Danimarkalı Papaz Ve Cehennem Tartişmasi |
07-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Danimarkalı Papaz Ve Cehennem TartişmasiDanimarkalı Papaz ve CEHENNEM TARTIŞMASI Danimarkalı Papaz ve CEHENNEM TARTIŞMASI Hilmi Orhan BİZ MÜSLÜMANLAR, ahiretin varlığının daha çok Yahudiler için sorun teşkil ettiğini düşünürüz Öyledir de Kendilerine tanınan onca fırsatı doğru dürüst değerlendiremedikleri için ahiretten kendilerine pek bir nasip düşmeyeceği fikri herkesten önce Yahudilerin kendi arasında yaygındır Nasıl yaygın olmasın? Kendileriyle yapılan ahitlere sadık kalmamakla yetinmemiş, bir de gönderilen peygamberleri öldürmüşler Allah şefkatinden onlara en son bir fırsat daha vermiş Bütün yaptıklarına rağmen, eğer Resul-i Ekrem’e (asm) ittiba etseler yine önlerine bir kurtuluş yolu açılacakken, o yolu da kendi elleriyle kapatmışlar Bu şartlar altında, Yahudilerin Allah’tan ümit kesmeleri ve ahiretten bir beklentilerinin olmaması son derece normal görünüyor Bu ümitsizliğe düşüşün somutlaşmış hâlini, Hazreti Peygamber’in (asm) dünyaya geldiğini haber alan Yahudilerin hüzne garkoluşunda okumak mümkün Onlardan kimi, daha çocuk yaşta ol Nebi’nin (asm) iki kürek kemiği arasındaki peygamber mührünü görünce ilâhî iradenin kendi yanlarından ayrılmış olduğunu anlayıp üstlerini başlarını yırtmaya başlamamış mıydı? Psikolojide bir kaidedir: Aşırı korku, insanı gerçeği görmemeye ya da o gerçeği reddetmeye sürükler Yahudilerin hâli işte buna benziyor Ahiretten korktukları için onu reddediyorlar Dolayısıyla, geriye tek bir yol kalıyor: Kibirli bir milliyetçilik ve şu dünyada kazanılan geçici başarılar Ötesi mi? Ötesi yalan onlar için Şimdi Fatiha Sûresi’nin sonunda Yahudileri ima eden ifadeyi daha iyi anlayabiliriz Sûrenin sonunda Yahudiler için mağdub diye bir ifade yer alır Yani “gazaba uğrayanlar” Yani hak kendilerine ulaştıktan sonra bunu bile bile reddedip yüz çeviren ve atalarının dinine körü körüne tabi olduğu için gazaba uğrayanlar İşte Yahudilerin hal-i pürmelalini Cenab-ı Hakk böyle tanımlıyor Burada dikkat edilirse, “gazaba uğrayacaklar” değil, “gazaba uğrayanlar” ifadesi yer alıyor Demek ki Yahudiler inkâra düştükleri andan itibaren gazabın kucağına da düşmüş oluyorlar Hıristiyanlara gelince, aynı sûrenin sonunda onlar için de bir ifade yer alıyor: Dallin Bu ifade ile kastedilen, hak ve doğru olan yolu bulamayarak sapan kimselerdir Müfessirler, burada sapan kimseleri “Hıristiyanlar” olarak tefsir etmişlerdir Hazreti İsa’nın (as) beşeriyetini reddederek teslis inancını benimseyen Hıristiyanlar, en başta tevhid akidesinden saptılar Allah’ı üçlediler Sonrasında gerisi çorap söküğü gibi geldi Bir kurum olarak Kilise ve Hıristiyan din adamları, Allah’ın yeryüzünde hükmüne ortak olma hakkını rahatlıkla kendilerinde görebildiler Öyle ya, peygamber, tanrının bir görünümü ise, onun varislerinin de bundan bir pay almaya hakları vardı Nitekim, bugün Vatikan’da oturan Papa’nın dinî hükümleri değiştirebilme hakkı, bu itikadî sapmadan gücünü alıyor Hatırlayacağınız üzere, Papa geçenlerde bu hakkını kullanıp, yedi ölümcül günaha yedi adet günah daha ekledi Ne diyelim, hayırlı olsun! Burada esas sorulması gereken kritik soru şu: Hıristiyanlık neden sürekli sapma temayülü gösteriyor? Hıristiyanlar buna mecbur mu ya da mecbur muydu? Belki mecbur değildiler ama buna engel olmaya yetecek güçleri de yoktu Ve hiçbir zaman da olmadı Çünkü kutsal kitapları olan İncil, Hazreti İsa’nın ölümünden çok sonra, bir kısmı havarileri tarafından bir kısmı da onların takipçileri tarafından kaleme alındı Onunla da kalmadı, sonradan kitaba başka tahrifat karıştı Kelâm âlimlerinin haklı olarak ifade ettiği gibi, Hıristiyanların İncil’i, en fazla Müslümanların hadîs kitapları seviyesindedir Hatta çoğu, ona bu seviyeyi de vermiyor Doğrudan doğruya Allah kelamı olan Kur’ân-ı Kerim ile bu açıdan İncil’in kıyası mümkün bile değildir İşte dinî akidenin çok da sağlam olmayan bir yol ile mushaf haline getirilmiş olması, geçmişte ve bugün Hıristiyanlığın en zayıf yönünü oluşturuyor Ve Hıristiyanlığın sapma temayülü yahut potansiyelinin yüksek oluşu da, yine bu sebepten ileri geliyor Bugünlerde, söz konusu sapmayla ilgili yeni bir gelişme kendinden oldukça söz ettirmeye başladı Gelişme ya da tartışmanın başlangıcı, Norveç’te üzerinde çalışma yürütülen yeni İncil çevirileri Protestan Hıristiyanlar, genel Hıristiyanlık içinde seküler yanı ağır basan kesimi oluşturmaları hasebiyle, ahiret inancına ve onun bir parçası olan cehenneme yeni İncil çevirilerinde yer vermek istemiyorlar Bu tartışmalar Danimarka’da da yansımasını buldu Danimarkalı papaz Jacob Holm, “İnsanların sonsuza kadar cezalandırıldığı bir cehennem hayatı yok” dedikten sonra iddiasını şu şekilde temellendirmekten geri durmadı: “İncil’de somut olarak bir cehennem tarifi bulunmuyor” Eğer Danimarkalı papaz haklıysa—ki konunun uzmanları, İncil’de cehennemin ayrıntılı bir tarifinin bulunmadığını söylüyorlar—Hıristiyanlığın sapma eğiliminin nereden kaynaklandığı bu meselede kendini açıkça gösteriyor demektir Anlayacağınız, kutsal kitabın zayıflığının, akidenin zayıflatılmasına nasıl zemin teşkil ettiğine dair çarpıcı bir örnekle karşı karşıyayız Oysa, ahiret hayatı Kur’an-ı Kerim’de cismanî olarak tarif edilmektedir Sadece İbrahim Sûresi’nde yer alan “O gün suçluları yan yana zincirlere vurulmuş olarak görürsün Gömlekleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir” âyeti, bu hususu açıklamaya yeterlidir (İbrahim Sûresi, 21) Kur’an’a göre cennet de, cehennem de, tende hissedilecektir Eğer Kur’an ahiret hayatını bu şekilde ayrıntılı tarif etmemiş olsaydı, herhalde biz de bugün Hıristiyanlar gibi cehennemi sadece “insanın kalbinde hissettiği bir hâl” olarak tarif etmeye yeltenebilirdik Bu açıdan bakıldığında, Kur’an’ın “yaş kuru ne varsa” ele alması ve muhkem konuları aksi bir yoruma meydan vermeyecek açıklıkta beyan etmesi, İslâmiyetin bugünlere kadar sapasağlam gelmesinin başlıca amili olarak görünüyor Belki bazılarımıza çok önemliymiş gibi gözükmeyen Kur’ân’ın bu mükemmelliği, Müslümanlar olarak bizleri Hıristiyanların yaşadığı sapmaya benzer pekçok sapmadan geçmişte olduğu gibi şimdi de alıkoyuyor Bugün Hıristiyan âlemi o hale geldi ki, cehennem gibi temel bir mesele, gazetelerde halk oyuna sunuluyor Geçen ay Norveç’te yapılan ankete katılanların % 70’i “Cehennem kalsın” derken, % 30’u “Cehennem kaldırılsın” demiş—kendilerini ne zannediyorlarsa? Bazıları da yetinmemiş, bir de gazeteye yazdıkları okuyucu mektuplarıyla “Sadece cehennem değil, Tanrı’nın varlığını da tartışmamız gerekir Tanrı varsa neden açlık var? Neden savaşlar var?” diye şikâyetlerini yazıvermişler Böyle giderse, Hıristiyanlar gayet demokratik yöntemlerle yakında kendilerine nurtopu gibi bir tanrısız din ihdas edecekler gibi görünüyor Papa’nın yedi ölümcül günaha eklediği yedi günaha dediğim gibi buna da “Haydi hayırlısı!” diyeceğim, ama ortada herhangi bir hayır görünmüyor doğrusu Siz görüyor musunuz? |
|