Türkiye’De Cumhuriyet Döneminde Eğitim |
07-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye’De Cumhuriyet Döneminde EğitimCumhuriyet döneminde ülkemizdeki eğitimin gelişimini - Milli eğitimin temel ilkelerinin belirlenme çalışmaları - Cumhuriyet döneminde eğitim sistemi ilkeleriCumhuriyet döneminde ülkemizdeki eğitimin gelişimini en iyi biçimde kavrayabilmek için eğitime yön veren ve bugünkü çalışmalara temel oluşturan etkinlik ve atılımları bir bütünlük içinde incelemek gerekmektedir Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte toplumun yeniden yapılandırılmasında eğitim önemli bir işlevi üstlenmiştir Öyle ki daha Kurtuluş Savaşı yıllarında bile eğitimle ilgili bilimsel etkinlikler yapılmış ve hükümet programlarında milli eğitimin temel ilkeleri belirlenmeye çalışılmıştır Bu amaçla, 3 Mayıs 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okunan ilk hükümet programında milli eğitimin amaç ve ilkeleri belirlenmiştir Savaşın olanca hızıyla sürdüğü 1921 yılında toplanan “Maarif Kongresi”nde ilk ve ortaöğretim kurumlarının programları ve ders konuları ele alınmıştır Atatürk, kongreyi açış konuşmasında Cumhuriyet hükümetinin milli eğitimde vurgulayacağı temel ilkeleri açıkça belirtmiştir Atatürk bu konuşmasında: “Geniş ve yeterli olanaklara sahip oluncaya dek, şu savaş günlerinde bile, dikkat ve özenle işlenip çizilmiş bir milli eğitim programı hazırlamak ve eğitim örgütünü çalıştıracak temel ilkeleri saptamak gerekir ” diyerek yeni bir toplum yaratmada eğitimi lokomotif olarak gördüğünü ortaya koymuştur Atatürk’ün, Maarif Kongresini açış konuşmasında üzerinde durduğu temel konu ne idi? Cumhuriyetin ilk yıllarında milli, bilimsel; çağdaş ve laik eğitim anlayışı doğrultusunda çalışmalar yapılmış, yeni bir eğitim sistemi oluşturmak için kimi yasal düzenlemelere gidilmiştir Örneğin; öncelikle 3 Mart 1924 günü kabul edilen “Tevhid- i Tedrisat” (Öğretimin Birleştirilmesi) yasası ile “ümmet birliği” anlayışını temel alan eğitim kurumları kaldırılmış, milli eğitimdeki farklı gelişmelere son verilmiştir Bu yasa ile medreseler kaldırılarak eğitim laikliği temel alan bir nitelik kazanmıştır Tevhid- i Tedrisat Yasasını, 1928’de uygulamaya konulan yeni Türk harflerinin kabulüne ilişkin yasa izlemiştir Yeni Türk harflerinin kabulü aslında yeni bir kültür uyarlaması ve bağımsızlık hareketi olarak kabul edilebilir Yeni Türk harflerinin kabul edilmesiyle birlikte tüm ülkede okuryazarlık kampanyası başlatılmış, “Millet Mektepleri” ile “Halkevleri”nin açılmasıyla okuryazar oranında hızlı bir artış sağlanmıştır Cumhuriyetin ilanından sonra, hukuk, takvim, kıyafet, ünvanların kaldırılması gibi devrimler de eğitimdeki çağdaşlaşma girişimlerini destekleyen yenileşme hareketleridir Bu çalışmaların yanında, başlatılan eğitim reformunu desteklemek amacıyla sürekli yeni adımlar atılmıştır 1923- 1946 yılları arasında eğitimde köklü gelişmeler sağlanmış, özellikle programlara işlerlik kazandırmak için yerli ve yabancı uzmanlardan yararlanılmıştır Örneğin; İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve Sadrettin Celal Antel, daha çok iş ile okulu birleştiren üretici okul modeli üzerinde durmuşlardır John Dewey, A Malche, Kühne ve Omar Buyse gibi yabancı uzmanlar da okul binalarından, kadın eğitimine, üniversitelerin yenileştirilmesinden öğretmen yetiştirmeye dek birçok konuda önerilerde bulunmuşlardır Bu arada 1923, 1924, ve 1926 yıllarında “Heyeti İlmiye” adıyla toplanan eğitim kongrelerinin yerini 1939 tarihinde “milli eğitim şûraları” almıştır İlk milli eğitim şûrasından 2000 yılının başlarına dek, 16 milli eğitim şûrası yapılmıştır Bu şûralarda, ülkemizdeki eğitimin gelişmesine yönelik önemli kararlar alınmıştır Ancak, milli eğitim şûralarının kararları öneri niteliğinde olduğundan, uygulamaya geçirilemeyen birçok karardan söz edilebilir Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir eğitim sistemi oluşturma çabaları, sayısal sorunların baskısı ile karşılaşmış, bu baskı özellikle kırsal yörelerde daha çok duyumsanmıştır 1940 yılında ülkemiz nüfusunun yüzde 80’inin köylerde yaşaması nedeniyle, eğitimle ilgilenenler, köy eğitimi konusuna yönelmişlerdir Bir yandan kalkınmayı köyden başlatmak, öte yandan yurt düzeyinde okuryazar oranını artırmak amacıyla 1939 yılında “Köy Enstitüleri” açılmıştır Başlangıçta sayıları iki olan bu okullar zamanla yaygınlaştırılmıştır Bu okullar, on yıl gibi kısa bir sürede 26016 öğretmen ve 701 sağlık memuru yetiştirmiştir 1950 Yılından sonra Türk Eğitim Sisteminde nasıl bir uyarlama yapılması gerekmiştir? Bu gelişmeler doğrultusunda, 1949 yılında toplanan Dördüncü Milli Eğitim Şûrası’nda eğitimde demokratik temellerin gözden geçirilmesi sonucu; 1957 yılında toplanan Altıncı Milli Eğitim Şûrası’nda mesleki ve teknik eğitim konularının ele alındığı görülür 1960 yılından sonra, Türkiye kalkınmasını beşer yıllık planlara bağlamış ve ilk kalkınma planı 1963 yılında yaşama geçirilmiştir 2000’li yılların başında yedincisi yürürlükte olan bu kalkınma planlarında eğitime önemli bir yer verildiğine tanık olunmaktadır 1963- 1968 yıllarını kapsayan ilk beş yıllık kalkınma planında eğitimle ilgili şu değerlendirme yapılmıştır: - Eğitimle ekonomik ve sosyal yapı arasında ilişki kurulamamıştır - Öğrenci/öğretmen oranı dengelenmemiştir - Eğitim kurumları ile istihdam eden kuruluşlar arasında işbirliği kurulamamıştır - Gelişmeler ve yenilikçi uygulamalar kişilere bağlı olarak sürdürülmekte, bu nedenle süreklilik taşımamaktadır Yapılan değerlendirmenin ışığında, plan hedefleri de şöyle saptanmıştır: - Nitelikli insan yetiştirilmesi, - Eğitim kurumlarının kapasiteleri ile işgücü gereksinimleri arasında bağlantı sağlaması, - Eğitim kurumlarına girişte yeteneğin ölçüt olarak alınması - Ortaöğretim çağındaki gençlerin büyük çoğunluğunun mesleki teknik öğretime yönlendirilmesi, - Öğretmen yetiştiren kurumların gelişmesine öncelik tanınması alıntı |
|