Güzel Hadisler |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Güzel Hadislerİslâm, güzel ahlâktır İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: ?Utanmadıktan sonra dilediğini yap!? sözüdür Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz(Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) Nerede olursan ol Allah?a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur İman, yetmiş küsur derecedir En üstünü ?Lâ ilâhe illallah (Allah?tan başka ilah yoktur)? sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır Haya da imandandır Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun Bu da imanın en zayıf derecesidir İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur Müslüman müslümanın kardeşidir Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter |
Güzel Hadisler |
07-12-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Güzel HadislerDinsel kaynak olarak bir de peygamberin sözleri yani hadisler varmış Kuran yetmiyor mu? Ne gerek vardı hadislere Nerden belli onların peygamber sözü olduğu? Birileri uydurmuş olamaz mı? Şu hadis meselesini bana enine boyuna bir anlatsan da kuruntulardan kurtulsam & Kuşkusuz, dinin temeli Kuranı Kerimdir Fakat ayetlerinin açıklanması, yorumlanması, uygulanması bir zorunluluktur Yaşayan bir model olmalı İşte, Peygamberimiz bunları yapmış, o ilahî ruha güzel bir beden olmuştur Hadisler, ayetlerin ilke düzeyindeki hükümlerini uygulanabilir duruma getirir Tamamlayıcı unsurlarla zenginleştirir Kapalı noktalarını açıklar Genel hükümlerini sınırlandırır Dokunulup geçilen bazı anlamlarını pekiştirir Soyut manaları örneklendirir Mesela ayette “Namaz, müminler üzerine vakitleri belirli bir farzdır” buyuruyor Rabbimiz Fakat ayrıntı vermiyor, ne zaman, ne kadar, nasıl kılınacak gibi soruların cevaplarını açıkça söylemiyor Başka bir şey yapıyor, Peygamberimizi örnek olarak gösteriyor “Güzel bir örnek” diyor onun için Eğer hadisler olmasaydı biz namazı nasıl kılacağımızı bilemezdik! Bu durum öbür ibadetler içinde söz konusudur Yaşayan Kuranı Kerimdir Peygamberimiz Onun yoluna, izine, tarzına sünnet, bu sünnetin sözlü ve yazılı ifadesine hadis denir Bazı özel hadisler de vardır ki, hem lafzı, hem de manası vahiyle gelir Bunlara “kutsi hadis” denir Bir kısım hadislerin anlamı gayet açıktır Müteşabih denilen bir kısım hadislerin ise anlamı biraz kapalıdır Edebi sanatlar kullanılmış bu tür hadislerde Ya yorum ya da tevil gerekiyor Bu tür hadisleri anlamak için bu alanın uzmanları ciddi çaba harcamışlar Peygamber Efendimizin konuşmaları özü itibariyle vahye dayanır Allah, kalbine manalar ekiyor, o da kendi üslûbuyla ümmetine söylüyordu Sözleri hep hidayet vesilesiydi Ayetleri tefsir ediyor, ilahî kitabın kısaca temas ettiği konuları açıklıyor, yeni meselelere çareler getiriyordu Bu sebepledir ki hadisler birer hayat kaynağıdır Muhataplarına hakikatleri ilham eder Dalalet vadilerinde yolunu şaşıranlara yol gösterir Önüne çıkan hususlarda tereddüde düşenlere ölçüler sunar Kuranı Kerimi sonraki nesillere nakleden Sahabeler bu hadisleri de rivayet etmişler Bir altın nesildir Sahabeler Bir elmas gerdanlıktır zamanın boynunda Yeryüzü böyle bir nesli daha önce ne gördü ne de bundan sonra görecek Sadakatte en ileri giden, yalana asla tenezzül etmeyen, hak için candan ve canandan geçen bir nesil Efendimizin sohbetiyle erişilmez makamlara yükseldiler Ona benzemek için akıl almaz bir titizlik gösterdiler Şanlı Nebi ne demiş, ne yapmış, nasıl davranmışsa onlar da öyle yaptılar Fevkalade hassasiyet göstererek onun izinden yürüdüler Bu sebeple de o yolu öğrenmek, muhafaza etmek ve sonraki nesillere aktarmak için büyük çabalar harcadılar Onun sözlerini ezberlediler, yazdılar, kalıcı kılmak için ellerinden geleni yaptılar “Benden bir söz işitip başkasına nakledenin Allah yüzünü ak etsin!” duasından haberdar idiler Bu hadis onları heyecanlandırdı Keza, “Benden yalan bir söz nakleden cehennemde yerini hazırlasın!” tehdidini de yine en iyi onlar biliyorlardı Bu sebeple, gerek ayetlerin, gerekse hadislerin naklinde görülmedik bir titizlik gösterdiler Hadis yazma çalışmaları Peygamber Efendimizin zamanında başladı ve kesintisiz sürdü Sonra bu hadisleri Tabiîler aldı Onlar Sahabeleri gören insanlardı Ashabın nuruyla feyizlenmişlerdi Derece bakımından ikinci sıradaydılar Efendimizin methine mazhar olmuşlardı O mübarek zatın manevî mirasına sahip çıktılar Kaydettiler, yazdılar, ezberlediler, kendilerinden sonra gelenlere titizlikle naklettiler Hicrî ikinci asırda hadisler tedvin edildi, yani derlenip toplandı, bir tertibe göre düzenlendi Müteferrik yazmalar bir araya getirilip büyük kitaplar telif edildi Hadis konusunda muazzam ilim sahaları oluştu Cerh ve tadil ilimleri sayesinde bütün rivayetler sıkı eleklerden geçirildi Bu sahada öyle âlimler yetişti ki, bir sözün Peygamberimize ait olup olmadığını üslûbuna bakarak dahi anlayabiliyorlardı Hadis âlimlerinin en meşhurlarından olan Buharî hazretleriyle ilgili bir kıssa anlatılır Gerek onun, gerekse ona benzeyen hadis âlimlerinin ilmi vüsatini gösteren bir aynadır bu kıssa İmam Buharî hazretleri Bağdat’a gitmişti Oranın âlimleri toplanıp Hazretin ziyaretine vardılar Maksatları onu imtihan etmekti Gitmeden önce yüz tane hadis seçtiler, bunların senetlerini ve metinlerini değiştirdiler Bu yüz hadisi on kişi aralarında paylaştı Yanına varınca sırayla okudular ve bunların hadis olup olmadığını sordular İmam Buharî, bütün sorulara şu cevabı verdi: “Bilmiyorum!” Bu cevapta sezilen ama tanımlanamayan bir sır vardı Hâdiseye şahit olanlar hayretle sonucu bekliyorlardı Nihayet sorular bitti Buharî, soru sahiplerine sırayla yönelerek sordukları hadislerle ilgili açıklamalar yaptı “Senin ilk hadisin şöyle olacaktı, ikinci hadisin şöyle olacaktı” diye yüz hadisin de metnini ve senedini tastamam sıraladı Bunun üzerine herkes onun ilmine, hıfzına ve faziletine hayran kaldılar Bu olay dillere destan oldu Bu alanda, “muhaddis” diye yâd edilen binlerce büyük âlim yetişmiştir Ezberinde yüz bin hadis olana hafız, üç yüz bin hadis olana hüccet, bütün hadisleri bilene hâkim denir Bu büyük âlimler, hadislerin metinleriyle birlikte senetlerini de hafızalarında tutuyorlardı Hepsi de en yüksek düzeyde muhakkik idiler Hadislerin sahihlik derecelerini tayin edebilmek için son derecede hassas ölçüler ortaya çıkardılar Başka bir sözün hadis olarak nakledilmemesi için fevkalade çabalar harcadılar Sahih tarih ilminin oluşmasında en büyük pay onlarındır Bu hakikat insaflı tarih bilginleri tarafından da teyit edilmektedir Hadis derleme safhalarında azami hassasiyet gösteren, meselenin manevi boyutunu düşünerek Allah korkusuyla titreyen bu mümtaz âlimler senetli, belgeli, her türlü kuşkudan arınmış eserler yazdılar Milyonlarca hadisten seçerek hadis kitapları hazırladılar Aralarında Buharî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesaî ve İbni Mâce namlarıyla tanınan kitaplar sahihlik bakımından haklı bir şöhret kazandı Ortada ilim imbiklerinden geçmiş, senetli, belgeli, ananeli hadis külliyatları duruyor Her hadisin hem metin tenkidi yapılmış, hem de senedi incelenmiştir Senette yer alan raviler bütün yönleriyle mercek altına alınmış, her ravinin âdil, emin, dürüst, ezber kabiliyetine sahip kişiler olup olmadıkları tahkik edilmiştir Zira bu özelliklere sahip olamayan kimselerden hadis alınmaz Hadisin metni ayetlere ve açıkça bilinen gerçeklere aykırı olmamalıdır Ve daha birçok ölçü, mizan, tartı Bunları milyonlarca âlim kabul ve tasdik etmiştir Hiçbir delile dayanmaksızın itiraz edip, “Ne bilelim baba, belki de bunlar hadis değildir!” demek son derecede yersizdir Uluorta itiraz etmekle, hem hadis ravilerini, hem bu kitapları meydana getiren âlimleri, hem de bu eserleri kabul eden binlerce hadis mütehassısını yalancılıkla ya da hata yapmakla itham etmek manasına gelir Oysa gerek raviler, gerekse sözü edilen muhaddisler fevkalade takva sahibi, ilmiyle amil, ahlâken kâmil zatlardır Bu büyük ittifaka karşı lâf etmek kimin haddine! Bunun aksini iddia eden adamın ciddi bir delile dayanması gerekir Davasını belgelerle ispat etmesi lazım gelir Zira ispat mecburiyeti davacının vazifesidir Bunu yapamadığı sürece, söyledikleri yersiz bazı gevezeliklerden öteye gidemez Zaten gitmemiş, gitmiyor da Sarsılmaz senetlere dayanılarak hazırlanan bu kitaplara karşı mesnetsiz itirazların ne ehemmiyeti olur ki kulak verilsin! İtirazlarını haklı çıkaracak kanıtları varsa durmasın göstersinler, biz de görelim Gösteremiyorlarsa, kapasınlar çenelerini, milletin zihnini bulandırmasınlar! (Yazar Ömer Sevinçgül'den alıntıdır) |
|