Şeytanin Hileleri ...Ezberim... Farkı İle... |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şeytanin Hileleri ...Ezberim... Farkı İle...ŞEYTANIN HİLELERİ Muhyiddini Arabî Bu cep kitabı, Muhyiddin-i Arabi'nin "Seceret'ül Kevn" adlı eserinden iktibas edilmiştirAlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun Salat ve selam, efendimiz Emin Peygamber Muhammed'e Sonra, onun ak aline ve ashabının tümüne olsun İbn-i Abbas (ra) Hz'inden naklen Mu-az b Cebel rivayet ediyor - Bir gün Resülullah (sav) ile beraberdik Ensardan birinin evinde toplanmıştık Tam bir cemaat olmuştuk Sohbete dalmıştık Bu arada, dışarıdan bir ses geldi; - Ev sahibi İçerdekiler Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var Görülecek bir işim var Bunun üzerine, herkes Resûlullah (sav) Efendimizin yüzüne bakmaya başladı Orada ve her zaman büyük oydu izin ondan çıkacaktı Resülullah (sav) Efendimiz, duruma vakıf oldu ve: - "Bu seslenen kimdir, bilirmisiniz?" Buyurdu Biz hep birden şöyle dedik: - En iyi bilen Allah ve Resulüdür Bunun üzerine Resûlullah (sav) Efendimiz: - "O, laîn İblistir -Şeytandır- Allah'ın laneti onun üzerine olsun" Buyurunca; hemen Hz Ömer: - Ya Resülullah, bana izin veriniz onu öldüreyim Dedi Resülullah (sav) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu: - "Dur ya Ömer, bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir Öldürmeyi bırak" Sonra şöyle buyurdu: - "Kapıyı ona açın gelsin O, buraya gelmek için emir almıştır Diyeceklerini anlamaya çalışınız Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz" * * * Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani Ravi'den Şöyle anlattı: - Kapıyı ona açtılar, içeri girdi ve bize göründü Bir de baktık ki, şekli şu: Bir ihtiyar Şaşı Aynı zamanda köse Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor At kılı gibi Gözleri yukarı doğru açılmış Kafası, büyük bir fil kafası gibi Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu Sonra, selam verdi, onun bu sel!!!!! Resulullah (sav) Efendimiz şu mukabelede bulundu: - "Selam Allah'ındır ya laîn" Sonra ona şöyle buyurdu: - "Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?" Şeytan şöyle anlattı: - Benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı Mecburen geldim Resulullah (sav) Efendimiz sordu: - "Nedir o mecburiyet?" Şeytan anlattı: - İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi Ve dedi ki: - Allah-ü Teala sana emir veriyor: Muhammed'e gideceksin Ama düşük ve zelil bir halde Tevazu ile Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona Sonra o; sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin Sonra Allah-ü Teala buyurdu ki: - Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu söylemezsen seni kül ederim; rüzgar savurur Düşmanların önünde, seni rüsvay ederim İşte böyle; ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim Arzu ettiğini bana sor Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; düşmanlarım benimle eğlenecek Şu muhakkak ki, düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur * * * Bundan sonra, Resüiullah (sav) Efendimiz şöyle sordu: - "Madem ki, sözlerinde doğru olacaksın O halde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir?" Şeytan şu cevabı verdi: - Sensin, ya Muhammed Allah'ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur Sonra, senin gibi kim olabilir ki? Resulullah (sav) Efendimiz sordu: - "Benden sonra, en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?" Şeytan anlattı: - Müttaki bir gence ki varlığını Allah yoluna vermiştir Bundan sonra, sual cevap aşağıdaki şekilde devam etti Resülullah (sav) Efendimiz sordu; şeytan anlattı: - "Sonra kimi sevmezsin?" - Kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli işlerden sakınan alimi -"Sonra?" - Temizlik işinde yıkadığı yerleri üç defa yıkamaya devam eden kimseyi -"Sonra?" - Sabırlı olan bir fakiri ki; ihtiyacını hiç kimseye anlatmaz Halinden şikayet etmez - "Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nereden bilirsin?" Ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine açmaz Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz Sabırlı kimselerin işi buna benzemez Hasılı, onun sabrını; halinden, tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım - "Sonra kim?" - Şükreden zengin - "Peki, ama o zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın?" - Onu görürsem ki, aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor Bilirim ki: O şükreden bir zengindir* * *Resülullah (sav) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu: - "Peki, ümmetim namaza kalkınca, senin halin nice olur?" - Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar Titrerim - "Neden böyle olursun; ya laîn?" - Çünkü bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir - "Peki, ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun?" - O zaman da bağlanırım Taa, onlar iftar edinceye kadar - "Peki, ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun?" - O zaman da, çıldırırım - "Peki, ya Kuran okudukları zaman nasıl olursun?" - O zaman da, eririm Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm - "Peki, ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır?" - Ha, işte o zaman halim pek yaman olur Sanki sadaka veren, bir testere alır eline ve beni ikiye böler Resülullah (sav) Efendimiz sebebini sordu: - "Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Eba mürre?" Bunun üzerine İblis: - Onu da anlatayım Dedikten sonra anlatmaya başladı: - Çünkü sadakada dört güzellik vardır Şöyle ki: 1- Allah-ü Teala, sadaka verenin malına ihsan eyler 2- O sadaka, veren kimseyi halkına sevdirir 3- Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı, cehennemle arasında bir perde yapar 4- Allah-ü Teala, belayı, sıkıntıyı ve ahları ondan defeder * * * Bundan sonra, Resülullah (sav) Efendimiz ashabı hakkında ona bazı sorular sordu: - "Ebubekir için ne dersin?" İblis buna şu cevabı verdi: - O bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi İslama girdikten sonra nasıl bana itaat eder? - "Peki, Ömer b Hattab için ne dersin?" İblis buna da şu cevabı verdi: - Allah'a yemin ederim ki, her gördüğüm yerde ondan kaçtım - "Peki Osman b Affan için ne dersin?" - Ondan utanırım hem de çok Nasıl ki, Rahman'ın melekleri de ondan utanırlar - "Peki, Ali b Ebutalib için ne dersin"İblis onun için de şöyle dedi: - Ah, onun elinden bir kurtulsam O, kendi başına kalsa; ben de kendi başıma kalsam O, beni bıraksa ben de onu bıraksam Ben onu bırakırım; ama o beni bırakmaz Resülullah (sav) Efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar da kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu: - "Ümmetime saadet ihsan eden; seni de taa, belli bir vakte kadar şaki kılan Allah'a hamd olsun" Resülullah (sav) Efendimiz o cümlesini duyan laîn İblis şöyle dedi: - Heyhat, heyhat Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın? Ben, onların kan mecralarına girerim Etlerine karışırım Ama onlar, benim bu halimi göremez ve bilemezler, beni yaratan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım Cahillerini ve alimlerini Ümmilerini ve okumuşlarını Facirlerini ve abidlerini Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz Fakat Allah'ın halis kullarını Evet, bunları azdıramam Bunun üzerine Resülullah (sav) Efendimiz sordu: - "Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir?" Bu suale İblis şu cevabı verdi: - Bilmez misin? ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever O Allah için bir ihlasa sahip değildir Bir kimseyi görürsem ki; dirhemini ve dinarını sevmez; övülmekten, medh edilmekten hoşlanmaz bilirim ki o: İhlas sahibidir Hemen onu bırakır kaçarım Bir kul, malı ve övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet, o size vasfım yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir Bilmez misin ki; mal sevgisi, büyük günahların en büyüğüdür Bilmez misin ki; ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyükleri arasındadır İblis, anlatmaya devam etti: - Ya Muhammed, bilmez misin? Benim yetmiş bin tane çocuğum var Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir Sonra o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır Onların bir kısmını ulemaya gönderdim Bir kısmını gençlere yolladım Bir kısmını da, meşayiha saldım Bir kısmını da, ihtiyar kadınlara musallat ettim Gençlere gelince; aramızda hiçbir anlaşmazlık yoldur Onlarla gayet iyi geçiniriz Çocuklara gelince onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar Bizimkilerin bir kısmını da, abidlerin başına dert ettim Bir kısmını da zahidlerin Onlar, bunların yanına girer; halden hale sokarlar Bir tepeden öbürüne hep dolaştırıp dururlar Öyle bir hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye İşte böylece, onlardan ihlası alırım Onlar, bu haller ile, yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı Ama, bu hallerinin farkında olamazlar İblis, bundan sonra, aldattığı bir rahibin hikayesini anlatmaya geçti Ve şöyle dedi; - Bilmez misin, ya Muhammed, Rahip Barsisa; tam yetmiş yıl ihlas ile Allah'a ibadet etti Bu ibadetleri sonunda, ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki: Her dua ettiği hasta, duası bereketi ile şifayap oluyordu Onun peşine takıldım; hiç bırakmadım Zina etti Katil oldu Sonunda da küfre girdi Bu o kimsedir ki; Allah-ü Teala aziz kitabında, ona şöyle anlatır: - " Şeytanın hali gibidir ki; o insana: -Kafir ol Dedi Vaktaki o kafir oldu; bu defa ona şöyle dedi: - Ben, senden uzağım Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" (59/16) |
|