Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Bayanlara Özel

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
döneminde, moda, osmanlı

Osmanlı Döneminde Moda

Eski 10-29-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Döneminde Moda



Osmanlı Döneminde Moda

Moda denildiğinde akla ilk gelen, çeşitli merkezler tarafından yönlendirilen, geçici "giyim tarzları" dır

Neredeyse dünya üzerinde olan bütün insanların renk, biçim, kesim itibariyle neyi, nasıl, ne zaman giyeceklerini veya tüketeceklerini emreden gizli bir güç konumuna getirilmiş olan moda, günümüzde insan duygu ve davranışlarını belirli bir kalıba sokmak isteyen bir propaganda aracı haline dönüşmüştür Böylece toplumda yerleştirilmek istenen alışılmamış duygu ve düşünceler daha rahat yer edinme imkanı bulmaktadır

Modayı bir tüketim aracı olarak kullanan bazı sektörler, onu bir endüstri hareketi haline getirmişler ve bundan azami derecede faydalanmışlardır Türkiyede giyim, toplam tüketim harcamaları içinde gıda ve konuttan sonra yüzde 12 civarındadır İnsanlar için en önemli olan sağlık, eğitim, barınma gibi hizmetleri bile geride bırakan giyim endüstrisi insanlar için neden bu kadar önemlidir ve insanları buna sevk eden etken nedir?

Modayı meydana çıkaran öncü insanlar, genellikle alışılagelmiş kurallara bağlı olmayan ve kendilerine özgü, bağımsız karekterde kişilerdir Bu yenilikleri yapanlar ünlü kişilerse veya basın yoluyla iyi bir şekilde lanse edilmişlerse, hemen taklit edilirler Böylece taklit eden insanlar, moda öncüsünün görüşünü paylaşmış olurlar Bu başlatılan yeni moda akımı, bazı çıkar grupları tarafından kullanılmaya başlanır Defileler düzenlenir, sinema yıldızlarının desteği alınır, reklamlar yapılır ve insanları tüketime yöneltmek için hiçbir masraftan kaçınılmaz Bu yenilik hareketi, giderek daha geniş bir çevreye yayılır Modanın benimsenmesi tamamlanınca moda öncüleri başka bir yenilik ortaya atarak, kendilerini toplumdan değişik gösterme ihtiyacı hissederler Artık yeni bir modanın oluşması için hazırlıklar yapılmaya başlanmıştır bile

DÜĞMENİN DÜMENİ

Tanımı gereği gelip geçici nitelikte olan moda, ilk bakışta kişiye daha iyi bir görüntü vermek amacıyla, kendiliğinden hiç bir zorlamaya dayanmayan bir yenilikler dizisi olarak görülebilir

12 yüzyıl ortaçağ Avrupa'sında, kibar çevrelerde kadınlarla erkekler arasında fazla bir fark yoktu Kadınlar ve erkekler uzun boylu, etekli elbiseler giyerlerdi 13 yüzyılda haçlı seferleriyle beraber, Doğu'dan Avrupa'ya düğme getirildi O zamanlar için büyük bir yenilik olan düğme, aslında çok uzun zamandan beri Doğu'da kullanılıyordu Düğmenin Arupa'ya gelmesi, terzilere büyük kolaylık sağladı Çünkü düğmeler sayesinde elbiselerin artık baştan geçecek kadar geniş olması gerekmiyordu

17 yüzyıl Avrupasında bir süs eşyası konumuna getirilen giysi, toplumsal sınıflar arasındaki farkın göstergesi oldu Kısa bir süre sonra Avrupa saraylarında kadınların giydiği giysileri ticaret burjuvazisi de takip etti Amerika'nın keşfinden sonra zenginleşen ve refah seviyesi yükselen burjuvazi, saraylılara benzemek için hiçbir masraftan kaçınmadı Bu durum yeni bir ticaret ortamı (Saraylı olmayan burjuvaların saraylılara benzeme isteğini tatmin etmek için, saraylı kadınların giydiği giysilerin aynısını üreten yeni bir piyasa) oluşturdu Bu şekilde insanlar saraylılara benziyorlardı Bu onların saraylı olma isteklerinin bir tezahürüydü ve duygularını bu şekilde bastırıyorlardı

YENİ BİR MESLEK

Fransada durum biraz daha farklıydı Köylüler, burjuvalar, saraylılar sıralaması bir nebze de olsa kırılmış ve saraylı olma ayrıcalığı sadece imparator ailesine mahsus kalmamıştı Serbest bir şekilde ticaret yapabilen burjuvazi, saraylı gibi giyinebilecek seviyeye gelmişti İmparatorluk sarayının lüksüyle gözleri kamaşan, fakat imparatorluğa ve saraya karşı olan bu kesim, bu iki eğilimi birleştirmeyi başardı Kadınların sokak kıyafeti, ipek, kadife gibi kıymetli kumaşlardan yapılmasına rağmen saraylılar gibi omuzlarını açıkta bırakmazken, erkekler de siyah pantolon ve redingotu tercih ediyordı Önemli olan, bir yandan saraylıların, bir yandan da halkın dünyasından ayrılmaktı İşte bu dönem, gerek refah seviyesi, gerek halkın bilinç kazanmasıyla, modanın bir mesleğe dönüşmesine yardımcı oldu

17 yüzyıl Avrupasında giyilen giysilerin değişmesinde de nispeten düzenli bir tempo vardır Örneğin geniş etek giyen bir kadın giysisinin mukabilini serbest genç kızın daracık giysisinde, daha yakın tarihlerde de newlookun mukabilini mini etekte bulduğu söylenebilir

Avrupadaki sanayi hareketinden sonra bir takım yeniliklere girişen Avrupa devletleri, yeniliği sadece fikir, düşünce hayatı ve sanayi ile kısıtlamadılar Belirli bir değişim içine giren Avrupa, bu değişimi giyim kültürüne de yansıttı

TOPLUM HAYATININ BİR İFADESİYDİ

Moda hakimiyetinin hükümferma olduğu bir toplum oluşturan Avrupaya karşılık Osmanlı ve onun şahsında İslamiyet, tam tersine bir durum arzediyordu 18 yüzyılda İstanbulda İsveç elçiliği yapmış olan Mouradgea DOhsson “Hiç bir Osmanlı, kendisine has olan kıyafetten başka bir kıyafet giymez Aksini yapmak utanç verici bir şey olduğu gibi bu şekilde davranmak, dinin de desteklediği bir esastır” diyordu

Osmanlı'da giysiler toplum yaşantısının bir ifadesi olmuştur Giysinin kumaşının olduğu kadar, renginin de bir anlamı vardır Son derece zengin ve renkli bir kıyafet geleneği olan Osmanlı devleti, bu giyim kültürünü kuruluştan başlayarak yıkılışa kadar az bir değişiklikle devam ettirmiştir

16 yüzyılda Osmanlı sarayına girmekle şereflenen F Moryson, Türk kıyafetleri hakkında şöyle yazar:

“Erkekler saçlarını tıraş edip, tepede bir tutam saç bırakırlar Bıyık ve sakal uzatırlar Tıraşlı başlarını kırmızı bir takke ile örtüp, bunun üzerine, yuvarlak bir küre biçiminde ince, beyaz ketenden bir bez sararlar ki buna Türkçe tülbent veya tsalma (salma) denir Osmanlı erkeklerinin giysileri dizlere kadar uzun bir entari ve üzerine daha kısa kolluk, etekleri baldırlarına kadar inen bir üstlükten ibaretti Bellerine iki–üç kez dolanan kuşakları ketenden, deri üzeri taşlı kemerler de takarlar Şalvar ve çorapları şayaktandır Çorapları dizbağsız, gömlekleri, şalvarların üzerine düşer Giysileri, en güzel kumaştan ve sade kesimlidir Avrupalılar'ın, bunun tam tersi olan modalarıyla alay ederler

Osmanlı sarayında gördükleri karşısında hayrete düşen Moryson, bu mevzuyu uzattıkça uzatır ve kitabında bu konuya geniş yer verir Bir fırsatını bulup da Hareme (padişahın kendisi ve ailesinin yaşadığı yer) girince buradaki sadelik onu oldukça şaşırtır Çünkü burada da şatafatlı şeyler beklemektedir

Kadın giyim–kuşamını Moryson ayrıca anlatmıştır

“Kadınlar, ince bezden elbise giyerler Bilekleri, etekleri ipek iğne işi ile işlidir Bunun üstüne giydikleri, yine iğne işi süslü, uzun kıyafetlerdir Kulaklarına inci küpe takarlar Çorap ve ayakkabıları, Çoğunlukla açık renk deridendir Dışarı çıkarken üstlerine koyu renk bir palto giyerler

Osmanlılar'ın kullandığı kıyafetler, onların iç dünyalarını yansıtmıştı Asırlarca Osmanlılar modaya değil, kendilerine has kıyafetlere sadık kalmışlardır Genç kızlar annelerinin kıyafetlerini, onların yaptıkları gibi zevkle giyerler ve büyükannelerinin mücevherlerini heyecanla takarlardı Bu onlara bir şey kaybettirmemişti; aksine erkeklerin sade giysileri onlara bir heybet veriyor, kadınlar ise asil ve kibar bir görünüş kazanıyorlardı

FRANSAYA GİDEN TÜRK AYDINLARI AVRUPA KÜLTÜRÜNDEN ETKİLENDİLER

Osmanlıdaki bu folklorik görüntünün 1800lü yıllarda Jön Türkler tarafından değiştirildiğini görürüz Bu dönemde Fransaya giden Türk aydınları Avrupa kültüründen etkilenmişler ve bunu Osmanlıya da taşımak istemişlerdi İlk önceleri Fransadan etkilenen Osmanlı modası birinci dünya savaşıyla beraber İngilizler'den etkilenmeye başladı Ekonomik ve sosyal gelişme çabası içinde olan genç Türkiye Cumhuriyeti, yaptığı kültür devrimiyle Avrupalılaşma yoluna gitmiş fakat çağdaşlaşacağım diye Osmanlı'dan aldığı bütün mirası reddetmişti Kendi değerlerine yabancılaşan insanlar, kültür diye önlerine sunulan her şeyi kabul eder hale gelmişlerdi Önlerine sunulan yabancılaşmayı hiç sorgulamadan modernlik ve çağdaşlık adına kabul etmişlerdi

Bu tarihî süreç 1960'lı yıllara kadar devam etti 1960lardaki endüstrileşme hareketinden sonra Türkiye'de terzilik sanatı, yerini hazır giyime ve dolayısıyla Paris modasına bırakıyordu Türk tekstil sanayii de bu yıllarda kendini dünya piyasasında göstermeye başlamıştı

GÜNÜMÜZ MODA İKİLEMİ

Günümüzde, çoğu ülkede olduğu gibi kendi kültürünü yansıtan modanın yerine, o dönem için geçerli olan belirli bir rüzgârın estirdiği moda anlayışı kovalanmaktadır Ömer Seyfettin “Bahar ve Kelebekler” isimli hikayesinde Türk toplumunun modadan etkilenmesini şöyle anlatmaktadır: “Alafrangalık bir veba gibi içimize girmiş, dudaklarımızın tebessümünü silmiş, feracelerimizi parçalamış, papuçlarımızı atmış, parmaklarımızı narin bir mercan gibi parlatarak güzelleştiren kınalarımızı bile kaldırmıştı Eşyamızı, esvaplarımızı değiştirirken ruhlarımızı da değiştirmişti Her şey yalan, her şey sahte, her şey taklit oldu Saadet uzak bir hayale inkılap etti Âdetlerimizle beraber sevinçlerimiz de söndü Şimdi şaşkın ve mustarip bir nesil

CİNSELLİĞİN NESNELLEŞMESİ ÖNEMLİ DEĞİLDİR!

Moda, hâlâ kural koyan sistem olarak varlığını sürdürmektedir Moda karşısında adeta bağımlı duruma düşen insanların psikolojik tahlilleri yapılmalıdır Sosyolojik olarak modayı ele aldığımızda, modanın pek de sosyal olmayan bir nitelik içerisinde olduğunu görmekteyiz Çünkü toplumun modayı benimsemesi bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmış değildir Halkın başkalarına iyi ve popüler görünmek uğruna moda olan şeye yönelmesi de iradeli bir davranış değildir Kadına güzel olduğu ölçüde değer kazanacağı fikri (inançların az veya yok olduğu toplumlarda) verilir Böylece kadın tabii olarak, güzelliğini modaya endeksler Artık kadın için cinselliğin nesnelleşmesi önemli değildir

ALTERNATİF MODA

Son yıllarda Türkiyedeki İslamî gelişmeyle beraber yeni bir moda akımı doğdu İslamın tesettür emrine riayet etmeye çalışan Müslüman hanımlar, bazı çevreler için iyi bir pazar durumuna geldiler Bu pazarı oluşturanlar kimi dinî kimi de gelir kaygısı taşıyorlardı Yeni yeni örtünmeye başlayan insanlar ve yeni oluşmaya başlayan bir moda akımı beraberinde belirsizliği getirmişti İslamın tesettür emri, zamanla moda kaygısıyla esneklik kazandı Estetik olmalıydı, dindar insan güzel olmalıydı Ama hiç bir zaman bu estetik kaygısı tesettürü zedelememeliydi

Müslümanlar'ın ve İslamın insan zihninde bulanıklaştığı devreler, aynı zamanda ekonomik, siyasal ve kültürel platformdaki bulanıklığı beraberinde getirmiştir Ekonomik olarak bağımlılık, beraberinde kültür bağımlılığını getirmiş, Müslüman halk da ne yazık ki modanın tasallutu altına girmiştir Bu bağımlılıktan kurtulmaya çalışan ve bir nevi bağımsızlık mücadelesi veren Müslüman yaşayışı içinde olan kesim, Müslümanca giyimi kendine sembol edinmiştir

İslamî bir giyim sanayii iddiasında olan bazı kuruluşlar, İslamî giyiniş modasını halka yayabilmek için zamanla defileler düzenlemeye başladılar Bu durum insanların kafalarına İslam modasının da yerleşmesine sebep oldu Artık insanlar sırf Avrupa'dan değil, yeni oluşan İslamî modadan da etkilenmeye başlamışlardı

MODA İSRAF MI?

Olayın dikkat çekici boyutlarından birisi de Müslüman hanımların israf tuzağına düşebilme ihtimallerinin olmasıydı Tüketme arzusu veya başkalarından aşağı kalmama duygusu Müslüman hanımları gereksiz masrafa itiyordu

Modanın israfı körüklemesi yönünü sorduğumuz gazeteci yazar Ahmed Şahin, “İsrafı haram kılan dinimizle modanın ne derece bağdaştığı su götürür bir meseledir Moda akımına uymamak en güzelidir Fakat ortada bir moda gerçeği vardır ve bazı insanlar modayı hassasiyetle takip etmektedirler Bu insanların Batı modasına uymak yerine bizim oluşturacağımız modaya uymaları daha iyi değil midir?” şeklinde bir soruyla karşılık verdi

MODA İSLAMLAŞTIRILMALI

Aydınlı Giyim Genel Koordinatörü Abdülkadir Baysan modayı, insanların tüketim alışkanlıklarının sürdürülmesi ve pazar oluşturulması olarak tanımlıyor Kendisine yönelttiğimiz soruları cevaplayan Abdülkadir Baysalın moda hakkında ilginç görüşleri de var:

“Batı, insanların gözlerinin önüne müşahhas putlar koymuş Para, kadın ve moda gibi Hedef olarak sunulan ve güzel olarak gösterilen bu değerlere insanlar ulaşmak için çırpınıp durmaktadırlar Bir sene önce moda olarak sunulan bir araba markası yerini başka bir arabaya bırakınca bu sefer yeni araba almak için insanlar sıraya giriyorlar Böylece insanları tüketime teşvik ediyorlar Bu çark dönüp duruyor ve bazı siyasi ve iktisadi çıkar grupları bundan faydalanıp duruyorlar

Modanın oluşması için muhtelif şartların olması geriktiğini ifade eden Baysal, basın, tanıtım, kadro gibi eksiklerle Müslüman modasının tam mânâsıyla oluşmadığını belirterek, “Yıkılamayacak bir müesseseyi yıkmaya çalışmak yerine, İslam adına ıslah etmek en güzelidir Modayı İslamlaştırmalı, zararsızlaştırmalı ve bu gücü lehimize çevirmeliyiz” diyordu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.