Son Meyve |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Son MeyveSon Meyve“İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi” (Asâ-yı Musa) Biz kâinatın meyvesiyiz Dünyamız, Güneş sisteminden bir dal Hepimiz o dala takılıyız Yerçekimiyle bağlıyız ona Ciğerlerimizle havayla alışverişteyiz Güneş gözümüzün içinde çalışıyor Yıldızlar bize göz kırpmada Çiçekler bizim için bezenmişler Evet, biz kâinatın meyvesiyiz Bu âlem, bizim başımızı bekliyor Bizim semâmız onda, bizim soframız onda Gözümüze nur, midemize gıda ondan akıp geliyor Şu görünen âlem, bedenimizin imdadına durmadan koşarken, bedenimiz de her an ruhumuza hizmet etmede Gözümüze Güneş kadar muhtacız Ve gözümüz, ancak güneş kadar bizim, yahut Güneş gibi bizim değil Ciğerimize hava gibi ihtiyacımız var Ciğerimiz de hava kadar bizim, yahut onun gibi bizim değil Aynı şekilde, ayaklarımız arz kadar, kulaklarımız sesler kadar, dilimiz tatlar kadar bizim, yahut onlar gibi bizim değil Evet, biz kâinatın meyvesiyiz Kâinat kimin ise biz de Onunuz Kâinat kime itaat ediyorsa, biz de Ona ibadete mecburuz Kâinatı kıyamete doğru kim götürüyorsa, bizi de ölüme doğru o sevkediyor Beden ve kâinat İkisi de ruha hizmetkâr Ve ruh, bu hizmetkârlarını aşmaya mecbur Meyve, ağaç ötesi içindir Ağacının içinde kaybolan bir meyve düşünebiliyor muyuz? Eğer ruh, bedeni ve kâinatı aşamazsa maddede boğulur gider Atmosfer bedenimizi saradursun, bakışımız yıldızlarla oynaşır, düşüncemiz âhiretle kaynaşır Biz onları tefekkür ederiz, onlar bizi değil Gökkubbe bütün ihtişamıyla üstümüzde boy gösteredursun, biz onu bir kitap gibi okur, mütalâa ederiz Bu kabiliyetimizi yerinde kullanırsak, şu âlemi mahlûk bilir, onun Hâlıkına iman ederiz Arzı bir sofra, bir beşik bilir, onun Mâlikine hamdederiz Maddeyi mahkûm görür, onun Hâkimine kul oluruz İşte insanın, insan meyvesinin kâinatı aşması asıl böylece tahakkuk eder Evet, biz kâinatın meyvesiyiz Meyve, ağacın üstünde bahçeyi seyreder İnsan da bu dünyadan Âhirete bakmada, orası için hazırlanmada Daldan koptuğumuz an, o âleme geçeceğiz Bu dünyaya gelirken, anne rahmi bize bir berzah olmuştu Bu âleme bir anda gelmemiştik Ama, annemizin rahmindeyken de bir cihetle bu dünyanın adamıydık Buradan gelen gıdalarla besleniyorduk Bu dünyadan koptuğumuz anda da, berzah denilen kabir âlemine gireceğiz Artık, dünya hayatıyla bir alâkamız kalmayacak Alışverişimiz öteki âlemle olacak İmanlı göçmek kaydıyla, kabir bizim için Cennet bahçelerinden bir bahçe olacak Evet, biz kâinatın meyvesiyiz Onun için, âlemi bir bütün olarak severiz Yıldızını da severiz, çiçeğini de Dağını da severiz, bağını da Bulutlarını da severiz, Samanyolunu da Ve, “aklın varsa, bütün bu muhabbetleri topla, hakiki sahibine ver” emrine uyar, saraydan geçer, Sultanı buluruz Sofrayı aşar, bizi nimetlendiren Münime ulaşırız Bu noktaya gelemez ve âlemi böylece değerlendiremezsek, okumasından âciz olduğu bir kitabın yaprakları arasında can veren bir böcek gibi terkederiz, bu dünyayı İnsan, kendini inceleyen, ağacını tefekkür eden meyve Öbek öbek ilim adamları Kimi hücrenin içinden çıkmağa çalışıyor, kimi gen yumağından kurtulma çabasında Kimi yıldızlar arasında yolunu yitirirken, kimi atomun derinliklerinde kazılar yapmada Ve hepsinin ortak noktası: Hayret! Bu hayret, insan aklının, Allahı tesbihidir “Ben Onun birtek mahlûkunun kemâlini anlamaktan âciz kalıyorum, elbette bütün bu varlıkların Hâlıkının kemâli idrak edilemez ve O bütün noksanlıklardan yücedir, münezzehtir” der, her bir akıl Evet, biz şu kâinatın meyvesiyiz Bu âlemdeki daimî faaliyetin bir küçük misâli de bizde cereyan eder Durmadan nefes alırız; kanımız aralıksız deveran eder; dimağımız fâsılasız çalışır; saçımız, sakalımız daima uzar Hücrelerimiz her an değişir Ve bu değişmelerle ömrümüz de akıp gider Meleklerin daima ibadet hâlinde bulunmaları gibi, aklımız da aralıksız çalışır Ruhumuz, âlemde ve bedende cereyan eden bütün değişmeleri ibretle seyreder Bebeğin uzayan parmaklarıyla, ağacın uzanan dallarını birlikte temaşa eder Dökülen saçlarla, sonbahar gazellerini beraber düşünür İşte, kâinattaki ve insandaki bu değişmeler, ruhumuzu değişmekten münezzeh olan Allaha teveccüh ettirir Bedenimiz şu kâinatın maddesiyle beslenirken, ruhumuz melekler gibi, bu âlemin mânâsıyla ilgileniyor O da melekler gibi, ama başka bir tarzda, şu kâinatın tesbihatını temsil ediyor Âlemdeki cemâl tecellileri, ruhta neşe ve sürur şeklinde, celâl ve azamet tecellileri ise haşyet ve korku olarak tezahür ediyor Arza halife ve kâinata meyve olduğunun şuuru içinde, bütün âlemi arkasına alarak Rabbine ibadet eden ruhlara ne mutlu! Bedeni ve kâinatı yanyana getirip, ikisini birlikte temaşa eden, hikmetle kudreti beraber seyreden ruhlara müjdeler olsun! |
|