Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
insanı, kurtarabilir, niyet

Niyet İnsanı Kurtarabilir Mi?

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niyet İnsanı Kurtarabilir Mi?






Niyet insanı kurtarabilir mi? Mumine Sitesi
Niyet insanı kurtarabilir mi?


Neticede bir iş ve amele götüren niyet insanı kurtarabilir Aksine, azim ve gayrete inkılap etmeyen bir niyet ise asla


Niyet, bir kast ve teveccüh, bir azim ve şuur demektir Niyet sâyesinde insan, nereye yöneldiğini, ne istediğini bilir ve yine onun sayesinde bir bulma ve elde etme şuuruna ulaşır


İnsanın, bütün fiillerinin esası niyet olduğu gibi, eğilimlerine göre, "benim" deyip sahip çıkacağı işlerin vesilesi de yine niyettir Kezâ; irâdenin en sarsılmaz kâidesi ve insandaki inşâ gücünün en metin temeli de niyettir Hatta, diyebiliriz ki; kainatta ve insan nefsinde her şey, hem başlangıç itibariyle, hem de devam itibariyle niyete bağlıdır Ona dayandırmadan ne bir şeye varlık kazandırabilmek, ne de daha sonra onu devam ettirebilmek mümkün değildir


Her şey, evvelâ zihinde bir tasarı olarak belirir İkinci bir teveccühle planlaştırılır Daha sonra da azim ve kararlılıkla tahakkuk ettirilir Bu ilk tasarı ve plân olmadan, herhangi bir işe başlamak neticesiz olacağı gibi, irâde ve azim görmeyen her tasarı ve plân da akîm ve neticesiz kalacaktır


Niyetteki bu güç ve müesseriyete delâlet edecek pek çok şey vardır Ne var ki, çokları, yaşadıkları hayatın şuurunda olmadıkları için, bu güç ve müessiriyetden de haberleri yoktur


Niyet, insanın iyiliklerine ve kötülüklerine bakan yönüyle de oldukça ehemmiyet arz etmektedir Bu noktada o, ya bin - şifâ vaadiyle gelen bir iksir veya bütün iş ve davranışların semere ve neticelerini alıp götüren bir tufan ve bir kasırgadır Nice küçük işler vardır ki; niyet sâyesinde büyür; bir dane iken bin başak, bir damla iken derya olur Ve nice dağ cesâmetinde himmet ve gayretler de vardır ki, kötü niyet yüzünden semeresiz ve güdük kalmışlardır


Kulluk şuur ve idrâkiyle yatıp kalkmalar, yerlere kapanmalar; aç susuz durmalar ve meşru' bir kısım arzu ve isteklerden uzaklaşmalar, insanın başını en yüce âlemlere ulaştırır ve onu sultan kılar Oysa ki, aynı hareketler ve daha binlercesi, bu idrâktan uzak yerine getirildiği zaman, ızdırap çekme ve yorulmadan başka bir şeye yaramaz Demek ki, yaradanı hoşnut etmek yolunda insan, hem işlediği şeyler, hem de terk ettiği şeylerle yükseliyor ve "ahsen-i Takvîm "e mazhar oluyor O'nun hoşnutluğu dışında ise, bin amel ve gayret hiçbir işe yaramıyor


Niyet, öyle bir mâyedir ki, "yok" onunla "var" olup bir cilve gösterir; var gibi görünen şeyler de yine ondaki bozukluktan ötürü ölür ve tesirsiz kalır


Gazâda, kanlı elbiseleri boynunda, ölüp gayyaya yuvarlananlar az olmadığı gibi, dupduru niyeti sayesinde, yumuşak döşeklerde ölüp cennetlere gidenler de az değildir Şerirlerle yaka-paça boğuşup yarınları aydınlatmak isteyen mertlerin, sâf niyetlerinin yanı başında; bu kavgayı şahsî çıkarları ve hasis menfaatleri için verenler de küçümsenmeyecek bir yeküne sahiptirler Birinciler, arşiyeler çizerek yukarılara doğru yükselirken; ikinciler de baş aşağı yıkılıp "Tamu"ya gideceklerdir


Niyet, bu mahdut ve muvakkat dünya hayatında, sınırsızlığa kapı ve pencere açan esrarlı bir anahtar ve belli bir ömürde ebedî saâdet veya şekâvet va'deden müthiş bir dildir Bu âleti güzel kullanan vazifeşinaslar, hayatlarında ölü ve muzlim bir nokta bırakmayacak şekilde, dünyalarına nur serpip ebedî aydınlık ve huzura erebilirler Zîrâ, günlük, haftalık, aylık vazîfeler, samimiyetle edâ edildikçe, o vazîfelere terettüb eden fazîlet ve sevâb, sadece vazifenin edâ edildiği zamana münhasır kalmayacak; bilakis, bütün bir hayatın sâniye ve dakikalarını içine alacak şekilde te'sir ve şümûl gösterecektir


Cihâda hâzır bir asker, fiilen cihâd da bulunmadığı zamanlarda dahî, mücahitlerin hissesine düşen sevâbı alacak Kışlada nöbet saatinin gelmesini bekleyen bir er de, nöbet bekliyor gibi, aylar ve aylar, kendini ibadete vermiş birinin ibâdetine terettüb eden hasenâtı elde edecektir


İşte bu sırdandır ki, inanan insan, muvakkat bir hayatta ebedi saadet ve ölümsüzlüğe erdiği gibi; inkâr eden de ebedî şekâvet ve talihsizliğe namzed olacaktır Yoksa zâhiri adâletin iktizâsına göre, herkes kendi ibâdet ve fazîleti kadar veya rezâlet ve denâeti miktarınca lütûf ve ihsâna; kahır ve azâba dûçâr olması uygun düşerdi ki; o da, iyilerin cennetlerde kalacakları sürenin, iyi insan olarak yaşadıkları süre kadar, kötülerin de cehennemde kalacakları süre kötülükleri kadar olabilecekti Halbuki, ebediyet hem kötüler için, hem de iyiler için kazanılmış en son durumdur ve ötesinde hiçbir şey düşünmek de mümkün değildir


İşte böyle, hem bitmeyen bir saâdet, hem de tükenip yok olmayan bir azâb ve şekâvet, sadece insanın niyetinde aranmalıdır Ebedî iman ve istikâmet düşüncesi, ebedî saâdete vesile olacağı gibi, ebedî küfran ve inhiraf düşüncesi de, ebedî talihsizliği netice verecektir


Son dakikalarında kalbi, kulluk şuûruyla dolu bir insan, binlerce yıl ömrü olsa, düşünce dünyası istikâmetinde sarf edeceği için, o niyet ve kararlılıkta bulunduğundan ötürü, niyeti aynen amel kabul edilerek, ona göre muâmeleye tâbî tutulur "Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır"(h) Öyle de, son dakikalarını yaşayan bir inkârcı, o ilhad ve küfür düşünceleri içinde, geleceğin binlerce yüzbinlerce yılını karartma niyetinde olduğu için, niyetine göre cezaya çarptırılacaktır


Demek oluyor ki, bu mevzûda esas olan şey, onların yaşadıkları mahdud ve sınırlı hayatın vesileliğinden daha ziyade -aslında o mahdut hayat da niyetin tezahüründen ibaretdir- onların niyetleridir Ebedî saâdete iman ve onu kazanma -milyonlarca seneye vâbeste olsa dahi- mü'min ferde ebedi cenneti kazandırıyor; aksi de, kâfire cehennemi


İnkârcı,isteyerek ve dileyerek içinde yaşattığı küfrün cezasını çekeceği gibi, bütün küfür ve taşkınlıklara sebebiyet veren şeytan dahî, bağrında barındırdığı devamlı inkâr düşüncesinin cezasını, hem de bitmeyen bir azab olarak çekecektir


Aslında, yaratılışına terettüb eden şeyler itibariyle, şeytanın gördüğü bir hayli iş ve hizmetler de vardır İnsanın bir kısım istidat ve kabiliyetlerini inkişaf ettirilmesinde, beşerin fıtratında bulunan pek çok müsbet madenin tasfiye görüp açığa çıkmasında; hatta, kalb ve ruhun uyanık ve tetkikte bulunmasında inkâr edilmeyecek kadar tesiri görülür şeytanın


Evet o, fertlere ve cemaatlere musallat olur Onların gönüllerine zehirli tohumlar saçarak, o gönülleri kötülüğün ve karanlığın yetiştirildiği tarlalar haline getirmeğe çalışır Onun bu ifsad ve saptırma gayretlerine karşılık, bünyedeki manevi duygular alârma geçer, tıpkı, antibiyotiğe karşı vücudun teyakkuza geçmesi gibi Bu ise insan letâifinin gelişmesini, kuvvetlenmesini, hatta, bu en can alıcı hasım karşısında sık sık Yaradan'a sığınmasını netice verir ki, bu da insanın kalbî ve ruhî hayatı adına, pek az bir zarar ihtimâline karşılık, pek çok şey kazanması demektir Böyle mânevî bir tesirle insanoğlunda mücâdele azminin kamçılanması ve onun dikkate ve teyakkuza sevk edilmesi, nice saf madenlerin som altın ve nice evliyâ ve asfiyânın, büyük mücahidiler ve kahraman gâziler olarak ortaya çıkmalarına vesîle olmuştur


Ne var ki, şeytanın, bu güzîde insanları, mücâhede ve mücâdeleye sevk edip, onlara pâyeler kazandırmasına mukâbil, kendisi için hiçbir mükâfat bahis mevzûu değildir Çünkü o, yaptığı bu şeyleri, hak dostları yücelsin diye yapmıyor; bilâkis, onları günahlara sokmak ve yıkmak için yapıyor


Demek oluyor ki, şeytanın hem niyeti bozuk, hem de ameli O başkalarına kazandırdığı yüceliklerle değil; kendi pestliğine, niyet ve davranışlarının fena olmasına göre muâmeleye tâbi tutulacaktır


Şeytanın, niyeti bozuk ve davranışları da fenâdır Bir kere,isyânı şuurluca ve saptırması bilerektir "Ben sana secde ile emretmişken, seni, secde etmekten alıkoyan neydi? O (İblis) dedi: - Ben ondan daha hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın Allah (cc) buyurdu: - İn oradan (cennetten) sana orada kibirlenmek gerekmez, çık Çünkü sen, hor ve bayağı kimselerdensin İblis: - Bana ba'solunacak güne kadar mühlet ver, dedi Allah da: - Sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu"(Arâf, 12-16) Bu ilk isyan ve baş kaldırma, şuurluca bir cedel ve sonra da küfür yolunu seçmektir İnsanlığı baştan çıkaracağına dâir olan yeminleri ise, beşerin bitip tükenme bilmeyen dramının esâsıdır


Şeytanın, bu kararlılık ve niyetinden ötürüdür ki; onun düşmanlığı sâyesinde uyanan bir kısım duygular, sâhibi için faziletlere götürücü olsa bile, şeytan, o gayretinden ötürü asla mükâfat alamayacaktır


Netice olarak diyebiliriz ki, niyet mü'minin hayatında her şeydir Ferdin ölü davranışlarına canlılık kazandıran o olduğu gibi, onun bütün bir ömrünü "bin veren" bir tarla haline getiren de odur Sınırlı bir dünya hayatında, ebedî saadete bakan bütün kapı ve pencereleri açan o olduğu gibi, ebedî talihsizliği ve ebedî hüsrânı hazırlayan da odur


"Ameller niyetlere göredir " Muâmele de amele göre cereyan edecektir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.