Gençlerde İntiharlar |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Gençlerde İntiharlarGençlerde İntiharlar Ülke Almanya, 70 yaşın üzerinde yalnız yaşayan iki eş, bir gün bir not bırakıyorlar ve birlikte ölümü seçiyorlar Notta , “34 yıldır kapıcıdan başka kapımızı çalan olmadı, artık yaşamak anlamsızdır” cümlesi yer alıyordu Ülke Türkiye, yer İstanbul Bir kutu ilaçla yaş***** son veren 17 yaşındaki genç şu notu bırakıyor: “Beni sevmediniz, beni anlamadınız, bana yardım etmediniz, hep kendiniz için yaşadınız Şimdi bensiz kalın ve görün ” Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) intiharları geleceğin sağlık sorunu olarak ilan etti Sanayileşmiş ülkelerde intiharla gelen ölüm, ilk üç ölüm nedeni arasına girdi İntihar olayları ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ters orantılı bir tablo çiziyor Batılı düşünürler bunun nedenini araştırma konusunda ciddi arayışlar içerisindeler Modernleşme ve aydınlanma ile insanlık ilerleme ve gelişmeyi çok hızlandırdı Fakat buna paralel olarak mutluluk , doğru orantılı gitmedi Toplumsal düzenler insanın mutlu olması için oluşturulur Son iki yüz yıldır oluşturulan toplumsal düzen ve kabullenilen yaşam felsefesinde hangi yanlışlar vardı?Postmodernizmde bunun sorgulaması yapılıyor İnsan odaklı yaşam felsefesi diyebileceğimiz postmodernizm şu sorulara cevap arıyor ”Hayatın ve ölümün sırrı nedir?, ne için yaşıyoruz?, hayatımın sonu ne olacak?, sonsuzluğun sonu nedir?”Bu sorulara verilen cevap “Hayat yaşamaya değer veya hayat bir anlamsızlıktır” sonucuna götürür İNTİHAR HIZI ARTIYOR MU? Son yıllarda intihar olaylarında rastlanan artış tesadüfi değildir Biyolojik, psikolojik ve sosyolojik pek çok nedenleri vardır İntihar olgularındaki artış sadece Türkiyede değil bütün dünyada birinci sağlık sorunu olmaya başladı Genç yaş grubunda olması dikkati çeken diğer özelliktir İntihar hızı Japonya, Almanya, Finlandiya, İsviçrede 100000 de 25 , ABD ve İngilterede 100000 de 12 iken Türkiyede 100000 de 2 civarındadır Bu, senede 1300 intiharlı ölüm demektir Bugün intiharla ölüm İngilterede trafik kazalarında ölümden fazladır Türkiyede bir yılda 5-14 yaş arası 40-50 çocuk canına kıymaktadır Sürekli birşeylerden kaygı duyanlar! Bu uyarıya dikkat Kaygı, fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı ve nedensiz bir aşırı korku hali diye tanımlanabilir Kaygı bozukluğu olan kişi kendisini huzursuz hisseder ve kötü bir şey olacakmış endişesi taşır fakat bu durumunu açıklayacak somut bir tehdit veya tehlike gösteremez Kaygı ne zaman patolojik olur? Kaygı ne zaman patolojik olur? Anksiyetenin patalojik olduğuna karar verebilmek için, uyaranın şiddeti ile ortaya çıkan anksiyete uyaran ile uyumlu olmaması, zamanla azalmak yerine değişmemesi ya da şiddetlenmesi, klinik tabloya ağırlıklı olarak anksiyetenin fiziksel belirtileri hakim olması, anksiyeteye katlanılması ve işlevselliğin bozulması gerekir Bu durumda anksiyete kişinin mesleki ve ailevi yaşantısını etkilemeye başlar, kişilerarası ilişkilerinde bozulmalara neden olur, gün içinde sık sık ortaya çıkar ve günün büyük bir kısmını kaplar, kişi bu duygulanımı kontrol edemez ve başa çıkamaz Bu semptomların yanında huzursuzluk, gerginlik, tedirginlik, sıkıntı, daralma, çabuk yorulma, konsantrasyon zorluğu, kolay irkilme ve tetikte olma da gözlemlenir Anksiyete esnasında görülebilecek psikosomatik reaksiyonlar ise; baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes darlığı, muhtelif ağrılar ve gastrointestinal şikayetlerdir Kötü bir şey olacakmış duygusu Kaygı, fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı ve nedensiz bir aşırı korku hali diye tanımlanabilir Kaygı bozukluğu olan kişi kendisini huzursuz hisseder ve kötü bir şey olacakmış endişesi taşır fakat bu durumunu açıklayacak somut bir tehdit veya tehlike gösteremez Aslında korku insanın doğasında var olan ve güvenliğimizi tehdit eden ya da tehdit etmesi muhtemel olan tehlike durumlarına karşı önlem alarak kendimizi korumamız için hayati öneme sahip olan bir duygudur Korkular ve kaygılar gündelik yaşamda sıklıkla gösterdiğimiz tepkilerdir Örneğin evimizde sessiz bir ortamda otururken birden patlamaya benzer bir ses duyduğumuzda irkilmemiz ya da bir iş görüşmesine giderken tedirginlik duymamız olağan tepkilerdir Kaygı bozukluğuna sahip kişilerde ise bu tepkiler daha yoğundur ve duruma özgü değildir Bu tepkiler onların yaşamlarını olumsuz yönde etkiler ve birçok durumda hayatlarını güçleştirir KAYGININ FAYDASI YOK MU? Normal kaygının kişiyi tehlikelere karşı uyarma koruma ve harekete geçirme özellikleri vardır Aşırı kaygılı durumlarda ise bir kaygı bozukluğundan söz etmek mümkündür Kaygı bozuklukları ve kaygı duyulan durum arasındaki ilişki kaygı bozukluklarında, kaygıya neden olan durumun veya olayın şiddeti, onu ortaya çıkan korkunun yoğunluğu ile orantılı değildir Kaygı bozukluklarında; çarpıntı, göğüs ağrısı, bayılma hissi, ağrı, sızı, ürperme, yorgunluk, baş dönmesi, uyuşma, bulanık görme, titreme, halsizlik, yutkunma güçlüğü, karın ağrısı, mide bulantısı, ishal, sık idrara çıkma veya sıkışma hissi, adet sorunları, ağız kuruması, terleme, ateş basması, ellerin buz gibi olması, nefes alamama, aşırı hızlı soluk alıp verme vb gibi fiziksel belirtilerin tümü veya bazıları gözlenir Gençler hislerinin baskısı altında Gençler akıl ve mantık ölçüleriyle değil, daha çok hisleriyle hareket ediyor Medya ve internet ortamı da gençlerin duygusal ilişkilerini körüklüyor Gençler diğer yandan arkadaşlarının psikolojik baskılarına maruz kalıyorlar Gencin kız ya da erkek arkadaşı yoksa, "Aaaa, senin niye yok? Yoksa seni kimse beğenmiyor mu?" deniliyor Genç de beğenilen bir kişi olduğunu ispatlamak için birisiyle arkadaşlık etmeye kendisini mecbur biliyor Oysa ölçüsüz, sınırsız ve sırf duygusallığın yönlendirdiği arkadaşlıklar, gençlikte yüksek idealleri yok edip başarıyı engelliyor "Aynı zeminde bulunan kız ve erkekler hepsi aşk hayatı mı yaşıyor, kızlarla erkekleri birbirinden soyutlayalım mı?" derseniz, tabii ki, şu an bu imkansız bir şey Yapılacak olan, arkadaşlıkların sınırlarını iyi çizmektir Özellikle kız-erkek arkadaşlığının nerede başlayıp nerede biteceğini bilmek büyük önem arz eder Duygusallığın egemen olduğu gençlik çağında, yapılacak çoğu davranışların kişileri pişmanlıkla yüz yüze getirdiği inkar edilemez Bu yüzden aklın yönlendirmelerine her zamandan çok gençlik çağında ihtiyaç vardır Çünkü, "Gençlik akıldan ziyade hissiyatı dinler His ve heves ise kördür, akıbeti görmez"SD adlı üniversiteli genç kızın pişmanlık dolu sözleri sınırların ve ideallerin nasıl doğru çizilmesi gerektiğine işaret ediyor: "Biz kızlı erkekli bir gruptuk Hepimizin arkadaşı vardı Okuldan çıkar çıkmaz bir yerlere giderdik Çok çalışkan, kitap okuyan, memleket meselelerine kafayı yoranlara; "inek" veya "enayi" derdik Ama o "inek ve enayiler" okuyup adam oldular Ben uyuşturucuya ve alkole alıştım Baktım bunlar da beni mutlu etmiyor İntihara teşebbüs ettim Şimdi de okulu terk ettim Psikiyatri tedavisi görüyorum Geriye dönüp baktığımda hep pişmanlık duyuyorum ve keşke diyorum" Prof Nevzat Tarhan'ın çok güzel bir tespiti var: "Kişi beynine hangi alanda zevk almayı öğretirse beyin ona göre çalışır" Kişi beynine yüksek ideallerden zevk almayı öğretirse aklına, iradesine ve duygularına hakim olmayı bilir Bu tip gençler hem başarıyı hem de mutluluğu birlikte yakalarlar Okuma zorluğu intihar nedeni Okumakta güçlük çeken gençlerin intihar etmeye daha yatkın olduğu ortaya çıktı Amerika'da 1188 lise öğrencisi arasında gerçekleştirilen araştırma, okumakta zorlanan gençlerin diğerlerine oranla en az dört kat daha fazla intihara yakın olduğunu gösterdi Öğrencilerden okuma güçlüğü çeken yüzde 25'lik kesim, kendini öldürmeyi düşündüğünü veya intihar girişiminde bulunduğunu belirtti Okuma seviyesi orta düzeyde olanlardan yüzde 9'luk bir kesim ise intihara meyilli olduğunu kaydetti Araştırmada sürpriz olamayan bir sonuç ise okuma güçlüğü çeken öğrencilerin ders saatlerinde okulu kırmaya daha meyilli çıkması oldu Kendi Yaş***** Tehdit: İntihar İntihar bir insanın ölümü tercih etmesi, ani bir kriz sonucu ya da psikolojik bir hastalığın etkisiyle kendi canına kıyması eylemidir Bir insanın kendi canına kıyması, bile bile ölmeyi tercih etmesi çoğu zaman çevresindekilere anlaşılmaz gelir Çağlar boyunca intihar, ağır bir akıl hastalığı ve farklı dinlerde büyük bir günah olarak kabul edilmiştir İnsanoğlu, her zaman ölümü ve ölümden sonrasını merak etmiştir Bu sebeple intihar edip ölümden sonrasına dair merakı gidermeyi düşünmek insanın zihinsel faaliyetlerinin bir sonucudur; eyleme dökülmedikçe anormal bir durum değildir Bu tür düşünceleri kafalarından geçirenlerin büyük bir bölümü bunu uygulamaya geçirmeyerek, sadece düşünsel alanda bu eylemi gerçekleştirerek ölümlerinden sonra nelerin olabileceğini tahmin etmeye çalışırlar Bu sebeple "ölümden sonrasını merak ediyorum, acaba kontrolümü kaybedip intihara kalkışır mıyım" kaygısı yersizdir Ancak bazı kişiler çevresindeki korkutmak, ilgi ve yardım sağlamak, çevresindekilere yeterince ifade edemediği duygu ve düşünceleri konusunda mesaj vermek gibi amaçlarla intihar tehditleri savurmayı alışkanlık haline getirebilirler Bu tür tehditler savuranlar diğerlerinin ilgisini, yardımlarını sağlama amacı güderler Basının ve kamuoyunun bu girişime ilgisi olursa çoğu zaman kişi istediğini daha kolay elde eder, artık intihar girişiminde bulunmayı bir sorun çözme yolu olarak benimseyebilir Gerçekte ölüm amacı taşımayan bu tür girişimler bazen tehlikeli hale gelip kişinin ölümüyle sonuçlanabilir Çevredeki kişiler bu tehditleri ciddiye almazlarsa, gerçek intihar girişimleri ortaya çıkabilir Bu tür intihar davranışları da ciddiye alınmalı, potansiyel ölüm isteği olarak de*ğerlendirilmelidir Dünya Sağlık Örgütü'nün saptamalarına göre; intihar giri*şimleri, gerçekleştirilmiş intiharlardan yaklaşık on kat fazladır Hemen hemen dünyadaki tüm toplumlarda intihar girişimi sayısı gençlerde ve kadınlarda daha fazlayken, ölümle sonuçlanan intiharlara erkeklerde ve yaşlılarda daha fazla rastlanmaktadır İşsizlik, boşanmış ya da dul olmak, büyük şehirde yaşamak, dini inançların olmaması, fiziksel hastalıklara sahip olmak, ailesinde intihar etmiş bireylerin bulunması, stresli iş dalında çalışmak intihar riskini artıran durumlar olarak bildirilmiştir Evli ve çocuk sahibi olmak, dini bağlılık, hobi sahibi olmak, düzenli bir yaşantıya sahip olmak ise çeşitli araştırmalarda intihardan koruyucu faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır Bunun yanı sıra depresyon, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, şizofreni gibi ruhsal bozukluklar da intihar için riski artırmaktadır Ölümle neticelenen intihar teşebbüslerinin yaklaşık %65'ini depresyon teşhisi konmuş olan hastalar oluşturur Şizofrenilerde de amaçsız ve anlamsız görünen intiharlar izlenebilir Kişi duyduğu emir veren hayali seslere uyarak ya da hayal ile gerçeği ayırt edemediği yanlış düşüncelerine kapılarak bu ey*lemi gerçekleştirebilirler Alkol ve madde bağımlıları madde etkisi altındayken ya da bağımlı oldukları maddeyi kullanmadıkları ve vücutları bu maddeyi aradığında intihar girişiminde bulunabilirler Kişinin yaşamında önemli olan ailesinin, işinin, sosyal desteğinin kaybı, haysiyetine yara aldığını hissetmesi, aşk hayatında başarısızlıklar, yoğun utanç ya da suçluluk duyguları yaratan olaylar karşısında da bu olaylarla baş edecek gücü kendisinde bulamaması durumunda kişi gerçekten ölmek isteyebilir Bu durumlarda kişinin kaçıp kurtulma arzusu, karşısındakilere duyduğu öfke ile cezalandırma isteği intiharın ana sebebidir İntihar riski taşıdığı düşünülen kişinin durumu ciddiye alınmalı ve hızla profesyonel yardıma ikna edilmelidir Yaşamının değerini kaybetmiş, hayatla bağlarını koparmış bu kişilere yardım etmek mümkündür Bunu gerçekleştirmek için hasta, ailesi, yakınları ve hekimin işbirliği şarttır İntihar potansi*yeli çok yüksek, ölüm için planlar yapmış hastaların klinikte yatırılarak tedavisi uygun olabilir İntihar düşüncesinin altında yatan bir ruhsal hastalık varsa bu tedavi edilir Ölme isteğine yol açan durumun gerçeklik derecesi, başka ne tür çözümler bulunabileceği konuşulur Sonuç olarak etrafınızdaki insanlardan biri hayatın anlamsızlığından bahsetmeye başlamışsa, bu kişinin söylediklerini sır olarak saklamak onu korumaya çalışmak son derece sakıncalıdır İntihar girişimi sonrası hayatta kalanların büyük kısmı, intihara kalkışmakla ilgili pişmanlıklarını dile getirmekte, hayatta kaldıkları için mutlu olmaktadırlar |
|