüşme yaptığı alimler, noktasından bunların tarihle alakası varsada gaye bu zatların kimliğini tanımaktır 6- Daha sonraları türü unutulan şehir tarihleri Şam Tarihi, Bağdat Tarihi, Vasıt Tarihi, İsfahan Tarih gibi eserler İşte bu altı çeşit tarihin kaynaklarıda ayrı ayrı membâları gerektirmektir Şimdi bu kaynaklara sırasıyla kısaca temas edelim 1- İslam öncesi dönemin kaynaklan: Bu dönem yaratılış, kainatın ve insanların yaratılışı gibi bölümlerle insan oğlundan önceye dayandığı için bu tür bir bilginin hiç bir şekilde Vahiy dışında tam doğru olarak bilinmesi düşünülemez Onun için bu konunun tek kaynağı Vahiy'dir Yani gökten inen kutsal kitaplardır Buna binâen bu konuda eser yazanlar Tevrat, yer yer İncil ve Kurana dayanmaya mecburdurlar Birde Peygamberlerin verdikleri haberler son derece önem taşımaktadırlar Ancak İsrail kıssalarının bile içine karıştığı muharref İncil ve Tevrat'ın, onların şerhleri mahiyetindeki uydurma eserlerin konuya birinci derecede kaynak olması imkan dışıdır Bu konunun yegane kaynağı Kuran ve Efendimizin haber verdiği şeylerdir Yaratılıştan Peygamberimizin dönemine kadar geçen zaman için en sağlam kaynak budur Ancak orada geçen, haber verilen hadiseler şüphesiz çok az bir bölüm teşkil eder İslam tarihçileri bu bölümde müttefik bir usul koymamışlardır Bunlar Ebû Hüreyre, Ebû Safd el-Hudrî ve Cabir ve Abdullah b Amr (ra)'ların naklettikleri hadiste geçen: [size="4"]«Benden size bir ayet bile ulaşsa onu tebliğ edin İsrail oğullarından yapılan nakiileride anlatabilirsiniz Bunda bir sakınca yoktur Kim benden olmadığını bildiği halde- benim üzerime- şöyle buyurdudiyerek- bir yalan uy durursa, kendine ateşten oturağını hazırlasın» hadisi ile amel ederek İsrail oğullarındanda nakil yapılabileceği görU şüyle yola çıkanlar olduğu gibi, onlardan hiç nakil yapmayanlarda vardır İbni Kesîr gibi rivayette sahih haberi ön planda tutanlar, bu dönem için ayet ve hadis kullanmaya çok önem verip yahudi ve hıris-tiyan kaynaklara güvenmemişlerdir 2- Siyer ve Meğazi kaynaklan: Bunlarda israiliyyat ve yabancı kaynak kullanılmaz Bunların birinci derecede kaynağı Kuran, hadis ve sahabe müşahedeleridir Ancak Ashab devrinde bizzat sîre ve meğâzî derlenmiş olmadığı için bu bilgiler bir dönem sonra tabiin zamanında tedvinine başlanıp daha sonraki devirlerde genişleyerek bu günkü haline gelmiştir 3- Sahabe, Tabiin, Tebei Tabiin ve ondan sonra gelen alimlerin tabakatları: Bunların ilki olan sahabelerin hayatları için yegane kaynak, tabiînin onlara dair bize ulaştırdıkları bilgilerdir Hadis kitapları bu konunun en esaslı kaynağıdır Daha sonra sahabeler için hususi eserlerde yazılmış ve sahabeler hakkında geniş bilgiler kaydedilmiştir Mesela İmam Ahmed'in Humeydî'nin Ebû Yalanın, İshak b Rahe-veyhin "Müsned" adlı eserleri doğrudan doğruya hadis kitabı olmasına rağmen hadisleri alfabetik sahabe adına göre naklettikleri için her sahabenin kaç hadis naklettiği takriben anlaşılmış olduğu gibi o sahabenin hayatında geçen hadiseleride indirek olarak vermiş oluyor Tabiin ve sonrakiler hakkında kaynaklar güvenilir inşaların birbirleri hakkında söyledikleri ile bizzat kendilerinin ortaya koydukları eserlerleridir 4- Yıl veya devletler sırasına göre olanların kaynaklan: Bizatihi ya müşahadeye yaha müşahedenin nakillerine dayanır Bizzat o devreyi gören âlimlerin kaleme aldıkları konunun en iyi eserleridir 5- Fiten vel-Melâhim, Kıyamet Tarihi: Bunlar sadece ayet ve hadislerden alınır Bunlar hakkında yorum, tahmin ve benzeri şeyler caiz olmaz Zîra gaib olanı ancak Allah (cc) bilir 6- Şehir ismine göre yazılan Tarih: Bunlar ya şehrin adıyla yada o şehrin fethedilişini anlatacakmış gibi yazılan kitaplardır Ama o şehirdeki geçen olaylarla beraber orada yaşayan alim, emir ve benzeri kimseleri içine alır Bu sebepten kaynağı çok daha çeşitlidir |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Tarihü’l-İslam’ın Kaynakları Zehebî merhum bu kitabını yazarken baştaraftada açıkladığı gibi kırk kadar eseri gözden geçirdiğini söyler Bu isimler bu cildin orijinal 12 13 ve 14'üncü sayfalarında adlan verilenlerdir Ancak Zehe-bî'nin bu eserini mütala edince durumun başka olduğunu gördüm Zira Zehebî, böyle demekle sanırım tarihini yazma gayesi ile hususi olarak okuduklarını anlatmak istiyor olsa gerek Çünkü içinde istifade ettiği kaynaklar bu söylediğinin on katından da fazladır Mesela Zehebî Buharı Müslim, Ebû Dâvûd Nesâî, İbni Mace Musannefler ve diğer en çok nakil yaptığı hadis mecmualarının adını burada anmıyor Halbuki kitabın her tarafı olmasa bile başta ayet olmak üzere ilk kullandığı kaynak hadisler oluyor Daha sonraki devirler için ise gerekli gördüğü malzemeyi kullanıyor Kaynaklan kullanırken metod olarak hadisçilerin kaidelerini ele alırsada içinde geçen izahlardanda anlaşıldığına göre aklı, gözlemi, kıyaslamayı ve bugün modern Tarih düşüncesinde bile ulaşılmamış bir takım metodları kullanır Tabi burada Zehebî'nin Tarih anlayışı bu çağdaki bir Tarih anlayışından pek çok naktada değişik olduğu için Modern Tarih metodolojisine göre hareket etmeyeceği gayet tabidir Zira Tarihi yazmadaki gaye aynı değil, kaynaklarda tarihe bakışta değişiktir |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Modern Tarih Anlayışındaki Kaynaklar Mejtum-Zeki Velidî Togan bey kıymetli eseri "Tarih'te UstlTün-de (özetleyerek) bunları şöyle verir: (Sayfa 36 ve devamı) 1- Müşahedeler ve Hatıralar 2- Haberler ve (Şifahi haberler, tarihi şiirler, destanlar, hikayeler, tarihi destanlar, menkıbeler, hikayeler ve anekdotlar, Fıkralar Tarihi darbımeseller) yazılı haberler (Kitabeler, Şecereler, Vak'nüvis eserleri hal tercemeleri, Otobiyografi ve hatıralar, seyahatnameler, basın) Resimli haberler 3- Kalmtılar (Ceset kalıntıları, konuşulan diller, Coğrafi isimler, adet ve Örfler, eski binalar, yazma san'at mahsulleri el işleri ve benzerleri) 4- Heykel ve Resimler 5- Umumi Tarihi Kütüphaneler Kitabı okurkende görüleceği gibi her tarafında olmasa bile Zehebî bunların pek çoğunu bu eserinde gayet ustalıkla kullanır |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:İlk İslam Tarihi Kaynaklari Ve Tenkidleri 1- Ebân b Osman b Affan: Hz Osman (ra)'m oğludur Dinde İmam, Fakih ve Emir Medinede doğdu Babasından ve Zeyd b Sabit (RA) lardan hadis aldı Kendisinden başta Amr b Dînar, Zührî ve Ebûz-Zinâd olmak üzere çok insan ilim aldı Vakidî'nin demesine göre yedi yıl Medine'de valilik yaptı (İbni Sad Tabakat 5/152) Abdül Melik b Mervan'ın vefatından önce hicrî 105 yılında vefat etti Doğumu takriben 20ci hicri yılda (641) olsa gerek Tarihi kaynaklar onun Meğazî adlı bir eserinden bahsederlersede bize bunlardan bir şey ulaşmamıştır Hatta Emevî olup valilik yaptığı ve babasının kanım taleble Hz Aişe taraftan olarak savaşa katıldığından dolayımı (bunları tam bilemiyorum) ama bu zatın rivayetleri yok olmuştur Halbuki hadiste kendisi sika, fıkıhta imam kabul edilmiştir 2- Şurah-bîl b Sa'd: Tahmînen hicrî 20 yıllarında doğup Hz Ali' yi görmüş olduğu söylenir 123 yılında vefat etti Bedir ve Uhud harbine katılanlarla Medine'ye göç edenlerin listelerini muntazam olarak ilk tutan odur Ömrünün sonun doğru çok fakirleşip karnını doyura-maz hale gelmesi başına dert açmıştı Rastladığı sahabe çocuklarından bir şeyler ister, vermeyenlere babasının Bedir harbine katılmadığını söyleyeceğini bildirerek, tehditte bulunurdu Süfyan b Uyeyne "Şürahbü fetvaya ehliyetli biriydi Ondan daha iyi Meğazi bilen biri yoktur'" der Yahya b Maîn, Mâlik İbni İshak, İbni Sa'd Nesâî, Da-rakutnî ve İbni Adiy bu zatı zayıfa yakın bulurlar İbni Hibban onu sika sayar Yahya el-Kattan ise İbni İshak'ın "biz Şürahbi'den bir şey nakletmeyiz!" demesine kızarak "Hıristiyan ve Yahudilerden haber nakledipte Şürahbil'e gelince onun rivayetlerin yazmaktan sakınan adama hayret doğrusu" der Mamafih Mûsâ b Ukbe ve Yahya b Saîd el-Ensari gibi zatlar Şürahbil'den rivayette bulunuyorlar Bu zatın eseri de bize ulaşmadı 3- Urve b ZÜbeyr: Urve Hz Ebû Bekr'in kızı Esma (ra) ve Zü-beyr (ra)'in evladı Hz Aişe'nin yanında yetişmiş, Abdullah b Zü-beyr (ra)'m küçük kardeşidir Ağabeyinin Emevîlerle kavgasına katılmayıp kardeşinin şehit edilmesinden sonra hicri 74'te Abdü'l Melik b Mervan'a biat etti son zamanlarda Urve'nin meğazisinin bir kısmı bulunup neşredildi Bizde bundan bir hayli istifade ettik Ancak Urve'nin nakilleri zayi olmuş değildir İbni İshak ve Vakidîdeki nakillere göre onun ilk Meğâzî ve Sîre yazarı olduğuna hükmedenler olmuştur Halife b Hayyat tarihinde onun hicri 23'te doğduğunu söyler Zehebî Siyeri A'lamın-Nübelâda ona geniş yer verir [size="4"]4- Vehb b Münebbih: Hicri 34't Yemen'de doğup 110'da vefat etti İbni Nedîm "El-Fihrist" adlReserinde (s128) onun "KitabU'l Mebde"' adlı bir kitabı olduğunu söyler Bu zat Hz Ebû Hüreyre'nin talebesi olan Hammam b Münebbih'in kardeşidir İslam öncesi devirleri İnci! ve Tevrattan naklettiği için bir çokları Israiliyyat uydurmalarını bu zata nisbet ederler Müsteşrik Schott Rainhardt bunun eserinden bir parçasını Papürus üzerine yazılı olarak ele geçirmiştir Bu Akabe biatinin anlatıldığı kısımdır İbni İshak Kitabü'l Mebde' inde bu zatın rivayetlerine yer verirken Vakıdî ona temas etmez 5- Asım b Ömer b Katâde: İbni Kuteyb el-Mârifinde (466) onu "Sîyer ve Meğâzî" yazarı, diye tanımlar Bu zat İbni İshak'ın baş kaynaklarından birisidir Hicri 121'de vefat etmiştir Zehebî'nin bildirdiğine göre Tabiîn alimlerinin ileri gelenlerindendir Yahya b Maîn, Ebû Zur'a, Yahya b Kattan ve diğer alimler ona "sika" tabirini kullanırlar Dedesi Katâde b Nu'man Efendimiz (sav)'in büyük sahabelerinden olup kör olunca Efendimiz düasıyia iyileşen zattır Bunun eseride bize ulaşmamıştır 6- Zührî (Muhammed b Müslim b Ubeydullah b Şihâb ez-Züh-rî): Bugünkü şekline "Siyre"'yi ilk koyan zat budur Zehebî onun 50 yada 51'ci yılda doğduğunu, başta İbni Ömer Câbir, Sehl b Sa'd, Enes b Mâlik olmak üzere son sahabelere yetişip onlardan hadis aldığını bahseder Bu duruma göre Zührî Tabiî'nin orta tabakasından sayılabilir veya üçüncü tabakaya daha yakındır Ama sahabe çocuklarını görüp onlarla oturup kalkmıştır İbni Hacer'e göre Zührî, Eim-me-i A'lâm'dan, Şam ve Hicazın hadiscisidir Ebû Dâvûd, onun iki bin kadar hadis rivayet ettiğini bildirir Zühri 124'te vefat etmiştir Zehebî Siyer-i A'lamında Zührî'ye (5/326-350) geniş yer verir 7- Abdullah b Ebî Bekr b Muhammed b Hazm: Hicri 130 yada 135'lerde vefat eden bu zatın Sîre'ye dair bir eser yazdığı bilinmiyor-sada Sîre konusunda en fazla rivayeti olanlardan biri olduğu İbni İshak ve diğerlerinin eserlerinden anlaşılıyor 8- Musa b Ukbe: Zübeyr b Avvam oğullarının azatlısı idi İlk ciddi boyutlu Sîre yazarı, sika, güvenli bir kimsedir Müsteşrik Sac-hav'un 1904'te Almanya'da yayınladığı parçanın, ondan rivayet edilen bir parça olma ihtimâli vardır Buharı, Taberî, Beyhakî hep ona güvenmişlerdir Onun rivayetlerinde İbni İshak ve Vakidî'ni rivayetlerinde olduğu gibi çürük yanları yoktur İmam Mâlik "Meğâzî'yi kimden yazalım?" deyince "Musa b Ukbe'nin Meğâzî'sinden ayrılmayın, zira o sikadır" demişti (Bak el-Cerh vet-Ta'dil cilt 4/154) Bu zat Mekke'de doğup Medine'de yaşamış ve sonra Şam'a göçmüştü 9- Muhammed b tshak ve Eseri: İbni İshak hicri 85'te Medine'de doğup 150'de Bağdat'ta vefat etti Sebebi henüz anlaşılmamış bir vaka dolayısıyla kırk yaşına gelmeden Medine'yi terketti Bir çok yeri dolaşıp Bağdad'a yerleşti Ancak Uyûnü'l Eser (l/ll-12)'de geçtiğine göre Hişam b Urve ve İmam Mâlik'Ie arası açılmıştı İbni İshakın bu büyük eseri "Siyer ve Meğazî"si ne hikmetse önceleri çok yaygın iken sonradan zayi oldu Bugün Faştaki "Mescidi'1 Karaviyyin"de ve Yusuf ağa (Konya) kütüphanesinde bulunup neşredilen nüshalar ekşitir Ancak İbni Hişam'ın hocası Bekkâi aracılığıyla yaptığı nakil İbni Sa'dın İbni Bükeyr tariki ile olan nakilleriyle Bey-hakî'nin bizzat kendi isnadları onu yaşatmıştır Ayrıca İbni İshak Siyer konusunda sika sayıldığı için haber naklederken kendisi anane yapmayıp bizzat duyduğu ifadesini kullandığı haberleride hadis mecmualarına geçmiştir İbni İshak siyre konusunda babalan hınstiyan ve yahudi olan kimselerdende bilgi almış ve bu yüzden tenkide uğramıştır Yine "Kitabü'l Meb'de" kısmında naklettiği bilgiler doğrudan İncil'den almış olması onun Sülâlesinin hınstiyanlıktan gelme olduğu kanaatini çağrıştırmış ve bazı müsteşrikler bu iddiada bulunmuşlar-sada Muhammed Hamidullah bey buna siyrenin başında güzel cevaplar vermiştir 10- Vakidî: Vakidî çok meşhur bir Meğazi yazarıdır Kendisini Buharî, Razı, Darakutni ve Nesâi "metruk" zayıf gibi sıfatlarla anmış olmasına rağmen, Dırâverdi, Yezid b Harun, Ebû Ubeyd Kasım b Seliâm, Ebû Bekr es Sağâni, Mus'ab b Zübeyrî, ve bazılanda övüp sika olarak nitelerler Vakıdî'yi tenkid edenler arasında İmam Şafii de bulunur Zehebî ise Siyer-i A'lam'ında "Allâme, ilirn deryalarından biri" diye vasıflandırıp "Zayıflığında ittifak olmasına rağmen" diye ilave eder İbni Sa'dın kendisinden nakline göre hicri 130 da dünyaya gelmiş (Tabakat 7/394) Me'mun kendini Bağdad'a halife yapmıştır Bu vazifede dört yıl kaldı Kadı olarak hicri 210 da vefat etti Vakidî'nin bence en iyi yanı gazve yerlerini giderek görmesidir, 11- Muhammed b Sa'd ve Tabakat'ı: İbni Sa'd Vakidî'nin katibi olarak şöhret bulmuş ve eserlerinde Vakıdi'nin merviyyatım ölüm-süzleştirdiği gibi kendisinin sağlam bir âlim olması ve çok çeşitli rivayetlere dayanması, kendisinin tarih bilgisindeki uzmanlığını ortaya koyarken aynı zamanda Vakidî'nin rivayetlerinin çoğunun sağlamlığımda isabet etmiş olmaktadır İbni Sa'd, hicri 168 yılında Basra'da doğup sonra Bağdad'a gelerek vakidinin derslerine devam etmiş, Kofe'ye, Medine'ye ve civar yerlere ilim talebi ile gitmişti Kendi çağının Süfyan b Uyeyne, Ebu'l Velidi-Tayâlisî; Vekî b Cerrah, Hüşeym Sa'dûn ed Darir, Süleyman b Harb, Fadl b Dukîn, Velid b Müslim, Ma'n b îsa ve emsali nice alimleriyle görüşüp onlardan hadis nakletmiştir İbni Sa'd bir çok talebede yetiştirmiştir Meşhur tariçi Belâzurî, İbni Ebî'd Dünya, Haris b Ebî Üsâme, Hüseyin b Fehm de bunların arasındadır İbni Sa'd kaynakların verilerine göre hicri 230'da Bağ-dad'da vefat etmiştir İbni Sa'dın en meşhur eseri 8 cilt halinde neşredilen "Tabâkat" adlı tarihidir İbni Sa'd bu eserinin 15 cilt olmasını arzu etmişti Böylece sünnete tam hizmet edecekti Vakidî'nin bize ulaşmayan taba-katını esas alıp ondan bir çok şeyi çıkardığı gibi binlerce madde ilave ederek İslam tarihinin ilk ve en orjinal Tabakat'ını telif etmiş oldu Tabakatta tenkide değer taraf, üç beş rivayetin isnadını birleştirip tek rivayet gibi nakletmesidir Efendimiz, ashab ve kendi devrine kadar gelen tabiîn, tebei tabiîn ve âlimleri isimler altında inceleyerek çok orjinal bir eser olmasını sağlamıştır Vakidî'nin Tabakatı bugün elimizde yoksada İbni Sad'm Tabakatı onun maddelerine havidir Onun Meğazisi ve Siyeri de bu tabakatta mündemiçtir 12- Halife b Hayyat: Doğumu bilinmemekle beraber ölümü 240 yılındadır Tarihler arasında en güvenilenlerden biri olup Efendimizin doğumunu kısaca anlatıp hicreti esas alarak tarihine başlar Hadiseleri rivayet silsilesiyle alarak 232 yılma kadar geiir Tarihinin adı "Tarih-i Halife" adıyla bilinir Eserinde İbni İshak Vehb b Cerir, Ebû Ma'şer, Ali b Muhammed el-Medâini, Ebû Ubeyde Ma'mer b Musennâ, Hişam b Kelebî, Ebû'l Yakazan, Velid b Hişam Abdullah b Muğire, Abdullah b Lehiâ, Ebû Halid, İsmail b İbrahim el Ateki, İsmail b İshâk ve Esmaî başta olmak üzere daha pek çok otoriteden bilgi alır 13- Ebûl Velîd Muhammed b Abdillah el-Ezraki: Bu zatın "Ahbâ-ru Mekke" adlı Mekke tarihi çok meşhurdur Doğum tarihi kesin değildir Hicri 244 yılında öldüğü doruya en yakın görüştür Eseri ilk önce dedesi Muhammed kaleme almış ama torunu ilavelerle bu eseri geliştirip son şeklini vermişitir Eser Matbû'dur 14- Muhammed b Cerir Taberî: Taberi hicri 224-310 yılları arasında yaşamış İslam tarihinin hem bahtiyar nemdetalihsin bir âlimidir Talihsizdir, zira mezheb taassubu ile çok ağır hakarete maruz kalmış, fıkıhta ortaya koyduğu düsturlarına taklid değil doğrudan içtihat etmiş olması hasetliğe yol açıp korkunç hücumlara hedef olmuştur Bahtiyardır, Çünkü bir mezhebi olmamasına karşın yazdığı tefsir ve tarihi ile 12 asırdan beri bütün mezhbelere imam olmuş ve bütün ümmetin kalbinde yer etmiştir İslam tarihini ilk orjinal tarih düzeyine çıkaran odur Şimdiye kadar bu eserinin bir çok baskısı yapılmıştır Eser yaratılıştan baş layıp 302 yılına kadar gelir 26 kadar kitap yazdığı bilinir Tarihinin adı "Tarihü'l Ümem vel Mülük" tür O bu eserinde kendinden önceki İbni İshak, Ya'kubî, Belâzurî, Vakidî ve İbni Sa'd gibi zatların yazılı eserleriyle avamın dilinde dolanıp duran rivayetleri bu kitabına toplayarak kendinden sonra gelenlere tarih yazma konusunda çok güzel bir yol hazırladı Tefsiri ise 30 cilt olup her cüz'ü bir cilttir Devrindeki bütün rivayetleri toplamaya çalışmış olduğundan kendinden sonra yetişenler ona ulaşamamışlardır Tefsiri hep rivayet tefsirleri arasında geçer Oysa' her ayetin dirayet tefsirine de temas eder Onun "Tehzîbü'l Âsar'T'ını mütalâ etmek şerefine erdim Adıda tıpkı metodu gibi Tahavî'nin "Meâni'Ul Asar'" şerhine benzer Hem Üslub hem olayı sevk, hem beyan, hemde ta'Iil yönü aynı Hem bu iki zat çağdaştır Üstelik Mısır'da yaşadılar Taberî Tarihinde ve Tefsirinde fıkıhtaki dirayetini ortaya koymaz Sadece rivayetleri ravi adlarıyla verip "gerisini adamlara bakarak anlayın" der gibi hiç açıklamaz Bu yüzden bu eseri tenkîd edilir |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:İmam Beyhakî, Nişapur vilayetinin Beyhak kazasına bağlı Hus-revcerd köyünde 384 yılında dünyaya gelmiş ve Beyhak'ta büyümüş tür Küçük yaşta Kuran ve arapçayı öğrenip yaşı 15 e geldiği zaman temel ilimleri Öğrenmiş bulunuyordu Sonra, o devrin hadis öğrenme adeti üzerine Horasan, İrak, Mâvrâünnehir, Hicaz, Nokan, İsferain, Tus, Mihrican, Esedâbâd, Hemedan, Damağan, Isfahan, Rey, Tabe-rân, Nişapur, Rûzbar, Bağdad, Kofe ve Mekke olmak üzere ilim merkezlerini dolaşıp ilim adamlarıyla buluşup icazetler aldı Bu şeyhlerinin bilhassa yüz kadarı dinde imam payesini almış kimselerdir İşte bunlardan bazıları 1- Müstedrek, ve Ulumü'l Hadis ve nice eserler sahibi Hafız "Hâkim" diye tanınan Muhammed b Abdillah ed Dabbî 2- Muhammed b Hasen el-Aievî el Hasenî en-Neysabûrî; 3- Ebû Abdurrahman es-Sülemî 4- Abdülmelik b Ebî Osman el Horkeşî en Nisâburî, 5- Ebû İshak et-Tûsî, 6- Abdullah b Yusuf eî-Isfahâni 7- Abdürrahman b Muhammed bAhmed b Bâleveyh, 8- İmamü'l Haremeyn'in babası Abdullah b Yûsuf 9- Ali b Ahmed b Ömer b Hafs el Hamâmî, 10- Ömer b Ahmed el Mes'ûdî el Hüzelî, 11- Ebû Tahir ez Ziyâd, 12- Ebû'l Feth Nasır b Hüseyn el Ömeri 13- Ebû'l Kasım Hasen b Muhammed gibileri başta olmak üzere devrinin eser sahibi alimlerinden öğrenimini ikmal etti Beyhakî, sadece eser yazan değil, aynı zamanda çok kıymetli talebelerde yetiştirmiş birisidir Zehebî Tezkeretü'l Huffazmda Beyha-kî'yi methedip pek çok âlime icazet verdiğini (31133) anlatarak bunlar arasında l- Ebî Abdillah el Ferâvî 2- Abdülcebbâr b Muhammed el-Beyhakî, 3- Ali b Mesud eş-Şucâî 4- Zahir b Tahir 5- İbni Ebî Mes'ûd es Sâidî, 6- Ebül Meali Muhammed b İsmail, 7- Husrevcerd kadısı Hüseyin b Ali b Futeyme, 8- İsmail b Ahmed 9- Beyhakî'nin torunu Ubeydullah b Muhammed b Ahmed 10- Hafız Ebû Zekeriyya Yahya b Abdi'l Vehhab'ı sayar |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Eserlerine gelince bize ulaşan 26 kitab adı vardırki her biri sahasında dev ve ansiklopedik eserlerdir 1- Sünen'i Kübra: 9 dev cilt muazzam bir eser olup Şafiî fıkhına göre tertiplenmiş bir hadis kitabıdır Şafii'nin bütün maddelerine hadis bulmaya çalışır Bu haliyle Tahavî'nin Şerhti Meâniül Âsar'ına benzer 2- Sünen'i Suğra 4 cilttir 3- Delâiîinnübüvve 7 cilttir 4- Şu'bü'l îman önce muhtarasarı basılmıştır Şimdi Camiü Şu'bü'l İman olarak yeniden basılıyor bize 13cü cilde kadarı ulaştı 5- El Medhal ile's Sünen 6- Ahkamü'l Kur'an 7- Menakıbüş Şafii 8- El Ba's ven Nüşür, 9- Edep 10- Zühd 11- İtikad, 12- Tergîb ve Terhîb 13- Fazailü-s Sahabe 14- İmam Ahmed b Hanbel 15- Yenâbi'ül Usul Konumuzla ilgili Delâil'ine gelince: Bu eser sahasında kanaatimce en güzel eserdir Müellif konuya tarih ilminin kırıtiği ile girip, kimlerin haberi alınır kimlerin ki reddedilir, haber çeşitleri nelerdir gibi malzemeleri gayet ustalıkla serdeder Peygamberlik delilleri ile Şemaile ait çok geniş malumat verir Kendinden önceki yazılanları nakleder ama hiç bir zaman İbni İshak dediki Belazuri anlattıki demez Bütün bunları hadis ilminin verilerine dayandırarak "Haddese-nâ7' "ahberanâ" diye başlayarak şeyhleri vasıtasıyla rivayeti sonuna ulaştırır Zehebî'nin temel dayanaklarından birini bu eser teşki! eder Ancak Zehebî, Beyhakî'den daha dikkatli davranarak onun rivayetlerini de kritik ederek alır ve zaman zaman serzenişte bile bulunur 16- Ebû Nuaym ve Delailûn Nübüvve'si: İsmi ve künyesi: Âhmed b Abdillah b Ahmed el-Mirâni el-İsfehânî Hicrî 336 yılında doğmuş 430 yılında vefat etmiştir Küçük yaşında ilim tahsiline başlayıp Va-sit şehrinde Abdullah b Ömer b Şözeb'ten, Nişapur'da Ebû'l Abbas el-Esam'dan Şam'da Hayseme b Süleyman el-Etrâblusî'den, Bağdat'da Ca'fer el Haledî ve Ebû Sehl b Ziyad'dan icazet almıştır Zehebî onu "Çağının hadis hafızı" diye anar Ebû Nuaym itikadda aşırı derecede Eşari kabul edilmiş bu yüzden bir takım müteassıp hanbelilerin hücumumna uğramıştır Hatta Zehebî Tezkeratül Huffaz'ında şöyle bir olayı Muhammed b Ab-dü'l Cebbâr'dan nakleder: «Ebû Bekr b Ali el-Muaddel'in ilim meclisine gittim Şeyh dersini bitirince birisi "Ebû Nuaym'm meclisine gelmek isteyen ayağa kalksın" deyince Muaddel'in meclisinde bulunan hanbeli hadis ehli bir kısım herifler bu adama kalem bıçaklarını çekerek saldırdılar Adam öle yazmıştı" Bunun sebebi Ebû Nuaym'ın el-Muaddel ile aynı mezhepte olmayışı idi Ebû Nuaym'ı tenkid edenler varsada Zehebî, İbni Kesir ve İbni Hacer bunların çoğunun kıskançlık yada mezhep taassubu olduğunu söylerler Ancak Ebû Nuaym uydurma haberlere senedi ile yer verir ve bunlara tenbihtede bulunmaz Belki senedi vermekle kendinin mes'ûliyetten kurtulduğu kanaatini taşırdı |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Eserlerine gelince bunların 10 adedinin ismi bazilarınınsa cismi bize ulaştı 1- Hilyetü'l Evliya (lOcilt Matbudur) 2- Delâlinnübüvve (Matbudur) 3- Ahbâru İsfahan (Matbudur) 4- Tabakat'ül Muhaddisin 5- Mar'rifetüs-Sahâbe 6- Eş Şuarâ 7- Sifatü'l Cenneti, 8- Tıbbü-n Nebevi, 9- El Müstahraç ale'l Buhârî, 10- El Müstahraç ale'l Müslim İslam alimlerinden Beyhakî ve Ebû Nuaym dışında 30 kadar kimsede "Delâin'n Nübüvve" adında eser yazmışlardır Zehebî bunların dışında yukardada arzettiğim gibi bir çokveser-den istifade eder Başta hadis mecmuaları ile sonra irili ufaklı yüzlerce hadis cüzünü kaynak olarak alır Ne yazikki bütün çabalarıma rağmen ben bu kaynakların yansını bile bulamadım Ne varki aynı haberi başka kaynaklardan bularak yerini belirtiyorum Zehebî sahabeden sonraki dönem için her tabakada geçen âlimlerden bizzat kendi dönemini yazanlar varsa onlara dayanır Mesela Siyer Meğazi halifeler devri ve Muaviye devrini anlatırken hiç yer vermediği İbnü'l Cevzî'nin "Muntazam" adlı 18 ciltlik tarihine ve "Sifatüs Safvesine' yer vermezken İbnü'l Cevzî'nin dönemini bizzat ondan nakleder Böylece tarih usulünde "müşahit âlim" olmayı esas aldığını ortaya koyar |
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi: |
08-02-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:Konuyu Bitirirken Ben burada tarih kıritiği ve kaynaklan inceleme metodunu ele almayacağım Zira Zehebî bunu kitabında tatbik ederek gittiği gibi yeri gelince ben de mütercimliği bırakarak tenkid usulüne başvuruyorum Allaha şükür ifadesi olarak şunu belirteyim ki: İsİam tarihi ile ilgili kitapları takriben 15 yıldır doğru dürüst okumamıştım Bu eseri terceme edebilmek tahkikli ve ta'likİi bir şekilde okuyucuya sunabilmek arzusu ile İbni İshak'ı, İbni Hişam'ı Delâilleri, İbni Sa'dın Tabakalını Taberî'yi, İbni Haldun'u İbni Kesîr'i, Tirmizî'nin Şemailini, Halife b Hayyat'ın Tarihini, Fesevî'nin "El-Marife fit Tarih'"ini ki bu Zehebî'nin temel kaynaklarından birisidir Vasıt tarihini, Hatibin Bağdad Tarihi'ni, Futuhuşşâmı, el Ensâbı Nesebi Kureyş'i ve on altı hadis kitabındaki Siyer tarihlerimde gözden geçiriyorum Zeki Velidi beyin tarih usulü ile Umum Türk tarihine girişinide mütala ettim Bu arada Ravi tarihleriyle ilgili Buharî'nin, Razî'nin, Ebû Zur'anın, Zehebî'nin, İbni Hacerin, Ebû Nuaym'm, Hatib'in, Hakim'in, Ebû Yalanın İbni Adiyin, Hafız Mizzi'nin eserilerinide elden hiç düşürmeden Selefin yolunda bu eserin türkçesini sizlere ulaştırmaya gayret ediyorum Burada şunu yine itiraf edeyim, Bu adı geçen zevatın eserleri kelimemin tam anlamıyla "Şah eserleredir Zehebî'nin ki ise bunların baş tacı gibidir Zira Zehebî'nin bu eseri, bir takîid, kuru bir nakil değil, başlı başına bir kaynaktır Ülkemizde son devirlerde İslam tarihi üzerine irili ufaklı pek çok eser yayınlandı Kâinat Efendisine olan sevgiyi ve bağlılığı ifade bakımından bu pek sevindirici bir durumdur İnanıyorum ki Zehebî'nin bu "Târihü'l İslam" adlı harika eserinin neşredilmesi bundan sonra Hz Muhammed (sav) Efendimizle ilgili bir şeyler yazmak isteyen herkesi daha ciddi olmaya sevk edecek, Hz Muhammed (sav)'e yakışmayan uydurma kıssalarla mitolojik bir peygamber takdim etme yerine Allanın elçisi Muhammedi (sav) gerçek hüviyeti ile doğru haberlerle takdim etmeye büyük katkısı olacaktır Ülkemizde böyle kritikli bir tarih ilk defa neşrediliyor Bu vesile Üe Allah'tan yardımını esirgememesini niyaz ederken, Efendimize (sav) Salat ve Selamlar takdim ederek hürmetle selamlarım |
|