Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
meali, nur, süresi

Nur Süresi Meali

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nur Süresi Meali






nur süresi meali Mumine Sitesi
024-en-NÛR 24-en-NÛR 64 (altmışdört) âyetten ibaret olan sûrenin tamamı Medine'de nâzil olmuştur "Nûr âyeti" diye bilinen 35 âyette Allah'ın, gökleri ve yeri aydınlatan nûrundan bahsedildiği için "Nûr sûresi" adını almıştırRahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 (Bu) Bizim inzâl ettiğimiz ve (hükümlerini üzerinize) farz kıldığımız bir sûredir Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda açık seçik âyetler indirdik2 Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun

İslam hukuk dilinde bu cezalandırma şekline “had” denir Ayette emredilen bu uygulama yalnız bekar olup da zina edenler içindir Eğer evli bir erkek ve kadın zina etmişlerse, buna “recm” cezası tatbik edilir
3 Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir Bu, müminlere haram kılınmıştır

İslam’da müşrik kadın ve erkekle evlenmek caiz değildir ve böyle bir nikah akdi geçersizdir Ayette, zina etmiş müslümanla evlenmenin çirkinliği de belirtilmiş olduğu kabul edilmekle birlikte, ayetin nüzul sebebi ve diğer deliller dikkate alınarak, İslam alimlerinin çoğunluğunca böyle bir nikah akdinin geçerli olduğuna hükmedilmiştir
4 Namuslu kadınlara zina esnasında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin Onlar tamamen günahkârdırlar 5 Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir 6 Eşlerine zina esnasında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir7 Beşinci defa da: eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir 8 Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi,kendisinden cezayı kaldırır9 Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler

Son dört ayetteki uygulama, İslam aile hukukunda “lian” terimi ile ifade edilir Karısının zina suçu işlediğini iddia eden bir koca, eğer iddiasını isbat için dört şahit getiremezse, karı ve koca hakim huzuruna celbedilerek liana davet edilir Her iki taraf da doğruluklarını bu ifadelerle beyan ederlerse, erkek iftira (kazf) cezasından, kadın da zina cezasından kurtulur ve bu şekilde evlilik bağı sona erer
10 Ya Allah'ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydı ve Allah, tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (haliniz nice olurdu)! 11 (Peygamber'in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır

Bu ve aşağıdaki 9 ayetin inzaline sebep teşkil eden ve “ifk (iftira) hadisesi” diye bilinen olay kısaca şöyledir: Hz Peygamber’in bir askeri seferine Hz Aişe de katılmıştı Dönüşte bir ara Hz Aişe ihtiyacını gidermek için çekildiği bir köşede gerdanlığını düşürmüş, sonra bunun farkına vararak aramaya gitmişti Bu arada, birlik Hz Aişe’yi devesinin üstündeki hevdec adı verilen kapalı, yuvarlak ve üstü kubbeli kafesi içinde sanarak konaklama yerinden ayrıldığı için Hz Aişe orada kaldı Orduyu geriden takip etmekle görevli bir zat, Hz Aişe’yi alarak birliğe yetiştirdi İçlerinde münafıkların önde gelenlerinden Abdullah b Ubeyy’in de bulunduğu birkaç kişi, bu hadiseye dayanarak Hz Aişe ile onu birliğe yetiştiren kişi arasında ilişki cereyan ettiği iftirasını uydurdular Bu iftira Hz Peygamber’i oldukça üzmüştü Bu sırada zaten rahatsız olan Hz Aişe, hakkında böyle bir iftira uydurulduğunu bir müddet sonra öğrenmiş ve büyük bir ızdıraba boğulmuş; artık, kendisi gibi kederli olan ailesine, babası HzEbubekir (ra)’ın evine gitmeyi tercih etmişti Bu arada Hz Peygamber (sa) zaman zaman Hz Ebubekir’in evine giderek, onlardan Hz Aişe’nin sıhhatini, hal ve hatırını sorardı İşte yine böyle bir ziyaret sırasında ve iftira olayının vukuundan takriben bir ay sonra Aişe validemizin masumiyetini ifade eden bu ayetler inzal buyuruldu:
12 Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: "Bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? 13 Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler 14 Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi 15 Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur16 Onu duyduğunuzda: "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz Hâşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır" demeli değil miydiniz? 17 Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer tutumu tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarır 18 Ve Allah âyetleri size açıklıyor Allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir 19 İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır Allah bilir, siz bilmezsiniz 20 Ya sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)!21 Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği (yüzkızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı Fakat Allah dilediğini arındırır Allah işitir ve bilir 22 İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir

HzAişe’ye iftira edenlerden biri de, Hz Ebubekir’in, himayesini ve bakımını üzerine aldığı Mıstah adlı bir kişi idi Bu hadise üzerine Hz Ebubekir, bir daha bu adama maddi yardımda bulunmayacağına dair yemin etti İşte, müfessirlere göre, yukarıdaki ayet hem Hz Ebubekir (ra)’in faziletine işaret edilmekte, hem de ona ve diğer müminlere, Allah rızası için yapageldikleri yardımları kesmemeleri öğütlenmektedir
23 Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir Onlar için çok büyük bir azap vardır 24O gün dilleri,elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir 25 O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır 26 Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır27 Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip (izin alıp) ev halkına selâm vermedikçe girmeyin Bu sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız 28 Orada hiçbir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır Allah, yaptığınızı bilir29 İçinde kendinize ait eşyanın bulunduğu oturulmayan evlere girmenizde herhangi bir sakınca yoktur Allah, sizin açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir 30 (Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır 31 Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler) Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz

Yukarıdaki ayette kadınlara, teşhir etmeleri yasaklanan “zinet”ten maksadın ne olduğu konusunda farklı görüşler vardır: Bir görüşe göre bu zinetten maksat, küpe, bilezik, yüzük ve gerdanlık gibi süs takıları ile sürme, kına gibi şeylerdir Bu yoruma göre bu tür zinet eşyasının bedende teşhiri kadınlar için haramdır Elbise de zinet olmakla beraber, gizlenmesi mümkün olmadığı için ayette diğerlerinden istisna edilmiştir Ancak, daha kuvvetli bir görüşe göre ayetteki “zinet” tabiri, kadının vücudunu ifade eder ki, buna göre yasaklanan, süs eşyalarının teşhiri değil, vücudun teşhiridir Bu yasaklamadan istisna edilen “görünen kısım” ise, kadının yüzü, elleri ve –bir görüşe göre- ayaklarıdır
32 Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir 33 Evlenme imkânını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir

Mükatebe, köle veya cariye ile efendisi arasında yapılan bir akid olup, bu akidde köle veya cariye, belli bir bedel ödediği takdirde efendisinden, kendisine hürriyetini vermesini ister veya aynı teklifi efendisi ona yapar Üzerinde anlaşmaya varılan bu bedel hazır ise köle bu bedeli hemen ödemek, değilse, efendisinin kendisine tanıdığı bir süre içinde temin ettikten sonra ödemek şartıyla hürriyetine kavuşur
Yukarıdaki ayette, “Allah’ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin” buyurulmakla, insanın elindeki malın asıl sahibinin Allah olduğu, şu halde Allah’ın malından köle ve cariyelere de vermek suretiyle onların hürriyete kavuşmalarını kolaylaştırmanın dini, ahlaki ve ictimai bir vazife olduğu ortaya konmaktadır Bu vazife, İslam’ın, asırlarca uygulanagelen ve bir çırpıda tasfiyesi mümkün olmayan kölelik müessesesini ortadan kaldırmak için almış olduğu bir dizi tedbirden biridir
34 Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvâya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik 35 Allah, göklerin ve yerin nûrudur O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir (Bu,) nûr üstüne nûrdur Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir Allah her şeyi bilir

Allah’ın nur olmasının manası, bütün alemin ve alemdeki bütün hissi nurların ve idrak edici güçlerin yaratıcısı ve icat edicisi olmasıdır Şu halde, nurdan asıl umulan aydınlatma, açığa çıkarma, tecelli ve inkişaf manalarının temeli, nurdan ve nuru alandan çok, nuru yapıp yaratana ait olacağı için “Nur” ismi Allah’a daha layıktır Ancak, bundan dolayı nuru yaratana “Nur” denilmesi, lisan bakımından hakikat değil, mecazdır
36 (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki; 37 Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar 38 Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır 39 İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür Allah hesabı çok çabuk görür

İman, insanın hayatına ve bu hayat süresince sarfettiği gayretlere, yapmış olduğu işlere bir mana ve değer katan yegane amildir Çünkü inanan insan, bütün amellerini, faaliyetlerini üstün bir gaye için, Allah rızası için yapar; üstün bir talimata, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun olarak yapar; nihayet yaptığı her işten dolayı ince bir hesap vereceği kaygı ve disiplini içinde yapar Halbuki inançsız insanların faaliyetleri, bu iman ve sorumluluk disiplininden yoksun olduğundan –ayette de veciz bir teşbih ile ifade buyurulduğu gibi- boş, değersiz ve anlamsız bir meşguliyetler yığınından ibaret olmakla kalmaz, fazla olarak sahibini ağır bir sorumluluk ve hesabın altına sokar
40 Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut Birbiri üstüne karanlıklar İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur

Bu ayet de kafirlerin imansızlık buhranlarını, engin bir denizde boğulmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunan insanın haline benzetiyor Okyanusların doğru dürüst bilinmediği, diplerinin keşfedilmediği, bir yerde ve zamanda Resulullah’ın tebliğ ettiği bu ayet, okyanusların diplerindeki farklı karanlık tabakalardan bahsetmekte ve Kur’an mucizesine ayrı bir delil teşkil etmektedir
41 Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyle bilir 42 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dönüş de ancak O'nadır 43 Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor; sonra onları bir araya getirip üstüste yığıyor İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır! 44 Allah, gece ile gündüzü birbirine çeviriyor Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır 45 Allah, her canlıyı sudan yarattı İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir 46 Andolsun biz (bilmediklerinizi size) açık seçik bildiren âyetler indirdik Allah, dilediğini doğru yola iletir47 (Bazı insanlar "Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor Bunlar inanmış değillerdir

Bu ayet göstermektedir ki sırf lisanen “Allah’a ve Peygamer’e inandım” demek, mümin olmak için yeterli ve geçerli değildir Bu, münafıkların tutumudur Müminler ise, dilleri ile söylediklerine kalben de inanır; ayrıca ibadetleri ve her türlü davranışları ile imanlarını isbat ve te’yid ederler İmam Gazali’nin dediği gibi, amelsiz mümin, bütün hayati faaliyetleri durmuş, sadece nefes alıp vermekle canlılık emaresi gösteren komadaki insan gibidir Bunun yaşadığı hayatın kıymeti ne ise, ibadetten ve güzel davranışlardan yoksun kimsedeki imanın kıymeti de odur Ayrıca, hakiki müminin bir diğer özelliği de, karşılaştığı her meselede, her anlaşmazlıkta, Allah ve Resulünün hükmü ne ise ona razı olması ve gönül hoşluğu ile ona uymasıdır Bunun aksine davranmak, müteakıp ayette de işaret buyurulduğu gibi münafıkların işidir
48 Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler 49 Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler 50 Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir! 51 Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir52 Her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir53 (Münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler De ki: Yemin etmeyin İtaatiniz malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır 54 De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır55 Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır

Bu ayet özel olarak, Hz Peygamber (sa) tarafından İslam’ın tebliğ edilmeye başlandığı devirde henüz çok zayıp ve mağdur durumda bulunan müslümanların bir zaman sonra müşrikleri altederek hakimiyeti ele alacaklarını müjdelemekte; genel olarak da, -Enbiya suresinin 105 Ayeti münasebetiyle işaret edildiği gibi- inkarcılığın, kötülüğün ve her türlü batılın arızi olduğunu; inancın, iyiliğin, güzelliğin ve hakkın temel ve gerçek hayat kanunu olduğunu ifade etmekte; böylece, bazı zamanlarda inkarcılığın ve kötülüğün yaygınlaşmış olmasına bakarak ümitsizliğe ve kötümserliğe kapılmanın doğru olmadığını ortaya koymaktadır
56 Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz 57 İnkâr edenlerin, yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakacaklarını sanmayasın! Onların varacağı yer cehennemdir Ne kötü varış yeri! 58 Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz İşte Allah âyetleri size böyle açıklar Allah, (her şeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

Bazı tefsirlerde, bu ayetin inmesine sebep teşkil eden olay kısaca şöyle nakledilir: Hz Peygamber, bir öğle vakti Müdlic adlı bir sahabiyi göndererek Hz Ömer’i huzuruna çağırdı Müdlic, Hz Ömer’in odasına izinsiz girmişti Oysa Ömer (ra) uyuyordu ve muhtemelen üzeri açılmıştı Uyartıldığında Ömer’in canı sıkılmış ve gönlünden, “Keşke böyle zamanlarda izinsiz girmek yasaklansa!” şeklinde bir temenni geçmişti Resulullah(sa)’ın huzuruna vardığında yukarıdaki ayetin henüz inmiş olduğunu öğrenen Ömer, Allah’a hamdetti
59 Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar Allah alîmdir, hakîmdir60 Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır Allah işitendir, bilendir

Bu surenin 31 Ayetinde kadınlar için örtünmenin gerekliliği ve bunun ne şekilde ve kimlere karşı olacağı, istisnalar verilmek suretiyle belirtilmişti Ayrıca orada “zinet” tabirinden ne kasdedildiği hakkında tefsircilerin görüşlerine de kısaca yer verilmişti
Kadının, kocasına güzel görünmek için süslenmesi ve açılması dinen mübah, hatta tavsiyeye şayan görülmüştür Ancak, özellikle 31 Ayette sıralanan yakınlar dışında kalan yabancı erkeklere güzel görünmek için süslenmek, hususiyle açılıp saçılmak, genç olsun yaşlı olsun, bütün müslüman ve hür kadınlara haramdır Bununla beraber, yukarıdaki ayette yaşlı kadınların da diğer kadınlar gibi davranmaları tavsiye edilmekle birlikte, giyim ve örtünme hususunda onlara, belli şartlara bağlı olarak daha serbest hareket etme imkanı getirildiği görülmektedir Bu ruhsat, yaşlı kadınların kadınlık cazibelerini artık büyük ölçüde kaybetmiş olmalarından ve bir mefsedete yol açmaları ihtimalinin ortadan kalkmış bulunmasındandır
61 Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar) Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetleri böyle açıklar62 Müminler, ancak Allah'a ve Resûlüne gönülden inanmış kimselerdir Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah mağfiret edicidir, merhametlidir 63 (Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar

Bu ayet, Hz Peygamber (sa)’e sadece ismiyle hitap etmenin veya kendisinden bahsederken sırf ismini söylemenin, ümmetlik terbiyesi ile bağdaşmayacağını ifade etmektedir Böyle durumlarda onun ismi ile beraber Peygamber, Nebi, Resul, Resulullah, Resul-i Ekrem, Peygamber Efendimiz, Habibullah gibi onun anlatan ve ona saygımızı ifade eden sıfat ve unvanları da söylemek yerinde olur Ayrıca, Allah Teala’nın, Ahzab suresinin 56 Ayetindeki emri uyarınca biz müslümanların, “Muhammed” ismi söylenince, “Allah’ın salat ve selamı onun üzerine olsun” anlamına “Sallallahu aleyhi ve sellem” dememiz de ona olan saygımızın gereğidir
64 Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir İnsanlar O'nun huzuruna döndürüldükleri gün yapmış olduklarını onlara hemen bildirir Allah, her şeyi hakkıyla bilendir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.