Osmanlı'nın Da Miniatürkü Olacak |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı'nın Da Miniatürkü OlacakOsmanlı'nın da Miniatürkü olacak İstanbul sütlüce'de kurulan Minyatürk projesi Münif Paşa tarafından XIX Yüzyılın ikinci yarısında projelendirilmiş Bugün herkesin ilgiyle izlediği tarihi eserlerin bir yerde toplanması düşüncesi o zaman hayata geçirilememiş Akademisyen Dr Ali Budak 1453 dergisinin yeni sayısında hem bu projeyi hem de II: Abdülhamid devirin eğitim siyasetini belirlemiş devlet adamı Münif Paşa'nın hayat hikayesini kaleme almış Münif Paşa, çok yönlü kişiliği ve engin birikimiyle XIX yüzyılın ikinci yarısına damgasını vurmuş birkaç Osmanlı aydınından biridir Edebi tarafı bir yana, hem II Abdülhamid devrinin eğitim siyasetini belirlemiş etkili bir devlet adamı hem de öncü bir mütercim, halkçı bir gazeteci ve gerçek bir sivil toplum önderidir Muhâverât-ı Hikemiyye adlı tercümesi, Tanzimat'tan sonra ülkemize girmeye başlayan Avrupa fikir ve sistemleri arasında en geç kalanı olan felsefe alanında atılmış adımların başlangıcı sayılmaktadır Voltaire, Fénelon ve Fontenelle'den diyaloglar içeren kitap, Aydınlanma çağının geleceği şekillendiren düşüncelerini, yüz yıllık bir gecikmeyle de olsa ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde İmparatorluk sınırları içine taşırken, Münif Paşa'yı da Tanzimat sonrası düşünce hayatının topluma yol açıcı önderleri arasına sokmuştur Münif Paşa, Osmanlı'nın ilk günlük gazetesi Ruznâme-i Cerîde-i Havâdis'te ise, bilgiye ulaşmakta her bakımdan büyük güçlükler çeken toplumu eğitmeye yönelik ansiklopedik bir yayıncılık yapmıştır Gazetesinde, Hugo'nun ünlü eseri Les Misérables'i de Fransa'da yayınlanmasından birkaç ay sonra Mağdûrîn Hikayesi adıyla sıcağı sıcağına genişçe özetlemiştir Münif Paşa'nın bir diğer sosyal cephesi, cemiyetçiliğidir Osmanlı Devleti'nin ilk sivil bilim kurumu olan Cemiyet-i İlmiyye-i Osmaniyye'yi o örgütlemiş, Türkçe ilk bilimsel süreli yayın olan Mecmua-i Fünûn'u o yayımlamış ve yıllarca yönetmiştir Mecmua-i Fünûn, adı üstünde bir fenler dergisidir ve henüz Türk okuyucusunun pek tanımadığı jeoloji, fizik, kimya, biyoloji gibi pozitif bilimlerden; tarih, coğrafya, pedagoji, felsefe, mantık, maliye ve iktisat gibi sosyal bilimlere kadar birçok konu, sahifeleri arasında yer almıştır Çoğunluğunu cemiyet üyelerinin oluşturduğu mecmua yazarları, bir yandan bilimsel düşünceyi gündelik politikadan uzak tutmaya özen gösterirken, diğer yandan cesurca el attıkları toplumsal konularla medrese dışındaki en ciddî muhalefeti meydana getirmişlerdir Tanzîm-i İstanbul Mecmûa-i Fünûn'un hem yöneticisi hem de en devamlı yazarı Münif Paşa'dır Tek başına neredeyse dergideki yazıların yarısının sahibi olan Paşa, İstanbul'a ve kent hayatına dair önemli makaleler de yayımlamıştır Bunlardan, Tanzîm-i İstanbul adını taşıyan makalesi , ihtiva ettiği çok önemli tespitler ve öneriler kadar, kent hayatı ve belediyecilik üzerine yazılmış ilk kapsamlı yazı oluşu itibariyle de dikkate değer bir çalışmadır Münif Paşa, İstanbul'a yeni bir düzen vermeye çalışırken, söze, eski usûl ahşap yapılar, dar sokaklar ve uygunsuz kaldırımlardan başlamıştır Havasıyla suyuyla yeryüzünde bir benzeri daha bulunmayan İstanbul'da bu tür aksaklıklar üzüntü vericidir Mukayese örneği elbette gelişmiş Avrupa kentleridir: "İstanbul'dan daha muntazam bir şehir görmemiş veyahut işitmemiş olanlar bi't-tabîi bunun ma-fevkinde bir hâl tasavvur edemeyerek hoşnut olabilir Ancak, memâlik-i muntazama-i sâirede seyr ü seyahat etmiş olanlar, şehrin ne derece ıslaha muhtac olduğunu kolaylıkla görebilirler" Çünkü bu bir görgü ve bilinç meselesidir Paşa'ya göre, "şehirler âdeta umûma mahsûs birer evdir" Böyle olunca, vakitlerin önemli bir bölümünün içlerinde geçirildiği bu büyük evler, medenî ihtiyaçlar ve sağlık şartları gözönünde tutularak düzenlenmelidir Şehir sâkinleri de bu çalışmalara katılmalıdır Bir şehrin içinde kolaylıkla gezilebilmeli, kötü kokular ve manzaralarla halkın rahatsızlık duyacağı her şey ortadan kaldırılmalı, görüntüsüyle zevk veren yapılar hızla çoğaltılmalıdır Kalkınabilmenin, medenî ihtiyaçları karşılayabilir hâle gelmenin en önemli şartı ise daha çok üretmektir Daha çok üretmek ise daha çok çalışmayı gerektirir Öyleyse çalışma saatleri artırılmalı, özellikle, ömrün yarısının geçtiği geceler de artık iyi değerlendirilmelidir Münif Paşa'nın, çalışmanın ve üretimin artırılabilmesi için ilk teklifi sokakların aydınlatılmasıdır Bunun, hâlihazırda geceleri âtıl durumda olan büyük bir iş gücünü harekete geçireceğini düşünmektedir Zira, "Leyalîde sokaklar tenvir olunmadığı hâlde uzak mahallere gidip gelmek son derece müşkildir" Bu yüzden gücü kuvveti gibi çalışma azmi yerinde olanlar bile güneşin doğmasını beklemek durumunda kalmaktadırlar Paşa'nın ikinci teklifi yolların düzeltilmesidir Bunu da sadece yayaların daha rahat yürüyebilmesi ve arabaların daha hızlı yol alabilmesi için istemediğini belirtmektedir Yolların düzgün olması nakliye giderlerinin azalması, nakliye giderlerinin azalması da ticaretin gelişmesi demektir Yolların yararları bu kadarla da kalmayacaktır İstanbul'dan tersine göç gibi daha olumlu sosyal sonuçları da olacaktır Nakliye işleri için şehirde bulunan binlerce hamal kendilerine ihtiyaç kalmayacağı için köylerine dönecek, böylece kent rahatlayacaktır İstanbul kurtulacaktır Bu hamallar ve memleketleri için de daha hayırlı olacaktır Orada ziraat ve zanaatla uğraşarak kalkınmaya hizmet edebileceklerdir Münif Paşa'nın üçüncü teklifi ise, karışıklıkların önlenmesi ve tariflerin düzgün yapılabilmesi için, caddelerin isimlendirilmesi ve konutlarla dükkanların numaralandırılmasıdır Divan Yolu Caddesi Açılmalı Münif Paşa'nın İstanbul'la ilgili bir başka somut önerisini ise; Karaköy köprüsünden Babıâli'ye varacak ve oradan da Aksaray üzerinden Topkapı'ya uzanacak bir divan yolu caddesi açılması oluşturmuştur İki tarafında muntazam kargir evlerin yer alacağı, kanalizasyon ve gaz borularının içinden geçeceği böyle büyük ve geniş bir cadde, iş hayatını da çok olumlu etkileyecektir Yazar, üzerinden sürekli nakliye araçlarının gelip geçtiği, iki yanında birçok mağazanın yer aldığı, yapıların sahiplerini zengin ettiği, halkın gece-gündüz hareket hâlinde olduğu cıvıl cıvıl bir cadde hayal etmektedir Münif Paşa, ayrıca, Ayasofya ve benzeri büyük tarihi eserlerin etrafında meydanlar oluşturulması ve uygun mahallerde küçüklü büyüklü parklar yapılmasını da tavsiye etmiş; bütün bu sıralananların lüks olarak görülmemesi ve asla büyütülmemesi gerektiğini özellikle vurgulamıştır Avrupa'nın başkentleri bir yana en küçük şehirleri bile gayet düzenli ve aydınlık iken, İstanbul'un ecnebilerin oturduğu Galata ve Beyoğlu'nun dışında kalan bütün semtlerinin içler acısı bir durumda olmasının, Saltanât-ı Seniyye'nin şânına hiç yakışmadığı düşüncesindedir Ahşap Binalar ve Yangınlar Münif Paşa, Harîk-i İstanbul adlı makalesinde ise, sık sık meydana gelen yangınlar üzerinde durmuştur Münif Paşa'ya göre, Dersaâdet'te bu kadar çok yangın çıkmasının başlıca sebebi binaların hem ahşap hem de sık yapılmış olmasıdır Oysa bütün binaların kargir olduğu Avrupa'da durum böyle değildir Elbette bunda, düzenli bir itfaiye teşkilâtı kurulmuş olması, gelişmiş araçların kullanılması ve suyun bol bulunmasının da payı büyüktür Meselâ Paris'te, beş bölükten oluşmuş bir tabur tulumbacı görev yapmaktadır Zabtiye Nezareti'ne bağlı olarak çalışan bu itfaiyecilerin maaşları şehir halkından toplanan paralardan karşılanmaktadır İstanbul'da da kargir binaların özendirilmesini ve benzer bir sistem kurulmasını öneren Münif Paşa, yine Avrupa'da olduğu gibi sigorta sisteminin yaygınlaştırılması ve yangına sebep olanların cezalandırılması gibi tedbirler alınması konularını da makalesinde ayrıntılı bir şekilde işlemiştir Minyatür Osmanlı Devleti Parkı Projesi Münif Paşa'nın İstanbul'a dair son derece ilginç ve şaşırtıcı bir projesi de "minyatür bir Osmanlı Devleti Parkı" kurulmasıdır Günümüzde dünyanın birçok kentinde değişik uygulamaları görülen bu düşüncenin, XIX yüzyılda Münif Paşa tarafından kağıda dökülmüş olması gerçekten çarpıcıdır Münif Paşa, elyazması bir belgede, parkın nasıl inşa edileceğini ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır Park, üç bin metre genişliğinde dikdörtgen bir alan üzerinde kurulacak, Avrupa, Asya ve Afrika'daki bütün Osmanlı İmparatorluğu topraklarını kapsayacaktır: "Üç bin metro vüs'atinde ve şekl-i mustatilde bir arsa üzerine Avrupa ve Asya ve Afrika'da vâki' bi'l-cümle Memâlik-i Mahrûsa-i Şâhâneyi şâmil bir kıt'a-i tabî'iyye yapılacaktır" Osmanlı Devletinin, hangi ecnebi devletlerle sınırdaş olduğunun anlaşılabilmesi için, sözkonusu devletlerin topraklarının bir miktarı da parkta gösterilecektir Aynı şekilde, içeride de hudutlar çizilerek devletin içindeki bölgelerin biribirinden kolaylıkla ayırt edilmesi sağlanacaktır: "Saltanat-ı seniyyenin düvel-i ecnebiyyeden kangılarıyle hem-hudûd olduğu anlaşılmak üzre onların memâlikinden dahi bir mikdârı gösterilecek ve taksîmât-ı dâhiliyyenin hudûdu dahi münâsip suretle irâde olunacakdır" Projede karalar, denizler, ırmaklar, dağlar,çöller, ormanlar, madenler, şehirler, yollar, telgraf hatları, velhasıl bütün tabii şekiller, olabildiğince aslî yapıları ve büyüklükleri oranında yer alacaklardır: "İşbu haritanın üzerinde vâki' karalar ve denizler ve ırmaklar ve dağlar ve çöller ve ormanlar ve ma'denler ve şehirler ve yollar ve telgraf hatları ve'1-hâsıl kâffe-i eşkâl-i tabî'iyye mümkin mertebe hey'et-i asliyye ve cesâmet-i nisbiyyeleri üzre gösterilecekdir" Münif Paşa, park alanında karaların ve denizlerin nasıl gösterileceğinin ayrıntısına da girmiştir : "Şöyle ki karalar âdetâ kara olarak gösterilip bunların eşkâl-i muhtelifesi (değişik şekilleri) hey'et-i asliyyeleri (aslî yapıları) üzre tanzîm olunacakdır (düzenlenecektir) Denizler ve göller havuz şeklinde yapılıp içlerine deniz suyu doldurulacakdır Bunlarda adalar yerli yerinde gösterileceği misillû denizlerin sevâhili (sahilleri) dahi her ne şekilde ise öylece yapılacakdır ve içlerine kendülerine mahsus gemiler vaz' olunacakdır (konulacaktır) |
Osmanlı'nın Da Miniatürkü Olacak |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı'nın Da Miniatürkü OlacakIrmaklar küçük mecralar ile gösterilip bunların içinde istikamet-i tabî'iyyesine (doğal yönlerine) doğru âdeta tatlı su akacakdır Şöyle ki Memâlik-i Mahrûsa'da (Osmanlı Devletinde) bulunan büyük Dersaâdet'i görmek üzre gelen ecnebi seyyahlar (gezginler) içün dahi şâyân-ı temâşâ (seyre değer) bir şey olup Saltanat-ı Seniyyenin bir kat daha i'lâ-yı şânına medâr olacağı âşikârdır (Yüce Saltanatın şanının daha da yükselmesine hizmlet edeceği açıktır)" Münif Paşa'nın Minyatür Osmanlı Devleti Parkı projesinin orijinal bir düşünce olduğu, kendi ifadelerinden de anlaşılmaktadır: "Şimdiye kadar dünyânın hiç bir tarafında böyle bir harita yapılmamış olduğundan bunun birinci def'a olarak Dersa'âdet'te inşâsı asr-ı mehâsin-hasr-ı Hazret-i Pâdişâhı müessir-i celîlesinden bir eser olup gerek devletler ve gerek Avrupa memâlik-i meşhûresinde (meşhur Avrupa memleketlerinde) bulunan coğrafya cem'iyyetlerince (coğrafya topluluklarınca) dünyâda rehîn-i tahsîn (güzel bir yakınlaşma) olacağı aşikârdır" Münif Paşa, sadece hayal etmekle kalmamış, projesinin finansmanı konusunda da kafa yormuştur: "Bunların mesârifi bahsine gelince iktizâ eden(gereken) arsa taraf-ı mîrîden (devlet hazinesinden) verileceği hâlde tanzim ve inşâsı beş altı bin altun ile vücûde geleceği tahmin olunur Hüsn-i muhafaza (güzelce korunması) ve idaresi dahi şehrî (aylık) yedi sekiz bin guruş masrafla hâllolunagelir Seyircilerden mikdâr-ı münâsip duhûliyye (uygun miktarda giriş ücreti) alınacağı hâlde bundan hâsıl olacak vâridât (gelirler) maa'z- ziyâde (ziyadesiyle) idaresine (işletilmesine) kâfi olacağı derkârdır ( yeteceği açıktır)" KAYNAKÇA Budak, Ali : Batılılaşma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanlı Aydını: Münif Paşa, İstanbul, Kitabevi, 2004 Budak, Ali : Batılılaşma ve Türk Edebiyatı, İstanbul Bilge Kültür Sanat Yayınevi, 2008 Lewis, Bernad : Modern Türkiye'nin Doğuşu, Ankara Türk Tarih Kurumu Yayını, 1984 Mardin, Ş : Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, İstanbul, 1996 Mecmua-i Fünûn, İstanbul Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye Yayını, Muharrem 1279(Haziran 1862) Mecmua bazı aralıklarla Safer 1284 (Haziran 1867) tarihine kadar toplam 47 sayı yayımlanmıştır Münif Paşa, "Tanzîm-i İstanbul", Mecmua-i Fünûn, No:21, Ramazan 1280 / Şubat 1864, s 371- 380 Münif Paşa, "Harîk-i İstanbul", Mecmua-i Fünûn, No:28, s 148-156 Özön, M N: Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, Maarif Matbaası 1941 Tanilli, S : Batı'dan Yapılan İlk Edebi Çeviri", Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı : 10, Cilt : II, s 242-244 DİPNOTLAR: 1 Münif paşa, Beş yıl, Meclis-i Kebîr-i Maarif Reisliği, aralıklarla yaklaşık on yıl da Maarif Nazırlığı yapmıştır 2 Mustafa Nihat Özön, Son Asır Tükrk Edebiyatı Tarihi, İst Marif Matbaası, 1941, s 392 Şerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, İstanbul, 1996, s 262 3 Server Tanilli, "Batı'dan Yapılan İlk Edebi Çeviri", Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 10, Cilt: II, 1984, s 242-244 4 Mağdûrîn Hikâyesi ve diğer tercümelerle ilgili ayrıntı için bkz; Ali Budak, Batılılaşma ve Türk Edebiyatı, İstanbul, Bilge Kültür Sanat Yayınevi, 2008, s 483-495 5 Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye ve Mecmua-i Fünûn ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeler ve zengin bir kaynakça için bkz; Ali Budak, Batlılışma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanlı Aydını : Münif Paşa, İstanbul, Kitabevi, 2004 6 Münif (Paşa): "Tanzîm-i İstanbul", Mecmua-i Fünûn, N0:21,Ramazan 1280 / Şubat 1864, s 371-380 7 Bu alanda ilk yazı olarak, Şinasi'nin Tasvîr-i Efkâr'da yayımladığı;"İstanbul Sokaklarının Tenvîri ve Tathîri Hakkındadır" adlı makalesi zikredilir Bkz Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, Ankara, 1984, s 392 Hâlbuki Şinasi'nin makalesi Tasvîr-i Efkâr'ın 192 numaralı, 28 Zilkade 1280 / 26 Nisan 1864 günlü nüshasında, Münif Paşa'nın "Tanzîm-i İstanbul"u ise, Mecmua-i Fünun'un 21 numaralı Ramazan 1280 / Şubat 1864 sayısında yayımlanmıştır Bu tarihler Şinasi'nin makalesinin Münif Paşa'nın "Tanzîm-i İstanbul"undan iki ay sonra yayımlandığını ortaya koymaktadır Yani, bu konuda ilk yazı Münif Paşa'ya aittir 8 Münif ( Paşa), "Harîk-i İstanbul" Mecmua-i Fünûn, No:28, Rebiyü'l-âhır 1281 / Eylül 1864, s 148-156 Münif Paşa'nın Minyatür Osmanlı Devleti Parkı Projesi Sûret-i İnşâsı Üç bin metro vüs'atinde ve şekl-i mustatilde bir arsa üzerine Avrupa ve Asya ve Afrika'da vâki' bi'l-cümle Memâlik-i Mahrûsa-i Şâhâneyi şâmil bir kıt'a-i tabî'iyye yapılacaktır Saltanat-ı Seniyyenin düvel-i ecnebiyyeden kangılarıyle hem-hudûd olduğu anlaşılmak üzre onların memâlikinden dahi bir mikdârı göstrilecek ve taksîmât-ı dâhiliyyenin hudûdu dahi münâsip suretle irâe olunacakdır İşbu haritanın üzerinde vâki' karalar ve denizler ve ırmaklar ve dağlar ve çöller ve ormanlar ve ma'denler ve şehirler ve yollar ve telgraf hatları ve'1-hâsıl kâffe-i eşkâl-i tabî'iyye mümkin mertebe hey'et-i asliyye ve cesâmet-i nisbiyyeleri üzre gösterilecekdîr Şöyle ki karalar adetâ kara olarak gösterilip bunların eşkâl-i muhtelifesi hey'et-i asliyyeleri üzre tanzîm olunacakdır Denizler ve göller havuz şeklinde yapılıp içlerine deniz suyu doldurulacakdır Bunlarda adalar yerli ye¬rinde gösterileceği misillû denizlerin sevâlili dahi her ne şekilde ise öylece yapılacakdır ve içlerine ken-dülerine mahsus gemiler vaz' olunacakdır Irmaklar küçük mecralar ile gösterilip bunların içinde istikamet-i tabî'iyyesine doğru adetâ tatlı su aka-cakdır Şöyle ki Memâlik-i Mahrûsa'da bulunan büyük Dersaâdet'i görmek üzre gelen ecnebi seyyahlar içün dahi şâyân-ı temâşâ bir şey olup Saltanat-ı Seniyyenin bir kat daha i'lâ-yı şânına medâr olacağı âşikârdır Şimdiye kadar dünyânın hiç bir tarafında böyle bir harita yapılmamış olduğundan bunun birinci def'a olarak Dersa'âdet'te inşâsı asr-ı mehâsin-hasr-ı Hazret-i Pâdişâhı müessir-i celîlesinden bir eser olup gerek devletlerve ve gerek Avrupa rnemâlik-i rneşhûresinde bulunan coğrafya cem'iyyetlerince dünyâda rehîn-i tahsîn olacağı aşikârdır Mesârif ve Vâridâtı Bunların mesârifi bahsine gelince iktizâ eden arsa taraf-ı mîrîden verileceği hâlde tanzim ve inşâsı beş-altı bin altun ile vücûde geleceği tahmin olunur Hüsn-i muhafaza ve idaresi dahi şehri yedi sekiz bin guruş masrafla hallolunagelir Seyircilerden mikdâr-ı münâsip duhûliyye alınacağı hâlde bundan hâsıl olacak vâridât maa'z- ziyâde idaresine kâfi olacağı derkârdır Leylen sefâıne yol göstermek içün bulunan sevâhilde mevcud fenârler dahi i'mâl olunacak ve geceleri îkad edılecekdir (derkenar) |
|