07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Onları Sevgileri Ayırdı
Metin’in ömrü gurbette geçmişti Doğuştan sevda adamıydı Tanrı onu sevgilerin en sınırsızı ile donatmıştı Ancak uzun ömründe aradığını bir türlü bulamamıştı
Bir gün rastlantı sonucu Ayla’nın bir resmiyle karşılaştı Gördüğü anda hayran kaldı İçinden ‘’İşte bu Yıllardır aradığım bu…’’ diye düşündü
Araştırmaya başladı Buldu Ayla’yı bir gün Ancak, Ayla derin üzüntüler içindeydi Dünyaya küsmüştü Gözyaşları yanaklarından süzülürken Metin dayanamadı
--Üzülmeyin lütfen dedi Sizin için ne yapabilirim? Her zaman yanınızdayım Söylemeniz yeterli
Ayla:
--Teşekkür ederim abi, diye yanıtladı
Diyecek söz bulamadı Metin Adresini bırakarak ayrıldı Ne yapıp etmiş, Ayla’nın o resmini ele geçirmişti Her akşam o resme bakmadan yatmazdı Ancak çaresizdi Çünkü, Ayla ona ‘’abi’’ demişti
Bahtına küstü Metin Edebiyat ve müzikle uğraşırdı Teselliyi yazılarında aradı Yazdı durmadan Yazdıklarını çeşitli yerlerde yayınladı Zamanla tanındı Saygı duyulan bir üstat olarak isim yaptı
Ne yapsa teselli bulamıyordu
Bazı geceler içiyordu Şarkılar eşliğinde içtikçe daha çok efkârlanıyor, efkârlandıkça daha çok içiyordu Çok zaman sabah güneşi doğarken yatağa girmekteydi
Böylece aradan iki yıldan fazla zaman geçti
Bir akşam yine hüzün bastı Metin’i İçmeye başladı İçtikçe düşündü Düşündükçe içti Bu kara sevda böyle çekilmezdi Sonunda derdini Ayla’ya açmaya karar verdi Uzun bir cep telefonu mesajı yazarak gönderdi hemen Çünkü, bekletse ertesi günü asla gönderemeyeceğini biliyordu Mesajında derin sevgisini, hüzünlerini, çaresizliğini anlatmıştı…
Ayla çok duygusaldı Mesajı okuyunca önce şaşırdı Sonra acıdı Metine Aradı ve uzun uzun konuştular Daha çok Metin konuştu Sevgisini anlattı her sözünde Ayla mesafeli duruyordu devamlı
Ertesi günü sabahı Metin uyanmıştı Akşam sarhoş kafayla yaptıklarını düşününce utanmaya başladı Ben ne yaptım diye pişmanlık duydu Ayla’ya içinde ne varsa pat diye dökmüştü Şimdi Ayla ne düşünürdü hakkında? Gün boyu pişmanlık içinde düşünüp durdu Sonunda Ayla’yı aramaya karar verdi
Ayla telefondaydı
--Ayla hanım size akşam söylediklerim için utanıyorum Sarhoştum Sizi kırdımsa özür dilerim Lütfen unutun ve beni affedin…
--Önemi yok dedi Ayla
Aradan bir süre daha geçti Bir gün yine karşılaştılar Edebiyattan, şiirden, sevgiden konuşurken söz dönüp dolaşıp Metin’in o sarhoşluk anında söylediklerine geldi Metin’in utanıp kızarmasına rağmen ayla;
--İnsan sarhoşken doğruyu söyler derler Bence o akşam söyledikleriniz sarhoşluktan öte, doğru sözlerdi…
Metin itiraf etmek zorunda kaldı
--Evet sizi yıllardır seviyorum Kırmamak için de söylemiyordum Yıllardan beri aşığım size
Sohbet bu konu üzerinde uzayınca Ayla da bu sevgiye sevgiyle karşılık vermeye başladı Dünyalar Metin’in olmuştu Sevincinden kuş gibi hafiflemiş, havalarda uçmaya başlamıştı
İki hüzün mahkûmu teselliyi birbirinin gönlünde bulmuştu işte Gönül diliyle anlattıkları sevgileri sevdaya dönüştü Sevda sınırlarını aştı Sevda ötesi vazgeçilmez, yüce bir büyü halini aldı
Metin Ayla’ya kendi adıyla hitap etmezdi hiç
-- Sen benim Leylamsın, ben de senin Mecnun’unum, derdi
Ayla da her zaman aynı yanıtı verirdi
-- Eğer Leyla ile Mecnun yaşasaydı bizim aşkımıza gıpta ile bakar, bizi örnek alırlardı Bizim sevdamız efsanelerin de çok üstünde… Anlatılmaz Yaşanmadan bilinmez Bu sevdayı anlatmaya sözlükler yetmez Sen benim dünyamsın Sensiz yaşayamam Ölürüm inan…
Birbirlerini kendi gözlerinden sakınır hale geldiler Görüşmedikleri zaman bunalıma giriyorlardı Şarkılarla konuşur, şiirlerle söyleşirlerdi Birbirlerine söyledikleri her söz bir sevda kitabına sığmayacak kadar anlamlı ve derindi
Artık sık sık bir araya geliyorlardı Göz göze bakışmak, el ele tutuşmak, Metin’in koluna girerek çarşı pazar dolaşmak Ayla ile Metin’in en büyük ve vazgeçilmez mutluluğuydu Sadece bir arada olmaları yetiyordu onlara Geleceğe umutla bakıyor, mutluluk planları yapıyor, kendi dünyalarına göre hayaller kuruyorlardı
Ancak, Ayla Metin’i fena sahiplenmişti Onu uçan kuşlardan bile kıskanır hale gelmişti Her hareketinden farklı bir anlam çıkarıp, kıskançlık krizlerine girmeye başlamıştı Metin’se Ayla’ya sonsuz güven duymaktaydı Çünkü sevgisinden emindi Onu gönül kafesinde narin bir kuş gibi düşünüyor, sevgisiyle beslemeye çalışıyordu
Metin az çok ünlenmiş biriydi Tanıdıkları çoktu Duygu yüklü yazılarını okuyanlar onunla tanışmak ve sohbet etmek için fırsat kolluyordu
Bazı hanımlar Metin’in çevresinde kelebek gibi uçuşmaya başlamıştı Metin onlara gülümsüyor, içinden de;
--Boşuna dolaşmayın Benim gönlüm dolu Başkası bu gönüle sığmaz ve sığmayacak Aylam bana ömür boyu mutluluk vermekte Aylam bana yeter, diye düşünmekteydi
Ancak gel gör ki, bunu Ayla’ya bir türlü anlatamadı Ayla’da takıntı olmuştu kıskançlık En küçük, sıradan bir olay onu tetikliyor, tartışmayı kavgaya taşıyor, bir türlü sakinleşmiyordu Metin ne kadar anlatmak istediyse anlatamadı Takmıştı kafaya Ayla
Sevgi ikinci plana itildi Nerdeyse her günleri kavga ve tartışmayla geçmekteydi artık İkisinin de içine ateş düşmüştü
Metin, Aylam artık bana güvenmiyor Güvensiz sevda olmaz Ona karşı hiçbir yanlış yapmadım ve yapamam diye düşünmeye başladı Kendini anlatmaya ve bu boş tartışmaları bitirmeye çalıştı sürekli Ne yapsa anlatmaya ve Ayla’yı ikna etmeye gücü yetmedi
Oysa ki, uzun süreden beri tartışmalarına rağmen ikisi de birbirini taparcasına sevmekteydi hala Sevdalarında hiçbir eksilme yoktu Hatta artıyordu sevdaları Ancak kıskançlık tartışmalarından sevdaya zaman ayıramaz oldular
Her zaman alttan alan Metin de artık dolmaya başladı Patlama noktasına yaklaşmıştı iyice Bir tartışma sırasında da patladı birden
--Yeter gülüm! Yeter artık! İşte ben gidiyorum, dedi birden bire
Ayla sustu ama ok yaydan çıkmıştı Metin nesi varsa topladı Ayla’ya sadece;
--Hoşçakal gülüm dedi
Ayla’nın içine ateş düşmüştü ama Metin de en azından Ayla kadar yanmaktaydı Kaderin gözü kör olsun Bir hiç uğruna, boş yere ayrılıyoruz diye düşünerek öfkeyle yürümeye başladı
İçinde anlatılmaz bir kahır, hüzün ve ızdırap vardı Bir ayağı gidiyor, öbürü gitmiyordu ama yola çıkmıştı bir kere İyileşmez yaralar içinde, hüznün ve acının doruğunda, yavaş adımlarla ilerlerken dudaklarından bir meyhane şarkısı döküldü
‘’Kederli şarkılar esir edemez
Ağlarım sırrımı söylemem sana
Mecnun leylasını böyle sevemez
Ölürüm bir tanem dönemem sana…’’
Meçhule yolculuk böyle başladı İkisi de birbirini sınırsız seviyorlardı İkisi de bu yaradan kurtulamayacaklarını ve artık başka birini daha sevemeyeceğini biliyorlardı
Onlar birbirlerini taparcasına sevdikleri için ayrıldılar
Ayfer Yaba
|
|
|