|
|
Konu Araçları |
allah, kainatı, yapıyordu, yaratmadan, önce |
Allah, Kainatı Yaratmadan Önce Ne Yapıyordu? |
07-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Allah, Kainatı Yaratmadan Önce Ne Yapıyordu?Allah, kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu? Allah, kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu? Bu sorunun temelinde "zaman" ve "ezel" kavramlarının yanlış değerlendirilmesi yatmaktadır İnsan, zaman ve mekân içerisinde yaşadığı için her hâdise ve hakikati zaman ölçüsüne göre değerlendirmekte ve ezel kavramını da zaman içinde düşünmekle yanlış bir kıyas yapmaktadır Bu soru böyle yanlış bir kıyasın neticesidir "Zaman", mahlûkatın yaratılması ile başlayan ve içerisinde "olaylar zincirinin birbirini takip etmesi", "mahlûkatın birbiri ardınca akıp gitmesi" gibi hadiselerin cereyan ettiği mücerred bir kavramdır Bütün mahluklar, bu zaman nehrinin içerisinde daima hareket etmekte ve akıp gitmektedirler Mevcudatın yaratılması, değişimi, yaşlanması ve ölümü hep bu nehir içerisinde cereyan eder "Geçmiş, şu an ve gelecek" olmak üzere üçe ayrılan zaman, nisbî yani göreceli bir ifadedir Yaşadığımız an, bir an öncesine göre gelecek idi, bir an sonrasında ise geçmiş olarak isimlendirilecektir Bu ve benzeri bütün nisbetler ve izafetler mahlûkata göredir Yâni, "asır, sene, gün, dün, bugün, yarın" ancak mahlûkat için söz konusudur Ezel'e gelince, ezel zaman itibariyle bir sonsuzluk demek değildir Ezelde "geçmiş, şu an, gelecek, mekân ve mahlûk" yoktur Zihin ezel hakkında bir zaman silsilesi tasavvur edemez Zaman "devir, asır, yıl, ay, gün, saat, saniye, an" gibi birimlere taksim edildiği halde, ezel için böyle bir taksimat yapılamaz Ezel için bir başlangıç noktası da tasavvur edilemez Ezel, mutlak varlığın ancak mekân ve zamandan münezzeh olan Allah’a mahsus olmasından ibarettir Bu gerçeği, Peygamber Efendimiz (asm) "Allah vardı; beraberinde başka birşey yoktu"(1) hadîsi ile beyan buyurmuştur O halde Cenâb-ı Hakk'ın ezelî olması demek, O'nun kıdemi demektir Yâni, “yegâne ve tek bir" olan O Vâcib-ül Vücud'un“evveliyetine bir başlangıç olmadığı” manasındadır Cenab-ı Hakk’ın ezeliyeti, devam ve bekası hâdiselerin zaman içerisinde akışı şeklinde düşünülemez O’nun kıdem ve bekâsı hakkında zaman, boyut, silsile, geçmiş zaman, şu an ve gelecek söz konusu değildir Öyleyse, zaman kavramı maziye doğru hayâlen ne kadar uzatılırsa uzatılsın Cenâb-ı Allah'ın ezeliyeti ile mukayese edilemez Zamanın başlangıcından geriye doğru hayâlen gitsek ve şu kâinat gibi milyarlarca kâinat daha yaratıldığını düşünsek bu hayâli ve vehmî zaman yine Cenâb-ı Hakk'ın ezeliyeti ile beraber olamaz ve O'nunla kıyasa girmez Zira, böyle bir mukayese, Kadîm'i (evveli olmayanı) hâdis (sonradan yaratılan) ile, mahlûku Hâlık ile, sonu olanı, sonsuzla mukayese etmek demektir Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi; Cenâb-ı Hak Kadîm'dir, ezelîdir; zaman ise mevcudatın yaratılması ile başlamıştır Mevcudat yaratılmadan önce zaman yoktu ki, Allah hakkında böyle bir soru sorulabilsin Bu soru ancak şöyle sorulabilir: "Ezelde Allah vardı O'nunla beraber hiçbir şey yoktu O halde ezelde Allah ne yapıyordu?" Bu soruya cevap vermeden önce şunu ifade edelim ki, ezelde bir şey yapmak Cenâb-ı Hakk'a -hâşâ- vâcib olmadığı gibi, birşey yapmamak da O'nun için bir noksanlık değildir Zira O, mahlûkatı yaratmasa da sonsuz kemâldedir Yâni, mevcudatı yaratmakla kemâlinde bir artış, yaratmamakla da bir noksanlık olmaz Bu kısa açıklamadan sonra, söz konusu soruyu iki maddede cevaplandıralım: 1) Cenâb-ı Hak ezelde, kendi Zâtını, ulûhiyyetine mahsus izzet ve azametini, cemâl ve kemâlini bizzat müşahede ediyordu Kudsî Zâtını ulûhiyetinin şanına uygun bir surette hamd, tenzih ve takdis ediyordu Allah’ın zâtını kemâli ile bilmek ancak O'na mahsus olduğu gibi, kendisini kemâliyle takdis ve tahmid etmek de yine O'na mahsustur Marifetullah'ta en ileri mertebede olan Peygamber Efendimiz (asm) mi'râc mucizesi ile Allahü Azîmüşşân'ı bizzat gördüğü halde O’nu hakkıyla bilmek ve lâyıkıyla takdis ve tahmid etmekteki aczini şöyle itiraf etmiştir: "Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim Ben seni lâyıkı vechi ile bilemedim Sana hakkıyla şükredemedim … "(2) Diğer bir hâdis-i şeriflerinde ise "Sen kendini sena ettiğin gibisin" buyurmuştur(3) 2) Cenâb-ı Hak mukaddes varlığına, kudsî sıfatlarına ve esmâ-i İlâhiyesine tecelligâh olacak eşyanın hakikatlarını, mahiyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelde dâire-i ilminde takdir ve müşahade etmekteydi (4) O Zât-ı Zülcelâl, lütuf ve keremi ile dâire-i ilmindeki bu mahiyetlere harici vücud giydirmeyi irâde buyurdu Ve "kün" emrini verip mevcudatı halk etti Bu halk ve icad mahlûkat için bir ihsan, lütuf ve ikram idi Yoksa, mahlûkatı yaratmakla O Zât-ı Akdesin kemâlinde bir artış olmamıştır Şu hususu önemle belirtelim ki, Cenâb-ı Allah'ın gerek kendi zâtını müşahede etmesi, gerekse ilmindeki eşyanın mahiyetlerini takdir ve tanzim etmesi zaman içinde değildir Yâni bunlar bir zaman silsilesi içerisinde düşünülemez Ezeldeki bu müşahede, bu takdir ve tanzimi insan aklı idrak edemez Bunun hakikatine ne bir melek-i mukarrebin, ne bir nebiyy-i mürselin idrâk ve marifeti kavuşabilir Bu hakikat, ancak Allah’ın malûmdur Dipnotlar: --------------------------------------- (1) Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946 (2) Elmalılı Hamdi Yazır, HDKD, Cilt 2, S:405 (3) Ebu Davud, Salat 340, (1427); Tirmizi, Da'avat 123, (3561); Nesai, Kıyamu'l-Leyl 51, (3, 248-249) (*) Merhum Elmalılı Hamdi Efendi'nin ifadesiyle, Allahü Azîmüşşân ezelde "inayet-i ezeliyesini, yani âlem-i takdir, halk ve icad fiillerini isdar ediyordu Diğer bir tabirle "kün" emrini veriyordu Âlemin yaratılması bunu takip etti Binaenaleyh halk ezelî, mahlûk zamanî oldu" |
|