Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine Denk |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine DenkZaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine Denk Olan Amellerin Ecirlerinin Farklı Olması Zaman ve mekanlar hakikatte eşittirler Bazı zaman ya da mekanlar bizatihi kendilerinde bulunan bir özellikten değil, kendilerinde vaki olan bir durumdan ötürü üstün kılınmışlardır Onların üstün kılınmaları, Allah (cc)'m ilgili zaman ve mekanlarda kullarını lütuf ve keremine nail kılmasından ötürüdür Zira O, dilediğini inkar ve itaatsizlik etmediği halde cezalandırabileceği gibi, dilediğine de iman ve itaat etmeksizin mükafat verebilir Nitekim karşılıksız bir lütuf olarak cennette hurileri yaratmıştır Zaman ve mekanların üstün olmaları iki farklı açıdan ele alınabilir Birincisi dünyevi üstünlük Mesela bahar mevsimi diğer mevsimlerden üstündür Yine bazı bölgeler nehirleri, meyveleri, güzel havası ve ikliminin uygunluğu ile diğer bölgelerden üstündürler ikincisi, dinî açıdan üstünlük Bu üstünlük, Allah (cc)'m bazı zaman ve mekanlarda ibadet edenlerin ecirlerini bol bol vermesi hasebiyledir Ramazan orucunun diğer aylarda tutulan oruçlardan üstün olması, Aşure günü, Zi'1-hiccenin onuncu günü, Pazartesi ve Perşembe günleri, Şaban ayında altı gün oruç tutmanın sair zamanlarda oruç tutmadan üstün olması misal olarak verilebilir Aynı şekilde gecelerin son üçte birlik kısmının üstün olması, Allah (cc)'ın bu zaman diliminde duaları kabul etme, günahları affetme, istenilen şeyleri verme, umulan şeylere nail kılma açılarından kullarına daha cömert davranması hasebiyledir Yine Arafat'ın vakfe, Mina'nm şeytan taşlama, Safa ve Merve'nin sa'y için mekan kılınması örnek olarak zikredilebilir Halbuki bu zaman ve mekanların diğerlerinden hiçbir farkı yoktur Mekke'nin diğer tüm şehirlere üs*tün kılınması da böyledir [Mekke'nin Medine'den Üstün Olması] İmam Malik Medine'nin Mekke'den üstün olduğunu söylemiştir Bu durumda Mekke'nin daha üstün olduğuna dair delil getirmek gerekir Mekke'nin daha üstün olması, Allah (cc)'m Mekke'de yapılan ibadetlere Medine'de yapılanlara nispeten daha fazla sevap vermesi anlamına gelmektedir Şu durumlar Mekke'nin daha üstün olduğuna delalet eder: 1- Allah (cc) hac ve umre için Mekke'ye gitmeyi vacip kılmıştır Bu ibadetlerin Medine'de yapılması mümkün değildir Bu iki ibadet için verilen sevap, vacip olan bir şeye verilen sevaptır Medine'nin ziyareti ise vacip değildir Sadece Hz Peygamberin vefatından sonra onu ziyaret kasdıyla oraya gitmek sünnettir 2- Medine'nin daha faziletli olduğu konusunda Hz Peygamberin peygamber olduktan sonra orada yerleşmiş olması delil olarak gösterilmekle beraber bu açıdan da Mekke daha faziletlidir Zira o, peygamberlikten sonra Medine'de on yıl kalırken Mekke'de on üç yıl kalmıştır 3- Medine bu şehre uğramış salih kulların çokluğu hasebiyle daha üstün gösterilse bile bu açıdan da Mekke daha üstündür Zira Mekke'ye uğramış saîih kullar, nebiler, resuller daha çoktur Hiçbir peygamber yoktur ki Mekke'de hac yapmamış olsun, Hz Adem ve ondan sonra gelenlerin hepsi orada hac yapmışlardır Bir hükümdarın iki üstün mekanı olsa ve kullarına bunlardan birine gitmelerini emredip, bunun karşılığında bütün günahlarını affedeceğini ve derecelerini yükselteceğini vaadetse ve o mekanın etrafı yerleşmek için en üstün yer kabul edilse, akıllı olan hiçbir kimse o mekana verilen önemi diğer mekanlara verilen önemle bir tutmaz Nitekim Resulullah şöyle buyurmuştur "Kim günaha girmeyip kötü söz söylemeden hac ibadetini tamamlarsa bütün günahlanndan arındırılır, tıpkı anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur", "Kabul edilen bir hac ibadetinin mükafatı cennettir" Resulullah Medine'yle ilgili ojarak da şunları söylemiştir: "Her kim Medine'nin sıkıntılarına katlanırsa kıyamet gününde ben ona şefaatçi yahut şahit olurum" |
Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine Denk |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine Denk4- Hacer-i esvedi öpme ve selamlama birer saygı ifadesidir Her ikisi de Kabe'nin "Rükn-i Yemani" denilen bölümü ile ilgilidir Bunların bir benzeri Mescid-i nebevi'de söz konusu değildir Selam orada oturanlara olsun 5- Allah (cc) nerede bulunursak bulunalım namazlarda Mekke'ye yönelmemizi emretti Şöyle bir itiraz gelebilir; şayet namazın oraya yönelerek kılınması oranın üstünlüğünü gösteriyorsa, Kudüs namazın oraya yönelerek kılındığı dönemde Mekke'den daha üstündü Hz Peygamber ve ümmetinin Mekke'ye yönelerek namaz kıldığı süre çok daha uzundur Zira kıyamete kadar böyle devam edecektir Oranın üstünlüğü daha fazla olmasaydı orası ebedi olarak kıble tayin edilmezdi Hz Peygamber zamanında bir başka fiilin vacip olma hükmünü neshederek vacip kılman her fiil, neshedilen fiilden ya daha üstün ya da ona denktir Zira Allah (cc) şöyle buyuruyor: "Mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz" [url=http://ebook/1htm#_ftn59] Üstelik bir şeyin Hz Peygamber zamanında bir açıdan üstün olması, her açıdan daha üstün olduğu anlamına gelmez 6- Allah (cc) abdest bozma esnasında Kabe'ye sırt çevirmeyi de dönmeyi de yasaklamıştır 7- Allah (cc) yeri ve gökleri yarattığı gün Mekke'yi savaşın yasak olduğu güvenli bir bölge kıldı ve bu yasak hiçbir peygamber için kaldırılmadı Sadece Hz Peygamber için kısa bir süre için kaldırıldı 8- Allah, İbrahim ve oğlu İsmail (as)'ı Mekke'ye yerleştirdi ve orayı son elçisi Hz Peygamberin doğduğu ve yaşadığı mekan kıldı 9- Allah Mekke'yi îslam öncesi ve sonrası dönemlerde savaşın yasak olduğu güvenli bir bölge kıldı 10- Mekke'ye ancak nafile veya farz olan hac ya da umre ibadetleri için girilebilir Medine için ise benzeri bir durum söz konusu değildir 11- Allah (cc) Mekke hakkında şöyle buyurdu: "Müşrikler ancak pisliktir, onun için bu yıllarından sonra Mescid-i harama yaklaşmasınlar" Ayette Mescid-i haram tabiri güvenli bölgenin tamamı için kullanıldı Bu, bir şeyin bir kısmını zikrederek tamamını kastetme şeklinde mecazdır Tıpkı yüz ya da baş kelimeleriyle insanın tüm vücudunun kastedilmesi gibi 12- Resulullah (sav) Mekke'ye gireceği zaman gusül abdesti almıştır ki bu sünnettir Medine için ise benzer bir rivayet gelmemiştir Ancak buna, Hz Peygamberin Mekke'ye girdiği için değil hac için gusül aldığı şeklinde itiraz edilebilir Allah (cc) Kuran'da Medine'yi övmediği şekilde Kabeyi övmüştür "Şüphesiz alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk mabed Mekke'deki Kabedir" Allah'ın gücü yeten herkesin oraya*itmesi-ni vacip kıldığı bir mekanın, bu özelliğe sahip olmayan diğer mekanlardan daha üstün olduğunu nasıl kabul etmeyiz? Mekke'nin üstünlüklerinden biri de kerahet vakitlerinde namaz kılmanın orada mekruh olmamasıdır Cabir b Mutim'den Hz Peygamberin şöyle dediği rivayet edilmiştir: " Ey Abdi Menaf oğulları, ister gündüz ister gece dilediği vakitte Kabeyi tavaf eden ve orada namaz kılan kimselere engel olmayınız" Tirmizi bu hadisin sahih ve hasen olduğunu kaydetmiştir Resulullah'tan rivayet edilen "Allah'ım beni en çok sevdiğim mahalden çıkarıp, senin en çok sevdiğin mahalle yerleştirdin" şeklindeki hadis sahih değildir Sahih olsa bile insanların bir çoğunun bilmediği bir mecazdır Bu, bir mekanın orada gerçekleşen bir şeyle vasıflandırılmasıdır ki, bu tür bir mecazla araz cevherin yerine geçmez Mesela Kuran'da "güzel bir belde" ibaresi geçmektedir Burada belde, oradaki havaya ait bir özellikle vasıflandırılmıştır Aynı şekilde "mukaddes yer" tabiri geçmektedir Burada da ilgili yer, orada günah ve hatalardan arındırılan peygamber ve veli kulların sıfatıyla vasıflandırılmıştır Yine Kuran'da geçen "mukaddes vadi" ibaresin-deki vadi, orada günahlardan arındırılan Musa (as) ve meleklerin vasfıyla vasıflandırılmıştır |
Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine Denk |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine DenkHz Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah'ın en çok sevdiği mekanlar mescitlerdir, en çok nefret ettiği mekanlar ise çarşılardır" Burada Allah'ın sevmesinden murad, Kuran okunması, Allah'ın zikredilmesi, itikafa girilmesi, namaz kılınması gibi orada yapılan ibadetlerin sevilmesidir Allah'ın çarşılardan nefret etmesinden murad ise hile, ihanet, kötü muamele, iyiliğin emredilmeyip kötülüğün nehyedilmemesi, gözlerin haramdan sakmdırılma-ması gibi orada meydana gelen şeylerden nefret edilmesidir Aynı şekilde Bir beldenin güvenli ya da güvensiz olarak nitelendirilmesi o belde insanlarının güvende olup olmamalarıyla ilgilidir Yine bir şeyin sevilen olarak nitelendirilmesi, o şeyde Allah ve Resulünün sevdiği bir vasfın bulunmasından ötürüdür Bu şekilde nitelendirilen şey aynı zamanda Hz Peygamberin yaptığı ve ashabını ona yönlendirdiği şeydir ki bu durum vacip olduğu anlamına gelir Allah'ın sevdiği şeyi Resulüllah'ın da sevdiğinde şüphe yoktur Aynı şekilde Resulüllah Medine'ye hicret edince orada yerleşmesi ve ailesini oraya hicrete yönlendirmesi, Allah ve resulünün diğer şehirlere yerleşmekten ziyade istediği bir şeydir Allah'ın daha çok istediği bir şeyin yapılmasını resulünün de diğer şeylere nazaran daha çok istediği malumdur Yukarıdaki hadiste geçen "senin en çok sevdiğin mahalle" ifadesi aynı mekanın Resulüllah için de en çok sevilen mekan olmadığı anlamına gelmez Yine aynı hadisteki "benim en çok sevdiğim mekan" ifadesi aynı mekanın Rabbi için de en çok sevilen mekan olmadığı anlamına gelmez Dolayısıyla hadiste her iki belde için kullanılan en çok sevilen ifadesi her bir beldenin hem Cenab-ı Allah hem de Resulü için çok sevildiği anlamına gelir Zira Resuîullah'm Allah'ın sevdiği bir şeyi sevme hususunda O'na muhalefet etmesi düşünülemez Her iki beldenin de; vahyin insanlara bildirilmesi, Allah'a itaatin emre-dilmesi, Allah'a itaatsizliğin nehyedilmesi gibi şeylerin oralarda meydana gelmesi hasebiyle sevilen olarak vasıflandırılması mümkündür Zira bunlar Allah ve Resulünün diğer nafile ibadetlere nazaran yapılmalarını daha çok istedikleri şeylerdir Sonuç olarak, hadisin şu şekilde anlaşılması en doğru yoldur; 'Beni dünya hayatım için en çok sevdiğim mahalden çıkarıp ahiret için en çok sevdiğim mahalle yerleştirdin" Zira Cenabı Allah vahyi kemale erinceye kadar emirlerini bildirip dinini tamamladı Nihayet Resulünü dinini kemale erdirip nimetini tamamladığına dair müjdeledi: "Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim" Mekan ve zamanların onlarda cereyan eden şeylerin sıfatlarıyla vasıflan-dınldığına dair Cenabı Allah'ın şu sözleri de örnek olarak verilebilir: "Ey Rabbim, burayı güvenli bir şehir yap"[size="4"], "Bizim Mekke'yi güvenli bir yer yaptığımızı görmediler mi?" Her iki ayette de zikredilen şehirler, o şehir halkının vasıflarıyla vasıflandırılmıştır "Ben ancak bu şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum, ki O burayı dokunulmaz kılmıştır" Bu ayette de şehir, o şehirde bulunan avlanma, ağaçların kesilmesi ve otların biçilmesinin yasak oluşu ve bulunan kayıp mala el konulamayacağı gibi dokunulmazlıklar ile vasıflandırılmıştır Allah (cc) şu ayetlerde de bazı ayları haram ay (savaşmanın yasak olduğu ay) olarak vasıflandırmıştır: "Bunlardan dördü haram aylardır", "haram ay haram aya karşılıktır" Araplar arasında da şu sözler yaygındır; soğuk gün, uyuyan gece, oruç tutan gün Nitekim şair Cerir'in bir mısraı şöyledir: "Ben uyudum ama hızla akıp giden gece uyumadı" Yine Kuranda şu ayetler geçmektedir; 'Tşte o gün zorlu bir gündür", "Yoksa sizi muazzam bir günün azabı yaka layı verir" Yine Kuranda çetin bir gün, belalı bir gün, zor bir gün gibi ifadeler geçmektedir Tüm bunlar, o zamanda meydana gelen şeylerin sıfatlarıdır Aynı şekilde Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olmakla vasıflandırılması da bu kabildendir Zira bin aydan daha hayırlı olma o gece yapılan amellere ait vasıftır |
Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine Denk |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zaman Ve Mekanın Farklı Olmasıyla Birbirine DenkMekke'nin Medine'den üstün oluşuna, Resulüllah'ın kabrinin bulunduğu mekanın yeryüzünün en üstün yeri olduğu hususunda icma olduğuna dair rivayetler itiraz olarak ileri sürülebilir Şayet bu konuda icma olduğuna dair rivayetler doğruysa, bu itiraza şöyle cevap verilir: Resulün kabrinin üstünlüğü, Allah (cc)'ın orada kullarına lütfettiği rahmetinden ötürüdür Şüphesiz bu rahmet kabirle sınırlı olup Mescid-i nebevinin tamamı için değildir Dolayısıyla kabirle ilgili bu durum Mescid-i nebevinin en üstün mescid olmasını gerektirmez Hz Peygamberin o kabirde kaldığı vaktin yeryüzünde kaldığı vakitten çok daha uzun olduğu düşünülebilir Ancak bu durum da sadece kabre mahsustur, tüm mescide şamil değildir Ayrıca onun hayatta iken bir yerde bulunmuş olması daha üstündür Zira o, hayatta iken peygamberlik rütbesine nail kılınmış, Allah'a itaatkar, güzel ahlak ve irfan sahibi bir kimseydi Bu durumlar onun ölü olarak kabirde bulunduğu sürece inen rahmetten daha üstündür Şu hadis de konuyla ilgilidir; "Benim bu mescidimde kılman namaz Mescid-i haram hariç diğer mescitlerde kılınan bin namazdan daha üstündür" Hadiste geçen mescid-i haram hariç ifadesi farklı anlamlara gelebilir Birind ihtimal, Mescid-i nebevide kılınan namazın Mescid-i haramda kılınan bin namazdan daha az sayıda namaza üstün olması İkinci ihtimal, Mesdd-i haramda kılınan bir namaz, Mescid-i nebevide kılınan bin namazdan daha üstündür Mescid-i haramın üstünlüğüne dair yukarıda zikredilen deliller, ikinci ihtimalin doğru olduğunu düşündürmekte ve mananın bu şekilde takdirini gerektirmektedir Şayet kılman namazın fazileti konusunda Mescid-i nebevinin Mescid-i harama üstünlüğü kabul edilse bile yukarıda zikredilen delillerden ötürü namaz dışında her halükarda Mescid-i haram daha üstündür Sınır boylarındaki mekanların fazileti ise cihad niyetiyle oralarda nöbet tutmakla alakalıdır Orada oturanlar cihada niyet etmek ve orada ikamet ederek cihada sebep olma hasebiyle sevap elde ettikleri gibi saldırmak için fırsat kollayan düşmana karşı orayı korudukları için de sevap elde ederler Mescitlerin fazileti, yapılarından ya da yapılarına bağlı olarak varolan şeylerden kaynaklanmamaktadır Bilakis, mescitlerin yapılmasındaki maksat olan, cemaat olma, Cuma namazlarını eda etme, itikafa girme vb şeylerden kaynaklanmaktadır Bundan dolayı mescitlerde alış-veriş yasaklanmıştır Bazı zaman ve mekanlara bu üstünlüklerin verilmesi, tıpkı peygamberlere peygamberlik görevinin verilmesi gibi Allah (cc)'ın rahmeti, ikramıdır Bundan dolayı peygamberler kavimlerine şöyle dediler: "Biz sizin gibi bir insandan bankası değiliz Fakat Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder" Peygamberlik gibi diğer onurlu vasıflar da bir zorunluluk veya kulun isteği ile değil bilakis hepsi Allah'ın fazlından dilediğine verdiği şeylerdir Yine bazı kullarına verdiği irfan, ehl-i hal olma, güzel ahlak sahibi olma vasıfları sadece ve sadece Allah (cc)'ın dilediği kullarına verdiği lütuf-larından bir lütuf, nimetlerinden bir nimettir İşte benzer şekilde Allah (cc) bazı zaman ve mekanlara diğerlerinde olmayan üstünlükler vermiştir Halbuki tüm zaman ve mekanlar tabiatları gereği aynıdır Kendilerinde bulunan Özelliklerden ötürü üstün olan altın, gümüş ve diğer değerli madenler de böyledir İzzeddin İbn Abdüsselam Çeviren: Süleyman Kaya/ Soner Duman |
|