Deli Naciye |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Deli NaciyeDeli Naciye Hikayesi - Deli Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları Her insanın bir hikayesi vardırBenimki de diğer insanlardan farklı değil�Sadece belki biraz daha hazinAma hayatın kendisi hazin değil midir zaten Her şeyde bir hüzün kokusu varGençlik çok uzaklarda kaldıHer şey çok uzaklardaGözlerimden dökülen damlalar bile çok uzaklara gidiyorArtık neyi beklediğimi bile bilmiyorum Bugün 23 Aralık 1945Bugün yeni bir gün Belki bir önceki günün tıpatıp aynısı olacakBelki mutluluk getirmeyecek,Belki de olancasını da silip götürecek ama bu gün yeni bir gün Ne ümitlerle çıkıyoruz sabaha� Yarın güzel olacak beklenen günlerin hepsi yarın�Mevcut olumsuzlukları bir kenara atıp biraz da ürkerek kapatıyoruz gözlerimizi yarın daha güzel bir dünyaya açmak hayaliyle Ama her şey koca bir yalan! Bir gün hiçbir şey bugünkünden daha güzel olmayacak Bu gece arkadaşım,biricik sırdaşım duvarlarla konuştumOnlar da ümidi kesmiş benim hesabıma yarınlardanBen onlara onlar bana baktı mahzun gözlerle�Neden diye soruyorum kendi kendimeNasıl bu kadar kalabalık içinde yalnız kalıyor insan? Yoksa doğuştan mı yalnızlığımız Duvarlar ağlar mı ? Ağlar elbet�Bunca serzenişe taşlar bile ağlarBenim duvarlarım da ağladı dün geceCanlarını yaktım onlar bana yar olmaya çalıştığı haldeAffedin beni arkadaşlarımBaşımı bağrınıza vurup canınızı yaktığım içinGeç kalmış bir pişmanlığın acısını bağrınızdan çıkardığım için Bu sabah neden mi böyle dertliyim dostlarım? Çünkü bugün dünün yarını ve yarın için umutlandığım gün bu günDün akşam yarın daha güzel olacak diye kurduğum hayallerin,bu sabah gerçekten yalnızca hayal olduğunu anladımVe anladım ki yarın hiçbir zaman beklediklerimi beraberinde getirmeyecek Ama olsun dostlarım Ben bu gece de dün gece gibi hiçbir zaman gerçek olmayacağı halde beklemekten asla vazgeçmeyeceğim hayallerimle uyuyacağım Şu an dışarıdaki kar fırtınasını izliyorum kirli penceremdenGökten dans ederek inen kar taneleri ne kadarda benziyor bananereye düşeceklerini bilmiyor onlardaYaşam kaygıları yokSonsuz bir boşlukta sadece düşüyorlarSaat sabahın dokuzuBirazdan yengem evden çıkacakVe ben şu kar taneleri gibi bırakacağım kendimi boşluğaYani birazdan sokağa çıkacağım Biliyorum yine aynı şeyler olacakİnsanlar yabani bir hayvan görmüşçesine bakacaklar bu hilkat garibesineHer oturduğum yerde acıyıp para atacaklar önümeÇamurdan görünmeyen yüzüme bakacak çocuklar ve kaçmaya yer arayacaklarİnsanlar tiksinti duydukları bu yaratığa değmemek için gayret göstereceklerBilmediğim sokaklara vuracağım kendimiVe akşamın geç saatlerinde karanlık ve soğuk odama döneceğimBir köşeye büzüşüp yengemin elinde sopayla kapımı açmasını bekleyeceğimSonrası ıslak bir kirli yüz ve karanlık İşte özgürüm yengem arka odanın kapısından bana görünmediğini düşünerek süzülüp çıktıŞimdi penceremin önünden geçiyorYine her zamanki gibi kapıyı iki kere kilitlemeyi de unutmamışAma ben bunun da çaresini buldumSamanlığın iskelesi şu an yatağımın altındaİskeleyi pencereden yere dayayıp uçacağımKimse ama hiç kimse Naciye�ye kilit vuramaz Sokaktan yanık bir türkü geliyor kulağıma Adamın biri kör bahtım kara talihim diye figan ediyorBenim bahtıma da çektiğim kurada sürünmek çıktıOysa her şey çok farklı olabilirdi benim için Yıllar önce ben bu halime hiç benzemezdimKöyün ağaları bile peşimden koşar gözlerini kırpmadan can yakarlardıBir gören bir daha bakardı ama böyle tiksinerek değilAma ben kimselere yüz vermez harpteki sevdiğimin yolunu gözlerdim O zamanlar savaşın en delirmiş zamanıydıDelikanlı çağında askere gidenler en az bir uzvunu siperlerde bırakıp saçları ağarmadan köylerine dönemiyorlardıTrabzon işgal altındaydıSonunda sıra bizim köye de gelecektiErkeklerimizin neredeyse tamamı cephelerde olduğu için kadınlar savunmasızdıYine de bir yandan dualar ediyor bir yandan da yaşamaya çalışıyorduk Rus askerlerinin pervasızca mallarımızı kullanmasına tahammülümüz kalmamıştıCanları et istediğinde ahırlarımıza giriyor gözlerine kestirdikleri ineklerimizi alıp gidiyorlardıKöy meydanlarında çocuklarımızı yaşlı erkeklerimizi dövüyor en güzel kızlarımızı alıp dağa kaldırıyorlardıİşte bu yüzden bizler neredeyse erkekler kadar kızlarımızı da savaşa kurban verdikGencecik kızlar kaçırıldıktan aylar sonra karınlarında birer çocukla köy meydanına atılıyorduBöyle bir yüke dayanamayan kızlar canlarına kıyıyordu Her gün sıra kimde korkusuyla yaşıyorduk Babam uzun yıllar önce ölmüştü Ağabeyim de savaşa katılmıştı Evde sadece ben annem ve ağabeyimin bir aylık karısı kalmıştıkO vakitler sanırım on dört yaşlarındaydımBir genç kız için hayatın en deli dolu olduğu zamanlarDedim ya sevdiğimde vardıBir gün o da her yürekli Türk delikanlısı gibi Kuvay-i Milliye�ye katıldıHayat benim için bom boş ve paramparçaydı artıkYalnızlık sonu gelmeyen korkular ve göz yaşıTam bir yılım böyle gömüldü hiç kimsenin geri getiremeyeceği tarihin içine Ruslar bizlere türlü vaatlerde bulunuyor, açlığımızdan faydalanıp yolumuzdan döndürmeye,kelimenin tam anlamıyla casusluk etmeye zorluyorduÜç çocuğu da hasta olan Seyfiye Abladan başkası uymadı bu gavurlara Seyfiye Ablanın kocası da askerdi ve arada bir gizlice gece vakti hasta çocuklarını görmek için köye inerdiYine köyde olduğu bir gece karısına neler anlattıysa anlattıO sabaha karşı Ruslar bir gurup askerimizi pusuya düşürüp katlettiÖlenler arasında Seyfiye Ablanın kocası da vardıSabah haber köye geldiğinde herkes bir çığlıkla uyandıSeyfiye Abla feryat ediyor saçlarını yoluyor kendini yerlere vuruyordu Önceleri herkes bu acı olaya bağladı onun bu feryatlarınıAncak günler geçtikçe gerçekler su yüzüne çıktıBu gerçekler ki Seyfiye Ablanın feryatlarından daha da acıydıKocası köye geldiği gecenin sabahında Rus askerlerinin yanına giderek öğrendiği her şeyi onlara anlatmış askerler de kocasının da içinde bulunduğu birliği pusuya düşürmüştüBu gerçek onun feryatlarından daha da acıydı Hasta çocuklarını kurtarmak uğruna kocasından olmuştuBugün olsa belki de asarlardı onu ama o zaman için kimseler haksız bulmadı Seyfiye AblayıÇünkü analık denen şey bütün hataları mubah kılıyorduOnun yaptığının adına vatana ihanet de dense sonuçta tek düşüncesi hasta çocuklarını Rus doktorlara gösterebilmek ailesini bir nebze de olsa ferahlatabilmektiNe de olsa ailede bir küçük vatan sayılırdıAma böyle düşünüldüğünde o ailesine de ihanet etmiştiÇünkü kocasının ona içini dökmek maksadıyla anlattıklarını Ruslara anlatmıştıVatan nasıl ihaneti kaldırmıyorsa yaşasaydı kocası Kadem Ağa da bu casusluğu sebebi her ne olursa olsun kabul etmeyecek belki de cezasını kendi elleriyle verecekti Yargılar günden güne değişti elbetteBugün kimi insan, aynısı ülkesinde üretilmesine rağmen başka devletlerin malını kullanmayı ihanet sayarken, kimileri kendi çıkarlarını bütün bir milletin ve devletin çıkarlarından üstün tutuyorŞimdi düşünüyorum da hasta çocukları için düşmana bilgi sızdıran Seyfiyeyle, kendi ülkesinin değerlerini yurt dışına kaçıran kaçakçılar aynı kefeye koyulabilir mi? Ben neler söylüyorum böyleBir deli böyle konuşur mu?Konuya dönecek olursak , o hiç aklımdan çıkmayan malum olaylar yani tecavüz benim de başıma geldiTam on sekiz asker,çocukluğumu telimi duvağımı elimden aldı O sabah herkes telaşla bir taraflara kaçışıyorduKöy meydanı bayram yeri gibi tıklım tıklımdıİnsanlar korku içinde bağırıyor kimi bir köşede Kuran okuyor kimi telaşla yakınlarını arıyorduKalabalığın içinden bir ses Naciye eve koş anana haber ver Ruslar köye girdi canını seven kaçsın dediKöy girişinden gelen silah sesleri gittikçe yaklaşıyorduÖyle kalakaldımBirden aklıma ağabeyimin emaneti yengem ve gözleri görmeyen anam geldiKalabalığı yararak eve doğru koşmaya başladımKulağımdaki sesler uğultuya dönüşmeye yüreğim daralmaya başladığı an sırtında belki de yüz kiloluk anamla beraber yengemin bana doru koştuğunu gördümBirlikte kalabalığın bizi sürüklediği yöne doğru koşmaya başladıkSon kez geri dönüp bakmak istedimHer evden alevler fışkırıyor ineklerin ve tavukların sesi imdat dercesine göğe yükseliyorduDurdum�Yaşamak bu mu diye düşündümBu vatan bizimdi ve biz kaçıyordukKendime geldiğimde köylü çoktan gözden kaybolmuştuGeri dönecek öleceksem de bir Türk kızı gibi şerefli bir şekilde ölecektim Geri döndüm ve öldüm de�Ama bir Türk kızı gibi şerefimle değil�Evimizin önüne geldimKurşun sesleri altında bir daha hiç kuramayacağım hayalleri kuruyordumO an hayatın o karesi donduÖyle kapılardan geçtim bambaşka diyarlara gittimNaciye gelin oluyorduAnası iyiceydi artık yengesinin altı yedi çocuğu olmuştuİşte dostlar hayatımın son hayalleri bir çizme darbesiyle son bulduİşte gelmişlerdiHepsi de birer aç kurt gibi üzerime yürüdüGözlerimi açtığımda anladım ki bir daha bu hayatın dahası olmayacaktıBeni böyle yıkan yaşadıklarımdan ziyade bunları yapanların için de Türklerin oluşuyduBir grup soysuz düşmanla iş birliği yapmış akıllarınca hayatlarını kurtarmıştı Başına bu olay gelen her genç kız gibi ölmeyi istedim olmadıNe kadar olduğunu kestiremediğim bir müddet baygın yattımUyandığımda yengem annemle sessizce beni seyrediyorduO an hissettiğim utanç bu günkü hayatımın temeli olduİlerleyen günlerde hep suçlandımGeri döndüğüm için hiç affedilmedimAnnem bir yandan yengem bir yandan beddualar ediyor ne vardı herkes gibi kaçsaydın kaçmayı Türklüğüne yakıştıramadın lekeli yaşamayı nasıl yakıştırıyorsun der gibi bakıyorlardıAma bana ölme fırsatı da vermiyorlardı Böylece günler geçtiKöyün en güzel kızı On dört yaşındaki Naciye�nin karnı büyümeye başladıBildiniz dostlar karnımda kimin olduğunu bilmediğim ama bir parçası da benim olan bir can vardıBenim olduğunu biliyordum ya işte bu bile onu korumam için bir sebepti Savaş şiddetini azaltmış askerler birer birer köye dönmüştüDönenlerin arasıda benim Mehmedim de vardıHerkes onları karşılamaya giderken ben Mehmedimden utandım dostlarSevdiğimin yoluna gidemedimOysa o gelecekti çalgılı çengili düğünümüz olacaktıGeldiğinde yengeme Naciye neden gelmedi demişYengem cevap verememişAnnesi Mehmet�i kolundan sürükleyip sana kız mı yok oğlum demiş Mehmet bu durur mu benim deli sevdalımOnca günleri Naciyesinin hayaliyle geçirmiştiYanıma geldi Naciyem dedi gerisi gelmediGözlerini karnıma dikmiş öylece dona kaldı O an hayatta yaşanacak her acıyı çektiğimi düşündümYine yanıldım dostlar�Ertesi gün Mehmedimin ölüm haberi geldiOnca düşmanı devirmişti de bir kahpeye yenik düşmüştü Mehmet!Bu düşünce söz oluyor kulaktan kulağa dolaşıyordu köydeMehmet askerden hatıra diye getirdiği tüfeğiyle hatıralarına son vermiş yüreğimdeki acı hatıralar arasında yerini almıştı Bir gün ağabeyim de geldiAma ne yazık ki kimse sevinemiyor sonunun Mehmet gibi olmasından kokuluyorduAğabeyim hiç yüzüme bakmadıOysa ben boğazına sarılmak benim günahım yok demek için neler vermezdim O gece yengem yanıma geldiGözlerimin içine derin derin baktıNe diyeceğini anladım yenge dedimBoynuma sarıldı Naciye yaktın kendini diye ağladıSuçumu düşündümDaha on dört yaşındaydım ve kendimce hayatın tüm acılarını yaşamıştımBelki de ağabeyimin benim için düşündüğü son benim isteyip de yapamadığım kurtuluş olacaktıYengem yüzüme bakmadan ağabeyin sabah seni dereye götürecekAnneme söyleme duymasın sakın dediBeni uğurlamaya gelecek misin yenge dedimBir an öylece baktı senin için dua edeceğim Naciye dediVe son kez sarılıp yanaklarımdan öptüBiliyor musunuz dostlar bu benim son öpülüşüm oldu O gece hiç uyumadımNe gariptir ki öleceğim için hiç korkmadımYalnızca bebeğimi düşündümBunca aydır benimle bir tek o vardıBana o korkunç olayı hatırlatsa da nihayetinde benim bebeğimdi oİçimde yaşıyorduKıpırdıyor yalnız değilsin ben de bu acı kaderine ortağım diyorduGünler geçtikçe sadece onu düşünüp sonunun ne olacağını görmekten korkar olmuştumElbette ki herkesler gibi onu kundağına sardığım gibi köy meydanından kasıla kasıla geçemezdimYa da büyütüp okula yollayamazdımAma ben ona kıyamazdım daO yüzden ağabeyimin benim için düşündüğü sondan hiç korkmadım Gün ağarmaya başlamıştıEvin bodrumunda olduğum için yukarıdaki hareketliliği duyabiliyordumBir ara ağabeyimin Kuran okuduğunu duydumZavallı ağabeyim kardeş katili olacaktıBen kurtulacaktım ama o belki de bir ömür boyu yanacaktı Ayak sesleri kapıma yaklaştıSonra biri dışarı çıktıSonun yaklaştığında düşündüğüm tek şey ben ölürken bebeğimin ne hissedeceğiydiAcaba onunda benim kadar canı yanacak mıydıİşte bu ölmekten daha korkunç bir düşüceydiYengem kapıyı açtıAğabeyin kapıda seni bekliyor dediSon bir kez aylarımı geçirdiğim çilehaneme baktımAnamı görecek miyim yenge dedimHayır dediHiç itiraz etmedimGaliba görmemek daha iyiydiEvden çıkınca yengem çabucak kapıyı kapattıSanki bu gidiş sahnesini görmek istemiyor gibiydiSevindiği ihtimalini bugün bile düşünmedim zaten Ağabeyim hiç konuşmuyordu O önde ben arkada bir müddet yürüdükDere kenarına gidebileceğimiz en uzun yoldan gidiyordukEğer ağabeyim isteseydi çoktan oraya varmış yarım saatin ölüsü olmuştum bileAma ağabeyim yolu uzattıkça uzatıyorduSonunda dere kenarındaydıkAğabeyim hiç yüzüme bakmadan kim yaptı diye sorduKonuşması keskin ve nettiBilmiyorum dedimYine yüzüme bakmadan Rus muydular deditürk de vardı rus da dedimBaşını iki elinin arasına alıp gonca gülüm sana kıymak zorundayım diye feryat ettiÖylece bir zaman yüz yüze gelmeden ağlaştıkSonra cesaretimi topladımTek hayalim şereflice ölmekti ağabey dedimBu güne nasipmiş Mermiyi silahına yerleştirirken gözyaşlarını görebiliyordum Sonra gözlerime baktıGonca gülüm ben sana kıyamam dediOysa bilmiyordu ki bugün benim ferah kapısına en yaklaştığım gündüO kendince bana kıyamadı ama ben hayatım boyunca bir daha mutluluğa bu kadar yaklaşmadım Eve döndükYengem beni gözyaşlarıyla karşıladı Tam yirmi iki günüm bodrumda geçtiGördüğüm tek kişi yemek tepsisi bırakmaya gelen yengemdiAh Naciye diyordu, Allah�ın takdirine bakBen ne zamandır çocuk hasretiyle yanıyorumRabbim bana bir bebek nasip etmediOysa sen ne haldesin Evet, yüce Allah onlardan esirgediği yavruyu talihsiz bir şekilde bana nasip etmiştiElbette ki O�nun hikmetinden sual olunmazdıAma ben bu nimet mi lanet mi olduğunu kestiremediğim şeyin bedelini çok ağır ödedim Beklenen gün geldi Bir oğlum olduİçimi tarifi imkansız bir duygu kaplamıştıBebeğimi dünyaya getirdiğim o bodrum bana en lüks saraylardan daha da lüks görünüyorduÇilehanem şenlenmiştiBabasının kim olduğunu bilmediğim bu çocuk damarlarıma kan getirmişti Onu kucağıma aldım Gül kokusunu içime çektimAma ne yazık ki evden hiç kimse ona dokunmadıHadi ben suçluydum o yavrunun ne günahı vardı? O hiç bu rezil dünyaya böylesine rezil bir şekilde düşmek ister miydi?Meselenin evveliyatı her ne olursa olsun sonuçta o da bir candıOnun da büyümeye, koşmaya, bu kalabalık dünyanın içinde, en az diğer kullar kadar var olmaya hakkı vardı Belki de bunlar on beş yaşındaki bir genç annenin babasız bir çocuk doğuran bir annenin yegane teselli cümleleriydi Zaten bu düşünceler sadece benim beynimin labirentlerinde saklı kaldıKalkıp da ağabeyime bu çocuk senin benim kadar insan,ne var kabullenemeyecek diyecek halim yoktu Artık benim için günler çok başka geçmeye başlamıştıAğabeyim evdeyken bodrumdan hiç çıkmıyor, o gidince bebeğimi de alıp kimsenin beni göremeyeceği fındık bahçelerine çıkıyordumOrada bebeğime ağaçtan ağaca ip atıp beşik yapıyor ninniler söyleyip uyutuyordumAkşam olunca da ağabeyimden önce eve dönüyordumİki ayım hemen hemen böyle geçtiBu arada kimsesiz yavrumun adına Nasip koymuştumO benim bu hayatta nasibime çıkandı ve adı Nasip�ten başka ne olabilirdi Günlerim böyle sürüp giderken bir gece ağabeyimin bağırmalarıyla uyandım O zaman anladım ki bu hayatın bana başka hediyeleri de olacak Anlayamadığım bu hediyelerin içinden ne çıkacağıydı O gece üst katta hayatımın, kaderimin rotası belirlendiSabaha kadar bebeğimi birine vereceklerini düşünerek ağladımNasip�imin bir babası yoktu şimdi de annesi olmayacaktı O an için bana yaşanacak en acı şey budur gibi gelmişti Ama ben yine yanıldım dostlarım O gece bir türlü sabah olmadıSabah olunca her şeyi göze alacak , ucunda ölüm de olsa bu köyden kacaktım Komşu köylerden birine sığınacak bir kapı bulup hizmetçilik yapacak oğlumu büyütecektimSabaha kadar ağlarken hesap yapmayı da ihmal etmemiştim Nihayet sabah olmuştuÜst katta konuşmalar tüm hararetiyle devam ediyorduAcaba neydi bu bir türlü anlaşamadıkları konu Bir zaman sonra yengem koşarak yanıma geldiHer zaman ki gibi yemek tepsisi elindeydiElindekileri yere bırakıp bebeğimin yanına oturdu Ona öyle acıyarak baktı ki oğlum ve benim başıma kötü bir şey geleceğini hemen anladımAma onların hesabı yarım kalacaktı Ağabeyim evden çıkar çıkmaz oğlumu da alıp kaçacaktım Ben bunları düşünürken yengem acıyan gözlerini bana çevirdiNaciye dediKöyde hakkımızda hiç iyi konuşmuyorlar, ağabeyin bunlara dayanamıyor Savaştığın adamların peydasını bakıyorsun diyorlarmışCevap veremedimKonuyu anlamaya başlamıştımBunlar dün gece bebeğimi nereye vereceklerinin tartışmasını yapıyor olmalıydılar Bu hale rağmen içime sonsuz bir cesaret yayılmıştıÇünkü ben bu bebek için her şeyi yapabilecek güçteydimBen onun annesiydim güçlü olmak zorundaydımÇünkü anne olmak korumak demektiKorumaksa cesaret işiydi Yengem beni karanlık odamda bebeğimle yalnız bırakıp gittiNasip sürekli ağlıyorduSesi soluğu çıkmayan bebeğim olacakları sezmişçesine ağlıyorduGözlerime bakıyordu ve küçücük bebeğimin gözlerinden yaşlar süzülüyorduBu onun ilk gözyaşlarıydı�Dünyaya ilk isyanı baş kaldırışı merhaba deyişiydi belki deAcılara yalnızlığa insan olmaya merhaba Nasip,merhaba� Kapıda bir hareketlilik vardı Görmüyordum ama gelen olduğunu anlıyordum ve bu gelişin hayır olmadığını�Derken abim odama girdiDonuk gözlerle yavruma bakıp adına ne dedin dediNasip dedimÇıka çıka bu mu çıktı nasibimize diye mırıldandı dudak altından Sonra arkasını bana ve bebeğe dönerek hazırlan dedi�GidiyoruzNereye dedimGörürsün dediGözyaşlarımı tutamıyordumBir nisan yağmuru gibi bir çağlayan gibi�Dipsiz şelaleler gibi tükenmemece akıyordu gözyaşlarım Ağlama dedi abim,sadece dolaşacağız biraz,hem oğlunda hava almış olur dediİçime çekimser bir ümit yayılıverdiKüçücüktüm,saftım�Kuşlar kadar masumdum inanıverdim ağabeyimeHazırlandık ve düştük bildiğim ama aylardır yabancısı olduğum köy yolunaAğabeyim önde koşar adımlarla ben arkada kucağımda nasip olduğu halde ilerliyordukBu yol sahile iniyorduBir zamanlar sevdiğimle çokça gezdiğim sahillere abim ve babasız bebeğimle gidiyorduk yıllar sonraBir insan bu kadar çaresiz olabilir mi kadere karşı diye düşünüyordumBu muydu benim hayalim�Toprakta sevdiğim kucağımda babasının kim olduğunu asla bilmeyeceğim bir bebekYine de sonsuza uzanan dualar ediyordum yüreğimdenBebeğimi koru diyordum Allah�ıma,bana ne yaparsan yap� Sonunda sahile vardıkAbim hedefe varmış mermi gibi saplandı deniz kenarınaDur dedi,burası son durak Neydi bu şimdi?Ne sonu,ne durağıydı bu şimdi?Abi dedim ne diyorsun sen Ne yapmayı düşünüyorsun bana Yüzüme baktı ağlıyorduDuygudan eser bulunmayan yüzü acıdan yanıyorduO an anladım ki Nasiple ilk ve son gezişimizdi bu topraklarıİlk ve son denizi görüşüydüHiç durmadan ağlayan çocuk bir anda kesti ağlamayıKucağımdan sulara bakıyorduİnanması güç ama gerçek Nasip denize bakıyorduVer şunu dedi abim Vermem dedimNe zararı var sana Zorla aldı bebeğimi kucağımdan Hayatımı canımı ilk oyuncağımı Aldı hayatımdan İşte ben o gün böyle oldumO gün soldu ömrümün son piyesinin ışıklarıNasibime ne mi oldu Gözlerimin önünde boğdu bebeğimi ağabeyimDenize defalarca soktu çıkardıHer çıkarışında yüzüne baktıBen kaskatı kesilmiş olayı seyrettim Seyrettim Seyrettim Bir korku filmi seyreder gibi Bir katilin suç ortağı gibi Sesimi dahi çıkaramadan Tek damla gözyaşı dökemeden Tek kelime etmeden Ve en sonunda gözleri açık o mavi gözleri göklere bakar halde ve mosmor kaldı nasipsiz Nasip Boğdu onu ağabeyim Çünkü o bir Rus çocuğuydu Çünkü yaşasa bile hergün boğacaklardı onu Çünkü babası belli değildi O an Rabbim bana yardım ettiBebeğimle beraber benim aklımı da aldı bendenŞimdi de böyleyim işte Böyle Farklı yani Yani deli Deli Naciye Aynur Engindeniz |
|