Münasebetsizlerden Uzak Dur! |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Münasebetsizlerden Uzak Dur!Münasebetsizlerden uzak dur! Bir âyet-i kerimede Cenab-ı Hak, inanan gönülleri şöyle ikaz eder: "-Âyetlerimiz hakkında alaylı tavırla münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir konuya dalıp gidinceye kadar kendilerinden yüz çevirip uzak dur!" (En'am Sûresi, 6/68) Evet, dinle, diyanetle, dindarla alay edip durulan bir yer gazab-ı İlâhi'ye müstehak bir mekândır ve bundan dolayı mü'min bu durum karşısında onlarla aynı mekânı paylaşmamalıdır; paylaşmamalı ve kendine yakışır bir üslûpla, rahmet-i İlahî'den mahrum o mekânı terk etmelidir Böyle bir ortamda bulunmayı sürdürme ancak şu şartla kabul edilebilir: İnanan bir fert olarak eğer biz, kendi renk ve kendi desenimizi işleyebilme imkânı bulabilecek veya bize o fırsat verilecekse ancak o takdirde böyle bir mekânda kalmaya katlanabiliriz Hatta farklı bir açıdan şunu da söyleyebiliriz: Şayet biz kendi iç dünyamıza ait güzellikleri sergileyip bir sevgi ortamı oluşturma fırsatı yakalayabileceksek gerektiğinde insanların eğlenmek ve vakit geçirmek için bir araya geldiği platformları dahi değerlendirir, insanî derinlik ve mânevî güzelliklerimizi o mekânlarda da seslendirmeye çalışırız Burada önemli olan, niyetin sağlam ve sıhhatli olmasıdır Evet, niyetimizin safvet ve duruluğunu muhafaza şartıyla farklı kültür, farklı anlayış ve farklı dünya görüşüne sahip insanlarla bir araya gelir, onlarla aynı mekânı paylaşır ve iç dünyamızın güzelliklerini, ruhumuzun ilhamlarını muhataplarımıza duyurmaya çalışırız Çünkü bir dönem böyle bir tavır sergilenemediğinden farklı kesimlere ulaşılamamış ve bunun neticesinde bütün bir toplum olarak dağınık, perişan ve derbeder bir duruma düşmüşüzdür Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): "-Ölmüş gitmişlerinizin iyi ve güzel yanlarını yâd edin, kötülüklerini sayıp dökmekten sakının!" (Ebu Dâvud, Edeb 50) buyurduğundan bu hususla alâkalı daha fazla bir şey söylemek istemiyorum Fakat hâlihazırda el uzatılmamış ve bundan dolayı imanın, Kur'ân'ın güzelliklerinden mahrum kalmış insanları gördükçe kelam-ı nefsiyle bir iç sorgulamadan kendimi alamadığımı da itiraf etmeliyim Bütün bunları huzurunuzda dile getirirken esasında benim asıl maksadım şu derdimi ifade etmekti: Gelin, geçmişimizi sorgulamak yerine bu korkunç vebalin bir kere daha işlenmemesi ve arkadan gelen nesillerin mahvedilmemesi için biz kendimize düşen sorumluluğu yerine getirelim İslâm'ın ruhunu ikame adına, heyet-i içtimaiye-i İslâmiye'den ayrılmaksızın, gerektiğinde yarı belimize kadar bataklığa girme pahasına, uzatabildiğimiz herkese ellerimizi uzatıp kurtarma cehd ve gayreti içinde olalım Evet, bir taraftan Mevlâna ifadesiyle ayağımızın birini sağlam zemine basıp merkezden kopmayalım, diğer yandan da gönüllere diriliş nefhetmek ve kurtarılmayı bekleyen nesillerin imdadına yetişmek için koşabildiğimiz her yere koşup olabildiğimiz her yerde olmaya çalışalım |
|