Minicik Sözlük (E) |
10-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Minicik Sözlük (E)E eâmm: pek umumi, en genel eâzım: büyükler eb: baba ebâbil: bir kuş türü ebâd: boyutlar, uzaklıklar ebâtıl: boş inanışlar ebced: Arap harflerinin diziliş sırası, bu harflerin rakam olarak değerlerinden yola çıkılarak yapılan hesap ebcedî: ebcedle ilgili ebdâ: en güzel, en bedi ebed: sonsuz gelecek zaman ebeden: sonsuza dek ebedî: sonsuzla ilgili ebediyet: sonsuzluk ebediyyen: sonsuza kadar ebedperest: sonsuzluğu sevip arzulayan ebedülâbâd: sonsuzlar sonsuzu ebeveyn: ana ile baba ebkem: dilsiz eblağ: yerinde adamına göre güzel söz söylemenin en üstünü ebleh: alık, budala eblehâne: alıkça, budalaca ebnâ: oğullar ebnâyıcins: aynı türden olanlar ebrâr: hayırlılar, iyiler Ebrehe: Kâbeyi yıkmak isteyen kumandan ebrû: kaş, dalga dalga kırmızı yanak, bir süsleme sanatı ebsâr: gözler ebter: güdük, kesik ebû: baba, ata ebulâşey: hiçbir şeyi olmayan ebvâb: kapılar, bölümler ebyât: beyitler ebyâz: en beyaz, parlak ecânib: yabancılar ecdâd: atalar, dedeler ecel: ömrün sonu, vade ecell: en büyük echel: en cahil echeliyet: aşırı bilgisizlik ecinnî: tek cin ecir: ücret, karşılık ecîr: ücretle çalışan ecirnâ: bizi koru ecirnî: beni koru eclâ: en parlak ecliyet: sebeplik ecmâ: en toplu ecmâin: hepsi, cümlesi ecmel: en güzel ecnâs: cinsler, türler ecnebî: yabancı ecr: ücret, karşılık ecrâm: cansız varlıklar ecsâd: cesetler ecsâm: cisimler ecvibe: cevaplar eczâ: cüzler, parçalar, kimyevi madde eczâhâne: ilaç yapılıp satılan işyeri edâ: yapma, ödeme, davranış, anlatım yolu edat: "hem, için" gibi kendi başına mânâsı olmayan yardımcı kelime eddâî: belli bir duacı, duacınız edeb: terbiye, güzel ahlak, haya edebî: edeple ilgili, güzel söz ve yazı edebiyat: güzel ve etkili biçimde konuşma ve yazma sanatı edebiyyûn: edebiyatçılar edevât: âletler edîb: edebiyatçı, edepli, terbiyeli edîbâne: edebiyatçı gibi, edeplice, terbiyelice edille: deliller, kanıtlar ednâ: pek aşağı edvâr: devirler, dönemler edviye: devalar, ilaçlar edyân: dinler efâdıl: üstün nitelikli kimseler efâl: fiiller, işler efdal: daha üstün efendi: sahip, saygın, terbiyeli efgan: figanlar, inlemeler efhâm: anlamalar, en iyi anlayan efkâr: fikirler efkârıâmme: umumun fikirleri, halkın düşünceleri eflâk: gökler Eflâtun: eski bir filozof efrâd: bireyler, insan tekleri efsah: daha düzgün anlatım efsâne: uydurulmuş hikâye, mitoloji efsûn: sihir, büyü efşan: "saçan" mânâsında son ek efzâ: "artıran" mânâsında son ek efzûn: fazla, çok ego: ben, ene eğerçi: gerçi eğlenceperest: eğlenceye pek düşkün Ehad: "bir, tek, benzersiz" olan Allah ehâdîs: Peygamberimizin sözleri ehadiyet: Allahın her bir eserindeki birlik tecellisi ehaff: pek hafif ehak: en hak, daha gerçek ehass: en has ehbâr: âlimler ehemm: en önemli ehemmiyet: önem ehemmiyetkârâne: önem verircesine ehevât: kardeşler ehibbâ: ahbaplar, sevilenler ehil: dost, sahip, usta ehlen-sehlen: hoş geldiniz ehlî: alışık olan, evcil Ehlibeyt: Peygamberimizin neslinden olan ehlibidâ: dine aykırı olanı dine sokanlar ehlidalalet: islâmdan sapanlar, sapkınlar ehlidünyâ: dünya adamı, âhireti düşünmeyen ehlifelsefe: felsefeciler, felsefeye önem veren kimseler ehlifen: fen ilimleriyle uğraşanlar ehligaflet: gaflette olanlar, kul olduğunu hatırlamadan yaşayanlar ehlihak: hak yolda olan ehlihakîkat: hakikatı bulan kimseler ehlihâl: inandıkları mânâları hâlleriyle yaşayanlar ehlihidâyet: îman yoluna erenler, müminler ehliîman: îmanlılar ehliinsaf: insaflılar ehliislâm: müslümanlar ehlikalb: kalben ileri gidenler ehlikeşif: perdeli olanı bilen velî ehlikitab: ilâhî kitaplardan birine inanan ehlikubûr: kabirdeki ölüler ehliküfür: kâfirler ehlinecat: kurtulanlar ehlisefâhet: günahlara dalanlar ehlisuffa: Peygamberimizin mescidinde kalan sahabeler ehlisünnet: Peygamberimizin hak yolunda yürüyenler ehlişirk: Allaha ortak koşanlar ehlitakva: Allahtan korkup günahtan sakınan kimseler ehlitarik: tarikat adamı ehlitarikat: tarikata bağlı olan ehlitevhid: Allahın birliğine inananlar ehlivelâyet: velîler, erenler, kalbi nurlanmış müminler ehlivukuf: iyi bilenler, bilirkişiler ehliyyet: yeterlik, ustalık, yetki ehlullah: Allah adamı, evliya, ermiş ehram: firavun mezarı Ehriman: ateşe tapanların kötülük tanrısı ehülacâib: acayip şeylerin kardeşi ehva: nefis arzuları, boş istekler ehvâl: korkular ehven: en zararsız, pek ucuz ehvenüşşerreyn: iki şerden daha az zararlı olanı ehya: ucuzluk, bolluk eimme: imamlar, öncüler ejder: büyük yılan ejderha: iri yılan ekâbir: büyükler ekall: en az ekalliyet: azlık, azınlık ekânim: asıllar, rükünler ekber: en büyük ekdâr: kederler, üzüntüler ekl: yeme ekmel: en mükemmel ekol: bir fikir üzerine kurulu okul, meslek Ekrad: Kürtler ekrem: daha kerim, en iyi ekser: daha çok ekserî: çoğunlukla ekseriya: ekseriyetle, çoğunlukla ekseriyet: çoğunluk ekseriyetle: çoğunlukla ekva: daha kuvvetli ekvan: yaratılanlar ekvanî: yaratılanlarla ilgili ekvator: dünyayı ikiye ayıran hayâlî çizgi el-amân: aman diliyorum! elân: şimdi, hâlâ elâstik: esnek elbette: kesinlikle elcevab: cevabı şu elem: acı eleman: bir bütünün parçaları elemkârâne: acılı bir biçimde elemnâk: acı verici, acılı elf: bin sayısı elfâtiha: Fatiha sûresi elfaz: lafızlar, sözler elhak: hakikaten, doğrusu elhamdülillâh: Allaha hamdolsun elhannas: sinsice aldatan şeytan elhâsıl: kısacası, özetle elhubbulillâh: sevgi Allah içindir elhükmülilekser: hüküm eksere göre verilir elîf: alışan, alışkın elîm: acı veren, acılı elîmâne: acılı biçimde elîme: acılı hâl elîyâzübillâh: Allaha sığınırız elkab: lâkaplar elmas: değerli bir taş elsine: lisanlar, diller eltâf: lütuflar, en latîf, en hoş elvah: levhalar, tablolar elvan: renkler elvanıseba: yedi renk elvedâ: şu ayrılık! elyak: daha lâyık elyevm: bugün elzem: daha gerekli elzemiyet: daha gereklilik emam: ön taraf eman: güven, güvenlik emânât: emanetler emânet: sonra alınmak üzere verilen şey emâneten: emanet olarak emâni: güvenlik emârât: emareler, belirtiler emâre: iz, belirti, bellik emâret: beylik emel: ümit, arzu Emevîler: bir islâm devleti emîn: güvenilir emîr: bey, başkan emirber: emir dinleyen emirnâme: emir yazısı emlâk: taşınmaz mallar emmâbâdü: bundan sonra emmâre: emreden, zorlayan emn: eminlik, güvenlik emniyet: güven, güvenlik emperyalizm: bir ülkenin sınırlarını genişletme politikası emr: emir, buyruk emrâz: marazlar, hastalıklar emsâl: misaller, eşler, benzerler emsile: misaller, örnekler emşac: nutfe, dağınık emtar: yağmurlar emvâc: dalgalar emvâl: mallar emvât: ölüler emzice: mizaçlar, huylar enam: yaratıklar, varlıklar enâniyet: benlik, gurur enbiyâ: nebîler, peygamberler encam: son encümen: meclis, komisyon endad: benzerler, misiller endâm: beden, boy endaz: "atan, atıcı" mânâsında son ek ender: içinde ender: pek az bulunan endîşe: kaygı Endülüs: bir islâm devleti ene: ben, benlik enerji: güç enfâ: daha faydalı enfâs: nefesler enfes: pek nefis, çok hoş enfûs: nefisler, ruhlar enfüsî: nefisle ilgili, insanlarının kendi iç âlemlerine ait engiz: "koparan, veren" mânâsında son ek engizisyon: kiliselerin işkenceci mahkemeleri enhâr: nehirler, ırmaklar enîn: inilti enîndâr: inleyen enîs: dost, arkadaş enkaz: yıkıntı enmûzec: nümune, örnek, model ensâb: soylar, nesepler ensac: dokumalar ensâf: yarımlar ensâl: nesiller, kuşaklar ensâr: yardımcılar, Medineli sahabeler enseb: en uygun ente: sen entrika: hile, düzen envâ: neviler, türler envâen: türler olarak envâr: nurlar enver: pek nurlu enzâr: nazarlar, bakışlar erâcif: uydurma sözler erakk: pek ince erbaa: dört erbâb: sahipler, becerikliler, terbiyeciler erbâin: kırk erbâiyyet: dört olmak Ercûze: Hazreti Alinin meşhur bir kasidesi erhâm: döl yatakları, rahimler erham: en merhametli Erhamürrahimîn: merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allah erîke: koltuk, taht erkân: esaslar, rükünler ervâh: ruhlar, canlar erzâil: reziller, alçaklar erzâk: rızıklar, yiyecekler erzan: pek ucuz erzâl: reziller erzel: daha rezil esâbi: parmaklar esâd: daha mutlu esâdekümullah: Allah saadet versin esahh: daha doğru esâlib: üslûplar, tarzlar esamî: isimler esâret: esirlik, tutsaklık esas: temel, kök esasât: temeller, esaslar esâtir: uydurulmuş hikâyeler, mitoloji esbâb: sebepler, vasıtalar, vesileler, araçlar esbâbperest: sebepleri yaratıcı sanan esbak: daha önceki esbât: torunlar esdâf: sadefler, inci kabukları esdikâ: sadıklar esed: aslan Esedullah: Allahın aslanı esef: tasa, üzüntü, gam esefâ: yazık! eser: yapı, iz, kitap esfel: en aşağı esfelisâfilîn: aşağıların en aşağısı eshâb: sahipler esham: hisseler, paylar eshel: daha kolay esîle: sorular, sualler esîr: alemi kaplayan incecik madde esir: savaşta teslim alınan kimse Eski Said: Bediüzaman Hazretlerinin hayatında birinci dönem ismi eslâf: selefler, öncekiler eslâh: en iyi, en sâlih eslem: en sağlam, en emin esliha: silahlar esmâ: isimler esmaî: isimlerle ilgili Esmaülhüsnâ: Allahın güzel isimleri esmar: meyveler esmer: rengi karaya çalan esnâ: ara, vakit, sıra esnâf: sınıflar, alım satımcı esnam: sanemler, putlar esrâ: pek çabuk esrâr: sırlar, gizli mânâlar esrârengiz: gizli ve sırlı olan esrarkeş: esrar çeken essebebükelfâil: sebep olan yapan gibidir estağfirullah: Allah kusurumu affetsin ester: katır esvâb: giyecekler esvât: sesler esved: siyah, kara eşâr: şiirler Eşârî: itikadî bir hak mezhep kuran âlimin namı eşbah: benzeyenler eşcâ: daha yiğit eşcâr: ağaçlar eşedd: pek şiddetli eşeff: en saydam eşekk: pek şüpheci eşfa: en çok şefaat eden eşfâ: pek şifalı eşfak: çok şefkatli eşgal: işler, meşguliyetler eşhas: şahıslar, kişiler eşhûr: aylar eşirrâ: şerliler, kötüler Eşîya: bir peygamber eşk: gözyaşı eşkâl: şekiller eşkıyâ: yol kesenler eşmel: çok kaplayıcı eşnê: en kötü eşrâf: şerefliler, ileri gelenler eşrâr: şerliler, kötüler eşrât: şartlar, belirtiler eşrâtısaat: kıyamet alâmetleri eşref: en şerefli eşrefimahlûkât: yaratılanların en şereflisi eşşehîr: meşhur, ünlü, tanınmış eşşükrülillah: şükür Allahadır eşvâk: şevkler, aşırı istekler eşya: nesneler, şeyler etbâ: tâbî olanlar, bağlılar etemm: en tam, noksansız etfâl: tıfıllar, çocuklar etıbbâ: tabipler, doktorlar etîme: yemekler etka: günah işlemekten çok çekinen etkıyâ: çok takvalılar etrâf: yanlar, taraflar Etrâk: Türkler etvâr: tavırlar, davranışlar evâhir: âhirler, sonlar evâil: başlangıçlar evâmir: emirler evânî: kaplar evâsıt: vasatlar, orta hâlli olanlar evc: doruk, yüce evfak: en uygun evhâm: vehimler, kuruntular evkaf: vakıflar evkat: vakitler evkemâkal: söylendiği gibi evlâ: daha iyi evlâd: veledler, çocuklar evleviyet: öncelik evliyâ: kalbi nurlu müminler, erenler, velîler evliyâullah: Allahın velîleri, sevgili kulları evrâd: devamlı okunan dualar, zikirler evrak: yapraklar, kağıtlar, belgeler evride: toplardamar evsâf: vasıflar, özellikler evsat: orta, orta hâl evtâd: direkler, kazıklar evtâr: tek, eşsiz evvâbin: tevbe edip günahtan dönenler Evvel: herşeyden önce var olan ve yaratıkların önceki hâllerine de hükmeden Allah evvel: ilk, önce, birinci evvelâ: birincisi, önce evvelbaba: ilk baba, her türün bir anda yaratılan ilk ferdi evvelen: ilk olarak evvelîn: öncekiler evzâh: daha açık ey: hitap sözü eyâdi: eller eyne: nereye, nerede? eynelmefer: nereye kaçmalı? eynesserâminessüreyya: yer nerede, Süreyya nerede? eytam: yetimler, babaları ölmüş çocuklar eyvallah: peki, öyle olsun eyvan: köşk, saray eyyâm: günler Eyyûb: hastalığına sabretmesiyle meşhur bir peygamber eyyü: "ya, ey" mânâsında hitap edatı eyyühelmünâfık: ey münafık, ey mümin görünen kâfir! eyzan: önceki gibi ez: "den, dan" mânâsında ön ek ezâ: üzme, incitme ezahir: çiçekler ezan: namaza davet için edilen nida ezber: zihinde tutma ezcümle: meselâ, bunun gibi ezdâd: zıtlar ezel: başlangıcı olmama, öncesizlik ezelî: başlangıcı olmayan ezeliyet: varlığının başlangıcı olmama ezhân: zihinler ezhâr: çiçekler Ezher: Mısırda bulunan büyük bir üniversite ezher: pek parlak eziyet: büyük sıkıntı, incinme ezkâr: zikirler, Allahı anmalar ezkaza: kaza olarak ezkiyâ: temiz ve iyi insanlar ezkiya: zekiler ezlem: en zâlim ezman: zamanlar ezmine: zamanlar ezost: ondan ezvâc: eşler ezvâcıtâhirât: Peygamberimizin iffetli hanımları ezvak: zevkler ezyâl: zeyiller, ekler |
|