Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dua, rukye, tedavi

Rukye ve Dua ile Tedavi

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rukye ve Dua ile Tedavi



Ancak eski el yazması türü kitaplardan yararlanılabilir diye düşünüyorum yani asıl lazım çünkü diğer kitaplar sürekli birbirinden nakil yapıldığı için değişikliğe uğramıştır o yüzden bu ilmi ilk elden geçirilmiş bir el yazması kitap ile ele geçirilir birde okuma sorunu var Hep Osmanlıca Ve Arapça Oluyorda
Alıntı Yaparak Cevapla

Rukye ve Dua ile Tedavi

Eski 06-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rukye ve Dua ile Tedavi



benim anlayamadığım şu; şu anda etrafta birçok bu tür kitap var Dua kitabı diye alıyorsunuz şunun için şu okunur tarzı şeyler var Ve madem bunların %98'i yanlış bunlar niye basılıyor Millet alıp okuyor çünkü O zaman bu musallatlara neden olacak Mesela arif pamuk'un kitapları nasıldır? Onlarda mı yanlış? Yada şöyle sorayım içinde doğru bilgiler bulunan türkçe bir kitap var mı??
Alıntı Yaparak Cevapla

Rukye ve Dua ile Tedavi

Eski 06-27-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rukye ve Dua ile Tedavi



evet eftalyaya katılıyorum en büyük güzel tabiykide herşeyin yaratıcısı olduğuna inanılan allahtır ondan gelicek yardım bizim kendi elimizle yapacağımızdan çok daha büyük güzel ve kalıcı olucaktır bu nedenle medet herşeyden önce allahın verdiği nimetlerden ve onun verdiği bilim araştırma gibi etmenlerden oluşmalıdır ve duvanın iyileştirici gücü bilim adamlarıncada kanıtlanmıştır herşey inanarak başlar ve onunla dvam eder
Alıntı Yaparak Cevapla

Rukye ve Dua ile Tedavi

Eski 06-27-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rukye ve Dua ile Tedavi



drako,

tedavide Rukye nin önemini bizlere hatırlattığın için sana ne kadar teşekkür etsem azdır


Rukye deyince aklıma gelenlerden biride salih mü'min lerden olup,Rabbine gönülden bağlı olan HzMeryem dir


şöyleki,Hz Zekeriya, Hz Meryem ile yakından ilgilenmiş, onun hayatındaki mucizevi olaylara bizzat tanık olmuş ve onun diğer insanlardan üstün kılınmış bir kimse olduğunu fark etmiştir


Hz Meryem'in başına gelen bazı olaylar ile, Allah'ın onu rahmetiyle desteklediğine ve çeşitli vesilelerle onu Kendi fazlından nimetlendirdiğine bir çok kereler şahit olmuştur


RUKYE ile tedavide bunlardan biridiro güzel nefesi ile ve ALLAH cc ın yardımı ile bir çok insana dua yöntemi ile şifa vermiştir


tekrar teşekkür ederim

Alıntı Yaparak Cevapla

Rukye ve Dua ile Tedavi

Eski 06-27-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rukye ve Dua ile Tedavi



Rukye okuyup üflemedir Sihir karışmayan, yani şer ve şeytanlık için olmayıp da ondan korunmak ve bir hastalık veya âfete Allah'tan şifa niyazı için kendine veya diğerine hulûs-i kalp ve salih niyet ile bir duâ veya âyet okuyup üflemek kabilinden olan nefesler caizdir Çünkü bunda kimseye zarar vermek veya sapıtmak veya Allah'tan başkasına sığınma ve iltica mânâsı yoktur

Resulullah'ın kendisine ve diğerlerine bu şekilde okuyup üflediği ve böyle hayır için rukye (üfleme)'ye müsaade ettiği sabit ve bu sebeple gerek ruhanî ve gerek cismanî nice hastaların şifa bulduğu da vâki olmuş ve görülmüştür

Bununla beraber mutlaka okuyup üfleme ile koruma ve yardım isteme, yani okumakla tedavi caiz olup olmayacağı hakkında da ihtilaf edilmiştir: Şüphe yok ki herkesin Allah'a sığınarak kendisi ve diğerleri için duâ etmesi, okuması, sadece meşrû değil, dince emredilmiştir Lâkin bunun tedâvi için kendine okutmak denilen mânâ ile rukye denilen tarzda yapılmasında, Razî'nin beyan ettiği üzere ihtilaf edilmiştir Bazıları rukyeyi, yani okuma ile tedâviyi yasaklamışlardır Bunlar, şu hadis ile istidlâl etmişlerdir

"Allah'ın birtakım kulları vardır ki, kendilerine ne keyy (yarayı dağlama), ne de rukye (okuyarak tedavi) yaptırmazlar, yani

dağlanmazlar ve başkalarının nefesiyle tedavi istemezler ve ancak Rab'lerine tevekkül ederler"

Bir hadiste de "Allah'a tevekkül etmemiştir dağlanan ve okunmak isteyen" buyurulmuştur

Bunun izahı Buhârî'nin ve daha geniş olarak Müslim'in Husayn b Abdurrahman'dan senetleriyle rivayet ettikleri şu hadistedir: Saîd b Cübeyr'in yanında idim

-Dün gece düşen yıldızı hanginiz gördü? dedi

-Ben, amma, ben bir namazda değildim, böcek sokmuştu, dedim

-Ne yaptın? dedi,

-Rukye ettirdim, okuttum

-Seni ona ne sevketti?

-Şâbî'nin bize haber verdiği bir hadis

-Şâbî size ne haber verdi?

- Büreyde b Husayb Eslemî'den "Gözden veya sokmadan başkasında rukye yoktur" dediğini bize haber verdi

- İşittiğini tutan iyi yapmıştır Fakat İbnü Abbas bize Hz Peygamber (sav)'den şöyle haber verdi:

- Peygamber buyurdu ki:

'Bana ümmetler gösterildi, peygamber gördüm yanında bir toplumcuk, peygamber gördüm yanında bir iki adam, peygamber gördüm yanında kimse yok Derken bana bir büyük kalabalık gösterildi, zannettim ki benim ümmetim, derken bana denildi ki:

- Bu Musa ve kavmidir, lâkin ufuğa bak, baktım ki yine bir büyük kalabalık, derken bana denildi ki: Diğer ufuğa bak, baktımki bir büyük kalabalık

- İşte denildi bu senin ümmetin, beraberlerinde hesapsız ve azapsız cennete girecek yetmiş bin vardı

Peygamber bunu söyledi, sonra kalktı evine girdi İnsanlar bu hesapsız ve azapsız cennete girecekler kimler olduğu hakkında

konuşmaya daldılar Bazıları:

"Bunlar Resulullah'la sohbet edenler olsa gerek" dediler Bazıları da:

"Bunlar İslâm'da doğup da Allah'a hiç şirk koşmamış olanlar olsa gerek" dediler, daha birtakım şeyler söylediler Derken Resulullah (sav) çıktı:

"Neden bahsediyorsunuz?" dedi, durumu haber verdiler, buyurdu ki:

"Onlar, o kimselerdir ki, rukye yapmazlar, rukye istemezler, tetayyûr yani uğursuz da görmezler ve ancak Rablerine tevekkül ederler"

Fakat Buhârî'de, Mesâbih'de ve Meşârık'da yoktur ve hadis şöyledir:

"Onlar, o kimselerdir ki, uğursuzluk saymazlar, okunmak istemezler, dağlanmazlar ve ancak Rab'larına tevekkül ederler" Bu, daha sahihtir

Bu hadis İhlâs Sûresi'nde "Samed"in mânâsını izahta geçtiği üzere sebeplere gönül vermeyen, elemler ve musîbetler karşısında sarsılmayarak tevekkül makamının en yüksek mertebesinde bulunan "nefs-i râdıye" sahibi Allah ehli olanların büyükleri hakkında olduğu açıktır Onun için bunlardan uğursuz sayma ve okunmayı istemenin terkedilmesinin daha iyi olacağına istidlâl

olunabilirse de herkes için mutlaka men edilmesi ve yasaklanmasına istidlâl etmek uygun olmaz Yine Buhârî, Müslim ve diğer sahih hadis kitaplarında okunup üflemeye müsaade eden hadisler de çoktur

Bu cümleden olarak Câbir b Abdullah hadislerinde demiştir ki:

Benim bir dayım vardı, akrep sokmasına okuyup üflerdi Resulullah (sav) okuyup üflemeden yasakladı Onun üzerine, vardı

-Ey Allah'ın Resulü! Sen okuyup üflemeyi yasakladın, ben ise akrep sokmasına rukye ederim dedi

Resulullah da:

-Sizden her kimin kardeşine bir menfaat etmeye gücü yeterse yapsın, buyurdu

Avf bMâlik Eşceî hadisinde de demiştir ki:

Biz câhiliye zamanında okuyup üflerdik Dedik ki:

-Ey Allah'ın Resulü onun hakkında ne buyurursun?

-Rukyelerinizi bana arzediniz, rukyelerde bir sakınca yoktur, onda şirk olmadıkça" buyurdu

Ebu Saîd Hudrî hadisinde:

Resulullah'ın ashabından birtakım kimseler seferde idiler Arap obalarından birine uğradılar Onlara misafir olmak istediler, misafir etmediler

-İçinizde bir rukye eden (okuyucu) var mı? Zira obanın efendisi ledig (yani yılan veya akrep sokmuş)dir" dediler

Ashab içinden bir adam -ki Ebu Saîd kendisidir

-Evet, dedi

Vardı onu Fatiha Sûresi'yle okudu üfledi, bunun üzerine adam iyi oldu Ona bir bölük koyun verildi, o, onu kabul etmek istemedi,

-Peygamber (sav)'e arzetmeden almam, dedi ve Peygamber'e vardı anlattı,

-Ey Allah'ın Resulü, vallâhi yalnız Fatiha Sûresi ile okudum

Resulullah tebessüm etti de:

-Sen onun rukye olduğunu ne bildin? Onu onlardan alın, bana da sizinle beraber bir hisse ayırın, buyurdu"

Daha bunlar gibi hadisler delâlet ediyor ki, yasaklanmış olan rukyeler hakikatleri bilinmeyen, sihir ihtimâli ve şirk mânâsı bulunan rukyelerdir

Bazıları da üflemeyi yasaklamışlardır

İkrime demiştir ki:

Rukye eden (okuyan) üflememeli ve sıvazlamamalı ve düğüm yapmamalıdır

İbrahim Nahaî'den de selef; okunmalarda üflemeyi mekruh görürlerdi, diye nakledilmiştir

Bazısı da demiştir ki:

Dahhâk'ın yanına gittim ağrısı vardı, sana tâvîz okuyayım mı ey Ebu Muhammed! dedim "Peki velâkin üfleme" dedi, ben de Muavvizeteyn'i okudum"

Halîmî demiştir ki:

"Rukye edenin üflememesi ve sıvazlamaması ve düğüm yapmaması gerekir" diye İkrime'den rivayet olunan söz, sanki bu husustadır

O, şuna kâni olmuştur:

Allah Teâlâ düğüme üflemeyi sığınılacak şeylerden kılmıştır Şu halde yasaklanmış olması vacip olur Fakat bu istidlâl zayıftır Çünkü ancak ruhlara ve bedenlere zarar veren büyü olduğu zaman kötülenmiş olur Ama bu üfleme, ruhları ve bedenleri ıslah için olursa haram olmaması vacip olur

Bununla beraber Nesaî'de

Ebu Hüreyre'den şu hadis de rivayet edilmiştir:

Resulullah (sav) buyurdu ki:

"Her kim bir düğüm bağlar da sonra ona üflerse sihir yapmıştır, sihir yapan da şirk etmiştir Her kim bir şeye

takılırsa (bir menfaati olur veya zararı defeder diye gönül takar, inanırsa veya o itikad ile muska ve nazarlık gibi bir şey takınırsa) ona havale edilir

" Yani yalnız Allah'a sığınmayıp da o şeye bağlandığı, ondan umduğu, halbuki Allah'ın izni olmayınca hiçbir şeyin ne faydası, ne zararı olmayacağı için o takıldığı şeyden hiçbir fayda görmez, Allah'ın yardım ve lütfundan mahrum olur

Her şeyin bir devası (ilâcı) vardır" hadisi gereğince rûhî hastalıklara rûhânî, cismanî hastalıklara cismanî sebeplerle tedavi meşrû olduğu gibi, karışık olanlara da karışık tedâvi elbette meşrû olur Şu şart ile ki, tesir, sebeplerden değil, Allah'tan bilinmeli ve hepsinde de entrikadan, sihirbazlıktan, şarlatanlıktan, aldatma ve zarar vermeden sakınılmalıdır Bu cihetle bedenî hastalıkların tedâvisinde bile gerek doktorun ve gerek hastanın ahlâk ve inanç itibarıyla ruh hallerinin dahi özel önemi bulunduğundan, ruhanî kıymet, iyi niyet ve itikat selameti hepsinin başında gelir Yoksa tıp ilmi adına yapılan zararlar, afsunculuk, üfürükçülük adıyla yapılan zararlardan az değildir Özellikle bunları Allah için insanlara hizmet ve menfaatten çok, sırf mal kazancı için vasıta yapan ve çok fazla ücretler almak üzere alış veriş akidleri yapmadan bir nefes sarfetmek bile istemeyen doktor taslaklarının, şarlatanların zararları, hiçbir zaman cinciliği, üfürükçülüğü sanat edinenlerden aşağı kalmamıştır Böylelerinin de de dahil afsunculardan sayılması gerekir Hatta yalnız tıp ilminde deği, her meslek ve sanatta hak ve hayır fikrinden ayrılarak insan aldatmak, şer saçmak için nefes sarfedenlerin hepsi de bu mânâda dahil olan, şerlerinden sığınılması gereken üfürükçülerin nefeslerinden olduğunun da unutulmaması gerekir Bunların böyle olması ise karşılığında sırf hak ve hayır için ciddiyet ve doğrulukla Allah yolunda nefes sarfedenlerin varlıklarını ve kıymetlerini inkâra sebep teşkil etmez Bundan dolayı, halis niyet ve temiz nefeslerle Allah'a sığınarak, Allah'tan şifa niyaz ederek okuyup üflemeyi de mutlaka sihirbazlık gibi kabul etmek doğru olmaz Onun için rukye (okunma)yi caiz görenler Sıhah'ta rivayet edilen bir hayli hadis ile istidlâl etmişlerdir ki, Razî bunlardan şunları kaydetmiştir:

1- Resulullah (sav) biraz rahatsız olmuştu Cibril Aleyhisselâm ona okuyup üfledi de

"Bismillâh okur, rukye ederim sana seni inciten her şeyden, Allah da sana şifa verir" dedi, diye rivayet edilmiştir

2- İbnü Abbas demiştir ki: Resulullah (sav) bize bütün ağrılardan ve hummadan korunmak için şu duayı öğretirdi:

"Kerim olan Allah'ın adıyla, ben her kanı akan damarın şerrinden ve cehennem ateşinin şerrinden ulu Allah'a sığınırım"

3- Peygamber (sav) buyurmuştur ki:

Bir kimse eceli gelmemiş bir hastanın yanına girer de yedi defa ,

"Niyaz ederim o ulu Allah'a, O yüce Arş'ın Rabb'ine ki sana şifa versin" derse şifa bulur

4- Resulullah (sav) bir hastanın yanına girdiğinde şöyle derdi:

"Gider o sıkıntıyı, insanların Rabb'i, ona şifa ver, sensin şifa veren, senin şifandan başka şifa yok, bir şifa ki dert bırakmaz"

5- Resulullah (sav), Hz Hasan ile Hz Hüseyn'i şöyle sığındırırdı:

"İkinizi de Allah'ın tam kelimelerine sığındırırım, her şeytandan, kötü kazadan ve kötü gözden" derdi ve buyururdu ki: "Babam İbrâhim de oğulları İsmail ve İshak'ı böyle sığındırırdı"

6- Osman b Ebi'l-Âs Sakafî'den, demişir ki:

Resulullah'a vardım ve bende ağrı vardı, beni az daha öldürecekti

Resulullah (sav) buyurdu ki: "Sağ elini onun (ağrıyan yerin) üzerine koy ve yedi kere şöyle

de: "Allah'ın adıyla, ben bulduğum şeyin şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine sığınırım" ben de yaptım,

Allah bana şifa verdi" Bu dikkate şâyandır ki Resulullah ona okumamış, onun kendisine okutmuştur

7- Peygamber (sav) sefere çıkıp da bir yere konduğu zaman şöyle derdi:

"Ey yer! Benim Rabbim, senin de Rabbin Allah'tır, Allah'a sığınırım senin şerrinden ve sendekinin şerrinden ve senden çıkanın şerrinden ve senin üzerinde debelenenin şerrinden, Allah'a sığınırım arslandan, kara yılandan, zehirli yılandan, akrepten, beldenin sâkinlerinin, doğuranın ve doğurduğunun şerrinden"


Bunlarda üflemeye dair bir işâret yoktur ve bunların meşrû sayılmaları için başka delile ihtiyaç olmaksızın Ku'rân'daki duâ ve sığınma emirleri ve bu sûreler yeterlidir Bununla beraber Resulullah'ın üflediği ve sıvazladığı da sâbittir

8- Resulullah (sav) her gece muavvizâtı (İhlâs, Felâk ve Nâs sûreleri) okur ellerine üfler, yüzüne ve vücuduna meshederdi

Bundan başka yine Hz Âişe'den Sıhah'ta rivayet edilmiştir ki:

"Resulullah (sav) ailesinden birisi hastalandığı zaman ona Muavvizâtı (İhlâs, Felâk ve Nâs Sûreleri) üflerdi Vefat ettiği hastalığında da ben okuyup üflüyor ve kendi eliyle kendisini sıvazlıyordum Çünkü onun mübarek elinin bereketi benim elimden çok büyük idi"

Bununla beraber Resulullah'ın kendisine başkalarının okumasını istemediğini anlatan şu rivayet de çok mühimdir Yine

Sahîh-i Müslim'de: Hz Âişe demiştir ki:

Resulullah (sav) bizden bir insan rahatsız olduğu zaman onu sağ eliyle mesheder (sıvazlar), sonra şöyle derdi:

"İnsanların Rabbi olan Allah'ım o sıkıntıyı gider, şifâ ver, sen şifa vericisin, senin şifandan başka şifa yok, senin şifân dert bırakmaz"

Ne zaman ki Resulullah (sav) hastalandı ve ağırlaştı, sağ elini tuttum, onun yaptığını yapmak istedim, elini elimden çekti,

sonra

"Allah'ım, beni affet, beni Refîk-ı alâ ile beraber kıl" dedi, ben baka kaldım, ne göreyim iş tamam olmuştu (yani vefat etmişti)

Bunlardan başka Resulullah'ın harpte ve diğer zamanlarda yaralananlara okuyup dokunmasıyla derhal şifa hasıl olanlar da çoktur Fakat onlar onun peygamberlik özelliğinden olan mûcizeler kabilinden olduğu için diğerleri hakkında delil olmaz Bununla beraber yine Hz Aişe

"Resulullah (sav), Ensar'dan bir ehl-i beyte humeden, yani akrep gibi zehirli hayvan sokmasından okuyup üflemeye ruhsat verdi" demiştir ki, bu da Câbir hadislerini teyid etmektedir Bunda emmek tıbben de faydalı olduğuna göre, tükürmenin de

bir yönü düşünülebilir Bundan başka bir de gözden okuyup üfleme (rukye)ye izin verilmiş olduğu ve bu sebeple

"Göz değmesi ve sokmadan başkasına rukye (okuyup üfleme) yoktur" denildiği de zikredilmiştir

Göz değme olayı bir nefsânî durum olması hasebiyle bunda da ruhanî bir nefes ve telkinin faydası açıktır demektir


Şimdi bütün bunlardan hasıl olan sonuç da şudur ki:

Sihir şâibesi olmamak üzere ruhî ve bedenî kurtuluş için tesirli dualarla rukye (okuyup üflemek) caiz olmakla beraber, istirkâ yani kendini başkasına okutmak, okuyup üfleme talep etmek, Allah'a sığınmak ve dua etmek için başkasının aracılığını dilemek mânâsını içine almış olması itibarıyla dinen hoş görülmüş değildir O yukarıda zikrolunan hadisler gereğince Allah'ın

hesapsız ve azapsız cennete girecek has kulları ondan sakınırlar Bundan dolayı Hanefî fıkhında bu mesele şu şekilde yazılmıştır: Şifa veren ancak Allah Teâlâ olduğuna ve şifaya onu sebep kıldığına itikat ettiği takdirde tedavi ile meşgul olmakta bir sakınca yoktur Amma şifa veren ilaçtır diye inanırsa değil

Karşılığında bir şer ve zarar düşünülmedikçe mümkün olan en zayıf bir fayda ihtimalinden dahi insanları yasaklamak doğru olmaz Yüzde yüz değil, binde bir, milyonda bir misâle dayanan bir ihtimâl dahi olsa karşılığında bir zarar ihtimali bulunamayan bir fayda mülâhazası yalnız kuruntu değil, az çok delilden doğan bir şüphe demek olduğundan, ihtiyaç halinde daha kuvvetlisi bulunamayınca onunla amel caiz görülür ve öyle bir tesellinin mutlak şekilde yasaklanması da makûl olmaz Fakat insanların sihirbazlara, şeytanlara kapılması da en çok bu gibi şüpheli durumlar içinde meydana gelir ve onun için zarar ihtimâllerinin de iyi düşünülmesi gerekir

Bu esas üzere Fıkıh'ta da, şifa, Allah'tan bilinmek şartıyla tedavinin kesin olanıyla amel vacip, korku zamanında terk edilmesi haram; maznun (galip zan) olanıyla amel câiz, durumlara ve şahıslara göre bazan yapılması, bazan da terkedilmesi daha

uygun; mevhûm (kuruntu) olanıyla da amel etmek yasaklanmış değilse de, terk edilmesi daha uygun denilmiş, rukye (okuyup üfleme) de mevhûm (kuruntu) kısmından sayılmıştır Kuruntu olmasının sebebi de dua olması itibarıyla değil, okuyanın nefesinde sebeplik düşüncesi itibarıyladır

Şu halde bu açıklamadan anlaşılır ki okuyup üfleme ile tedavi halkın pek çoğunun zannettiği gibi dindarlığın gereği ve dinin emrettiği bir şey değil, nihayet bir izindir Asıl dindarlığın gereği onu terketmek sûretiyle Allah'a dayanmak ve ancak Allah'a sığınıp O'na kendisi doğrudan doğruya duâ etmek ve duâsına başkalarının aracılığını istememektir Müminin mümine gerek huzurunda ve gerek arkasından duâsı meşrû ve müstahsen ve hatta dinî görevi bulunduğunda ve "Duâ ibâdetin iliğidir" hadis-i şerifi gereğince duâ ibadetin, dindarlığın iliği olduğunda şüphe yok ise de, duâ etmek başka, okuyup üflemek, başkasının

nefesinden medet beklemek yine başkadır

Allah Teâlâ duâyı emretmiş

"Bana duâ edin, duânızı kabul edeyim" (Mümin, 40/60)

"Ben (o kullara) yakınım Bana duâ edince duâ edenin duâsına karşılık veririm" (Bakara, 2/186)

"De ki: Duanız olmasaydı Rabbim size ne değer verirdi?" (Furkan, 25/77)

Fakat şirkten kendinden başkasına duâ etmekten yasaklamış,


"Ben ancak Rabbime yalvarırım ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam, de" (Cin, 72/20)

Aynı şekilde Kur'ân'da ve Resulü'nün diliyle en güzel duaları öğretmiş bütün şerlerden doğrudan doğruya kendisine sığınılmasını emretmiştir Okuyup üfleyecek olan bunları bellesin, her zaman kendine cankurtaran edinsin Peygamber (sav)'den rivayet edildiği üzere her gece ve her ihtiyacında temiz kalp ve itikat ile okusun, kendine üflesin, mümin kardeşlerine de hem dua, hem tavsiye etsin, temiz nefesle dua edenlerin dualarının bereketlerini de inkâr etmesin Buna söz yok, fakat Allah Teâlâ böyle dua ve icabet (kabul etme) kapısını herkese açtığı, ona genellikle herkesi çağırdığı, herkesin doğrudan doğruya sığınmasını istediği ve şirk ayıbını kabul buyurmadığı halde; ona doğrudan doğruya dua ve ibadet ile

sığınma ve ilticayı bırakıp da, "Ben o kapıya gidemem, ne isteyeceğimi de bilemem" diye dua tellalı aramaya ve onun nefesinden meded ummaya kalkışmak dindarlığın gereği değil, câhiliyye adetidir İnsanlar bundan gafil olup kendisine okutup üfletmeyi dindarlık gereği sandığı için burada bu genişçe anlatım ile sözü uzatmaya lüzum görüldü "Muvaffak edici Allah'tır"

Kaynak: Elmalı Tefsiri, Felak Suresi


--

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.