|
|
Konu Araçları |
alarak, anlatılmış, hayatı, muhammedin, tam, uzun |
Hz Muhammed'in Hayatı Uzun, Tam Alarak Anlatılmış |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hz Muhammed'in Hayatı Uzun, Tam Alarak AnlatılmışHz Muhammedin tam olarak hayatını isteyenler için ekliyorum İslam peygamberinin hayatını ne kadar okursak okuyalım azdır Her bir olayı ayrı bir derstir Onun için Hz Muhammedin hayatını tekrar tekrar okumanızı önceriyorum Uzun olarka hz muhammedin hayatı, hz Muhammedin hayatı uzun, Hz Muhammedin hayatı tam Hz Muhammed'in Hayatı Uzun Hz Muhammed'in (SAV) Hayatı (571-632) Hz Muhammed (sas) Mekke'de doğdu 40 yaşında Peygamber oldu 23 yıllık Peygamberlik hayâtının 13 yılı Mekke'de, 10 yılı da Medine'de geçti Medine'de 63 yaşında vefât etti Bu sebeple: Hz Muhammed (sas) 'in hayâtı (571-632): a) Peygamberliğinden Önceki Hayâtı (571-610), b) Peygamberlik Devri (610-632) olmak üzere iki kısma ayrılır Peygamberlik devri de: a) Mekke devri (610-622) b) Medine devri (622-632) olarak iki döneme ayrılır Bu sebeple Siyer ve İslâm Târihi ile ilgili kitaplarda, Rasûlullah (sas)'in hayâtı, "Peygamberlikten (Bi'setten) öncesi" ve "Peygamberlik devri" diye iki devreye ayrılarak incelenmiştir Peygamberlikten önceki hayatını da: 1- Çocukluk devresi (8 yaşına kadar olan süre), 2- Gençlik çağı (8-25 yaşına kadar olan devre), 3- Evlilik dönemi (25-40 yaşı arasındaki devre) olmak üzere genellikle üç bölüme ayırmışlardır Peygamber olduktan sonra, "Mekke Devri"nde geçen olayları incelerken, târihbaşı olarak, Peygamberliğin (Nübüvvetin) l 2 veya 5 inci yılı gibi, Nübüvvetin başlangıcını; "Medine devri" olaylarında ise,-Hicretin, 1, 2 veya 3 üncü yılı şeklinde Rasûl–i Ekrem (sas)'in Hicret olayını esâs almışlardır Bu kitapta da aynı usûle uyulacaktır Birinci Kısım Hz Muhammed (sas)'in Peygamberlikten Önceki Hayatı " Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" 1-Hz Muhammed (sas)'in Çocukluk Dönemi 1- Doğumu: Hz Muhammed (sas) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı'nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke'nin doğusunda bulunan "Hâşimoğulları Mahallesi"nde, babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu Arapların takvim başı olarak kullandıkları "Fil Vak'ası", Peygamberimiz (sas)'in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu(18) Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara: "Muhammed adını verdim Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O'nu hayırla yâdetsinler" cevâbını verdi Annesi de "Ahmed" dedi (Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenab-ı Hakk'ı yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir(19) İslâm târihçileri, Peygamberimiz (sas)'in doğduğu gece bir takım olağanüstü olayların meydana geldiğini naklederler O gece İran Kisrâsı (Hükümdarı)'nın Medâyin şehrindeki sarayının 14 sütûnu yıkılmış, mecûsîlerin İran'da Istahrâbat şehrinde bin yıldan beri yanmakta olan "ateşgede"leri sönmüş, Sâve (Taberiyye) gölü yere batmış, bin yıldan beri kurumuş olan Semâve deresi'nin suları taşmış, mecûsîlerin büyük bilgini Mûdibân korkunç bir rüya görmüş, Kâbe'deki putların yüz üstü devrildikleri görülmüştü Gerçekten O'nun doğması ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son bulmuştur 2-Soyu (Nesebi) Peygamberimiz HzMuhammed (sas)'in babası, Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah; annesi ise Vehb'in kızı Âmine'dir Babası Abdullah, Kureyş Kabîlesinin Hâşimoğulları kolundan, annesi Âmine ise Zühreoğulları kolundandır Her ikisinin soyu, bir kaç batın yukarıda, "Kilâb"da birleşmektedir Her ikisi de Mekke'lidir Peygamber (sas) Efendimiz, Hzİbrâhim'in büyük oğlu Hz İsmâil'in neslindendir Soyu Adnân'a kadar kesintisiz bellidir(20) Adnân ile Hzİsmâil arasındaki batınların sayısında neseb bilginleri ihtilâf etmişlerdir(21) Peygamber (sas) Efendimizin soyu, çok temiz ve çok şerefli bir neseb zinciridir Bir hadisi şerifte Rasûl-i Ekrem Efendimiz: "Ben devirden devire, (nesilden nesile, âileden âileye) seçilerek intikal eden Âdemoğulları soylarının en temizinden naklolundum, sonunda içinde bulunduğum 'Hâşimoğulları' âilesinden neş'et ettim", buyurmuştur(22) Diğer bir hadisi şerifte bu seçilme işi şöyle anlatılmıştır "Allah, Hz İbrâhim'in oğullarından Hz İsmâil'i, İsmâiloğullarından Kinâneoğullarını, Kinâneoğullarından Kureyşi, Kureyşden Hâşimoğul-larını, Hâşimoğullarından da beni seçmiştir" (23) Bir başka hadis-i şerifinde de Rasûl–i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Allah beni, dâima helâl babaların sulbünden, temiz anaların rahmine naklederek, sonunda babamla annemden ızhâr etti Âdem'den, anne-babama gelinceye kadarki nesebim içinde nikâhsız birleşen olmamıştır" (24) Hz Muhammed (sas)'in doğumundan iki ay kadar önce babası Abdullah, Suriye seyâhatinden dönerken Yesrib (Medine)'de hastalanarak 25 yaşında vefât etmiş ve orada defnedilmişti Peygamberimiz (sas)'e, babasından mirâs olarak beş deve, bir sürü koyun, doğduğu ev ve künyesi Ümmü Eymen olan Habeşli Bereke adlı bir câriye kalmıştır(25) 3-Hz Muhammed (sas) Süt Anne Yanında Başlangıçta çocuğu (3 veya 7 gün) annesi Âmine emzirdi(26) Sütü yetmediği için, daha sonra amcası Ebû Leheb'in azatlı câriyesi Süveybe tarafından emzirildi(27) Fakat Hz Muhammed (sas)'in devamlı süt annesi Hevâzin Kabîlesinin Sa'doğlulları kolundan Halîme oldu Mekke'nin havası ağır olduğu için, Mekkeliler yeni doğan çocuklarını çölden gelen süt annelere verirlerdi Çöl ikliminde çocuklar hem daha gürbüz yetişiyor, hem de bozulmamış (fasih) Arapça öğreniyorlardı Hz Muhammed (sas)'de bu âdete göre süt annesi Halîme'ye verildi Halîme, yetim bir çocuğu emzirmenin kârlı bir iş olmayacağı düşüncesiyle, başlangıçta tereddüt göstermişse de, daha sonra bu çocuğun evlerine uğur ve bereket getirdiğini görmüş ve O'nu öz çocuklarından daha çok sevmiştir Süt kardeşi Şeyma da bakımında annesine yardımcı olmuştur(28) HzMuhammed (sas) süt annesi ve süt kardeşleri ile sonraki yıllarda dâima ilgilenmiştir Halîme kendisini ziyârete geldiği zaman onu "anacığım" diyerek karşılamış, altına elbisesini yayarak, saygı göstermiştir(29) Hz Muhammed (sas) dört yaşına kadar, süt annesinin yanında çölde kaldı Dört yaşında Halîme çocuğu Mekke'ye götürerek annesine teslim etti İslâm târihçileri, bu esnada "şakk-ı sadr" (göğüs açma) olayının meydana geldiğini, çocukta görülen bu gibi olağanüstü hallerin Halîme'yi endişelendirdiğini, bu yüzden çocuğu annesine teslime mecbûr kaldığını naklederler(30) 4-Medine Ziyareti Hz Muhammed (sas) dört yaşından altı yaşına kadar, öz annesi Âmine ile kaldı, O'nun şefkat ve ihtimâmı ile yetişip büyüdü Altı yaşında iken, babasının Medine'de bulunan kabrini ziyâret etmek üzere, annesi ve sadık hizmetçileri Ümmü Eymen'le beraber Medine'ye gittiler Medine'deki akrabaları Neccâroğullarında bir ay kadar misâfir kaldılar Dönüşte, Medine'nin 23 mil güneyinde Ebvâ Köyü'nde Âmine hastalandı(31) Henüz doğmadan babasından yetim kalmış olan Hz Muhammed (sas) altı yaşında iken annesinden de öksüz kalıyordu Bu acıyı bütün varlığı ile hisseden anne, oğlunu şefkat dolu gözlerle süzdü Bağrına basıp uzun uzun öptü Masûm yüzüne bakarak "Her yeni eskiyecek, her fâni yok olup gidecek, Ben de öleceğim, fakat buna gam yemem, Namımı ebedi kılacak hayırlı bir halef bırakıyorum" anlamına bir şiir söyledi Bu sözlerden sonra vefât etti(32) Annesinin ölümünden sonra çocuğu Ümmü Eymen Mekke'ye götürüp dedesi Abdülmuttalib'e teslim etti Altı yaşından sekiz yaşına kadar, çocuğa dedesi Abdülmuttalib baktı Abdülmuttalib seksen yaşını geçmiş bir ihtiyârdı Peygamber (sas) Efendimiz sekiz yaşında iken dedesi de öldü Ölürken, on oğlu içinden Hz Muhammed (sas) Efendimizin yetiştirilmesini, öz amcası Ebû Tâlib'e bıraktı(33/1) Yıllar sonra, Hicret'in 6'ıncı yılı Hudeybiye Barışı dönüşünde Rasûlullah (sas) Efendimiz, annesinin kabrini ziyâret edip, teessürle gözyaşı döktü Annemin bana olan şefkatini hatırlayarak ağladım, buyurdu (33/2) Bir Gece Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi, Kumdan, ayın ondördü bir Öksüz çıkıverdi! Lâkin, o ne hüsrândı ki: Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki bekleşmedelerdi! Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî Bir kerre, zuhûr ettiği çöl, en sapa yerdi Bir kerre de, mâmûre-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevzâ bütün âfâkına sarmıştı zemînin Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki Öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada insanlığı kurtardı O Mâsum, Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi! Âlemlere rahmetti, evet, şer–i mübîni, Şehbâlini, adl isteyenin yurduna gerdi Dünya neye sâhipse, O'nun vergisidir hep; Medyûn O'na cem'iyyeti, medyûn O'na ferdi Medyûndur O mâsûm'a bütün bir beşeriyyet Yârab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret Mehmed Âkif ERSOY (18) Siyer ve İslâm Târihi müellifleri, Rasûlüllah (sas)'in doğumunun Rebiülevvel ayında bir pazartesi günü sabaha karşı olduğunda genellikle ittifak etmişlerse de, ayın kaçıncı günü olduğu konusunda birleşememişlerdir Rasûlüllah (sas) 1 Rebiülevvel 11 H/27 Mayıs 632 M târihine rastlayan Pazartesi günü öğleden sonra vefât etmiştir (Bkz Tecrid Tercemesi,9/298 ve 11/5-6) Sahih hadislerde, Peygamber (sas) Efendimizin 63 yaşında vefât ettiği belirtilmiştir (Bkz Tecrid Tercemesi, 9/298, Hadis No 1442 ve 11/33, Hadis No1671) Rasûlüllah (sas)'in, Hz Mâriye'den olan oğlu İbrâhim'in vefât ettiği gün, güneş tutulmuştu (Bkz Buhârî, 2/29-30; Tecrid Tercemesi, 3/428, Hadis No 547) Mısır'lı Muhammed Felekî Paşa, yaptığı hesaplama ve araştırma sonucu, bu tutulma olayının, Milâdi 632 yılının 7 Ocak günü saat 830'a rastladığını tesbit etmiştir Rasûlüllah (sas)'in vefâtı, 1 Rebiülevvel 11 H/27 Mayıs 632 M Pazartesi günü olduğuna göre, Muhammed Felekî Paşa bu tarihten 63 kameri yıl geri giderek, Rasûlüllah (sas)'in doğumunun 9 Rebiülevvel/20 Nisan 571 veya 2 Rebiülevvel/13 Nisan 571 pazartesi olması gerektiği sonucuna varmıştır (Bkz Asr-ı Saadet 1/191) (19) Peygamberimizin en meşhûr ve Kur'an-ı Kerim'de geçen isimleri; "Muhammed" ve "Ahmed"dir Muhammed (sas) ismi Kur'ân-ı Kerîm'de 4 yerde (Âl-i İmrân Sûresi 144, Ahzâb Sûresi 40, Muhammed Sûresi 2 ve Fetih Sûresi 19); Ahmed ismi ise 1 yerde (Saf Sûresi, 6) geçmektedir Fetih Sûresinde bu ism–i şerif, ayrıca "Rasûlüllah" olarak vasıflanmıştır Saf Sûresinin 6 âyetinde ise: "Meryem oğlu İsâ: Ey İsrâiloğulları! Doğrusu ben, benden önce indirilen Tevrât'ı tasdik edici, benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygemberi de müjdeleyici olarak, Allah'ın size gönderilmiş bir peygemberiyim demişti" buyrulmuştur Bu ayet-i celilede Hz İsâ'nın, kendinden sonra "Ahmed" adında bir peygamberin geleceğini müjdelediği bildirilmektedir Bugün elimizde, Hz İsâ'ya indirilen İncil'in orjinal nüshası bulunmayıp, ondan çok sonraki târihlerde kaleme alınmış muharref nüshalar bulunduğundan Hz İsâ tarafından verilen bu müjdenin aslını bugünkü İncillerde aynen bulmak mümkün olmamaktadır Ancak Yunanca'dan Türkçe'ye çevrilen Yuhanna İncili'nin 14 babı'nın 26 âyeti şöyledir: "Baba'dan size göndereceğim "Tesellici", "Babadan çıkan hakikat Ruhu geldiği zaman benim için o şehâdet edecektir" Burada geçen "Tesellici" kelimesi, İncilin Yunancasında "Faraklit" dir İncil'in eski Arapça tercemelerinde bu kelime "Hammâd" veya "Hâmid" olarak terceme edilmiştir Nitekim bir kısım Hıristiyan bilginleri de bu kelimeyi "Hammâd, yani çok hamd eden kimse olarak açıklamışlardır ki aşağı yukarı "Ahmed" anlamındadır İncil'deki "Faraklit" kelimesini "Tesellici" diye terceme etmiş de olsalar, Hz İsâ ile Hz Muhammed (sas) arasında bilinen bir peygamber bulunmadığına ve günümüze kadar da zuhûr etmediğine göre, Hz İsâ'nın gönderileceğini bildirdiği "Tesellici" veya "Faraklit" Rasûlüllah (sas) den başka kim olabilir? (Bkz Tecrid Tercemesi, 9/291-293, Hadis No: 1439 ve izâhı) Buhârî'nin Cübeyr b Mut'ım'den rivâyetine göre, Hz Peygamber (sas)'in eski kutsal kitaplarda, eski ümmetlerce bilinen üç adı daha vardır: Mâhi, Hâşir, Âkıb Bu konuda şöyle buyurmuştur: "Bana âit beş yüce isim vardır Ben Muhammed ve Ahmed'im Ben Mâhi'yim, ki Allah benim (nübüvvetim)le küfrü izâle edecektir Ben Hâşir'im ki (kıyamet gününde) insanlar benim ardımdan haşrolunacaklardır Ben Âkib'im, Çünkü peygamberlerin sonuyum (Buhârî 4/11;Tecrid Tercemesi, 9/291, Hadis No: 1439; Müslim, 4/1827, Hadis No: 2354 Rasûlüllah (sas)'in diğer isimleri için bkz Tecrid Tercemesi, 9/291-294 ve 10/43) (20) Hz Muhammed (sas)'in Adnân'a kadar kesintisiz bilinen nesebi sırasıyla şöyledir: Abdullah, Abdülmuttalib, Hâşim, Abdümenâf, Kusayy, Kilâb, Mürre, Kâab, Lüey, Galib, Fihr (Kureyş), Mâlik, en-Nadr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike, İlyâs, Mudar, Nizâr, Meadd, Adnân, (el-Buhârî, 4/238; İbn Hişâm, 1/1-2) Annesinin nesebi de şöyledir: Vehb, Abdümenâf, Zühre, Kilâb, Mürre Görüldüğü üzere her iki tarafın nesebi Kilâb'da birleşmektedir |
Hz Muhammed'in Hayatı Uzun, Tam Alarak Anlatılmış |
07-12-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hz Muhammed'in Hayatı Uzun, Tam Alarak AnlatılmışII- Hz Muhammed (sas)'in Gençlik Dönemi 1 - Ebu Talib'in Himayesi Peygamberimizin hayâtının sekiz yaşından yirmibeş yaşına kadar olan dönemine "gençlik devresi" denilir Bu devrede Rasûlullah (sas) amcası Ebû Tâlib'in yanında, onun himâyesi altında bulunmuştur Ebû Tâlib, zeki ve âlicenâb bir zâtdı Zengin olmamakla beraber, asâleti ve âlicenâplığı sebebiyle herkesten saygı görüyordu Yeğeni Hz Muhammed'i çok seviyor, hiç yanından ayırmıyordu 2-Seyahatleri a) Şam Seyâhati Mekke iklimi zirâate elverişli olmadığından, Mekkeliler ticâretle uğraşırlar, çocuklarını da ticârete alıştırırlardı Ticâret için kervanlarla, yazın Şam'a, kışın Yemen'e seyâhet ederlerdi Ebû Tâlip de diğer Mekkeliler gibi kervan ticâreti yapıyordu Bir defasında Şam'a giderken, Hz Muhammed (sas)'e amcasından ayrılmak zor geldi; kendisini de yanında götürmesini istedi Ebû Tâlib çok sevdiği yeğenini kırmadı O'nu da kafileyle beraberinde götürdü Bu esnâda henüz oniki yaşındaydı Şam'ın 90 km kadar güneyinde Busrâ (Eski Şam) denilen kasabada "Bahîra" adında bir Hıristiyan râhibi vardı Kasabaya uğrayan kervanlarla hiç ilgilenmediği halde, Hz Muhammed (sas)'in içinde bulunduğu kervanı karşılayarak bütün kafileye bir ziyâfet verdi Bahîra okuduğu kutsal kitaplardan edindiği bilgilerle, Hz Muhammed (sas)'in simâsından, O'nun istikbâlini sezmişti O'nunla konuştu Sorular sordu Aldığı cevâplar, kanâatini kuvvetlendirdi Şam yolculuğunun bu çocuk için tehlikeli olacağını düşündü Ebû Tâlib'e: -"Bu çocuk son Peygamber olacaktır Şam Yahûdîleri içinde O'nun alâmet ve vasıflarını bilen kâhinler vardır Tanırlarsa, ihânet ve kötülüklerinden korkulur Bu çocuğu Şam'a götürmeyiniz"dedi Bu sözler üzerine Ebû Tâlib Şam'a gitmekten vazgeçti Alışverişini burada bitirip, geri döndü(34) Son Peygamberin geleceği ve O'nun bir çok vasıfları Tevrât ve İncil'de bildirilmişti Bu sebeple, Yahûdî ve Hristiyan bilginleri, O'nun alâmetlerini ve vasıflarını biliyorlardı Hicretten sonra Müslüman olan Medineli Yahûdi âlimi Abdullah İbn Selâm'ın "Tevrat'ta Hz Muhammed (sas) ve Hz İsa (as)'ın sıfatları vardır" dediğini, "Kütüb-i Sitte" denilen altı güvenilir hadis kitabından Tirmizi'nin es-Sünen'inde rivâyet edilmiştir"(35) Gülünç Bir İddiâ Hz Muhammed (sas)'in 12 yaşında yaptığı bu seyâhatta râhip Bahîra ile görüşmesini, bazı Hıristiyan yazarlar, Hıristiyanlığın bir zaferi gibi göstermek istemişler, Peygamberimiz (sas)'in bütün dinî esasları bu râhipten öğrendiğini iddia etmişlerdir Bu iddia son derece gülünç ve tutarsızdır Oniki yaşındaki bir çocuğun, İslâm gibi mükemmel bir dinin esaslarını bir kaç saatlik görüşme esnâsında öğrenmesi mümkün değildir Bu râhip bu esasları bilseydi, kendisi tebliğ ederdi Eğer burada böyle bir konu konuşulsaydı, kafilenin gözü önünde yapılan bu konuşma ağızdan ağıza yayılırdı Peygamberliğini ilân ettiği zaman inanmayanlar, "bunlar Bahîra'nın sözleri" demezler miydi? Üstelik İslâmiyet, Hıristiyanların "teslis" (üçlü tanrı sistemi) inancını tamâmen reddetmiş "Tevhid inancını" getirmiştir Görüldüğü üzere, bu iddia son derece çürük ve çirkin bir iftirâdan başka bir şey değildir b) Yemen Seyâhati Hz Muhammed (sas) 17 yaşında iken de, diğer bir ticâret kafilesi ile amcalarından Zübeyr ve Abbâs'la birlikte Yemen'e gidip gelmiştir(36) 3- Ficar Savaşına Katılması Müslümanlıktan önce (Câhiliyet Döneminde) Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı Yalnızca "Eşhür-i hurum" denilen dört ayda savaşmak haram sayılırdı Bu dört ayda (Zilka'de, Zilhicce, Muharrem, Receb) savaş yapılacak olursa fâcirane sayıldığı için buna "Ficâr Savaşı" denirdi Kureyş kabîlesi ile Hevâzin kabîlesi arasında kan davası yüzünden bir savaş başlamış, dört yıl sürmüştü Savaş, kan dökülmesi haram olan aylarda da devâm ettiği için "Ficâr Savaşı" denildi Peygamberimiz (sas) yirmi yaşlarında iken bu savaşa amcaları ile birlikte katıldı Fakat kimseye ok atmamış, kimsenin kanını dökmemiştir Sâdece karşı taraftan atılan okları toplayıp, amcalarına vermiştir(37) 4-Hilfu'l Fudul Cemiyetinde Üyeliği Uzun süren Ficâr savaşı esnâsında Mekke'de âsâyiş bozulmuş, can ve mal güvenliği kalmamıştı Özellikle dışarıdan mal getiren yabancıların malları yağmalanıyordu Vâil oğlu Âs, Mekke'ye gelen Yemen'li bir tâcirin bütün malını gasbetmiş, haksız olarak elinden almıştı Yemen'li, Ebû Kubeys dağına çıkarak uğradığı haksızlığa karşı, bütün kabîleleri yardıma çağırdı Yemenlinin bu feryâdı üzerine Peygamberimiz (sas)'in amcası Zübeyr, Kureyşin bütün ileri gelenlerini çağırdı Hâşimoğulları, Zühreoğulları, Esedoğulları, Temimoğulları, Abdülluzzaoğulları, Zübeyrin dâvetine icâbet ederek, Beni Temîm'den Cüd'ân oğlu Abdullah'ın evinde toplandılar"Mekke'de zulmü önlemeğe yerli-yabancı hiç kimseye karşı haksızlık ettirmemeğe" karar verdiler Haksızlığa uğrayan kimselere yardım edeceklerine yemin ettiler Yemenlinin hakkını Âs'tan alıp geri verdiler Mekke'de âsâyişi yoluna koydular Vaktiyle, Cürhümîler zamanında Fadl b Hâris,, Fudayl b Vedâa ve Mufaddal b Fedâle isimlerinde üç kabîle başkanı, kabîleleri ile toplanarak,"Mekke'de zulme meydan vermeyeceğiz, zayıfların hakkını adâlet üzere alacağız"(38) diye yemin etmişlerdi Onların bu yeminlerine "Hılfu'l-fudûl" (Fadılllar yemini) denilmişti Cüd'ân oğlu Abdullah'ın evinde aynı konuda yapılan yemine de bu sebeple "Hılfu'l-fudûl" denildi Peygamberimiz (sas) 20 yaşında iken bu toplantıda amcaları ile beraber üye olarak bulundu Bu cemiyetin çalışmalarından son derece memnun kaldığını Peygamberliğinden sonra: "İslâm'da da böyle bir cemiyete cağrılsam, yine icâbet ederim", sözleriyle ifâde etmiştir(39) III- Hz Muhammed (sas)'in Evlilik Dönemi 1- Ticaret Hayatı Bütün Mekke'liler gibi Hz Muhammed (sas) de amcasıyle birlikte ticâret yapıyordu Gerek çocukluğunda, gerekse ticâret hayâtında, dürüstlüğü ile tanınmıştı Sözünde durmadığı, yalan söylediği, başkalarına zarar verecek bir davranışta bulunduğu, bir kimseyi incittiği asla görülmemiş; dürüstlüğü dillere destan olmuştu Bu yüzden Mekke'liler O'na "el-Emîn" (her konuda güvenilir kişi) diyorlardı O'nun bu yüksek ahlâkını öğrenen Kureyşin zengin kadınlarından Hatice, kendisine sermâye vererek ticâret ortaklığı teklif etti Böylece Peygamber (sas) ile Hatice arasında ticâret ortaklığı başladı 2- Hz Hatice İle Evlenmesi Kureyşin Esed oğulları kolundan Huveylid kızı Hatice zeki, dirâyetli, şeref ve asâlet sâhibi, 39-40 yaşlarında zengin ve güzel bir hanımdı Daha önce iki defa evlenmiş ve dul kalmıştı Kureyşin ileri gelenlerinden pek çok isteyenler olmuş, fakat hiç biri ile evlenmemişti Güvendiği kimselere sermâye vererek ticâret ortaklığı yapıyor, böylece servetini artırıyordu Yüksek ahlâk ve âli-cenâblığı sebebiyle, kendisine Müslümanlıktan önce "Tâhire" denildiği gibi, sonra da "Haticetü'l-Kübra" denilmiştir Hz Hatice bir ticâret kafilesiyle Peygamberimiz (sas)'i Şam'a gönderdi Kölesi Meysere'yi de hizmetine verdi Fakat Hz Peygamber (sas) Şam'a kadar gitmedi; malları Busra'da satarak geri döndü Çünkü Bahîra'nın ölümünden sonra yerine geçen Râhip Nestûra da, Hz Muhammed (sas)'in Şam'a gitmesini uygun bulmamıştı(40) Üç ay kadar sonra, Hz Muhammed (sas) beklenilenin çok üzerinde kazanç elde ederek döndü Hz Hatice, bu büyük insanın emniyet, dürüstlük ve gayretine hayran oldu Daha sonra araya vasıtalar girdi; evlenmeleri kararlaştırıldı Bu esnâda HzMuhammed (sas) 25, Hz Hatice ise 40 yaşlarındaydı(41) Nikâh, Hatice'nin amcazâdesi, Varaka oğlu Nevfel tarafından Hz Hatice'nin evinde kıyıldı Ebû Tâlib ile Varaka birer hitâbede bulunarak, her iki âilenin üstünlük ve meziyetlerini dile getirdiler(42) Esâsen, Hz Peygamber (sas) ile Hz Hatice'nin nesebleri Kusayy'da birleşir Hz Hatice'ye 20 dişi deve mehir verildi(43) Nikâhtan sonra develer kesilerek dâvetlilere ziyâfet çekildi Evlenmelerinden sonra, Hz Muhammed (sas), Hz Hatice'nin evine geçti Örnek ve mutlu bir âile yuvası kurdular Hz Hatice, Hz Muhammed (sas)'e derin bir saygı ve sevgi ile bağlıydı Peygamberliğinden önce olduğu gibi, Peygamberlik devrinde de en büyük yardımcısı oldu Yüksek ve eşsiz ruhlu bir hanım olduğunu gösterdi Peygamberimiz (sas)'de ondan son derece memnundu O devirde çok evlilik âdet olduğu ve bir çok teklifler aldığı ve aralarında yaş farkı da bulunduğu halde, onun üzerine evlenmedi; ölümünden sonra da onu hep hayırla andı 3- Hz Peygamber (sas)'in Çocukları Peygamberimiz (sas)'in Hz Hatice'den ikisi erkek, dördü kız olmak üzere sırasıyla, Kaasım, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah adlarında altı çocuğu oldu Arablarda ilk çocuğun adı ile künyelendirme âdet olduğundan HzPeygamber (sas)'e de "Ebü'l-Kaasım" denildi Kaasım ile Abdullah küçük yaşta öldüler Kızları büyüdüler Fakat Fâtıma'dan başka hepsi de babalarından önce vefât ettiler Yalnız Fâtıma, Peygamber (sas)'in vefâtından sonra altı ay daha yaşadı Rasûl-i Ekrem (sas), kızlarının en büyüğü Zeyneb'i Ebu'l-Âs ile evlendirdi Ebü'l Âs, Müslüman olmadığı için, Zeyneb'in hicretine izin vermemişti Bedir Savaşında esir düştü Zeyneb'i Medine'ye göndermek şartı ile serbest bırakıldı Daha sonra Müslüman olarak Medine'ye geldi Zeyneb'i tekrar aldı(44) Rukiyye ile Ümmü Gülsüm'ü, amcası Ebû Leheb'in oğullarından Utbe ve Uteybe ile evlendirmişti İslâmiyetten sonra Ebû Leheb, Hz Peygamber (sas)'e olan düşmanlığı sebebiyle oğullarına eşlerini boşamaları için baskı yaptı Onlar boşadıktan sonra, Rasûlullah (sas) Rukiyye'yi Hz Osman'la evlendirdi Rukiyye'nin ölümünden sonra da Ümmü Gülsüm'ü nikâhladı Bu yüzden Hz Osman'a "iki nûr sâhibi" anlamına "Zi'n-nûreyn" denildi En küçük kızı Fâtıma'yı ise Hz Ali ile evlendirdi Hasan ve Hüseyin, Hz Fâtıma'nın çocuklarıdır Rasûl-i Ekrem (sas)'in nesli, Hz Fâtıma ile devâm etmiştir Peygamberimiz (sas)'in Mısırlı eşi Mâriye'den de İbrâhim adlı bir oğlu olmuş, fakat Hicretin 10'uncu yılında henüz iki yaşına girmeden ölmüştür 4- Kabe'nin Tamirinde Hakemliği (605 M) Hz İbrâhim ve Hz İsmâil tarafından yapılmış olan Kâbe, geçen uzun asırlar içinde yağmur ve sel suları ile harabolmuş, tâmir edilmesi gerekmişti Kureyşliler, Kâbe binasını yıkarak, yeniden yapmaya karar verdiler Yardımlar toplandı, gerekli malzeme temin edildi Hz İbrâhim'in yaptığı temele kadar yıkarak, duvarları yeniden örmeğe başladılar Ancak; "Hacer-i Esved"i yerine koyma sırası gelince anlaşamadılar Kureyş'in bütün kolları, bu şerefin kendilerine âit olmasını istiyordu Anlaşmazlık dört gün sürdü, kan dökülmek üzereydi ki,(45) Kureyş'in en ihtiyarı Ebû Ümeyye veya Huzeyfe b Muğîre"Harem kapısından ilk girecek zâtın hakem yapılarak, onun vereceği karara uyulmasını" teklif etti(46) Bu teklif kabul edildi Az sonra kapıdan Hz Muhammed (sas) girmişti Buna o kadar sevindiler ki, "el-Emîn, el-Emîn, O'nun hakemliğine râzıyız" diye bağrıştılarYanlarına gelince, durumu anlattılar Hz Muhammed (sas), üzerine Hacer-i Esved-i koyduğu yaygının uçlarını Kureyşin ulularına tutturdu; hep berâber, konulacağı yere kadar taşıdılar Hz Peygamber (sas)'de taşı alıp yerine yerleştirdi Anlaşmazlığın bu şekilde çözümlenmesi herkesi memnûn etti Böylece büyük bir felâket önlenmiş oldu(47) Bu olay, Hz Muhammed (sas)'in zekâ ve dirâyeti yanında, O'nun Mekkeliler arasındaki sonsuz itibâr ve güvenini de göstermektedir Bu esnâda Rasûl-i Ekrem (sas) 35 yaşında idi Kâbe'nin tâmirinde Hz Peygamber (sas) de bizzât çalışmış, taş taşımış, hatta bu yüzden omuzları yara olmuştu Bir defa, amcası Abbâs'ın sözüne uyarak, taş acıtmasın diye elbisesini omuzuna topladığında vücûdu açılıverince baygın halde yere düşmüştü Rasûlullah (sas) o andan sonra hiç üryân görülmemiştir(48) |
|