Balkanların Tarihi - Kitap Özeti |
11-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balkanların Tarihi - Kitap ÖzetiBalkanların Tarihi - Kitap Özeti İki ana kısımdan oluşan kitabın birinci kısmında; Balkan halklarının kimliği, Bizanstan etkilenişi, Osmanlı İmparatorluğu nun bölgeyi hakimiyeti altına almasını ve burada izlediği Osmanlılaştırma politikasını anlatıyor İkinci kısımda ise Osmanlının çökmeye başlamasıyla bölgedeki hakimiyetini kaybedişini, Avrupanın burayı bir pazar olarak görmesini, kendi çıkarları doğrultusunda bölgeyi yönlendirmek için oynadığı oyunların günümüze kadar olan sürecini anlatıyor BALKANLARIN TARİHİ Balkanlar; çok yakın bir tarihe kadar Avrupanın barut fıçısı, günümüzde ise yapboz oyuncak olan küçük devletlerden kurulu bir coğrafya Bu geniş coğrafyada yaşayan değişik toplumlar uzun bir ortak macera yaşadıktan sonra Avrupada özel bir kültürü oluşturmuştur Bu özgün kültürü anlamak için tarihe bakmak gerekir MÖ2000 sonlarında Balkan Yarımadasının güneyinden gelen Hint-Avrupa sınıfına dahil “Achenler” Miken uygarlığını oluşturdular Trakyada ise Yunanlı ya da Doryen olduğu anlaşılmayan Makedonya Krallığı MÖ 7 yyda kurulmuştu Bugünkü Arnavutluk halkı olan İliryalılar ve Tunanın kuzeyinde bulunan Daçyalılar (Romenler) bölgeye yerleşmiştir 6yyın sonlarına doğru Slavlar kuzeyden gelerek Bizans topraklarına yerleşmeye başlar Bulgarlar ise Hazarlardan kaçarak Bulgar-Slav bir devlet kurarlar Bizans İmparatorluğu bu devletlere bulundukları yerlerde yerleşmeleri için izin verir Bu devletler Bizanstan öyle etkilenirler ki Osmanlı Balkanlara girdiğinde her yerde Bizanslaştırılmış köylülere rastlanır Anadolu Selçuklu Devleti beyliklere bölündüğünde Osman Bey Bizans sınırında Osmanlı Beyliğini kurar Daha sonra bir devlet olarak “Fetih-Cihat” dönemi başlar Osmanlı tahtı babadan oğula geçerken her Osmanlı padişahı Balkanlarda yeni topraklar alır Fatih Bizansı aldığı gibi Balkanlardaki mirasını da almak ister Kanuni Sultan Süleyman zamanında da Osmanlı sınırları batıda Avusturyaya kadar uzanır Osmanlı Balkanları fethedince burada Osmanlılaştırma politikasını uygular Fatih, İstanbulu alınca halkı sürmüş, buraya Türkmenler, Osmanlılaşmış Slav ve Yunanlıları yerleştirir Fatihin varisleri de bu politikayı izler Balkan şehirlerinin çoğu bu çeşit halk yenilemesi sürecinden geçer Osmanlı topraklarında yaşayıp Müslüman olmayan Zimniler, hiyerarşik önderlerinin sorumluluğunda Osmanlı yasalarına ters düşmeyecek dini bir topluluk oluşur Yahudi, Ermeni ve Rumlar bu şekilde kendilerine birer önder seçerler Bu ulus sistemi daima kuvvetlinin yani Osmanlının lehine gerçekleşir Balkanlarda din değiştirme avantaj sağlar Cizye yok, adil yargı, güvenlik ve malın korunması, esir ise azat olunma, loncalara üye olma, yanlızca Müslümanlara verilen haklardır Osmanlı İmparatorluğunda başlayan yönetim krizi 17ve 18 nci yyda hat safhada dır Daha öncesinde ise başarılı fetihler bunu gizler Ayrıca haremde dönen entrikalar krizin oluşumunda etkilidir İkinci Viyana kuşatmasının başarısız olması Osmanlı ilerleyişinin durduğu anlamına gelir Bu arada Balkanlarda da karışıklıklar meydana gelir 17 nci yyda Balkan köylüsünün durumu iyileşmiş, burjuva kesimi ortaya çıkmıştır Rönesans hareketleri Balkanlara kadar sokulmuş ve etkilerini göstermeye başlamıştır Osmanlının 18yydaki gerilemesinin önüne geçme çabası boşunadır Çünkü yönetici çevreler kendi çıkarları yüzünden her şeye karşı çıkmaktadırlar Avrupadaki sanayi inkılabı yeni dengeler oluştururken İslam devletinin psikolojik ve politik katılığı reform ve devrimlerin önüne set çeker Aydınlanma çağını yaşayan Avrupa ya karşın Balkan ülkeleri geri kalmış bir kültüre ve yarı sömürge bir ekonomiye sahip bölgeler haline gelir Ekonomik açıdan da Osmanlı Avrupaya bağımlı bir haldedir Osmanlı hammaddesi Avrupaya gidiyor, mamul olarak tekrar dönmektedir Balkanlardan Osmanlı hakimiyeti iyice zayıflar, burada paşalar kendi beyliklerini kurarlar Ayan denilen bu beyler öyle ki diğer devletlerle iş birliği yapmaktadırlar Osmanlı, Balkanlarda Müslüman ve Zimnileri ulus yönetimi ile birlikte yaşatmıştır Osmanlı politikası yeni Osmanlılaştırma, din değiştirmeye gitmeden hayat tarzını kabul etme çok yaygın uygulanır Halk, dilini korumuş Türk gibi yaşamıştır Buna göre gayri Müslimler ikinci planda kalmıştır Bu sistem 17 ve 18 yylarda ayrılığı artırıcı bozukluklara yol açar 18yy sonunda Balkanlardaki gelişmeler büyük bir fırtınayı haber vermektedir Gerçekten Sırp ve Yunan ayaklanmaları İslam İmparatorluğundan, bir Hıristiyan devlet yaratmıştır İlk defa Karayorgi önderliğinde ayaklanan Sırplar, Rusya ve Avusturya ile anlaşarak büyük bir isyan çıkarırlar Ruslar desteğini çekince bu ayaklanma kanlı bir şekilde bastırılır Daha sonra Sırp hareketinin önüne geçen Miloş dengeli bir politika izleyerek Sırp devletine özerkliğini kazandırır İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı devleti içinde özerk bir Yunan devleti kurma amacındadır Novarin olayından sonra Rusya ya yeniden Osmanlı, 13 milyon Frank karşılığında 1833 yılında Yunanistan nın bağımsızlığını tanır Osmanlı devletinde görülen iç sorunlar Avrupa krizine dönüşmektedir Bu sorunlar birbirinden adeta kuvvet alıp tekrar kriz olarak geri döner Yunan isyanını bastıramayan Osmanlı Devleti, Mısır Valisinden yardım ister Mısır Valisi karşılığında Morayı ister Yunanistan bağımsızlığını kazanınca padişah Kavalalıya Giriti verir Bunun üzerine Vali Osmanlı üzerine yürür ve Osmanlı ordularını yener Rusyanın yardımıyla bu kriz aşılır Daha sonra ise 1853 yılında Kırım Savaşı başlar, Osmanlı Devletinin yenilmesiyle Eflak ve Boğdanın birleşerek Romanya Devletinin kurulmasını kabul eder 1840 yıllarda Avusturyadaki Milliyetçi hareketler bütün Balkanlarda etkilerini gösterir Kırım Savaşından sonra Balkanların dengesinin Avrupaya bağlı olduğu ortaya çıkar Bu arada bir Yugoslav devlet üzerinde anlaşmaya varılır Hırvat, Bosna Hersek, Karadağ, Arnavut ve Sırplar ayaklanmaya katılacaklarına söz verirler Sırp ve Yunan devleti Osmanlıya karşı birlikte savaşma kararı alırlar Rusya ise Balkan devletleri için Osmanlıdan reform istemek üzere Avrupalı devletlere toplantı önerir, ama Abdulhamit daha önce davranıp Meşrutiyeti ilan eder Bunun üzerine Rus çarı Osmanlı üzerine yürür ve Yeşilköye kadar ilerler Osmanlı Devleti barış isteyince Sırbistan, Karadağ Romanya bağımsızlık ilan eder Bulgaristan ise ikiye bölünür; Özerk Bulgaristan prensliği ve yarı özerk Doğu Rumeli Beylerbeyliği olmak üzere Rusyanın Bosna-Herseki Avusturya-Macaristana bırakması üzerine Avusturya düzeni yeniden kurmak için askeri işgal şeklinde buraya girer Buraya atanan vali sömürgeleştirme konusunda mezheplerin dengesini bozma amacı güder Böylece ulus çatışmaları çoğalır Bu arada Osmanlıdan kopan Makedonya, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan tarafından paylaşılamaz Balkanlardaki Hristiyan dayanışması yerini savaş ve terörizmi getiren milliyetçiliğe bırakır Osmanlı Devletinde ise Meşrutiyetin ilanından sonra Abdulhamitin baskıcı yönetimi ve devletin kötü gidişatı aydınlar ve subaylar arasında çalkantıya yol açar, İttihat ve Terakki, Hürriyet gibi gizli derneklerin kurulmasına yol açar İkinci Meşrutiyetin ilanı ile İttihat ve Terakki yönetime geçer ve ulus sistemini reddederler, imparatorluk bünyesinde her kesin eşit haklara sahip Osmanlı olduklarını söylerler Oysa Balkanlar özerklikten bağımsızlığa kadar değişik görüşlere sahiptir Bir yandan Jön Türklerin milliyetçi yapısı bir yandan Avrupa baskısı Balkanları bir barut fıçısı gibi patlatacak konuma getirir İngiltere, Fransa, Rusya Balkanları potansiyel bir pazar olarak görüp burayı kapitalizmin etkisine altına alır Şehirlerin göç almasıyla işgücü ve pazar imkanları artar Özellikle demiryolu yapımı devletleri çok büyük borçlanmalara sürüklemektedir Bu da, bölgede devamlı olarak politik kargaşaya yol açmaktadır Hasta adamın yani Osmanlının Balkanlardaki hakimiyetini kaybetmeye başlamasıyla, 19yy boyunca Balkanlar çalkalanmış İngiltere, Fransa, ve Rusyanın çıkar ve istekleri doğrultusunda renklenmiştir Bu merkez devletleri, Balkan devletlerini piyon olarak Osmanlı Devletine karşı kullanmışlardır Jön Türk milliyetçiliği başka milliyetçilikleri de uyandırır Rusyanın bir Balkan bloğu kurması Balkan savaşlarını başlatır Bu Panslavist politika II Balkan savaşının çıkmasına engel olamaz Çünkü aç gözlülük Balkan devletlerinin aralarında toprakların paylaşılamamasına neden olur Böylece yıkıcı bir savaş olan II Balkan savaşı patlak verir Avusturya – Macaristan velihatının Saraybosnada suikaste kurban edilmesinden sonra Avusturya Sırbistana savaş açar Rusya ve Almanyanın da savaşa girmesiyle IDünya savaşı başlar Savaş, İtilaf devletlerinin galibiyetiyle sona erer Sıra Balkanların yeni haritasına gelir Versay Barışında Yugoslav Birliği zafer kazanır Romanya ise uzun politik mücadelelerden sonra İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya tarafından tanınır Yunanistan ise zafer sarhoşluğundadır Megalo İdeanın hayellerini kurmaya başlar Bunun için Anadoluya girer fakat Mustafa Kemalin “Kemalist Devrim” olarak adlandırılan hareketiyle karşılaşır Yunanistan 9 EYLÜL 1922de Anadoluyu terk eder Lozan barışıyla Türkiyeye Balkanlardan sadece Doğu Trakya ve İstanbul kalır Bu arada son imparator VI Mehmet (Vahdettin) bir İngiliz gemisiyle ülkeyi terk eder Osmanlı imparatorluğu ölmüştür I Dünya savaşından sonra Balkanlarda politik kargaşa devam etmektedir Yugoslavya da Sırp ve Hırvatlar arasındaki uçurum gittikçe açılır; Romanya, Yunanistan, Arnavutluk ve Bulgaristan da krallar, diktatörlüğü eline geçirir Bu karışık, hileli düzen II Dünya savaşına kadar sürer Arka planda ise yarımadanın haritasını çizen devletler arasındaki (İngiltere, Fransa, İtalya) geçmişten gelen düşmanlık onlara değişik kartlar oynatır Fransa, Yugoslavya ve Latin Romanya nın koruyucusu olma arzusundadır İngiltere, öncelikle Yunanistanla ilgilenir İtalya ise Yugoslavya ve Yunanistanın Adriyatik Denizinde egemen olmalarını istemez Balkanlar yeni bir dünya savaşı arefesinde hiç olmadığı kadar hassas bir konumdadır II Dünya savaşıyla İtalya ve Almanya hareket planlarını yürürlüğe koyar ve tüm Balkanları ele geçirir Fakat Kızıl Ordunun Balkanlara inişi ile hakimiyet Sosyalist Rusya ya geçer Almanlar geri çekilmiş, İtalyanlar yenilmiş İngilterenin etkisi ile sadece Yunanistan kominzimin yörüngesine girmez Diğer Balkan ülkelerinde ise iktidara hep komünist partiler gelir Totaliter rejimleri çarpışma sahasına gelen bölgeye Yunanistan dışında Stalinin heykelleriyle kırmızı bir renge girer (15 OCAK 1945) Balkanların Rusya yörüngesinde olması adam kayırma ve rüşvet sancılarını kaybetmez Daha önemlisi Slovenler hala kendilerini Sırp sömürgesi gibi hissederler Kültür rekabetinin, dil çatışmalarının, saf din kavgalarının hala sürdüğü görülür 1989 da başlayan Balkan devrimleri, yarım yüzyıllık komünist yönetime son vermek istediği her adımda canlandırmaya yol açan bir devamlığı başlatmıştır Batıdaki kapitalist düzenin varlığı ve bölgeyle irtibat halinde oluşu, lüks isteyen halkı, komünizmin iç çelişkileri, Sovyet ekonomisinin çöküşü, yapılan antlaşmaları hükümsüz kılar Orta Avrupa da komünizmin çöküşü Yugoslavyada, Hırvat, Makedonya, Bosna ve Sırp devrimlerine yol açar 1989-91 yılları, balkan toplumlarına seçme özgürlüğü getirir Sonuç olarak Balkan halkları önce kendi tarihleriyle barışmalı, Marxizm engelinden sıyrılmalı, onları Romen, Bulgar, Arnavut yapan ya da Yugoslav olma seçeneğini sunan büyük, küçük, acı, tatlı olayları dikkate almalıdırlar Ulusal duygunun bilincine varılmalı; bu, XXyy sonu gerçeklerini göz önüne alarak yapılmalıdır Çünkü Türksüz, Yugoslavsız, Bulgarsız, Arnavutsuz, Yunansız, Romensiz, Avrupa eksiktir Kurulacak konfederal ya da federal ortak çatı altında hepsi hak ettikleri yerlerini alacaktır |
|