Reklâmlar Ne Kadar Masum? |
07-22-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Reklâmlar Ne Kadar Masum?Kapitalizm, 16 yüzyılda Batı Avrupa'da neşet eden ve zamanla bütün dünyaya yayılan bir iktisadî sistemdir Kapitalizm özel mülkiyeti ve serbest girişimi temel alır ve elde edilen kârın piyasa içinde yeni yatırımlara dönüştürülerek ilânihaye devam eden bir sermaye birikimi sürecini netice verir Bu sistemde, üretimin ve sermaye birikiminin devam edebilmesi için tüketimin de artarak devam etmesi gerekir Bu yüzden kapitalist sistemde üreticiler sürekli olarak bir taraftan yeni pazarlar ve müşteriler bulmanın, diğer taraftan da mevcut müşterilerine satmak için yeni ürünler tasarlamanın gayreti içinde olmuşlardır Yakın zamana kadar kapitalist ülkelerin kendilerine yeni pazarlar bulma gayretlerinde güç kullanımına sıklıkla başvuruluyordu Nitekim yeni pazarlar bulmak, sömürgeciliğin mühim saiklarından biriydi Kapitalist ülkelerin yeni tüketici arayışları büyük insanlık dramlarına yol açmıştır Anatole France'in belirttiği gibi, malların satılabilmesi için bazı yerlerde halkın üçte ikisi öldürülmüş ve geri kalanına da mallar zorla satılmıştır Yeni pazar arayışları sömürgecilik dışında da birçok defa zor kullanımına yol açmıştır 1839 ve 1856 yıllarında İngiltere'nin Çin'e afyon satmak için açtığı savaşlar veya 1850'lerde Amerika'nın savaş tehdidiyle Japon pazarını Amerikan mallarına açması bunun en tipik örneklerindendir Günümüzde ise güç kullanımına dayalı bu metodun yerini "rıza" esaslı başka bir metot almıştır Kapitalist üreticiler artık devletlerinin gücünü kullanarak zorla değil, ürettikleri mallara tüketicilerde bir talep hissi uyandırarak mallarını satıyorlar Bunu yaparken de en temel vasıtaları reklâmlar oluyor Reklâmlar vesilesiyle üreticiler yeni yeni ihtiyaçlar meydana getirip üretimlerini devam ettirebiliyorlar Reklâmlar bize, daha birkaç yıl önce aldığımız mobilya, çamaşır makinesi, araba veya elbisenin modasının geçtiğini, bu yüzden de değiştirilmesi gerektiğini, bu eşyaları değiştirirsek huzurlu olacağımızı telkin ediyor Fakat gelin görün ki vaat edilen huzur, iki sebepten dolayı hiçbir zaman gerçekleşmiyor Reklâmların vaat ettiği huzurun bir türlü gerçekleşmemesinin birinci sebebi, reklâmlar yoluyla pohpohlanan ve yüceltilen tüketimin, insanları ihtiyaçları olmayan birçok şey için harcama yapmaya iterek israfa sürüklemesidir Bu israf neticesinde halkın mühim bir kısmı borç batağına girer Bugün hem Türkiye'de hem de dünyada milyonlarca 'kredi kartı mağduru'nun mevcudiyeti bu durumun bir göstergesidir Bahsedilen israf, umumî olduğu için borçluluk ve fakirleşme sadece ferdi seviyede kalmaz Umumî israf, ülkeleri de nihayetinde borç batağına ve iflâsa sürükler Asrımızdaki finansal krizlerin borç yükü ağır ülkelerden neşet etmesi ve en çok da bu ülkelerde hasara yol açması sebepsiz değildir İnsanların reklâmlarla teşvik edilen tüketim çağında bir türlü huzurlu olamamasının ikinci sebebi, reklâmların insanların 'elindekiyle yetinme ve huzurlu olma' hasletine darbe vurmasıdır İnsanlara sürekli ellerindeki ürünlerin noksanlıklarından bahseden ve ellerinde olmayan yeni ürünlerle bu noksanlıkların giderileceği propagandasını yapan reklâmlar, neticede hep mutsuz yaşayan insanlar üretir; çünkü artık insanları hep daha fazlasını isteyen doyumsuz kişilere dönüştürmüştür Lâtin düşünür Seneka: "Fakir, az şeye sahip olan kişi değil, çok şey isteyen kişidir" der Reklâmlar elimizde olmayan mallara yönelik arzularımızı artırarak bizi mutsuzluğa ve zihnî bir fakirliğe iter Nitekim Hekimoğlu İsmail'in güzel deyişiyle, mutsuzluğumuzun sebebi Allah'ın bize verdiklerini bırakıp bize vermedikleriyle ilgilenmektir Hususen estetik ve güzellik piyasaları insanları mutsuzlaştırmakta çok mahirdir Para tüccarlarının 'ideal beden' dayatması neticesinde, bedenine küsmüş milyonların yaşadığı bir yerdir artık dünyamız Neticede insanlara tüketim üzerinden huzur vaat eden reklâmlar, aslında bunun tersi bir durum meydana getirir Ne ilginçtir ki, bugünkü insan yarım asır önce yaşayan insandan birkaç kat daha fazla mala sahip olmasına rağmen daha huzurlu değildir Meselâ, 1950'lerden bu yana ortalama bir Amerikalının geliri 2,5 kat artmasına rağmen, kendisini 'çok huzurlu' olarak hisseden Amerikalıların oranı artmamış, hattâ biraz azalmıştır1 Dahası, maddî temelli mutlulukla mânevîyat ve inanç eksenli huzuru birbirine karıştırmamak gerekir Zîrâ Batı bu ikisini birbirine karıştırdığı için hayatlarında geçici maddî mutlulukları yakalamışlar; ama huzuru bir türlü yakalayamamışlardır Tim Kasser'in ünlü Materyalizmin Ağır Bedeli (The High Price of Materialism) adlı eserinde ortaya koyduğu gibi, daha fazla mal, şöhret yahut güzel görünüş peşinde koşan insanlarda psikolojik kaynaklı baş, sırt ve kas ağrıları gözlemlenmiştir2 Reklâmları tehlikeli kılan diğer bir sebep de pek çoğunun yalan ve aldatma ihtiva etmesidir "Aldatan bizden değildir" mealindeki hadîs-i şerîf göz önüne alındığında, durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır Öncelikle hemen her ürünün reklâmında belli oranda mübalâğa vardır Belirli bir ürüne sahip olduğumuzda çok güçlü veya çok mutlu olacağımızı yahut insanların nazarlarının bizim üzerimizde temerküz edeceğini söyleyen yüzlerce reklâm bulabilirsiniz Sağlığımıza yönelik ürünlerin reklâmlarında bile bu duruma sıklıkla rastlanır Reklâmların çoğunda mübalâğayı aşan bir durum vardır ve o da reklâmların dolaylı bir şekilde yalan söyleyerek bizi yanıltmasıdır Birkaç sene evvel, ABD'de en çok tüketilen içme suyu firmalarından biri sattığı suyun aslında musluk suyu olduğunu açıkladı3 İnsanların daha sağlıklı ve güvenli olduğunu düşünerek birkaç kat fazla para ödedikleri bu sular aslında musluk suyuydu San Diego Devlet Üniversitesi'nin 13 değişik karın egzersizi üzerine yaptığı bir araştırmada, karın kaslarını en iyi çalıştıran egzersizin hiçbir âlet kullanılmadan yapılan 'bisiklet mekiği' olduğu neticesine varıldı Piyasada karın kaslarına yönelik en çok satılan iki egzersiz âleti ise sıralamada dokuzuncu ve on üçüncü geldi4 Bu ürünlerin reklâmları bizlere onlarsız egzersizlerimizin hep eksik kalacağını söyleyedursun, bahsi geçen çalışmanın neticesi bunun tam tersiydi 2006 yılında Amerikan Göğüs Hastalıkları Derneği, ABD'de marketlerde satılan (over-the-counter) soğuk algınlığı ilâçlarının soğuk algınlığına hiçbir faydası olmadığını ilân etti ve insanların kendileri ve çocukları için bu ilâçlara boşuna para vermemelerini tavsiye etti5 Bunu destekler mahiyette Pensilvanya Devlet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir araştırma, çocuklarda yatmadan önce alınan balın, öksürüğe öksürük şuruplarındaki müessir madde olan Dekstrometorfan'dan daha iyi geldiğini ortaya koydu6 Ayrıca sağlığımız için tüketmemiz tavsiye edilen hazır besin ürünleri de genellikle sağlıklı olmaktan uzaktır Lif, vitamin veya protein ihtiva ettiği için almamız tavsiye edilen ürünler aynı zamanda sağlıksız şeker, yağ ve katkı maddeleri de ihtiva eder; ama bunlar reklâmlarda hep gizlenir Bu yüzdendir ki sağlıklı beslenme konusundaki kitapları çok satanlar listesinde bir numara olan Michael Pollan'ın Yemek Kuralları (Food Rules) adlı kitabında verdiği altın tavsiyelerden birisi de şudur: "Televizyonda reklâmı yapılan yiyeceklerden uzak durun"7 Büyük nispette sun'î ihtiyaçlar oluşturma kısmen de aldatma üzerine inşa edilen reklâmların özellikle çocukları hedef alanları daha da mahsurludur Çünkü çocuklar, tabiatları gereği, hem kandırılmaya daha müsaittirler hem de 'aza kanaat etme' düşüncesini kavramaktan uzaktırlar Aldatılmaya ve arzularının esiri olmaya bu kadar açık bir kitleyi hedef alan reklâmlar (özellikle de yiyecek, oyuncak ve kıyafet reklâmları), ailevî ve içtimaî problemlere sebep olma potansiyeline sahiptir Netice itibariyle reklâmlar, içinde yaşadığımız çağın birçok menfi yönünü besleyen bir role sahiptir Bir taraftan yalanın tabiîleşmesine yol açarken öbür taraftan israfı teşvik ederek halkı fakirleştirmekte, diğer taraftan da insanların huzuru kaybetmesine sebep olmaktadır Fakat gerek içinde yaşadığımız dünyada kapitalizmin hâkimiyetini gerekse reklâmların medyanın finansmanındaki rolünü gözönüne aldığımızda reklâmlardan kurtulmanın imkân dâhilinde olmadığını görebiliriz Bu durumda yapılabilecek olan şeyler kendimiz ve çevremizde reklâmların bize sundukları sahte cennetlere karşı bir şuurlanma geliştirmek ve bilhassa çocuklarımızı televizyon karşısında -çocuk kanalları dâhil- denetimsiz bir şekilde bırakmamaktır alıntı |
|