Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
doğramacı, mehmet, sohbetleri

Mehmet Doğramacı Sohbetleri

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Doğramacı Sohbetleri




Mehmet Doğramacı


Sıkça sorulan sorulardan biri; karakter- huy değişir mi? Tabii buna paralel olarak Kaderin değişip değişemeyeceği Kader konusunu ehline bırakalım O konuda değil hüküm vermek, fikir yürütmek dahi haddim değil Kişi; birtakım gayretlerle karakterini değiştirebilir mi? Bu konularda biraz sohbet edelim istiyorum Çok sevdiğim Asr- ı Saadet iklimine uzanıp Hulefa-i Raşidinin karakteristik özelliklerini seyredelim:


1- Hz Ebubekir; Halim, Selim- Ağırbaşlı- Oturaklı- Sadık- Sırdaş ve İçsel

2- Hz Ömer; Asabi- Müdahaleci- Hırçın ve Aceleci

3- Hz Osman; Sakin- Yumuşak huylu- Akraba, Dost canlısı- İnfak edici

4- Hz Ali; Güçlü- Delikanlı- Alim- Akıl ve Mantık Küpü! Ölümüne Cesur!

Bu dört karakteri hatırdan çıkarmayın Burçlar da dört ana grup! Şimdi bildiklerimizle birlikte tefekkür edelim Mümin olmak; 4 Halifenin karakterinde neyi değiştirdi? Hz Ömer cahiliye devrinde asabi idi İslam’ la halim- selim oldu mu? Hayır! Hz Osman yumuşak huylu idi İslam’ la demir yumruk haline geldi mi? Hayır! Hz Ebubekir sadık ve içseldi Dışa açıldı mı? Hayır! Hz Ali; güçlü idi Aklı öne alır, sorgulardı Sorgulamaksızın teslimiyetçi olabildi mi? Hayır!

Neyi anlatmaya çalışıyorum? Karakter değişimi yok, sadece dönüşüm var! Huyu değiştirmek hayal, iyiye kanalize var o kadar! Değiştirmek mümkün olsa Rasülullah: “Huyunuzu değiştirin” buyururdu Oysa şöyle buyurdu: “Huyunuzu güzelleştiriniz!” Güzelleştirmek; değiştirmek demek değil!

Asabiyet ve acelecilik Adaletle süslenince Ömer’ den Faruk çıktı! Sadakat MuhammedîAşkla birleşince Ebubekir’de Sıddıyk’ ı seyrettik! Haya; Kur’anla süslenince Zinnureyn Osman’ı tanıdık! Akıl; İslam’la bütünleşince Şah- ı Velayet Ali ile nurlandık!



İster kabul edin ister sırt çevirin; genetik miras ve astrolojik etkiler eğitim- öğretimin hep üstünde! Coğrafya ve aile; tahminimizden daha önemli Bir panel izlemiştim Konuşmalar bitince sorulara geçildi Panelistlerden biri gayet nazik cevaplar verirken diğeri soranı sorduğuna pişman edecek terslikte aksi, alaycı cevaplar veriyordu Yanımdakine sordum;

“ Profesör nereli? ” Memleketini söyledi Alacağımı almış, “ Profesör olmak bile coğrafyanın önüne geçemiyormuş!” diye mırıldanmıştım

Buğdaydan arpa çıkmaz! Elma ağacından armut alamazsınız! Merhum babam iyi aşı yapardı; çocukça ısrarıma dayanamayıp; elmanın bir dalına armut aşıladı tek kalem O armutun meyvesi zehir gibi acı çıktı! Aşı; tohumda olmayanı veremez! Asırlık çınarın gelişimine dair kodlar, önceden kayıtlıdır çekirdekte İklim, ağaca sağlık katar fakat olmayanı ekleyemez! Bazı kişilerde ummadığınız haller seyrederseniz şaşırmayın! İlmi, tecrübesi var, yakıştı mı yani demeyin! Herkesin yaşadığı; kendine yakışandır! Her birim yaratılış programını yaşar, istese de istemese de! Delil mi? İşte ayet, işte hadis ve işte tecrübe imbiğinden süzülen sözler:

- Allah Sisteminde asla değişiklik bulamazsın! (Fetih-23) De ki, Hepsi de kendi programları doğrultusunda davranışlar ortaya koyarlar (İsra-84)

- Bir dağın yerinden kayıp gittiğini duyarsanız inanın, ama bir insanın huyunun değiştiğini duyarsanız inanmayın! (Hadis)

- İnsan adam olamaz gitmek ile Mekke’ ye / Eşek yine eşektir taş taşısa Tekkeye! (ZPaşa) - - İnsan 7’sinde ne ise 70’inde de Odur! (Atasözü)

- Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandır! ( Halk Deyişi)

Nasibinde bulunanları, en güzeliyle açığa çıkaranlardan olmanızı diliyor, saygılar sunuyorum


Alıntı Yaparak Cevapla

Mehmet Doğramacı Sohbetleri

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Doğramacı Sohbetleri




Kalbimin sahibi sensin !

Mehmet Doğramacı
Kalbe dair ilk pırıltıların hakikat ufkundan yansımasıyla birlikte, tefekkür, yazı, sohbet, nakil ve karşılıklı bilgi paylaşımı şeklinde nurun çoğalarak yayılmasında samimi dostların ciddi gayretleri gözden kaçmıyor Açılan bu yeni düşünce kulvarında nice idraklerin gürül gürül çağlayarak akacağından şüphemiz yok…
ASLINDA NE DEMEK İSTEDİK?Kalp- Beyin bağlantısını tasavvufi anlamda değerlendirirken getirdiğimiz yaklaşıma dair pek çok görüş bildirildi Konuya yeni bir bakış açısı diyenler olduğu kadar, eski düşüncede mevcut kalp ile, bizim ehlinden ilhamla açmak istediğimiz kalp arasında tereddütler yaşandığı, bazı şeylerin yerli yerine oturmadığı da zikredildi Bu nedenle, bu haftanın konusuna geçmeden önce, kalp- beyin bağlantısına dair yaklaşımımızı özetlemek sanırız yerinde olur:
-Bizim kalp ile kastettiğimiz şey sadece yürek adlı organ değil, zahiren kalpten ilhamla KALBİ BOYUT, ÖZ NOKTA veya eskilerin tabiri ile her insanda mevcut KABE, yani GÖNÜLdür Bu manada kalp; insanda mevcut HALİFE noktasını içinde saklayan özdür, bize göre
-Bugüne değin kalp; duygunun, hissiyatın, heyecanın mahalli olarak bilindi Asırlar boyu; DUYGU KALPTE, AKIL BEYİNDE diye düşünüldü, ikileme düşüldü İkisinin de mahalli, ikisinin de açığa çıkış yeri beyindir Kalp ise, hem aklın, hem duygunun, hem ilmin, hem kudretin tabiri caizse hammaddesini, som halini, cevherini içinde saklayan maden ocağıdır!
-“Beyni kalbe bağlamak” derken de “İNSAN olan yanımızı HALİFE yanımızla birleştirmek, daha doğrusu insan yanımızı halife yanımızın emrine vermek” ten bahsettik… İşte bu noktada Kalbi boyutun insanda açılmasını Halife sırrına açılma diye okuduk
-“Kalbi boyuta açılamayanlar halife değil mi?” itirazına cevabımız şudur: İster hakikati yaşayan mümin olsun, ister Hakkın örtündüğü münafık, kafir kategorisinde olsun, her insan halifedir, yeryüzünde! Bizim “Kalbi boyutta mevcut halife kanalını açmak” dediğimiz olay ise, velayet kanalının kişide açılması şeklinde düşünülmüş bir yaklaşımdır… Şayet her insanın halife oluşu ile velayet kanalının açılmasındaki hilafeti net çizgilerle ayırmak gerekirse şöyle demek uygun düşecektir: HALİFE; terkibini yaşayan her insan, HALİFETULLAH; terkip kayıtlarını aşmak üzere kalbe yönelmiş, seçilmiş insan…Bizim konumuz; HALİFETULLAH adayı insandır!
Böyle bir özet yaptıktan sonra haftanın konusuna girebiliriz
KURU BİLGİDEN YORULDUKSıcak bir yandan, okulların kapanışı ve tatil telaşı diğer yandan, yoğun bir hafta yaşadık Anadolu’dan telefon açan ilim aşığı genç bir dostumuz, samimiyetimize binaen kükreyerek şunları söyledi:
-“Kalp beyin bağlantısı” dedin, “Ayeti özde okuma” dedin, bunlara tamam da abi, bu iş nasıl olacak? Senelerdir okuruz, düşünürüz, konuşuruz, sohbet ederiz Allah aşkına artık bu iş yaşama geçsin? Kalbi beyne bağla demek kolay abi! Kim bağlayacak, nasıl olacak bu iş? Varsa kolay bir yolu niye söylemezsiniz?
Anlaşılan iyice bunalmış bizimki Fakat onun dile döktüğünü farklı biçimlerde diğer hakikat yolcusu dostlardan da duymadım değil hani Bilgi, kavram, tefekkür derken iş yaşama gelip tıkanıyor, adeta kilitleniyor
Bundan öteye nasıl gidilecek? Kolay yol var mı? Formül ne?
Ağır sorular…
Klavye başındayım… Dışarısı kavruluyor En iyisi evde oturmak Perdeleri çektim dış dünyaya, örtündüm kesretten ve döndüm vahdete, özüme, iç dünyama…
Musikisiz tefekkür olmaz ki! İçinde kalp geçen şarkılardan derlenmiş klasörü açıyorum Duygu ağırlıklı halimizi bilen dostlardan biri yollamış Zaten içim kıpır kıpır, al bir de bu şarkıları dinle, bakalım ne olur?
Kalbi titreten şarkılarla kendimden geçerken Suat Sayın’ın okuduğu esere sıra gelince takılıyorum Bir daha geri alıyorum şarkıyı:
Kalbimin sahibi sensin
Orada yalnız sen varsın
Benim için sen her şeysin
Neş’esin, hayatsın…
Ömrüm geçip de saçlarıma
Beyazlar dolsa bile
Benim için sen her şeysin
Neş’esin, hayatsın…
Haftanın konu başlığı çıktı:
KALBİMİN SAHİBİTeslimiyetin, havada kalan bir olay olmadığına, içte yaşanan her şeyin dışta da zuhurunun görüleceğine, bâtında hissedilenin zahirde de hakkının verilmesi gerektiğine değinmiştik Ve ayakların yere bastığı, ötelemeden insanda bulmaya doğru bir akış başladığına da dikkat çekmiştik
Bugüne kadar ALLAH’A İMAN, RASULULLAH’A İTAAT deyince yaşadığımız iman ve itaatin havada kalan bir yaklaşım olduğunun farkında mısınız?
Kim bilir, belki de “Yıllardır okuruz, bilgi derleriz ama yaşama bir türlü geçemiyoruz” serzenişinin de asıl nedeni burada düğümlü Yani havada kalan kavramsal yaklaşımların hakikatinin gereği gibi okunamayışı!
Allah; ötede bir tanrı değil! Ya Rasulullah?! Sadece Medine-i Münevvere’de; yeşil kubbenin altında mı sadece o muhteşem evrensel gönül?!
Her şey özde bulunacak, zahirde de karşılığı çıkacak diyoruz da ALLAH’A İMAN VE RASULULLAH(SAV) A İTAATIMIZIN ZUHURU NASIL SEYREDİLECEK?!
Bu soruya verilecek cevba zemin olmak üzere İmanın Hakikati- Teslimiyet ve Rasülullah’ın Hakikati üzerine ehlinden yansıyanlara tekrar göz atalım:
Vehim; Teslimiyetle Yenilir: Meselâ sana biri geliyor, hiç aklının ve mantığının kabul etmeyeceği bir şey söylüyor Şu işi şöylece yap diyor
Eğer sen, o kişiye tam bir itimadla güvenmişsen, daha önceden aklın yatmışsa; bu kişi mutlaka doğru söyler, kendi menfaatine dönük bir şey söylemez, söylediği doğrudur diye tam inanmışsan; işte o zaman söylediği ters bile gelse, vehim seni o işi yapmamağa tahrik etse dahi, ona olan o güvenin, teslimiyetin dolayısı ile o işi yaparsın!
İşte o işi yapman anında sen vehmini yenmişindir Ama işi o iman ve teslimiyetle yapmayıp da, "acaba ben bu işi böyle mi yapsam? Bu böyle diyor ama, bu böyle olursa, böyle böyle sonuçlanır; yok böyle olmazsa, şöyle şöyle neticeler doğurur"un içine girdin mi, işin içinden çıkamazsın ve o işi gerektiği biçimde yapamazsın
Yapamadığın zaman da vehim sana galip gelmiş olur! Yani yapamamak, vehminin sana galip gelmesindendir Bu yüzdendir ki ölümötesi yaşam konusu, teslimiyet ve iman esasına dayandırılmıştır
Vehmin üstesinden “iman” ve “teslimiyet” ile gelinir ancak! Bunu hiç unutmayın!
Teslimiyet Yoksa, Yolda kalırsın: Tasavvuftaki bütün gerçek tarikatlar da, Rasûlullah`a teslimiyet esasına dayalı olarak, gelen kişiye yardımcı olabilirler Eğer Rasûlullah`ın bildirdiklerine teslim olabilirsen, sana yardımcı olabiliriz, derler!
Mutlak teslimiyetin, söz konusu olmadığı yer ve hâl ve ortam, tarikat değil "iyi ahlâk derneği" çalışmalarıdır!
Onun için teslimiyet şarttır! Rasûlullah`a teslimiyet olmadığı sürece, yetiştirici yardımcı olamaz Çünkü herşeyi akılla izah etmesi mümkün değildir
Sevmek; Teslimiyete Götürür: Sevgi, aktığı kadarıyla kişide benliği yok eder Ne kadar çok seviyorsan, sevgin kadar karşındakine teslim olursun; bunun sonucunda da ondan razı olmak mecburiyetindesin
Bu sevgi, aşk noktasına ulaştığı anda artık onun yanında senin istek ve arzuların sıfır noktasına düşer Sadece, onun yanında olayım, yeter dersin, ne hâl ve şart içinde olursam olayım Hani, diyor ya;
“Dün gece yâr hanesinde yastığım bir taş idi
Altım çamur, üstüm yağmur, gene gönlüm hoş idi
İşte, o yâr hanesinde altı çamur, üstü yağmur, başının altında sadece taş var iken mutlu olmak, aşkın sonucudur Bu, mutlak teslimiyete götürür
Ölmeden Evvel Ölmek; Teslimiyetten Geçer: Gerçek derviş, geçici dünya menfaatini şeyhinden sormaz! Sorarsa, o daha derviş olmamıştır! Çünkü tasavvufa girmenin amacı dünya çıkarları ya da siyaseti değildir! Zira Şeyhe teslimiyetin tek bir amacı vardır, o da Allah`a ermek!
Bu amacın dışında ki her amaç, gerçek gayesine ortak koşmaktır; ki bu da onun yolunu kesmekten başka bir sonuç getirmez
Tarikata girmiş olmak için, bir mürşide tüm varlığını teslim etmen gerekir! Nasıl? Ölmeden evvel ölmüş, gibi!
Öyle bir teslimiyet ki, bu beden üzerindeki tüm tasarrufları ona bırakacaksın! O, "ye" derse yiyecek, "yeme" derse, yemeyeceksin! "Yat", diyecek, yatacaksın; "kalk", diyecek, kalkacaksın; "çalış", diyecek çalışacak; "çalışma", diyecek, çalışmayacaksın! Şunları şu kimseye ver, diyecek, vermem demeyeceksin!
Yani, bir ölü nasıl bu beden üzerinde tasarruf edemezse; bu bedenle olan hiç bir olay o ölüde etki uyandırmazsa; sen de o hale geleceksin!
Bu konuda seni nasıl uyarıyor dikkat et: "Ölmeden evvel ölün"!
TESLİMİYET, AMA KİME? Bunları okuyan çoğunuzun, “İyi de şunu daha da net yazsan” dediğinizi tahmin ediyorum Bazı şeylerin vakti gelse de yazması da, ifadesi de güçtür çoğu zaman
Telefondaki sesin sorusu ne idi?
Beyni kalbe bağlamak, insandan halifeye varmak tamam da nasıl olacak?
Kolay yolu ne ,formülü ne?
İşte şimdi oraya geliyoruz!
Bir kere şunlarda hem fikiriz değil mi?
1-Kuru bilgi ile kemale erilmediğini gördük, yaşam ihtiyacı duyuyoruz
2-Allah’a İman, Rasüle İtaatin hakikatini bilmediğimiz, iman ve itaati havada kalan bir kavram olarak yaşadığımız, bir şeylerimizin eksik olduğu da ortada!
3-Ömür kısa, hayat ağır, kolaylaşan bir yol ve formül arıyoruz Yani işin asıl ruhunu, olması gerekeni arıyoruz
Bunlarda hem fikirsek sohbetimize devam edebiliriz
Allah’a İmanın hakikati zihinsel bir iman mıymış, yoksa daha mı farklı imiş, ehlinden dinleyelim (Hemen belirtelim ki burada kastedilen iman avama dönük iman değil, hakikatini tanımaya aday olanlar içindir):
"Nefs"inin hakikâtini bildikten sonra da, nefsinin hakikâtine ermesi için dahi, o hakikâti yaşayan birini bulup, ona varlığını teslim etmesi gerekir; ki, bu teslimiyet gerçekte kişiye değil, "ALLAH"a olan teslimiyettir!
Çünkü o hakikâti yaşayan kişide gören göz, söyleyen dil işiten kulak, tutan el, yürüyen ayak "ALLAH"`a aittir Dolayısıyla, bu vasıflarla vasıflanmış kişiye olan teslimiyet ancak ve ancak "ALLAH"'a olan teslimiyettir!
Duydunuz mu ne diyor ehli?Ben altı çizili cümleleri defalarca okudum, doyamadım açılan manaya! Ve okudukça yandım Boşa geçen, akıl-mantık- ben bilirim ile geçen yıllara!
Neymiş Allah’a iman ve teslimiyet? Ehli açık yazdığı için bizde açık özetleyeceğiz:
ALLAH’A İMAN VE TESLİMİYET= ALLAH EHLİ ZATA İMAN TESLİMİYETTİR!
Lamı cimi yok dostlar! “Ben kimseye teslim olmam, ilmim var kardeşim, her ilim sahibini dinler, seyreder, yorumlar, kendim hakikate ulaşırım” diyenlerden biri de bendim! İş öyle değilmiş! Önceleri söylediğim bu yaldızlı cümle meğer nefsimin illüzyonundan başka şey değilmiş İşin aslı bu!
Devam edelim okumaya Bakalım hakiki ilim, kimden ve nasıl alınırmış? Nasıl “Abdullah” olunurmuş?
Ancak, bütün bunları gerçekleştirebilmesi için, bu kemâl ile yaşayan birini bulması şarttır
Çünkü, belli şartlanmalar veya tabiatın istekleri veya vehmi benlik mevcutken, onun kendi kendine bunu aşabilmesi mümkün değildir -ki, bu olayı "AKIL ve İMAN" isimli kitapta izah ettik
İşte o kişi, Tek`in takdiri üzere buna ulaşacak ise, kendindeki tüm şartlanmalara dayalı değer yargılarını terkettirebilecek birini bulur; ki, O kişi daha önceden bunlardan arınmıştır
Zira, yüzmeyi, yüzmesini bilen öğretir! Hayatında deniz görmemiş adam eğer, "yüzüyorum ve öğretiyorum" derse; koyver yüzmeye devam etsin!
Dağın başındaki deniz görmemiş çobandan yüzme öğrenilmez!
Evet, o kemâl ehli zâttan bu ilmi iyi idrâk edebilirsek, hitâbın nereden ve kimden geldiğini görebilirsek, arınmanın şeklini, yolunu yordamını, mâhiyetini anlıyabilirsek; ve tüm bunların sonucunda da yeterli çalışmayı hakkıyla yapabilirsek varlığımızı Tek`e teslim ederiz! İslâm olduğumuzu fark ederiz! Ve, "Abdullah" yani "Allah`ın kulu" olarak O`nun mânâları bizim aynamızda, O`nun tarafından seyredilir
Ne anladık? Cahil cesur olur, ben buradan da anladığımı özet olarak yazayım:
ABDULLAH (ALLAH KULU) OLMAK= KULLUĞUN HAKİKATİNİ YAŞAYANA TESLİMİYETLE MÜMKÜNDÜR!
Buraya kadar Allah’a imandan bahsettik ağırlıkla Peki Rasülullah’a teslimiyet nasıl olacak? Hakikati arayanın Rasulullah’a teslimiyeti acaba “Sevgili Peygamberim” düzeyinde ötelere şiir yazmak şeklinde mi gelişecek? (Hemen belirtelim öteye de olsa HzMuhammed (sav) i sevmek şerefelerin en büyüğüdür Biz, işin hakikatini arayanlara hitap noktasında böyle diyoruz)
"Hakikât" sırrına ermek; "hakikât"i yaşamak; "benlik"ten yani "nefis"ten kurtulmak; veya dini tâbiriyle "şirki hafi"den arınmak, ancak ve sadece "iman" ve "Rasûlullah`a teslimiyet"le mümkündür
Nasıl iman ve teslimiyet? Sana; varsayalım, git kendini şuradan at öldür diyecek Oradan gidip kendini aşağı atacaksın gibisine!
Veya senin ters bildiğin bir şeyi sana söyleyecek; sen onu yapacaksın; gibisine! Ama böyle bir şey denir mi; elbette denmez! Bunu iman ve teslimiyete bir ölçü, misâl olsun diye anlatıyorum Vehim, sana yapma diyecek; ama sen en azından şunu düşünmelisin
"Rasûlullah`ın benden ne menfaati var ki bunu böyle demişAllah Rasûlü , benim iyiliğim için demiş! Mademki böyle demiş, ben bunu böyle yaparım"; deyip yapacaksın! Neticesi de senin için mutlaka selâmettir
Bu "İMAN" yoluna karşılık, şeytâni cinler de senin vehmini tahrik edecek; aklına, çeşitli şartlanma yollu edindiğin verilerle oluşmuş mantığa dayalı fikirler getirecek; böylece de seni imanının gereği olan şeyi yapmaktan alıkoyacaktır
Yani, cinler seni "ALLAH" yolunda mantık oyunlarıyla vurmak isteyeceklerdir ki; bundan da tek kurtuluş yolu "İMAN" ipine sarılmaktır!
İŞTE BU YÜZDEN DİN, "İMAN" ESASI ÜZERINE KURULMUŞTUR!RASÛLULLAH`A TESLİMİYET OLMADIĞI SÜRECE, YETİŞTİRİCİ YARDIMCI OLAMAZ ÇÜNKÜ HER ŞEYI AKILLA IZAH ETMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR…”
Allah’a imanın zuhuru ve olması gereken şekli anlaşıldı Rasülullaha teslimiyet ve onu sevmenin hakikati henüz tam açılmadı değil mi? Ehlinin bir başka sohbetine kulak verelim şimdi Ama can kulağı ile lütfen… Çünkü yukarısı kadar açık değil burası Kendinizi verecek, mesajı kendiniz alacaksınız
Rasulullah (as) dünyaya zahir olduktan sonra ondaki kemalatın; ondaki zahir oluş ilminin sonucu olarak onun varislerinde açığa çıkan, onun varisleri şeklinde açığa çıkan melekut alemi, onun varisleri olarak suretlenmiş, açığa çıkmış varisleri olayı devraldı…
Ve suretler aleminden bu tasarruf devam etmeye başladı… Yani, biz bir Abdülkerim Ciyli veya bir Abdülkadir Geylani dediğimiz zaman aynen Kureyşli muşriklerin Rasulullah (as) a “0 da bizim gibi bir beşlerden başka bir şey değildir çok ibadet ederek Allah’a yaklaşmıştır, Allahtan vahiy alıyordur” deyişi gibi Kureyşli müşrikler ve kafirler gibi Abdülkadir Geylani ve Abdülkerim Ciyli’ye bakıyoruz Her ne kadar takliden veli diyorsak da söylediğimizin derunundan kör oğlu, kör oğlu körüz
Çünkü o isimle andığın zevatın hakikati o melekut mertebesinin zuhurundan başka bir şey değildir
Bizimle, ben sen o biz dediğimiz bu algıladığımız alemle hakıkatımız olan esma mertebesine direkt bağlantı kurup aradaki melekut aleminden örtülü yaşıyoruz…
Halbuki işin bütün sır noktası burası!
Dedik ya cahil cesur olur O sır noktasına da dokunup bitirelim:
RASÜLULLAH’I SEVMEK, İTAAT ETMEK, ONA TESLİM OLMAK= ONUN VARİSİ OLAN ZATIN İLMİNE, MESAJINA TESLİM OLMAK, ONU SEVMEKTİR!

… …
Çoğunuzun sorduğu bir soruya cevap olmak üzere yukarıdaki açıklamaları idraklere sermeye çalıştık Kalp Beyin bağlantısı nasıl kurulur, YARATILMIŞ İNSAN konumundan YARATILMAKTAN BERİ OLAN HALİFE konumuna nasıl yükselinir, bir cümle ile cevabı toparlayalım:
KALBE; HİLAFETE ERMENİN YOLU; KALB SAHİBİNİ BULMAKTAN GEÇER KALB SAHİBİNİ BULMAK; HAYAT BULMAK, HAKİKİ HUZUR VE NEŞEYE KAVUŞMAKTIR…
Ne diyordu bestede?
Kalbimin sahibi sensin
Orada yalnız sen varsın
Benim için sen her şeysin
Neş’esin, hayatsın…
“Aramakla bulunmaz, ama bulanlar arayanlardır” demiş bir büyük zat
Kalbinin Sahibini arayanlara selam olsun!
(Sürecek)

Alıntı Yaparak Cevapla

Mehmet Doğramacı Sohbetleri

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Doğramacı Sohbetleri




Rüyada Onu Görmek!

“Rüyada beni gören; hakikaten beni görmüştür Çünkü şeytan benim suretime giremez!” hadisini hiç tefekkür ettiniz mi? Rüya için mi söylendi sadece? Tefekkür edelim!

“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar!” hadisi dünya hayatının özü “ İçinizden bir rasül gönderen Odur! ” (9/128) “ Rasül göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz” (17/15) ayetleri Risalet işlevinin kıyamete kadar daim olduğunun delili! Hadisi okuyalım:

Rüyada ( dünya hayatında) beni gören ( Risalet işlevimle Sünnetullah hakikatini açan, yaşayan bir zata erişen) hakikaten beni görmüştür! ( Ondan yansıyan ilim- hal bendendir!) Çünkü şeytan benim suretime giremez! ( Beşeriyet; hakikatime perde çekemez! O zatın beşeriyetine takılıp sakın mesajından perdelenmeyin!)

Benzer işaretleri çok önceden okuyan Kaygusuz Abdal’ ı dinleyelim:
Maksud cihana gelmekten / Kişi Rabbin bilmekmiş
Rabbini bilmekten murad; / Evliyasın bulmakmış!
Evliyaya gönül vermek; / Rengine boyanmakmış!
***
Biz böyle okuduk Doğrusunu Allah ve Rasülü bilir!
Dünya hayatında yolu bir Hak Dostuna uğrayıp, gereğince nasiplenenlere selam olsun!

Mehmet DOĞRAMACI
23112006

Alıntı Yaparak Cevapla

Mehmet Doğramacı Sohbetleri

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Doğramacı Sohbetleri




BALARISI

- Vahyi nasıl işitiriz, diye sordu halkaya yeni katılan genç Herkes kendince yöntemler saydı Hiçbiri genci tatmin etmiş görünmüyordu Grubun en tecrübelisi söze girdi: “ Vahyi biz duyamayız, balarısı duyar!

Herkes şaşkındı Devam etti:
- “Rabbin balarısına vahyetti”(Nahl-68) yi arı mucize hayvan, bal süper gıda diye anlarsan hava alırsın! Kur’an ne biyoloji kitabı, ne de gıda rehberi! Deli etme insanı!

Celalini Cemal takip eder, inciler döktürürdü Yine öyle oldu:
- Arı ne yapar? Bal Kendi için? Hayır, insanlık için! Renk ayırmaksızın çiçek dolaşır Kraliçeye sadık, kovana bağlı! Ne anladınız ?!

Biri çekinerek sıraladı: “ 1- Arı gibi insanlık için yaşayacağız Ego için değil 2- Kesretteki manalardan özler toplayıp, Vahdet mayası yoğuracağız 3- Gönül kovanına bağlı, Rehbere sadık çalışacağız Böylece vahyi işitiriz!

“İşte bu! ” dedi keyifle İşareti ile ikram faslı açıldı Bal şerbeti dolu kaseler içilirken balarısının vahiy alışı, Rasülullah’ın bal şerbeti sevmesi ayrı bir boyutta konuşuluyordu

15112006
MEHMET DOĞRAMACI

Alıntı Yaparak Cevapla

Mehmet Doğramacı Sohbetleri

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Doğramacı Sohbetleri




Etraf;Sensin !

Yakın görüştüğünüz yada hayatta karşınıza çıkan kişileri hiç düşündünüz mü? Sevdikleriniz de var, beğenmedikleriniz de Hatta iş icabı beraber olmak zorunda kaldıklarınız da Elinizde olsa bazısı ile yüz yüze gelmek bile istemezsiniz, ama nedense sürekli karşınıza çıkarlar, kopamazsınız! Düşündünüz mü sebebini ?
Bir süre önce tanıştığım iki şahsı düşündüm Biri olgunluk, tevazu, hilm, aşkla dolu tecrübeli bir gönül insanı Diğeri coşkun, hareketli, nefsiyle mücadele azminde, alabildiğine delikanlı! Bu ikisi neden karşıma çıktı ?!
Geldiğim nokta; İkisini de ben doğurdum! Biri ulaşmayı arzuladığım maneviyatın, diğeri geride bıraktığım hallerin somutlaşmasından başkası değil! İnanın böyle! İster negatif, ister pozitif görün, sizinle olanlar sizden başkası değil! Kimi olumsuzluklarınızın, kimi bastırılmış güdülerinizin, kimi ideallerinizin, kimi gayelerinizin, kimi aşmanız gerekenlerin şahsileşmiş örnekleri! Çekim yasası gereğince siz çektiniz onları! Kendinizi tanıyın diye!
Etrafımdakiler; benim! Etrafımı benimsiyor, doğurduklarımı seviyorum!
Çünkü kendimi seviyorum!
MEHMET DOĞRAMACI
11112006


Alıntı Yaparak Cevapla

Mehmet Doğramacı Sohbetleri

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Doğramacı Sohbetleri




Dinginlik ve Huzur
- Gerek telefon konuşmalarınız, gerek mailleriniz ve gerekse şu anda karşımdaki haliniz dingin ve sükun içinde bir ruhu yansıtıyor Kaygı, tedirginlik, telaş ve acele yok sizde Bu hali neye borçlusunuz?
- Efendim bunun bir tek nedeni var; O kafadaki kavga dedik ya, işte onun sulhe sükuna dönüşümü! Pek çok kafaların içinde kavga olanca şiddeti ile devam ediyor Gayet tabii onların ses tonları tırmalayıcı oluyor Sıkıntı verici oluyor Ama kendi kafasının içini gül bahçesi eyleyen, orada yalnız beyaz güller, kırmızı ve sarı güller buluyor Olay bu!
Muhabbet; Bilinci Gül Bahçesi Eyler
- Kafamızı nasıl gül bahçesi yaparız? Muhabbet ve aşkla mı oluyor bu?
- Gayet tabii
- Aşkın yaşanma biçimleri olarak iki tarz biliyoruz Üveysi meşrep dediğimiz zat olmaksızın gönülde bulmak, bir de Yunus - Taptuk, Mevlana - Şems örneği gibi bir mahalde seyir Aşkın zuhuru hakkında neler denebilir?
- Çok şey söylenemez efendim Bu insanın elinde olan bir şey değil Aşk insanın elinde değil
Mesela ben Münir Bey’i gördüm, tanır tanımaz Ona aşık oldum
- O zaman aşk tamamen Allah lütfu?
- Gayet tabii Çünkü benim orada ne bir çabam, ne bir gayretim, ne bir telaşım olmadı Hani divan edebiyatında bir şiir var: “Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım / Kurban olayım söyle, var mı benim bunda günahım” İşte onun gibi efendim Daha açıkçasını söyleyeyim mi?
- Lütfen buyurun!
- Nasip meselesi! Mesela Münir Bey’e gelene kadar benim bütün hayatım çok farklı geçti
Mesela annem zahiren edebiyat öğretmeni, çok şık giyinen, modern bir hanımdı Bu bir yönü Ama bir yönü daha var ki Allah Aşkı ile Peygamber Aşkı ile doluydu Geylani Hazretlerinin Aşkı ile dolu idi Ve o anne beni yetiştirdi Anlatabiliyor muyum?
Asalet ve Genetik Önemli
- O zaman şöyle anlıyorum Hakka yolculukta asalet, genetik ve yetişilen ortam mühim?
- Çooookkkk…Hem de çoookkkkk Annem sabah okula gider akşam gelirdi Gündüz bana babaannem bakardı Babaannem Konya Ermenek’ ten gelmiş, Ermenek dışında ilk çıktığı yer Ankara, okuma yazması olmayan, alfabe bilmeyen bir hanımdı Ama, veli bir hanımdı Gönül gözü açıktı Mahalledeki profesör teyzeler ailevi ve mesleki bazı problemleri onunla istişare ederlerdi
Ezeli Plan ve Nasip
- Yani her şey öyle bir ayarlanıyor ki… Öyle bir tertipleniyor ki…
- İnsanın elinde bir şey yok o zaman?
- Daha 5 yaşımdayım Babamın bir arkadaşı bize geldi Elini öptüm, harçlık verdi O yaştaki çocuk ne yapar? Gider çikolata ve çerez alır Ben ne yaptım? Kitapçıya gittim ve YUNUS EMRE DİVANI satın aldım 35 yaşında okuma yazma öğrendim 5 yaşında Yunus Divanı aldım Ben daha bunun izahını yapabilmiş değilim
- 5 yaşında Yunus Divanı?
- Evet bir gizli kuvvet elimi Ona götürdü Beş yaşından beri her gün Yunus okudum Yunus okumadığım günüm olmadı
- Anlıyor muydunuz peki? 5 yaş ve o terkipler?
- Gayet tabi hepsini anlamıyordum Ama muhabbetle okuyordum Okul hayatım farklı geçti Çok kıymetli hocalar derslerime geldi Lise hocalarımın pek çoğu sonraki yıllarda üniversitede profesör oldu Ben onların rahle-i tedrisinde yetiştim Bilmiyorum, benim yetişmemde kendi rolüm falan yok efendim
- O diledi O yaptı?
- O kadar efendim Her şey öyle tertiplendi, düzenlendi ki!
- O diledi O yaptı demek kolay ama bir de himmet isteyene gayret deniyor Talebimizi nasıl ortaya koyarız sizce? Yönelmek dileyenlere neler söylersiniz?
- Fazla bir şey söylenemez Vermeyince Mabud neylesin Mahmut demiş Nasip işi…Ben o kanaatteyim 5 yaşında Yunus Divanı Haydi izah edin! Çıkamazsınız içinden Tüm bilim adamları toplansa gene izah edemez
Kalbime o aşkı veren ne idi? Hani zengin bir adam kölesi ile alış verişe gitmiş pazara Köle camide ezan okununca izin istemiş İbadete koşmak için Adam izin vermiş Millet dağılmış camiden köle çıkmaz Beklemiş beklemiş gelmemiş İçeri seslenmiş camiye: “Hey demiş niçin çıkmıyorsun, seni dışarı salmayan mı var?” O da içeriden seslenmiş: “Efendim seni içeri salmayan kuvvet beni de dışarı salmıyor!” (Gülüşmeler)
Hepsi O kuvvetin eseri Yani açıkça söyleyeyim, yetişmem, evlenmem, inanın pek bir rolüm yok Mesela ben eşim rahmetli Rânâ Hanımı görene kadar bekar kalma kararı almış idim Danıştay sınavını birinci olarak kazandım Bana dediler ki git İkinci Dairede çalış İkinci Daire Memurin Muhakematına bakar
Ne zaman ki Danıştay 2 Dairenin kapısını açıp içeri girdim, o ana kadar kararım evlenmemek Bu kızlarla evlenemem başımı derde sokamam derdim önceden Onu gördüm, işte o an karar verdim Daha doğrusu verdirildim! Gri bir tayyör giymiş, sanki bir melek Allah’ın bir meleği…Ne oldu ise o an oldu İzahı yok efendim
Sentez İnancı
- Uzun birikimlerinizin sonucu vardığınız noktaya SENTEZ İNANCI diyorsunuz Nedir sentez inancı?
- Tevhid! İslami Tevhid Hz Peygamberin sunduğu tevhid Tevhidin bir sentez olduğuna inanırım Neyin sentezi? Madde ile mana, ruh ile beden, akılla duygu, kadınla erkek, iç güzellik ile dış güzellik, dünya ile ahiretin sentezi Ancak mutluluk, sevgi, güzellik bu sentezle o zaman oluyor efendim
Bakın Batı uzaya gidiyor Ne makineler yaptı, akıl fikir duruyor Allah nasip etti ben bütün Avrupa’yı karış karış gezdim Olağanüstü güzellikler gördüm Ama bir de şunu gördüm bütün Avrupa’da yüzü gülen bir tek kişi yok! Mesut, huzurlu, bahtiyar bir tek insan görmedim
Dikkat edin bir Amerikan ya da Avrupa filmi seyredin, film başlıyor viski bardağı ellerinde, film bitiyor gene viski bardağı ellerinde Öyle bir dünya kurmuşlar ki ancak o viski denen tahta kurusu kokulu içkiyle bu hayata dayanabiliyorlar!
Niçin? Çünkü İslami Tevhidden uzaklar! Papa!Eşeklik yapıp İslam düşmanlığında ayak direyinceye kadar oturup biraz da Kuran ve Hadisleri okusa, Sünneti Seniyyeyi incelese hem kendi mesut olacak, hem kendi cemaati huzura erecek Ama yapamıyor!
- Bu da nasip meselesi herhalde?
- Tabii bu da nasiple!
Nefisle Sevgi Beraber Olmaz!
- Sevmek kolay derler Kalp sevmekle yorulmaz derler Verdikçe artacak şey sevgi derler Kin, nefret kalbe yük derler Bunların hepsini biliyor insanlar Bilmelerine rağmen niçin sevemiyorlar?
- Şunun için sevemiyorlar; ancak nefsaniyetini arka plana itebilen insan sevebilir Nefisle sevgi olmaz
- Olmaz mı?
- Kesinlikle olmaz Yeminle söylüyorum olmaz Ona sevgi denmez: Tutku olur, şehvet olur, ihtiras olur ama sevgi olmaz Ancak hizmet olunca, nefsaniyetimizi şöyle bir kenara koyunca sevgi doğar!
Huzurda Olmak, Huzurlu Olmak
- Huzura erenler, huzurda olduğunu fark edenlerdir diyorsunuz bir yazınızda Huzurda olmak nasıl bir şuur hali?
- Her zerrede Hakkın varlığını müşahede etmektir huzurda olmak Her zerrede İnsanda, hayvanda, eşyada, yerdeki kum tanesinden gökteki samanyoluna kadar tüm kainatın Hakkın varlığı olduğunu müşahede etmek
Vahdet-i Vücud
- Yeri gelmişken sorayım; Vahdet-i Vücud inancı hakkında görüşünüz?
- Ben de Vahdet-i Vücudcuyum! Vahdet-i Vücud hakkında binlerce kitap yazıldı Ben onu iki cümlede özetledim: VAR OLAN HAKTIR GAYRISI YOKTUR O kadar! Hakkın varlığından başka bir şey yok efendim
- Gayrısı vehim mi?
- Kuruntu ve zan… Mecellede bir kaide vardır; ZAN İLE YAKİYN HASIL OLMAZ!
Cezbe Hali
- Zaman zaman Allah dendiğinde titreyen bazı insanlar görüyoruz Ya da bazı zatların adı anılınca titriyorlar Az önce sizde de müşahede etim; Geylani Hazretleri denince titrediniz ve kaşınız gözünüz çekildi Cezbe dedikleri bu hali açar mısınız?
- Cezbe Aşkın zirveye ulaşmasıdır O anda Onun varlığı sizin varlığınızı siler sürpürür Sadece Allah kalır Varlığımızdan zerre eser kalmaz, sadece Allah kalır
- Cezbe hali, manayı bedenin kaldıramamasıdır, ya da zafiyettir gibi bir yaklaşıma ne dersiniz?
- Bu çok çirkin! Haset dolu, kıskançlık dolu çirkin bir görüş bu! Çünkü ben bilinçli bir biçimde aman bana aşık desinler, aman bana Hak yolunda desinler diye titreme olayını, ürperme olayını dünyanın en çirkin en adi olayı olarak kabul ediyorum Ben titrediğimde kendimde değilim Siz beni o anda ölüme mahkum etseniz, boynumu uzatır buyurun derim! Benim seçimimle, ihtiyarımla olan bir şey değil o cezbe! O anda ben yokum O anda Sabri yok! O aşk birdenbire çepeçevre sarıveriyor beni Onun için bunu böyle yanlış nitelendirmek hoş değil
Zikir Önerisi
- Tecrübe ve çalışmalarınıza dayanarak soracağım İnsanlara en kolay zikir öneriniz nedir? Sizin özelde bize bir öneriniz olabilir mi?
- Onu insan kendisi bulacak sultanım Çünkü benim için faydalı olan bir başka kardeşim için faydalı olmayabilir Esmai Husnayı inceleyecek, manevi büyüklere bakacak, en çok hangisi onu aşk haline taşıyor ise onu uygulayacak Şahsa göre değişir Tabiatta pek çok sebze var, bana sebze tavsiye et ömür boyu yiyeyim diyemezsiniz Ben fasülye severim de kardeşim patlıcan sever Onun gibi işte
Hac ve Kabe
- Hac ve Kabe’ nin insana verdiklerini konuşmak isterim biraz Size sanıyorum hac nasip olmuştur
- Olmadı efendim Çünkü biraz kalp zafiyetim var, doktorlar müsaade etmedi Yıllardır kalp ilacı alırım Ama haccı çok istiyorum Şu mübarek günlerde dua buyurun da Allah bana hac nasip etsin Çok istiyorum çoook
Mi’rac ve Namaz
- Mirac malumunuz sırlar yumağı Bir de müminin miracı namaz var Mirac-ı Rasulullah ile müminin miracı namaz arasında ne tür bağlar kurabiliriz?
- Peygamber Efendimiz evinden kalktı Cebrail (as) ile beraber Kudüs’ e geldiler Cebrail dedi, “Ya Rasulallah, bana müsaade” “Niye, beraber gidelim” dedi Cebrail “gelemem, yanarım” dedi
İnsanlık kültür tarihinin en muhteşem olayıdır mirac Kudüs’ten sonraki kısım Koskoca Cebrail “yanarım” demiş Bu çok çok özel bir durum Yani insan miracta Allah’la beraber Namazımızı öyle eda etmeliyiz ki biz o namaz sırasında kendimizde değil yalnız Allah ile olmalıyız İşte o zaman namaz müminin miracı olur
Gözyaşı
- Kur’an okunurken ağlamaya çalışınız hadisi var Gözyaşındaki sır ne?
- Samimi dökülen gözyaşı sırasında insan Allah’a çok yaklaşıyor O anda tabiri caizse nefsaniyet eriyor Onun için Efendimiz bir hadisinde ürpermeyen kalpten, gözyaşı dökmeyen gözden Rabbim sana sığınırım buyurmuş Gözyaşı önemli Bir nevi demin buyurduğunuz cezbe halinin bir alt kademesi gözyaşı Yerine göre bir melodi, yerine göre bir mısra, asil bir bakış, bir duruş insanın gözlerini yaşartabilir Artık o anda nefis yoktur
Beni bende demen bu ben değilim
Bir ben vardır bende benden içerü
Süleyman kuş dilin bilür dediler
Süleyman var Süleyman’ dan içerü
Dr Münir Derman (ks)

- Hocanız ve sizi en fazla etkileyen zat diye nitelediğiniz, mürşidiniz Dr Münir Derman hakkında detaylı hatıralar almak isterdim ama vakit bir hayli geçti Sizi en çok etkileyen yönleri, ya da zahiren şahit olduğunuz kerametleri?
- Çok var efendim nasıl anlatsam Mesela bir tarihte bundan 35 sene önce eşim o zaman savcı idi Elinde egzama çıktı Benden rica etti “Sabri dedi heyette dosya okurken elim cılk yara, egzamalı halde çok utanıyorum Dua eder misin” dedi “Rânâ gel Münir Beye dua ettirelim” dedim Münir Bey de o gün Eskişehir’ e gidecek Gardayız Tren hareket etmek üzere neredeyse kampana çalacak
“Efendim Rânâ’ nın eline okur musunuz” dedim “Gel kızım” dedi elini eline aldı şehadet parmağını ağzına götürüp ıslattı ve yarayı meshetti “Geçmiş olsun” dedi O oldu, yaradan eser kalmadı Halbuki o ana kadar ne cilt profesörlerine gitmiş idik Münir Bey okudu, geçti
Ve Rânâ’ nın eli bir hafta gül koktu! Bir de hastanede ateist bir doktorla tartışması var Münir Bey’in
- Nasıl, lütfen buyurun
- Ateist doktor ateş yakar doğa kanunu demiş Münir Bey “Allah dilemezse yakmaz” demiş “Bak göstereyim” demiş Münir Bey Çakmak taşırdı merhum Elini uzatmış ve avucunun altına çakmağı çakmış Tam 45 dakika avucuna ateş tutmuş Normalde bu durumda el kömür olur Nice sonra avucunu o doktora göstermiş, hiçbir şey yok ve ateş yakmamış Münir Bey kükremiş, “gördün mü Allah dilemedikçe yakmadı” demiş Ateist doktor gözyaşına boğulmuş hayretten ama, “iman bana zor geliyor” demiş! Nasip meselesi dedik ya!
- Münir Derman Bey yaz kış kısa kollu gömlek ve pantolonla gezermiş öyle mi?
- Evet bir tişört, gri bir pantolon Hatta çoğu kere tişörtün içine atlet de giymezdi Öyle gezerdi Mesela bize geleceği zaman biz 10 bardak su koyardık buzluğa Öyle su içerdi ki bardağın yarısı buz, yarısı su olurdu Hem de zemheride! Bazen öyle bir aşk ateşi basardı ki gömleğinin birkaç düğmesini açardı Ondan bir koku yayılırdı ki gül kokusu, manevi bir koku, sanki cennet efendim Hiçbir kokuya benzemezdi!
- O kokuyu herkes hisseder miydi?
- Hayır efendim herkes hissedemez! Bu gönül bağı ile alakalı!
- Münir Beyin kabri Ankara Memluk Köyünde Biz yarın gitmek istesek yakın mıdır?
- Uzak efendim Nasip olursa bir daha ki Ankara’ya gelişinizde birlikte gideriz
- Allah razı olsun sizden Çok vaktinizi aldık, yorduk sizi
- Hepimizden efendim Davetimizi kabul ettiniz, şeref verdiniz, Allah sizden de razı olsun
***
Evet Dostlar!
Hakikate adanmış 72 yıllık bir ömür
Dingin ve huzur içinde bir gönül
Rızanın, kulluk neşesinin, hakikatle yaşama sevincinin canlı timsali Sabri Tandoğan’ ı dinledik Ömrü uzun ve bereketli olsun Daha nice Gönül Sohbetlerinde İman ve Aşkın nurlu ışıklarını saçsın!(Amin)
Mehmet DOĞRAMACI
07112006


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.