Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
oldu, sevindiğim, sevinmediğime

Sevinmediğime Sevindiğim Oldu Mu Hiç?

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sevinmediğime Sevindiğim Oldu Mu Hiç?






Sevinmediğime sevindiğim oldu mu hiç?


O günün telaşlı saatlerine sakin bir yağmur gibi iniveren o buruk sevinci tam 15 yıldır unutamadım İçindeyken farkına varamadığım o an’ın biricikliği çok sonraları fısıldandı kalbime Kan merkezi önünde uzayan kuyruğun ucunda, ayağında naylon terlikle, yüzü yerde, boynu bükük bekleyen o köylü kadını son anda farkettim Üzerimdeki beyaz önlüğün ayrıcalığıyla bir kenara çektim “Çocuğum kanamaya başladı da” Adını söylemeyi yeni yeni öğrendiği o şey reçetede yazıyordu: “Eritrosit süspansiyonu” Lösemili çocukların uzun süren tedavileri sırasında aniden kanamaları durumunda ihtiyaç duyulan özel bir serumdu aradığı Kuyruk uzundu Evladının ağzından burnundan ince ince kan geliyordu Beklemesi lazımdı Elindeki reçeteyi alıp bankonun öbür tarafına geçtim, bir kaç dakika içinde, adını söyleyemediği o şey avuçlarındaydı Yüzündeki sevinç anlatılacak gibi değildi Teşekkür etmeyi bile unuturak, sevinçle bir koşuşu vardı ki

Ne kadar sürecekti ki bu sevinç? Süspansiyon hemen işe yarayacak mıydı? Yeniden kanama olduğunda yine bir süspansiyon istenirse yine kuyrukta elinden tutan olacak mıydı? Hem sonra niye çocuğuna süspansiyon almak zorundaydı ki? Milyonlarca anne, çocuğunu hastanede değil kendi sıcacık odasında yatırıyordu Onların hiçbirinin çocuğu durup dururken kanamıyordu Hiçbiri de kanama geçirmeyen çocuğuna süspansiyon aramak için koşturmuyordu Günlük rutinleri içinde kan merkezine uğramak yoktu Kuyruğa girmeleri de gerekmiyordu Hiç olmazsa bir defalığına kuyrukta bekletilmedikleri için sevinme seçenekleri yoktu

Uzunca bir süre, böyle bir sevinç yaşamadığım için şükretmem gerektiğini düşündüm Hastanede kanayan çocuğuna eritrosit süspansiyonunu hiç olmazsa bir kez olsun beklemeden götürebilen bir annenin sevincini yaşamayan, yaşamak zorunda olmayan ne kadar çok anne var? Onlar o kuyrukta bekletilmedikleri için değil sadece, o kuyruğa girmek zorunda olmadıkları için sevinmeliler Onlar kuyruktan sevinerek dönen annenin yavrusunun gözlerindeki sevinci okumadıkları için, okumak zorunda olmadıkları için de sevinmeliler

Bir sevinci yaşamak zorunda olmamanın gizli sevinci hesaplarımızda kolay kolay yer almaz Suskundur o sevinçler Küskündürler Dilsizdirler Koşturmalar içinde başını kaldırmadan, dudağını kıpırdatmadan akıp gider


Yine yıllar önce, biricik kızının, hücrelerindeki bir DNA parçasının eksikliği nedeniyle sadece sekiz yaşına kadar yaşayabileceğini farkeden Nevşehir’li o hanım kardeşimin halini resmedemediğime yanarım O gün bugündür, benim bile, onca yıllık tıp tahsiline rağmen adını bilmediğim o sendromu ezberlemek zorunda kalmış o annenin varlığının diğer anneler için bir şükür ölçüsü olduğunu düşünürüm Sizin, hiç kızınızın/oğlunuzun hücrelerinin adını telaffuz edemeyeceğiniz o küçücük parçasında, hiç hesaba katmadığınız o DNA parçasının tam ve yerinde olduğunu düşünüp şükrettiğiniz oldu mu? O annenin bin ümitle çare aramaya gelip kendi elleriyle yaptığı o güzelim toprak testiler kitaplığımda hâlâ duruyor Ama onun eşsiz acısıyla hatırlattığı o şükür borcum hâlâ daha bir testi somutluğunda dilime yerleşmiş değil


O testilere her bakışta borçlandığım o suskun minneti, o meçhul kadının o kırık sevincinin hatırlattığı küskün sevinçleri ne zamandır Hızır Yiğit bebeğin yüzünde hatırlar oldum

Hızır Yiğit, yukarıdaki fotoğrafta gülümsüyor Evindeki yatağında değil Hızır Yiğit Hastane yatağında gülümsüyor (Benim oğlum hastanede hiç gülümsemedi; hastaneye yatmasına gerek kalmadı şimdiye kadar) Az sonra kan almak için damarına girecek hemşire hamın tebessümle tutacak Hızır Yiğit’in kolunu (Benim oğluma mütebbessim hemşireler uğramayacak Damarına girilmesi gerekmiyor, çünkü az sonra üçüncü kalp ameliyatına girmeyecek!) Hızır Yiğit’in babası ve annesinin mutlulukları gözlerinden okunuyor Az önce yurtdışında özel olarak hazırlanmış damar greftini sapasağlam cerrahlara teslim ettiler (Benim oğlum için böyle bir mutluluğum hiç olmadı Oğluma, adını hekim olduğum halde bilmediğim, sığır damarından yapılma o dokuyu hiç sipariş etmem gerekmedi Kalp damarlarında bir sorun yok!) Hızır Yiğit’in babası Ömer, greft için gerekli borç parayı denkleştirdiğinde dünyalar onun olmuş gibiydi (Ben oğluma adını ezberimde tutmadığım, ne işe yarayacağını bilmediğim, ne kadar süre etkili olacağını hesap etmediğim bir greft almak için borçlandığıma hiç sevinemedim Öyle tuhaf bir şeye hiç ihtiyacım olmadı, borçlanmam da gerekmedi) Ömer ve eşi Yasemin son ve dördüncü ameliyattan çıktığında, göğüslerindeki dikişlerle inleyen oğullarının yüzüne yeryüzünün en eşsiz mutluluğuyla bakıyorlar Borçlanabildikleri için, oğullarının en hayati kalp damarı sığır damarıyla onarıldığı için (Benim ne böyle bir sevincim oldu, ne böylesi bir sevinci eşimle dostumla paylaştığım oldu)


Olmasın, olmasın da

Olabilecekken olmayan, başkalarına olmuşken bana olmayanlar için de şükrettiğim oldu mu hiç?


senai demirci

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.