Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi? |
10-19-2011 | #1 |
tersinim
|
Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi?Bu yazımızın amacı gerçekleri bulmaktır Varoluşun en büyük gerçeği olmaya aday birbirine zıt evrim ve tersinim olmak üzere iki teori vardır Evrim ve tersinim teorilerinin kıyaslanması, bilimin terazisinde doğru olarak tartılması, bu yolla gerçeğin bulunması için evrim ve tersinim kavramlarının anlamlarını ve yöntemlerini açıkça belirtmek ve bilmek gerekir Evrim canlıların zaman içinde değişip pozitif anlamda geliştikleri mantığını temel alır ve yine canlıların evrimleşmeyle türlerden türlere geçtiklerini, geçebildiklerini öngörür Evrim teorisine göre bu gün şaşkınlık ve hayranlıkla gözlemlediğimiz yaşam dünyası rastlantılarla oluşmuş (Ya da uzaydan gelmiş) bir canlı hücresinin zaman içinde kademeli evrimiyle oluşmuştur Evrim on milyonlarca senelik çok uzun süreçlere ihtiyaç duyduğundan birebir gözlemlenemez Fakat yaşam süreçlerindeki değişimleri gösteren izlerle (fosillerle) kanıtlanabilir Evrim çok uzun süreçlere ihtiyaç duyduğundan birebir gözlenip sınanamaz Bu nedenle materyalist bilimin gözlem ve deneylerle sınanma şartına uymaz Evrim teorisi taraftarları yaşamın gelişim aşamalarını gösteren olguların; canlıların basitten karmaşığa doğru geliştiklerinin açık kanıtları olduğunu, bu nedenle evrimin birebir gözlenip sınanmasına ihtiyaç olmadığını iddia ederlerse de sonuçta; teoriyi çok yakından ilgilendiren, temellerini oluşturan bazı konulardaki kimi soruları yanıtlamaktan aciz kalırlar Taraftarları için evrim (bütün olumsuz işaretlere rağmen) bilimsel kanıtlarla doğrulanmış bir gerçektir Bir bakıma evrim bilimin hem annesi, hem de babasıdır Bu nedenle olguları evrim mantığına uygun yorumlamak gerekir Bu bilimin gereğidir ve olmazsa olmazlarındandır Fakat temellerini ilgilendiren konularda pek çok sorulara yanıtlayamayan bir teorinin bilimselliğinin doğrulandığı şüphelidir Tarafsız bir bilim insanı bunu rahatlıkla fark eder Gerçekliği konusunda derin, güçlü ve kalın şüphe bulutlarının üzerinde dolaştığı bir teoriyi inkar edilemez gerçek, bilimin annesi, babası kabul etmememiz, tüm bilimsel olguları buna uygun yorumlamaya kalkışmamız mümkün değildir Böyle bir teoriyi bilimin hem annesi hem babası kabul etmek, bilimsel bulguları buna uygun yorumlamak tek kelime ile putperestlik benzeri koyu bir taassup olur = = = Tersinim düzen ve sistemlerde oluşan azalma, yıpranma, değişme, bozulma hastalanma, ihtiyarlama vb gibi negatif kavramların genel ifadesidir Bu nedenle tersinim evrenseldir Tersinim etkilerini gözlemlemek için oluştuğu ortamda farklılıklar gerekir Bu nedenle tersinim yalnız düzen ve sistem sahibi olgularda gözlenir Farklılık oluşmadığından düzensizlik ve karmaşalarda tersinim gözlenemez Bir bakıma tersinim gözlendiği olgunun düzen ve sistem sahibi olduğunun açık kanıtı olur Tersinim etkisi ve çeşitliliği düzen ve sistemlerin ayrıntılılığı, hassaslığı ve kompleksliği ile doğru orantılı olarak artar ya da azalır Diğer ifade ile düzen ve sistem sahibi olgular ne kadar hassas, ayrıntılı ve kompleks ise tersinime o kadar açıktır Tersinim etkisi o kadar çok ve güçlü olur Bu nedenle canlılık gibi basite indirgenemez kompleks yapıların bütünsel kurgusu olan olgular son derece güçlü ve çeşitli tersinim etkilerinden korunmak için korunma, savunma ve bağışıklık mekanizmalarıyla donatılmışlardır Tersinim teorisi varoluştaki oluşumları üç şekilde inceler 1)-Rastlantısal oluşumlar 2)-Şartların oluşumları 3)-Düzen sahibi sistemler Rastlantısal oluşumlarda herhangi bir amaç gözetilmeden bir araya gelme söz konusudur Rastlantıyla amaçsız olarak bir araya gelen olguların içinde şartların oluşumuyla meydan gelenlerle düzen sahibi sistemlerde bulunabilir Örneğin çeşitli madenlerle bir parça elmasın ve mikro organizmaların bulunduğu herhangi bir kaya kütlesi bir rastlantısal oluşumdur Buradaki çeşitli madenler (cansızlıktaki kompleks yapılar) bir parça elmas (cansızlıktaki kompleks yapılarla meydana gelen şartların oluşumu) ve mikro organizmalar (canlılıktaki basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünsel kurgusu) her hangi bir amaç gözetmeden meydana gelmişlerdir Bu nedenle bu kaya kütlesi bir rastlantısal oluşumdur Düzenli sistemler çok sayıda parçaların aynı amaç için bir araya gelip işlerlik kazandığı olgulara denir Basite indirgenemez sistemler; sistemleri oluşturan parçalardan birinin olmaması, niteliğinin ya da yerinin değişmesi amaca uygun işlerliğinin bozulması veya durması ile sonuçlanan olgulardır Örneğin göz bir basite indirgenemez kompleks sistemdir Basite indirgenemez sistemler amaç için bir araya gelip daha gelişkin ve kompleks yapılar oluşturuyorsa buna basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünselliği denir Örneğin gözler, sinir sistemi ve beyin görme amaçlı olarak bir araya gelmiştir Bunlardan herhangi birinin eksikliği durumunda amaç gerçekleşmez Ve her biri ayrı ayrı basite indirgenemez kompleks sistemlerdir Görme olayının gerçekleştiği bu olgu bir basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünselliğidir Canlı vücutları; bu tür sistemlerin yaşam denen amaç için bir araya geldikleri; daha büyük, daha kompleks, daha ayrıntılı ve hassas olguları oluşturduğu, basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünsel kurgularıdır Evrim teorisi mantığı gereği varoluştaki sistemlerin varlığını ısrarla ret ve inkar eder Onlara göre varoluş ilkellikten (basitlikten) karmaşalığa doğru gitmektedir Fakat karmaşalıkta (karmaşalık tersinim en güçlü hali olduğundan gözlenebilen bir farklılık oluşmaz) tersinim gözlenemez Fakat varoluşun her aşamasında tersinim gözlenir Bu nedenle varoluş bir basite indirgenemez sistemlerin kurgusal bütünselliğidir Bundan en küçük bir şüphe yoktur Tersinim teorisi hiçbir doğal kanun ve ilke ile çelişmez Tersinim teorisinin evrim teorisine göre belirli üstünlükleri vardır Tersinim teorisi evrim teorisi gibi uzun süreçlere ihtiyaç duymaz Tersinim için anlık olaylarla bir kaç on senelik süreçler yeterlidir Bu nedenle tersinim olayları varoluşun her olgusunda rahatlıkla gözlenip sınanabilir Tersinim teorisi evrim teorisi gibi canlıların zaman içinde değiştiklerini kabul eder Fakat bu değişim pozitif gelişme (evrim) yönünde değil negatif (tersinim) yönündedir Tersinim teorisine göre canlılar gelişme bir yana zaman içinde gerileme eğilimindedir Bu nedenle canlılar yapılarını korumaya diğer nesillere eksiksiz aktarmaya çalışırlar Tüm canlılar kendilerine özel yaşam avantajlarına sahiptirler Kaçınılmaz olarak bu avantajlar zaman içinde önce zayıflar sonra kaybolur Artık o canlının yaşam sahnesinden çekilme zamanı gelmiştir İhtiyarlama ve ölüm tersinimin kaçınılmaz ve doğal sonucudur Kimi canlılar yaşam şartları ve olguları nedeniyle yaşam avantajlarını zamansız zayıflatıp kaybedebilirler Yaşam avantajlarını zayıflatmak ve kaybetmek eko sistem gereği yaşamdan elenmenin en önemli nedenidir Bu nedenle güçlünün zayıfları elemine etmesi (doğal seleksiyon) bu yolla daha güçlü canlıların yaşama hakim olması ve zamanla evrimleşmesi yerine; avantajlarını zayıflatma ve kaybetmeyle oluşan, zayıflama sonucu eko sistem gereği yaşam sahnesinden çekilme (doğal elenme) kanıtlarla desteklenen akıl ve mantığın onayladığı açık bir gerçek olur Tüm canlıların varoluşlarındaki yapılarını korumaya ve diğer nesillere aktarma çabasında oluşları aklın ve bilimin onayladığı en büyük gerçektir Kaynak www tersinimnet |
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi? |
01-03-2012 | #2 |
tersinim
|
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi?EVRİM Mİ? TERSİNİM Mİ? Kitabımızın ana konusu gerçekleri bulma amacıyla evrim ve tersinim teorilerinin kıyaslaması olduğundan evrim ve tersinim kavramlarının anlamlarını belirtmede sayısız faydalar vardır Varoluşun en büyük gerçeği olmaya aday birbirine zıt evrim ve tersinim olmak üzere iki teori vardır Evrim ve tersinim teorilerinin kıyaslanması, bilimin terazisinde doğru olarak tartılması, bu yolla gerçeğin bulunması için evrim ve tersinim kavramlarının anlamlarını ve yöntemlerini açıkça belirtmek ve bilmek gerekir Evrim canlıların zaman içinde değişip pozitif anlamda geliştikleri mantığını temel alır ve yine canlıların evrimleşmeyle türlerden türlere geçtiklerini, geçebildiklerini öngörür Evrim teorisine göre bu gün şaşkınlık ve hayranlıkla gözlemlediğimiz yaşam dünyası rastlantılarla oluşmuş (Ya da uzaydan gelmiş) bir canlı hücresinin zaman içinde kademeli evrimiyle oluşmuştur Evrim on milyonlarca senelik çok uzun süreçlere ihtiyaç duyduğundan birebir gözlemlenemez Fakat yaşam süreçlerindeki değişimleri gösteren izlerle (fosillerle) kanıtlanabilir Evrim çok uzun süreçlere ihtiyaç duyduğundan birebir gözlenip sınanamaz Bu nedenle materyalist bilimin gözlem ve deneylerle sınanma şartına uymaz Evrim teorisi taraftarları yaşamın gelişim aşamalarını gösteren olguların; canlıların basitten karmaşığa doğru geliştiklerinin açık kanıtları olduğunu, bu nedenle evrimin birebir gözlenip sınanmasına ihtiyaç olmadığını iddia ederlerse de sonuçta; teoriyi çok yakından ilgilendiren, temellerini oluşturan bazı konulardaki kimi soruları yanıtlamaktan aciz kalırlar Taraftarları için evrim (bütün olumsuz işaretlere rağmen) bilimsel kanıtlarla doğrulanmış bir gerçektir Bir bakıma evrim bilimin hem annesi, hem de babasıdır Bu nedenle olguları evrim mantığına uygun yorumlamak gerekir Bu bilimin gereğidir ve olmazsa olmazlarındandır Fakat temellerini ilgilendiren konularda pek çok sorulara yanıtlayamayan bir teorinin bilimselliğinin doğrulandığı şüphelidir Tarafsız bir bilim insanı bunu rahatlıkla fark eder Gerçekliği konusunda derin, güçlü ve kalın şüphe bulutlarının üzerinde dolaştığı bir teoriyi inkar edilemez gerçek, bilimin annesi, babası kabul etmememiz, tüm bilimsel olguları buna uygun yorumlamaya kalkışmamız mümkün değildir Böyle bir teoriyi bilimin hem annesi hem babası kabul etmek, bilimsel bulguları buna uygun yorumlamak tek kelime ile putperestlik benzeri koyu bir taassup olur Devam edeceğiz |
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi? |
01-04-2012 | #3 |
tersinim
|
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi?Evrim Teorisi: Charles Darwin’in ortaya attığı Evrim teorisi tarih boyunca insanları en çok etkileyen teorilerin başında gelir Bir başka deyişle evrim teorisi kadar insanların özel ve sosyal hayatlarını yönlendiren, bu nedenlerle böylesine çok tartışılan, suiistimal edilerek belirli çevrelerce kullanılan bir başka teori daha yoktur Darwin, bilimsel olduğunu iddia ettiği incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreler içinde de olsa çevre koşullarına göre en azından fiziksel olarak değiştiğini fark etmişti Ancak bu değişim sürecini tetikleyen etkenlerin ne olduğu, diğer nesillere aktarılıp aktarılmadığı konusunda herhangi bir fikri yoktu Gerçekte bu değişimler canlıların genelde dar alandaki çeşitlenmeleri ve çevreye uyumlarının sonucuydu Darwin'in Beagle gemisiyle yaptığı ve bir dünya turuna dönüşen gezisi sırasında bu konudaki fikirlerinin ağır ağır olgunlaştığı, İngiltere’ye döndükten sonra ilk semerelerini verdiği, bu konu üzerindeki fikirlerini pekiştirecek kimi araştırmalara giriştiği görülür Bu nedenle evrim teorisi çok uzun bir sürecin mahsulüdür denilebilir Çok uzun bir sürecin mahsulüdür ama inanılmaz derecede ağır, araştırmacı bir bilim insanına yakışmayan mantık hataları ve saçmalıklarla doludur (Saçmalıklar bölümüne bakınız) Darwin hazırlamaya çalıştığı Türlerin Kökeni isimli ilk kitabında canlıların zaman içinde değişip evrimleşerek türlerden türlere geçtiklerini savunuyor bu konuda kimi olayları kanıt olarak gösteriyordu Darwin teorisiyle ilgili fikirlerini derleyip toparlayıp bir düzene koymaya çalışırken Malthus’un Nüfus Üzerine Deneme adlı kitabını okudu Malthus bu kitabında: -Bütün canlılar bir var olma ya da yok olma savaşı içindedir Savaşların nedeni nüfus artışıdır, çünkü beslenme kaynakları sınırlıdır ve bunlara sahip olmak için insanlar zorunlu olarak savaşlar yapmak zorunda kalmaktadırlar ve bu savaşta güçlüler zayıfları ezip geçer yazmaktaydı Malthus’un öne sürdüğü var olma savaşıyla gözlemleri arasında bağ kuran Darwin, ne zamandır aklını kurcalayıp duran fakat bir türlü kesin bir yanıt veremediği evrim teorisinin itici gücünün ne olduğu sorusuna bu sıralarda yanıt buluyor; bu itici gücü ve etkenlerini doğal seçilim (daha sonra evrimcilerce doğal seçilimin yetersizliği anlaşılınca bu mekanizmaya çevreye uyumda katılacaktır) olarak tanımlıyordu Bir bakıma Darwin teorisinin üzerilerine kurulacağı temelleri bulmuş sayılabilirdi Bundan sonra yapılacak iş bu temelleri birbirleriyle bağlamak ve aralarındaki boşlukları doldurmaktı Fakat Darwin yinede çok derin ve keskin, burgaçlı bocalayışlar, tereddütler içindeydi Öne sürmeye hazırlandığı teorinin bir zamanlar gönülden bağlı göründüğü dine, dolaysıyla dinî objelere aykırı olduğunu biliyor, bu da onu rahatsız ediyor, tereddütlü korkulara itiyordu Çünkü yaşadığı devirlerde bu tür fikir sahipleri toplum tarafından dışlanır, çok kötü cezalara çarptırılırlardı Böyle bir teorinin toplumun özellikle dini çevrelerin tepkisini çekeceği bilincinin getirdiği korkuyla birlikte bu bocalayış onu teorisini yayınlamaktan alıkoydu Bu nedenle notlarını üzerine ölümümden sonra açılacak diye yazarak paketlemiş olarak bir kenarda tuttu Bu paket ve zaman içinde eklediği diğer notları yirmi seneye yakın bir süre evinin merdiven altındaki süpürgelikte bulunan bir sandıkta durmuştur Darwin'in, evrim kuramı üzerinde çalışırken aşağıdaki varsayımlardan hareket etmiştir Bir bakıma teorinin ana temelleri bu varsayımlardır 1-Canlıların dünyası değişmez değildir, sürekli değişim içindedir 2-Tüm canlılar zaman içinde kademeli ve sürekli bir değişim sürecinde tek bir atadan ortaya çıkmıştır 3-Evrim zaman içinde sürekli gelişim gösteren bir süreçtir Evrim anlık sıçramalarla oluşmaz 4-Tüm canlılar tam bir yaşam mücadelesi içindedirler Güçlü canlılar güçsüzlere üstün gelerek güçsüzleri elemine edip, yaşam alanlarının dışına iterler Böylece daima güçlü canlılar yaşama şansı bulduğundan güçlenmeyi başaranlar yaşam sahnesindedir, bu da evrim demektir Fark edileceği gibi evrimin itici gücü doğal seleksiyondur Bu varsayımlar Darwin’e göre bilimselliğin gözlemlenebilir ve sınanabilir olma özelliklerine uygun olup, şu olgular üzerindedir: a)-Üreme biçimleri ne olursa olsun, canlılar geometrik diziyle çoğalma eğilimindedir b)-Bu eğilime karşın türlerde nüfus aşağı yukarı sabit kalmaktadır c)-Doğal kaynaklar sınırlıdır Canlıların nüfus artışına paralel olarak değişmez Bu nedenle canlılardaki nüfus aşağı yukarı sabit olmak zorundadır Bu sabitlik doğal seleksiyon yoluyla sağlanır d)-Bir türün iki örneği hiçbir zaman bütünüyle aynı değildir Her tür içinde gelişmeye yönelik büyük bir değişkenlik potansiyeli mevcuttur e)-Değişkenliğin büyük bir bölümü nesilden nesle aktarılabilir Evrim teorisinin saydığımız öngörüleri ve mekanizmaları termodinamiğin ikinci, kalıtım gibi kanunlarla; canlılardaki değişmezlik, rastlantıların bilgi oluşturamayacağı, bozmanın kolay yapmanın zor olduğu, ekolojik düzen gibi doğal kanun ve ilkelerle tamamen çelişir |
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi? |
04-13-2012 | #4 |
tersinim
|
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi?Evrim mi- Tersinim mi?-4 Doğal seçilim diğer adıyla doğal seleksiyon akla mantığa ve bilime uygun gibi görünür Fakat burada atlanan; bilmezlikten, görmezlikten gelinen küçük fakat son derece önemli bir nokta vardır Büyük ya da küçük, şu ya da bu türde olsun, istisnasız bütün canlılar yaşamak, beslenmek ve üremek için her tür kendilerine mahsus mükemmel özelliklerle donatılmış olarak dünyaya gelirler Bir kaç saatle bir kaç yıl arasında değişen bir süreç sonunda gelişip olgunlaşırlar Bu dönem canlıların en güçlü, en mükemmel oldukları dönemlerdir Her tür var edilişlerinde var oluş özelliklerinin kendilerine verdiği avantajları kullanırlar Fakat bazı canlılar bu avantajlarını çeşitli nedenlerle yitirir ya da zayıflatırlar Bu nedenlerin başında dış etkenlerle (mutasyonlarla) birlikte hastalık, yaralanma ya da zaman içinde yıpranma yani yaşlılık gelir Bu da doğal kanunların kaçınılmaz gereğidir ki biz buna TERSİNİM diyoruz Avantajlarını yitiren ya da zayıflatan bir canlının ise doğal seleksiyon nedeniyle yaşamını devam ettirmesinin imkânı yoktur Sonunda bu canlı elemine edilecektir Bu tür avantajlarını yitirmiş canlıların elemine edilmeleri doğal mekanizmaların gereğidir Çünkü her canlı doğal düzenin ve beslenme zincirinin bir halkasıdır Her canının bu halkada bir görevi ve sorumluluğu vardır Dikkat edilirse bir canlının doğal seleksiyona uğramasının gerçek nedeni, var oluşlarında yaşamlarını sürdürme konusunda avantajlar getiren özelliklerini zayıflatmaları ya da yitirmeleridir Gelişim (evrim) söz konusu değildir Diğer ifade ile var oluşlarında kendilerine verilen ve yaşamlarını, üremelerini sağlayan özellikleri koruyamayan canlılar elemine edilecektir Bu nedenle evrim teorisinin bir kanıt olarak gösterdiği canlılar arasındaki zorlu yaşam savaşının gerçek nedeni canlıların var oluşlarında sahip oldukları özelliklerini koruma yönündedir Bu özelliklerini koruyan canlılar yaşar, koruyamayanlar ise elemine edilir Gerçek doğal seleksiyon budur Doğal kaynakların sınırlı olduğu fakat canlıların bu sınırları çok, çok aşan bir hızla çoğaldıkları bu nedenle seleksiyona uğradıkları tezine gelince şunu özellikle belirtelim ki doğal kaynakların sınırını canlıların oluşturduğu ekolojik düzen çizer Burada göz ardı edilen canlılar arasındaki amansız bir savaştan çok tam bir dayanışmanın ve yardımlaşmanın varlığıdır Doğa, ekolojik düzen dediğimiz öylesine bir düzen kurmuştur ki bu düzende her canlının bir rolü vardır Doğa içinde barındırdığı canlı nüfusunu kendi kendine kontrol eder, dolaysıyla kapasitesini kendisi belirler Bir canlı diğer bir canlının besin zincirini oluşturur Fakat hiç bir canlı besin zincirini oluşturan diğer canlıya katliam yapmaz, zevk için öldürmez ihtiyacı kadarını avlar İçlerinde zayıf ve hastalıklı ya da yaralı olanları elemine ederek sağlıklı olanların yaşamalarını kolaylaştırır Amaçsız, sadece zevk için bir başka canlıyı öldüren tek canlı insandır Charles Darwin nedense görmezden geldiği canlılar arasındaki dayanışmanın çok güzel farkındadır Farkındadır ama yine de evrim gibi bilimsel desteği olmayan hayal mahsulü bir teori ortaya atmaktan çekinmemiştir Bunun nedenleri psikolojik açıdan hayli ilginç olmalıdır |
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi? |
04-13-2012 | #5 |
tersinim
|
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi?Doğal Seleksiyon (Seçilim) mi? Doğal elenme mi? Darwin, ortaya attığı evrim iddiasını doğal seleksiyon mekanizmasına bağlamıştır denilebilir Bu mekanizmaya verdiği önem kitabına; Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon Yoluyla ismi vermesinden de açıkça anlaşılmaktadır Doğal seleksiyon, doğal seçme demektir Doğadaki yaşam mücadelesi içinde, doğal şartlara uygun ve güçlü canlıların hayatta kalacağı, diğerlerinin eleneceği varsayımına dayanır Bu varsayımının doğada canlılar arasında mücadele kadar dayanışmanın da var olduğu göz önüne alınmadan ortaya atıldığı açıktır Darwin’e göre canlılar hayatları boyunca müthiş bir yaşam savaşı içindedirler Her canlı yaşamak için yeni avantajlar kazanmaya çalışır Sonuçta güçlü olanlar yaşar, güçsüz olanlar ise elemine edilir, hayat sahnesinden silinirler Nedense Darwin canlılar arasında var olan kısmî yaşam savaşını görmüş fakat ekolojik dengenin temeli olan canlılar arasındaki o muazzam dayanışmayı görmemiş ya da görmemeyi tercih etmiştir Ayrıca canlılar arasında amaçsız öldürmenin olmadığını (insanlar dışında), katliamlar yapılmadığını görmekte ve bilmekteyiz Hayvanlar sadece yaşamak ve üremek için bir başka canlıyı öldürürler Zevk için öldüren sadece insanlardır (Ekolojik denge bölümüne bakınız) = = = Konumuz olan doğal seleksiyonun biraz açmaya çalışalım Evrim teorisi göre doğal seleksiyonu canlılar arasındaki amansız yaşam savaşı olarak tarif etmiştir Örneğin aslanlar tarafından tehdit edilen bir geyik sürüsünde zayıf ya da hastalıklı olanlar (hızlı kaçamayanlar) yakalanacak, daha hızlı koşabilen sağlıklı ve güçlü geyikler kurtulacak, dolaysıyla hayatta kalacaklardır Böylece zayıflar elenecek, hızlı ve güçlü olanlar yaşamlarını devam edecek, geyik sürüsü hızlı, güçlü ve sağlıklı bireylerden oluşacak; bu bireyler hızlarını, güçlerini ve sağlıklarını diğer nesillere aktarma fırsatı bulduklarından daha gelişkin (evrimleşmiş) geyik bireyleri ortaya çıkacaktır Burada yakalama işi avcının geyik sürüsü içindeki zayıfları, güçsüzleri, sağlıklarını kaybedenleri diğerlerinden ayırabildiği şeklindedir Diğer ifade ile avcılar zayıf ve hastalıklı olanları diğerlerinden ayırabilmekte, zayıf ve hastalıklı olanları avlayarak sürünün sağlıklı ve güçlü bireylerden oluşmasını sağlamakta, bu yolla doğal seleksiyonu gerçekleştirmektedirler Bir avcı av sürüsünün içindeki zayıf ya da hastalıklı olanları sağlıklı ve güçlü olanlardan ayırabilir mi? Bu soruya vereceğimiz cevap evettir ve doğal bir melekenin sonucudur Bu meleke hızlı koşma, keskin dişler, sivri pençeler ve bunlara uygun vücut yapısı gibi avcılara verilmiş avını daha kolay yakalamasına sağlayan özelliklerden sadece birisidir Böyle bir özelliğin veriliş amacının nedeni de basittir Böyle bir özellik sayesinde avcılar yaralı, hasta ya da zayıf bireyleri seçip üzerlerine odaklanarak daha kolay avlanmaktadırlar Şüphesiz ki hızlı kaçamayanları hızlı kaçanlara göre avlamak daha kolaydır Gerçekten de evrim teorisinin öngördüğü anlamdaki doğal seçilim bir parçada mantıksızdır Yukarıda verilen örneği göz önüne aldığımızda avcı tarafından avın seçilerek yani doğal seleksiyon sonucu yakalanmasından çok; hızlı kaçamayan hastalıklı ve zayıfların yakalanıyor olması daha mantıklı ve doğal değil midir? Diğer ifade ile avcılar sürüdeki hasta ya da zayıfları kendilerine var oluşlarında verilen avlanmalarına kolaylaştıran özel melekelerle diğerlerinden seçip ayırabilmekte, hasta ve zayıf olanlar kaçamadıklarından daha kolay yakalanmakta, diğer ifade ile avcı daha kolay avlanmaktadır Görüleceği gibi yakalanma ya da yakalanmama işini bir seçişten çok kaçıp kaçamama olarak görmek daha doğru ve mantıklı olacağı kesindir Gerçekte doğal seleksiyonun bilime ve mantığa uygun çok daha akılcı bir açıklaması vardır Tersinim teorisi paralelinde olduğundan evrim teorisi taraftarları bunu kabul ederler mi bilemeyiz Bilim filanca kişi ya da kişilerin kabullerine bağımlı olmadığından önemli değildir Aşağıdaki öngörümüz konusundaki delillerimiz canlıların inkâr edilemeyen kompleks yapılarıdır Bütün canlılar mükemmel olarak yaratılmışlar, kendilerine yaşamak ve üremek için gerekli olan bütün mekanizmalar eksiksiz verilmiştir Fakat zaman yeninin eskimesi gibi canlıları da eskitmekte, zaman içinde ihtiyarlamakta yaşam avantajları zayıflamakta ve hatta bir kısmını kaybetmektedirler Dış şartlarda (mutasyonlar) ve canlılar arasında var olan kısmi mücadele bu eskimeyi çabuklaştırabilmektedir Biz bunların tümünü tersinim diyoruz Örneğin bir canlı yaralanır, bir yerini kırar ya da hastalanırsa yaşam avantajlarının en önemlilerinden bir kısmını yitirmiş olur Bu arada savunma mekanizmaları zayıflar ya da tamamen kaybolabilir Yaşam avantajını kaybeden bir canlının sonu da şu ya da bu şekilde ölümü, hayat sahnesinden silinmesi demektir Anlatmaya çalıştığımız doğal elenme mekanizması Darwin’in görmezlikten geldiği ekolojik düzen ile de tam manasıyla örtüşür Darwin’in anladığı anlamda oluşan doğal seleksiyon canlıların gelişip evrimleşmesine neden olur mu? Bu soruya vereceğimiz cevap kesin bir dille hayırdır Yukarıda bahsettiğimiz geyik sürüsünü örneğini tekrar göz önüne alırsak doğal seleksiyon mekanizmasının geyikleri bir başka türe örneğin atlara doğru evrimleştirdiği konusunda hiç bir bilimsel kanıt yoktur (Doğal seleksiyonla türden türe geçilebilir mi bölümüne bakınız) Devam edeceğiz |
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi? |
05-02-2012 | #6 |
tersinim
|
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi?Evrim mi? Tersinim mi? (Doğal Seleksiyon-2) Evrim teorisi; var oluştaki basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünselliği rastlantılarla açıklanamaz eleştirilerine karşı; rastlantılar inkâr edilemez bir şekilde evrimde evrimleştirici bir rol oynar ama evrim canlı cansız birimleri oluşturmak için sadece rastlantılara dayanmaz savunmasında bulunur Bulunur ama rastlantılar dışındaki dayanaklar hakkında bir bilgi de vermez Her ne kadar evcilleştirme; menfaatleri, değişimleri belirli yönlerde biriktiren insanların istemi doğrultusunda bilinçli seçimlerin sonucuysa da Darwin bu seçimlerin rastlantılarla da oluşabileceğini varsayar Bilinçli seçilimle meydana gelen bir oluşum niçin rastlantılarla oluşmasın mantığı ağır basar Hayvanların evcilleştirilmesi ve bu evcilleştirme sonucunda oluşan değişimler Darwin’e göre olumludur Bu nedenle canlılar zaman içinde olumlu yönde devamlı değişime uğramakta, bu değişimi diğer nesillere aktarabilmektedir Bu nedenle karmaşık ve değişen yaşama koşullarının etkisindeki herhangi bir canlı kendisine yararlı olan ne kadar hafif değişikliğe uğrarsa uğrasın yaşama şansı çoğalacak, seçilmiş her çeşit, soya çekime göre değişiklik geçirmiş biçimlerini çoğaltma eğilimi içine girecektir Bitki ve hayvan türlerinin ıslahı gerçekte evrim teorisinin ortaya atılmasından çok daha önce başlamış bir çalışmadır Geçmişi binlerce yıl öncesine uzanan bu yetiştiricilik geleneği, 19 yüzyılda bilimsel bir temele oturmuştur Kimi evrim teorisi taraftarlarının bitki ve hayvan yetiştiriciliğini bir evrim kanıtı gibi gösterme çabaları ise şu yüzeysel mantığa dayalıdır Bitki ve hayvan yetiştiricileri, birkaç nesil içinde farklı cins hayvanlar türetebiliyorlar, öyleyse milyonlarca yıl içinde bütün türler birbirinden türemiş olabilir Ancak bu mantık önemli çelişkiler içermektedir Şöyle ki: 1)-Hayvan veya bitki türleri üzerinde yapılan bu gibi ıslah çalışmaları, yetiştiriciler tarafından belirli bir amaca göre, akıl sahibi insanlar tarafından, bilinçli şekilde yönlendirip yapılır Devrede bir bilgi ve bilginin yönlendirdiği bilinç vardır Oysa doğada böyle bilinçli bir evrim mekanizması yoktur 2)-Islah çalışmaları, asla belli bir sınırın ötesine geçmez Bu yöntemle yeni canlı türleri meydana getirilemez Örneği bir tavşanı hiç bir zaman bir köpek ya da bir kedi haline getiremezsiniz Islah çalışmaları sonucunda hayvan türlerine ait bazı özelliklerin aynı özelliklere sahip hayvanlar çiftleştirilerek biraz daha geliştirildiği doğrudur Gerçekte bu bir dar alanda çeşitlenme şeklidir = = = Evrim teorisine göre rastlantıların olağanüstü olayları gerçekleştirmek için ihtiyacı olan tek şey zamandır Zaman ve rastlantılar böylesine olağanüstü bir oluşumu gerçekleştirebilir Darwin'in Galapagos Adaları'nda gözlemlediği farklı gagalara sahip ispinoz türleri de aynı olgunun bir diğer örneğidir Son yıllarda yapılan gözlemler, ispinozlarda Darwin'in teorisinin öngördüğü gibi sınırsız bir değişim yaşanmadığını ortaya koymuştur Dahası, Darwin'in 14 ayrı tür olarak belirlediği farklı ispinoz tiplerinin çoğu, aslında birbirleri ile çiftleşebilen, yani aynı türün üyeleri olan çeşitlenmelerdir Bilimsel gözlemler, hemen her evrimci kaynakta efsaneleştirilerek anlatılan ispinoz gagaları örneğinin, gerçekte bir çeşitlenme (dar alanda çeşitlenme) örneği olduğunu, evrim teorisine delil oluşturmadığını göstermektedir Charles Darwin Türlerin Kökeni kitabının başlarında evcileştirmeden uzun uzun bahseder Ona göre canlılar (örneğin bir inek cinsinin daha çok süt vermesi ya da bir köpek cinsinin daha hızlı koşması sağlanarak) evcilleştirme yoluyla gelişip evrimleşmektedirler Bu evrimleşme bir iradenin yönlendirmesi sonucudur ama eğer canlılar bir iradeyle yönlendirilip gelişebiliyorsa rastlantılarla da gelişip evrimleşebilirler Bir bakıma Darwin evcilleştirmeyi Lamarck’ın ünlü canlıların edindikleri kazanımları diğer nesillere aktarabildikleri varsayımına kanıt olarak görür ve gösterir Charles Darwin bu konuda Türlerin Kökeni kitabında şunları yazmaktadır: -Her yaratık kendi koşullarına göre gittikçe daha çok gelişmeye çabalar …Ama değişimleri belirli yönlerde biriktiren insanın istemidir Birinci bölümde sözü geçen olgular kullanmanın evcil hayvanlarımızda belirli parçaları kuvvetlendirdiğini ve büyüttüğünü ve kullanmamanın onları zayıflattığını ve türlü değişikliklerin kalıtsal olduğunu apaçık göstermektedir sanıyorum İnsan bazı hayvanlarını yapının özel ayrıntılarını ille de dikkate alması gerekmeden yalnızca en çevik bireyleri sakla-yıp iyileştirerek (yarış atı ve tazı gibi) ya da dövüşte kazanan kuşları üreterek (dövüş horozu gibi) değişikliğe uğratmıştır Gerçekte değişkenliğe yol açan insan değildir insan yalnızca organik varlıkları bilmeden yeni koşulların etkisinde bırakmakta ve o zaman doğa oluşumu etkilemekte ve değişmesine yol açmaktadır Ama insan doğanın kendisine sunduğu değişiklikleri seçebilmekte ve seçmekte ve onları dilediği tarzda biriktirerek hayvanları kendi öz çıkarına ve beğenisine uydurmaktadır Darwin’e göre evcilleştirme insanın ardışık hafif değişiklikleri seçip biriktirme gücünün doğal sonucudur Darwin canlılardaki değişim konusunda şu tespitlerde de bulunmuştur: -İnsanoğlunun evcil ürünlerindeki bireysel farklılıkları belirli bir yönde biriktirmesinde olduğu gibi doğal seçmenin etki ve biriktirim yapması için gereç sağlar Alışkanlıkların değişmesi canlılarda çiçeklenme dönemi bitkilerin, bir iklimden başka bir iklime götürülmüş gibi bir etki yaratır Seçme belirli bir özelliği artırarak sürdürürse yapının diğer parçaları da istenmeden değişikliğe uğrar Darwin evcilleştirmenin evrime kanıt olduğunu şu varsayımlara dayanarak ulaşır Darwin’e göre yaşamın bu günkü biçimleri geçmiştekilerden farklıdır Bu fark evrim yönündedir Her yaratık kendi koşullarına göre daha çok gelişmeye çabalar Bu çabalarda evrimi oluşturur Fakat gerek fosil kayıtları gerekse doğal kanunlar bu varsayımı yalanlar, tersinimi doğrular Ve yine Darwin’e göre canlılar iki etken nedeniyle değişime uğrarlar Bu etkenlerin birincisi oluşumun diğeri ise çevre koşullarının özellikleridir Bu etkenlerin sonuçları üreme sistemleri aracılığıyla diğer nesillere aktarılırlar Fakat bazen canlılar zaman içinde kademeli değişim ilkesini uymayabilirler Bu bir ayrıcalıktır Darwin bu gerçeği en farklı iklimlerde yaşasalar bile türlerin arı kalmasının ya da hiç değişmemesinin pek çok örmeğini her doğa bilgini bilir sözleriyle ifade etmektedir Kimi canlıların kademeli değişim ilkesine uymaması en azından bazılarının evrim süreci dışında kaldığı anlamına gelir Bu ise iddia edilen canlılardaki kesintisiz evrim süreciyle tam bir çelişkidir Devamı var |
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi? |
05-19-2012 | #7 |
tersinim
|
Cevap : Varoluşun En Büyük Gerçeği = Evrim Mi? - Tersinim Mi?Varyasyonlar (Çeşitlenmeler) Evcilleştirme Konusu Charles Darwin canlılarda açıkça görülen varyasyonlardan uzun, uzun bahsetmiş ve bu değişimleri teorisinin en önemli kanıtlarından birisi olarak göstermeye çalışmıştır Evrim teorisi taraftarları gönülden inandıkları ve dinsel bir taassupla bağlı oldukları teorilerini ispatlama yönünden müthiş bir delil yetersizliğinden muzdariptirler Onlar için en küçük bir delil kırıntısı dahi daha önceden çürütülmüş, geçersizliği kanıtlanmış olsa bile çok önemlidir Bu nedenle defalarca geçersizliği bilimsel yollarla gösterilmiş varsayımlarının en azından bir kısmını yeniden yorumlayarak, daha değişik bilimsel libaslar giydirerek yeni bulunmuş gerçekler gibi defalarca ortaya atarlar Hayli uzun ve yorucu olan gerçeği arama serüvenimizde bu olayı sıkça gördük ve şaşkınlıkla karşıladık Bu nedenle evrim teorisinin kurucusu ve üstadı olan Charles Darwin’in ısrar ve önemle üzerinde durduğu, teorinin elifbası konumunda olan Türlerin Kökeni kitabında örnekler verdiklerimize benzer sayfalarca yer ayırdığı hayvanların evcilleştirilmesi ve ıslahının evrime kanıt olduğu varsayımının (gerçekte yeni bir yorum ve anlayış getirmeyen) yeni bir versiyonu ortaya atılmıştır Islah (evcilleştirilme) bilindiği gibi hayvanların kimi meziyetlerinin insanların menfaatleri doğrultusunda yapay yöntemlerle geliştirilmesidir Örneğin hızlı koşan köpekler köpek türünün en hızlı koşanları çiftleştirilerek daha hızlı koşan köpek cinsleri elde edilebilir Yine örneğin çok süt veren inek cinsleri çiftleştirilerek bir parça daha çok süt veren inek cinsler elde edilebilir Görünüşe göre gelişim (evrim) sağlanmış gibidir Fakat biraz daha dikkatli incelenip düşünüldüğünde gözlemlenen ve evrim zannedilen gelişmelerin hiç de evrim olmadığı hemen anlaşılır Bunun pek çok nedenleri vardır 1)-Ortada canlılardaki kimi meziyetleri ortaya çıkarmak için yapılmış bilinçli bir seçim ve seçilim vardır Halbuki evrim tamamen rastlantılara dayalıdır Devrede bir bilincin olmasına asla izin vermez 2)-Canlılarda gözlemlenen değişimler belirli sınırlar içindedir Türsel değişimler gözlemlenmez Örneğin bir tavşanı bir köpek yapamazsınız 3)-Evcilleştirilen canlılardaki hızlı koşma, çok süt verme gibi kimi meziyetler gen havuzu sınırları içinde değişse dahi bunun paralelinde canlının kimi meziyetleri körelmekte, gerilemektedir Bu nedenle evcilleştirilen canlılar doğaya salındığında genellikle yaşamaya ve üremeye başaramazlar Fakat evrim taraftarları bunları kabul etmezler Onlara göre evcilleştirme mikro evrim ve makro evrim olarak tanımladıkları iki aşamada gerçekleşen evrimleşmedir Bu versiyonun mantığı şu şekilde kurgulanmıştır Bitki ve hayvan türlerinin yetiştiriciler tarafından ıslah edilmesi, bir tür içinde farklı genetik varyasyonların oluşması sınırlı değişime, evrim teorisi taraftarlarının ifadesiyle mikro evrime neden olur Mikro evrimin çok uzun süreçlerdeki bileşimi de makro evrimdir Fark edileceği gibi mikro evrim canlılardaki küçük değişimleri, makro evrim ise zaman içinde mikro evrimlerin birleşerek ortaya koyduğu büyük değişimleri ifade eder Klasik evrim mantığıyla hiç bir farkı yoktur Bu mantığa göre mikro evrim başlangıçta genetik havuzun sınırları içindeki küçük değişimlerdir Zaman öylesine uzun, mikro evrimler öylesine çoktur ki bu küçük değişimler genetik havuzdaki bilgilerin değişmesine ve çoğalmasına neden olur Genetik havuzdaki bilginin değişip çoğalması ise yeni bir canlı türü demektir (Bu konuda geniş bilgi için mikro evrim makro evrim bölümüne bakınız) Darwin zamanında her ne kadar kalıtım kanunları ortaya atılmış bu nedenle bilinmekte ise de genetik tam bilinmediği için bitki ve hayvan yetiştiricilerinin ortaya koyduğu bu sınırlı değişimlerin canlılar üzerinde sınırsız değişimler sağlayabilir ve diğer nesillere aktarılabilir olarak yorumlanması makul karşılanabilir Nihayet bu eksik ve yetersiz bilginin ortaya koyduğu doğal bir yanılma olarak yorumlanabilir Teknoloji ve bu teknolojinin paralelinde baş döndürücü bir hızla gelişen 20 yüzyıl bilimi, canlılar üzerinde yapılan benzeri deneyler sonucunda genetik değişmezlik denilen bir ilkeyi ortaya çıkarmıştır Bu ilke, bir canlı türünü değiştirmek için yapılan tüm ıslah çabalarının belirli bir sınırda kaldığını, sonuçta başa dönüldüğünü, (Darwin buna ıraya dönüş olarak tanımlar) canlı türleri arasında aşılmaz duvarlar olduğunu ortaya koyar Darwin Yeniden Yargılanıyor adlı kitabın yazarı Norman Macbeth bu konuda şöyle yazmaktadır: -Sorun canlıların gerçekten de sınırsız bir biçimde varyasyon (değişim) gösterip göstermedikleridir Türler her zaman için sabittirler Yetiştiricilerin yetiştirdikleri değişik bitki ve hayvan cinslerinin belirli bir noktadan ileri gitmediğini, hatta hep orijinal formlarına geri döndüğünü biliriz Asırlar süren yetiştirme çabalarına rağmen, hiçbir zaman siyah bir lale ya da mavi bir gül elde etmek mümkün olmamıştır Norman Macbeth’in yazısında ifade ettiği bitki ve hayvan cinslerinin orijinal formlarına geri döndüğünün Darwin’de farkındadır Türlerin Kökeni kitabında sık, sık ıraya dönüş olarak bu olaya değinir Hayvan yetiştiriciliği konusunda dünyanın en önemli uzmanlarından biri sayılan Luther Burbank bu gerçeği; bir canlıda oluşabilecek muhtemel gelişmenin bir sınırı vardır ve bu kanun, bütün yaşayan canlıları belirlenmiş bazı sınırlar içinde sabit tutar diyerek ifade etmektedir Yine Darwin canlıların değişimiyle ilgili çalışmaların sonucunda ana babaya ya da uzak bir akrabaya soya çekimle bağlanamayan sayısız küçük özellikler, sapmalar görmekteyiz demektedir Devamı var |
|