Ramazan Risâlesi-7.Nükte |
07-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ramazan Risâlesi-7.NükteRamazan Risâlesi-7Nükte Ramazan Risâlesi-7Nükte [Yedinci Nükte:] Ramazanın sıyamı, dünyada âhiret için ziraat ve ticaret etmeğe gelen nev’-i insanın kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mal, bire bindir Kur’ân-ı Hakîm’in nass-ı hadîs ile her bir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir Ramazan-ı Şerifte her bir harfin, on değil bin ve Âyetü’l-Kürsî gibi âyetlerin her bir harfi binler ve Ramazan-ı Şerifin Cum’alarında daha ziyadedir Ve Leyle-i Kadir’de otuzbin hasene sayılır Evet her bir harfi otuzbin bâki meyveler veren Kur’ân-ı Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki; milyonlarla o bâki meyveleri, Ramazan-ı Şerif’te mü’minlere kazandırır İşte gel, bu kudsî, ebedî, kârlı ticarete bak, seyret ve düşün ki: Bu hurufatın kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasarette olduğunu anla! İşte Ramazan-ı Şerif âdeta bir âhiret ticareti için gâyet kârlı bir meşher, bir pazardır Ve uhrevî hasılât için, gâyet münbit bir zemindir Ve neşv-i nema-i a’mal için, bahardaki mâh-i Nisandır Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir Ve öyle olduğundan, yemek-içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hacatına ve malayani ve hevaperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hacatını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir âdem ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek; savmı ile, Samediyete bir nevi ayinedarlık etmektir Evet Ramazan-ı Şerif; bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır Evet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur’ân ile bin aydan daha hayırlı olduğu bu sırra bir hüccet-i katıadır Evet nasılki bir padişah, müddet-i saltanatında belki her senede, ya cülûs-ı hümayûn namıyla veyahut başka bir şa’şaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar Raiyetini, o günde umumî kanunlar dairesinde değil; belki hususî ihsanatına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini, has teveccühüne mazhar eder Öyle de: Ezel ve Ebed Sultanı olan yirmi sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelal’i; o yirmi sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlîşanı olan Kur’ân-ı Hakîm’i Ramazan-ı Şerifte inzal eylemiş Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlahî ve bir meşher-i Rabbanî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, mukteza-yı hikmettir Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, süflî ve hayvanî meşagılden insanları çekmek için oruca emredilecek Ve o orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır Yani: Muharremattan, malayaniyattan çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevketmektir Meselâ: Dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak Ve o lisanı, tilavet-i Kur’ân ve zikir ve tesbih ve salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek Meselâ: Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men’edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’ân dinlemeğe sarfetmek gibi sâir cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır Zâten mide en büyük bir fabrika olduğu için, oruç ile ona ta’til-i eşgal ettirilse, başka küçük tezgâhlar kolayca ona ittibâ’ ettirilebilir |
|