Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anı, buldum, defteri

Bir Anı Defteri Buldum

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bir Anı Defteri Buldum



Bir Anı Defteri Buldum Hikayesi - Alıntı Hikayeler - Anı Defteri Hikayesi - Ömer Faruk Hüsmüllü Yazıları - Ömer Faruk Hüsmüllü

Geçen gün Bayazıt’taki Sahaflar Çarşı’sını dolaşmaya gittimEski kitaplar satan bir dükkana girdimÇöp işiyle uğraşmayı severim de

Söylemiş miydim?Bit Pazarları benim en gözde gezi yerlerimdir

O dükkanda eski kitapları karıştırırken 70’li yıllarda bankaların eşantiyon olarak dağıttıkları küçük not defterleri vardı-şimdi ajanda dediklerişey-,işte ondan bir tane gördümÇok kirli bir şeydiBurada kitapların arasında olması tuhafıma gitti

Göz attığımda bir bayanın genç kızlık dönemindeki bazı anılarını içerdiğini gördümAlıp alamayacağımı sorduğumda satıcı,önemsemeyen bir ifade ile:

-Al!Para da istemez,dedi

Kitap tozları benim astım hastalığına dokunduğundan orada fazla kalamadan ayrıldım

Umarım,bu yaptığım,defterin sahibine karşı bir saygısızlık değildir; ama bunları sizlerle de paylaşmak istedim:



********


28 Mayıs 1970

“ Anılarımı bu küçük deftere sığdırabilir miyim bilemiyorum,ama bundan sonra onları buraya yazmaya karar verdimİleride yaşadığım mutluluk ve acılarımı öğrenebileceğim bir rehberim olsun istiyorumAysel’e bu düşüncemi açtığım zaman ne kadar da gülmüştüAysel en samimi arkadaşım,ama gene de beni bir türlü çekemezSözüm ona samimiyiz ama her defasında bana kötü telkinlerde bulunurO zaman doğal olarak ,bu samimiyet de tartışmalı bir hal alıyor Neymiş, Kenan iyi bir geleceğe sahip yakışıklı bir çocukmuş,onunla mutlaka arkadaş olmalıymışım Aysel’in söylediğine göre beni çok seviyormuş,bana aşıkmış falan falan…

O yakışıklı denen çocuğun yaptıklarını bilmesem inanayımDaha bir hafta önce ablam Tuğba ile onu ,hem de dükkanın içinde sevişirken yakaladımİkisi de yarı çıplaktı, beni görünce ablamın üstünü başını düzeltmek için nasıl çabaladığını, gözlüklerini bulabilmek için nasıl arandığını hiç unutmayacağım Önce buz gibi kaskatı kesilmiş,sonra da kahkahalarla gülmüştümÇok utandı zavallılar!Hani ablam, Metin’i seviyordu,onunla evlilik hazırlıkları yapıyorlardı?Neyse canım şimdi bu soruları sormanın sırası mı?”








15 Haziran 1970


“Bu gün bir ara çok sevinçliydimKapalıçarşı’ya kadar gidip,haftalığımdan biriktirdiğim para ile bir ayakkabı,bir çanta ve bir de elbise aldımOnları giyince herkesin gıpta ederek bana baktıklarını gördümHani Allah için güzel sayılırım!O pis yılışık Kenan,nasıl döndü durdu etrafımdaİkide bir:

-Kız Sibel,bu ne güzellik böyle!Maşallah yaşın ufak ama her yönden diğer kadınlara taş çıkartırsınİstersen şu şık kıyafetlerini daha çok kişinin görmesi için seni sinemaya götürebilirim,demişti

O anda kızdım ve patron da olsa böyle konuşamayacağını,gerekirse işi de bırakabileceğimi söyledimAma ne yalan söyleyeyim bu sözler biraz hoşuma da gitmedi değilAnlatamadığım bir his içindeydim,sanki içimde ılık bir şey dolaşıyorduBu ılıklığın dışarıya taştığını zannettim ve yüzüm kızardıArkamı dönerek işime devam ettim

Tuğba kızgın kızgın bana bakıyorduNe zannediyordu sanki bu dört göz kendiniAman korkma şekerim,o tipsizi elinden almamYalnız şunda iddialıyım: Eğer Kenan benimle sevişseydi senden aldığı zevkin kat kat fazlasını alırdıO da bunu tahmin ediyor olmalı ki durmadan bana iltifatlar yağdırıyorAma yağma yok,Tuğba hanım ben senin gibi kolay kaptırmam kendimiYaşım küçük,ancak aklım her şeye erer

Sanki içimden geçenleri okumuştu,bir an ne olduğunu şaşırdımTuğba üzerime atlamış,o güzelim elbisemi param parça ediyorduKendimi savunmaya fırsatım bile olmadıBiraz sonra da zaten bayılmışımKendime geldiğimde Kenan’ın bir yandan yüzüme kolonya sürdüğünü ,diğer yandan da parçalanmış elbisemin altındaki vücuduma baktığını gördümFırsatçı köpek ne olacak!

-Höst,höst,dedim ve elini iterek ayağa fırladım

Eh,senin de alacağın olsun Tuğba hanım!Anneme olanları bir bir anlatayım,o zaman sen görürsünİş yerindeki hikayeyi de tabii…Acaba eve gitsem,annemi bulabilir miyim ki?Gene gitmiştir o yaşlı dostunaKadının yaşı elliye dayandı ama gene de bu işlerin peşindeTuğba da ona çekmiş olmalıZavallı babam kendisinden çok genç bir bayanla evlenmenin bedelini ağır ödedi

Bizim doğumumuzdan kısa bir süre sonra babamı aldatmaya başlayan annem, birkaç sene sonra da adamcağızı evden attıBazen görebildiğim babamdan “Allah,o kahpenin belasını versin!” sözünü sık sık duyuyorum

Her şeyi bilmeme rağmen,babamın annem için söyledikleri gene de beni rahatsız ediyor

***

İlginizi çekti ise devam edeceğim,ancak defteri okumada çok zorlanıyorum Defterdeki yazılar çok zor okunuyor,bazı yerleri de silinmişYazan mı sildi,zaman mı bilemem!Temize çekmek biraz zaman istiyor

******

Lanet olsun!Defterin bazı sayfalarını okuyamıyorum bir türlüBaşkaları da sanacak ki benim uydurduğum bir hikayeTabii ki eklemelerim var,ama başkalarına ait olan bir şeyi kendime mal etme gibi bir küçüklüğü gösteremem

Defterin bazı sayfalarında ne amaçla yapıldığını bilmediğim toplama ve çarpmalar varAlınan bazı şeylerin fiyatları da yazılmışBuradaki fiyatlar hep kuruş cinsinden ya da 2 lira,5 lira filan şeklindeNe kadar da ucuzmuş o zaman herşey

Neyse,biz defteri aktarmaya devam edelim

**********

27 Haziran 1970

“Of be,bu günler de bir türlü geçmek bilmiyor!Canım çok sıkılıyorEvde kimse yokAnnem dostuna,Tuğba da sözde sinemaya gittiNeredeyse gece yarısı olmak üzereBir-iki gündür can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyorum

Aysel’e bakarsan bir erkek arkadaş bunun en iyi çaresiymişAcaba doğru mu söylüyor?Yok canım,onun lafına inanılır mı?Kendisi her önüne gelen çocukla geziyor,başkalarını da aynı yola sürüklemeye çalışıyorDün Naci,bugün Necip,yarın Ufuk…Ohooo,ona bakarsan günde birkaç tane değiştirmek bile normal

”Hele Necip” diyor,”çok yakışıklı çocuk”Çok da romantikmişGeçen gün bir pastanede otururlarken elini tutmak için izin istemiş,tabii bizimki hemen elini vermişSaatlerce avucunun içinde tuttuğu ele şiirler okumuşGece olunca deniz kenarına inmişler,yavaş yavaş yürürlerken Aysel’in omzundan tutmuş,kendine çekmiş ve dalgaların sesleri arasında dudaklarından öpmüş

”O an kendimi bir kuş kadar hafif hissettim” diyor AyselNefesi çok yakıcıymış,bizimki adeta sersem bir tavuk gibi şaşkına dönmüşSonra bir taksiye binip çocuğun Zeytinburnu’ndaki evine gitmişlerOhhh!Bundan sonrasını yazmasam,daha iyi galibaBana da ne oluyor yaniBen neden etkileniyorum ki…Öptüyse Aysel’i öptü,seviştiyse Aysel ile sevişti

Bir ayak sesi duyuyorum,galiba Tuğba geldiDefterimi saklamalıyım Görürse dilinden ve alaylarından kurtulamam”

********



Dedim ya defter çok küçük bir şey;çok şey sığdırsın diye ufacık harflerle yazmışBu beni biraz zorluyorEsas söylemek istediğim bu değilŞu anda bile o olayın etkisi altındayım

Defterin bir sayfasının içinde üç tane saç teli buldumOraya nasıl girmişler bilmem ama bu anıları yazanın olduğunu sanıyorum

Saçları görünce kafamda bir uyuşukluk hissettim önceSonra bu uyuşukluk boynuma oradan da tüm bedenime yayıldıNeyse duygusallığı bırakalım da defteri okuyalım

**********

13 Ağustos 1970

“Ne aile be kardeşim?Ahlaksızlığın her türlüsü var bizdeDün de annemin birinci kocasından olan kızı yani ablam Fatma çıkageldiOnun başındaki de ayrı bir dertKocası işini gücünü bırakmış,zengin bir kadın bulmuşOnunla birlikte yaşıyor ve kadının parasını yiyormuşKadının zenginliğinin kaynağı da belliymiş,çünkü gündüzleri başka erkeklerle gezip tozuyor para kazanıyormuş,geceleri de ablamın kocasıyla birlikte oluyormuşAblam hem ağlıyor,hem de anlatıyor:

-Ah,şu çocuk olmasa,bir gün bile durmam ayrılırımAh benim kötü kaderim,bununla evleninceye kadar Tuncay ile evlenmiş olsaydım,şimdi mutlu bir yaşam sürecektimKaç gündür adamın eve uğradığı yokNeymiş,ekmek kapımızmışKadınla aralarında hiçbir ilişki yokmuş,ama ikisini de çırılçıplak yatakta yakaladığımda ilişkileri var mı yok mu belli olduİnanmazsın Sibelciğim,vallahi yüzleri bile kızarmadı”Gel otur,hoş geldin!” dedilerÇok da misafirperverler canım!Çocuk açlıktan ölecek,para ver de bir şeyler alayım,benim oturacak zamanım yok,dedimO şırfıntı çocuğu duyunca kudurdu,herhalde bilmiyordu arada bir çocuk olduğunu”Gebersin piçin,kocanı doyuruyorum yetmez mi?” dedi

Fatma ablam,evinden getirip bizim koridora koyduğu küçük bir halıyı göstererek:

-Sibel anacığım be,şu halıyı satmak istiyorumBana yardımcı olsanaEtraftaki komşulara bir sor bakalım,belki bir alan çıkarBen yarın gene uğrarım

Deyip gittiBu sabah da tekrar geldiÜstteki komşunun 50 lira verdiğini söyleyince hemen ona koştu,halıyı verip parasını aldı ve allahaısmarladık bile demeden kaçarcasına gitti

Seni gidi seni…Sen de kocanın gittiği,ananın gittiği yolun yolcususun ya…O çocuğa,o yavruya yazık

29 Ağustos 1970

“Bir hafta içinde arka arkaya iki tane yangın olayına tanık oldukBiri bizim evde,diğeri de annemin dostunun evindeBiz Tuğba ile sinemaya gitmiştikHerhalde yanık sigarayı aceleyle çıkarken kül tablasının kenarında unutmuşumSigara yana yana kül tablasından yere düşmüş,yerdeki kilimi tutuşturmuş,derken alevler sarmış evi Bereket komşular yangını fark etmişler de kendi çabalarıyla söndürmüşler Zaten evde değerli bir eşyamız da yoktu ya,onun için isterse hepsi yansınO kadar önemli değilİki eski koltuk,iki divan,birkaç kilim,üç tane orası burası kırık sandalye…

İkinci yangın esas önemli olanÖnemliden de öte ilginçGece saat tam 23,30’da bir çığlık,bir feryatla bir kadın bir de erkek “Yanıyoruz,yanıyoruz!” diye bağırarak üzerlerini bile giyemeden kendilerini sokağa atmışlarBunları görenlerin çoğu gözlerini kapamak ya da arkalarını dönmek zorunda kalmışlarAdam,”İçeride annem varYaşlı ve hasta,n’olur onu kurtarın!” diye yakınıyormuşAncak kimse cesaret edip de içeri giremeyince zavallı felçli kadıncağız diri diri yanarak ölmüşİtfaiye yangını zor da olsa söndürmüş,ama annem ve dostu hâlâ polisin elinden yakayı kurtaramadılar:

“ -Sen kimsin,bu adamın karısı mısın?Karısı değilsen ne arıyordun o adamın evinde?Kendiniz kaçarken,ihtiyar kadını da niye kurtarmadınız?Evde yanık ateş var mıydı,kurabiye imalatında kullandığınız fırını,yatarken söndürmüş müydünüz?” gibi soruların ardı arkası gelmiyormuş

Bu yangından dolayı bütün mahalleli annemin o adamla olan ilişkisini öğrendiOysa herkes annemi orada çalışıyor biliyorduUtancımdan insan içine çıkamaz oldumTuğba için hava hoş:

“-Ne var kızım bunda utanacak?Bir kadın erkeksiz yaşayabilir mi?Hem elâlemin namusu onlardan mı sorulurmuş!” diyorduDedikleri belki biraz doğruydu,ama elimde değil gene de utanıyorum

Bu olaydan sonra annem,babamdan ayrılıp o adamla evleneceğini açıkladıAncak babam inat olsun diye boşanmaya razı olmadıAnnem buna rağmen boşanma dilekçesini yazdırdı,mahkemeye dilekçeyi verdi mi bilememÜstelik dilekçede beni de tanık olarak yazdırmışBenim tanıklığımdan ne olacak?Hem ben babamı nasıl haksız gösterebilirim ya da kötüleyebilirim ki…

*******

Daha önce de söylemiştim,eski kitap vs’deki tozlar bende astım krizine yol açıyorO nedenle bir maske takıp okumaya çalışıyorum yazılanlarıBu kısmı okumak daha zor nedense,ekleme yapmak zorunda kalabilirimAma çok az

*******

13 Eylül 1970

(Bu sayfa küfürle doluSayfa dediysem bir tek sayfa değil,tam üç sayfa küfürBelli ki küfürler Sibel’e aitAnnesine,ablasına,kız arkadaşına küfür yağdırmışAlçak diye yazmış ama kim olduğu anlaşılmıyor)






12 Ekim 1970


“Ben günahsızımO nedenle başıma gelen felaket nedeniyle kimse beni suçlayamazBen de zaten bir suçlu arayacak durumda değilimTuğba ablama bakarsam,iyi etmişimYaşamak işte böyle olurmuşİtiraf etmek gerekirse hem korktum,hem de çok tat aldım bu olaydan”Necip,Necibim!” diye onun kollarında inlerken,birkaç günlük tanışıklığımız olmasına rağmen bu çocuğu çılgınca sevdiğimi anladımDemek ki Aysel onunla ilgili söylediklerinde haklıymışDoğrusu şu Aysel de çok cömert bir kızEn çok sevdiği erkeği elinden almama ses çıkarmadığı gibi onu elde etmem için ne yapmam gerektiğini de öğretti banaBu olayı ayrıntılı anlatmalıyım,çünkü belki de bu yaşamımda bir dönüm noktasıdır:

Aysel,ben ve Tuğba o gün ne yapalım da biraz eğlenelim diye düşünüyorduk Sonunda ikisi ortak bir öneride anlaştılar:Aysel Necip’e telefon edip,bu gece arkadaşlarını ve birkaç güzel plağını alıp gelmesini isteyecektiEvde yalnızdı,çünkü anne ve babası hasta olan babaannesini ziyarete gitmişlerdiBirkaç günden önce de dönmeyeceklerdiBu öneriyi önce ben kabul etmedimOnlar benim müzik dinleyerek dans edenleri izleyebileceğimi,bunda bir kötülük olmadığını söyledilerBen inat ettim,direndim;ama sonunda kabullenmek zorunda kaldım

Buna rağmen Aysellere gitmeden önce heyecanlıydımSözlerim,davranışlarım ve duygularım arasında açıklayamayacağım bir çelişki vardıEn yeni elbisemi giydim,hafif bir makyaj yaptım,küçük bir kolye taktımGiydiğim elbisenin bana çok yakıştığını,beni olduğumdan daha büyük gösterdiğini söylerlerdiNedense bu gün büyümek istiyordum…Necip’i Aysel’in anlattıklarından tanıyordum,bir kere de uzaktan görmüştümO zaman bile çok heyecan duymuştum,peki şimdi saatlerce onun yanında bu heyecanı nasıl gizleyecektim?

Hava henüz kararmıştı ki zil çaldıAysel koşarak kapıya gittiÜç delikanlının içeri girdiğini,en uzun boylu ve kahverengi bir takım elbise giymiş olanın Necip olduğunu gördümHafifçe kızardığımı ve kalbimin yerinden çıkacakmışçasına attığını hissettimBirisinin bu halimi anlayacağı korkusu içindeydimKimseye heyecanımı belli etmemeliydim,yoksa günlerce konuşacakları malzeme vermiş olurdum onlaraAysel bizi tanıştırdıNecip’e uzattığım elim tir tir titriyorduBirden içim geçti ve yere yığıldımKendi çabamla kalkmak istediysem de olmadıHemen Necip atıldı ve koltuk altlarımdan tutarak beni ayağa kaldırdıHerkese rezil olduğumu düşündümDoğrusu heyecanımı kimseye belli etmemiştim!Bravo bana…İçin için kendime kızıyordum

-Hepinizden özür dilerimSanırım aniden tansiyonum düştüBen izninizle gitmek istiyorumSizlerin bu güzel gecenizi de zehir etmek istemem,dediysem de hepsi bir ağızdan buna karşı çıktılarAh,keşke gitseydim,daha doğrusu gidebilseydim!Belki de o zaman hakkımda çok daha hayırlı olurdu

Çılgınlar gibi eğleniyorduk,daha doğrusu eğleniyorlardıBir köşeden onların dans edişlerini izliyor,etrafa zoraki gülücükler dağıtmaya çalışıyordumBu durumum Necip’in dikkatini çekmiş olacak ki benimle ilgilenmeye başladıBeni güldürmek,eğlendirmek için tüm marifetlerini sergiliyor,akla hayale gelmeyecek şeyler yapmaya çalışıyorduBir ara:

-Hassas olan bayanları çekici bulurumBu nedenle de bana çok sempatik geldiniz

-Hassas bir insan olduğumu da nereden çıkarıyorsunuz?

-Bazı şeyler bilinmez,ama hissedilirHislerimin beni yanılttığını sanmıyorum

-Dilerim bu kez de yanılmazlar

-İnsanlar yanıla yanıla yanılmamayı öğrenirlerSizi ilk gördüğüm an güzelliğinize ve zarafetinize hayran kaldımKızsanız da bir şey söyleyeceğim:Üstelik çok da çekicisiniz

-Necip bey,iltifatlarınızı bu kadar cömertçe harcamayınızBir de bakarsınız ben de gerçek sanıp bunlara inanıveririm

-Aman efendim,ben iltifat etmiyorumAksine gerçeğin çok azını söylüyorum Hem ben her önüne çıkan bayana kompliman yapan bir erkek de değilim

Bu sözlere güldüm,o da güldüPikapta yeni çıkmış romantik bir parça çalıyorduBu parçayı çok severdim:”Mavi bulutlar kadar ulaşılmazsın sen,taptığım tanrı kadar kutsalsın sen!”Gözlerimi kapamış bu parçanın her kelimesini tüm benliğimle yaşamak istiyordumPembe,mavi,kırmızı,sarı rengarenk bir rüyadaydım sankiEvet bu müziği çok severdim,ama şu an galiba daha da çok sevmeye başlamıştımBir başkaydı her kelimenin yarattığı çağrışım,hele o yanımda iken…”Fırtınaların coşkunluğunu arama senİçimde yanan ateşi bir bilsenBir dal parçası gibi baharla kaplıyımSenin için aşk kanatlıyımPeri masallarındaki yakışıklı şehzademArtık kimseyi istemem ben

Saatler ne kadar da çabuk geçmiştiTuğba hâlâ dans ediyordu birisiyleHiç oturmamıştı saatlerdirBir ara Tuğba:

-Biraz da yabancı plak çalalım,dedi ve pikabın yuvarlağı dönmeye başladıBen çok yabancıydım bu tür yabancı parçalaraNecip sordu:

-Bu parça ne kadar hoş değil mi?

-Evet,çok güzelYalnız biraz fazla romantik değil mi? diye fikir yürüttüm anlamadığım belli olmasın diye

-Evet öyle,ama romantizm insana bir başka haz verirBakınız seven bir insanın hislerine şu sözler nasıl da tercüman oluyor,dedi ve Türkçesini söyleyerek bana da tercüman oldu:”Kötülük ateşinde pişmiş fahişenin sevgisi bile kutsaldır

Belki kutsal,belki de değilBunun tartışması bana düşmez;fakat bunu yine de benim aklım almıyorduSırf sevgi olduğu için en aşağısı kutsal kabul edilen bir şey olabileceğini düşünemiyordum


Saatler gece yarısını geçtikten sonra bizimkiler ortaya içki çıkardılar Anlaşılan her şey henüz şimdi başlıyorduBen de biraz içmek zorunda kaldımİlk defa içtiğimden başımın biraz döndüğünü anladımBunu söyleyince bana güldülerBirbirleriyle yarışırcasına kadehleri yuvarlamaya başladılarBiraz sonra da hepsi sarhoş olmuştuHayal meyal Tuğba ve Aysel’in yerde yuvarlandıklarını görür gibiydim,tabii öteki iki çocukla beraberNecip bana:

-Bak,herkes ne güzel eğleniyorBiz neden duruyoruz?Sevişmek istemez misiniz?dediBozulmuştum,öfkeyle:

-Bunu teklif edebilmenize çok şaşırdım,

dedim ama doğrusu ,bunları söyleyecek gücü kendimde nasıl bulabildiğimi de hâlâ merak ederimBaşımı avuçlarının içine alıp dudaklarımdan öptüğü zaman ,o anın ve içkinin etkisiyle kendimden geçmişimSabahleyin uyandığımda gördüklerim gerçekten de çok korkunç ve iğrenç göründü banaAma ben yine de iddia ediyorum ki temizim ve suçsuzum!Tuğba ve Aysel gibi olmaktan kendimi kurtarabildiysem bunda şansımın yardım ettiğine inanıyorumOlanlardan dolayı pişman mı olmalıyım,yoksa sevinç mi duymalıyım bilemiyorum


******

Devamı varBitse de ben de kurtulsam bu toz işkencesindenNerden girdim bu işe

********

Başkasının özel yaşamını teşhir ettiğim için vicdanen rahatsızım “Yapmamalıydım” diye düşünüyorumBırakalım vicdan muhasebesini de isterseniz işimize bakalım

Buradaki sayfanın en üstünde “oğuz” ve yanında 3diye yazıyorBu beş yada altı haneli bir rakamSilik olduğu için anlaşılamıyorBir telefon numarasıdır belki deO dönemde kaç kişide telefon vardı ki

******

13 Kasım 1970

“Hemen hemen bir ay oldu,ben bir tek kelime bile yazamadımOysa bu bir aylık süre benim hayatımın en hareketli günlerini yaşadığım bir dönem olduDoğrusu mutluydum ve neşeden uçuyordum adetaBu nedenle belki de günlerin nasıl geçtiğini anlamadım

O geceden sonra Necip’le aramızda bir yakınlık doğduOna bağlandım ve onu sevdiğimi anladımBazen buna hakkım olmadığını,sevmemem gerektiğini düşünüyordumÇünkü annemin ve ablamın davranışları beni korkutuyorduBaşkaları nasıl düşünür bilmem ama annemin yaptığını bir fahişelik olarak değerlendiriyordumBuna rağmen bir süre sonra bir fahişenin kızı olduğumu unuttum

Necip’e ailem hakkında bilgi vermek istiyordumBunu yapmak için çok uğraştımAncak o her seferinde sözümü keserek ailemi değil beni sevdiğini,diğer insanların önemli olmadığını söylediHer şeyi bildiğini sanıyorum,çünkü eski sevgilisi şimdi ise samimi dostu Aysel ona mutlaka bazı şeyler anlatmıştırÇünkü bir gün bana:

-Bir annenin,bir babanın günahlarını çocukları yüklenemezlerBöylesi bir hüküm vermek mantık dışıdır,demişti

Anladığım kadarıyla o,yaşamayı,eğlenmeyi,gezmeyi yani yaşamın tüm hazlarını tatmak istiyorduPara probleminin olmadığını,ancak çok daha fazla parasının olmasını arzu ettiğini,bazen bir boşluğa düştüğünü,bu anlarında korkunç bir sıkıntının onu esir ettiğini söylüyordu

Bir defasında Belgrat ormanlarına kadar uzandık,çimenlerin üzerine oturduk Düşünceliydi Bir şeye üzüldüğü belliydiBana derdini söylemeyeceğini tahmin ediyordumO nedenle söylemesi için üstelemedimİyi ki böyle yapmışım,çünkü o kendiliğinden konuşmaya başladı:


-Biliyor musun Sibel,sevgililer birbirlerinin oldukları zaman gerçek mutluluğa ulaşırlar

-Nasıl?

-Seven ve sevilen iki kişi gerçek mutluluğu tatmak istiyorlarsa tam anlamıyla birbirinin olmalılar

-Ben içinde yaşadığım mutluluktan daha fazla bir mutluluk olabileceğini düşünmüyorum Hem varsa da istemiyorumÇünkü çok fazla mutlu olmaktan hep korkmuşumdurÇoğunlukla bir şeyler olur ve o sihir bozulur

-Sen de tam mutlu değilsin,bir şeylerin eksikliğini hissetmiyor musun?İşte ben içimdeki bu eksikliği artık anladımSana bu teklifle gelmeden önce çok düşündüm,seni kırmaktan korktuğum için kendimle mücadele ederek acılar çektim

-İnsan elindekilerle yetinmesini bilmeli ve daha fazlasını istememeli,dedim

O gün keyif vermedi ikimizi deOnun isteği üzerine o günkü beraberliğimizi erken noktaladıkEve gelince kendimi yatağın üzerine atıp hüngür hüngür ağladımGarip bir acı vardı içimdeŞimdiye kadar hiç tatmadığım bir acıyla kavruluyordumBir şey boğazıma düğümlenmiştiBir tehlikenin yaklaşmakta olduğu ihtimali içime doğuyorduRomanlarda okuduğum kaybetme duygusunun zehrini ilk defa tadıyordumHayret! Bu durum içinde garip bir haz da saklıyorduBelki de çaresizliğim böyle düşünmeme yol açmış olabilirdi

Onu kaybetmek istemiyordumHer istediğini yapmak kararındaydım Birbirimizin olmak benim de arzumdu,ama bu koşullarda değil!

Akşam Tuğba eve erken geldiGözlerimdeki kızarıklıktan ağladığımı hemen anladıAnlatmam için beni zorladıAslında anlatmaya,açılmaya benim de ihtiyacım vardıÖyle de yaptım

Her şeyi anlattıktan sonra,nasıl davranmam gerektiğini ona sordum:

-Gayet basit kızım,adam ne istiyorsa onu verirsin,olur biterHem belki o zaman seninle evlenmek zorunda da kalırBu kadar korkak ve kötümser olma!Yarın sevmediğin bir adamın kollarına kendini atacağına,ayağına kadar gelen bu fırsatı değerlendir ve çılgınca sevdiğin Necipciğinin ol!Sen bu İstanbul’da kız oğlan kız kaç kişi var biliyor musun?Binde bir ya çıkar,ya çıkmaz!Elalem yaşıyor kızım,sen uyu daha uyu…

-Peki öyle de bu kızlar sonra nasıl evleniyor,evlendikleri adam anlamıyor mu?

-Zaten çoğu seviştikleri adamla evleniyorAldatılanlar ise buluyor bir enayiErkekleri kandırmaktan daha kolay ne var?Adamın gözü dönmüş bir halde saldırıyor,biraz direniyorsun,sonra kendini bırakıyorsunEn sonunda da “Ne yaptım ben?” diye başlıyorsun ağlamayaErkek kısmı ağlamaya pek dayanamazBir hafta,on gün sonra da anlı şanlı bir düğünle evinin kadını olup çıkıyorsunVe bir gün bir de bakmışın ki , namus budalası kesilivermişsin!

-Olur mu öyle şey,çocuk bile inanmaz bunlara…


-Aptal kardeşim,seni ben bile adam edemem!Öyleyse kendi başının çaresine kendin bak!Ne demeye benden akıl soruyorsun?Nasıl biliyorsan öyle yap!Bir kaç güne kadar ayarlayacağım adamı nikah masasına oturttuğumu görünce ne demek istediğimi anlayacaksın Çok yorgunum ve şimdi uyumak istiyorum, deyip yorganın altına girdi

Aradan beş dakika bile geçmeden horlamaya başladıOhhh,ne rahat kız!Keşke ben de onun gibi olabilsemAslında istemiyorum onun gibi olmayıÖyle kurnazlıklara aklım ermez benimİyisi mi ben gene böyle kalayım

Bunları düşünürken sabah olmak üzereydiÇelişkili düşünceler vardı kafamdaÇünkü bazen ablama hak veriyor bazen de onun gibi düşünenleri suçluyordumBazen Necip’in isteklerini yapmaya bazen de direnmeye karar veriyordum

Sabahleyin uykusuzluktan şişmiş göz kapaklarımı ovuşturarak işe gitmek için hazırlanıyordumGeç kalarak patron bozuntusu Kenan’ın konuşmalarına fırsat vermemeliydimBuna rağmen işe gittiğimde o,yine:

-Ne o güzelim,yoksa bütün gece beni düşünmekten uyuyamadın mı?dedi

Mümkün olsa bu adamı kendi ellerimle boğarımYılışık ,mendebur şey


********


Defterin sonuna yaklaştıkBu kısımda yırtılmış sayfalar olduğu anlaşılıyorÇünkü defterin ciltli kısmında parçaları kalmışBu tip defterler birer minik ajanda oldukları için tarih sırasına bakıldığında buradan da bunu anlamak mümkün

Acaba Sibel bu sayfalara ne yazmıştı ve neden yırttı?Yoksa ileride okuduğunda kendisini bile rahatsız edecek bir şeyler mi karalamıştı?Sorular çoğaltılabilir,ama biz defterin son sayfalarını aktaralım:

********

1 Mayıs 1971

“Her şey bitti artıkBen Kenan Mantar’ın karısı Sibel Mantar,karnımda taşıdığım çocuğumun babasıyla,ama gerçek babasıyla evlendimBir kaç gün önce hamile karnımla giydiğim o bembeyaz gelinliğin bile bana yakışmadığını ve oradaki insanların riya dolu,alay dolu bakışlarını hiç unutamıyorum

Çok da komik bir halim vardı,çünkü neredeyse çocuğum yürüyerek düğünüme gelecekti

Kocamustafapaşa’da mavi boyalı,tek katlı bir evim var artıkBundan böyle evimin hanımı olacak,çocuk üstüne çocuk doğuracak,onları büyütmekle ve tiksindiğim şu adama hizmet etmekle ömrümü geçirecektimŞimdi bir alın yazısı olduğuna ve ne yaparsan yap bunun değişmeyeceğine inanmaya başladım

*******

Necip’in isteğini yerine getirecektimOnunla buluştukAma olmadı,olmadı…İstememe rağmen onun olamadımDaha doğrusu beceriksizliği yüzünden hem hayatım mahvoldu hem de Necip’i kaybettim

O gün günlerden Pazar’dıBindiğimiz taksinin penceresinden giren rüzgar saçlarımı dağıtıyorduGecekonduların bolca bulunduğu Zeytinburnu’nda bir evin önünde durdu arabaNasıl bir evdi,merdiven çıktık mı çıkmadık mı hatırlamıyorumGirdiğimiz odanın duvarları dergilerden kesilip yapıştırılmış açık saçık resimlerle doluyduOnları görünce utandım,başımı öteki tarafa çevirdim ama orası da aynıydıBaşımı nereye çevirsem aynı resimler karşıma çıkıyorduBir ara utanmayı bir kenara atarak bu resimleri incelemeye başladımO:


-Bu oda bir seks albümüdürBak burada seksolojinin her türlüsünü görebilirsinİlginç pozisyonlar görmek istiyorsan bu tarafa bakmalısınBunları bulmak için çok uğraşmadımHepsi yurt dışından gelen dergilerden kesilmiştirAlmanya’da amcamın oğlu var,istediğim zaman hemen gönderiyorNasıl beğendin mi?

-Bilmem

İtiraf etmek gerekirse bir an önce ne olacaksa olmasını istiyordumNecip bir şişe iyi şarabı mutfaktan alıp getirdiYanına biraz fıstık ve leblebi de koyduKadehleri birbiri ardına yuvarlarken içmem için bana da ısrar ediyorduDerken şişeler birken iki,ikiyken üç oldu ve dördüncü şişe de bittiFitil gibi sarhoştuEllerimi,yüzümü,ayaklarımı öpüyor,bir yandan da üzerindekileri çıkarıyorduSapıkça şeyler söylüyor,kendisine ayak uydurmamı istiyorduHer dediğini yaptım,ama öylesine kendinden habersizdi ki oracığa sızıp kaldı

Kendine gelmesi için üç-dört saat geçtiGözlerini açtığında :

-Sibel,artık benimsin değil mi?En kısa zamanda seninle evleneceğiz, göreceksin seni senden daha çok seveceğim

O günden sonra Necip,beni ihfal ettiğini zannederek günlerce aramadı Umudumu yitirdim,yemeden içmeden kesildimYapılan bu hakareti hazmedemiyordum On beş gün sonra tesadüfen yolda karşıma çıkıverdiYüzüne ondan nefret ettiğimi haykırarak oradan kaçtımEn ufak bir tepki vermediNe bir söz söyledi ne de peşimden koştu…


****


İki gün işe gitmedimKimseyi görecek durumda değildimPatron eve haber yollayıp işe gelmemi yoksa gelmediğim günleri haftalığımdan keseceğini söylemişMecburen gittim

Kenan’ın kollarına düştüğüm günü ise lanetle anıyorumTatminsizlik içindeydim,biraz da Necip’e inat doyum arıyordumBu şartlarda karşıma kim çıkarsa çıksın onun olacaktımŞans galiba Kenan’dan yanaydı!

Kim ne derse desin Kenan, gene de Necip’e göre namuslu bir insanmışÜstelik o da beni sevdiğini söylüyorduHamile kaldığımı öğrendiği zaman derhal evlenmemiz için ailesini devreye soktu

Buna rağmen Kenan’a karşı hiçbir şey hissetmediğimi biliyorumBir anlık duygu beni benden aldıKarnımdaki çocuğu da sevemedimSanki bu çocuk benim canım kanım değilmiş de muzur bir tümörmüş gibi geliyor

Bundan sonra yazacak bir şeyim olacağını da zannetmiyorumBu yarım kalmış defter de bir gün benim tarafımdan yada başka birisi tarafından okunur mu,onu da bilemiyorum

Elveda Sibel,elveda güzel günlerim,elveda anılarım,elveda Nec…

*********

Son sözlerinde,bu defterin başkaları tarafından okunmasını istemesi içimi biraz rahatlattıBuna rağmen yine de bu emaneti götürüp ait olduğu yere bırakma kararındayım

Sevgili Sibel,senin adına zamandan bir şeyler kurtarmaya çalıştımUmarım beni anlar ve bağışlarsın!

Yarın erken kalkmalıyımİstanbul trafiği malûmSahaflar Çarşısı’na gitmek birkaç saatimi alacak,ama olsun


Ömer Faruk Hüsmüllü

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.