Ulu Bilge Gökalp'e Göre Türkçülük |
06-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ulu Bilge Gökalp'e Göre TürkçülükGökalp’e göre Türkçülük, "Türk milletini yükseltmektir" Türkçülük, Türk milletinin fertlerini lisanca, dince, ahlakça ve bediiyatça müşterek kılmak, yani aynı terbiyeyi vermek kısaca "harsta birlik" vücuda getirmektir Gökalp, Türkçülük programını tatbik edebilmek içinde altı ilke ortaya koymuştur (Çalık,1985:68) 1 Lisanı Türkçülük 2 Bedii Türkçülük 3 Ahlaki Türkçülük 4 Hukuki Türkçülük 5 Dini Türkçülük 6 Iktisadi Türkçülük 7 Siyasi Türkçülük 8 Felsefi Türkçülük Bu, Türkçülüğün ilk programı idi Böylece "Türkçülük"de yeni bir safha başlıyordu "Ilmi", "edebi", "siyasi" Türkçülükten sonra Gökalp’le "Doktriner Türkçülük" başlamıştı Türkçülük yolunda yaptığı bu yenilik hakkında Fuad Köprülü şöyle bir değerlendirme yapıyor "Yaratıcı ve toplayıcı bir kudrete malik olan bu harikulade insan, bu cereyan içindeki dağınık fikirleri toplamış, onlardan yeni ve umumi bir "terkip" vücuda getirerek milli cereyanın programını ve felsefesini çizmiştir" (Çalık, 1985:73) 1Lisani Türkçülük Gökalp dili yazı dili ve konuşma dili olarak ikiye ayırıyor Ve bunlardan, Istanbul lehçesinin konuşma dili olduğunu ve konuşulmayıp yazılan Osmanlı lisanın da yazı dili olduğu söylüyor Bu farklılığın yalnızca Osmanlıda olduğunu başka yerlerde böyle bir faklığının olmadığı söylüyor Bu halin normal olmadığını ve bir hastalık hali olduğunu belirtiyor Bu hastalığa çare olarak ise, ya yazı dilini aynı zamanda konuşma dili haline getirmek, yahut konuşma dilini yazı dili haline getirmek gerekir Bunlardan birincisinin mümkün değildir Çünkü Osmanlıca tabii bir değil, suni bir dildir Bu durumda konuşma dili, yazı dili haline getirilebilir Ayrıca, Türkçe’deki yabancı, ek, edat ve sigalar atılmalıdır (Gökalp1976:106) 2 Bedii Türkçülük Gökalp Türklerde bedii zevkin çok yüksek olduğunu söyler Türklerin yaptıkları mermer heykellerin Yunan heykellerinden kalır yanı yoktur Ayrıca Selçukluların, Harzem Türklerinin, Osmanlıların ve Akkoyunluların yapmış oldukları camiler, saraylar, türbeler ve köprüler dünyanın en güzel örnekleridir Türkler Edebiyatta oldukça güzel eserler ortaya koymuşlardır Ancak bunlar Osmanlılıların hatası yüzünden ihmal edilmiştir Gökalp edebiyatımızı yükseltebilmek için "iki sanat müzesinde terbiye görmemi gerektiği inancındadır Bunlardan birincisi, halk edebiyatı, ikincisi garp edebiyatıdır (Gökalp, 1987:122-124) 3 Ahlaki Türkçülük Gökalp "ahlak"ın mahiyetini açıklarken, insana rehberlik eden üç kılavuzdan bahseder ki, bunlar ilim, dehâ, ve ahlaktır Bunlardan ilim normali, deha orijinali, ahlak da ideal"i, mefkureyi tayin eder Bu üç unsuru bir mertebe sıralamasına tabi tutan Gökalp, bunlardan en aşağıya ilmi koyar Ilimden sonra deha gelir ve kıymetçe ilimden yüksektir Bu üstünlüğün sebebini şöyle açıklar: Ilim usul vasıtasıyla yapılır Herkes çalışarak az çok ilim sahibi olabilir Fakat deha fıtratın bir ürünüdür Herkes çalışmakla dahi olamaz Dahi usulden de istifade ederse de, asıl ibda vasıtası ilhamdır Dahilerin ruhlara verdiği bedii vecdler de ilim adamlarının temin ettikleri menfaatlerden daha yüksektir Büyük bir şair, büyük bir musikişinas bir millete coşkun bir neşe, taze bir hayat verebilirler Ilimin faydaları ise tedrici ve ekseriye maddidir Dehanın ilimden üstün olduğunu iddia eden Gökalp’e göre, ahlak da dehadan üstündür Çünkü ona göre ahlakın kıymeti, diğer içtimai kıymetlerle ölçülebilmekten münezzehtir Ahlaki bir eksikliğin hiçbir ilmi veya dahihane meziyetle telafi edilemeyeceğini belirtir (Çalık,1985:86) Türklerin ahlaki yönden diğer milletlerden üstün olduğu söyleyen Gökalp, Ahlakı beşe ayırmıştır Bunlar; 1 Vatani, 2 Mesleki, 3 Ailevi, 4 Medeni (şahsi ahlak), 5 Mesleki Ahlak (Gökalp,1987:132) 4 Hukuki Türkçülük Hukuki Türkçülüğün üç gayesi vardır Bunlar a Türkiye’de asri (modern) vücuda getirmek, b Mesleki velayetleri velayet-i amme müdahalesinden kurtarmak, 3 Bir asri aile vücuda getirmektir Birinci gayenin yani asri bir hukuk vücuda getirmenin ilk şartı da, milli hukukun bütün şubelerini teokrasi ve klerikalizm kalıntılarından büsbütün kurtarmaktır Ikinci gaye olan mesleki velayetleri, velayet-i ammenin müdahalesinden kurtarmak için, mütehassısların salahiyetine dayanan meslek muhtariyetlerini tesis etmektir Bunun için de yeni esasa dayanan bir medeni kanun ile ticaret, sanayi ve ziraat cemiyetleri vücuda getirmek ve darülfünun, baro, tabipler cemiyeti, muallimler cemiyeti, mühendisler cemiyeti gibi teşkilatların muhtariyetine dair kanunlar yapılmalıdır Hukuki Türkçülüğün üçüncü gayesi "asri" aile vücuda getirmektir Bunun için ailede erkekle kadının müsaviliğine dayanan hukuki düzenlemeler yapılmalıdır Yapılacak olan bu düzenleme ile kadın ve erkek nikahta, telakta, mirasta, mesleki ve siyasi haklarda müsavi olması temin edilecektir(Göaklp,1987:153-154) 5 Dini Türkçülük Gökalp’e göre dini Türkçülük, dini kitapların, hutbelerin ve vaazların Türkçe olmasıdır Buna sebep olarak da dini kitapların anlaşılamamasının, dinin hakiki mahiyetine mani olacağını ve manası bilinmeyen hutbe ve vaazların da dinin mensubuna zevk vermeyeceğini gösterir (Gökalp,1987:155) 6 Iktisadi Türkçülük Iktisadi tekamül, içtimai tekamülle paralel olarak meydana gelir Içtimai tekamülde milletin meydana gelişi, iktisadi tekamül de "milli iktisadın teşekkülüne paraleldir Içtimai hayatın gelişmesinde iktisadın büyük bir önemi vardır(Gökalp,1987:160) 7 Siyasi Türkçülük Türkçülüğün siyasi mesleği halkçılıktır Türkçülük ancak asri cereyanlarla uyuşabilir Klerikalizm, teokrasi ve istibdatla itilaf etmesi mümkün değildir Halkçılığın esası, cemiyet içinde kast, ocak, sınıf diye bir takım inhisarcı yahut imtiyazlı zümre ve tabakaların bulunmamasıdır(Gökalp,1987:162-163) 8 Felsefi Türkçülük Gökalp düşünce ameliyesini ikiye ayırır: Bunlardan birincisine "muakale" adını verir Bu kelimeyi felsefe karşılığı olarak anlayan Gökalp’e göre muakale hiçbir faydayı amel edilmeksizin, hiçbir ameli tatbikatı istihdaf etmeksizin, sırf düşünmek için düşünmektir Ikinci tip düşünceye "tedebbür" adını verir ki, bu da ameli ihtiyaçların şevkiyle ve fayda temini maksadıyla düşünüştür Fen adamlarının yaptığı zihni faaliyet "tedebbür türündendir Filozofların zihni faaliyetler ise "muakale" türündendir Türk Milletinde ferdi hayata hiçe sayan bir vatan sevgisi vardır Gökalp buna "halk felsefesi" adını vermektedir Ancak Türkler halk felsefesinde güçlü olmasına rağmen yüksek felsefede güçlü değildir Türk milleti büyük feylesoflar yetiştirememiştir Bunun nedeni Türk Milletinin kabiliyetsizliği değil iktisadi sebeplerdir Felsefesi "düşünmek için düşünmek" ya da "hasbi düşünce" diye vasıflandıran Gökalp’e göre; bin türlü derdi olan bir millet, yaşamak için kendini müdafaa etmek için, hatta yemek ve içmek için düşünmeye mecburdur Düşünmek için düşünmek için ancak ihtiyaçlardan kurtulmuş olan ve çalışmadan yaşayan insanlara nasip olabilir Türkler, şimdiye kadar böyle bir huzur ve istirahata nail olamadıkları için, içlerinde hayatını mukaleye vakfedebilecek az adam yetişebildi(Çalık,1985:105-107) |
|