Demeter |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
DemeterDemeter Kızı Persefone’yi Cehennem tanrısı Hades’in yeraltındaki ölüler ülkesine kaçırmasından sonra tanrıça Demeter, onu bulabilmek için yeryüzünde her yeri didik didik aramaya başladı Tabii bu umarsız aramalardan yorgun düştüğü bir sırada, tanrıça Demeter’e acıyan ve her şeyi görmüş olan güneş tanrısı Helyos, ona kızının kaçırılış serüvenini bir bir anlattı Zaten Cehennem tanrısına oldum olası diş bileyen toprak ve buğday tanrıçası Demeter; bu işte aynı zamanda kızının babası olan baştanrı Zeus’un da parmağı olduğunu öğrendikten sonra, Olimpos Tanrılar Sarayı’ndaki bütün görevlerinden ayrıldı Yaşlı bir kadın kılığına girip ölümlü insanlar arasına karıştı Yaşlı bir kadın kılığındaki Demeter, bir gün buyur edildiği Eleusis kralının sarayında çok insancıl bir konukseverlikle uzun süre ağırlandı Bu arada baştanrı Zeus; toprak ve tohumun, en önemlisi insanların kutsal besini buğdayın ve bereketli hasadın tanrıçası Demeter’i, Olimpos’taki eski görevine döndürebilmek amacıyla birçok girişimlerde bulundu Çünkü ülkede kıtlık ve görülmemiş bir kuraklık başlamıştı… Sonunda varılan anlaşma uyarınca Persefone; tohumun uyanan toprakta ölüp mahsule dönüştüğü yılın sekiz ayını, anasının yanında geçirecekti Bu anlaşma üzerine Demeter; Olimpos’taki tanrıçalık görevlerine dönmeden önce, kendisine çok iyi davranan kral ailesine verdiği sözü tutmak üzere, kralın küçük oğlu Triptolemos’u, kendinde bulunan tanrısal yetenek ve misyonlarla donatmaya başladı Çünkü tanrıça Demeter; Olimpos’tan ayrılıp yaşlı bir kadın kılığında bütün dünyada kızını ararken, haliyle insanlarla içli dışlı olmuş; baştanrı Zeus’un öfkeli ve peşin yargılarına karşın, bu acılı ve çileli ölümlülerin aslında çok onurlu ve mutlu bir yaşama değer olduklarını sezmişti Ne var ki görebildiği kadarıyla insanlar, gerçekten yalnızdı; umarsızdı Kendilerinde bulunan, tanrılarla eşdeğerdeki bütün güç ve yetilerine karşın, kördüler Hem toprağın, hem ışığın, hem suyun yabancısıydılar Ne doğru dürüst ekip dikmesini, ne de hasat sonu ürettiklerini aralarında kardeşçe paylaşmasını biliyorlardı…Kimileri üretiyor, kimileri üretmeden üretenlerin ellerindeki avucundakileri kapıyordu! Onları bir şekilde uyandırmak , ellerinden tutmak gerekiyordu… İşte bu amaçla ilk iş olarak tanrıça Demeter; Triptolemos’a toprağın sevgiyle işlenmesi, toprağın bakımı, ekilip dikilmesi üzerine bilgiler vermeye başladı Böylece toprakla insanın emeği buluştuğunda ortaya çıkan o kutsal üretimin önemini anlattı çocuğa Tanrıça Demeter’in öğütleri ve yönlendirmesiyle Triptolemos; insanın ancak üretebildiği ölçüde mutlu olabileceğini ve insanca yaşayabilmenin yollarını bulabileceğini öğrendi Sonra tanrıça Demeter; insanın alınterini ortaya koyarak toprakla tohumu buluşturduğu ölçüde yüceldiğini ve ancak bu yöntemle insanların; tanrıları tanrı yapan yetenekler kazanabileceğini öğretti Triptolemos’a Bu arada toprak, ışık ve insanın özden ve ta derinden kardeş olduklarını da söyledi ona Nasıl toprağın işlenmesinde toprak, ışık, bilgi ve emek insanların ortak malıysa; el ve gönül birliğiyle gerçekleştirilen üretimin de kardeşçe paylaşılması gerektiğini, üstüne basa basa anlatmaya çalıştı Çünkü bu emek ve yetenekler sayesinde gerçekleşen üretim; kardeşçe bölüşülmediği sürece, yeryüzünde kavga ve savaşın ebedi olduğunu ve bu adil paylaşım gerçekleşinceye dek de verilecek bütün savaşların kutsal olduğunu söyledi ona Tabii bütün bu söyledikleri sözde kalmadı: Triptolemos’a insan olarak genlerinde taşıdığı olağanüstü insani becerilere ek olarak Demeter, kendisinde bulunan ve yeryüzünü mahsul ve berekete boğduran tanrısal yetileri de bağışladı Bir süre krallık sarayının geniş bahçesinde, kutsal buğdayın ekimini ve meyve fidanlarının dikimini pratik olarak gösterdi Sonra da ölümsüzlük dışında bütün tanrısal güçlerle donattığı bu çocuğun eline, önce toprakta ölüp sonra mahsule kesilen ölümsüz buğday başakları tutuşturdu Bunları yeryüzündeki bütün ülkelere saçmasını istedi ondan Böylece tanrıça Demeter’in bakım ve eğitiminde Triptolemos, artık yeryüzünün ilk çocuk tanrısı olarak yüklendiği misyonu yayma ve gerçekleştirme aşamasına ulaşmış oldu Bu arada da tanrıça Demeter’in; kızı Persefone’yle buluşma ve yeniden Olimpos’a, tanrılar sarayındaki görevine dönme zamanı gelip çattı Saraydan ayrılırken Demeter; çocuk tanrı Triptolemas’a sarılıp başarılar diledikten sonra, ona tanrısal bir araba armağan etti Hemen bu arabaya atlayıp kendisinden öğrendiği ve duyduğu ne varsa bunları öteki insan kardeşlerine ulaştırmasını istedi ondan Kanatlı iki büyük yılanın çekip uçurduğu bu arabaya hemen bindi Triptolemos Yılanların kanatlarıyla havalanan ve elinde başaklar tutan bu çocuk tanrı, dünyanın her ülkesine gitti Oralardaki insanlara, bir ara Olimpos’taki sarayından ve tanrıçalık makamından ayrılarak çocuk bakıcılığına başlayan tanrıça Demeter Ana’dan öğrendiklerini ve ondan duyduklarını, önüne gelene anlatmaya başladı Bu anlattıkları doğrultusunda daha sonraki yüzyıllar içinde, kendi ve tanrıça Demeter adına tapınaklar kuruldu; bu inançları pekiştiren, Yunan düşünürler, Sanatçılar çıktı ortaya Aynı inançlar adına insanlar; binyıllar süresince büyük savaşımlar vermeye başladı Bu inançlar adına her yıl büyük şenlikler ve törenler düzenledi… Zaten zamanla adı “uygarlık” sözcüğüyle özdeşleşen çocuk tanrı Triptolemos’un elindeki başaklardan saçtığı bu ölümsüz tohumlar; toprakla insan emeğinin aşkla buluştuğu ve üretimin kardeşçe bölüşüldüğü bütün ülkelerde; bereket ve barış getiren ürünlere dönüştü ve dönüşmekte… |
|