Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Nesil Bilinçlendirme Kampı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kaybedilir, savaş

Bir Savaş Nasıl Kaybedilir ?

Eski 10-18-2007   #1
[KAPLAN]
Icon4

Bir Savaş Nasıl Kaybedilir ?



Bir savaş nasıl kaybedilir


Savaş cephede başlamaz Elli yıl, yüz yıl, hattâ yüz elli veya fazlası yıl öncesinden başlamıştır bile
Diyelim ki, yabancı bir ülke senin suyuna, taşyağına (neft, petrol), mâdenlerine, topraklarına göz dikmiş Bu ard niyetleri, kendi kamuoyunda koyu bir dinî taassupla iç içe olabilir Dinî taassubu sahici ise, çağa ve duruma göre bu da siyasal bir takım söylemlerle dünya kamuoyuna karşı örtbas edilebilir Tarihin pek çok büyük savaşında, istilâsında çoğu kez öyle olmuştu; bugün de öyle


Gözü dönmüş, başkalarını insandan saymayan düşman çok önceden savaşı nasıl başlatır?
Düşman ülkenin evrenkentlerinde, araştırma merkezlerinde hedef ülkenin tarihi, mânevî gücünün kaynakları, gelenekleri, dili, edebiyatı, coğrafyası, üzerinde yıllarca çalışılır; o dile, o tarihe, o ulusun dinine son derece vâkıf uzmanlar yetiştirilir Bunların bir kısmı, o ülkeye bilim adamı, din adamı, tüccar/iş adamı, siyâsî temsilci vb kılıklarında bilgi toplayıcı, sonra içten düşman taraftarları derleyici, kışkırtıcı casuslar olarak gönderilir


Hedef ülkede, özellikle dini değişik azınlıklardan yetenekli bazı çocukların ismi, kimliği değiştirilir ve bunlar yetiştirilirler O ara hulul edilip yönlendirilebilir hâle getirilmiş basın-yayınla bu gençler alanlarında meşhur edilir; önemli mevkilere gelmeğe başlarlar


Düşman, hedef ülkede her bakımdan vasat, kendi başına bir şey olamayacak, ama hem de ulusal duyguları zayıf, maddiyata, mevkie düşkün, çeşitli zaafları olan kişiler tespit edip, onlar vasıtasıyla bir takım gizli cemiyetler kurdurur Cemiyet üyeleri zamanla, basın-yayından, yönetim kademelerinden, evrenkentlerden, iş çevrelerinden yenilerini bulurlar Ağ yayılmağa başlar Ülkenin çeşitli bölgelerine ve toplumun her kesimine ağı salmayı kolaylaştırmak için yarı gizli (görünüşte şeffaf ama gayeleri, bazı faaliyetleri gizli) dernekler de kurulur Bunların liselerde, evrenkentlerde, ve şehirlerin her mahallesinde gençlik kolları bile bulunur Dernekler, gizli cemiyetler, düşman ülkedeki merkezlerin güdümü ve denetimi altındadır, ama en tepedekiler hâriç, üyelerin çoğunluğu, zâten zayıf olan bilinçleriyle, uzun süre bunun idrakinde bile değildirler Gençler, üyeler “evrensel”, “küresel” aldatmacasına kanar, git gide millî kültürlerinden, geleneklerinden, “vatan” kavramından, ulusal bağımsızlık duygularından uzaklaşırlar Sonunda, belki bazıları farkında bile olmadan, bir “beşinci kol” oluşturmuşlardır Rüyaları, ruhunu bilmedikleri, tanımadıkları bir hayal ürünü yabancı ülke, gayeleri, kendi halkları, uluslarıyla değil, yabancıyla (gizli düşmanla) bütünleşmektir

Nihayet, gizli cemiyetlerin en üst kademelerinden, ayarlı basın-yayınla şişirilip duran üyelerin bazıları ülkenin en üst kademelerine (her alanda ve kamu, yarı-kamu, veya özel kesimde) yerleştirilirler Ondan sonra gidişat hızlanır

O devrin siyasal yapısına göre, üst yönetime, veya siyâsî fırkalara kamu üst kademelerine getirilmiş “üyeler”, bir yandan, dost postuna bürünmüş düşmanla tek taraflı gümrük anlaşmaları [Örn 166 yıl önceki ve sonrakilerle ayrıntılı karşılaştırılması için Bkz Attila İlhan, “Hangi Küreselleşme” kitabı, (Bilgi Yayınevi, Ankara 1996)] imzalarken, “çok iyi dost”larına her konuda tâviz üstüne tâviz vermeye başlarlar Bu sözde anlaşmalarda düşman sana her şeyi gümrüksüz satacak, ama senden bir şey almayacak veya yüksek gümrük duvarları, kotalar koyacak Böylece hedef ülkenin öz üretimi, sanayii kısa sürede çöker


Bir yandan da hedef ülke, başta hiç ihtiyacı olmayan borçlar almaya zorlanır Önceleri düşük olan faiz zamanla tefeci faiz oranlarına dönüşür Faiz ödemek için, bu sefer düşmanın paravanası sözde ‘uluslararası’ kuruluşlardan her üç ayda bir yeniden borç alınır ‘Yardım’ pozundaki her borç, bankacılıkla hiç ilgisi olmayan yeni dayatmalar, ve gözünü kırpmadan ülkeyi teslim etmek mânâsını taşıyan, çoğu halktan gizli, tâviz ‘yasa’larını ve tasarı metni görülmeden basılan ihânet imzalarını beraberinde getirir Artık ülke batağa saplandırılmıştır “Özelleştirme” aldatmacası edebiyatı yapılıp durur, ve bu, cemiyet üyelerince ve ayarlı basın-yayınla körüklenip dururken, ülkenin uzun ve meşakkatli bir yoldan gelmiş birikimleri, kamu ve özel sanayi, ve erke (enerji) üretim tesisleri, altyapısı, ulaştırma, iletişim şebekeleri yok pahasına yabancılara, aslında örteneğe bürünmüş düşmana ‘satılır’ Sonra tarım, hayvancılık, hattâ ekmek, su gider Halkta açlık baş gösterir “Üyeler”de “en iyi dostumuz”a muhabbet o derece büyüktür ki, gecenin ikisinde apar topar çıkarılan dayatmalı ithal kanunlarla, ülkenin toprakları da sonunda sessiz sedâsız, ‘yatırım yapacaklar’ bahanesiyle bedavadan düşmana teslim edilir “Vatan” kavramı unutturularak (hattâ gözden düşürülerek), “toprak”, ticâri bir metâ imiş gibi gösterilir olmuştur Tabii, yatırım falan da yapılmayacaktır Düşman ancak eline beleşten geçirdiği topraklarda kendi için basit tesisler kurup orda da, getirdiği kendi işçilerini, mühendislerini, yöneticilerini kullanacaktır Ülkenin öz evlâdı için, işçi olsun, meslek sahibi olsun, artık ne meslek hayatı, ne iş kalmıştır Yabancı ülkede kölelik için muhacerete başvuranların sayısı artar
Bütün bunlar olurken ve zemini yumuşatmak için, ruhbilimsel (“pisikolojik”) savaş ta son sürat yürümekte, düşmanın ‘toplum ve kültür mühendisleri’ yıllardır çalışmaktadırlar Zamanda geriye dönüp oralara bakacak, dallı budaklı ağacın ince dal ve yapraklarından nasırlı gövdesine, oradan da köküne doğru yürümeğe (gelecek yazımızda) devam edeceğiz inşallah


Karanlık gecenin ufuğunda beliren bir ışığa doğru;
27 Mart 2003

Prof Dr Oktay Sinanoğlu

Alıntı Yaparak Cevapla

Bir Savaş Nasıl Kaybedilir II—Ulusun Ulus Olmaktan Çıkarılması

Eski 10-18-2007   #2
[KAPLAN]
Varsayılan

Bir Savaş Nasıl Kaybedilir II—Ulusun Ulus Olmaktan Çıkarılması



Bir Savaş Nasıl Kaybedilir II—Ulusun Ulus Olmaktan Çıkarılması


Evet, savaşın (daha doğrusu işgalin) cephede değil, pek çok yıl öncesinden sinsi sinsi nasıl başladığını, dost postundaki düşmanı, vatanına göz dikilmiş hedef ülkenin ayarlanmış sahte aydın ve her daldaki üst kademelerinin nasıl kucaklayıp kendi ülkelerini kundakladığını, geçen yazımızda (I) gözden geçirmeğe başlamıştık İktisâdî, mâlî çökertmeyi ele aldık (1-7) Şimdi daha da tehlikelisi, ulusun ulus olmaktan çıkarılmasına yol açacak derin ruhbilimsel savaş ameliyeleri ile (işlemleriyle) devam ediyoruz:




8) Bir ulusun maddî gücünün olması elbette mânevî gücünün varlığına bağlıUlusun fertlerini bir arada tutup ortak ulusal (millî) hedeflere yönelten de mânevî unsurlar Gizli düşman bunları yıllarca incelemiş, gerçek güç kaynaklarını tespit etmiştir Onların aşındırılması, sonra yok edilmesi için adım adım sessizce ve sabırla çalışacak En etkili yöntem olarak ta istediklerini hedef ülkenin kendi fertlerine yaptıracak (Bkz (I))


Ulusu ulus yapan, binlerce yıldan gelişe gelişe süregelmiş ulusal kültür Ulusa mensubiyet hissi ise ulusal kültürle yetişmiş, onunla yoğrulmuş olmaya bağlı Bu mensubiyet hissi kuvvetli olanlar, özellikle düşman ortada göründüğünde vatanın korunması, ulusun bekası için her şeylerini, hattâ canlarını bile fedâ edebilirler Ancak, iş o raddeye gelmeden, vatanseverlerin, adım adım ülke ve ulusun dibinin nasıl oyulduğunu, halkı bir arada tutan harcın nasıl eritildiğini fark etmeleri, ve bu sessiz istilâya karşı bir araya gelerek düşmanın her sinsi adımına karşı halkı uyarmaları, karşı durmaları, aynı cinsten sessiz, ama etkili adımlarla mücadele vermeleri gerekmektedir


9) Kültür unsurları nesilden nesile eğitimle aktarılır: Ailede, köyde, sonra okulda, evrenkentte, ve gün-be-gün basın-yayınla, toplu sohbetlerde, ve konuşmacılarla; ayrıca filimlerle, hattâ musikî ile O halde düşman önemli gördüğü kültür unsurlarını eritmek için aile, köy, okul, evrenkent düzenlerine el atıp onları sinsice bozacak ve yabancılaştıracak, basın-yayını ele geçirecek, yerli filimciliği ve musikîyi yok edecek, yerine kendininkinin bozuğu ile halkı topa tutacaktır

10) Ülkeye millî kimliğini veren, tapusunu o ulusun yapan, ulusun tarihinden gelen kent, kasaba, köy, dağ, ova, nehir adlarıdır Düşman gezim (turizm) gibi bahanelerle zâten geçim kaynağı kalmamış halkı uyutarak yer adlarını yabancı isimlerle değiştirecek, ama tabii bunu da, kilit noktalara yerleştirdiği ayarlı, “beşinci kol” cemiyet üyelerine yaptırtacaktır (son perdede ise bilinci kalmamış safdillere)


11) Atalarının ülkeye mührünü basmış mirâsı yer adları olduğu gibi, bıraktığı târihî âbideler olduğuna göre, düşman bunları ihmal ettirecek, yıkıma terk ettirecek Her ülkede insanın var olduğundan beri birikegelmiş binlerce yıllık katmanlar bulmak mümkün On dokuzuncu yüzyılda başlayarak düşman ve bazen onun körüklediği göze görünür sömürgeciler, kazıbilimi (arkeolojiyi) bir ülkenin istilâsına dünya kamuoyunu hazırlamak için kullandılar Katmanlardan işlerine gelenleri ön plana çıkarıp ulusun öz köküyle ilgili olanları örtbas ettiler (Örn Bkz Kâzım Mirşan’ın buluşları, ve onları sâdeleştirip özetleyen Halûk Tarcan’ın kitabı, (“Ön-Türk Târihi”, Kaynak Yayınları, İstanbul 1997) Bunda da hedef ülkenin evrenkentlerine, ve “Kültür” ve Gezim Bakanlıklarına önemli görev verildi Pek çok ülkede bu etkinlik gerçekleştirildiyse de, en yoğunları ve sonuç alıcıları her Orta-Doğu ülkesinde ve Kuzey Afrika’da oldu


12) Ataların mânevî mirası ise özellikle edebiyat: Halk edebiyatı, okumuşların edebiyatı, felsefî edebiyat Düşman bunları eğitim düzenine soktuğu çoğu görünmez “danışman”larıyla, imzaları basan ayarlı yetkililerce eğitim düzeninden önce tedricen, sonra toptan kaldırır, unutturur; ayarlı ve şişirilmiş yazarlarını ünlü kılarak köklü ulusal edebiyatı gözden düşürür Son fasılda, gençler zâten kendi dillerinde (okusalar bile) yazılmış olanları anlayamayacak, düşmanın vâcip gördüğü sulandırılmış bir yabancı dile bağımlı olacaklar, gittikçe düşünme ve hissetme yeteneklerini yitireceklerdir


13) Ulusun mayası, toplumun harcı, a) din, b) dil, ve c) özünün tarihi bilincini, (o sırayla), düşman hedef alır a) “Küresel kıraliyetçi”nin birinci hedefi dünya çapında kollayıcı bir idârî düzene sahip ve milyarlarca insanı kapsayan dinlerdir Çünkü böyle dinler, tek ülkenin dışında, bir çok ülkeyi içine alan bir direnme duvarı oluşturur, o ülkeler arasında dayanışmayı sağlar, düşmanın ince oyunlarına karşı halk kitlelerini mânen koruyabilirler Düşmanın bu duvarları yıpratması, sonra yıkması gerekmektedir O dinden olanların arasına nifak sokulur, sahte mezhepler kurulur; bu mezheplere ilkel tavırlar takındırılıp aşırı işler yaptırılarak o dinin bütünü önce dünya kamuoyunda, sonra ülkelerin kendi içlerinde gözden düşürülür; merkezî mânevî teşkilâta bağlılık yok edilir; aynı dinden olan, eskiden birbirini kardeş gibi gören uluslarda ırkçılık, sahte (kültür, gönül, fikir esasına dayanmayan) ve sözde milliyetçilik (millîlik yerine) teşvik edilir Bu suretle, dindaşlar birbirine düşürüldüğü gibi, gerçek ulusal duygular, ulusal bağımsızlık, ulusal kültür kavramları da gözden düşürülür Hedef ülkenin önce sahte aydınları, sonra daha geniş kitleler millî menfaatlere, istiklâle bigâne kalırlar Eski ve tarihî dindaşları milletlerin başına gelenler ise onları artık ne üzer, ne ilgilendirir; sırada kendilerinin olduğunu bile düşünemez, ibret alamaz olurlar


Hedef ülkelerde geniş dindar kitleler saptırılıp, dinlerinin özünde böyle bir şey olmadığı hâlde, kendi uluslarının lâfının bile edilmesine, ulusal dilden, kültürden, tarihten bahsedilmesine düşman kılınırlar Öbür yanda, ayrı bir kavim gibi davranmaya başlamış sahte aydın sınıfı, analarının, babalarının, dedelerinin (hakkında artık bir şey bilmedikleri) dinine düşman kesilmişlerdir

14) İşte bu hazır ortama yabancı misyonerler çıkagelir; önce usul usul, yabancı dil öğretmeni pozunda, sonra açıktan ve akın akın Gelen misyonerler genellikle düşmanın istihbarat dairelerinden desteklidirler Çoğu, çok öncelerden düşmanın diğer yabancı ülkelerde kurdurduğu, oranın dini içinden çıkarılmış sapkın, sahte mezheplere aittir “Küresel kıraliyetçiler”in, dünya köleleri için türettiği sahte din ve onun insancıllıktan uzaklaştırılmış, hurafelere boğulmuş sahte mezhepleri


Hedef ülkenin kültür, gezim, ve eğitim bakanlıkları, içindeki “cemiyet üyeleri” vâsıtasıyla yabancı misyoner faaliyetlerine pervâsız izin verdiği gibi, onların âdetâ ortağı gibi çalışır olurlar; yabancı sahte dini metheden kitapçıklar basar, dağıtırlar; ülkenin dinî, târihî eserleri, anıtları yerine, yabancı dine aitmiş gibi yıkıntılar “keşfeder”, milletin parasıyla bunları onarır, yabancı tapınaklar inşa ettirir, âyine açarlar “Yurdu tanıtıyoruz; gezmen (turist) gelecek” yutturmacasıyla, içerde ve dışarıda, ülkenin “dinî, târihî mirâsı” , “kutsal zenginlikleri” diye o ulusun dinî, târihî mirâsını değil, düşmanın istediği tarzda sahte yabancı dinin ve târihin, ülkenin kimliği olduğu intibâını uyandırırlar Ülkenin kamu ulaştırma kuruluşlarının başındakiler de buna katılır Yabancı ülkelerdeki, o ulusun dıştaki fertlerinden oluşan topluluklara dahî bu propaganda uygulanır Ülkenin kimliği değiştirilmekte, istilâcıya karşı direncini koruyacak bağışıklık (muafiyet) dizgesi yok edilmektedir


Derken, b) dil, ve c) özünün târihi bilincine taarruz gelir Dinden, onunla iç içe girmiş (her dinde olduğu gibi) o din öncesi ulusal kültür, ulusal yaşam tarzı ve yaşam felsefesi unsurlarının sahte din âlimlerince ayıklanmasından sonra halk çapında zemin, ulusal dil ve tarihin yok edilmesine hazırdır Bunların yok edilmesi, o dil yerine düşmanın uygun gördüğü sulandırılmış yabancı dille eğitimin önce yabancı okullarda, sonra devletin, nihayet özel, hattâ sözde dinî vakıfların okullarında başlatılıp yurdun her köşesine yayılmasıyla olur Öldürücü darbe ise yabancı dille eğitimin anaokullarına kadar indirilmesi, artık öğretmenlerin de yabancı olmasıyla gelir [ (b) ve bir miktar (c)’nin geniş işlenmesi için Bkz O Sinanoğlu, “Bye-Bye Türkçe”, “Hedef Türkiye”, ve “Büyük Uyanış” kitapları, Otopsi Yayınevi, İstanbul (2000-2003)] Küresel kıraliyetçilerin gizli kuyrukları kilit kademelerde görevlerini yapmışlardır Ama bu kuyruklar da sonunda düşman tarafından ülkelerinin topraklarından sürülecekler, çoluk çocukları da soykırımdan kurtulamayacaktır



İşte böyle Yukarıda toplu hâlde özetlediklerimiz, iki Amerika kıtası, Avrupa, Asya, ve Afrika’nın pek çok ülkesinde uygulanmıştır Bu gün de çok yerde devam ediyor Son perdeler oynanıyor Bizim ülkemizin, ulusumuzun, bu savaşın, daha doğrusu istilânın neresinde olduğuna okuyucu kendi karar versin “Peki bu vahim durumda nasıl ve ne yapmalıyız?”ı da herkes düşünsün Sonra bulduğumuz çareleri karşılaştıralım

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.