Türk Tarihi |
06-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türk TarihiKültigin Heykeli, Orhun Vadisi'nde bulundu Selçuk Bey'e ait olduğu düşünülen ve İran'da bulunan bir heykelin kafası New York Sanat müzesinde sergilenmektedir Türk tarihi Ön Türk Ön Türkler İlk Türk Topluluklarında Yaşam Tarzı Tengricilik Bozkır İmparatorluğu Geleneği Bozkır İmparatorlukları Göçebe Hiung-nu(Doğu Hiung-nu) Batı • Kuzey • Güney Rouran(Moğol kağanlığı) Akhunlar Göktürk Kağanlığı Doğu • Batı • İkinci Uygur Kağanlığı Türgişler• Karluklar• Kırgızlar Yerleşik Beş Barbar Onaltı Krallık Han Zhao • Hou Zhao • Wei • Xia Kansu Uygur Krallığı Karahoca Uygur Krallığı Karahanlılar• Doğu Karahanlılar• Batı Karahanlılar Beş Hanedan On Krallık Şatuolar: Hou Tang • Hou Jin Ural'ın batısı Hun İmparatorluğu Avar İmparatorluğu Hazar Hanlığı Peçenekler İdil Bulgarlar Memlûklar / Türkmenler Memlûklar Eyyubiler Mısır Memulûk Gazneliler Delhi Sultanlığı(1206 - 1526) Türkmenler Karakoyunlular Akkoyunlular Safevi Hanedanı Afşar Hanedanı Kaçar Hanedanı Moğolların mirasçıları Cuci'nin ulusundan doğan ülkeler
Anadolu - Rumeli Selçuklular Büyük Selçuklu• Irak Selçuklu Kirman Selçuklu• Anadolu Selçuklu Atabeylikler Zengiler• İldenizliler• Böriler Anadolu Beylikleri Osmanlı İmparatorluğu(1299 - 1922) Tarihi Türkî devletlerin tam listesi için
Türk tarihi' kökenleri Orta Asya'ya dayanan Türklerin tarihi Bugüne kadar çok farklı coğrafyalarda yaşayan ve birçok devlet kuran Türkler'in tarihte bilinen ilk devleti Hiung-nu'dur [kaynak belirtilmeli]Türkler Orta Asya'da, Sibirya'da, Ortadoğu'da tarihin akışını yakından etkilemiş bir kavimdir Türkler ve tarihi hakkında bilgiler, Bizans, Çin, İran, Arap ve Hint kaynaklarından öğrenilmektedir Türk tarihi'nin temel referansı; Ötüken'de yükselen Orhun Yazıtları'dır Bunların yanında Türkler ile ilgili pekçok arkeolojik alan bulunmaktadır Orta Asya medeniyetinden kalan izlerin bir kısmı, Moğol istilası ile tahrip olmuştur Türk tarihini yakından etkileyen üç olay vardır:
Konu başlıkları
Türklerin Ana Yurdu: Orta Asya ve Sibirya Hunlardan kalan bir kemer tokası Ana maddeler: Ön Türkler, Hiung-nu ve Batı Hiung-nu İlk çağ'da tüm Orta Asya'yı egemenliği altına alan devlet, Hiung-nu tanhuluğu'dur MÖ 220 yıllarında kurulduğu tahmin edilen bu devlet, Türk boylarını da içinde barındıran konfederatif birliğine dayanmaktadır MÖ 220 yıllarında Teoman Tanhu ve yerine geçen oğlu Motun Tanhu (Mete Han) döneminde güçlenmiştir Hiung-nu'lar ve yarattığı tarihi etkiler MS 500'lere kadar sürmüştür Bu dönemde Hiung-nu'lar kavimleri sık sık Çinlilerle mücadeleye girmişti 400'lerde Türk Dünyası Hinung-nu'nun ortadan kalktığı bu dönem; Orta Asya'nın yeniden toparlanma dönemidir Avrupa için Avrupa Hunları'nın dönemidir Afganistan ve çevresinde de Akhunlar'ın görüldüğü dönemdir Hun İmparatorluğu Ana madde: Avrupa Hun İmparatorluğu Atilanın askerleri IV yüzyılın sonlarına doğru Balamir'in önderliğinde batıya doğru yürüyen Hunların bir bölümü ilk defa Doğu Anadolu'ya girdiler Balamir'in ölümünden sonra oğlu ya da torunu olduğu sanılan Uldız döneminde ise Karpat dağlarını aşıp Macaristan'a girerek burada Avrupa Hun Devleti'ni kurdular [kaynak belirtilmeli]Avrupa Hun Devleti'nin dış politikası Uldız döneminde belirlenmiştir Bu politikaya göre Bizans baskı altında tutulacak ve Germen kavimlerine karşı Batı Roma İmparatorluğu ile işbirliği yapılacaktır Uldız, Bizans'ı baskı altına almak amacıyla Trakya üzerine yürüdü Barış isteyen Trakya valisine Güneşin battığı yere kadar her yeri zaptedebilirim diyerek Doğu Roma(Bizans)'ya meydan okudu Hunların gücünden çekinen Bizans, anlaşma yaparak Hunların üstünlüğünü kabul etti Bu dönemde Hunlar, Orta Avrupa'dan Hazar'ın doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip olmuşlardıDevletin doğu bölgesini Karaton'un yönettiği biliniyorsa da bu hükümdar hakkında fazla bilgi yoktur Devletin en ünlü kağanı Attila zamanında Bizans yenilgiye uğratılmış, Batı Roma'ya sefere çıkmıştır 500'lerde Türk Dünyası
Ana maddeler: Göktürk Kağanlığı, Batı Göktürk Kağanlığı ve İkinci Göktürk Kağanlığı Orta Asya'yı yeniden tek çatı altında toparlayan Göktürkler veya 'Kök-Türkler' Orta Asya ve Çin'de yaşamış eski bir Türk toplumudur Göktürkler inanç ve düşünce yapılarına göre Göktanrı (Tanrı veya Tengri) tarafından devlet kurma görevinin kendilerine verildiğine inanmakta ve bu doğrultuda hareket etmektedirler Bu yüzden kendilerini Göktürk olarak tanımlamışlardırlar Türk adı ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir[kaynak belirtilmeli]Hiung-nu yıkıldıktan sonra Orta Asya'da kurulan 2 büyük Türk devletidir Ayrıca "Türk" adını siyasi olarak kullanılan ilk Türk devletidir Devletin kurucusu Bumin Kağan'dır Bumin Kağanın kardeşi İstemi Yabgu ile ülkeyi yönetirler Göktürkler komşuları olan Çin, Sasani (İran)ve Bizans ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular Doğu Göktürk Devleti 630 yılında Batı Göktürk Devleti ise 659 yılında Çin yönetimi altına girdiler Göktürk İmparatorluğu 552 - 745 yıllar arasında varlığını sürdürdü Çin İmparatorluğu ile uzun süre rekabet ve savaş içinde bulundu Kardeş kavgaları, iç savaşlar ve Çinliler ile olan uzun savaşlar yıkılmalarına neden oldu Yine de Türk toplumu tarafından kurulmuş olan bu İmparatorluk Asya tarihinde kalıcı izler bıraktı
Yazıyı taşıyan en eski belge Kızıl şehrinde bulunuyor Göktürk Medeniyeti Devleti Kağan ünvanlı hükümdâr idâre ederdi Kağan'da Bilgelik, Alplik ve Erdemlilik özellikleri aranırdı İl denilen ülkeyi bilgili, kahraman, özü sözü doğru, fazîletli devlet başkanı idâre ederdi Kağan'ın vazîfeleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlere iskan, 'töre' denilen kânunları düzenlemek, ahâliyi doyurup giydirmek vardır Ülke geniş bölge teşkilâtı gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idâre edilirdi Kağanın eşine Katun denirdi Kağandan sonra gelen yüksek rütbe Yabguluktu Göktürkler, devlet idâresinin en soylu, tecrübeli Türk boylarının elinde kalmasına dikkat etmişlerdirÖnceleri sayısı bir olan Yabgu’ya, devlet genişledikçe ihtiyaç çoğalmış, Batı Türkistan gibi bölgelere de yenileri tâyin edilmiştir Şehzâdelere Tigin veya Tegin, Şad; eşlerine de Konçuy adı verilirdi Tiginler, umûmî vâlilik, başkumandanlık gibi mühim memuriyetleri yaparlardı Boy hükümdârına Kan (Han) denmektedir Tarkan, Çur, Apa, Tudun, büyük memuriyetlerdendir Göktürklerde karar, seçim, insan ve hayvan sayımı için ziyâfetli devlet meclisi mâhiyetinde Kengeş Meclisi toplanırlardı Göktürk ordusu, yükselme döneminde Asya’nın en güçlü askerî kuvvetiydi [kaynak belirtilmeli]Ordunun üçte ikisi süvâri,üçte biri de piyâdeydi Orta Asya'da yapılan araştırma ve kazılarda Göktürkçe yazılı eserler bulunmuştur Para, taş ve ağaç üzerine yazılan metinlerden, para ve taşlar üzerine yazılanlar günümüze kadar gelmiştir İlk Türk âbidelerinde yazılara altıncı yüzyılda rastlanmıştır Bunlar kısa metinlerdir Elde kalan Bengü Anıtları, Orhun Yazıtları veya 'Türük Bengü Taşları' da denen üç büyük kitâbedir Taşların üzeri oyulmak suretiyle yazılmıştır Bu kitâbeler; Göktürk Kağan'ı Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Bilge Tonyukuk adlarına yazılıp, dikilmiştir Kitâbeler kireç taşına yontularak yazıldığından zaman ve açık havanın tahribâtına mâruz kalıp, bozulmuştur Bu yüzden bâzı satırları ve birçok kelimeleri okunamaz durumdadır Kül Tigin kitâbesi, içlerinde en az tahribâta uğrayanıdır Avarlar Orta Asya'dan göçerek, 560 yılında Macaristan merkez olmak üzere büyük bir devlet kurdular Bu tarihte Avarların başında Bayan Han bulunuyordu Bayan Han döneminde Franklar yenilgiye uğratıldı Bizans topraklarına girilerek Sırbistan ve Makedonya’daki sınır kaleleri ele geçirildi 592 yılında Konstantinopolis (bugünkü İstanbul)'i kuşatmak için Çorlu'ya gelen Bayan Han, Bizansta büyük endişeye yol açtı Avarlar, 619 ve 626 yılında Konstantinopolis'i iki kez kuşattılar 2 kuşatmayı Sasanilerle ortaklaşa yapmışlardır 750 yıllarında zayıflayan devlette, Bulgarlar Balkanlara geldiler ve bugünkü Bulgaristan'ın temelini attılar 791 yılında Şarlman'ın karşısında başarısız oldular Tuna havzasını Slavlara kaptırdılar Avarların bir kısmı hristiyanlığı kabul ederek Slavlaştılar; bir kısmı Bulgarlara katıldılar Bir kısmıda diğer Türk boylarını içine karıştılar Bir kısmıda Bizanslılar tarafından askeri amaçla alındılar 600'lerde Türk Dünyası
Talas Savaşı, 751 yılında bugünkü Kırgızistan sınırları civarında Araplarla Çinliler arasında yapılan savaş Parçalanan Türkeşlerin “Kara Türkeşler” gurubu 742 de Çinlilerin desteğiyle Tumoça komutasında bağımsızlıklarını korudular Taşkent (Keş)’teki bu Kara Türkeşlerin sonraki hükümdarı Bahadır Tudun, Çinli komutan Kao Siyen Çe (ya da Gao Hsien-çı) tarafından öldürüldü (751) Bütün mallarına el konuldu Şehir yağma edildi Çinli komutan hükümdara söz verdiği halde, onu komplo ile ve onursuzca öldürtmüştü Bu olaydan sonra kaçmayı başaran hükümdarın oğlu, Karluk Türklerinden ve Araplardan yardım istedi Türklerin yardım istediği sırada Horasan valisi olan Ebu Müslim, Arap liderleri gibi düşünmedi ve komutanı Ziya bin Salih’i gönderdi Karluk Türkleri (Karahanlılar Devleti’ni kuran ana boydur) ise zaten Çinlilere düşmandı II Göktürk Devleti’nin yıkılmasıyla bağımsızlıklarına kavuşmuşlardı Onlar da olumlu cevap verdiler Böylece 751’de birleşen kuvvetler, Talas nehri kıyılarında Çin ordusunu ezdiler Çinlilerin yok olurcasına yenilmelerinde Karluk ve Yağma Türklerinin Çin ordusunun arkasına sarkmaları ve onları iki ateş arasında bırakmaları etkili oldu Bu olaydan sonra, Türkler müslümanlıkla tanışmaya başladı 800'lerde Türk Dünyası
Ana madde: KarahanlılarAna madde: Batı KarahanlılarAna madde: Doğu Karahanlılar Kaşgarlı Mahmut Karahanlılar, 840 - 1212 yılları arasında Orta Asya ve günümüz Çin toprakları üzerinde hüküm sürmüş Türk devletidir Karahanlılar, Karluk, Çiğil, Yağma ve dığer boylarından oluşmuştur Devlet, 840 yılında Uygur Kağanlığı'nın, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül kadir han [kaynak belirtilmeli]tarafından kurulmuştur 893 yılında Kaşgar devletin başkenti olmuştur 10 yüzyıl sonlarında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Saltuk'un (Saltuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları Samani sığınmacıların etkisi ile İslam'ı kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır İslam'ı kabulunden sonra Abdülkerim adını alan Saltuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samaniler'den de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir İslamiyet'i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti'nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir Karahanlılar Türk tarihinde İslamiyeti kabul eden devlet olmuştur Halife Nasr Bin Ali döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır Samanoğulları ile itilafta olan Karahanlılar, Gaznelileri destekleyerek Samanoğulları Devleti'ni yıkmıştır Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügati't-Türk, İmam-ı Ebü'l-Fütuh Abdülgafur'un Tarih-i Kaşgar adlı çalışmaları bu dönemin en önemli yapıtlarıdır Gazneliler Ana madde: Gazneliler Devleti Gazne Devleti 963-1186 yılları arasında hüküm süren, İran'ın kuzeyinde, Horasan'da kurulmuş Türk devletiSamani Devleti'nin önemli şahsiyetlerinden Horasan kumandanı Alp Tigin (Alptegin), 961'de Vezir Ali Muhammed Bel'ami ile birleşerek kendi adayını zorla Samani tahtına oturtmak istediğinde başarısızlığa uğrar Böylelikle Gazne Devleti'nin temeli atılmış olur Gazneliler Devleti sadece Alptegin'in beraberinde getirdiği Türk askerlerine dayanmaktadır Gazneli Mahmut'un oğlu olan 1 Mesut'un tahta gelmesiyle hanedanlık geriler Dandanakan Savaşı'yla da Selçuklular ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirirler Gazneli Mahmut Abbasi halifesini Şii Büveyhoğullarına karşı korumuş; halife, Gazneli Mahmuda Sultan unvanını vermiştir Bu tarihten sonra Türkler, Sünni İslamiyetin savunucusu konumuna gelmişlerdir Sultan unvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır Selçuklular'ın büyük güç olacağını önceden sezmiş, Aslan Yabguyu esir alarak bunu engellemeye çalışmıştır Gazneli Mahmud döneminde askeri alanda önemli bir yenilik olarak filler orduda kullanılmaya başlanmıştır 1040 Dandanakan savaşı sonunda ağır yenilgi alan Gazneliler Devleti 1187 yılında Afganlar tarafından yıkılmıştır Tarihçilere göre Gazneliler Türklerin kurduğu çok uluslu devletlerin ilkidir[kaynak belirtilmeli] Devletin çökmesinde bu çok uluslu yapı da önemli rol oynamıştır 1000'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Büyük Selçuklu Devleti Büyük Selçuklu Devleti Büyük Selçuklu Devleti, Selçuklular hanedanının kurduğu ilk devlettir Selçuklular tarafından kurulan diğer devletler ise, Kirman Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti, Suriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir 1038-1157 arasında hüküm süren Büyük Selçuklular, en güçlü oldukları dönemde Harezm, Horasan, İran, Irak, Suriye, Arap Yarımadası ve Doğu Anadolu'ya egemen olmuş Türk devletidir Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey'in lideri (yabgu) olduğu Kınık boyu, Oğuz boylarından biriydi Kınıklar, 10 yüzyılda öbür Oğuz boylarıyla birlikte Orta Asya’da yaşıyorlardı Selçuk Bey’in önderliğinde, 10 yüzyılın ikinci yarısında göç ederek Cend bölgesine yerleştiler ve İslam dinini benimsediler Bu göçebe topluluk, Karahanlılara ve Samanilere savaşlarda asker vererek karşılığında geniş otlaklar elde ettiler Selçuk Bey'in 1009'da ölümünden sonra daha da güneye indiler Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler 1037'de de, bugünkü Türkmenistan’da yer alan Merv kentini ele geçirdiler 1038'de Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler Tuğrul Bey sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece kurulmuş oldu Selçuklu Medeniyeti Büyük Selçuklu Devleti’nin örgütlenme biçimi, kendisinden önceki İslam devletlerine benziyordu Hint-İran devlet anlayışını yansıtan bu örgütlenmede, eski Türk devlet geleneğinin de belirgin etkisi vardı Eski Türk devlet geleneğinde olduğu gibi, Büyük Selçuklu Devleti’nde de ülke toprakları hanedanın ortak malı sayılıyordu Bundan dolayı Büyük Selçuklu toprakları eyaletlere bölünmüştü Eyaletlerin yönetimi de melik olarak adlandırılan hanedanın erkek üyelerine bırakılmıştı Tuğrul Bey'den önce boy başkanına Oğuz geleneğine göre yabgu deniyordu İslam dininin benimsenmesinden sonra, hükümdarlar İslam devletlerindeki geleneğe uyarak sultan unvanını kullandılar Başkentte oturan sultan, devletin mutlak egemeniydi Bütün atamalar ve toprak dağıtımı sultanın buyruğuyla yapılıyordu Ayrıca sultan yüksek yargı kurullarına da başkanlık ediyordu Hükümdarların "danışman"ı konumundaki kişiler yönetimde önemli rol oynuyorlardı Alp Arslan döneminde bu göreve getirilen Nizamülmülk, İslam geleneği uyarınca vezir unvanı aldı ve devlet yönetiminde köklü değişiklikler yaptı Nizamülmülk, devlet yönetimine ilişkin anlayışını Siyasetname adlı kitabında da anlatmıştır Büyük Selçuklu Devleti’nde devlet işleri "Divanı Âlâ " adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı Ayrıca maliye, askerlik ve adalet işleriyle uğraşan başka divanlar da vardı Meliklerin yönetimindeki eyaletlerde de büyük ölçüde merkezdeki örgütlenme örnek alınmıştı Toprak yönetimi ve ordu Büyük Selçuklu ülkesinde tarım yapılan topraklar ikta denen bölümlere ayrılmıştı ve iktalar hizmet karşılığında belirli süre için ileri gelenlere veriliyordu Bu usulle verilen topraklar has, ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu Has toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu Alp Arslan dönemine kadar beylere bağlı göçebe Türkmenlerden oluşan ordu Nizamülmülk tarafından yeniden yapılandırıldı Nizamülmülk, aylıklı askerlerden oluşan sürekli bir ordu kurdu Bu aylıklı askerlere "gulam" deniyordu ve bunlar temel olarak başkentte iktidarı korumakla görevliydi Savaş sırasında asıl ordu ise ikta sahiplerinin yönetimindeki atlı askerlerden oluşurdu Toplumsal ve ekonomik yaşam Büyük Selçuklu Devleti'ndeki Oğuz boyları ve başka bazı topluluklar göçebeydiler Oğuz boylarının başında bir bey bulunuyordu Bu göçebe topluluklar geçimlerini hayvancılıkla sağlıyorlardı ve otlak bulmak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlardı Devlet göçebe topluluklardan otlak vergisi alıyordu Yerleşik nüfus ise çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşıyordu Kentlerdeki tüccar ve esnaf, işkollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmişti Merkezi devlette görevli memurlar ile sürekli ordudaki askerler maaş alıyorlardı Büyük Selçuklular ticaretin gelişmesini destekliyor ve kervan yollarının güvenliğini sağlıyorlardı Bu dönemde en önemli uluslararası ticaret, Uzakdoğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan İpek Yolu ve Baharat Yolu aracılığıyla gerçekleşiyordu Tarımın gelişmesi için sulama kanalları vardı Yün, pamuk, ipek dokumacılığı çok gelişmişti Büyük Selçuklu Devleti’nde öğrencilerin, yolcuların ve yoksul halkın doyurulduğu sosyal yardım kurumu olan imarethaneler vardı Devletin yönetici-memur kadroları, Nizamülmülk’ün kuruluşuna öncülük ettiği Nizamiye medreselerinde yetiştiriliyordu Büyük Selçuklular, kendilerinden önce var olan medreselerde öğretimi sürdürdüler, ama bununla yetinmediler Vezir Nizamülmülk’ün öncülüğünde ve onun adanı taşıyan yeni medreseler kurdular Nizamiye medreselerinin ilki 1067’de Bağdat'ta açıldı Daha sonra Isfahan, Rey, Merv(selçukluların başkenti), Belh, Herat, Basra, Musul gibi kentlerde yeni Nizamiye medreseleri kuruldu Medrese sisteminde programlı ve belli bir yönteme dayanan eğitim ilk kez bu medreselerde verildi Medreselerde din konularının yanı sıra matematik, felsefe, dil ve edebiyat gibi dersler de okutuluyordu ve medreselerde zengin kitaplıklar vardı Medreselerin dışında da ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş kitaplıklar bulunuyordu Melikşah döneminde önce Isfahan'da, sonra Bağdat'ta birer gözlemevi kuruldu Büyük Selçuklular Arapça'yı din ve bilim dili, Farsça'yı edebiyat ve devlet dili, Türkçe'yi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı Büyük Selçuklular, var olan kentleri bayındır hale getirirken yeni kentler de kurdular Ülkenin pek çok yerinde yeni kurumlar ve yapılar inşa ettiler Bunlar cami, medrese, kervansaray, hastane, köprü, çeşme, imaret, han, hamam, türbe ve kümbet gibi yapılardı Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yeni bir anlayış getirdiler Isfahan'daki Mescid-i Cuma bu anlayışla yapılmış en eski örnektir Büyük Selçuklu anıtmezarları olan kümbetler de yaygın mimari yapılardır Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu Dört köşeli, çok köşeli ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu Büyük Selçuklu sanatında hat (yazı), minyatür, ahşap ve taş oymacılığı, çinicilik, maden işleme, cilt ve çeşitli süsleme sanatları da gelişmişti 1071 Malazgirt Savaşı ve Anadolu'nun Fethi Malazgirt Savaşı 26 Ağustos 1071 tarihinde Alp Arslan tarafından yönetilen Selçuklular ile Bizans İmparatorluğu arasında gerçekleşmiş, Bizans İmparatorluğu'nun yenilgisi ve İmparator 4 Romen Diyojen'in esir düşmesiyle sona ermiştir Yenilgiye rağmen, Bizanslılar'ın kayıpları göreceli olarak düşüktü Ducas hiç kayıp vermeden kaçmıştı ve Diyojen'e karşı bir darbe girişiminde bulunmak için İstanbul'a hızla geri dönmüştü Bryennius da kanadının bozguna uğramasına rağmen az adam kaybetmişti Gece karanlığına kadar savaş olmadığı için, Alp Arslan kaçan Bizans ordusunun arkasından gitmedi, ki Bizans ordusunun çoğunu bu karar kurtardı Öyle ki, Türkler Malazgirt'i bu noktada ele geçirmedi bile Bizans ordusu yeniden gruplaştı ve Diyojen bir hafta sonrasında serbest bırakıldığında imparatorla Tosya'da birleştiler Görünüşe bakılırsa en önemli kayıp imparatorun lüks arabası olmuştu Yıllar ve asırlar sonra, Malazgirt'in Bizans İmparatorluğu için bir felaket olduğu düşünülmeye başlandı ve sonraki kaynaklar savaştaki asker sayılarını ve kayıpları abartılı bir şekilde göstermeye başladılar Bizans tarihçileri sık sık geriye bakıp o günkü 'felaket' için yas tutar, imparatorluğun çöküşünün başlangıcı olarak Malazgirt Savaşı'nı gösterirlerdi Halbuki, savaş, askeri açıdan, hemen gerçekleşen bir felaket değildi; çoğu birlik sağ kalmıştı ve birkaç ay içinde Balkanlar'da veya Anadolu'da savaşlara gönderilmişlerdi Öte yandan, Bizanslılar'ın yenilgisi Selçuklular'a Bizanslılar'ın yenilemez ve ele geçirilemez olmadıklarını göstermişti Andronicus Dukas'ın darbesi de imparatorluğu politik dengesizliğe sürüklemişti ve savaş sonrasında başlayan Türk göçlerine karşı direnişi organize etmek zorlaşmıştı Birkaç yıl içinde neredeyse tüm Anadolu, Selçuklular tarafından ele geçirildi 1075'de Selçuklu hanedanından Kutalmışoğlu Süleyman Şah İznik'i alarak başkent yapmış, 1081'de Çaka Bey'in müstakil kuvvetleri İzmir'i alarak ve hemen bir donanma inşa ederek, Ege Denizi'nde ve Çanakkale Boğazı'nda Bizans İmparatorluğu'nu tehdit etmeye başlamışlardı Bu ilk Türk ilerleyişi 1095'teki Haçlı Seferi'ne kadar sürdü Haçlı orduları karşısında Türkler Orta Anadolu'ya çekilerek Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdular ve Batı Anadolu Anadolu Beylikleri dönemine kadar sürecek şekilde yeniden Bizans denetimine geçti Tarihçiler Bizanslılar'ın çöküşünün bu savaş sonrasında başladığı konusunda hemfikirdirler Türkler için ise Malazgirt Savaşı 'Türkler'e Anadolu kapılarını açan savaş' olarak tarihe geçmiştir Ayrıca Malazgirt Savaşı Haçlı Seferleri'nin temel nedenlerinden biri olarak görülür Batı, Bizanslılar'ın doğudaki hristiyanlığı artık koruyamadığını bu savaş sonrasında anlamıştır Bu savaş Türkler'in Anadolu'da yaşayış sürecini başlatmıştır Anadolu'nun Türkleşmesi Alp Arslan Anadoluyu fethetmekle görevlendirdiği Türkmen beylerine, ele geçirdikleri yerleri yurt olarak verdi Bu beyliklerin çoğu da Alp Arslan'ın ordusunda görev almış bu Türkmen beylerince kuruldu Bu beylikler, Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlıydı, ama bağımsız yönetiliyordu 13 yüzyılda Anadolu'nun büyük bölümüne egemen olan Anadolu Selçukluları bu beyliklerle zaman zaman çatışmış, birçoğunun topraklarını ele geçirmiştir Bu beyliklerden Anadolu tarihine yön veren Artuklular, Danişmendliler ve Saltuklular ayrıca önem arz eder Artuklular Artuklular, Oğuzların komutanlarından olan Artuk Bey'in oğullarınca kuruldu 1101'de Anadolu'nun güneydoğusundaki Hısn Keyfa (bugünkü Hasankeyf), Mardin ve Harput yöresinde üç ayrı beylik halinde varlığını sürdürdü Hısn Keyfa Artukluları, 1232'de Eyyubiler tarafından ortadan kaldırıldı Mardin Artukluları 1409'da Karakoyunlular tarafından yıkıldı Harput Artukluları, Harput ve çevresinde kuruldu Yaklaşık 50 yıl varlığını sürdüren bu beylik, 1234'te Anadolu Selçukluları tarafından ortadan kaldırıldı Artuklular özellikle Mardin, Diyarbakır, Silvan ve Hasankeyf'te mimari açıdan önemli camiler, medreseler ve köprüler yaptırmışlardır Danişmendliler Danişmend Gazi olarak anılan Gümüştigin Ahmed Gazi, 1071’deki Malazgirt Savaşı'nın ardından Anadolu içlerine ilerleyerek Amasya, Tokat, Sivas, Niksar, Malatya ve Yozgat'ı ele geçirdi Aynı yıl bu bölgede beyliğini kurdu 1105’te ölen Danişmend Gazi’nin yerine oğlu Emir Gazi geçti Emir Gazi, Ankara ve Kayseri’yi de alarak devletin sınırlarını genişletti 1107'de I Kılıç Arslan'ın ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devleti’ndeki taht mücadelesinde damadı I Mesud’u destekledi I Mesud'un tahta geçmesinden sonra uzun süre Anadolu Selçukluları üzerinde etkili oldu 1142’de Melik Muhammed'in ölümünden sonra başlayan taht kavgaları Danişmendlileri zayıflattı Nizameddin Yağıbasan Sivas’ta, Aynüddevle Elbistan ve Malatya’da, Zünnun da Kayseri’de egemenliklerini ilan ettiler Danişmendlilerin parçalanmasından yararlanan Anadolu Selçuklu Sultanı II Kılıç Arslan, Danişmendli topraklarını yavaş yavaş ele geçirdi Sonunda Malatya’yı da alarak 1175'te Danişmendlileri tamamen ortadan kaldırdı Danişmendliler, Tokat, Malatya, Sivas ve Kayseri'yi değerli yapılarla zenginleştirdiler Anadolu'nun Türkleşmesinde ve bu topraklarda İslam dininin yayılmasında önemli rol oynadılar Danişmend Gazi'nin yaşamı ve Anadolu'nun fethinde gösterdiği kahramanlıkları “Danişmendname” adlı destanın konusunu oluşturur Saltuklular Saltuklu Beyliği, Alp Arslan’ın komutanlarından Emir Saltuk’un fethettiği Erzurum ve çevresinde kuruldu Emir Saltuk’un oğlu Ebu’l-Kasım, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın fetihlerine katıldı 1092'de bağımsız bir devlet haline gelen Saltuklular, Kuzeydoğu Anadolu'daki Kars, Bayburt, Oltu, Tortum, İspir ve Tercan yöresine egemen oldular Beyliğin merkezi Erzurum’du Saltuklular Trabzon İmparatorluğu'na ve Gürcülere karşı savaştılar Ne var ki II Saltuk, 1153’te Gürcülere tutsak düştü Saltuklular daha sonra da Doğu Anadolu’da Gürcüler karşısında varlık gösteremediler Bu tehdit karşısında Anadolu Selçuklu Sultanı II Süleyman Şah, 1202’de Erzurum’u alarak Saltuklu Devleti’ne son verdi Saltuklular döneminde komşu ülkelerden gelen tüccarların uğrak yeri olan Erzurum ekonomik yönden gelişti Saltuklular bu kentte ve başka yerlerde camiler, kaleler ve kümbetler yaptırdılar 1100'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Anadolu Selçuklu Devleti Bizans'ın sınır komşusu olan Süleyman Şah bir süre sonra bu devletin içişlerine karışmaya başladı 1078'de büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadolu’da ayrı bir devlet kuran I Süleyman Şah’ın güçlenmesinden kaygı duymaya başladı 1078'de ordusunu Süleyman Şah'ın üzerine gönderdi beklediği zaferi kazanamadı Süleyman Şah, Bizans'taki taht kavgalarından yararlanarak sınırlarını genişletmeyi bırakmak zorunda kaldı Daha sonra I Süleyman Şah 1082'de Adana ve Tarsus kentleriyle birlikte bütün Kilikya topraklarına sahip oldu 1084'te de Antakya'yı ele geçirdi Ardından Büyük Selçuklu İznik’te Ebu'l-Kasım'ı bırakmıştı Melikşah, Süleyman Şah'ın ölümünden sonra İznik üzerine yeni bir ordu gönderdi Ebu'l-Kasım, Bizans’tan destek alarak Büyük Selçukluyu geri çekilmek zorunda bıraktı ve böylece Anadolu Selçuklu tahtını korudu Anadolu Selçuklu Medeniyeti Anadolu Selçuklularında devlet toprakları hanedanın ortak mülküydü Sultan ülke topraklarını oğulları arasında paylaştırıyordu ve şehzadeler yönetimleri altındaki bölgelerde yarı bağımsız hareket ediyorlardı Bu, Anadolu Selçuklu Devleti’ndeki taht kavgalarının ve şehzadelerin ayaklanmalarının önemli nedenlerinden biriydi I Gıyaseddin Keyhüsrev bu geleneğe son verdi ve merkezi yapıyı güçlendirdi Sultan unvanıyla anılan Anadolu Selçuklu hükümdarları devletin ve ordunun başıydı Merkezi devlet işleri Divan-ı Âli (Büyük Divan) adı verilen bir kurulda görüşülür ve karar bağlanırdı Bu kurula vezirler başkanlık ederdi Vezirden sonraki en yüksek devlet görevi, Niyabet-i saltanatlık makamıydı Bu makama atanan saltanat naibi, yokluğunda sultana vekâlet ederdi Öbür yüksek devlet görevlilerinden müstevfi, maliye işlerini yürütürdü Pervane, divanın yaptığı atamalara ve dirliklerin (iktaların) dağıtım işlerine bakardı Yazışmaları tuğracı yürütür, hukuk işlerine emir-i dâd bakar ve askerlik işleriyle beylerbeyi ilgilenirdi Askeri davalara ise Kadı-i leşker bakardı Anadolu Selçukluları'nda devletin malı olan topraklar üçe ayrılırdı Bunlara dirlik, vakıf ve mülk denirdi Selçuklu ordusu asıl olarak, beylerinin komutasında savaşa katılan Türkmenlere dayanıyordu Anadolu Selçukluları döneminde ülkenin hemen her yerinde imarethaneler vardı Buralarda yoksul halka, öğrencilere ve yolculara parasız yemek verilirdi Başlıca eğitim kurumları medreselerdi Başta Konya, Sivas, Tokat ve Amasya olmak üzere birçok kentte medreseler kurulmuştu Darüşşifa denen hastaneler daha çok Divriği, Sivas, Tokat, Amasya, Kayseri, Konya ve Kastamonu gibi kent merkezlerinde yoğunlaşmıştı Kent ve kasabaları birbirine bağlayan yollar üzerinde han ve kervansaray denen konaklama yerleri vardı Ulaşım ve ticaretin gelişmesine bağlı olarak bu tür konaklama yerlerin sayısı gittikçe arttı Bu kurumların giderleri vakıflarca karşılanırdıAnadolu Selçukluları ticarete ve yol güvenliğine büyük önem verdiler Kervan yollarının güvenliğinin sağlanmasına bağlı olarak Anadolu'da ticaret büyük ölçüde gelişti Karadeniz ve Akdeniz'deki limanlar önemli birer dış ticaret merkezi durumuna geldi Anadolu Selçukluları Devleti’nde edebiyat ve düşüncede büyük gelişmeler oldu Necmeddin İshak, Muhiddin Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi gibi bilgin ve yazarlar yetiştiAnadolu Selçukluları ülkenin pek çok yerinde cami, han, kervansaray, imaret, köprü, çeşme ve medreseler yaptırdılar Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camisi (1296), Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan en önemli örneklerden biridir Ağaç direkler üzerine kurulan, içi çini mozaik ve ağaç oyma işleriyle süslenen tip camilerin başka örnekleri de vardır Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze kalan en önemli örnekleri arasında, Konya ve Niğde'deki Alaeddin Camileri, Ankara'daki Aslanhane Camisi, Kayseri'deki Huand Hatun Camisi ve Külliyesi, Afyonkarahisar'daki Ulucami, Erzurum'daki Çifte Minareli Medrese, Sivas'taki Gök Medrese, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese, Kırşehir'deki Melik Gazi Kümbeti,Tercan'daki Mama Hatun Türbesi, Ahlat'taki Ulu Kümbet ve Çifte Kümbetler ile Nevşehir İl sınırı içerisinde bulunan pek çok cami (Tuzköy camii, Kızılkaya camii) ve diğer yapılar (Nevşehir Kalesi vb) gösterilebilir Harzemşahlar Ana madde: Harzemşahlar Devleti Büyük Selçukluların varisi olan Harzemşahlar, Batı Türkistan, İran ve Anadolu'da büyük bir devlet kurmaya hazırlanırken Moğol istilasına uğradı Harzem bölgesinde Selçuklu devletine bağlı olarak merkezden atanan valilerle yönetilen bu eyalet Anuş Tekin zamanında serbest yaşamaya başlamışlardır 1128’de Harzem valisi olarak atanan Atsız döneminde yarı bağımsızlık kazanmıştır 1141 Katvan Savaşında Selçukluların ağır yenilgi almıştır Alaaddin Tekiş dönemi her bakımdan en parlak olduğu dönemdir Bu dönemde Irak, Azerbaycan, Karadenizin kuzeyi, Horasan ve Doğu Türkistan’ın bir bölümü ele geçirilmiştir Alaaddin Tekiş kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve “Sencer” unvanını kullanmıştır Abbasilerle iyi ilişkiler kurmuş; Batinilere karşı halifeyi savunmuşlardır Bir Moğol ticaret kervanının Harzemşah valisi İnalcık tarafından yağmalanması ve geri kalanlarının da sakallarının yakılıp geri gönderilmesi yüzünden Moğollarla ilişkiler bozulmuştur; bu olay tarihe OTRAR FACİASI olarak geçmiştir Bu olayın özelliği; Türkler Moğolları üzerlerine çekmiş; Türk Dünyası üzerinde Moğol tehlikesinin başlamasına neden olmuştur 1220’de başlayan Moğol istilası Harzem devletinin sonunu hazırlamıştırMoğollardan kaçan bir kısım halk ve Harzem soyluları Anadolu’ya sığınmak istemişler fakat nedense Anadolu Selçukluları 1230 Yassı Çemen savaşında Harzem hükümdarlığını yok etmiştir 1200'lerde Türk Dünyası 1200'lerde başlayan Moğol istilası
2 Dönem Beylik Başkent Hakimiyet dönemi Çobanoğulları Beyliği Kastamonu 1227-1309 Karamanoğulları Beyliği Karaman 1256-1483 İnançoğulları Beyliği (Ladik Beyliği) denizli 1261-1368 Sâhipataoğulları Beyliği Afyonkarahisar 1275-1342 Pervâneoğulları Beyliği Sinop-Samsun 1277-1322 Menteşeoğulları Beyliği Milas 1280-1424 Candaroğulları Beyliği Kastamonu 1299-1462 Karesioğulları Beyliği Balıkesir 1297-1360 Germiyanoğulları Beyliği Kütahya 1300-1423 Hamidoğulları Beyliği Eğirdir 1301-1423 Saruhanoğulları Beyliği Manisa 1302-1410 Taceddinoğulları Beyliği Niksar 1303-1415 Aydınoğulları Beyliği Birgi 1308-1426 Tekeoğulları Beyliği Antalya 1321-1390 Eretna Beyliği Sivas, Kayseri 1335-1381 Dulkadıroğulları Beyliği Elbistan 1339-1521 Ramazanoğulları Beyliği Adana 1325-1608 Kadı Burhaneddin Devleti Kayseri 1381-1398 Eşrefoğulları Beyliği Beyşehir 13yy ortaları - 1326 Anadolu Selçukluları, Anadolu'daki Türkmen beylerini aşiretleriyle birlikte Bizans ve Kilikya sınırlarına yerleştirmişlerdi Böylece Anadolu Selçukluları hem devletin sınırlarını güvence altına alıyor, hem de Türkmen beylerini denetim altında tutuyorlardı Ama 1243'teki Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilen Anadolu Selçuklu Devleti’nin Türkmenler üzerindeki denetimi zayıfladı Bu savaşın ardından, Moğolların bir kolu olan İlhanlılar Anadolu’da denetimi ele geçirdiler Bu süreçte uç beylikleri, önce İlhanlılara bağlı, sonra bağımsız devletlere dönüştüler Bu beyliklerden biri olan Osmanlı Beyliği, zamanla bütün öbür beyliklerin topraklarını ele geçirdi ve bir imparatorluğa dönüştü Aydınoğulları Aydınoğulları, 1308'de Selçuk ve Tire çevresinde kuruldu Devletin kurucusu Aydınoğlu Mehmed Bey, Germiyanoğulları'nın subaşısıydı (ordu komutanı) Mehmed Bey, önce Germiyanoğullarına bağlı kaldı Sonra Bizans'tan Birgi'yi alıp başkent yapınca bağımsızlığını ilan etti Ardından Ödemiş, Sultanhisar ve İzmir'i de topraklarına kattı Ayasuluğ’da (bugünkü Selçuk) Aydınoğullarının ilk donanmasını kurdu Mehmed Bey’in 1334'te ölümü üzerine beyliğin başına oğlu Umur Bey geçti Umur Bey Selçuk ve İzmir'de tersaneler kurdu ve donanmasını güçlendirdi Sakız, Bozcaada, Eğriboz, Mora ve Rumeli kıyılarına akınlar düzenledi Umur Bey Alaşehir'i de topraklarına katınca, Venedik, Ceneviz, Rodos Şövalyeleri ve Kıbrıs Krallığı'nın donanmaları birleşerek harekete geçti Birleşik Haçlı donanması 1344’te İzmir'i ele geçiren ve Aydınoğulları bu savaşta donanmasını yitirdi Aydınoğulları, Umur Bey'in 1348'de ölmesinden sonra eski gücünü yitirdi Denizden Haçlılara, karadan da Osmanlılara karşı koyamadı İsa Bey, 1390'da topraklarını Yıldırım Bayezid’e bırakarak Tire'de oturmayı kabul etti 1402’deki Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid'i yenen Timur Aydınoğullarına eski topraklarını geri verdi Bir süre daha ayakta kalan Aydınoğulları, 1426'da II Murad tarafından ortadan kaldırıldı Germiyanoğulları Germiyanoğulları, 1300’de Germiyanlı Türkmenleri boyundan Yakub Bey tarafından kuruldu Beylik Kütahya, Kula, Simav Gölü ve Denizli çevresinde hüküm sürdü Başlangıçta İlhanlıların egemenliğini tanıyan Yakub Bey, İlhanlıların Anadolu’da gücünü yitirmesinin ardından bağımsızlığını kazandı Ama bu kez Germiyanoğuları, Karamanoğullarının tehdidiyle karşılaştı Bunun üzerine Süleyman Şah, kızını Yıldırım Bayezid’le evlendirerek Osmanlıların desteğini sağladı Simav, Emet ve Tavşanlı çevresini de çeyiz olarak Osmanlılara verdi Süleyman Şah'tan sonra başa geçen II Yakub Bey bu toprakları geri isteyince, Yıldırım Bayezid 1390'da beyliğin bütün topraklarını ele geçirdi 1402'deki Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid’I yenen Timur, II Yakub Bey’e beyliğin bütün topraklarını geri verdi Yıldırım Bayezid'in oğulları arasındaki taht kavgasında Çelebi Mehmed'i tutan II Yakub Bey Osmanlılar’la dostça geçindi 1429’da ölünce, vasiyeti doğrultusunda beyliğin toprakları Osmanlı Devleti’ne katıldı Karamanoğulları Oğuzların Avşar boyundan olan Karamanlı oymağı, Anadolu Selçuklularının fethettiği Ermenek yöresine yerleşmiş ve burada bir uçbeyliği kurmuştu Bu oymağın başkanı olan Nure Sufi, 1256’da öldü Yerine geçen oğlu Kerimeddin Karaman Bey, beyliğini ilan ederek Karamanoğulları devletini kurdu Ermenek’i beyliğin merkezi yaptı Daha sonra Mut ve Larende’yi (bugünkü Karaman) ele geçirdi Beyliğin merkezini de Ermenek’ten Larende’ye taşıdı Anadolu Selçuklu başkenti Konya’yı almak istediyse de başarılı olamadı Kerimeddin Karman Bey’in yerine 1261’de beyliğin başına geçen Mehmed Bey İlhanlılara karşı savaştı 1277’de Konya'yı ele geçirerek Alaeddin Siyavuş’u Anadolu Selçuklu sultanı ilan etti; kendisi de onun veziri oldu Konya'da bulunduğu sırada, Farsça yerine Türkçe'yi resmi dil ilan etti Mehmed Bey, kısa bir süre sonra İlhanlı ve Anadolu Selçuklu ordusunca ele geçirilerek öldürüldü Karamanoğulları, İlhanlıların Anadolu'dan çekilmesinden sonra Konya'yı alarak başkent yaptılar Diğer yandan sürekli sınırlarını genişleterek güçlenen Osmanlılarla komşu oldular Sonunda iki devlet arasında çatışma kaçınılmaz hale geldi Karamanoğulları Osmanlılara karşı, Akkoyunluların ve Timurluların yanı sıra Avrupa devletleriyle de işbirliği yaptılar Yıldırım Bayezid Rumeli'de savaşırken, Karamanoğulları öbür Anadolu beyliklerini de yanlarına alarak Osmanlı topraklarına saldırdılar Bunun üzerine Yıldırım Bayezid 1390'da Karamanoğullarının üzerine yürüdü ve Konya'yı alarak bu güçlü beyliğin egemenliğine son verdi 1402’deki Ankara Savaşı'ndan sonra topraklarını geri alarak beyliklerini yeniden canlandıran Karamanoğulları, 1466'da Fatih Sultan Mehmed tarafından ortadan kaldırdı Karesioğulları Karesi Beyliği (Karasioğulları Beyliği, Karasi Beyliği, Karesioğulları Beyliği) şekillerinde de geçer), yaklaşık olarak 1297-1360 yılları arasında, bugünkü Balıkesir-Çanakkale yöresinde hüküm sürmüştür Beyliğin kurucusu Karesi Bey idi Karesi Bey, Danişmendlilerin soyundan olup, Anadolu Selçuklu Devleti'nin uçbeylerindendi Bizanslılara yaptığı saldırılarla Misya bölgesini (bugün Balıkesir yöresi) ele geçirdi ve burayı merkez yaptı Karasioğulları, Osmanlılar'ın ilk ilhak ettikleri Türkmen Beyliği'dir 1303 sıralarından 1345'e kadar takriben 42 yıl devam eden bu Türkmen prensliği, 1303-1308 arasında Selçuklu uç beyi olmuş, 1308-1335 arasında İlhanlılar'a, 1335-1345 arasında da Osmanoğulları'na yani Orhan Gazi'ye tabî bulunmuştur 1300'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Altınordu Devleti Altınordu Devleti Bayrağı Altın Ordu Devleti, Moğolların kurduğu devletlerden biridir Kazan ve çevresinde bulunan Kazan Türkleri medeniyeti ve Türk kitlesinin yoğunluğu karşısında Moğol Altınorda yöneticileri, gittikçe TürkleşmişlerdirAltınordu Devleti olarak da bilinen bu devlet, 13-16 yüzyıllarda Doğu Avrupa ile İdil Nehri boylarında egemen olmuştur 1242’de Altın Ordu Devleti’ni kuran Batu Han, İdil Nehri'nin aşağı havzasındaki Saray kentini kendine başkent edindi ve topraklarını genişletti 1256’da Batu Han öldüğünde devletin sınırları Kıpçak Bozkırı’nı (Deşt-i Kıpçak), İdil'in aşağı ve orta havzasını, Seyhun ve İdil ırmakları arasındaki Aral Gölü yöresini, Kafkasların Azerbaycan'a kadar olan kesimini kapsıyordu Altın Orda Devleti, Lehistan (Polonya) ve Litvanya’yı vergiye bağlamıştı Batu Han’ın yerine Berke Han geçti Berke Han, İslam dinini benimsedi ve Moğolların bir başka kolu olan İlhanlılarla savaştı Bulgaristan'da Bizans ordusunu yendi 1260’ta, ortaçağın en büyük kentlerinden biri sayılan Saray Berke kentini kurdu Çağatay Devleti Ana madde: Çağatay Devleti Bugünkü Orta Asya'nın kültürel yapısını oluşturan Çağatay Devleti, Cengiz Han'ın ölümünden önce imparatorluğunu oğulları arasında bölmesinden doğan bu devlet, Doğu ve Batı Türkeli ile Doğu Iran yörelerini içine almakta idi Fakat, Cengiz'in oğullarından Çağatay'a verilmiş olmasına rağmen, Çağatay Han, bu yeni devlete hükümdarlık etmemiştir Esasen bu yeni devletin kuruluşu, Çağatay Han'ın ölümünden 28 - 30 yıl sonra olmuştur Kara - Hülâgû ile Çağatay Han'ın oğullarından Yesü Mengü, Çağatay “ulusunun” ilk başlarıdır Cengiz İmparatorluğunun iç düzenini bozan ayaklanmalardan sonra, Çağatay'ın torunlarından Algu, Ortaasya'nın tamamını, Harzem ve Afganistan taraflarını ele geçirmiştir Memlükler Ana madde: Mısır Memlük Devleti Memlük askeri Memluk hanedanlığının, tarihte üç önemli etkisi olmuştur Askeri planda, Haçlı ordularının bölgeden atılması ve Moğol akınlarının durdurulmasıdır Her iki olay da Arap - İslam devletini kaçınılmaz bir yıkımdan kurtarmıştır Memluk hanedanlığının üçüncü etkisi ise toplumsal ve ekonomik alanda olmuştur, bir dizi düzenleme getirmeleri, askeri ve politik anlamda bölgede bir istikrar oluşturmaları sonucu, Mısır yeniden önemli bir ticaret yolu haline gelmiştirBaybars dönemi en güçlü dönemdir Halifeliğin merkezi Mısır’a taşınmıştır Baybars Bey, din ve devlet işlerini birbirinden ayırmıştır 1276’da Anadolu beyliklerine yardım etmeye gitmiştir 1277 yılında Anadolu Türkleri safında savaşarak Elbistan’da Moğolları 2 kez yenmişlerdir Fakat Anadolu beyliklerinin yardımı kesmesi sebebiyle savaş sonuçsuz kalmış; Moğol hakimiyeti devam etmiştirMemlükler büyük bir medeniyet kurmuşlar, pek çok konuda Osmanlılar’ın önüne geçmişler ve onlara öncü olmuşlardırMemlükler Moğol istilası sebebiyle Orta Asya’dan kaçan bilim adamlarını kabul etmişlerdir Kahire, Halep ve Şamda büyük medreseler kurmuşlardır Memlükler ile birlikte Arabistana ve Mısıra Türk etkisi her alanda damgasını vurmuştur Mısır ve Suriye’de Türk usulü eser olarak, Sultan Kalavun Camisi, Sultan Hasan Cami ve Medresesi, Sultan Berkuk Türbesi, Kahire Kalesi, Halep Kalesi örnek verilebilir Memlük mimarisinde çok renkli görünüm ve mineli cam örneği ön plandadır Osmanlı Devleti Ana madde: Osmanlı Devleti Osmanlı Beyliği'nin temelleri 13 yüzyıl ortalarında atıldıBeyliğe adını veren Osman Bey ileri görüşlü,kararlı ve başarılı bir devlet adamı ve askerdiOnun bu kararlılığı devletin çok sağlam temeller üzerine kurulmasını sağladı Osman Gazi Osman Bey'in babası Ertuğrul Gazi hakkında sağlam ve güvenilir bilgiler hemen hemen yoktur Bilinen, kendisinin 13 yüzyıl'da Batı Anadolu'da yaşayan Türkmen beylerinden biri olduğudur Babası gibi Osman Bey'in hayatı hakkında da bilinmeyenler pek çoktur Osman Bey, Çobanoğulları Beyliği'nin vâsalı olarak Bizans topraklarıyla ilişkilerde bulunurken, bu beyliğin Bizans'la anlaşması üzerine, bölgede Bizans üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey'in bayrağı altında sürdürdüler Bu durum yavaş yavaş Osman Bey'i bağımsızlığa iten bir etken oldu Osman Bey bölgenin ve Bizans'ın içinde bulunduğu durumdan ustaca yararlanmasını bildi; bölgedeki İslâm tarikatlarının, özellikle Şeyh Edebali'nin gücünden ve nüfuzundan yararlandı Bizans'a karşı savaşan gazilerin önderi durumuna gelen Osman Bey, Bizans köy, kasaba ve kalelerini birer birer ele geçirmeye başladı Başarıları hem topraklarının büyümesine, hem de Anadolu Selçuklu topraklarından, komşu Türkmen beyliklerinden asker, komutan ve yöneticilerin onun saflarına katılmasına yol açtı Genellikle 1299 tarihi, Osman Bey'in bağımsızlığını ilân ettiği tarih olarak kabul edilir Marmara bölgesindeki büyük Bizans kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanlı Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanlı Beyliği'nin gelişmesi hızlandı Bursa'nın ardından Marmara Bölgesinin öteki büyük Bizans kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Bizans İmparatoru III Andronikos'un bulunduğu bir Bizans ordusu Pelekanon denilen yerde bozguna uğratıldı (1329) Osman Bey döneminde, Osmanlı Beyliği yalnız Bizans topraklarında genişlemişti Orhan Bey Osmanlı Beyliği, Orhan Bey döneminde komşu [[Türkmen beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı Balıkesir, Çanakkale,Bergama dolaylarına sahip olan Karesi Beyliği toprakları da Osmanlı egemenliğine girdi (1345) Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular Karesi Beyliği'nin Hacı İlbey, Evrenos Bey, Ece Halil, Gazi Fazıl gibi komutanları Osmanlı hizmetine geçtiler ve özellikle Rumeli'nin fethinde çok önemli roller oynadılar 14 yüzyıl ortalarında, yani Osmanlılar'ın Rumeli'ye geçmeye hazırlandıkları sırada Balkan Yarımadası'nda Doğu Trakya, Selânik, Güney Epir eğreti bir biçimde Bizans İmparatorluğu'na bağlıydı Yarımadada ayrıca Sırp, Bulgar Krallıkları ve Arnavut Prenslikleri vardı Bazı liman kentleri de Venedik'in elinde bulunuyordu 14 yüzyıl ortalarında halkı ortodokslardan oluşan Balkanlar, siyâsi birlikten yoksun olmanın yanı sıra katolik Venedik ile katolik Macaristan'ın istilâ tehdidi altındaydı Osmanlılar Rumeli'ye Bizans İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu Orhan Bey'in yerine geçen oğlu I Murat ile Balkan seferleri başlamıştır I Murat ve Balkanların fethi I Murat (1326 - 1389), Balkan fetihlerini hızla sürdürdü 1363'te Edirne yakınlarında Sazlıdere denilen yerde, Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen bir Bizans - Bulgar ordusu yenilgiye uğratıldı ve bu zaferin ardından Edirne Osmanlılar'ın eline geçti Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar - Eflâk - Bosna birleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratıldı (1364) Bu zaferle Balkan Yarımadası'nın içlerine giden yollar Osmanlılar'a açılmış oldu Bulgar ve Sırp krallıkları hem kendi içlerinde parçalanmış, hem de birbirleriyle savaş halinde bulunuyorlardı Bu bitmez tükenmez savaşlardan bıkmış Balkan ulusları, tıpkı Bizans köylüleri gibi Osmanlı yönetimini kabule hazır durumdaydı Bu yüzden, Osmanlı ilerlemesine karşı direnme, yalnızca Balkan devletlerinin zayıf yönetici tabakasından geldi; onların bu zayıf direnmesi de Osmanlı ilerlemesini durdurmaya yeterli olmadı Osmanlılar kısa süre içinde Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardılar 14yy sonlarında Osmanlı sınırı Tuna'ya ve Belgrad'a dayanmış bulunuyordu Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I Kosova Savaşı (1389), Niğbolu (1396), Varna (1444), II Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk, bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş bulunuyordu I Murat döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile IMurat'ın oğlu Şehzâde Bayezit'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu Yine I Murat döneminde Osmanlı Beyliği, Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80000 altın karşılığı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman mücadelesinin başlamasına neden oldu Osmanlı tarihinin önemli bir parçası olan Osmanlı - Karaman mücadelesi, 15yy sonlarına, Karamanoğulları Beyliği ortadan kaldırıncaya kadar sürdü 1400'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Timur Devleti Timur'un Türkistan'a hâkimiyeti Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşacak olan tarihlerinin de nirengi noktasını teşkil eder 1398-1399'da Hindistan Delhi Sultanlığı'na düzenlediği sefer de bölgedeki siyasî ve kültürel yapının değişmesine sebep olmuştur Ancak Timur'un 1399'da yedi yıl süren Anadolu Seferi'ne çıkıp, 1402 Ankara Savaşı ile Yıldırım Bayezıt'ı yenip, Anadolu'yu ele geçirmesi, Osmanlı tarihinde unutulmaz bir yer tutar Ülkesindeki karışıklıklar sebebiyle Anadolu'da fazla kalamayan Timur, Çin seferine giderken yolda hastalanarak ölmüştür (1405) 1402 Ankara Savaşı Ana madde: Ankara Savaşı İki büyük Türk devleti (Timur-Osmanlı)arasında yapılan savaşı, Timur kazanmıştır Anadolu'da Fetret dönemi başlamıştır Anadolu Türkmenleri, Ankara Savaşı (1402) sırasında Timur ordusunda bulunan eski beylerinin yanına geçtiler Bu hem Ankara Savaşı'nda Osmanlılar'ın yenilmesine, hem de 14yy'da kurulmuş olan Anadolu siyâsi birliğinin dağılmasına neden olduBu olay Osmanlı'nın 11 yıl süren kardeş savaşlarıyla geçen Fetret Devri'ni başlattıOsmanlılar, Anadolu'nun siyâsi birliğini yeniden ancak 15yy'ın ikinci yarısında, II Mehmet döneminde kurabildilerFetret devri sırasında Avrupa'da süregelen 100 yıl savaşları yani mezhep çatışmaları(ortodoks-katolik savaşları)Avrupa'da Osmanlı Devleti'nin fazla toprak kaybetmemesie neden olduEğerki saldırmış olsalardı;istanbula ilerleyerek oradan kardeş kavgalarını destekleyip Anadolu'yu işgale geçebilirlerdi Osmanlı'da Fetret Dönemi Ankara Savaşı'nda Osmanlılar'ın uğradığı ağır yenilgi, yalnız Anadolu'daki siyâsi birliğin parçalanmasına neden olmakla kalmadı, Osmanlı Devleti'nin kendi içinde de parçalanmalara yol açtı Yıldırım Bayezit'in oğulları Süleyman Çelebi, İsa Çelebi, Musa Çelebi, Mehmet Çelebi, Osmanlı tahtına sahip olabilmek için birbirleriyle mücadeleye giriştiler "Fetret Devri" adı verilen ve 1413'e kadar süren bu taht kavgası dönemi, Mehmet Çelebi'nin (I Mehmet) (1413 - 1421) kardeşlerini ortadan kaldırıp, Osmanlı Devleti'nin birliğini yeniden sağlamasıyla sona erdi Ankara Savaşı'ndan sonra dikkati çeken en önemli özelliklerden biri, Anadolu'daki eski Türkmen beyliklerinin yeniden kurulmasına, Osmanlı Devleti'nin de Bayezit'in oğulları arasında parçalanmasına karşın Balkan uluslarının Osmanlı yönetiminden kurtulmak için girişimde bulunmamalarıdır Ankara Savaşı'ndaki ağır yenilgi, Osmanlı gelişmesini yarım yüzyıl kadar geciktirmiş oldu Ancak Osmanlı Devleti, bir devleti tümüyle tarih sahnesinden silebilecek kadar büyük ve önemli olan bu sarsıntıyı atlatabildi; yarım yüzyıllık bir gecikmeyle de olsa yeniden gelişme ve büyüme yoluna girdi Yeniçağ: 1453 İstanbul'un Fethi Fatih Sultan Mehmet dönemi Fatih Sultan Mehmet II Mehmet, 6 Nisan 1453'te kuşattığı İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te fethetti ve artık bir imparatorluk durumuna gelen devletine başkent yaptı Ardından, Bizans tahtı üzerinde hak iddia edebilecek hânedanlara karşı harekete geçti Mora Despotluğu (1460), Trabzon Rum İmpratorluğu (1461) ve Palailogoslar ile akrabalığı bulunan Galtulusi ailesinin ortadan kaldırdı Sırbistan, Bosna ve Hersek'i ilhâk etti (1459) Balkanlar'da genişleme Osmanlı Devleti'ni Tuna üzerinde Macaristan'la; Arnavutluk, Yunanistan kıyıları ve Ege Denizi'nde Venedik'le karşı karşıya getirdi Uzun bir savaş (1463 - 1478) sonunda Venedik, İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve elde etiiği ticaret serbestliği karşılığında her yıl 10000 altın ödemeyi kabul etti Bu savaş sürerken II Mehmet, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1468); Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le bir antlaşma yapan Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan'ı Otlukbeli'nde ağır bir yenilgiye uğrattı Bu zaferle Osmanlı Devleti Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarına yerleşti; Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını zaptetmesiyle de Memlûk Devleti ile sınırdaş oldu Gedik Ahmet Paşa'nın 1475'te kuzey Karadeniz'e yaptığı sefer, Ceneviz kolonileri Kefe ve Sudak'ın fethi ve Kırım Hanlığı'nın Osmanlı himayesine girmesiyle sonuçlandı Böylece Osmanlı Devleti bir iç deniz durumuna gelen Karadeniz üzerinde siyâsi ve iktisâdi tam bir egemenlik kurdu II Mehmet'in güney İtalya'nın fethiyle görevlendirdiği Gedik Ahmet Paşa, denizaşırı bir seferle Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto'yu aldı ve İtalya içlerinde harekâta başladı Ama IIMehmet'in ölümü (1481) bu seferin yarım kalmasına neden oldu 1500'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Safevi Devleti Safevi Devleti'nin kurucusu Şah İsmail (Hetai)'in Avrupalılarca yapılmış temsili bir resmi Ak Koyunlu Elvend Mirza'yı Şarur yakınlarında yendikden sonra Şah İsmail Safevi(Hetai) 1501-in temmuz ayında Tebrizde kendisini Azerbaycanın Şahı ilan etti [1] Bundan sonra tüm İranı ele geçirerek, 1502-in mayıs ayında kendisini İran Şahı ilan eden Iİsmail sonrakı 250 yılda Orta Doğu'ya büyük etki yapacak bir Şii devletinin temelini koymuştur Safevi Devleti'ni kuran Şah İsmail(Hetai)'in dedesi Safiyüddin İshak isimli bir Azeridir Yapıtlarında sürekli olarak Türkçe kullanmıştır Osmanlı hükümdarları şiirlerini Farsça yazarken Şah İsmail(Hetai) Türkçe yazmıştır ve Türkçeye çok dikkat etmiştir Burada büyük Sufi mürşidi Zahit Gilani'nin tarikatına giren ve şeyhin kızıyla evlenerek onun ruhani varisi olan Safiyüddin, mürşidinin ölümünden sonra Zahidiye Tarikatı'nın başına gelmiş, sonraki uygulamalarıyla Zahidiye tarikatını Safeviye Tarikatı'na dönüştürmüştür Türk olduğuna göre tarikat şeylerinin etrafında toplananlar daha çok Azerbaycan ve Anadolu'nun Kızılbaş Türkmenleri olmuştur Nitekim devletin İranlı vasfına ya da böyle kabul edilmesine karşın asli kurucuları, bürokrat ve askeri ileri gelenlerin neredeyse tamamı Rum (Anadolu), Azerbaycan ve Şam'ın (Suriye) Kızılbaş Türkmenleri'dir Bu Şii-Alevi Türkmenler Azerbaycan coğrafyasında kalmış ve bölgedeki şivesini benimsemişlerdir ki, bugün İran Azerbaycanı ve Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki Azeriler büyük ölçüde bunların devamıdır Anadolu'da 15yüzyıl boyunca Osmanlı ilerlemesi devam etmiş Şii-Alevi Türkmenler de kontrol altına alınmıştıKuruluş döneminde heterodoks zümrelere daha müsamahakar davranan Osmanlı Devleti bu sıralarda kontrol etmekte zorlandığı göçebe Alevi Türkmen boylarını yasadışı ilan ederek baskı altına almıştıİşte bu ortamda Erdebil Safeviye şeyhi İsmail, Azerbaycan'dan Anadolu içlerine kadar yayılmış bulunan küskün Alevi Türkmen boy ve oymaklarını ruhani otoritesiyle birleştirerek 1501'de zamanın en güçlü Sünni Türkmen federasyonu olarak bilinen Elvend Mirza liderliğindeki Ak Koyunlular'dan Tebriz'i ele geçirdi Bölgede yeni kurdukları siyasal organizasyona meşru bir temel oluşturmak isteyen Safeviler, kendilerinin 7 Şia imamı Musa el-Kazım yoluyla Ali ve Fatma -İslam peygamberi Muhammed'in kızı- soyundan geldiklerini iddia ettiler İsmail ayrıca şahlığını ilan ettikten sonra, otoritesini İran'da daha da güçlü kılmak için Sasani imparatorluk mirasında da hak iddia etti Tebriz'in zaptıyla Safevi hanedanlığı başlamış oluyorduI İsmail(Hetai) 1501'de Tebriz'i başkent,kendini Azerbaycan Şahı ilan ettiBuradan İran içlerine doğru yayılmasını sürdürerek 1502'de bu kez kendini İran Şahı ilan ettiKuruluşu takip eden ilk on yıl boyunca bir yandan devletini Osmanlı saldırılarından korumaya çalışan İsmail,öte taraftan Ak Koyunlu kalıntılarını ezerek, onların topraklarındaki yayılmasını sürdürdü1503'te Hemedan,1504'te Şiraz ve Kirman, 1507'de Şia'nın kutsal mekanları Necef ve Kerbela, 1508'de Van,1509'da Bağdat, 1510'da Özbek Şeybani hanedanlığının kurucusu Muhammet Şeybani Han'ı hezimete uğrattığı bir savaş neticesindeHorasan ve Herat (Sistan'ın merkezi)şehirlerini zaptetti1511'de Özbekler bu yenilgi üzerine Maveraünnehir'e çekilerek Safevilere karşı uzun yıllar sürecek saldırılarını devam ettirmişlerdirŞah İsmail zamanında şahlık sarayında resmi dil Azeri Türkçesi idi Bu arada 1507'de henüz deniz kuvvetine sahip olmayan Safeviler, İran (Basra) Körfezi'nin giriş noktası olan Hürmüz Adası'nı, yaklaşık yirmi yıldır Hint Okyanusu'na sızmakta olan Portekizlilere kaptırdılar Osmanlılar: Mısır'da ve Ortadoğu'da Yeniçerilerin desteği ile babası II Bayezit'i tahttan uzaklaştıran Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye giriştiKardeşleri Ahmet ve Korkud'u yenerek Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514) sonra Tebriz'e kadar ilerlediDönüşünde Dulkadiroğulları Beyliği ile Turnadağ Şavaşı yapıldı(1515)Bunu gören Ramazanoğulları Beyliği savaşmadan teslim oldu ve Anadoluda Türk birliği sağlandı [kaynak belirtilmeli]Bundan sonra I Selim, Memlûklar'a karşı harekete geçti En Parlak Dönem: Kanuni Sultan Süleyman dönemi Kanuni Sultan Süleyman, I Selim döneminde duraklayan Batı'ya karşı gazâ siyâsetini yeniden yürürlüğe koydu Belgrad'ın zaptı (1521) Orta Avrupa'da; Rodos'un zaptı (1522) ise Akdeniz'deki etkinlikleri için Osmanlı Devleti'ne elverişli bir konum kazandırdı Macar ordusunu Mohaç'ta yok eden (1526) Kanuni, Macaristan'ın başkenti Buda'ya (Budin) girdi ve Macaristan'ı Zapolya'nın krallığında himâyesine aldıMohaç Şavaşı tarihin en kısa süren şavaşıdır Bu, Osmanlı Devleti'ni Macaristan egemenliği için Habsburglar'la karşı karşıya getirdi Kanuni, Zapolya'yı korumak için 1529'da Viyana'nın kuşatılmasıyla sonuçlanan seferi, 1532'de de Alman Seferi'ni yaptı 1541'de ise Osmanlı egemenliğindeki Macaristan topraklarını bir Osmanlı eyaleti (Budin Eyaleti) yaparak ilhâk etti; ölen Zapolya'nın oğluna, kendisine bağlı olması koşuluyla Erdel Prensliği'ni verdi 1543'teki Macaristan seferi sırasıda ise Estergon Kalesi'ni zapt etti 1547'de Avusturya ve Almanya ile imzalanan barış antlaşması ile Kanuni, ellerinde tuttukları Macaristan topraklarını yılda 30000 altın haraç ödenmesi koşuluyla Habsburglar'a bıraktı Ancak savaş, 1551'de yeniden başladı Kanuni döneminde Osmanlı Devleti'nin batıya karşı bir savaş cephesi de Akdeniz'di Akdeniz'de meydana gelen ilk önemli olay, Saint Jean Şövalyeleri'nin elinde bulunan Rodos'un alınması oldu (1522) Kanuni'nin Rodos'u ele geçirdiği sıralarda Türk-İslâm korsanlar, Cezayir'de bir korsan devleti kurmuş bulunuyordu Ancak bu korsan devleti, V Karl'ın baskıları karşısında, Osmanlı Devleti'nin korumasına girmek zorunda kaldı ve böylece Cezayir bir Osmanlı eyâleti oldu (1533) Bu korsan devletin başında bulunan ünlü denizci Hızır Reis de, Barbaros Hayrettin Paşa adı ile Osmanlı kaptan-ı deryalığına getirildi Barbaros Hayrettin Paşa'nın Osmanlı kaptan-ı deryası olduğu dönemde, Akdeniz'de Osmanlı Devleti ile başta İspanya ve İtalyan şehir devletleri arasında çok şiddetli deniz mücadeleleri gerçekleşti Bu dönemin en önemli olayı, Preveze Deniz Savaşı'nda Barbaros Hayrettin Paşa'nın, kendisinden gemi, top ve asker sayısı bakımından üstün olan ve Andrea Dorya komutasındaki birleşik Hristiyan donanmasına karşı kazandığı parlak zafer oldu (28 Eylül 1538) Bu zafer Osmanlı donanmasının Akdeniz'in en güçlü deniz kuvveti olduğunu ortaya koydu 1541'de V Karl'ın Cezayir'i almak için yaptığı girişim de püskürtüldü Yine Preveze Deniz Savaşı'ndan sonra Osmanlı donanması, Barbaros'un komutasında, Fransa'ya yardım etmek için V Karl'ın müttefiki Savoya Dükü'nün elinde bulunan Nis'i aldı (1543) 1551'de Trablusgarp, Osmanlı egemenliğine geçti Cerbe'de 1560'ta büyük bir deniz zaferi daha elde edildi Bütün bu başarılar Osmanlılar'ın Akdeniz'in en güçlü deniz kuvveti olduğunu ortaya koyduğu gibi, bir süre Akdeniz'in bir Osmanlı denizi olmasını da sağladı Osmanlı kadırgası Akdeniz'de Osmanlılar'la Hristiyan Akdeniz devletleri arasında her iki taraf için de yıpratıcı deniz savaşları yapılırken, Osmanlı Devleti 1538'den başlayarak Hint Okyanusu'nda Portekizliler ile mücadeleye girişti Osmanlı Devleti'nin Hint Okyanusu için mücadelesi 1669'a kadar sürdü Bu süre içinde birkaç kez Hindistan'a, bir kez de Sumatra Adası'na donanma gönderildi; Yemen, Habeşistan ve bazı Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti'ne katıldı, Hint Okyanusu'nda Portekizlilere karşı bazı deniz başarıları elde edildi ise de, Osmanlılar Hint Okyanusu'nda kesin bir üstünlük sağlayamadılar Osmanlılar'ın Hint Okyanusu'ndaki başarısızlığı daha sonra hem Osmanlı devleti hem de tüm doğu ulusları için son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır Çaldıran Savaşı Kanuni döneminin önemli mücadele alanlarından biri de İran oldu Yavuz Sultan Selim zamanında İran'a karşı kazanılan Çaldıran zaferine, Osmanlı ordularının Tebriz'e kadar ilerlemesine ve tüm Doğu Anadolu'nun Osmanlı egemenliğine geçmesine karşın İran ile kesin bir barış antlaşması imzalanmamıştı Gerek İran gerekse Osmanlı İmpratorluğu, birbirlerine kuşku ile bakıyorlardı İran, Anadolu'yu ele geçirme planlarından vazgeçmediği gibi, Osmanlılar da Hint Okyanusu'na kuzeyden açılan iki körfezden biri olan Basra Körfezi'ne açılan Irak topraklarını ele geçirme emelleri besliyorlardı Bu arada iki devlet arasında sınır olayları da eksik değildi; bir takım sınır görevlileri durmadan taraf değiştirmekteydiler Bütün bu olaylar bir araya gelince 1533'te Sadrazam İbrahim Paşa, İran seferiyle görevlendirildi, arkasından da padişah İran seferine çıktı (1534) "Irakeyn Seferi" denilen bu seferin en önemli ve kalıcı etkisi Bağdat dahil olmak üzere Irak topraklarının Osmanlılar'ın eline geçmesi oldu (1535) Böylece Hint Okyanusu'na açılan önemli körfezlerin ikisi de Osmanlılar'ın eline geçmiş oldu İran savaşları 1555'teki Amasya Antlaşması ile sona erdi; antlaşma sonucu Azerbaycan ile merkezi Tebriz, bir kısım Doğu Anadolu toprakları ve Irak Osmanlılar'ın eline geçti Bu barış 1576 yılına kadar sürdü Babürler Ana madde: Babürlüler Devleti Tac Mahal Babür İmparatorluğu, günümüzde Hindistan toprakları üzerinde bulunan bölgede Timur'un torunu olan Babür tarafından 1526 yılında kurulmuştur 1858 yılında bir isyan üzerine bölgeye müdahale eden İngiliz'lerce Hindistan'daki Babür İmparatorluğu'na son verilerek; Hindistan, Büyük Britanya İmparatorluğu'na bağlanılmıştır Timur'un torunlarından Zahireddin Muhammed Babür tarafından bugünkü Hindistan topraklarında kurulmuştur Zahireddin Muhammed Babür 1483 yılında Fergana'da doğmuştur Babası Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza'dır, ki Şeyh Mirza aynı zamanda Timur'un torunudur Babasının ölümünden sonra amcası ile yaptığı taht mücadesini kaybetmiş ve emri altındaki beylerle birlikte 1504' te Kabil'e gitmiştir Devletin başkentini de burası yapmıştır 1519 yılında Pencap bölgesini ele geçirmiş, 1524 yılında Delhi Sultanını yenilgiye uğratarak Lahor'a girmiştir Delhi'den sonra Agra'yı alan Babür Şah burayı başkent yapmıştır1530 yılında bu şehirde ölmüştür Babür Şah'dan sonra devletin başına oğlu Hümayun(1530-1556) geçmiştir Tahtının ilk yıllarında kardeşleri ve akrabaları ile mücadele eden Hümayun bir yandan da Ludi hükümdarı ile mücadelede bulunmuş ve bu mücadelelerden galibiyetle ayrılmıştır Yetenekli bir hükümdar olmayan Hümayun Şah 1566 yılında ölmüş yerine Ekber Şah(1556-1605) geçmiştir Ekber Şah döneminde sarayda Hint etkisinin arttığı görülmüştürBu dönemde Hintliler de devlet ve askerlik işlerinde görev almaya başlamışlardır 1605'de ölümünden sonra yerine Cihangir(1605-1627) geçmiştir Bu dönemde önemli başarılar görülmemiş ve Kandahar şehrini İran ele geçirmiştir Yapılan en önemli iş olarak Lahor ile Agra arasında yapılan yoldurİngilizler bu dönemde Hindistan ticaretine el atmış ve Surat limanında yer açarak zamanla buradan Hindistan'ı ele geçirecek gelişmeyi saglamışlardır Cihangir'in ölümü üzerine yerine oğlu Şah Cihan(1628-1658) geçmiştir Babür devleti Hindistan'ı tek bir çatı altında toplayarak, Hindistan'da islamiyet'in yayılmasını sağlamışlardır Tac Mahal'i miras bırakmışlardır 1600'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Osmanlı Devleti duraklama dönemi Buhara Hanlığı Ana madde: Buhara Hanlığı Buhara Hanlığı, 1599 yılında Bakî Muhammed tarafından bugünkü Özbekistan dolaylarında kurulmuştur Buhara Hanlığı Fergana ve Belh gibi önemli kentleri elinde bulundurmuştur Ancak 1740 yılında İran tahtına geçen Nadir Şah önce Maveraünnehir'i ardından Belh'i ele geçirmiştir Bunun üzerine Buhara Hanı Ebül Faiz, 7 yıl süreyle İran'ın hakimiyetini tanımak zorunda kaldı Buhara Hanlığı 185 yıllık bağımsızlığı süresince fetih politikası izlemeyip sadece varlığını korumayı amaçlamıştır Son Buhara hanı olan Ebül Gazi zamanında, 1758 ve 1785 yılları arasında Buhara Hanlığı Moğol kökenli fakat daha sonra Türkleşmiş Mangıtlar tarafından ele geçirildi Böylece Buhara Hanlığı'nın başına Ebül Gazi'nin yerine Miranşah Murad geçmiştir Fakat Mangıtlar zamanında hanlığın sınırları daralmaya başladı ve 19 yüzyılın sonlarına doğru son merkez olan Buhara'nın da Rus işgaline uğramasıyla Buhara Hanlığı Rus boyunduruluğuna girdi ve 1920 yılındaki Sovyet işgaline kadar yarı bağımsız kaldı Hanlık toprakları 1860'a kadar bugünkü Türkmenistan'ı, Özbekistan'ın batısını ve Kazakistan'ın güneybatısını kapsıyordu 1700'lerde Türk Dünyası Rusların Orta Asya ve Sibirya'ya doğru ilerleyişi
Ana madde: Osmanlı Devleti gerileme dönemi Karlofça Antlaşması (26 Ocak 1699), Osmanlı Devleti ile Avusturya İmparatorluğu arasında imzalanmış olan bir barış antlaşmasıdır Karlofça bugünkü Sırbistan'ın sınırları içinde yer alan küçük bir kasabadırAntlaşma Osmanlı-Kutsal ittifak Savaşları'nı bitirmiştir Sultan II Mustafa döneminde Osmanlılar Avusturya İmparatorluğu üzerine üç büyük sefer düzenlendiler Ancak 11 Eylül 1697'de uğranılan Zenta yenilgisiyle ile Osmanlı Devleti bir anda savunmasız kaldı Bu arada Venedikliler, Mora ve Dalmaçya'ya, Lehistan ise Boğdan'a saldırmışlardı Aynı dönemde Rusya'nın başına Deli Petro geçmişti Deli Petro ordusunu modernize etmiş, boğazlardan Akdeniz'e inme ve Karadeniz'e egemen olma çabalarına girişmişti 1695'deki saldırıda başarısız olmuş, fakat bir yıl sonra Azak Kalesi'ni ele geçirmişti (6 Ağustos 1696) Papa Osmanlı Devleti'ne karşı Avusturya, Lehistan, Rusya,Malta ve Venediklilerden oluşan bir ittifak oluşturdu Uzun süren savaşlar sonunda Osmanlı Devleti yorgun düştü Özellikle İngiliz hükümetinin araya girmesi sonucu, Sultan II Mustafa barışa razı oldu İmzalanan Karlofça Antlaşması ile Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakıldı Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başladı İngiltere'nin barış görüşmelerine aracı olmasının asıl sebebi Akdeniz'in ve Doğu Avrupa'nın Rusya kontrolüne girmesini engellemek idi III Selim Avrupa ve Avusturya'nın ordu ve idare teşkilatı hakkında rapor hazırlamasını isteyerek elçi olarak gönderdiği Bekir Râtıp Efendi'nin kısa zamanda Avrupa'nın ilmî, siyasî ve askerî durumu hakkında bilgiler toplayarak Avusturya ordusunun teşkilatı, askeri okulları, subayların yetiştirilmesi ve başka bir çok konu ile ilgili sunduou rapor üzerine Nizam-ı Cedid ordusu oluşturuldu Ayrıca bu döneme Nizam-ı Cedid dönemi de denir -Sonra yenilik hareketlerine karşı çıkan devlet adamları ve yeniçeriler isyan çıkardılarBunun sonuncun da 3SULTAN Selim tahttan indirildi,Nizam-ı Cedit ordusu dağıtıldı ve yeniliği destekleyen devlet adamları ve kişiler cezalandırıldıPadişah 1MURAT bunları destekledi ve böylece Nizam-ı Cedit ordusu ve dönemi sona erdi İran'da Avşar Hanedanlığı Avşarlar onsekizici yüzyılda İran ülkesine hakim olmuş Horasanlı bir Türk hanedanlığıdır Bu dönemde hanedanlık, Sasani İmparatorluğu'ndan sonra bu yörenin en büyük devleti konumuna gelmiştir Hanedanlık 1736 senesinde kendisini İran Şahı ilan eden Nadir Şah tarafından kurulmuştur Kısa bir süre sonra Afganlılar'a karşı savaş açılarak Kandahar fethedildi 1738'de Hindistan ülke topraklarına katılarak Delhi kentine girildi, savaş ganimeti olarak aralarında evsanevi Tavuskuşu Tahtı ile Koh-i-Nur elmasının da bulunduğu zengin bir servet ele geçirildi Hindistan ganimeti o kadar zengindi ki, Nadir Şah seferden döndükten sonra üç yıl boyunca İran'da vergi toplamaya ara verdi İlerleyen zaman içinde Nadir Şah fetihlere devam etti, Meşhed kentini başkent yaptı, sırf Afganlıların gönlünü almak için Şiilik yerine Sunniliği destekledi 1800'lerde Türk Dünyası Çin'in Orta Asya'ya ilerleyişi
Ana madde: Osmanlı Devleti dağılma dönemi Ana madde: Birinci Meşrutiyet Ana madde: İkinci Meşrutiyet IIMahmut dönemi (1808-1839) Ana madde: Sırp İsyanlarıAna madde: 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı Devletinde Milliyetçilik akımı neticesinde ayaklanan ilk topluluk Sırplar'dır Napolyon ile Çar, Osmanlı topraklarını paylaşmak için çalıştıkları sıralarda, Osmanlı Devleti, zamanla bünyesinde oluşan değişiklikler sebebiyle parçalanmaya müsait bir duruma gelmişti Parçalanmanın ilk büyük ve önemli hareketi, III Selim döneminde başlayan ve II Mahmut zamanında gelişerek muhtar ve prenslik kurulmasıyla son bulan Sırp isyanlarıdır 1804'de Kara Yorgi liderliğinde Sırplar ayaklandı II Mahmut döneminde Askeri alanda yapılan yenilikler
Ana madde: Tanzimat Mustafa Reşit Paşa Mustafa Reşit Paşa 3 Kasım 1839 günü Saray'ın müştemilatı içerisinde yer alan Gülhane bahçesindeki meydana üst düzey memur ve subayları, gayrimüslim cemaatlerin liderlerini, yabancı elçileri topladı ve fermanı bizzat kendisi okuduOldukça uzun bir metine yazılı olan Tanzimat Fermanı'nda devletin bir gerileme döneminde olduğu vurgulanıyor, ama yapılacak yeniliklerle ve çıkarılacak yeni yasalarla bu durumdan kurtulabilineceğini açıklıyorduDevletin önceki yıllarda yasalardan ve dinden sapmadığında nasıl güçlendiği ve yüceldiği, 150 senedir ise bunlara uyulamamasından gerilemenin başladığı anlatılıyorduSonraki bölümlerde ise yeni yasaların gerekliliği, yeni çıkarılacak yasalar ve bunların uygulanış biçimleri yazılıyordu I Abdülmecid Tanzimat düzenlemelerinden, fermanın ilanından bir sene önce devletin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi'de bahsedilmiştir, düzenlemeler için ise Gelibolu ve Edirne gibi yerler pilot bölge olarak seçilmiştirFerman ilan edildikten sonra ise ayrıntılı bir şekilde yine Takvim-i Vekayi'de yer almış, daha sonra her şehrin meydanında okunması, sancak ve kazalarda halka anlatılması emredilmiştirBabıali, yeni bir sürecin başladığını ve bu konuda ciddi olduğunu göstermek için her yerde donanma alayları tertip etmiş, sürecin bir şölen havasında başlamasını istemiştir Yeni yasa ve düzenlemelerin eskileriyle çatışmamasına özellikle dikkat edilmiştir, yeni kurumlar açılırken eski kurumlar kapatılmamış, kurumlar bir süre birlikte işletilmiştirYeni yasalar ise önce merkezi otoritenin güçlü olduğu bölgelerde denenmiştir İran'da Kaçar Hanedanlığı İran'da 200 yıl şahlık yapmış olan Kızılbaş'ın adıdır Kaçar Hanedanlığının kurucusu Ağa Muhammed Kaçar olmuşdur Ağa Muhammed Kaçar tarihde daha çok Hace şah tanınmışdır Eskiden Kaçar tayfaları 2 hisseye bölünmüşdür;1Aşağıbaş, 2Yukarıbaş İran Şahı Nadir Kaçarları şimdiki İran'da yerleşen Estrabad bölgesinde yerleştirmişdir Ağa Muhammed Kaçar'ın babası Muhammedhasan han Nadir'in öldürülmesinden sonra İran'da başlayan taht-tac uğrunda savaşlarda Kerim xan Zend ve Feteli Han'a en büyük rakip idi Taht-tac uğrunda savaşlarda Kerim han Zend rakiplerini yendi İran'da Kaçar Hanedanlığı'nın yaratıcısı Ağa Muhammed Kaçar'dır 1796 yılında kurulan Kaçar Hanedanlığı 1925'te Fars kökenli Rıza Şah Pehlevinin hakimiyete gelmesiyle son buldu 1900'lerin Başlarında Türk Dünyası
Ana madde: Trablusgarp Savaşı XX yy başında Kuzey Afrikada sadece Trablusgarp Osmanlı egemenliğinde kalmıştı(Daha önce Cezayir'i ve Tunus'u ve fas,ı Fransızlar İşgal etmiş,Mısır'ı da İngilizler işgal etmişlerdi) İtalya'nın gelişen sanayisi için hammadde ve pazar arayışı, bunun içinde Osmanlının elindeki Trablusgarp'a asker çıkarmaları Trablusgarp'ı ele geçirmekte zorlanan İtalyanlar Oniki Ada ve Rodos'u işgal ettiler Bu sırada Balkan Savaşı patlak verince Osmanlı Devleti barış imzalamak zorunda kaldı İtalyanlarla Uşi (Ouchy)Antlaşması imzalandı(1912) Balkan Savaşları Ana madde: Balkan SavaşlarıAna madde: I Balkan SavaşıAna madde: II Balkan Savaşı Rusyanın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme düşüncesi doğrultusunda Balkan Devletlerini Osmanlıya karşı kışkırtması sonucu çıkmıştır İngiltere, Osmanlı-Almanya yakınlaşmasından rahatsızlık duyuyordu Çünkü Almanya hem Avrupa'nın güçlü bir devleti hem de İngiltere'nin sömürgelerine göz diken bir tavırda idi İngiltere Almanya tehlikesine karşı daha zayıf durumda olan Rusya'yı kullanmaya karar verdi Rusların kışkırtmasıyla Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan aralarında anlaşarak Osmanlı Devletine savaş açtılar
Sonuçta, Balkanların yeni haritasını belirlemek amacıyla Londra Konferansı toplandı(1912) Londra Konferansında Osmanlı devleti Midye-Enez çizgisinin batısında kalan topraklarını kaybetti (Makedonya, Batı Trakya, Edirne, Kırklareli) Ayrıca Bozcada ve Gökçeada Midilli Sakız Sisam Ahikerya VE İpsara limni bozbaba semadirek dışındaki Ege adaları Yunanistan'a geçti I Balkan savaşında ençok toprağı Bulgaristan almıştı Bu durumdan memnun olmayan Yunanistan, Sırbıstan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan'a savaş açtılar Bu durumdan faydalanan Osmanlı Devleti'de savaşa girerek Edirne ve Kırklareli'yi Bulgarlardan geri aldı Osmanlı Devleti Bulgaristan ile İstanbul Antalaşması'nı, Yunanistan ile Atina Anlaşmalarını imzaladı(1913) İstanbul ve Atina Antlaşmalarında Bulgaristan ve Yunanistanda yaşayan Türklere "Azınlık" statüsü verildi Balkan Savaşlarından sonra Talat, Cemal ve Enver Paşaların devlet idaresindeki etkinliği arttı I Dünya Savaşı (1914-1918) Ana madde: I Dünya Savaşı Almanya ve İtalya'nın gelişen sanayileri için hammadde ve pazara ihtiyaç duymaları, bu nedenle İngiltere ve Fransanın sömürgelerine göz dikmeleri, Fransanın 1871'de kaybettiği Alsas-Loren Kömür Yatakları Bölgesini Almanlardan geri almak istemesi, Avusturya-Macaristan imparatorluğu'nun Rusların Panslavist politikasından rahatsız olması,Avrupalıların Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki amaçlarını gerçekleştirmek itemeleri(sömürgeleştirmek ve petrol bölgelerini işgal etmek) İtalya savaş başladıktan sonra Londra'da imzalanan gizli bir anlaşma ile grup değiştirerek İtilaf Devletlerinin yanında savaşa katılmıştır Avusturya-Macaristan Veliahdı Saraybosna'da bir Sırplı tarafından öldürüldü Bunun üzerine Avusturya Sırbistan'a nota verdi,Sırbistan cevap vermeyince savaş açtıAlmanlar Macarları,Ruslar Sırpları destekleyerek savaşa girdiFransa ve İngiltere Rusya'yı desteklediOsmanlı İmparatorluğu'nun savaşa girmesi ile İtilaf devletlerinin korktuğu şey oldu: -Savaş geniş bir alana yayıldı -Bakü petrolleri Osmanlıların tehlikesi altına girdi -Almanlara petrol yardımı yapıldı ve Kerkük-Musul önemli petrol yerleri oldu -Savaş Çanakkale Savaşı ile 2 sene uzadı -Çanakkale Savaşı ile yenilen İtilaf donanmaları ve orduları Rusya'ya yardım yollayamayınca ihtilal oldu ve 1917 Devrimi ile çar devrildiRusya Brest-Litowsk anlaşması ile savaştan çekildi Vikipedi, özgür ansiklopedi |
|