Kaldırım Boyayan Ayakkabıcı |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kaldırım Boyayan AyakkabıcıOkulun çıkış zili ile birlikte avlu kapısına doğru yönelmiştiGünün tüm yorgunluğunu vücudunda kümelenmiş gibi hissettiÖğretmenlik mesleğinin daha henüz birinci yılındaydıHayatında bu kadar gürültüyle yoğrulmuş bir ortamla karşılaşacağını aklının ucundan bile geçirmemiştiÜmitsizliği pek sevmezdi fakat,okulun bünyesinde olan aşırı gürültü onu pek rahatsız ediyorduTeneffüslerde öğretmenler odasına hızlı adımlarla yürüyerek öğretmen arkadaşlarıyla sıkıntısını dile getirmesi, artık alışageldiği bir davranış haline bürünmüştüDaha henüz stajyer öğretmendiÖnündeki mesleki hayatının uzun yıllarını düşündükçe erimeyen büyük aysberglerin kendisine kabus olacağı ihtimalini taşıyorduEn azından böyle düşünüyordu Tecrübeli öğretmen arkadaşlarının sıcak sohbetleri,etkili tavsiyeleri ve hayata dair anlattıkları veciz düşünce sinyalleri,onu biraz da olsa rahatlatmaya yetiyorduFakat bu geçici rahatlama modu,psikolojisinin tamamen düzelmesine yardımcı olamıyorduHassas bir yapısının olması ve her şeyi kafaya takan mizaca sahip bulunması, bozulmaya yüz tutmuş psikolojisin tadı-tuzu konumundaydıSamimi bir öğretmen arkadaşının latife tarzında söylemiş olduğu “terapi” ifadesi ise yalnızlık girdabından kurtulmayı sağlayan bir ilaç gibiydiAslında “terapi” ifadesini okuldaki hayatıyla evdeki hayatı arasında bir köprü kurması için söylemiştiNeden olmasındı?Ne de olsa evdeki beden ile okuldaki beden aynı yükü kaldırmak için motive olmuşlardıTek farkı ortam içindeki yapılan işlerdiEv işlerini omuzlayan bir irade,okul işlerindeki sıkıntıları da aşmaya yetebilecek kıvama neden gelmesindi? Tümden kaçırmaması gerekli olan huzurun ilk basamağını “terapi” ile adımlamıştı aslındaDaha büyük sıkıntı yaşayanlarla empati kurabilmesi onun için bir fırsattıHem bu,kendine güvenmesine de engel olmazdı”Kalbin ile güvendiğin her yolda kişiliğinin de orada olması gerektiğini hiçbir zaman unutmamalısın!” demişti arkadaşı Kapıdan tam çıkmak üzereyken sınıfta bir eşyasının kaldığını hatırladıÖğretmen arkadaşlara bugün servis ile gitmeyeceğini ve kendisini beklememelerini söylediUnuttuğu bir hediyeydiMerdivenleri hızlı bir şekilde çıkıp sınıfa doğru ilerlemiştiİlk defa sınıf bu kadar sessizdiSınıfın bu haline ne kadar imrendiğine kendisi de şaşırdıBedeninin sessizce aynaya bakıyor olduğunu hissettiMasanın üstünde duran hediyeyi ayaklarının altından çıkan yankı eşliğinde aldıTemizlik görevlisine tebessüm ederek okuldan ayrıldıİçine yeni paketlenmiş bir duygunun aktığını hissettiElindeki hediye kalbine inen bir yağmur gibi ona misafir olmuştuHediyeyi açmaya karar verdiNe de olsa hava kararmamıştıEvine de alternatif bir vasıtayla gidecekti Okulun karşısındaki çocuk parkının asude bankına yorgun bir edayla oturduKamelya ağaçlarıyla desenini kazanmış bu nezih ortam dinlenmek için ideal yerdiYaşlı bir ayakkabı boyacısı ilişti gözüneYılların kederi saklıydı alnındaAma o da tebessümünü esirgemeyen bir tavırla işini yapmaya devam ediyordu Çocuk cıvıltısıyla örülmüş bir duvar gibiydi burasıHiç de rahatsız olmamıştıEvet,ilk defa okula yakın bir yerde gürültüden şikayet edebilecek durumla karşı karşıya gelmemiştiBelki de kalbinin pırlanta isteklerini yapmaya meyilli olduğu için böyle olmuştuHayattaki davranışlardan intikam almak değil,onunla muhabbet edebilmekti tek sorunDilinin ucuna şu cümle geldi:”Şuan parkta oturan sadece ben değil,benimle birlikte çözüm bekleyen sorunlarım” Hediye paketinin içinden bir mektup çıkmıştıEline mektubu aldıHayatında ilk defa kendisine bir mektup gönderilmiştiHeyecanlı gözlerle mektubu okuyorduMektubun çok hızlı yazıldığı belliydiKısa ve özdüOkumasını bitirdiğinde içinde yakıcı bir korun damarlarına doğru çekildiğini hissettiMektup şu cümlelerden ibaretti: “Değerli öğretmenim, Tahmin ediyorum,siz de fazla durmaz,üç yıl sonra tayin istersinizİnanır mısınız,size yazı yazacak kadar kendimi cesur buldum bugünİnsan,içinden geçirdiklerini samimi bulduğu insanlara dökebiliyor ancakÖğrencinin duyabileceği sevgi bununla başlıyor galibaOkul dışı hayatınızda nasılsınız bilemiyorum ama,hep sizin gibi bir öğretmen olmayı hayal etmiştimve karşıma siz çıktınızBize balık tutmasını öğretirsiniz diye düşünüyorumİsterseniz bu da lafın gelişi olmasın,çünkü,hayatımda hiç balık yemedimYiyemedimBabam ayakkabı boyacılığı yaparak evimizin geçimini sağlamaya çalışmaktadırBen ise sabırla eğitim-öğretim hayatımı tamamlayıp gelecekte öğretmen olmayı Fazla başınızı ağrıtmak istememKusura bakmayınızYarın derste görüşürüz veya her zaman Öğrenciniz Murat” Az önce görmüş olduğu ayakkabı boyacısı Murat’ın babası olmalıydıYanına gitmeye karar verdiÖğretmenin geldiğini gören adam ayağa kalktıTezgahının yan tarafında sıra halinde dizilmiş kitaplar vardıAnlaşılan usta,okuyan bir insandıİnanılmayacak tarzdaki kibar kişiliğiyle kendisini tanıttıEvet,yanılmamıştıMurat’ın babasıydıYılların tecrübesini omzuna almış olan usta,öğretmen ile olan muhabbetinde sabrı nasıl bir meyve yaptığını şöyle anlatmıştı: -Değerli hocam,sizler gençsinizHayatta her yıl bir bahar hediyesi vardırBahar sabrın bir hediyesi ve çiçeksi duyguların tomurcuklanması demektirBaharda tatlı heyecanlar vardır,bunlar kendisini saklayamazİnsanın içindeki sır demetleri bile sokağa pazara dökülürİnsan,sıkıntıları aşmak için mücadelesini sürdürürken,ona yardımcı baharlar gelirBahar,sarsılmamanın ve yılmamanın adıdırÇiçekler bin defa poyraz da görse,baharın gelmesiyle tebessüm yapraklarını serper etrafaÇürümek isteyen bir iradede meyve verme sancısı olamazHer sancı bir hediyenin özüdürÖzden ayrılmamak lazımdır!Haksız mıyım pek kıymetli Hocam? -Yerden göğe kadar haklısınızBeni çok şaşırttınızSizdeki bu kibarlık ve sunmuş olduğunuz insanlık tavsiyesi herkes için gereklidirÖzellikle ortamın sıkıntılarına karşı sabretmesini bilemeyenler için -İnsanları tanımak için sadece bir göz bile yetebiliyor bazenGözüyle görebildiklerini tadarken,kalbine sıkıştırabildiği donanımlarında ise hep bu gözlemlerin ipuçları var sankiAyakkabı boyamaya gelen birisi yürümesiyle kendisini tanıtıyor banaİnsanın adımlarında dahi kişiliği şifrelenmiş gibiYıllar ak saçıma ayna oldu ve bakışımı buna göre ayarlar oldumAyakkabılara değil adımlara eğildim ve insanlara içimi böyle sunmaya devam ettimHiçbir zaman kaybetmedim ve kazancımı da tavsiye olarak anlatmayı bir şeref bildim -SizNe büyük bir insansınız!Arzu ederseniz sizi evime davet etmek isterimHem silinmeyecek sohbet sayfanıza bir yenisini eklemiş olursunuz… Ayakkabı boyacısı,öğretmenin bu samimi davetini geri çevirmediAkşamın lacivert tonu ağaç gölgeleriyle şakalaşırken,gökyüzündeki aydınlık uzun bir muhabbetin sürprizini tattırıyorduİnsan, adımını atabileceği yolu iyi seçmeliydiİnsan,insanlık yolunda bir hizmetçiye bile efendi gibi davranabilmesini bilebilmeliydi Gürsel ÇOPUR |
|