Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dili, edebiyatı, türk

Türk Dili Ve Edebiyatı

Eski 06-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Dili Ve Edebiyatı



Türkçe, Ural-Altay dil gurubunun Altay koluna dahil bir dildir Türk'lerin tarihine paralel olarak Türkçe'nin yayıldığı coğrafi alan çok geniştir Bugünkü Moğolistan'da Karadeniz'in kuzeyinde, Balkanlarda, Doğu Avrupa'da, güneyde Anadolu ve Irak'da, Kuzey Afrika'nın bir bölümünü içine alan geniş bölgede, Türkçe konuşan Türk halkları yaşamaktadır Bu kadar büyük bir alan içinde konuşulan Türkçe, pek çok lehçe, şive ve ağız farklılıkları göstermektedir Tarihi gelişimi içinde Türkçe, VIII-XIII Asırlar arasında Eski Türkçe, XIII-XX Asırlar arasında Orta Türkçe, XX asırda yeni Türk Yazı Dilleri ana başlıkları altında üç gurupta incelenmektedir Türkiye Türkçesi, Orta Türkçenin, Batı Türkçesi kolunun günümüzde kullanılan bölümüdür Batı Türkçesinin ikinci devri olan Osmanlıca (Osmanlı Yazı Dili) İstanbul'un fethinden Osmanlı İmparatorluğunun sonuna kadar XV-XX asırlar arasında devam eden yazı dilidir Bu dönemde, Arapça ve Farsça unsurlar Türkçeyi büyük ölçüde istila etmiş, Osmanlı yazı dili Üç dilden oluşan yapma bir dil haline gelmiştir Beş asır süren Osmanlıca döneminde Türkçe kendi tabii gelişmesini sürdürememiştir 1908 Meşrutiyetinden sonra Türkiye Türkçesine geçiş hareketinin hazırlıkları 1911'de Selanik'de başlayan "Yeni Lisan" hareketi ile şekillenmişti Cumhuriyetten sonra 1928'de yapılan Harf İnkılabı ile Arap harfleri terk edilip Latin harflerinin kabulü Türkçenin yabancı unsurlardan kurtarılmasını hızlandırdı Türk dilini araştırmak ve tabii mecrasında gelişmesine katkıda bulunmak üzere 1932 yılında Türk Dil Kurumu kuruldu Bu çalışmalarla, bugün Türkiye Türkçesi, yabancı unsurlardan arınmış, tabii mecrasında gelişmeye devam eden edebiyat ve kültür dili olarak yaşamaktadır Türk Edebiyatı, Türklerin dahil oldukları üç medeniyet ve kültür dairesine paralel olarak üç safhada incelenmektedir İslamiyetten önceki Türk Edebiyatı, İslamiyetten sonraki Türk Edebiyatı ve Batı tesirindeki Türk Edebiyatı İslamiyetten önceki Türk Edebiyatı, Türklerin Orta Asyada yaşadıkları devirlerde bütün Türk boyları arasında müşterek ve büyük bölümü ile sözlü olan edebiyattır Türk dilinin tespit edilebilen en eski yazılı metinleri VII Asrın sonlarına ve VIII Asrın ilk yarısına ait olan dikili taşlardır Bunlar arasında yer alan 732'de Kültigin, 735'de Bilge Kağan, 720'de Tonyukuk adına dikilen Orhun Anıtları gerek muhtevaları, gerekse mükemmel dil ve üsluplarıyla Türk dili ve edebiyatının ve tarihinin şahaserleri arasında yer almaktadır Bu dönemden günümüze ulaşan Türk destanları arasında Yaratılış, Saka, Oğuz Kağan, Göktürk, Uygur, Manas destanları sayılabilir XIV asırda yazıya geçirilen "Dede Korkut Kitabı" destan döneminin hatıralarını saklayan, gerek muhteva gerekse dil ve üslup mükemmeliyeti bakımından Türkçenin şaheserleri arasında yerini daima muhafaza eden çok değerli bir eserdir


1071 Malazgirt zaferi ile birlikte yaşayan Türklerin Anadoluya göçleri sonucunda kurulan Anadolu beylikleri, Selçuklu ve Osmanlı imparatorluğu dönemlerinde Türk Edebiyatı iki kolda gelişme göstermiştir Klasik Türk Edebiyatı veya Divan Edebiyatı adıyla anılan arap-fars geleneğine dayalı Türk Edebiyatı ve Orta Asya geleneğine dayalı Türk Halk Edebiyatı Divan şiirinin kökleri islam öncesi Arap şiirine dayanır Bu şiir tarzı islamiyetten sonra, bu dine giren çeşitli milletlerin katkısı ile önce Arapçada, daha sonra Farsçla ile Doğu ve Batı Türkçelerinde, en sonra da Hint müslümanlarının yazı dili olan Urduca'da gelişmiştir İslami edebiyatların şiir tipi ortak teknik malzeme (şekiller, temalar, motifler) ile ortak bir dünya görüşünü ve estetik kavramını benimsemiştir Ayrıca İslam dininin sınırlı oranda da bu dinin yayıldığı çevrelerdeki eski kültürlerin etkilerinin ürünleridir İslam kültürü, ortak islam edebiyatının şekil ve tekniği, zevki, hayat görüşü, temaları, motifleri, Türklerden önce müslüman olarak bir islami edebiyat geliştiren İranlıların aracılığı ile Türk Edebiyatına girmiştir Divan şairlerinin müstakil dünya görüşleri ve felsefeleri yoktur Hepsi aynı fikirleri değişik bir biçimde söylemişlerdir Şairin kişiliğini ve büyüklüğünü, söyleyiş orjinalliği ve güzelliği sağlar Divan şairi daima aşıktır Bu aşk onulmaz dert olmakla beraber şair bu dertten memnundur, onlara göre bu derdin dermanı gene bu derdin kendisidir En başarılı ve tanınmış divan şairleri Baki, Fuzuli, Nedim ve Nefi'dir Türk Edebiyatı, İslamiyetin kabulünden ve tarihindeki siyasi gelişmelerden dolayı iki farklı tarzda gelişme göstermiştir Saray, konak, medrese ve bunlara yakın çevrelerde tahsilli kişilerin yarattığı ve takip ettiği Divan Edebiyatı ile eğitimleri daha çok sözlü kültür birikimine dayanan daha çok kırsal kesime ve yeniçeri ocaklarına has olan Halk Edebiyatıdır Divan Edebiyatı başlangıçta iki yabancı gelenek olan Arap-Fars edebiyat geleneğine kurulmuş zaman içinde taklidi aşan Osmanlı terkibi ve uslübuna ulaşarak milli edebiyat hüviyetini kazanmıştır Bugün de bir ölçüde yaşamakta olan Türk Halk Edebiyatı geleneği, Türklerin Orta Asya Edebiyat geleneklerinin islamiyet ve yeni yaşayış şart ve şekilleri içinde tekabül etmiş milli edebiyatlarıdır Türk Halk Edebiyatı, dış yapıda ve bir ölçüde icra töresinde müştereklik gösteren muhteva ve fonksiyonları ile farklı olan Anonim, Aşık ve Tekke Edebiyat tarzından oluşur XIII asrın ikinci yarısıyla XIV Asrın başlarında yaşamış olan Yunus Emre, şiirde çığır açmış büyük sofi ve şairdir Yunus Emre, Divan, Aşık Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de etkili olmuştur Karacaoğlan, Aşık Ömer, Erzurumlu Emrah, Kayserili Seyrani, Aşık edebiyatının önemli temsilcileri arasında yer alırlar Çağdaş Türk Edebiyatı, 1839 Tanzimat Fermanı ile yürürlüğe giren medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde değerlendirilebilir

19yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman, hikaye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye girdi Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu değişti Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri, batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi Sosyal, ekonomik ve siyasi hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da yansımış, Cumhuriyet kuruluşuna kadar arayışlar devam etmiştir Bu devrin bariz özelliği, estetik ve mükemmeliyet kaygısından çok fikri bir zeminde birleşen edebi arayışlardır Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı adı ile anılan son devir edebiyatı , Divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Milli Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur Tanzimat edebiyatının 1860-1880 arası birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi'dir 1880-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dır Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile örnekler yazmışlardır Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir Tanzimatla birlikte başlayan edebiyatı, Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi 1895-1900 yılları arasında çıkarılan Servet-i Fünun dergisi etrafında toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmıştır Servet-i Fünun'cu ve Edebiyat-ı Cedide'ciler denilen grup Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça gelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır Topluluğun üslubu süslü ve sanatlı, ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir Şiirde geleneksel aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekilleri ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır Romanda tahlil ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir Bu edebiyat mensuplarının hayata bakışları karamsar ve içe dönüktür Tanzimatçılar, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir Şiir, roman, hikaye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları, şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif ; roman ve hikayede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene, batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul'u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir


II Meşrutiyetten sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafında kendilerine Fecr-i Ati adını veren yeni bir nesil toplanmıştır Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupa Edebiyat ile Milli Edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır Aruz'la şiir yazan Fecr-i Ati şairlerinden tanınmış ve orijinali Ahmet Haşim'dir Başlangıçta Fecr-i Ati roman ve hikayecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay ise, gerçek kişiliklerini Milli Edebiyat akımı içerisinde göstermişlerdir Fecr-i Ati topluluğu dışında kalan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı kendi şiir anlayışlarına göre eserler veren ve daha sonra Milli Edebiyat akımına katılan şairlerdir Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati toplulukları büyük hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil ve üslupta Osmanlıcayı sürdüren, milli kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vücuda getirmişlerdir Osmanlı imparatorluğunun dağılışı sırasında, Türk aydınlarının büyük bir bölümü, ümmete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin benimsenmesinin, memleketin geleceği için gerekli olduğuna inanıyorlardı Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akımları doğmuş, her sahada milli kimlik ve kimlik arayışları başlamıştır Türk Dili, Türk Vezni, Türk Zevki ve Kültürü ile Milli konuları, Milli Ülküleri işleyen Türk Edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Milli Edebiyat akımı doğmuştur Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Refik Halit karay, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Halide Nusret Zorlutuna, Şükufe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tampınar'dır Cumhuriyet kültür, ideoloji, edebiyat alanlarında Milli Edebiyatçıları hemen bütünüyle devralmıştır Milli Edebiyat akımının özellikleri, cumhuriyetin ilk on yılının da bir özeti olmaktadır Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu şekilde belirtilebilir : Dilde yalınlık, halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma ve hece ölçüsü, konu seçiminde yerlilik Yalın bir dille yazma, konularını hayattan ülke şartlarından seçme ve milli kaynaklara yönelme ilkelerinde birleşilmiştir İslamcı, Osmanlıcı, gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan , bireysel eğilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük mevcuttur Çünkü artık söz konusu olan Milli Edebiyat akımı kavramı değil, Milli Edebiyat dönemidir Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön planda olduğu roman, hikaye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesine yol açmıştır

Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi, kendi kalarak Batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir Bu dönemin bariz özelliği, Türk Romantizminin edebi tezahürlerini göstermesidir Adını 1912'den itibaren duyurmakla beraber asıl şöhretini Milli Mücadele Devrinde kazanan Yahya Kemal Beyatlı, ölümüne kadar saf şiir peşinde koşmuş bir mısra kuyumcusudur İslamcı şair olarak tanınan, başta İstanbul'da olmak üzere çeşitli şehir ve ülkelerin geri kalmışlığını, çaresizliğini, aydınların yabancıl amacını anlatan Mehmet Akif Ersoy'un Safahat (Safhalar) adlı şiir kitabı hem aydınlar hem de geniş halk yığınları üzerinde büyük etki yapmıştır Gerek Mehmet Akif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmalığı ve Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler yazmışlardır Yahya Kemal Beyatlı sadece bir şair olarak değil, medeniyet ve kültür araştırıcılığı, çok çeşitli fikri ve edebi zenginlikleri şahsında toplamış, sohbetleri ile çığır açmış bir edebiyatçı olarak da tanınır Birinci Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş savaşından sonra Türkiye'de meydana gelen en önemli olay, tarihe karışan Osmanlı Devletiyle birlikte, onun dayandığı müesseseler, sosyal tabaka, hayat felsefesi, dil ve üslubun ortadan kalkarak, yeni bir rejime, zihniyete ve sosyal düzene dayanan yeni bir devletin kurulmasıdır Cumhuriyet devri, halk iradesine dayanan parlamento rejimini getirdi Bu rejimi kuran ilk nesil, Kurtuluş savaşını kazanan subaylar, İkinci Meşrutiyet devrinde yetişen münevverlerdir Hem büyük bir kumandan hem de kültür ve medeniyet konularında ileri görüşlü olan Mustafa Kemal Atatürk,bu münevverlerle birlikte Türkiye'nin sosyal, iktisadi ve kültürel yapısını değiştiren inkilapları gerçekleştirdi Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri bu siyasi, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır Cumhuriyet kuruluşunu hazırlayan milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyetin ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadi müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyolog ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti 1880 yıllarından sonra doğan, II Meşrutiyeti, Balkan savaşını ve Kurtuluş savaşını gören ve modern Türkiye Cumhuriyetinin aydın tabakasını meydana getiren nesil, felaketlerle olgunlaşmış ve zenginleşmiş hayat tecrübesine sahiptir Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine bu nesilden yazarlar eserlerinde konuşma dilini kullandılar Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar Genç Kalemler Dergisinde başlayan bu çalışmalar başlangıçta Edebiyat-ı Cedide topluluğunda yer alan ve II Meşrutiyet devrinde Türkçülük akımına katılan Ahmet Hikmet Müftüoğlu (1870-

Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi, kendi kalarak Batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir Bu dönemin bariz özelliği, Türk Romantizminin edebi tezahürlerini göstermesidir Adını 1912'den itibaren duyurmakla beraber asıl şöhretini Milli Mücadele Devrinde kazanan Yahya Kemal Beyatlı, ölümüne kadar saf şiir peşinde koşmuş bir mısra kuyumcusudur İslamcı şair olarak tanınan, başta İstanbul'da olmak üzere çeşitli şehir ve ülkelerin geri kalmışlığını, çaresizliğini, aydınların yabancıl amacını anlatan Mehmet Akif Ersoy'un Safahat (Safhalar) adlı şiir kitabı hem aydınlar hem de geniş halk yığınları üzerinde büyük etki yapmıştır Gerek Mehmet Akif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmalığı ve Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler yazmışlardır Yahya Kemal Beyatlı sadece bir şair olarak değil, medeniyet ve kültür araştırıcılığı, çok çeşitli fikri ve edebi zenginlikleri şahsında toplamış, sohbetleri ile çığır açmış bir edebiyatçı olarak da tanınır Birinci Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş savaşından sonra Türkiye'de meydana gelen en önemli olay, tarihe karışan Osmanlı Devletiyle birlikte, onun dayandığı müesseseler, sosyal tabaka, hayat felsefesi, dil ve üslubun ortadan kalkarak, yeni bir rejime, zihniyete ve sosyal düzene dayanan yeni bir devletin kurulmasıdır Cumhuriyet devri, halk iradesine dayanan parlamento rejimini getirdi Bu rejimi kuran ilk nesil, Kurtuluş savaşını kazanan subaylar, İkinci Meşrutiyet devrinde yetişen münevverlerdir Hem büyük bir kumandan hem de kültür ve medeniyet konularında ileri görüşlü olan Mustafa Kemal Atatürk,bu münevverlerle birlikte Türkiye'nin sosyal, iktisadi ve kültürel yapısını değiştiren inkilapları gerçekleştirdi Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri bu siyasi, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır Cumhuriyet kuruluşunu hazırlayan milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyetin ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadi müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyolog ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti 1880 yıllarından sonra doğan, II Meşrutiyeti, Balkan savaşını ve Kurtuluş savaşını gören ve modern Türkiye Cumhuriyetinin aydın tabakasını meydana getiren nesil, felaketlerle olgunlaşmış ve zenginleşmiş hayat tecrübesine sahiptir Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine bu nesilden yazarlar eserlerinde konuşma dilini kullandılar Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar Genç Kalemler Dergisinde başlayan bu çalışmalar başlangıçta Edebiyat-ı Cedide topluluğunda yer alan ve II Meşrutiyet devrinde Türkçülük akımına katılan Ahmet Hikmet Müftüoğlu (1870-

devrinin ilk dönem şairleri Türkçülerin yaygınlaştırdığı sade dil ve hece veznini kullandılar Memleket gerçekleri ve bir ölçüde günlük hayat şiir konuları arasına girdi Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Orhan Seyfi Orhon (1890-1972) ve Yusuf Ziya Ortaç'dan (1896-1967) sonra yetişen Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973) ile Kemalettin Kamu (1901-1948) Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular Hece vezni ile serbest tarzda şiirler yazan Enis Behiç Koryürek'in (1892-1949) şiirleri tarihi ve milli heyecanları yansıtır Kendine has üslubu, vatan, coğrafya ve tarihini İstanbul dekoruyla canlandıran Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) hem şiirde hem de nesirde çok başarılı örnekler veren çok yönlü bir edebiyatçıdır 1900'den sonra doğan, ilk gençlik ve olgunluk yılları, Cumhuriyetin ilk devresinde geçen ilk şairler nesli şiire Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçeye Paul Valery'nin şiir görüşünü uygulayarak, yoğun kapalı, derin şiirler yazdı Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967) Tanpınar'ı hatırlatan özelliklerin yer aldığı folklor kaynaklı değişik eserler meydana getirdi Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve Türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde Anadolu insanının mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslupla ifade etti Genç yaşında Rusya'ya giden ve oradan marksist ve materyalist bir inançla dönen Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Türkçenin estetiğini Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilalci şiirler yazdı 1960'lı yıllardan sonra Türk Edebiyatı içinde yaygınlaşan sosyalist akımının başlangıcı bu şiirler oldu Ahmet Muhip Dranas şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslup ve ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir Türk Edebiyatında küçük klasik hikaye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikaye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikayeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsi izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla dolu hikayeler yazdı Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikayeler yazdı Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük hayat ve olayların, düşünce ve beklentilerin edebiyata akması başladı 1940-1945 yılları arasında Türkiye II Dünya Savaşına katılmamakla birlikte, siyasi,sosyal,kültürel bakımdan büyük değişikliklere uğradı İdeolojik yönden Nazizm ve Faşizme karşı açılmış olan bu savaş bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de batılı demokrasiye ve sosyalist akımlara üstünlük sağladı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.