İstanbul'un Mücevherleri |
07-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul'un Mücevherleriİstanbul'un mücevherleri Mücevher ve değerli taş uzmanı Aylin Gözen tarafından hazırlanan “İstanbul’un 100 Mücevheri ve Sanatçısı” isimli eserde , uzun süreden beri İstanbul’da sergilenen, şehirle özdeşleşmiş mücevherlere ve mücevher sanatçılarına yer verilmiş Kaşıkçı Elması’ndan Hürrem Sultan’ın Kanuni Sultan Süleyman’la yaşadığı aşktan esinlenerek tasarlanan Hürrem’in Gözyaşları’na kadar İstanbul’un en gözde mücevherlerine yer verilen eserin yayın danışmanlığını Prof Dr İskender Pala, Metin Celal, Adnan Özer, Ahmet Kot ve Ömer Faruk Şerifoğlu yapmış Yaklaşık iki yıl süren titiz bir araştırma ve çalışmanın ürünü olan kitapta, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ait değerli ziynet eşyaları, savaşlarda kullanılan zırhlar ve muhtelif eşyalardan oluşan İstanbul’un antika mücevherleri, şehirden esinlenerek hazırlanmış takı koleksiyonları (özel ve seri üretim), İstanbullu sadekârların (mücevher ustası) ürettikleri mücevherler ve mücevher tasarımcıları yer alıyor Kitabın sonunda mücevher yapımında kullanılan değerli taşların anlatıldığı bir sözlük de bulunuyor İşte, kitapta yer alan efsane mücevherlerden bazıları: Kaşıkçı Elması Damla şeklinde kesilmiş, 59 fasetten oluşan 86 karat ağırlığıyla, dünyanın kesilmiş en büyük pırlantalarından Etrafında iki sıra halinde ve farklı büyüklüklerde toplam 49 pırlanta yer alan elmas, IV Mehmed zamanında Osmanlı hazinesine girdi Eğrikapı çöplüğünden Topkapı Sarayı’na Kaşıkçı Elması’nın ilginç hikayesi… Sultan IV Mehmed döneminin defterdarı Sarı Mehmed Paşa’nın kaleme aldığı Zübde-i Vekaiyat (Olayların Özü) adlı eserinde bulunan bilgiye göre 1699 yılında, İstanbul’da, Eğrikapı çöplüğünde bu taşı bulan kişi, cam zannederek üç kaşık karşılığında taşı bir kaşıkçıyla değiştirir Taşı kaşıkçıda gören bir kuyumcu ise, kaşıkçıdan bu taşı on akçeye alır ve bir arkadaşına gösterir Taşın gerçekten elmas olduğu anlaşılınca, arkadaşı kendine de pay ister Arada çıkan anlaşmazlık nedeniyle olay kuyumcubaşıya taşınır Kuyumcubaşı, her iki tarafa da birer kese akçe vererek taşı kendi alır Dönemin sadrazamı olayı duyup taşı kendi almak isterken, bilgi IV Mehmed’e ulaşır ve taş saraya getirilerek işlenir İşlenmiş haliyle 84 karat bir pırlanta olur Kuyumcubaşıya da kapıcıbaşılık rütbesiyle birkaç kese altın verilir Kanuni Sultan Süleyman’ın Kılıcı Tepesi altınla süslenmiş kılıcın üzerine yakut ve turkuvaz taşı mıhlanmış Kabzası mor kadife kumaşla kaplı olan kılıcın iki tarafında da altın birer balık figürü yer alıyor Kabzası altından, en tepesinde ise turkuvaz taşı bulunuyor Altın kakma tekniğiyle kılıcın bir tarafında “Sultan Osman Hanı Gazi İbn Ertuğrul bin Süleyman Şah”, diğer tarafında ise “Sultan Süleyman Han İbn Sultan Selim Han” yazılmış Siyah meşin kaplı kının üzerinde altından yapılmış üç bölüm yer alır Bu halkalar yine kabartma çiçeklerle süslenmiş, turkuvaz taşıyla çevrelenmiş büyük bir kabaşon kesim yakuttan oluşur Sultan I Ahmed Taht Askısı Gümüş bir zincirle tahtın kubbesine asılan askının alt ucunda altın mile geçirilmiş doğal ve iri bir zümrüt, küçük incilerden yapılmış dilimli bir top ve uçları zümrütle sonlanan inci püskül yer almaktadır Tahtın armudi formdaki askısının zemini, kalemkâr tekniğinde çiçek ve yaprak motifleriyle desenlendirilmiştir İki yüzde görülen yarım küre biçimindeki kabarık paftaların zemini ajur tekniğindedir Değişik boyutlarda zümrüt ve yakutların dönüşümlü olarak çevrelediği paftaların üst kısmına oval formda iri birer firuze yerleştirilmiştir Safir Taşlı Altın Yüzük/Bizans 7 yüzyıl Bizans dönemine ait olan bu yüzükte, dörtgen şeklinde kesilmiş safir taşının altı olan külah bölümü, piramit şeklindeki tırnaklı altın montüre mıhlanmış Murassa Miğferi Murassa miğferi, Osmanlı dönemindeki ince kuyumculuk işçiliğini, karakteristik Osmanlı tarzını ve zevkini ortaya koyan hayranlık uyandırıcı çalışmalardan biridir Miğferin yüzeyi tam ve yarım şemse formunda altın tabakalarla süslenmiştir Üzerindeki altın tabakalara, yine altından çiçek tabanlı, yüksek yuvalara turkuvaz taşı ve yakutlar mıhlanmıştır Arka tarafında yer alan ense kısmındaki siperlikte, merkezden yayılan lale motifleri bulunmaktadır Sürgülü burun siperliğinin üstünde altın kakma rumi motifleri ve tepesinde bir firuze vardır Miğferin içi ise, ince ipekten sık dokunan kırmızı atlas kumaşla kaplıdır Sultan Selim’in Mührü Osmanlı İmparatorluğu’nda, yeni bir padişah başa geçtiğinde, kalabalık bir heyet eşliğinde Hazine ziyaret edilirdi Bu ziyaret töreninde hazine kethüdası, Hazine’nin anahtarını getirerek Yavuz Sultan Selim’in mührünü kontrol eder, bu mühürle kilitlenmiş kapı özel bir törenle açılırdı Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden İstanbul’a dönüşünden sonra yapılan bu mühür, “Benim altınla doldurduğum hazineyi bundan sonra gelenlerden her kim mangır iledoldurursa hazine anın mührüyle mühürlensin ve illa benim mührümle mühürlenmekte devam olunsun” şeklindeki vasiyetine uygun olarak, Cumhuriyet dönemine kadar kullanılmıştır Yüzük şeklinde olan ve halen Topkapı Sarayı’nda bulunan bu mührün ortasında “Sultan Selim Şah” ve etrafında karşılıklı olarak “Tevekkele âlâ hâlikî” yazmaktadır Kevkeb-i Dürri Elması Son derece sade ve etkileyici bir tasarıma sahip olan altın plakanın Sultan I Ahmed tarafından yaptırıldığı bilinmektedir Altın bir diskin ortasında dört sıra halinde, düz kesimli elmaslarla çevrili, bombeli bir yuvanın ortasında yer alan 52 karatlık Kevkeb-i Dürri (incilerin yıldızı) adı verilen bir elmas bulunmaktadır Yuvarlak diskin üst tarafına, mihrap biçiminde altın bir plaka, dört altın çiviyle oturtulmuştur Plakanın üzerindeki kenarları döndürülmüş yüksek yuvanın içinde de sade kesimli 48 karatlık bir başka elmas yer alır Kenarları pahlı olan her iki elmas da düz kesimlidir Mihrap biçimindeki altın plakanın üst kısmında sülüs hatla, “Şefaat ya Resulallah şefaat, Sultan Ahmed bin Mehmed Han” yazısı yer alır Diskin alt kenarındaki yarım şemsenin içinde de “Sultan Ahmed Han İbn Sultan Mehmed Han sene 1022 (1613)” yazılıdır Son derece dindar olan Sultan I Ahmed, pek çok Osmanlı padişahı gibi Mekke ve Medine’de önemli onarımlar yaptırmış, Hz Muhammed’in kabrine ve Kâbe’ye paha biçilmez hediyeler göndermiştir Onlardan biri olan bu elmas da, I Dünya Savaşı sırasında Medine’den İstanbul’a geri getirilen eserler arasında yer alır |
|