Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ebu, lübÂbe

Ebû Lübâbe

Eski 07-12-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ebû Lübâbe



Ebû Lübâbe
Tevbesi ile meşhûr sahâbî

İslâmın nûrunu söndürmek isteyen Mekkeli müşriklere karşı hazırlanan mücâhid ordusunda az sayıda deve vardı Bu sebeple bir deveye üç sahâbî nöbetleşe biniyordu

Resûlullah efendimiz de Ebû Lübâbe ve Hazret-i Ali ile bir deveye sırayla bineceklerdi Deveye ilk olarak Resûlullah efendimiz binmiş idi Her ikisi de Resûlullahın deveden inmemesini ve haklarını seve seve vermeyi arzû ediyorlardı Kendilerinin binip, Resûlullahın yürümesini içlerine sindiremiyorlardı

Biz yaya yürüyelim
Nitekim yaya yürüme sırası Resûlullah efendimize geldiğinde ikisi birden şu teklifi yaptılar:
- Yâ Resûlallah! Siz inmeyin, biz yaya yürüyebiliriz

Onların bu samîmî ve içten tekliflerine Resûlullah efendimiz şu cevâbı verdiler:
- Siz yürümekte benden daha güçlü değilsiniz Ayrıca benim de sizin kadar sevâba ihtiyâcım var

Ebû Lübâbe, cihâd aşkıyla yanıyor, müşriklerle bir an önce karşılaşmaya can atıyordu Henüz düşmanla karşılaşmadan Resûlullah efendimiz Ebû Lübâbe'yi kendi yerine vekil olması için Medîne'ye gönderdi Oradaki vazîfesi kadın ve çocukları korumaktı

Ancak Resûlullah efendimiz, Bedir'de kazanılan ganimetlerden ona da pay verdi

Peygamber efendimizle, Benî Kurayza Yahûdîleri arasında bir anlaşma vardı Buna göre, Mekke müşrikleri ile yapılan Hendek Muharebesinde Müslümanlarla beraber, Medîne'yi müdafaa etmeleri gerekiyordu Fakat bunlar, böyle bir şeye yanaşmadıkları gibi, harbin en nazik bir zamanında müşriklerle işbirliği yaptılar Peygamber efendimizin, durumu araştırmak ve sulh için gönderdiği heyete de hakârette bulundular Bununla da yetinmeyip, Medîne üzerine baskınlar düzenlediler Müslümanları öldürmeye teşebbüs ettiler

Onların üzerine yürü
Hendek muharebesinde, on bin kişilik müşrik ordusunun büyük zayiat vererek geri çekilmesi Kurayza Yahûdîlerini hayâl kırıklığına uğrattı Endişeyle Medîne'ye iki saatlik mesâfede bulunan kalelerine çekildiler Peygamber efendimizin üzerlerine yürümesinden çok korkuyorlardı

Peygamber efendimiz, Hendek'ten dönüp, evine geldi Üzerindeki silâhları çıkardı O sırada Cebrâil aleyhisselâm geldi Sarığının ucu iki omuzunun arasında ve üzerinde zırhtan gömlek vardı
- Ey Allahın Resûlü! Silahlarınızı çıkardınız mı? Vallahi biz daha silahlarımızı çıkarmadık Düşman sana geldiğinden beri melekler silâhlarını çıkarmadılar Kalk, silâhını kuşan ve onların üzerine yürü, dedi

Peygamberimiz sordular:
- Kimin üzerine yürüyeyim?
Cebrâil aleyhisselâm da;
- İşte oraya, diyerek eliyle Benî Kurayza tarafını gösterdi

Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Eshâbım çok yoruldular Birkaç gün dinlenseler nasıl olur?
- Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ, hemen Benî Kurayza kabîlesi üzerine yürümeni emrediyor Ben şimdi yanımdaki meleklerle beraber, Kurayza Yahûdîlerinin kalelerine gidiyorum Allahü teâlâ onları helâk edecektir

Peygamber efendimiz, Cebrâil aleyhisselâm Allahü teâlânın emrini bildirip gidince, Bilâl-i Habeşî'ye;
- İşitip, itâat eden kişi, ikindi namazını Benî Kurayza yurdundan başka yerde kılmasın, diye seslenmesini emretti

Peygamber efendimiz ve Eshâb-ı kirâm silahlandılar Cebrâil aleyhisselâmın izini takip ederek yola çıktılar Benî Kurayza Yahûdîlerinin olduğu yere geldiler Kalelerin çok yakınına kadar yaklaştılar Benî Kurayza Yahûdîleri iyice muhasara altına alındı Muhasara son derece şiddetlenmişti Yahûdîler, Peygamber efendimizden, görüşmek ve danışmak üzere Ebû Lübâbe'yi kendilerine göndermesini istediler

Bize ne yaparlar
Ebû Lübâbe'nin çoluk çocuğu ve malları Benî Kurayza yurdunda idi Resûlullah efendimiz Ebû Lübâbe'yi çağırdı ve buyurdu ki:
- Yahûdîlerin yanına git! Onlar Evsliler arasından seni istediler

Resûlullah efendimiz ayrıca Ebû Lübâbe'ye, onların yanına vardığında nasıl davranacağını da gösterdi Ebû Lübâbe yanlarına varınca, onu karşıladılar Kadınlar ve çocuklar ağlaşarak, kendilerine acındırmaya çalışarak yardım bekliyorlardı Yahûdîler, Ebû Lübâbe'ye dediler ki:
- Ey Ebû Lübâbe! Muhasara bizi mahvetti Muhammed müsaade etse de buradan çıkıp, Şam'a veya Hayber'e gitsek, bizim çarpışmaya gücümüz yok Ey Ebû Lübâbe, biz teslim olursak bize ne yapılacak? Bize teslim olmayı tavsiye eder misin?

Ebû Lübâbe de şöyle cevap verdi:
- Evet, teslim olmanızı tavsiye ederim (Böyle söylerken elini boğazına götürerek, teslim olurlarsa boğazlarının kesileceğini ifâde eden bir işâret yapmıştı)

Ebû Lübâbe diyor ki:
- Vallahi onların yanından da henüz ayrılmamıştım ki, bu hareketimle, Allaha ve Resûlüne karşı iyi bir iş yapmadığımı anlamıştım

Ebû Lübâbe, salâhiyetli olmadığı veya gizli kalması gereken bir şeyi söylemişti Ancak bir kere ağzından çıkmıştı

Allahü teâlâ kalbimi biliyor
Ebû Lübâbe bu duruma çok üzüldü, çok pişman oldu Gözlerinden akan yaşlar sakalını ıslattı Kalenin arkasından bulduğu bir yolla, doğru Medîne'ye gidip Mescid-i Nebeviye girdi Kendisini direğe bağlattı
- Allahü teâlâ kalbimi biliyor Bana hakîkî bir tevbe ihsân edinceye kadar vallahî ben Resûlullahın yüzüne de bakamam Allahü teâlâ işlediğim günâhtan tevbemi kabûl etmedikçe bu yerimden ayrılmıyacağım, diye yemin etti

Ebû Lübâbe'nin düştüğü bu hatâ ile ilgili olarak şu meâldeki âyeti kerime nâzil oldu:
(Ey îmân edenler, Allaha ve Resûlüne hâinlik etmeyin Bile bile aranızdaki emânetlere de hâinlik etmeyin) [Enfâl 27]

Ebû Lübâbe, Resûlullahın muhterem hanımlarından Ümm-i Seleme'nin Mescid-i Nebeviye açılan kapısı önündeki direğe kendisini bağlatmıştı Hava bir hayli sıcaktı Bir hafta hiçbir şey yemeyip, kulakları işitemeyecek hâle gelmişti

Ebû Lübâbe, yaptığına pişman olup kendini direğe bağlattığı sırada, Müslümanlar onun bu hâlinden habersiz, Yahûdîlerin kalesinden dönmesini bekliyorlardı Aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen Ebû Lübâbe dönmedi Nihayet durumdan haberdar olunup, Resûlullaha arz edildi Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Eğer doğruca yanıma gelseydi, bağışlanmasını Allahü teâlâdan dilerdim Madem ki, o kendisini bağlatmış, artık Allahü teâlâ tevbesini kabûl edinceye kadar onu bulunduğu yerde bırakırım

Ebû Lübâbe bu şekilde direğe bağlı kalarak altı gece kaldı Her namaz vaktinde hanımı tarafından bağları çözülür, namazını kıldıktan sonra, tekrar direğe bağlanırdı

Müjdeleyeyim mi?
Peygamber efendimiz Ümm-i Seleme'nin odasında idi O sırada, Ebû Lübâbe'nin tevbesinin kabûl olduğuna dâir âyet-i kerîme nâzil oldu Âyet-i kerîmede meâlen buyuruldu ki:
(Onlardan diğer bir kısmı da günâhlarını itiraf ettiler ve önce yapmış oldukları iyi bir ameli sonradan yaptıkları başka bir kötü amel ile karıştırdılar Olur ki, Allah, onların tevbelerini kabûl eder Çünkü Allah, Gafûrdur, çok bağışlayıcıdır, Rahimdir) [Tevbe 102]

Ümm-i Seleme vâlidemiz, seher vakti Peygamber efendimizin güldüğünü işitince sordu:
- Niçin gülüyorsunuz yâ Resûlallah!
- Ebû Lübâbe'nin tevbesi kabûl olundu
- Müjdeleyeyim mi yâ Resûlallah?
- Olur! Müjdelemek istiyorsan, müjdele!

Bu haberi duyan herkes, iplerini çözüp salıvermek için Ebû Lübâbe'ye doğru koştular Ebû Lübâbe bunu kabûl etmedi Dedi ki:
- Vallahi Resûlullah efendimiz bizzat eliyle beni bırakmadıkça buradan ayrılmam

Peygamber efendimiz de namaza giderken, uğrayıp salıverdiler

Ebû Lübâbe direğe ince, sağlam bir iple bağlanmıştı Onun için ip, onun iki kolunu kesmişti Uzun zaman bu kesikler geçmedi, izi kollarında kaldı

Ebû Lübâbe hazretleri bu hâdise ile ilgili olarak şöyle anlatır:
Benî Kurayza Yahûdîlerini kuşatmıştık O zaman bir rü'yâ gördüm Şöyle idi: Kurayza Yahûdîleri, çok pis kokan bir kara balçık hâline gelmişler! Onlardan uzaklaşma imkânım da yoktu Az kalsın, onların o kötü kokularından ölecektim Sonra, akan bir nehir gördüm, onda yıkandım Tertemiz oldum Güzel bir koku da süründüm

Rü'yâmı Hazret-i Ebû Bekir'e anlattım O rü'yâmı şöyle ta'bîr etti:
- Dilin tutulacak, çok sıkıntılı bir işe gireceksin Fakat kurtulacaksın

Yemin keffâreti
Direkte bağlı olduğum zaman Ebû Bekir'in sözü aklıma geldi Tevbemin kabûl olacağına dâir âyet ineceğini ümit etmiştim

Ebû Lübâbe bu günâhın işlendiği, Benî Kurayza yurduna dönmek istiyordu Hâlbuki Allah ve Resûlüne karşı günâh işlediği bu memlekete bir daha hiç girmeyeceğine dâir yemin de etmişti Durumu Resûlullaha arz etti Allah ve Resûlü uğrunda, bütün malını bile verebileceğini söyledi Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Malının üçte birini vermek senin keffâretine yeter

Hazret-i Ebû Lübâbe, malının üçte birini ayırıp, verilmesi gerekli kimselere dağıttı Ondan sonra, vefât edinceye kadar kendisinden hayırdan başka bir şey görülmediği bildirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.