Agarta Efsanesine Farklı Bir Yorum |
06-22-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Agarta Efsanesine Farklı Bir YorumAgarta Efsanesine Farklı Bir Yorum Ergenekon soruşturmasında henüz görmemekle birlikte İddianamede Agarta ismiyle anılan ve 600 yıllık bir tarikat örgütlenmesinden bahsedildi İddiaya göre Ergenekon terör örgütü'nü kuranlar Agarta ismiyle bilinen bir yapılanma içerisindeler ve kökleri çok eskiye dayanıyor Mustafa Kemal Atatürk'ün 1930 lu yıllarda Güneş Dil teorisini desteklemek için yaptırdığı araştırmalarda Kayıp Kıta Mu'nun okyanusta bir ada olduğu ve batarak yok olduğu iddia ediliyorErgenekon terör örgütünün varlığı ile ilgili iddialar ortaya atılırken son derece ilginç bağlantılar birbirleri ile bağlantılı hale geldi Agarta'da bahsedilen Himalaya dağları altındaki mağaralarda yaşayan insanlarla bağlantı kurulurken bu insanların Kuranda adı geçen Yecüc Mecüc olduğu iddia ediliyor Kuranı kerimde Kehf Suresi'nde Yecüc ve Mecüc hakkında şu şekilde bildirmekte: Dediler ki: 'Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cüc Ve Me'cüc, Yeryüzünde Bozgunculuk Çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?" AGARTA'YI TANIYALIM Agarta, Tibet ve Orta-Asya geleneklerinde sözü edilen, Asya’daki sıradağların içinde bulunduğu ileri sürülen efsanevi bir yer altı organizasyonuna verilen addır Agarta konusunu kitaplarında en ayrıntılı işleyen üç yazar Saint-Yves d'Alveydre (1842 -1909), Ferdinand Ossendowsky ve René Guénon Agarta, İlahiyatçılara göre Mu ve Atlantis’ten göç eden bilim rahiplerince ya da inisiyelerce kurulmuş, sonradan gizlenme gereği görüp, dağ ve mağara içlerine çekilmiştir Agartha, Agharta ve Agarthi olarak da yazılır Kimileri Şambala adında Agarta'ya karşıt olarak kurulmuş, gizli bir olumsuz merkezin varlığını ileri sürüyorsa da, Agarta’nın Tibet geleneklerindeki bir diğer adı Şambala’dır Efsaneye göre Mu uygarlığını araştırmasına başlaması, Batı Tibet'teki, adını vermediği gizli bir tapınağın arşivlerinde bulunan, çok eski bir dilde yazılmış olan Naacal Tabletleri'ni okumasıyla başlamıştır Söylediğine göre, bu tabletleri okuyabilme becerisini de yine o tapınakta bulunan bir Tibet rahibinden öğrenmiştir Churchward sonraki yıllarda, Amerikalı jeolog William Niven'in Meksika'da ortaya çıkardığı tabletler üzerinde çalışmıştır Churchward’a göre, günümüzde Mexico Müzesi’nde bulunan, 1921–1923 yılları arasındaki kazılarda keşfedilen bu 2600 tablet, Tibet’te öğrendiği Naga-maya dilinde yazılmıştı Churchward’a göre bu tabletler 15000 yıl önce yazılmıştı Araştırmalara göre * Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır * Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı * Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır * Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür * Bu kıtada 70000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu * Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı * Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu * Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir * 'Ra' sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, 'O' diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis * Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı * Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler * Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahatMu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu * Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır imparatoru da yoluyla Mısır'a da taşınmıştır gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler YECÜC MECÜC Said Nursi'nin eserlerinde ise ilginç bir şekilde Yecüc ve Mecüc'ün Moğol ve Mançu kökenli, Asyalı bir kavim olduklarını bildirmektedir: Ye'cüc ve Me'cüc namı (ismi) verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin'den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa'yı herc-ü merc (altüst, karmakarışık) ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zîr ü zeber (altüst) edeceklerine işaret ve kinayedir (üstü örtülü sözdür) (Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, s 463) 13 yüzyılda çok büyük bir imparatorluk kuran Moğollar, dünya tarihinin en vahşi ve barbar ordularından biri olarak bilinmektedirler Moğol ve Tatarlardan oluşan bu yağmacı ordunun başında, önce Cengiz Han ve ardından da oğlu Hülagu çok büyük katliamlar gerçekleştirmiştir Tarihi kaynaklarda bildirildiğine göre onlar, önlerine çıkan herşeyi yağmalayan, talan eden, kadın-çocuk demeden herkesi katleden bir topluluktu Anadolu topraklarına ayak bastıklarında Sivas'ta, Kayseri'de, Tokat'ta yüzbinlerce insanı katlettiler İstila ettikleri bölgelerdeki tüm camileri, kütüphaneleri, medreseleri yakıp yıktılar Buhara, Semerkand, Herat gibi yerlerdeki tüm sanat eserlerini yağmalayıp, ortadan kaldırdılar Tarihi kaynaklara göre bazı şehirlerde milyonlarca insanı, kedi ve köpeklere varıncaya kadar bütün canlıları katlettiler Mançu ırkı da aynı Moğollar gibi barbar, savaşçı, göçebe bir ırktı ve birçok ülkeyi istila etmiş, büyük katliamlar gerçekleştirmişti Bediüzzaman, eserlerinde, Moğol ve Mançu ırkının ahir zamanda ortaya çıkacak olan Yecüc ve Mecüc'ün ataları olduklarını haber verir Bediüzzaman'ın konuyla ilgili bir diğer sözü şu şekildedir: Hatta rûy-i zemînin (yeryüzünün) en meşhur seddi ve kaç günlük uzak bir mesafe tutan Sedd-i Çini (Çin Seddi) Kur'an lisaniyle Yecüc ve Mecücün ve tabîr-i diğerle (başka bir ifadeyle) tarih lisanında Mançur ve Moğol denilen ve âlem-i beşeriyeti (insanlığı) kaç defa zîr-ü zeber eden (altüst, darmadağın eden) ve Himalaya Dağları'nın arkasından çıkan ve şarktan garbe (doğudan batıya) kadar harab eden akvâm-ı vahşiye (vahşi kavim) ve garetkâr (yağmacı, çapulcu) milletlerin (Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, s100) Bediüzzaman'ın bu sözlerine göre Yecüc ve Mecüc; * Moğol, Mançu ırkındandır * Daha önce Avrupa ve Asya'yı ele geçirip, doğudan batıya kadar her yeri harap ettikleri gibi ahir zamanda da dünyayı altüst edeceklerdir * Himalaya Dağları'nın arkasından çıkacaklardır * Saldırgan, yağmacı bir topluluktur * Hz Zülkarneyn, mazlum halkları korumak için iki dağ arasına yaptığı sed ile bu topluluğun saldırılarını durdurmuştur SONUÇ Ergenekon araştırması Agarta tarikatı derken kayıp Kıta Mu'ya kadar uzandık Şimdi sizlerin yorumlarını bekliyoruz |
|