Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dersleri, tefsir

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #121
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




55 DERS DAVETE İCABETİN ADABI



53 — Ey iman edenler (bundan sonra) peygamberin evlerine —ye*meğe davet olunmaksızın, vaktine (de) bakmaksızın— girmeyin Fakat da*vet olunduğunuz zaman girin Yemeği yediğiniz zaman dağılın Söz din*lemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin Çünkü bu, peygam*bere eza vermekte, o sizden utanmaktadır Allah ise hakfkı açıklamak) t an çekinmez Birde onun zevcelerinden lüzumlu birşey istediğiniz vakit per*de ardından isteyin onlardan Bu hem sizin kalbleriniz, hem onların kalb-ieri İçin daha temizdir Sizin Allanın peygamberine eza vermeniz (doğru) olmadı(ğı gibi) kendinden sonra zevcelerini nikahla almanız da ebedî caiz değildir Bu, Allah nezdinde çok büyük (bir günah) t ir




Âyetin Lafzi Tahlili



(Yü'zene leküm): Yemeğe çağrılırsanız, davet Solunursanız girin


(Nâzirine inahü): Onun (yemeğin) pişmesini beklemeyin veya sohbet etmek için de izinsiz girmeyin


(Fenteşirû): Çıkın ve dağılırı '


(Müste'nisiyne Lihadisin): Söz dinlemek


(Inne zaliküm): İzinsiz girmeniz eza verir


(Fe/estahyi minküm): Peygambersizden utanır Allah (cc) ise hakkı söylemekten utanmaz


(Metâen): Metodan maksat ihtiyaç, maddi ve manevi faydalanılan şeydir


(Hicâbin): Örtmek için çekilen perde


(Etherü): Sizin için daha temizdir




Âyetin İcmali Manası



Allahu teala, mümin kullarına, isiâmî adab ve terbiye ile terbiyeleri-melerini ve onlara meşru kıldığı din ve dünya salahetine vesile olacak tevcihatlara yapışmalarını emretmiştir Bilhassa da Resulullah (sav) ile anlaşmayı ve onun edebi ile edeblenmeyi emretmiştir Çünkü hiçbir ma*kam nübüvvet makamı İle mukayese edilemez Resulullah (sav)'a söz ve*ya fiille eziyet vermek İse Allah (cc) katında en büyük günahtır Allahu taala İslamın davet ettiği faziletli toplumun meydana gelebilmesi için bize en faziletli adabı göstermekte ve ona uymamızı emretmektedir


Bu âyet iki büyük emri ihtiva etmektedir:


1) Peygamberin evine girmek ve yemek yeme için izin isteme adabı me adabı)


2) Kadınlarla karışmamak ve onlarla konuşma adabı (şer'î hicab) Allahu taala müminlere icmalen şöyle buyurmaktadır; Ey müminler, izin verilmedikçe peygamberin evine girmeyin Yemek vakitlerini gözete*rek o vakitlerde girme izni İstemeyin Girdikten sonra da yemek vaktini beklemeyin Ancak sizi hazırlamış olduğu bir düğün yemeğine çağırırsa girin Yemeği yedikten sonra da çıkarak dağıtın Ye mektep sonra oturarak peygambere rahatsızlık vermeyin Zira onun hayası, size çıkın demesine mani olmaktadır Evinde oturmanıza karşı duyduğu rahatsızlığı ihsas et*tirmemektedir Çünkü o yüksek bir ahlak sahibidir Şerefli bir kalbi vardır Ondan ancak sizi sevindirecek söz ve fii! meydana gelir, öyleyse ona ağırlık ve eziyet vermeniz doğru değildir


Eğer peygamber zevcelerinden birşey istemek mechuriyetinde katır*sanız, perde arkasından isteyin Çünkü bu hem sizin, hem de onlar için daha temizdir Peygamber evine en yaraşanı bu olduğu gibi, şüphe ve töhmetten en uzak olan da budur


Ey müminler, Allah (cc)'ın sizi kendisiyle hidayete davet, ettiği ve sizi cehaletin karanlıklarından" İslâmın aydınlığına çıkardığı Resul (sav)'üne eziyet vermeyin O sizin babanız gibidir Onun zevceleri de sizin annele*riniz gibidir Bir müminin annesi İle evlenmesi doğru olur mu? Öyleyse ne hayatında, ne de vefatından sonra Resulullah (sav)'ın zevceleriyle ev*lenerek ona eziyet vermeyin Resulultah (sav)'ın zevceleri ile evlenerek ona eziyet vermek Ailah (cc)'ın ebediyyen affetmeyeceği büyük günah*lardan biridir




Âyetin Nüzul Sebebi



Bu âyet iki büyük emri ihtiva etmektedir Birisi davet adabı, diğeri İse örtünmenin meşruiyetidir Her ikisinin de ayrı ayrı nüzul sebebi vardır


1- Buharı ve Müslim sahihlerinde Enes bin Malik (ra)'tan şöyle ri*vayet ederler: «Resulullah (sav) evlenmiş ve zifaf yapmıştı Annem Ümmü Süleym bu münasebetle hays (yağda kızartılmış hurma) yemeği yaparak bana, «Ey Enes (ra} bunu Resulullah (sav)'a götür ve «Bunu annem gön*derdi Size selamı var Ancak az birşey yapabildi de» dedi, Yemeği Re-sulutlah (sav)'a götürdüm ve annemin söylediklerini söyledim Resulullah (sav), «Onu şuraya koy ve şunları, şunları ve rastladıkları çağır, gelsinler» buyurdu Ben de onun adlandırdıklarını ve karşılaştıklarımı çağırdım (E-nes'e gelenlerin kaç kişi olduğu soruldu «Üçyüz kişi kadardı Çünkü Re-sulutlah (sav)'ın odası ile sofası dolmuştu» dedi) Resululiah (sav), «O çömleği getir» dedi Eve girdiler Sofa ile oda doldu Resulullah (sav), «Onar onar oturun ve herkes kendi önünden yesin» buyurdu, içeriye gurup gurup girerek yemek yediler Hepsi de doydu Yemekten sonra Re*sulullah (sav), «Enes, şu çömleği kaldır» dedi Çömleği aldım İçinde ha*la yemek vardı ve getirdiğimde mt daha çoktu, yoksa şimdi mi bilmiyorum Gelenlerden bir gurup Resulullah (sav)'ın evinde kaldı Sohbet ediyorlar*dı Resulullah (sav) da oturuyordu Zevcesi de yüzünü duvara çevirmiş oturuyordu Bunların beklemesi Resulullah (sav)'a ağırlık verdi Bunun üzerine çıktı, diğer ailelerine selam verip geri döndü Oturanlar Resufulldh (sav)'a ağırlık verdiklerini anlayarak çıkıp gittiler Resullah (sav) odaya girdi ve ara yerdeki perdeleri çekti Ben hücremde oturuyordum Odadan çok geçmeden çıktı Sonra, «Ey İman edenler, peygamberin evlerine:» âyeti nazil oldu» [38]


2- Buharı, Ömer bin Hattab (ra)'tan şöyle rivayet eder: «Resulul*lah (sav)'a, «Ya Resutilah, evinize İyi adamlar da, kötü adamlar da geliyor Müminlerin annelerine emretseniz de örtünseler Bu daha hayırlı olur» dedim Bunun üzerine, «Birde onun zevcelerinden lüzumlu birşey İstediği*niz vakft perde ardından isteyin onlardan» âyeti nazil oldu»


Bu âyet, Hz Ömer'in görüşlerine muvafık olarak nazit olan ÜC mu*vafakat âyetinden biridir Bu hususta Hz Ömer'den "şöyle rivayet edilmiş*tir: «Üc şeyde Allah (cc) bana muvafakat etti Ben, «Ya Resulullah, İbra*him makamını namaz kılınacak yer yap» dedim, «Siz de İbrahimin maka*mından bir namazgah edinin» (Bakara: 125) âyeti nazil oldu Ben kadın*ların örtünmesini istedim, «Onun zevcelerinden lüzumlu birşey istediği*niz vakit perde ardından isteyin» âyeti nazil oldu Resulullah (sav)'ın eşleri birbirlerini kıskanıyorlardı Onlara «Eğer Resulullah (sav) sizi bo-şarsa Allah (cc) ona daha hayırlı eşler verir» dedim Bunun üzerine, «Eğer


0 sizi boşarsa yerinize —Al lana itaatle teslim olan, Allanın birliğini tas*dik eden, namaz kılan, günahlardan tövbe ile vazgeçen, İbadet eyleyen, oruç tutan kadınlar, dullar ve kızoğlan kızlar olmak üzere— Rabbİnizin ona sizden daha hayırlılarını vermesi mamuldür» (Tahrim: 5) âyeti nazil oldu» [39]


Bu âyetin nüzul sebebi olarak daha birçok rivayet vardır Fakat bun*lar, İbnü'l-Arabî'nin de dediği gibi zayıf rivayetlerdir Bu yüzden almıyoruz




Âyetin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Âyetteki «peygamberin evleri» ifadesinde «evler»-in «peygambeme izafe edilmesi hem teşrif, hem de Resuiullah (sav)'ın evlerine gösterilecek saygının diğer evlerde olmadığını göstermek içindir Bu âyette zikredilen hükümler de bilhassa Resuiullah (sav)'a ikram için onun evlerine mahsustur


ikinci İncelik: «Davet olunmaksızın girmeyin» âyeti, herhangi bir yemeğe davet olunmaksızın gitmenin uygun olmadığına işaret etmek*tedir Ancak sarih bir izin olursa gidilmelidir Bunu, bu âyetten sonraki «Davet olunduğunuz zaman girin» âyeti de göstermektedir


Üçüncü İncelik: «Fakat davet olunduğunuz zaman girin Yemeği ye*diğiniz zaman dağılın» âyeti şöyle bir incelik taşımaktadır: Fahreddin Razi'nin de dediği gibi, evlere izinsiz girmeyi adet edinen bir kimseye izin alıp öyle girmesi söylendiği zaman küser ve bir daha çağrılsa bile girmez, Fakat, «Siz müstenkiflerden olmayın Dinleyen ve itaat edenlerden olun Girmeyin denildiği zaman girmeyin, davet olunduğunuz vakit girin» de-nltlrse durum değişir Kimse kırılmadığı gibi maksada da ulaşılır [40]


Dördüncü İncelik: «Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin» âyeti, düğün yemeği için gidilen evde daha fazla oturmanın doğru olmadığına İşaret etmektedir Zira oraya yemek için gidilmiştir Ye*mek yenildiğine göre dağılarak ev sahiplerini kendi başlarına bırakmak lazımdır Yemekten sonra daha fazla beklemek istenmeyen ve İnsanlara ağırlık yeren bir davranıştır


Bazı alimlere göre bu âyet, uzun süre oturarak usanç veren kimseler (sukalâ) hakkında nazil olmuştur Allahu taala bu asalak kimseleri terbiye İçin bu âyetin ifade ettiği hükmü göndermiştir


Hz Ayşe ve İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Şeriatin ağır*lık veren kimselere ruhsat vermemesi, asalaklığın ne kadar kötü olduğu*nu göstermeye kafidir»


Beşinci incelik: «O sizden utanmaktadır Allah İse hak(kı açıkla*maktan çekinmez» âyeti, utanmanın şahıslardan değil, fiillerden olabile*ceğine İşaret etmektedir Buna göre âyetin manası şöyle olur: «O sizi evin*den çıkarmaktan veya geri çevirmekten utanıyorsa da Allahu taala hakkı açıklamaktan utanmaz»


Altıncı incelik: «Bu hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri İçin daha temizdir» âyeti göz ite <kalb arasında bir bağlantı olduğunu göster*mektedir Göz arzuların yolu, bakış da şehvetin elclsidir Göz görmedikçe kafb istemez, öyleyse göz görmediği zaman kalb daha temiz olur, fitne ortaya çıkmaz


Yedinci inceJik: «Bu, Allah nezdinde çok büyük (bir günahjtır» âye-tindeki «busdan maksat, Resuiullah (sav)'a eziyet vermek ve ondan sonra zevcelerini nikahlamaktır


Ebussuud Efendi şöyle der: «Bu» (zaliküm) kelimesindeki uzaklık manası, Resuiullah (sav)'ın Allah (cc) katında şer ve kötülükten uzak ol*duğunu göstermektedir Ayrıca bu âyet Resuiullah (sav)'ıri şanının yüce*liğini göstermekte, ona hem hayatında, hem de hayatından sonra hürmet gösterme mecburiyetine İşaret etmektedir» [41]




Âyetteki Şer'î Hükümler


Birinci Hüküm: Bir Evde Davetsiz Yemek Yeme Caiz Midir?



Fakihler evlere izinsiz girmenin caiz olmadığında ittifak etmişlerdir Sarih veya işarı bir İzin olmadan birisinin yemeğini yemek de caiz değil*dir Çünkü Reşulullah (sav), «Müslümanın malı ancak gönül hoşnutluğu ile helal olur» buyurmuştur İzin, gönül hoşnutluğunu, İzin vermemek de gönül hoşnutluğu olmadığını gösterir


Bu âyet Resuluitah (sav)'in evlerine izinsiz girmenin haram olduğuna, davet edilmeden düğün yemeği yemenin de haram olduğuna delalet eder öyleyse izinsiz olarak başkasının evine girmek veya rızası olmadan biri*sinin yemeğini yemek de caiz değildir


İbni Abbas (ra): «Halktan bazıları Resuiullah (sav)'ın evinde yemek yapılmasını gözetler, yemekten önce girerek yemeğin hazırlanmasını bek*lerlerdi Yemeği yemeden de çıkmazlardı Resuiullah (sav) bu halden ezi*yet duyardı, fşte bu âyet bunun için nazil oldu» [42]


İbni Kesir de şöyle der: «Allahu taala, müminlerin Resuiullah (sav)'ın evlerine İzinsiz olarak girmelerini yasakladı Çünkü onlar cahiliyet dev*rinde birbirlerinin evlerine, İslâmın başlangıcında da Resuiullah (sav)'ın evlerine izinsiz oforgk girerlerdi Allahu taala bir ikram olarak bu nizamı gönderdi Buna pöre âyetin manası, «Başkalarının evinde yemeğin pişme*sini beklemeyin Pişince de içeri girmeyin Başkasının evine İzinsiz olarak girmek ve onun yemeğini yemek Allah (cc)'ın sevmediği ve zemmettiği bir haldir» olur» [43]




İkinci Hüküm: Düğün Yemeği Yenildikten Sonra Oturmak Haram Mı*dır?



«Yemeği yediğiniz zaman doğılın» âyeti, yemekten sonra ayrılmanın zarurî olduğuna delalet eder Bu, İslâmın müminlere getirdiği en yüksek terbiye kurallarından biridir Ancok yemekten sonra beklemek, oturmak haram değildir Yalnız islâml terbiyeye aykırıdır Zira bu, ev sahiplerine eziyettir Fakat bu oturuş az veya ev sahibinin İzni ile olursa islâml ter*biyeye aykırı değildir Bununla birlikte çıkmak, beklememek daha efdal-dir Zira Ailahu taala, «Yemeği yediğiniz zaman dağılırı» buyurmuştur




Üçüncü Hüküm: »Hicab Emri Yalnız Resulullahın Zevcelerin» Mi, Yok*sa Bütün Kadınlara Mıdır?



Âyeti kerime herne kadar Resulullah (sav)'ın zevceleri hakkında nazil olmuşsa da hükmü bütün mümin kadınları içine atmaktadır Zira o hüküm-!i ler İçtimaî ahlak kuralları ve İlahî irşad yollarıdır ki, bunlarda bütün halk ^ eşittirler Yabancı kadın ve erkeklerin birarada bulunmaması, yabancı bir kadından birşey isteneceği zaman perde arkasından İstenmesi yalnız Re-[t sulullah (sav)'ın zevcelerine mahsus değil, bütün mümin kadınlara alt umumi bir hükümdür Resulullah (savj'ın zevceleri müminlerin anneleri ol*duğu halde yabancı erkeklerle birarada bulunmamaları, onlardan blrşey isteneceği zaman perde arkasından istenmesi, diğer rrtümin kadınların da !' yabancı erkeklerle birarada bulunmalarının, onlarla konuşmalarmın caiz olmadığına delalet eder Çünkü her zaman ve yerde ahlakî fitne kadın-„ larla erkeklerin Islâmî kurallar dışında birarada bulunmalarından, konuş-malarından doğmaktadır


Kadınların örtünmesi emri de yalnız Resulullah (sav)'ın zevcelerine has bir hüküm değil, bütün mümin kadınlara umumi bir emirdir Zira Allahu taala bu surenin sonunda, «Ey peygamber zevcelerin», kızlarına v& mu’mirilerin kadınlarına elbiselerini dıştan Örten bir örtü giymelerini söyle Bu onların tanınıp eza edilmemelerine daha uygundur Allah çok yariığayıcıdır, çok esirgeyicidir» (Ahzab: 59) buyurmaktadır Hangi mümin kadın bu hitabın dışında kalmıştır? Bu örtünme emri yalnız Resulullah (sav)'ın zev*celerine mahsus mudur? Bazı sapıklar nasıl olur da örtünme emrinin yal*nız Resuiullah (sav)'m zevcelerine ait olduğunu iddia edebilirler? İnşaaüah bu husustaki tafsilatı 57 Derste vereceğiz

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #122
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Dördüncü Hüküm: Resulullahın Vefatı İle Zevcelerinden Nikah Kalk*mış Mıdır?



Bu hususta Kurtubî şöyle der: «Alimler, Resulullah (sav)'ın vefatın*dan sonra zevcelerinin nikahlarının zail olup olmadığı, eğer zail olmuş ise iddet bekleyip beklemeyecekleri hususunda İhtilaf etmişlerdir


«Bazı alimlere göre onların da Iddeti vardır Çünkü onların da koca*ları vefat etmiştir ve iddet bir ibadettir


aBazı alimlere göre ise, onlar için İddet yoktur Çünkü iddet, evlen*meyi mubah kılan bir bekleme müddetidir»


Kurtubî, sözlerine şöyle devam eder: »İkinci görüş daha sahihtir Çünkü Resulullah (sav), «Ben vefatımdan sonraya ehlimin nafakasını bı*rakmadım» buyurmuştur «Ehil» kelimesi zevcelere mahsus bir terimdir Resulullah (sav)'tan sonra onların nafakalarının beytülmal tarafından ve*rilmesi gerekir Çünkü onların başkaları İle evlenmeleri haramdır Nafaka*larının beytülmaldan verilmesi ve Resulullah (sav)'tan sonra evlenmeleri*nin haram oluşu, onların nikahlarının bekasına delalet etmektedir Madem ki nikahları bakidir, onlar İçin iddet de yoktur Çünkü onların ahlrette de Resulullah (sav)'ın zevceleri olduğu kafidir Fakat diğer kadınlar öyle değildir Çünkü kimse ehliyle birlikte cennette mi, yoksa cehennemde mi olacağını bilemez Bazı kan-kocalar cennete ve cehenneme ayrı ayrı gi*derek birbirinden ayrılacaktır Bu sebeble diğer insanlar için vefatla birlik*te evlilik bağı koptuğu halde, Resulullah (sav) İçin devam etmektedir Ni*tekim Resuiullah (sav), «Bütün sebeb (nikah) ve nesebler birbirinden ko*par, benim sebeb ve nesebim kıyamete kadar devam eder» buyurmuştur»




Ayetten Alınacak Dersler



1- Resulullah (sav)'ın evlerine İzinsiz ve davetsiz olarak girmek yasaktır


2- Nikah yemeği hazırlanmadan önce evlere girmek doğru olmadığı gibi, yemek yenildikten sonra orada beklemek de uygun değildir


3- Resulullah (sav)'a hürmet ve tazimde bulunmak, onun emirlerini aynen yerine getirmek vaciptir


4- Resulullah (sav)'a söz veya fiille eziyet vermek harqm, her durumda ona karşı terbiyeli davranmak farzdır


5- Resulullah (sav)'tn vefatından sonra müminlerin anneleri olan zevcelerinin evlenmeleri haramdır Çünkü onlar yine Resulullah (sav)'ın zevceleridir


6- Resulullah (sav)'ın yüksek ahlakt, halka evimden çıkın demesi*ne mani olduğu için Resulullah (sav)'ın evinde ona ağırlık vermek haram*dır


7- Mümin kadınların en güzel örnekleri olan Resulullah (sav) in zevceleri ile perde arkasından konuşmak lazımdır


8- Kadınlarla karışmamak insanın nefsini temiz, kalbini salim, sırrı-'° nı saf ve töhmetten uzak kılar


9- Kur'an-ı kerimin irşadıyla gösterilen edeb numunelerini harfiy--n yen uygulamak her müsiümonvn görevidir




Âyetteki Teşriî Hikmetler



Allahu taala müminlere, şeref ve tazim için Resulullah (sav)'ın evleri*ne İzinsiz olarak girmeyi yasaklamış, halkı Resulullah (sav)'a eziyet ver*mekten men etmiştir Bu eziyet, ister İzinsiz ve davetsiz evine girmek şek*linde olsun, ister yemekten sonra oturmak, beklemek şeklinde olsun, ha*ramdır Ev sahibine ağırlık vermek, izin almadan onun yemeğini yemek, müminlerin vasıfları değildir


Resulullah (sav), son derece haya sahibiydi Hatta Hz Ayşe Resulullah (sav)'ın hayosı hakkında, «O, evinden dışarıya hiç çıkmayan bakire bir kız gibi hayalı idi» demişti Resululiah (sav), bu hayasından ve yüksek ahlakından dolayı kendisine ne kadar eziyet verilirse verilsin katlanırdı


Gelen bir ziyaretçi ne kadar uzun kalırsa kalsın ona gitmesini söylemezdi Çünkü bunlar bir davetcinin baş vasıflarıdır Dünyanın en büyük davet-f cisi de Resuluüah (sav)'tır Bu hususta Allahu taala, «Sen Allahtan bir


esirgeme sayesindedir ki onlara yumşak davran din Eğer kaba, katı yü*rekli olsaydın onlar etrafından her halde dağılıp gitmişlerdi bile» (Al-i im-ran: 159) buyurmuştur


İnsanlardan temiz ahlaka ulaşmamış bazı kimseler Resuiullah (sav)'m yemek vakitlerini takip eder, yemek hazırlanacağı zaman evine girerek beklerlerdi Yemeği yedikten sonra do evden çıkıp gitmezlerdi İşte bu halkın yüksek bir ahlaka ihtiyacı vardı Onların insana noksanlık getirecek şeylerin yapılmasına mani olacak içtimai bir şuura da ihtiyaçları vardı'


Allahu taala bundan dolayı ümmeti en doğru, en sağlam ve yüksek ahlak yoluna sevketmek için bu âyeti inzal buyurdu Hatta İsmail bin Ebi Hakim, «Bu âyet, Allah (cc) tarafından asalakların terbiye edilmesidir» demiştir


Bazı münafıklar vardılar ki, Resulullah (sav)'a sürekli söz ve fiilleriy*le eziyet etmek isterlerdi Bunlardan bir tanesi, Resulullah (sav) Ümmü Seleme annemizle evlenince, «Muhammed'e ne oluyor da bizim kadınları*mızı alıyor Allaha andolsun ki, eğer Muhammed ölürse onun kadınlarını aramızda kur'a ile taksim ederiz» demişti İşte bunun, üzerine mevzumuz âyet nazil olarak Resulullah (sav)'ın zevcelerinin başkaları ile nlkahlan-masını haram kıldı Resulullah (sav)'ın zevceleri, Resulullah (sav)'ın gö*nülleri hoşnut olsun diye müminlere anne kılındı Bu da Resulullah (savj'ın hususiyetlerinden biridir Bu âyet Resulullah (savj'ın mertebesini yükselt*tiği gibi, Resulullahın Attan (cc) katındaki şerefini de göstermiş olmak*tadır


Şu halde hiçbir müminin Resulullah (söv)'m ne nefsine, ne de ehline eziyet vermesi caiz değildir Zira Resufullah (sav), müminlerin babasıdır Hangi insan babasının hanımı ile evlenir? Çünkü Kur'an nassı İle babanın hanımı insanin annesidir Resulullah (sav)'ın zevceleri de yine Kur'an nos-siyla müminlerin anneleridir Zira Aüahu taala, «Sizin Allanın peygambe*rine eza vermeniz (doğru) ofmadı(âi gibi) kendinden sonra zevcelerini ni*kahla almanız da ebedi caiz değildir Bu Allah nezdinde çok büyük (bir günahjtır» buyurmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #123
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




56 DERS RESULULLAH (SAV)'A SALATU SELAM GETİRMENİN ADABI VE HÜKMÜ



56- Şüphesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tek-rim) ederler Ey İman edenler, siz de ona salct edin, tam bir teslimiyette de selam verin


57- Hakikat Allah ve Resulüne eza edenler (yok mu?) Allah onları dünyada da ahirette de rahmetinden koğmuş, onlara horlayıcı bir azab da hazırlamıştır


58- Erkek müminlerle kadın müminlere İşlemedikleri (bir günah) yü*zünden eza edenler de muhakkak bir yalan ve apaçık bir günah yüklen-miş(ler)dir




Âyetlerin Lafzî Tahlili



(Yüsellûne); Salat kökünden gelen bir fiildir Salat, lügatta dua, istiğfar ve rahmet manalarındadır


(En-nebiyyi): Cevheri, Sahhâh'ında nebi kelime*sini şöyle tarif eder: «Nebi, muhbir, haber veren anlamındadır Yani Allah (cc)'ın emirlerini bildiren demektir»


(Yü'zûnellahe): Allah (cc)'a eziyet vermek demektir Buradaki manası O'nu layık olmayan şeylerle vasıflandırmaktır


(Leonehümullahü): Lean, lanet kökündün gelir Lanet Allah (cc)'ın rahmetinden koğulmak, uzaklaştırılmak demektir


(Bühtonen): İftira ve yalan demektir (Mubînen): Beyyine kökünden gelir, açık demektir




Ayetlerin İcmali Manaları



Allahu taala Resul (sav)'ünün büyük mevkisini, katındaki yüksek ma*kamını haber vermiş, onun kainatın efendisi ve makam-ı mahmudun sa*hibi olduğu bildirmiştir Allahu taala bu hususiyetleri Hz Muhammed'den başka kimseye vermemiştir Allahu taala nebisine merhamet ederek onun şanını büyütmüş, mevkisini yüceltmiştir


Allahu taalanın melekleri Peygamber aleyhlsselotü vesselama dua eder, istiğfar ederler Allah (cc)'tan onun en yüksek mertebelere erme*sini, dininin bütün dinlerden açık ve üstün olmasını, en iyi mükafatın ona verilmesini ve onun hürmete şayan bir kul ve peygamber olmasını taleb e-derler Çünkü o, ümmetine en büyük hayrı ve en cesim fazileti getirmiştir


Ey müminler, siz de ona salat ve selam getirin Onun emirlerini yü*celtin, şeriatine uyun Zira onun üzerinizdeki hakkı büyüktür Ne yapar*sanız onun hakkım ödeyemezsiniz O sizi sapıklıktan hidayete, cohiliyetin karanlığından İsiâmın nuruna çıkardı O öyle bir nurdur ki, sizin karan*lıktan kurtulmanız için Allah (cc) onu kuluna açık âyetler halinde inzal etmiştir Muhakkak Allah (cc) çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir Öyley*se size de onun mübarek ismi anıldığı 2aman salat ve selam getirin Al-İah (cc)'tan ona büyük mükafatlar vermesini dileyin


Allahu taala daha sonra Allah ıccj'a ve Resulüne (sav), eziyet ve*renlerin Allanın gozab ve lanetine müstahak olduklarını haber vermiştir Allahu taala onlara ohirette tahmin edilemeyecek şiddette bir azab hazır*lamıştır Mümin kullarına eza verenleri de aynı azabla azablandıracağını bildirmektedir Çünkü onlar, müminlere, yapmadıklarını isnad ve İftira İle İtham ederek yalan söylemişlerdir İşte bunlara dünyada kazandıkları bu kötü amellerden dolayt dünya ve ahirette elem verici bir azab vardır


Bu âyetlerle Önceki âyetler arasındaki münasebet


önceki âyetlerde Resulullah (sav)'ın evlerine izinsiz, girme ile kendi*sinden sonra zevceleri ile evlenmenin haram olduğu beyan edilmiştir Aynı âyetlerde müminlere Resuiultah (sav)'a eziyet vermemeleri de emredilmiş*ti Çünkü Resulullah (sav)'ın ümmeti üzerinde çok büyük bir hakkı var*dır Böylece Resulullah (sav)'ın, Allah (cc) katındaki yüksek mevkisl gös*teriliyordu


Bu âyetlerde ise Allahu taala peygamberine ikramda bulunduğunu ve onun hallerini yücelttiğini beyan ediyor Melekler de Allahu taolanın gös*termiş olduğu yoldan giderek peygamberin Allah (cc) katında faziletinin yücelmesini ve şerefinin artmasını dilemektedirler Allahu taala ve melek*leri ona salat ve tekrim ederler de müminler nasıl etmezler Çünkü o, bü*tün tekrlm ve temcide layıktır Allahu taala müminlere hitabında sanki, sizin ona eziyet vermeniz doğru değildir Çünkü Allah (cc) ve melekleri ona çok salat ve tekrimde bulunurlar demek İstemektedir




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: «Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tek*rlm) ederler» âyeti Resulullah (sav)'a yapılan salat ve tekrim İn süreklili-Uğine işaret etmektedir


İkinci incelik: Madem ki Aİlah (cc) ve melekler) Resulullah (sav)'a


salat ve tekrlm ediyorlar, bizim salat ve selamımıza ne ihtiyaç var denile*bilir Resulullah (sav)'a salat ve selam getirilmesi onun İhtiyacından dolayı değildir Ona kalırsa, Allah (cc) Resulüne salat ve tekrim getirdikten son ra meleklerin salat ve selamına da ihtiyaç kalmamaktadır Bizim ona sa*lat ve selam getirmemiz, ona karşı olan hürmet ve tazimimizi izhar etmek ye buna karşılık Allahu taaladan sevap almak içindir Yoksa Resulullah (say)'tn ihtiyacından dolayı değildir Nitekim Resulullah (sav), bu hususu, «Kim bana bir kere salat ve selam ederse Aliahu taala ona on kere salat ve selam eder Onun on günahını siler, derecesini on kat artırır» şerefli sözleriyle beyan etmiştir


Üçüncü incelik: İmam Fahreddin Razi: «Salat dua anlamına gelin*ce Allah (cc)'ın peygamberine dua etmesi düşünülemez Zira Allah (cc), hiçkimseyedua etmez Bu şekildeki dua, üçüncü şahıstan bir menfaat taleb etmektir, Allahu taala için böyle bir taleb mümkün değildir Salat kelime*si dua anlamına geldiği gibi istiğfar anlamına da gelmektedir İmam Şa*fii'nin görüşüne göre Allah (cc)'ın peygamberine saiat ve selamı ona rah*met indirmesi manasını taşır Meleklerin salat ve selamı da aynı rahmetin tahakkuku İçin Allah (cc)'tan talebîe bulunma demektir» [44] der


Dördüncü incelik; Allahu tabla bize, seçkin peygamberine salat ve selam okumamızı emretmektedir Bunun için, «Ona salat ve selam ederim» veya «Ona saiat ve selam olsun» demek kafidir Salat okurken, «Ey Alla-hım, Muhammed'e salat ver» dememizin sebebi nedir? Allahu taala, ona salat ve selam getirmemizi emretmiş, ancak üzerimize vacib olan miktarı bildirmemiştir İşte bu hususu Allahu taalaya havale ederek «Yarabbt, Muhammed'e sen salat getir Çünkü ona layık olanı en iyi bilen sensin Biz onun hakktnı vermekten aciziz Ona layık olduğu meth v& senayı yap*maktan da aciziz Ona yapılacak meth ve senayı sana bırakıyoruz Ona layık olanı sen yap» demek istiyoruz


Beşinci incelik: Bazı alimlere göre «Allahümme salli ala Muhamme-din» dememizin manası, «Yarabbi, onu dünyada isminin yüksekliği, da*vetinin izharı ve şeriatinin ibkası ile yücelt Ahirette de onu ümmetine şefaatçi, verilecek ecir ve sevabın kat kat verilmesine vesile kıl Ona ma*ka m-1 mahmudu ver» demektir




Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Fazileti



1- Ebu Talha (ra)'dan: «Resulullah (sav) bir gün yüzünde müjde alametleri olduğu halde yanımıza geldi «Ya Resulullah, yüzünüzde bir müjde alâmeti görüyoruz, bu nedir?» dedik Resulullah (savt, «Bana bir melek geldi ve «Ey Muhammed, Rabbin diyor ki, sana kim bir kere salqt getirirse ben ona on salat getiririm Kim sana bir kere selam verirse ben ona on kere selam veririm İster misin?» dedi» [45]


2- Resulullah (sav), «Kıyamet günü halkın yanımda en evlası, dün*yada iken bana encok salat getirendir» buyurdu [46]


3- Resulullah (sav), «Cimri'o kimsedir ki, onun yanında benim adım anılır da bana salat getirmez» buyurdu [47]


AHahım, salatını, rahmetini, bereketini elcilerin efendisi, muttakilerin imamı, efendimiz Hz Muhammed'e, onun aline ve ashabına kıl Muhakkak ki sen Işitici ve dualara İcabet edicisin [48]




Âyetlerdeki Şer'i Hükümler



Birinci Hüküm: Rasulullah’a Salat Ve Selamın Okunuş Tarzı Nosıt Ol*malıdır?



Peygamber aieyhisseîatü vesselama selat okumanın slgası hakkında yine onun sünnetinde birçok şekiller varid olmuştur Müminler de ona salat ve selam okumanın çeşitli suretlerini zikretmişlerdir Salat ve selam şekillerindeki bu ihtilaf, salat ve selamın özel bir şekilde yapılmayaca*ğını göstermektedir Resululloh (sav)'a tazim ve sena edilsin de nasıl olursa olsun


Biz, Resululiah (sav)'a salat ve selam hususundaki rivayetlerden sa*hih olanlarını kısaca aktarıyoruz Bunların tamamını almak uzun sürer Allah (cc)'tan yardım dileyerek bu hususa başlıyorum :


1- Buharı ve Müslim Ka'b bin Ucre'den şöyle rivayet etmişlerdir: «Resulullah (sav)'a, «Ya Resulullah, sana selam vermeyi biliyoruz Fakat nasıl salat edeceğiz?! diye soruldu Resulullah (sav) şöyle buyurdu: «Şöy*le deyin: AHahümme satli ala Muhammedin ve alâ ali Muhammed Kema sallayte alâ İbrahİme, Inneke hamîdün mecîd AHahümme bank alâ Mu*hammedin ve alâ ali Muhammed Kema barekte alâ ali İbrahime inneke hamîdün mecîd (Allahim, İbrahim'e ve onun aline salat ve selam ettiğin gibi Muhammed'e ve aline de salat ve selam eyle Muhakkak sen hamîd ve mecîdsin AHahım, ibrahim'i ve alini mübarek eylediğin gibi Muham-


'med'i ve alini de mübarek eyle Sen hamîd ve mecîdsin


2- İmam Malik (ra) İmam Hanbel (ra) Buharı ve Müslim Ebu Hâ-mid es-Samldî'den şöyle rivayet etmişlerdir: «Ashabı kiram, «Ya Resulul*lah, sana nasıl salat getirelim?» dediler Resulullah (sav), «Allahümme salü alâ Muhammedin ve ezvacihi ve zürriyetihi Kema salleyte alâ İbra*hime inneke hamîdün mecîd deyin» buyurdu»


3- Ebu Said el-Hudrî (ra)'den şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav)'a «Sana selam vermeyi biliyoruz Fakat nasıl salat getireceğiz?» dedik Resulullah (sav), «Şöyle deyin: Aiiahümme salü alâ Muhammedin abdike ve resulüke Kema salleyte alâ İbrahime ve barik alâ Muhamme*din ve alâ ali Muhammedin Kema barekte alâ İbrahime fil alemine İnne*ke hamîdün mecîd» buyurdu»


4- Müslim, Tirmîzî ve Nesaî, Ebu Mes'ud el-Bedri (ra)'den şöyle rivayet etmişlerdir; «Biz Sa'd bin Ubâde (ra)'nin meclisinde otururken Re*sulullah (sav) geldiler Beşir bin Sa'd (ra) Resulullah (sav)'o, «Allah (cc) bize sana salat getirmemizi emretti Sana nasıl salat getirelim?» diye sordu Resulullah (sav), sanki hiçbir şey sorulmamış gibi bir süre sustuk*tan sonra, «AHahümme saili alâ Muhammedin kema saKeyte alâ İbrahime ve barik alâ İbrahime ve barik alâ Muhammedin ve alâ ali Muhammedin, Kema barekte alâ İbrahime inneke hamîdün mecîd deyin» buyur»


Diğer bir rivayette de «Allahümmü saill alâ Muhammedin nebiyyl üm-rnlyyi» şeklinde tarif edilmiştir


Bunlardan başka daha birçok rivayet vardır Fakat bunların sıhhati naklettiklerimiz ölçüsünde değildir Bazı eksiklik ve fazlalıkları da bunlara muhaliftir


Selamın şekli ise, «Esselamü aleyke ya Resulullatutır Yalnız namaz kılarken tahiyyetin İçinde, «Esselamü aleyke eyyühen nebiyyü ve rahme-tullahi ve berekatihü» şeklinde okunur


Selamın manası İse, Resulullah (sav)'ın bütün afetlerden, belalardan ve hastalıklardan kurtulması için duadır


İbni Saib, «Selam (teslim)in manası, peygambere boyun eğmek, mu halefet etmemek, her halükarda onun bütün emirlerini aynen yerine getir*mektir» der




İkinci Hüküm: Allah (Cc)'In Ve Meleklerin Resululloh (Sav)'a Salat Okumalarının Manası Nedir?



Yukarıda da geçtiği gibi salat lügatta dua, meth ve sena manalarına gelmektedir «Onlar, (o teslimiyet ve istlrcoı gösterenler yok mu?) Rabbİn-den mağfiretler ve rahmet hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola er-dirîlenlerln ta kendileridir» (Bakara: 157) âyetinde de «salat», temcld ve sena manasına gelmektedir


Bazı alimlere göre Allahu taalanın peygamberine solat getirmesinin manası, onu temcid ve Sena etmesidir Buharı de bu görüştedir En açık olan görüş de budur


Diğer bazı alimlere göre ise, Allah {ccj'ın peygamberine salat getir*mesinden maksat, ona rahmet ve mağfirettir Hasan-ı Basrî (ra) ve Safa bin Cübeyr (ra) de bu görüştedir [49]


Peygambere (sav), meleklerin safat getirmesinden maksat ise, ona dua ve ümmetine mağfiret, taleb etmektir Bütün bu görüşlerden anlaşılı*yor ki peygambere Allah (cc)'ın salatı ile meleklerin salatı ayrı ayrı şey*lerdir «Şüphesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tekrim) ederler» âyetinde salatı ifade eden «yüsellûne» fitlinin çoğul gelmesi de peygambere Allah (cc)'ın salatı ile meleklerin salatımn ayrı şeyler oldu*ğuna delalet etmektedir


Fakat müfessirler bu âyetin tefsirinde ihtilaf ederek ayrı görüşler be*yan etmektedirler:


1- Bazı müfessirlere göre âyetin akışı bir kelimenin hazfedildiğine delalet etmektedir Buna göre âyetin manası, «Muhakkak Allah peygam*bere salat (ve tekrim) eder Melekler de dua eder» şeklinde olur O zaman «yüsellûne» kelimesinin çoğul olması yalnız «melekler»den dolayıdır Al*lah (cc)'ı ifade etmez Bu görüşü bazı kurranın âyetteki «melaiketehu» kelimesini «melaiketühü» şeklinde okumaları da teyid eder


2- Bazı müfessfrlere göre ise, bu âyet hakikat ile meoazı bir ara*da ifade etmektedir Çünkü «salat» keiimesl hakiki manada «dua», mecazî manada da «rahmet» demektir Fahreddin Razi bu görüşü tercih etmiştir [50] İmam Şafii (ra) de bu görüştedir, imam Şafii (ra)'ye göre iki manayı da ifade eden bir kelimeyi her iki manada kullanmak caizdir Buna göre «yüsellûne» kelimesi hem «Allah»a, hem de «melekler»e racidir Çünkü âyetin manası, «Allahu taaia peygambere rahmet eder, melekler de dua ederler» dir


3- Alimlerin bir kısımtna göre de âyetteki «yüseliûne» kelimesi ke*sin bir mecaz ifade etmektedir Yoksa mecazla hakikati birlikte ifade et*memektedir Bunlara göre mecazî manadan maksat Resulııllah (sav)'ın şanına, haline itina etmektir Bu itina ise Allah (cc)'tan başka, meleklerden başkadır Ebussuud, Ebu Hayyan, Zemahşeri ve diğer bazı meşhur müfessirler de bu görüştedir


Ebussuud şöyle der: «Şüphesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tekrim) ederler» âyetindeki «Allahın sakıtı»ndan maksat rahmet, «meleklerin salatandan maksat ise istiğfardır İbnl Abbas (ra), «Allahu taala peygamberine rahmet, melekleri de dua ederler» demiştir (öyleyse bu manaların her İkist de «safat» kelimesinin hakiki manasıdır


Yani onlar Resulullah (sav)'a hayır olanı ve işine uygun olanı yaptıkları gibi onun şerefini izhar ve halini tazime de İhtimam etmektedirler Buna göre Allah (cc)'ın «sakıt»!, rahmet, meleklerin «salat»ı dua ve istiğfgrdır» [51]


Ebu Hayyan da şöyle der: «Allah (cc)'ın peygamberine salatı, meleklerin sakıtından başkadır Madem ki başkadırlar öyleyse nasıl olur da


İkisini bir kelime ifade eder Bunun cevabı şudur: Aralarında müşterek bir nokta vardır ki bu, hayrın ulaşmasıdır Mesela; Allahu taala tarafından rahmet olan Salatın ulaşmasıdır Melekler ise istiğfar ederek hayrın yine


Resulullaha ulaşmasını taleb etmektedirler» [52]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #124
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Üçüncü Hüküm: Resuiullaha Salat Ve Selam Getirmek Farz Mıdır, Sünnet Mi?



Allahu taala müminlere, şerefli pebis) üzerine saiat ve salam okumayı emretmiştir Emir ise farzı gerektirir Ulema da ömürde bir defa salat ve selam getirtmesinin farz olduğunu söylemişlerdir Bunda icmaya yakın bir ittifak vardır Hatta Kurtubî, bu hususta icma olduğunu nakletmiştir Çünkü âyetteki «Siz de ona salat edin» emri farz kılmak içindir O zaman Resulullah (sav)'a salat getirmek, kelime-i şehadet gibi Ömürde bir


defa için farzdır


Alimler, her mecliste ve peygamberin mübarek isimlerinin her zik*redilmesinde salat ve selam getirmenin farz olup olmadığı hususunda ih*tilaf etmişlerdir


1- Alimlerin bazısına göre Resulullah (sav)'ın isminin her geçişin*de salat ve selam getirmek farzdır


2- Bazılarına göre, bir mecliste Resulullah (sav)'ın ismi kaç kere geçerse geçsin, bir defa salat ve selam getirmek farzdır


3- Diğer bazı alimlere göre de Resulullah (sav)'o çok selam ve salat getirmek —meclisi ve sayısı ne olursa olsun— vacibtir ömürde bir defa salat ve selam getirmek kafi değildir


Mecliste veya Resulullah (sav)'ın isminin her geçişinde'salat ve se*lam getirmenin (arz olduğunu söyleyenlerin delilleri, «Ey iman edenler, siz de ona salat edin» âyetidir Birşey hakkındaki' emir, o fiilin devamlı tekrarını ifade eder Resulullah (sav) da kendisine salat ve selamda bu*lunmayanlar hakkında şiddetli vaidlerde bulunmuştur Resulullah (sav), şöyle buyurmuştur: «Cimri o kimsedir ki, onun yanında benim adım anılır da bana salat getirmeza [53] «Bir kavim bir mecliste oturur ve Allah (cc)'ı zikretmeden, peygambere salat ve selam getirmeden kalkarlarsa, kıyamet günü üzerlerine bir hasret çöker» Cebrail aleyhisselam da şöyle buyur*muştun «Yanında senin ismin anıldığı halde sana salat ve selam getir*meyen uzaklaştırılmıştır» Cebrail alsyhisselamın bu sözüne Resulullah (sav), «Amin» demiştir


Âyetteki açı>k emir ile Resulullah (sav)'ın hadisleri salat ve selamın her mecliste veya isminin her anılışında vacib olduğuna delalet ederler


Ulemanın cumhuruna göre İse, Resulullah (sav)'a salat ve selam ge*tirmek bir ibadet ve Allah (cc)'a yaklaşma vesilesidir Zikir ve teşbih gibi Ancak ömürde bir defası farzdır Her mecliste veya isminin her antlısında salat ve selam getirmek sünnettir Resufullah (sav)'a çok çok salat ve selam getirmek uygundur Zira Resulullah (sav), «Her kim bana bir kere salat getirirse AHahu taala ona on defa salat gstirir» [54] buyurmuştur ; Bu ve benzeri hadisler peygambere salatın fazjfetini bildirmektedir Bu hususta daha birçok meşhur hadis vardır Şu var ki bunların hiçbirisi salat ve selam getirmenin farz olduğuna delalet etmez Ancak sünnet olduğu*nu gösterir


Ebussuud: «Resululiah (sav)'ın şanının yüceliği, mübarek İsimlerinin her anılışında ihtiyaten salat ve selam getirilmesini icabettirir» der


Cumhurun görüşü daha sahih ve daha tercihlidir




Dördüncü Hüküm: Namazda Resulullaha Salat Getirmek Vacib Midir?



Fokihler, namazda Resulullah (sav)'a salat ve selam getirmenin hük*mü hususunda ihtilaf ederek İki görüşe ayrılmışlardır:


1- Şafii ve Hanbelilere göre, namazda salat ve selam okumak va*ciptir Salat ve selamsız namaz sahih değildir


2- Maliki ve Hanefilere göre de namazda salat ve selam okumak sünnet-t müekkededir Satat ve selam okunmadan kılınan namaz kerahetle sahihtir


Şafii ve Hanbelilerin delilleri:


Şafii ve Hanbeliler, aşağıda özetle nakledeceğimiz delillere dayana*rak namazda Resulullah (sav)'a salat ve selam okumanın farz olduğunu söylemişlerdir


1- «Ey iman edenler, siz de ona salat edin» âyeti Bu âyetteki e-mir, salatın namazda vacib olduğunu gösterir Bu vücub da ancak teşeh-hüdde olur Öyleyse namazda salat ve selam getirmek vacibtir


2- Ka'b bin Ucre'den rivayet edilen, «Resulullah (sav)'a, «Ya Resu*lullah, sana selam vermeyi biliyoruz Fokat nasıl salat edeceğiz?ı diye so*ruldu Resuluilah (sav) şöyle buyurdu: «Şöyle deyin: Allahümme safil ala Muhammedin ve alâ ali Muhammed Kema salleyte ala ali İbrahime, Inne-ke hamîdün mecid Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muham*med Kema barekte ala İbrahime İnneke hamidün mecîd» hadisidir


İbni Kesir: «imam Şafii (ra)'ye göre namaz kılan birisinin son teşeh-iiüdde Resuiullah (sav}'a salat ve selam okuması vaciptir Şayet salatı terkederse namazı sahih olmaz Âyetin zahiri de buna delalet eder Saha-bilerden bir cemaatten de âyetin böyle tefsir edildiği nakledilmiştir İmam Ahmed bin Hanbel (ra), Cabir (ra) ve İbni Mes'ud (ra) da bu görüştedir» [55] demektedir


Maliki ve Hanefilerin delilleri:


Maliki ve Hanefiler aşağıya özetle aktaracığımız delillere istinad et*mektedirler :


1- «Ey iman edenler, siz de ona salat edin» âyeti Bu âyetin zahiri Resulutlah (sav)'a salat getirmeyi emretmektedir Bu emirden maksat da vücubtur Ancak insan günde bir defa salat getirirse bu farzı eda etmiş olur Bu emir vücübu gerektirmekle birlikte tekrarı gerektirmez


2- İbni Mes'ud (ra)'dan rivayet edilen, iResulullah vsav) ona teşeh*hüdü öğretirken, «Sen şunu söyledin ve şunu yaptın mı namazın tamamdır Dilersen kalkabilirsin Sonra dilediğin en temiz -kelamı seç» buyuc-o du» hadisidir [56] Görülüyor ki Resulullah (sav) teşehhüdü öğretirken' sq$u latı emretmem iştir


3- Muaviyetü's-Selemî'den rivayet edilen, hadistir Bu hadiste Re*sulullah (sav), «Bizim namazımızda dünya halkının konuştuğundan bir söz konuşulmaz Ancak namazda teşbih, tehlil ve Kur'an kıraati vardırm buyur*muştur Görülüyor ki, Resulullah (sav), salatı zikretmemiştlr Eğer salat va-cib olsaydı zikretmesi gerekirdi


4- Birçok sahabiden yapılan rivayete göre onlar teşehhüdde yal*nız, «Esselamü afeyke eyyühennebiyyi ve rahmetullahi ve berekatihU İle iktifa ederlerdi İbrahim aleyhisselama teşbih edilen salat ve selamı oku*mazlardı


Cessas da «İmam Şafii (ra)'nin namazda peygambere salat ve selam okumanın farz olduğu yolundaki iddiası delilsiz bir iddiadır Bizim bildiği*miz kadarıyla hiçbir alim bunu iddia etmemiştir Üstelk bu İddia Peygam*ber (sav)'den varid olan hadislere de aykırıdır» der




Beşinci Hüküm: Peygamberden Başkasına Salat Ve Selam Okunması Caiz Midir?



Bazı alimlere göre peygamberlerden başkasına da salat ve selam oku*nur Çünkü salat duadır Dua ise herkese yapılır Nitekim Resulullah (sav)'-tan da, «Atlahümme sallı ala ali Ebi Evfas (Allahım, sen Ebİ Evfa'nın aline salat ve selam ver) hadisi varid olmuştur


Alimlerin ekserisini göre salat, peygamberlere ait bir hususiyettir Öy*leyse peygamberlerden başkasına salat ve selam getirmek caiz değildir Peygamberlerin dışındaki insanların ismi anıldığında onlara rahmet oku*nur Sahabi ve tabiinin ismi geçtiğinde, «Allah onlardan razı olsun» de*nir Bunlara salat ve selam getirmek caiz değildir Salat peygamberlik şiarıdır


Ebussuud: «Peygamberlerin haricindeki kimselere_peyg/âmberle bir*likte salat ve selam okumak caizdir Fakat müstaldlen okumak mekruh*tur Çünkü salat örfte peygamberlerin şiarıdır Allah (cc)'a mahsus olan «azze ve celle» kelimeleri peygamber için nasıl kulianılamozsa, salat da 'başkaları İçin kullanılamaz Halbuki haddizatında peygamber aziz ve ce-lildir» [57] demektedir




Ayetlerden Alınacak Dersler



1- Peygamberin yeri ve mevkii Allah (cc) katında çok büyüktür


2- Allahu taalanın ve meleklerin şerefli elçisine salat ve selam o-kumaları onun şerefinin yüksekliğine delalet etmektedir


3- Resulullah (sav)'a hürmet, emirlerine tazim etmek her mümine vacibtir Zira ona tazim, Allah (cc)'a tazimdir


4- Resulullah (sav)'a salat ve selamda uygun olan siga şer'İ siga-dır Yani, «Allahümme salli ala Muhammedin» demektir


5- Resulullah (sav)'a eziyet vermek, Allah {cc)'a eziyet vermektir


6- Resulullah (sav)'ın ismi anıldığı zamari* salat ve selam getirmek sünnettir


7- Müminlerde olmayan blrşeyle onları itham etmek onlara eziyet vermektir ve bu büyük günahtır




Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler



Allahu taala Resulullah (sav)'ı temcfd ve sena ederek mevkiini diğer peygamberlerden daha yükseğe çıkarmıştır Müminlere de o şerefli Re*sul (sav)'üne karşı edebli olmalarını, emirlerine saygılı olmalarını emret*miştir


Allahu taala ona mele-İ alada melekleriyle birlikte salat ve tekrimde bulunmuştur Bu salat ve selamın Kur'anla bildirilmesi, o büyük peygam*berin yerinin yüceliğini bildirmek içindir Ki, müminler ona karşı hürmette bulunarak emrine itaat etsinler Çünkü o, müminlerin dünya ve ahirette saadet ve kurtuluş vesilesidir Zira Allahu taaia, «Ki (hepiniz ey İnsanlar) Allaha ve peygamberine İman edesiniz, ona yardım edesiniz, onu büyük tamyasımz, sabah ve akşam O'nu (Allahı) teşbih (ve tenzih) edesiniz» (Feth: 9) buyurmuştur


Allahu taala müminlere şerefli elçisine salat ve selam okumalarını emretmiştir Kelime-i şehadette de onun isminin anılmasını farz kılmıştır ki, onsuz İman tamam olmaz Ona sözle veya fiille eziyet vermeyi veya onun yüksek mevkiine saygısızlık olabilecek herşeyi haram kılmıştır Alla*hu taala, Resulullah (sav)'a yapılan eziyeti kendine yapılmış kabul etmek*tedir Onu tekzib etmek, Allah (cc)'ı tekzib etmektir Onunla Istih2a etmek, Allahu taala ile istihza etmektir Çünkü o, alemlerin Rabbinln elçisidir Öy*leyse herşeyde onun emrine itaat etmek ve onun sözüne saygı göstermek lazımdır Çünkü o Aİlahu taatanm emirlerini bize tebliğ etmektedir Allahu taala da, «Kfm peygambere İtaat ederse muhakkak Aîlofta İtaat etmiştir Kim de yüz çevirirse» (Nisa: 80) buyurmuştur


Allahu taala Resul (sav)'üne eziyet vereni lanetleyeceğini, ona gazab edeciğini bildirmiştir Çünkü ona eziyet vermek, nimetleri inkar etmek, Al*lah (cc)'tn ona verdiği mevkii ve fazileti inkar etmektir Mümin birkimse onu nasıl layık görür de eziyet eder? Çünkü bizim cehalet ve sapıklıktan kurtuluşumuzun sebebi ve küfrün karanlıklarından bizi Islâmın aydınlığına çıkarandır Resulullah (sav) tlah'i rahmetin kapısı, ilahî ihsan ve faziletin zuhur yeridir Allahu taala, «Andolsun, size kendinizden öyle bir peygam*ber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir Üs*tünüze çok düşkündür Müminleri cidden esirgeyicidir, bağışlayıcıdır o» (Tövbe: 128) buyurmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #125
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




57 DERS İSLÂM'DA KADININ ÖRTÜNMESİ



59- Ey peygamber, zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle Bu, onların tanınıp eza edil*memelerine daha uygundur Allah çok yarfıgayıcıdır, çok esirgeyicidir




Âyetin Lafzî Tahlili



(Ezvâcike): Ezvac, zevc'in çoğuludur Zevç, evli çiftten her birisine verilen isimdir Âyetteki zevceler, Resulullah (sav)'ın hanımlarıdır


(Yüdnîne): Atarlar, örterler


(Celâbibihînne): Çelabib, cilbab'ın çoğuludur Çilbab, bütün vücudu Örten elbiseye denir


(Ednâ): En yakın dernektir




Âyetin İcmali Manası



Allahu taala sevgili peygamberine, bütün İslâm ümmetini, İslâm ada*bına, İslâmın gelirmiş olduğu faziletli ahlaka ve hikmetli tanzimata, ferdin salahı ve cemiyetin saadetini temin için, çağırmasını emretmiştir Bunlar* dan biri de müslüman aileye taalluk eden İçtimaî nizamdır ki, kadının ör-tünmesldir Bu örtünme müslüman kadına farzdır Çünkü onunla şerefini, namus ve İffetini yaralayıcı gözlerden, hasta kişilerden korumuş olur


Bu hususta Allahu taala sevgili Peygamberine şöyle hitap etmekte*dir: Ey peygamber, Allah (cc)'ın emirlerini mümin kullarına ilet ve evvela bu emirleri kendinde uygula Müminlerin anneleri olan temiz zevcelerine, faziletli kızlarına, İslâmın getirmiş olduğu örtünme şekliyle örtünmelerini, erkeklerin bakışlarından korunmalarını emret Evvela bunlar Örtünsünler ki diğer kadınlara iffet ve örtünmede örnek olsunlar Hiçbir fasık ve facir de onları görmesin


Örtünmeyi bütün mümin 'kadınlara da emret Onlar do güzelliklerini, ziynetlerini örtecek bir dış elbise giysinler Bu elbise ile bütün İnsanların dillerinden, gözlerinden uzaklaşsınlar, kendilerini korusunlar Bu örtüle-rlyle yüzlerini ve diğer vücud azalarının tamamını kapatsınlar Böylece cariyelerden ve ahlaksız kadınlardan seçilsinler, Garazkar kimselere he*def olmasınlar, facir kadınlardan da uzak olsunlar Hioklmse onlara kö*tülük ve fenalık düşünemesln


Mümin kadınların örtüleri, iffet ve namuslarını korumaya en büyük sebebtlr Arttk onlardan kalbi bozuk kimseler de birşey umamozlar Allahu taala emirlerini yerine getirene mağfiret eder, O, bütün kullarına da ençok merhamet edendir Onlara ancak dünyada selamete, ahirette saadete ve*sile olarak şeyleri emreder




Âyetin Tefsirindeki İncelikler



Birinci İncelik: Allahu taala örtünme emrine evvela Resulullah (sav)1-ın zevceleri ve kızları ile başlamıştır Bu, onların diğer kadınların Önderi ve İmtisal numunesi olduklarını göstermektedir Diğer kadınlar onlara uya*cakları İçin uygun olan da şer'î emirlere, hükümlere Önce onların sarılma*ları, aynen yerine getirmeleridir Zira bir davetin etkili olabilmesi İçin da-vetci, tezlerin) Önce kendinde ve aile efradında tatbik etmelidir İşte bu hususta da etbettekl Resulullah (sav)'tn zevceleri ve kızlarının önder ve öncü olmaları gerekir Bunun için Allahu taala peygamberine -kadınların Örtünmesini vahyederken âyetin başında evvela kendi zevce ve kızlarını zikretmiştir


İkinci incelik: Hicab âyeti, kadınların avret mahallerini örtmeleri İs*tikrar kazandıktan sonra nazil olmuştur, öyleyse bu âyette emrolunan tesettür, daha önce farz kılman setr-i avretten başka ve fazla bir örtün*medir Bunun İçindir ki, bütün müfessirfer, tabirleri değişik de olsa mef*humda birleşerek âyetteki «cilbabnton maksadın kadının elbiseleri üzerine giyilen ve bütün vücudu örten bir örtü, elbise olduğunda ittifak etmişlerdir Bu sebeble zamanımızda kadınların çarşaf denilen bir örtü veya onun benzeri bir örtü ile örtünmeleri gerekmektedir Âyetteki «cllbab»tan mak*sat, bazı cahillerin sandıkları gibi setr-l avret değildir


Üçüncü İncelik: Âyetteki «Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin ka*dınlarına» ifadesindekl tafsilat, hicabın yalnız Resulullah (sav)'ın zev*celerine farz olduğunu iddia edenlerin iddialarını açıkça reddetmektedir Çünkü âyetteki «müminlerin kadınlarına» İfadesi, örtünmenin bütün mü*min kadınlara emredildiğine, onların da bu umumi hitaba dahil olduklarına kesfn bir şekilde delalet etmektedir Bu sarih emir karşısında nasıl olur da müslüman kadınların örtünmesinin farz olmadığı İddia edilebilir?


Dördüncü incelik: «Bu onlann tanınıp e2a edilmemelerine daha uy*gundur» âyetinde hicabın farziyetinin hikmeti beyan edilmektedir Şer'î hükümlerin hepsinde meşru hikmetler vardır İşte kadınların örtünmelerln-deki hikmet de hem onların namuslarının, hem de cemiyetin korunmasıdır


Müfessirlerin cumhuruna göre, âyetteki «tanınıp» 'kelimesinden mak*sat, hür kadın olduklarının anlaşılması, köle ve cariyelerden temyiz edil*meleridir


Ebu Havyan, bu hususta cumhurun göri'jünden başka bir görüşü ter*cih etmiştir Ona göre âyetteki örtünme emri ister hür, ister cariye olsun bütün müslüman kadınlaradır «Bu, onların tanınıp eza edilmemelerine da*ha uygundur» âyetini de, «Namus ve iffetle tanınsınlar kî, fasit kimseler onlardan birşey beklemesinler» şeklinde tefsir etmektedir Ebu Hoyyan'ın görüşünü Bohr-I Muhid'deki ifadeleriyle aynen aktarıyoruz:


«Ayetteki «müminlerin kadınları» ifadesinin zahiri, hür kadınları da cariyeleri de içine almaktadır Cariyeler için fitne tehlikesi daha çoktur Çünkü onlar hür kadınlara nisbetle dışarıda daha çok bulunurlar Cariyeler «müminlerin kadınları» ifadesinin kapsamından çıkarabilmek için cok açık bir delil lazımdır Böyle bir delil olmadığına göre onların da örtünmeleri lazımdır «Bu, onlann tanınıp eza edilmemelerine daha uygundur» âyetin*den maksat, «Onlar Örtüleri sebebiyle iffetli olarak tanınırlar Bu sebeble hiçkimse onlara dokunamaz» demektir Çünkü htçklmse mütesettir bir kadına bakamaz, kendisinde böyle bir cesaret bulamaz Ama kadın açık olursa, ona herkes bakar, çıtlatma yoluyla da olsa arzularını duyurmaya çalışır Çünkü o, açıklığı ile kendisini teşhir etmektedir* [58]


Bu görüşü Ebu Hayyan"ın çok keskin ve isabetli bir görüşe sahip ol*duğunu göstermektedir Biz de Ebu Hayyan'ın görüşünü tercih ediyoruz Zira tesettürden maksat budur Ayrım yapılmadan hür ve cariye mümin kadınların kapanmasıdır




Âyetteki Şer’i Hükümler


Birinci Hüküm: Örtünmek Bütün Kadınlara Farz Mıdır?



Âyeti kerimenin zahiri, hicabın mükellef olan müslüman, hür ve baliğ bütün kadınlara farz olduğuna delalet eder Çünkü Allahu taala, «Ey pey*gamber, zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerin*den üstlerine giymelerini söyle» buyurmuştur, öyleyse kafir kadınlara hicab farz değildir Çünkü onlar Islâmın fer'i hükümleriyle mükellef değil*dirler Üstelik bize onları kendi başlarına bırakmamız emredilmiştir Hicab (örtünme) bir İbadettir Çünkü bunda Allah (cc)'ın emrine İmtisal vardır


örtünmek müslüman bir kadına namaz ve oruç gibi farzdır Bu yüzden müslüman bir kadın örtüyü inkaren terk ederse mürted olur, İslâmdan çıkar Fakat inkar etmeden sırf bozuk bir cemiyete uyarak terkederse mür*ted değil, asi olur Bu hareketiyle Kur'anın âyetlerine muhalefet etmiş olur Zira Allohu taala, «Evvelki cahllryet (devri kadınlarının kınla döküte, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin» (Ahzab: 33) buyur*muştur


Şu var ki, her nekadar Örtünmekle mükellef olmasa da gayri müsllm bir kadının cemiyeti bozacak bir şekilde ortalıkta dolaşmasına İzin verile*mez Şimdi gördüğümüz gibi öyle İçtimaî edebler vardır ki, onlara uymak herkes için farzdır Cemiyeti fenalıklardan korumak bakımından bu İçti*maî edeblerde müslümanlar ile gayri müslimler eşittirler Bu içtimaî edeb*ler İslâmın şer'i siyasetidir ki bunları uygulamak müslüman hakimin vazi*fesidir


Cariyelere gelince, bu husustaki hükmü alimlerin ağızlarından nak*lettik Burada tercih olunan allame Ebu Hayyan'ın görüşüdür Ona göre âyetteki örtünme emri hem müslüman cariyeleri, hem de hür müslüman kadınları İçine alan umumi bir emirdir Ebu Hayyan'ın bu görüşü, namus*ların korunmasını hedef alan şeriatin ruhuna en uygun olan görüştür


Müslümanların vazifesi, daha sonra örtünmede zorluk çekmemeleri için on yaşına giren kız çocuklarını Örtünmeye alıştırmak olmalıdır Bu örtünme teklif emri değil, fakat terbiye bakımından gereklidir Namazda da durum böyledir Nitekim Resululiah (sav), «Çocuklarınız yedi yaşına girdikleri zaman onlara namazı emredin On yaşına girdiklerinde namaz kılmazlarsa onları dövün» [59] buyurmuştur




İkinci Hüküm: Örtünmenin Şekil Nedir?



Aliahu taala mümin kadınlara, iffet ve haysiyetlerinin korunması için yabancı erkekler karşısında uzun bir örtü İle elbiselerinin üzerinden Ör*tünmelerini emretmiştir Alimler bu tesettürün nasıl olacağı hususunda İhtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmışlardı:


1- Taberî İbni Sirin'den şöyle rivayet eder: «Abide es-Selmant (ra)'ye «dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle» âyetinin mana*sını sordum Büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü Başını ta kaşlarına kadar kapattı Yüzünü de tamamen kapattı Yalnız sol gözü*nü açık bıraktı Böylece âyeti fiilî olarak tefsir etti»[60]


2- Taberî ve Ebu Hayyan ibni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet etmişler*dir: «Kadın cilbabınt alnının üzerine İndirir ve oradan sıkar Alttan da bur*nunun üzerine kadar kapatır Yalnız gözleri dışarda kalmalıdır Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü tamamen 'kapatmalıdır» [61]


3- Yüzü örtmenin keyfiyeti hakkında Süddî'den şöyle rivayet edil*miştir: «Örtü, kadının sol gözü hariç bütün yüzünü kapatmalıdır» Ebu Hayyan şöyle der: «Endülüs'teki adet de Süddinln tarif ettiği gibi idi Ka*dın bütün vücudunu Örter, yalnız tek gözü açıkta kalırdı» [62]


4- Abdürrezzak ve bir cemaatin rivayetine göre müminlerin annesi Ümmü Seleme (ra) şöyle demiştir: «Bu âyetin nüzulünden sonra ensarî kadınları siyah çarşaflara büründüler Sanki hepsinin başına birer karga konmuştu» [63]




Üçüncü Hüküm: Kadına Yüzünü Örtmesi Farz Mıdır?



Nur Suresinin tefsirinde geçtiği gibi, kadının ziynetlerini mahremle*rinden başkasına göstermesi haramdır Zira Ailahu taala, «Ziynet (mahal)-lerini kendi kocalarından, yahut kendi babalarından, yahut kocalarının ba*balarından, yahut kendi oğullarından, yahut kocalarının oğullarından, ya*hut kendi biraderlerinden, yahut kendi biraderlerinin oğullarından, yahut kızkardeşlerinîn oğullarından, yahut kendi kadınlarından, yahut kendi ef-lerindekl memlukelerden, yahut erkeklerden yana İhtiyacı olmayan (yont erkeklikten kalmış bulunan) hizmetçilerden, yahut henüz kadınların giril yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermestnler Gizleye*cekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarım da vurmasınlar» (Nur: 31) buyur*muştur Yüz, ziynetin ve güzelliğin aslı, fitnenin kaynağı olduğu için onun da yabancılara karşı örtülmesi zaruridir


Yüzün avret olmadığını söyleyenler ise[64], bunu iki şarta bağlamış*lardır Bu şartlardan birisi, yüzün tabii durumunda bulunması (yani mak*yajsız olması), ikincisi, fitneden emin olunmasıdır Şayet yüzün acıtması fitneye sebeb oluyorsa açılması haramdır Şüphesiz asrımızda fitneden emin olunamaz Bunun için müslüman bir kadının şerefini korumak için yüzünü örtmesi farzdır Bu husustaki şer'i delilleri Nur Suresinin tefsirin*de beyan ettik Ancak buraya bozt müfessirierin yüzün Örtülmesinin farz olduğu hususundaki görüşlerini ilave edeceğiz


Müfessirierden bir zümre yüzün örtülmesinin farz olduğuna kaildirler:


1- İbni Cevzî, «Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle» âyetinin tefsirinde İbni Kuteybe'den naklen şöyle der: «Başlarını ve yüz*lerini Örtünmelerini söyle ki onların hür oldukları bilinsin Âyetteki «cela-bib» kelimesinden maksat da, normal elbiselerin üzerini kapatacak ve vü-cud hatlarını göstermeyecek bir örtüdür» [65]


2- Ebussuud Efendi: «Cübabntan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar Buna göre âyetin manası, «Kadınlar dışarıya veya yabancı bir erkeğin karşısına çıkacakları zaman bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücudlarını Örtsünler» olur Süddî de âyetin tefsirinde, «Kadın al*nını ve yüzünü örter Yalnız birtek gözü açtk ıkalır» demiştir» [66]


3- Ebu Hayvan: «Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle» âyeti tepeden tırnağa kadar bütün vücudun örtülmesini emreder Veya âyetteki «üstleri» kelimesinden maksat yalnız yüzlerdir Yani âyet yüz*lerin örtülmesini emretmektedir Çünkü cohillyet devrinde hür kadınlar zaten yüzleri hariç bütün vücudlarını (saçları dahil) Örtmekteydiler»


4- Cessas: «Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle» âye*ti, genç kadınları yabancı erkeklere karşı yüzlerini örtmeleri gerektiğine delalet ediyor Kadınlar dış örtülerine bürünmelidirler ki kötü niyetli kim*seler onlardan birşey umarak eziyet etmesinler» [67]


5- Celaleyn: «Celabib», cilbab'ın çoğuludur Cilbab İse, »kadının bütün vücudunu kapatan örtüdür İbni Abbas (ra), «Hür olduklarının bilin*mesi ve iffetlerinin korunması için mümin kadınlara bir gözleri hariç bü*tün baş ve yüzlerini örtmeleri emredilmiştir» demiştir» [68]


6- Taberî, İbni Sirln'den şöyle nakleder: «Abide es-Seimanî (ra)'-den, «Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle» âyetinin manasını sordum Büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu Örttü Başını ta kaşlarına kadar kapattı Yüzünü de tamamen kapattı Yalnız sol gözünü açık bıraktı Böylece âyeti fiili olarak tefsir etti Bunun benzeri İbni Ab-bas (ra)'tan da nakledilmiştir» [69]


Bu ve bunların emsali nakiller İle meşhur müfessirlerfn kavilleri, kadın*ların yabancı erkekler karşısında ve dışarıda yüzlerini örtmelerinin farz olduğuna açıkça delalet etmektedir Ancok birkaç istisnaî durumda yüz açılabilir Bunlardan birisi, sünnet vechl ile evlenm&k isteyen bir erkek taüb olduğu kadının yüzüne bakabilir Bir de kadın, hac ihramına girdiği zaman yüzünü örtmez Çünkü bu İbadet zamanıdır ve fitne sözkonusu olamaz Kadının hacda yüzünü açması başka hallerle kıyas edilemez Gü*nümüzde bazı cahiller, «Madem ki kadın ihramlı iken yüzünü kapatmıyor, öyleyse diğer zamanlarda da yüzünü açabilir Çünkü yüz avret değildir» diyorlar Bu İddia İslâm fıkhını bilmeyenlerin sözüdür Selef-İ salihlnln hayatım, sahabl ve tabiinin kadınlarının yaşayışlarını ve İslâmın altın dev*rindeki kadınların örtünmelerini, korunmalarını inceleyen, araştıran herkes, yüzün avret olmadığını açılmasının mubah olduğunu söyleyenlerin hata ettiklerini kesin olarak anlar


Bu İddiacılar, yüzün avret olmadığını söyleyerek müslümon kadına yüzünü açmasını tavsiye ederler Kendi zanlanna göre böylece ilmi kstmetmenln günahından da kurtulmuş olmaktadırlar Halbuki yüzün avret olmadığını İlk defa ortaya atanlar din düşmanları olmuştur Bu din düş*manları tedrici olarak müslüman kadınları şer'î hicabından çrkararak İs-lâmın içine fitne salmaya ve dini yıkmaya çalışmışlardır «İnna lllloh v» Inna lleyhl ractun»




Dördüncü Hüküm: Şer’i Örtünmenin Şartları?



Şer'î örtünmenin zaruri şartları vardır Bunları şöyle sıralayabiliriz:


1- Örtü, bütün vücudu örtmelidir Zira Allahu taala, tDış elbise*lerinden üstlerine giymelerini söyle» buyurmuştur Cllbab, bütün vücudu örten bir elbise, bir Örtüdür «YÜdnlne», klna kökünden gelen bir fiildir İdna elbiseyi, örtüyü aşağıya doğru salıvermektir Buna göre şer'î Örtün*me, vücudun tamamını örtmektir


2- Örtü, alttaki elbiseyi gösterecek kadar İnce olmamalıdır Zira hlcobtan maksat gizlemektir, ince örtü alttaki elbisenin görünmesini ön*leyemez Bakışlara da mani olamaz Nitekim Hz Ayşe, «Ebubekir Sıddık'ın kızı Esma üzerinde İnce bir elbise İle Resulullah (sav)'ın yanına gelince Resulutlah (sav} ondan yüzünü çevirdi» [70]


3- Örtünün kendisi bir ziynet olmamalı ve cazlb renkli kumaşlar kullanılmamalıdır Zira Allahu taala, «Ziynetlerini açmasınlar Bunlardan görünen kısım müstesna» buyurmuştur Ayetteki «görünen kıtıımdan maksat, kasıtsız olarak görünen kısımdır Eğer üstten örtülecek örtünün kendisi ziynet sayılabilecek renk ve görünüşte olursa ona hicab denile*mez Böyle bir örtüyle Örtünme de caiz değildir Zira Örtünmekten maksat, ziynetlerin yabancılar tarafından görülmesini önlemektir


4- Örtü, vücud hatlarını belli edecek ve fitneye sebeb olocak kadar dar olmamalıdır Zira Resululloh (sav), «İki sınıf insan vardır ki oniar ce*hennem ehlidirler Sığırların kuyruğuna benzer sopalarla halkı döğenler ve vücud hatlarını tamamiyle belil edecek elbise giyen kadınlar Ki bun*lar bu elbiselerle erkeklerin kalblerlni çelmek İçin gezerken kırıtarak yü*rürler Saçlarını da deve hörgüçlerine benzetirler Onlar cennete gireme*yecekleri gibi çok uzaklardan duyulabllen cennet kokusunu bile duyamaz*lar» buyurmuştur Hadisin diğer bir rivayetinde de, «Cennetin kokusu beş-yüz yıllık yoldan geldiği halde onlar kokloyamazlar [71] buyurulmuştur


Hadisteki «koslyatün ariyamın manası, «sureta giyinik fakat haktkatta çıplaktırlar» demektir Çünkü onlar öyle ince ve dar giyiniyorlar ki, elbise ne avretlerini, ne de vücudlarını örtmektedir Bu hadis de Resultullah (sav)'ın mucizelerinden birisidir Çünkü kendisinden blndörtyüz sene son*ra geleceği tasvir etmiştir


5- Örtüden güzel koku gelmemelidir Çünkü güzel koku, erkekleri İğ*fal eder Zira Resulullah (sav), «Harama bakan göz zanidlr Güzel koku sürünerek erkeklerin arasına çıkan kadın da» buyurmuştur Diğer bir riva*yette de, «Bir kadın güzel koku sürünerek erkeklerin arasından geçer ve erkekler o kokuyu alırlarsa o kadın zanidir» buyurulmuştur


Musa bin Yesar'dcn şöyle rivayet edilmiştir: «Güzel koku sürünmüş bir kadın geçiyordu Ebu Hüreyre (ra) ona, «Ey cebbarın annesi nereye g'dlyorsun?» dedi Kadın, «Mescide» cevabını verdi Ebu Hüreyre (ra), «Sen koku süründün mü?» diye sordu Kadın, «Evet» dedi O zaman Ebu Hü*reyre (ra), «Evine dön Koku gidinceye kadar yıkan Zira ben Resulullah (sav)'tan, «Alkıhu taala süründüğü kokuyu etrafa saçan bir kadının nama*zını, dönüp yıkanıncaya kadar kabul etmez» dediğini işittim» dedi» [72]


6- Kadın ne erkek elbisesi giymeli, ne de giydiği elbise erkek el*bisesine benzemelidir Zira Ebu Hüreyre (ra), «Resulullah kadın elbisesi giyen erkekte erkek elbisesi giyen kadını lanetlemiştir» demiştir [73] Di*ğer bir hadiste de Resulullah (sav), «Allahu taala kendilerini kadınlara benzeten erkeklerle erkeklere benzeten kadınları lanetler» buyurmuştur


Ayetten alınacak dersler


1- Örtünmek bütün mümin kadınlara kesin bir (arzdır


2- Resulullah (sav)'m zevce ve kızları bütün mümin kadınlara Ör*nek ve önderdir


3- Örtünün vücudun ziynetlerini ve elbisesini kapatması farzdır


4- Örtünme müslüman kadına zorluk değil bilakis onun şeref ve haysiyetini korumaktır


5- Hicab kadınların iffetini koruduğu gibi toplumu da fitne ve fuh*şun yapılmasından korur


6- Müslüman kadın Allah (cc)'ın emirlerine sımsFkı sarıldığı gibi, Islâmın farz ettiği içtimaî edeblerle de edeblenmelidlr


7- Aftahu taala kullarını çok esirgediği için onlara dünya ve ahiret-te ook hayırlı olan hükümleri emretmiştir




Ayetteki Teşriî Hikmetler



Bazı cahiller, İslâmın müslüman kadına örtünmeyi farz kılmadığını, örtünmenin Abbasiler devrinde ortaya çıkan adetlerden biri olduğunu zannetmektedirler Bu zannın doğrulukla hiçbir İlgisi yoktur Bu zan ve iddiaları yalnızca şu İki şeye delalet eder Onlar ya İslâm ve Allah (cc)'ın herşeyi acıkca bildiren Kitabından habersiz ve cahildirler veya bu zanları kalblerindekl gizli İslâm düşmanlığından doğmaktadır


Ben hakla batılın birbirinden ayrılması İçin perdeyi açmak İstiyorum Herşey ortaya çıksın ki temiz ile pis birbirine karışmasın Müslümanların gözü sabah uykusundan açılır gibi acıtsın ve hakikati görsünler Kendile*rini medeniyetin ve İlericiliğin öncüleri sayan bu sapıklar bugün alabil*diğine çoğalmıştır Ne yazık ki bunların bu zanları kabul görerek ahlakı tahmin edilemeyecek kadar etkilemiş ve bozmuştur Bunlar ıslah adına bozuyor, yapmak adına da yıkıyorlar Bunlar kendilerini rslohcı olarak em*poze ederek, İlim ve kültür adına konuşarak halkı iğfal ediyorlar


Ben şimdi kadınların örtünmesi hususundaki âyetleri aşağıya alıyo*rum :


1- «(Vekar İle) evlerinizde oturun Evvelki cahillyet (devri kadınla*rının kınla doküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin» {Ahzab: 33)


2- «Birde onun zevcelerinden lüzumlu birşey istediğiniz vakit par* de ordindon İsteyin onlardan Bu, hem sizin kalblerlnlz, hem d* onların kalblerl İçin daha temizdir» (Ahzab: 53)


3- «Ey peygamber, zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle Bu, onların tantnrp «a edH-memelerine daha uygundur Allah çok yarlığavıcıdır, çok esirgeyicidir»


{Ahzab: 59)


4- «Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) ta*kınsınlar, ırzlarını korusunlar Ziynetlerini açmasınlar Bunlardan görünen kısmı müstesna Başörtülerini yakalarının üstünü (kapayacak surette) koy*sunlar Ziynet (mahal)lerinl kendi kocalarından, yahut kendi babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut kendi oğullarından, yahut kocaları*nın oğullarından, yahut kendi biraderlerinden, yahut kendi biraderlerinin oğullarından, yahut kızkardeşlerinln oğullarından, yahut kendi kadınların*dan, yahut kendt ellerindeki memlukeferden, yahut erkeklerden yana İhti*yacı olmayan (yani erkeklikten kalmış bulunan) hizmetçilerden, yahut he*nüz kadınların gizil yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına, göstermesinler Gizleyecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasın*lar Hepiniz Allaha tövbe edin ey müminler Takt korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız» (Nur: 31)


Bu âyetler kesin biçimde müslüman kadınların örtünmesinin farz oldu*ğunu ve tesettürün Abbasiler devrinde ortaya çıktığı iddiasının asılsızlığını ortaya koymaktadır Zira yalanın ipi çok kısadır Bu âyetlerin ışığında an*lıyoruz ki kadınların örtünmesinden maksat, bütün şüpheli yolları kesmek, erkek ve kadınların kalblerinde dolaşan vesveseyi bertaraf etmektir Al-lahu taala bu hususta, «Bu hem sizin kalblerlnlz, hem onların katbteri İçin daha temizdir» buyurmuştur


İslâmın birinci hedefi kadının şerefini, iffetini korumaktır Şunu unut*mamak gerekir ki, imanları zayıf, kalblerl hasta olan kimseler kadınlar hak*kında kötü düşünürler Bunlar kadınların haysiyet ve şereflerini ortadan kaldırdıktan sonra gizil emellerine ulaşmayı tasarlarlar


Hiç şüphe götürmeyecek şekilde açıktır ki, kadınlar tesettürden uzak*laştıkça evlenmeler azalmış, genç çiftler arasında geçimsizlik ve boşan*malar çoğalmıştır Birçok genç erkek ve kadın evlenmekten imtina et*mektedir Çünkü beşeri arzularını hiç yorulmadan, çalışmadan, fazla bir para harcamadan istedikleri an tatmin yollarını buluyorlar Şüphesiz bun*ların artık evlenmeye ihtiyaçları kalmıyor Bu 6a toplumları çöküş tehlikesi İle karşı karşıya bırakmaktadır Ziro açıktır ki ailelerin yıkılması, çiftlerin birbirine hıyaneti, kadınların süslenip püslenerek sokaklarda açık saçık gezmelerinden kaynaklanmaktadır,


Seyyid Sabık, Ftkhü's-Sünne isimli kitabında şöyle der: «İnsanı hay*vandan ayıran en önemli şey İnsanların glyinmesidir Çünkü Atlahu taala, «Ey Ademoğulları, size (şeytanın açmak İstediği) çirkin yerlerinizi örtecek bir libas, bir de giyip süsleneceğiniz bir libas İndirdik Takva libası ise, o, daha hayırlıdır Bu (libasların indirilmesi) Al ta hin (fazi ve rahmetine dela*let eden) âyetlerindendir Taki (insanlar) iyice düşünsünler» (Araf: 26) buyurmuştur Elbise ve ziynetler medeniyetin sembolleridir Açık saçikM ise insanları ibtidat hayata döndürerek insanlıktan çıkarır Zira kadının malik olduğu en değerli şey iffet, haya ve takvadır Bunları korumak İse kadının insan oluşunun en yüksek işaretidir İsiâm toplumunda bir kadının serbestçe açılıp saçılması doğru değildir Zira kadının böyle dolaşması, biryerde erkeklerin zevk ve eğlence vasıtası haline gelmelerine sebeb otu-yor Artık kadınlık hüviyetini kaybediyor» [74]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #126
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Kadın Hürriyetine Dair



Amerikalı kadın yazar Elisyan Stanbori, Mısır'da bir ay kaldıktan son*ra Kahlre'de yayınlanan E!-Cumhuriye gazetesinde şunları yazmıştır:


«Arap toplumu kamil ve salim bir toplumdur Bu toplumun gençlerini makul ölçüler içerisinde geleneklerine bağlı tutması lazımdır Çünkü bu toplum Avrupa ve Amerika toplumuna benzememektedir Zira rrtüslüman-larda atalardan devralınan birtakım gelenekler kadının hayatını sınırla*makta, anne babaya karşı saygı icabettlrmektedir Bundan daha önemlisi dö Avrupa ve Amerika'da aile ve toplum hayatını tehdit eden kadın-erkek İlişkilerini yasaklamaktadır


«Arap toplumunun bilhassa gene kızlar için vazettiği kayıt ve nizam*lar son derece faydalıdır Bunun İçin ben size ahlak ve geleneklerinize sımsıkı sarılmanızı öğütlerim Kadınlarla erkeklerin karışmalarına mani o-lun Bilhassa genç kızlarınızı tarihten devraldığınız terbiye kuralları İte yetiştirin Bu, Avrupa ve Amerika'da olduğu gibi kadınların heryere ser*bestçe girip çıkmasından daha hayırlıdır Hem sizin için, hem İnsanlık için daha hayırlıdır


«Amerika'nın son derece büyük bir toplum olması, birbirine yabancı kadın ve erkeklerin hiçbir evlilik bağt olmadan münasebet kurmalarına sebeb olmuştur Bu başıboşluk, bir yandan hapishanelerin ve akıl hasta*nelerinin dolmasına, bir yandan da yirmi yaşın altındaki kızların barlarda, pavyonlarda, randevu evlerinde erkeklere satılmalarına yol açmıştır, işte bu bizim gençlere verdiğimiz hürriyetten doğmaktadır Avrupa ve Amerika toplumlarında kadınlarla erkeklerin iç içe yaşaması, kadınlara verilen aşırı hürriyet aile düzenini tehdit ettiği gibi ahlak ve fazileti de sarsmaktadır Çünkü daha yirmisine basmamış bir genç kız hürriyet, medeniyet ve her-şeyin serbestliği adına içki içiyor, uyuşturucu maddeler kullanıyor, hatta annesinin bilgisi altında istediği erkekle flört ediyor Öyle ki, birkaç daki*kada evleniyor, birkaç saat sonra da ayrılıyor» [75]


İşte Amerikalı bir kadın yazarın görüşü bu Bu yazı açıkça gösteri*yor ki, islâmın düşmanları dahi tarafsız bir gözle baktıkları zaman Islâ-mın üstünlüğünü görüyor ve kabul ediyorlar






--------------------------------------------------------------------------------


[1] Vahidi, Esbab-ı Nüzul Süyûti age C S, S 180 Ibni Cevzi, age C 6, S 349 242


[2] Süyûti, age, C 5, S 180 İbni Cevzi age C 0 S 3-19


[3] Süyütİ age, C 5, S 180 İbni Cevzi, age


[4] Buhari


[5] Fahreddin Razi age C 6, S 768


[6] Zemahşerî, age C 3


[7] Fahreddin Razi, ago, C 8 S'771


[8] Burada açıklanan evlad edinme cahili manadaki evlad edinmedir tslamdrt gerek akrabalardan ve gerekse herhangi bir çocuğun evlad edinilmesi mu*bahtır Ancak çocuğa kendilerinin öz baba ve annesi oldukları söylenerek kendilerine nisbet etmeleri caiz değildir Aralarında ncsoljtcn veya sütten gelen bir mahremiyet yoksa erkek evladlık anneye, kız cvladlık da babaya bir yabancı gibi haramdır (Çev)


[9] Buharı ve Müslim- Alusi, age C 21 S 149


[10] Buharı ve Müslim


[11] Alusi, age, C 21, S 149


[12] ibni Kesir, ago, C 3


[13] Cessas, age, C 3, S 354 248


[14] Ebu Hayyan, age C 7 S 212


[15] Ali Nasıf Camiu'I-Usul


[16] Buhari, Müslim ve Nesaİ


[17] Alusl age, C 21, S 151


[18] Buhari


[19] Kurtubl, age, C J4, S 122


[20] Ibnü'l-Arabi age, C 3


[21] Kurtubi, age, C 14 S 123


[22] îbnii'1-Arabf, age C 3 Kurtubi age C 14, S 167


[23] Kurtubi age C 14 S 202


[24] Tirmizi, Amr bin Şuayb'tan


[25] Müslim Cemül-Fevaid C,2 S 253


[26] İbni Ebi Şcybe RezinVlen rivayet etmiştir Ibni Cevzİ age, C 6 S 407 274


[27] Cessas, age, C 3 S 366


[28] İbni Cevzi age, C 4, S 404 Ebu Hayyan age C 7 S 241


[29] Ebu Hayyan, age, C 7, S 241/


[30] İbnü'l Arabi, age, Taberi, age C 22 S 23


[31] İbni Kesir, age C 3


[32] Cessas, age, C-3, S 368


[33] İbni Kesir, age, C 3


[34] Tirmizi Cemü'l-Fevaid, C 3 286


[35] Kurtubi, age C 14 S 181


[36] Kurtubi age, C 14, S 161


[37] İbnül-Arebi, bge, C 3


[38] Buhari ve Müslim


[39] Buhari ve Müslim


[40] Fahreddin-Razî age, C 6, S 794 '-r>


[41] Ebussuud Efendi Tefsir, C 6 S 798 IF Razi tefsiri kenarında)


[42] Ebu Hayyan Bahr-ı Muhid, C 7, S 246: İbni Cevzi Zadü'l-Mesir C 6, S 413


[43] Ibni Kesir, age, C 3


[44] Fahreddin Razi Tefsir C 6, S 796


[45] Neaâi Ahmed bin Hunbel lbni Ebi Şeybe


[46] Tirmizi


[47] Tirmiii Nesâl Ibni Hibban


[48] Kadı îyaz Şifa


[49] İbni Cevzi, tıgu C ıi S :if>u


[50] Fahruddin Razi age C (i S 7U7


[51] Ebussuud, Tefsir, C (i S 790 (Hazİ tefsirinin kenarında)


[52] Ebu Hayyan age C 7 S A7


[53] Timizi


[54] Ahmed bin Hanbel ve Hakim


[55] İbni Kesir Tefsir, C 3 İbni Cevzi Abdurrahraan Cezerl


[56] Tirmizi Ebu Davud


[57] Ebussuud Tefsir C 6 S 800 (Razi tefsirinin kenarında)


[58] Ebu Hayyan age, C 7 S 250 326


[59] Sünen kitapları


[60] Taberi, Hazin, el-Cemel, Celaleyn Haşiyesi


[61] Ebu Hayyan, age C 7, S 250


[62] Ebu Hayyan, age, C 7, S 250


[63] Cessasage C 3 S 372


[64] Bu husustaki tafsilat 46- Derstedir


[65] İbni Cevzi, age C 6 S 422


[66] Ebussuud C 6 S BOl (RazI kenarında)


[67] Cessas, age C 3, S 372


[68] Celaleyn C 2


[69] Taberi Tefsir C 22


[70] Ebu Davud


[71] Müslim


[72] Tergib ve Terhib C 3 S 65


[73] Ebu Davud, Nesai Tahricüs-Sünen, C 6 S 57


[74] Seyyid Sabık Fıkhü's-Sünne C 2, S 209


[75] El-Cumhuriye 8 Ocak 1962 334

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #127
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




58 DERS HEYKEL, RESİM VE FOTOĞRAFLA İLGİLİ HÜKÜMLER 2


Ayetlerin Lafzı Tahlili 2


Ayetlerin İcmali Manaları: 2


Bu Ayetferin, Önceki Ayetlerle Münasebeti 2


Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 3


Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler 4


Birinci Hüküm: Süleyman Aleyhlssetamın Şeriatında Heykel Yapmak Mubah Mıydt? 4


İkinci Hüküm: İslâm Şeriatında Heykel Ve Suretlerin Hükmü Nedir? 4


Resim Ve Heykelin Haramlık İlleti 5


Suretlerin Çeşitleri 6


Resim Ve Heykellerden Hangileri Haramdır? 6


Mubah Olan Resim Ve Heykeller 7


Alimlerin Resim Hakkındaki Görüşleri 7


Fotoğrafın Hükmü Nedir? 8


Suretlerin Haramlığı Hakkında Varid Olan Şüpheler 8


Âyetlerden Alınacak Dersler 10


Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler 10



58 DERS HEYKEL, RESİM VE FOTOĞRAFLA İLGİLİ HÜKÜMLER



10 — Andolsım ki biz Davuda bizden bir İmtiyaz verdik «Ey dağlar, onunla birlikte teşbih edin» (dedik), kuşlara da (bunu emrettik) Ona de*miri de (mum gibi) yumuşattık


11 — «(Bütün bedeni örtecek) uzun zırhlar yap, (onları) dokumada İntizamı gözet» diye (buyurduk) «(Ey Davud hanedanı) îyi amel (ve hare-ketferjde bulunun Çünkü hakikat ben, ne yaparsanız tastamam görenim»


12 — Süleymana da rüzgarı (musohhor kıldık) ki sabahı bir ay(lık yol), akşamı bir oy(lık yol)du Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık, ö-nünde, Robbinln izniyle iş gören bazı cinler de vardı İçlerinden kim bizim emrimizden ayrılıp saparsa ona çılgın azobtan tattınrdık


13 — O kol'alardan, heykellerden, büyük havuzlar gibi çanaklardan, sabit sabit kazanlardan ne dilerse kendisine yaparlardı Ey Davud hane*danı, siz (Allaha) şükür İçin çalışın Kullarımdan (hakkıyla) şükreden ar*dır


14 — Sonra biz ona ölüm hükmünü infaz edince (dayandığı) asasını yemekte olan ağaç kurdundan başka blrşey bunun ölümünü onlara gös*termedi Bu suretle yere kapanıp yıkıldığı zaman besbelli oldu ki eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı öyle horlayıcı bir ozab İçinde kalıp durmazlar*dı




Ayetlerin Lafzı Tahlili



(Fadlen): PadI, büyük bir İmtiyaz demektir Bundan maksat peygamberlik ve Zebur'dur


(Evvibîmeahü): Onunla teşbih ©din


(Sabigâtin): Sabig, çok geniş, herhangi birşeyl Örtükten sonra artan anlamına gelfr Buradaki anlamı geniş zırhtır


(Ve kaddir flsserdi): Serd, zırhı dokumak, kaddlr, takdir etmek


(Ayn el kıtr): Kıtr'dan maksat bakırdır Yani bakın su gibi eritmek demektir


(Yezig): Dönmek demektir


(Mehâribe): Büyük köşkler, yüksek kaleler


(Ve temasîle): Temasil, timsal'in çoğuludur Timsal, suret, yani bir canlının taş bakır, alçı vbden aynısının yapılması Heykel, kabartma


(Ve cffanin): Clfan, cifn'in çoğuludur Büyük çanaklar demektir


(Kelcevabl): Cevob, cabiye'nin çoğuludur Cabiye, büyük havuz demektir


(Râslyât): Sabit şeyler


(Dâbbetül ard): Ağaç kurdu


(Minsatehu): Burada asa demektir (Harre): Yere yüzüstü düşmek




Ayetlerin İcmali Manaları:



Allahu taala kulu ve elçisi olan Davud aleyhisseiama vermiş olduğu büyük imtiyaz ve mevkiiden haber vermektedir Allahu toalo ona peygam*berlikle birlikte hükümdarlık, sayı ve teçhizat bakımından büyük ordular vermiştir Ona öyle kuvvetli bir ses vermişti ki, o teşbih ettiği zoman büyük dağlar da onunla birlikte teşbih ederlerdi Zebur'u okuduğu zaman da uçan kuşlar durur, onunla teşbih ederlerdi Allahu toafa ona demiri öyle yumuşatmış 11 ki, onu sanki bir hamurmuş gibi istediği şekle sokar ve bü*yük zırhlar örerdi Savaşlarda kendilerini bu zırhlarla korurlardı Nitekim Allahu taala, «Bte ono sizin İçin, sizin muharebenizin şiddetinden korunmak için giyecek (zırh) sanatını öğrettik Şimdi siz (bundan dolayı) şükredenler misiniz?» (Enbiya: 80) buyurmuştur


Allahu taala, Davud aleyhisseiama nasıl eşsiz nimetler vermişse o-nun oğlu Süleyman aleyhisseiama da rüzgarı ve cinleri musahhar kıldı, kuşların dilini öğretti, ona bakın öyle sıvılaştırdı -ki, bokır Allah (cc)'ın kudretiyle sel gibi akıyordu Rüzgar vasıtasıyla gfdiş dönüşü iki ay süren şehirlere bir günde gidip geliyordu Ona cinleri öyle ram etmişti ki, onun emir ve iradesiyle insanların yapamayacağı yüksek saraylar, acalb hey*keller ve havuz büyüklüğünde sabit çanaklar yapıyorlardı Allahu taala bu nimetler karşısında ona kendisine şükretmesini emretmiştir


Allahu taala Süleyman aleyhisselamın Ölüm keyfiyetinden haber ve*rerek cinlerin gaibten haberdar olmadıklarını bildirmektedir Çünkü cinler kör edilerek onun ölümünü görmeleri engellendi Cinler de çalıştıkları çe*tin İşe devam ettiler Süleyman aleyhlsseiam, asasına dayalı olarak bir sene ayakta kaldt Bir ağaç kurdu dayandığı asayı içten kemirerek oyduğu, asa kırılıp yere düştüğü zaman cinler onun öldüğünü anladılar Şayet cin*ler gaybı buseydiler Süleyman aleyhfâselamın koşmuş olduğu çetin İşler*de bir sene çalışmazlardı




Bu Ayetferin, Önceki Ayetlerle Münasebeti



Davud aleyhisselam ile oğlu Süleyman aleyhisselamın kıssaları İle ön*ceki âyetler arasındaki bağlantı şudur: Kafirler ölümden sonra dirilmeyi, hesap vermeyi muhal görüyorlardı Allahu taala İnkârı mümkün olmayan, adet dışı harikaların vukuunu haber vererek bunun mümkün olduğunu gös*termektedir Bu harikalar, dağların ve kuşların Davud aleyhisselam He be*raber teşbih etmesi, çok sert bir maden olan demirin hamur gibi yumuşa*tılması, Süleyman aleyhisselama rüzgarın ram edilerek bir binek haline getirilmesi, bakırın su gibi akıtılması, beşerin gücünü aşan şeylerin cin*lere yaptırılmasıdır Sayılan şeylerin hepsi Allah (cc)'ın kudretinin eser*leridir O zaman hiç şüphe yoktur ıkf, Aİlah (cc) herşeye kadirdir Hiçbir beşerin yapamayacağı bu harikaların adıgeçen peygamberler Vasıtasıy*la gözler Önüne serilmesi, Allah (cc)'ın kudretinin sonsuzluğunu göster*mektedir Bu sonsuz kudretin sahibi el betteki ölümden sonra insanları di*riltmeye, hesaba çekmeye de kadirdir




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Allahu taala, peygamberi Davud aleyh Issela ma diğer peygamberlerine vermediği bazı hususiyetler vermiştir Mesela; dağlan ve kuşları ona musahhar kılarak onunla beraber teşbih ettirmiştir Demiri hamur gibi yumuşatmış, ona nübüvvet ve hükümdarlığı îjjrttkte vermiştir Ondan sonra da oğlu olan Süleyman aleyhisselama ylrie peygamberlik ve hükümdarlık vermiştir İşte bunlar Allahu taalanın al-i Davud'a verdiği im*tiyazlardır*


İbni Abbas (ra)'tan şöyle nakledilir: «Davud aleyhisselam teşbih edin*ce kuşlar da onunla birlikte teşbih ediyorlardı O Zebur'u okuyunca da bütün canlılar onun okuyuşunu dinliyordu O ağlayınca da bütün canlılar onunla birlikte ağlıyorlardı»


Vehb bin Münebbih de şöyle den «Davud aleyhisselam, dağlara, «teş*bih edin», kuşlara da «bana icabet edin» derdi Sonra da o güzel ve kuv*vetli sesiyle Zebur'u okumaya başlardı Halk, bundan daha güzel bir man*zara görmemiş ve işitmemlştii


İkinci incelik: Âyetteki «fadlen» kelimesinin neklre olarak zikredil*mesi, onun diğer peygamberler arasında sayılan hususiyetlerle İmtiyazlı kılındığını göstermektedir Âyetteki «minna» (bizden) ifadesi de bu imti*yazların peygamberi Davud aleyhisselamı şereflendirmek için bizzat Allah (cc) tarafından verildiğini göstermektedir Nitekim Allahu taala, ismi sa*rih olarak zikredilmeyen salîh bir kulu hakkında da «Derken kullarımızdan (öyle) Ur kut buldular ki biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendfsi-n« nezdlmizdert (has) bir İlim öğretmiştik» (Kehf: 65) buyurmuştur


Üçüncü İncelik: Kur'an-ı kerimde Süleyman aleyhisselamın ismi on-altı yerde zikredilmiştir Bu kadar çok zikredilmesi onun 'kıssasını tamam*lamak için değil, Allah (cc)'ın ona vermiş olduğu nimetleri saymak İçin*dir Bu nimetler içinde zeka ve hüküm verme hususundaki basiret de var*dır Bunu Allahu taala, «Dovud ve Süleymanı do (hatırla) Hani onlar ekin (yahut bağ meselesi) hakkında hüküm veriyorlardı Hani kavmin davan fgecsleytn çobansiz olarak ekinin yahut bağın) İçinde yayılmış (zarar yap-mis)tı Onlann (verdikleri) hükmün biz şahidlerl İdik Bb onu(n fetvatınt) hemen Süleymana anlatmıştık (Zaten) biz, her birine hüküm [1] ire İlim vermiştik» (Enbiya: 78-79) âyetlerinde İfade buyurmaktadır Bu nimetler*den biri de, Allahu taalanın Süleyman aleyhisselama kuş dilini öğretme-sidir Bu husus da «Süleyman Davud'a mirasçı oldu Dedi kh «Ey insanlar, bize kuşların dil) öğretildi Size herseyden (bshre) verildi Şüphftsiî ki bu, apaçık bir üstünlüğün ta kendisidir» (Nemi: 16) âyetinde beyan buyurulmuştur Süleyman aleyhisselama verilen nimetlerden biri de mevzumuz âyetin mealinde verildiği gibi rüzgarın ona musahhar kılınarak İki aylık yola bir günde askeriyle birlikte gidip gelmesidir Bir başka nimet de, o-nun zamanında bakırın erimiş su halinde akmastdır


Demirin Davud aleyhisselama yumuşatılması, bakırın Süleyman aleyhissetama su gibi akıtılması ve bu hadiselerin Kur'an-ı kerimde geçişi en sert madenlerin bile eritebileceğine işaret eder Süleyman aleyhissefama verilen bir başka nimet de fâhu taalomn cinleri ona musahhar kılarak onlara beşerin yapamayacağı işleri yaptırmasıdır Bu husus mevzumuz âyetten başka, «Şeytanları (onlardan) her bina ustasını, her dalgıcı, (yine onlardan) bukağılarla bağlanmış olan diğerlerini de (emrine ram ettik)» (Sad: 37-38) âyetlerinde de ifade edilmiştir Allahu taala ona verdiği nimeti ve mevkiyi ondan sonra kimseye vermemiştir Bu yü2den Süleyman aley-hisselam «Dedi ki: «Ey Rabblm bent yarlığa Bana öyle bir mülk (ve sal*tanat) ver ki o, benden başka hiçbir kimseye layık olmasın» duasında bu*lunmuştur işte yukarıda sayılanların hepsi, Allahu taalanın al-l Davuda hasseten vermiş olduğu İmtiyazlardır


Dördüncü İncelik: Allame Ebussuud, «Ey dağlar, onunla birlikte tes-blh edin (dedik), kuşlara do (bunu emrettik)» âyetinin tefsirinde şöyle der: «Allahu taala dağlan ve kuşları akıllı, Allah (cc)'ın emrine muti ve hükmü*nü kabul eden muhatablar yerine koymuştur Bu, canlı ve cansız bütün varlıkların Atlah (cc)'t zikrettiğini, Allah (cc)'ın emir ve iradelerini aynen yerine getirdiğini göstermektedir» [2]


Beşinci incelik: «Önünde Rabbİntn İzniyle iş gören bazı cinler d» vardı» âyetindedir Cinlerle karışmakta insanlar için zararlar gardır Zira Altahu taala, «Ve de ki: «Rabblm şeytanların dürtüştürmelerinden (ves*veselerinden) sana sığınırım Rabbim onların huzurumda bulunmalarından


sona sığınırım» (Mümİnun: 97-98) buyurmuştur Bu âyet açıkça gösteri*yor kf, cinlerle birarada bulunmakta insanlar İçin zarar vardır Öyleyse nasıl olurda bunlar Süleyman aleyhisselama musahhar kılınabillr, denile*bilir Bu karışma ve musahhar kılınma Allah (cc)'ın emri ve izni iledir Âyetteki «Rabbinln İzniyle» ifadesi bunu bildirmektedir Böyle olunca on*lardan bir kötülük gelmez Ayrıca onlarla biraraya gelmekte Süleyman aleyhisselam için maslahat vardır Âyetteki «Rab» kelimesi cinlerin Allah (cc) tarafından terbiye edildiğini bildirmektedir Süleyman aleyhisselam ve kavmi de Allah (cc) tarafından korunmaktadır Bu yüzden cinlerin Hz Süleyman'a ve kavmine bir zarar vermesi mümkün değildir


Altıncı İncelik: «İçlerinden kim bizim emrimizden ayrılıp saparsa ona çılgın azabtan tattinrdikit âyetinde Süleyman aleyhisselama musahhar kılınan cinlerin müslüman olmadıklarına işaret edilmektedir Onlar kafir olan cinlerdendir Zira Süleyman aleyhisselam müminlere ne bir azab ve*rir, ne de azab tattırırdt Çünkü her resul kendisine uyanlar için son derece şefkatli ve merhametlidir Bu âyette de işaret edildiği gibi, «öyle norlayıcı bîr azab içinde katıp durmazlardı» âyeti de bu manaya delalet etmektedir Müminler peygamberlerin 'kendi zamanlarında horlayıcı bir azab içinde olmazlar [3]


Yedinci incelik: «Kullarımdan (hakkıyla) şükreden azdır» âyetinde*dir Kamil bir şükür kalb, dil ve diğer azalarla yapılır Bu da mümkün de*ğildir Çünkü şükre muvaffak olmak yine Allah (cc)'ın bir nimetidir Bu da 'aşka bir şükrü gerektirir Bu, böyle sonsuza kadar sürüp gider Bunun İçindir ki Allah (cc)'a hakkıyla şükreden kimse, Allah (cc)'a hakkıyla şük-redemeyeceğini bilen kimsedir Allah (cc)'ın nimetlerine karşı layık olan şükrü yerine getirmek mümkün değildir Buna hiçkimse güc yetlremez Bu*nunla birlikte nimetlere karşı gücü yettiğince şükredenler de azdır Bu*na karşılık Allah {cc)'ın nimetlerine karşı küfran-t nimet olanlar sayılama*yacak kadar çoktur




Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler



Birinci Hüküm: Süleyman Aleyhlssetamın Şeriatında Heykel Yapmak Mubah Mıydt?



«O karalardan, heykellerden, büyük havuzlar gibi çanaklardan, soblt sabit kazanlardan ne dilerse kendisine yaparlardı» âyetinin zahiri, Süley*man aleyhisselamın şeriatında helkelln mubah olduğuna ve heykel yap*manın helal olduğuna delalet eder Allahu taalanın Kur'anda saydığı Sü*leyman aleyhisselama verilen imtiyazlar —ki cinleri ona musahhar kıl*ması, cinlerin ona karalardan, heykellerden, büyük çanaklardan, sabit ka*zanlardan ne dilerse yapması— heykellerin yapılmasına sarahaten dela*let eder, bunların yapılması hususunda Allahu taalanm İzni olduğunu gös*terir Bu âyeti kerimenin ihtiva ettiği hükümler hususunda alimlerin görüş*lerini aşağıya alıyoruz:


1- Kur'an-t Kerimin İşaret ettiği heykeller Süleyman aleyhisselamm şeriatında mubah İse de bu hüküm İsf6m şeriatmda neshedilmiştir Bilinen bir hakikattir ki bizden evvelki şeriatların şeriatımız tarafından neshedil-meyen hükümleri bizim için de geçerlidir Fakat heykellerin yapılması hu*susunda neshedicl ve haram kılıcı âyetler mevcuttur


2- Süleyman aleyhisselom zamanındaki heykeller hayvan, kuş ve insan gibi canlıların* heykelleri değildir Tabiat manzaralarının, bir orma*nın, bir ağacın kabartma siydi Şöyle olunca da Süleyman ateyhlsselamm şeriatı bizim şeriatımıza muvafrk olmaktadır Allah İzin verirse bu hususu İleride açıklayacağız




İkinci Hüküm: İslâm Şeriatında Heykel Ve Suretlerin Hükmü Nedir?



Kur'an-ı kerim, heykel ve suretleri ölüm işareti sayarak onlara ibadet edenleri, «O zaman o, babasına ve kavmine: «Sizin tapmakta olduğunuz bu heykeller nedir?» demişti Onlar: «Bfa atalarımızı bunların tapıcılan ö-tarak bulduk» dediler (İbrahim) dedi: «Andolsun siz de atalarınız da apa*çık bir sapıklık temdesiniz» (Enbiya: 52-54) âyetlerlyle takbih etmiştir On*ları tanrı edinenleri tenflr etm&k için de, «(İbrahim) dedi ki: Kendi (elinizle) yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizi de (elinizle) yapageldiğiniz şeyleri de Allah yaratmıştır» (Saffat: 95-96) buyurmuştur


İbrahim aleyhisselamm putları kırdığı, devirdiği herkesçe bilinen bir gerçektir Resufullah (sav) da Mekke'nin fethinde Kabe'nin içindeki, çev*resindeki ve Safa ile Merve tepeleri üzerindeki putları, heykelleri bizzat devirip kırmıştır Bu da bilinen tarihî bir gerçektir İslâm tevhid dinidir ve şirkin düşmanıdır İslâmda şirkten daha büyük günah da yoktur Bunun için en şiddetli hamleleri putperestliğe yapmıştır Heykelciliği de putpe*restliğe yolaçtığı İçin yasaklanmıştır Sünnet de resim ve heykel yapmayı yasak etmiştir Buna göre İslâm kesin surette heykel ve resmi yasakla*mış bulunmaktadır Resim ve heykelin haram olduğuna dair tevatür de*recesine ulaşacak kadar çok hadis vardır Aşağıya tou hadislerden ba*zılarını alıyoruz:


1- Buharı ve Müslim Hz Ayşe'den, o da Resulullah (sav)tan şöyle rivayet etmişlerdir: «Kıyamet günü en şiddetli azaba uğrayacaklar dün*yada Allanın yarattıklarına benzer şeyler yapanlardır»


2- Buharı, Müslim ve diğer sünen kitaplarında Resulullah (sav)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: «Kıyamet günü bu suretleri yapanlara azab edilecek ve yarattıklarınıza can veriniz denecektir»


3- Buharı, Müslim ve Ahmed bin Hanbe! (ra) Ebu Hüreyre'den Re-rusullah (sav)'ın şöyle dediğini rivayet ederler: «Allahu taafa şöyle buyur*du: Yarattıklarım gibi yaratmaya kalkışanlardan daha zalim kim vardır? Eğer onlar yaratıcı İseler bir zerre, bir dane (veya bir arpa tanesi) yarat*sınlar»


4- Buharı, Müslim ve Nesaî İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet ederler: «Birisi ibni Abbas (ro)"a, «Ben şu suretleri yapıyorum Bana bu hususta fetva ver» dedi, İbni Abbas (ra) 'adama, «Yanıma gel» dedi Adam yanına gelince elini başının üzerine koyarak, «Ben sana Resulullah (sav)'tan duy*duğumu haber vereceğim Resulullah (sav) «Her suret yapan ateştedir Yaptığı her suret ve heykelin karşılığında kıyamet günü Allahu taala ona bir suret ekleyerek cehenneme atar» buyurdu» İbni Abbas (ra) adama «Eğer mutlaka suret yapacaksan ağaçların ve canlı olmayan şeylerin su*retini yap» demiştir»


Diğer bir rivayete göre ise İbni Abbas (ra), «Resulullah (sav)'tan, «Her kim bir suret yaparsa Allahu taala kıyamet günü onun yapmış olduğu su*ret ve heykeli karşısına getirecek ve o ona can verene kadar azab ve*recektir Onun ona can vermesi de ebediyyen mümkün değildir» dediğini duydum Eğer sen file suret yapacoksan ağaçların ve canlı olmayan şey*lerin suretini yap» demiştir


5- Buharı ve Müslim ve diğer sünen kitapları Hz Ayşe'den şöyle rivayet etmişlerdir: «Üzerine suret yapılmış küçük bir yastık almıştım Re*sulullah (sav) o yastığı görünce içeri girmeyerek kapıda durdu Resulul*lah (sav)'m yüzünden ikrah edici birşeyle karşılaştığını anladım «Benim günahım nedir, tövbe edeyim» dedim «Şu yastığın hali nedir?» dedi «Üzerinde oturmanız ve yatarken başını koymanız İçjn satın aldım» dedim •Şu suretlerin sahipleri kıyamet günü en şiddetli azabla azablanacaklar-dır Onlara o azab içindeyken yaptıklarınıza can verin denilecektir İçinde suret ve heykel bulunan eve melekler girmez,» buyurdu»


6- Müslim, Ebu Heyyac et-Esedi'den şöyle rivayet etmiştir: «Hz Ali bana, «Ben seni Resulullah (sav)'ın beni gönderdiği gibi gönderiyorum N<»rde bir suret görürsen yok et Nerde tapınak haline gelmiş bir kabir görürsen onu da düzelt» dedi»


7- Kütüb-i sitte Hz Ayşe'den şöyle rivayet eder: «Resulullah (sav) bir savaşa gittiğinde bir döşek yüzü alarafc kapıma astım Döşek yüzünde suret vardı Resulullah (sav) savaştan dönünce döşek yüzünü gördü Yü*zünde ikrah belirtileri görüldü Kapıdaki perdeyi alarak yere attı ve «Allahu taala bize taşı ve toprağı örtmemizi emretmemiştlri buyurdu O ör* tüyü parçalayıp İçine hurma lifi doldurarak (ki yastık yaptım Resulullah (sav) buna ses çıkarmadı»


8- Buharı, Müslim ve Mesaî Hz Ayşe'den şöyle rivayet etmişlerdir: «Resulullah (sav)'tn hastalığında zevcelerinden bazıları Marlyete isminde bir kiliseden söz ettiler Zevcelerinden Ümmü Seleme (ranha) ve Ümmö Habibe (ranha) hicret dolayısıyla Bobeşlstan'a gitmişler ve kiliseyi orada görmüşlerdi Kilisenin güzelliğini, İçindeki suretleri anlattılar Bunun üze*rine Resulullah (sav) başını kaldırarak «Onlardan salih bir kişi öldüğü zaman onun yanıbaşında bir tapmak yaparlar ve İçine de ölen kişinin su*ret ve heykellerini koyarlar Kıyamet günü onlar Allah (cc)'ın yarattıkları*nın en şerlisldirler» buyurdu»


Naklettiğfmiz hadisler ve emsali suretin kat'î olarak haram olduğuna delalet eder İslâmı okuyan herkes Resululloh (sav)'ın suret ve heykel yapmayı, satmayı ve saklamayı haram kıldığını ilmel yokln olarak bilir Resulullah (sav), her gördüğü yerde onları yok ederdi Suret yapanlar hakkında da şedid vaidlerl vardır


Mezhep imamları resim ve heykelin horamlığı hususunda ittifak et*mişlerdir Bu hususte kimse de onlara muhalefet etmemiştir Ancak ule*madan bazıları suretlerden bazılarını istisna kabul etmişlerdir Bunların görüşlerini ileride açıklayacağız


Şimdi resim ve heykelin haramlrk illetini açıklamaya çalışalım Daha sonra da alimlerin fotoğraf hakkındaki görüşlerini nakledeceğiz

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #128
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Resim Ve Heykelin Haramlık İlleti



Gecen hadis naslarındon anlaşıldığına göre resim ve heykelin haram olmasındaki İllet, Allah (cc)'ın yarattığı canlı varlıklara benzetmektir


1- «Kıyamet günü en şiddetli azaba uğrayacaklar dünyada Allah ^cc)'ın yarattıklarına benzer şeyler yapanlardır»


2- «Kıyamet günü bu suretleri yapanlara azob edilecek ve yarat*tıklarınıza can veriniz denilecektir»


3- «Allahu taala şöyle buyurdu: Yarattıklarım gibi yaratmaya kal*kışanlardan daha zalim kim vardır? Eğer onlar yaratıcı İseler bir zerre, bir dane (veya bîr arpa danesl) yaratsınlar»■w6y ü^mhöo tmdi


Bu hadislere göre resim ve heykelin horam kilınmosındaki İllet Allah (cc)'ın yarattıklarına benzetmektir Resim ve heykelin haram kılınmasında-kl hikmet İse insanları putperestlikten uzaklaştırmak, Itlkadt şirkten ve putatapıcılıktan korumaktır Zira bütün putperest milletlere putperestlik resim ve heykel yoluyla girmiştir Buna Ümmü Seleme (ranha) ve Ümmö Habibe (ranha) hadisi -delalet eder ki o hadiste Resulullah (sav), «Kıya*met günü onlar Allah (cc)'ın yarattıklarının en şerlisldirler» buyurmuştur


Nuh 'kavminin ibadet ettiği Ved, Suvâ, Yeğûs, Ye'uk ve Nesr İsmindeki putlar —bunlar Kur'ando zikredilmektedir— Nuh kavminden salih kişile*rin İsimleriydi, öldükleri zaman kavimleri onları ve yaptıklarım hatırlamak ,tçin birer heykellerini diktiler Aradan zaman geçince de onlara tapınmaya başladılar


So'lebl, «Sakın taptıklarınızı bırakmayın Hele t Ved» den, ıSuvâ»dan, fYeğû8»tan ve «Nesndsn zinhar vazgeçmeyin» dediler» (Nuh: 23) âyeti*nin tefsirinde Ibnl Abbas (ra)'tan şöyle nakleder: «Bunlar Nuh kavminin solih kişilerinin isimleriydi, öldükten sonra şeytan onların kavmine, dünya*da İken onların oturdukları yerlere birer heykellerinin yapılmasını ve o hey*kellere isimlerinin verilmesini tavsiye ederek, «Siz onların yaptıklarını bu heykeller vasıtasıyla hatırlayarak yaparsınız» dedi Onları yapan insanlar hayatta İken kimse onlara ibadet etmedi Fakat onları yapanlar öldüğü ve ilim ortadan kalktığı zaman onlara ibadet edilmeye başlandı» [4]


İbnü'l-Arabi de şöyle der: «Bizim şeriatımızda heykelin yasaklanma*sına —Allah (cc) doğrusunu bilir ama— Arapların puta ve taşa tapma*ları sebeb olmuştur Cürvkü onlar putlar yapar ve onlara taparlardı Al*lahu taala da heykel yapmayı yasaklayarak putperestlik kapısını tamamen kapattı»


İbnü'l-Arabî sözlerine şöyle devam eder: «Ben İskenderiye civarında müşahede ettim Birisi öldüğü zaman ağaçtan güzel bir heykelini yapıp evine koyuyorlar Eğer ölen erkekse, en güzel erkek elbiseleri, kadın ise en güzel kadın elbiseleri giydiriyorlar Kapısını da kapatıyorlar Daha sonra üzücü bir hadise İle karşılaştıkları veya (kinci bir cenazeleri olduğu zaman heykelin bulunduğu evin kapısını açıp yanına oturarak ağlamaya ve onun adını onmaya başlıyorlar Ağlaya ağlaya kederlerinden kurtulup ferahlanıncoya kadar bunu sürdürüyorlar Sonra odadan çıkarak kapısını yeniden kapatıyorlar Aradan zaman geçtikçe diğer putlar gibi ona da tap*maya başlıyorlar» [5]




Suretlerin Çeşitleri



1- Gölgeli suret Alçı, bakır, taş, ağaç vb den yapılan heykeller


2- Gölgesiz suret Duvar üzerine yapılan kabartma, kağıt, halr, ki*lim veya benzeri bir eşya üzerine çizilen resimler Buna göre gölgeli surete ' heykeı, gölgesiz surete resim denilmektedir


Llsan'ül Arap suret ile timsalin aynı olduğunu yazmaktadır; [6]


Kurtubîde şöyle der «Âyetteki «temaslı» (heykeller) kelimesi «timsali^ kelimesinin çoğuludur Timsal, cam, alçı, taş vbden bir canlı veya can-' sızın benzerinin yapılmışıdır» [7]




Resim Ve Heykellerden Hangileri Haramdır?



Resim ve heykellerin haram olan şekillerini aşağıya alıyoruz:


1- Ağaç, bakır, alçı ve benzeri şeylerden yapılan insan ve hayvan heykelleri ümmetin icmaı ile haramdır Zira Resulullah (sov), «Köpek, re*sim, heykel ve cünüp kimse bulunan yere melekler girmez» buyurmuş*tur[8]


2- Elle çizilen veya dokunan canlı resimleri ittifakla haramdır Zira Resulullah (sav), «Kıyamet günü bu suretleri yapanlara azab edilecek ve yarattıklarınıza can veriniz denilecektir» buyurmuştur


3- Yapılan resmin bütün azaları tamam İse bütün alimlerin ittifakı ile haramdır Zira Resulullah (sav), «Her kim bir suret yaparsa Allahu taala kıyamet günü onun yapmış olduğu sureti karşısına getirecek ve o ona can verene kadar ozab verecektir Onun ona can vermesi de ebediyyen mümkün değildir» buyurmuştur


Hz Ayşe'den de şöyle rivayet edilmiştir: «Üzerimde, üstünde suret bulunan bir örtü vardı Resulullah (sav) yanıma geldi, örtüyü görünce rengi değişti, örtüyü alarak parçaladı Sonra da «Kıyamet günü en şiddet*li azaba uğrayacaklar dünyada Allah (cc)'ın yarattıklarına benzer şeyler yapanlardır» buyurdu, örtünür* parçalarından İki yastık yptım Resulul*lah (sav) bu yastıkları dirseğinin altına alırlardı» Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir[9]


Resulullah (sav)'m o örtüyü yırtması suretin haram olduğuna delalet eder Hz Ayşe'nin örtünün parçalarından yastık yapması, azaları parça*lanan suretin kamil bir suret sayılmadığı ve kullanılmasının mubah oldu*ğuna delalet eder Alimler bu hadise dayanarak, parçalanmış suretlerin kullanılmasının haram olmadığı sonucuna varmışlardır


4- Tazim edilen ve herkesin görebileceği yüksek bir yere asılan suretin haram olduğu üzerinde ittifak edilmiştir Çünkü Hz Ayşe, «Odam*da üzerinde kuş resmi olan bir örtü vardı İçeriye girenin hemen karşısına gelecek şekilde asılıydı Resuiullah (sav) odaya girince, «Onu benden çe*vir Onu her görüşte dünyayı hatırlıyorum» buyurdu» demiştir[10]


Ebu Tolha'nın Hz Ayşe'den rivayet ettiği «Resululloh, (sav) bir savaşa gittiğinde bir döşek yüzü alarak kapıma astım Döşek yüzünde suret var*dı Resulullah (sav) savaştan dönünce döşek yüzünü gördü Yüzünde İk*rah belirtileri görüldü Kapıdaki perdeyi alarak yere attı ve «Allahu taala bize taşı ve toprağı örtmemizi emıetmemlştlr» buyurdu O örtüyü parça*layıp İçine hurma lifi doldurarak iki yastfk yaptım Resulullah (sav) buna ses çıkarmadı» hadisi de buna delalet etmektedir, [11]




Mubah Olan Resim Ve Heykeller



1- Ağaç, çiçek ve tabii manzaraların* resmini yapmak rraram de*ğildir Yukarıda İbni Abbas'ton nakledilen, hadiste îbni: Abbas {raj'ın res*sama, «Eğer mutlaka resim yapacoksan ağaçların ve canlı olmayan şey*lerin suretini yap» demesi, bunun mubah ofduğuna delalet eder


2- Parçalanmış uzuvların tek tek resmini yapmak —eL göz ayafc gibi— harom değildir Zira Hz Ayşe, yukarıda geçen hadiste «Ben o örtüyü parçalayıp İçine hurma lifi doldurarak İki yasttk yaptım Resulullah (sov) buna ses çıkarmadı» demiştir [12]


3- Kız çocukların oynaması için yapılan oyuncak bebekler de ha*ram değildir Hz Ayşe Resululloh (sav) İle evlendiğinde yedi Resulullah (sav)'m evine geldiğinde de dokuz yaşında idi Beraberinde oyuncak be*beklerini de getirmişti Resulullah (sav) beko yurduna göçtüğü zaman İse yaşı onsekizdi


Hz Ayşe'den şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav)'m yanında İken oyuncak bebeklerimle oynardım Benimle birlikte oyun oynayan birçok arkadaşım vardı Resulullah eve gelince arkadaşlarım utanarak saklanır*dı Resulullah (sav) benimle oynamaları İçin onları tekrar bana gönderir*di» [13]


Alimler, çocukların oynamaları İçin yapılan bebekleri, zaruretten dola*yı mubah kabul etmişlerdir Çünkü kız çocukları gelecekteki çocuk bakım ve terbiyesini bebeklerle oynayarak öğrenmektedirler Ayrıca bu oyuncak*lar kısa sürede bozulurlar Bunun gibi hamurdan ve tatlıdan yapılan hey*keller de haram değildir Çünkü bunlar yenilmek İçin yapılmaktadır




Alimlerin Resim Hakkındaki Görüşleri



İbnü'l-Arabi: «Hadisler resmin yasak olduğuna delalet etmektedir Ancak elbiselik kumaşlar üzerine nakış şeklinde çizilen resimler yasak olan resimlerden sayılmamıştır Ancak Resulullah (sav) üzerinde resim bulunan bir örtü hakkında Hz Ayşe'ye, «Onu benden çevir Çünkü onu her görüşte dünyayı hatırlıyorum» buyurmuştur Bu hadis bunların da mek*ruh olduğunu İfade etmektedir


«Resulullah (sav)'ın parçaladığı bir örtüyü Hz Ayşe'nin İki yastık yapması ve Resulullah (sav)'ın buna ses çıkarmaması suretlerin parça*lanmasından dolayıdır Bu sebeble parçalanmış suretlerin kullanılması mubahtır Çünkü onlar resim hüviyetini kaybetmiştir Eğer parçolanmış kumaş, suretin azaları bir araya gelecek şekilde birleş t İril İrse yine onu kullanmak haram olur Zira yukarıda Hz Ayşe'den rivayet edilen hadiste, Resulullah (sav)'ın yastık üzerindeki suretleri kerih görmesi ve bu suretler hakkındaki sözleri bunun yasak olduğuna delalet etmektedir Bu yasak*lamanın da en azından kerahet İfade ettiği bilinmektedir» [14]


Ebu Hayyan : «Bizim şeriatımızda resim yapmak haramdır Çünkü re*sim yapanlar hakkında çok şiddetli valdler varkJ olmuştur Sehl bin Ha-nlf'ten rivayet edilen, «Allahu taala resim yapanları lanetler» hadisi de bunlardan birisidir Herne kadar bazı alimlerden kumaşlar üzerine nakış gibi çizilen resimler hususunda cevaz nakledilmişse de İbnl Atlyye bu nakil hususunda, «Ben buna cevaz veren bir alim hatırlamıyorum» de*miştir» [15]


Alusi: «Süleyman aleyhisselamın şeriatında hayvanların resmini yapmak haram değildir Bizim şeriatta İse kesinlikle haramdır Bize göre heykel ve kabartma ile kağıt veya duvar gibi bir zemin üzerine çizilen re*simler arasında bir fark yoktur Çünkü şeriatımızda resim ve heykel yapan*lar hakkında çok şiddetli valdler mevcuttur Bu sebeble başka bir şeriata itibar edilemez Şu halde Süleyman aleyhisselamın İmtiyazlarını bildiren âyetin akışında cinlerin ona heykel yaptıklarının bildirilmesini onun mubah-lığına delil almak sahih değildir Çünkü ö bizim şeriatımız değildir» [16]


Kurtubî: «Buharı, Müslim ve diğer sünen kitaplarında rivayet edilen hadiste Resulullah (sav), «Kıyamet günü bu suretleri yapanlara azob edi*lecek ve yarattıklarınıza can veriniz denilecektir» buyurmuştur Resulul*lah (sav), resim ve heykel yapanları lanetlerken de bunlardan hiçbirisini İstisna etmemiştir Tirmtzî, Ebu Hüreyre (ra)'den, o da Resulullah (sav)'tan şöyle rivayet eder: «Kıyamet günü ateşten bir baş yükselecek Onun gö*ren gözleri, işiten kulakları ve konuşan ağzı olacak Şöyle diyecek: Ben üç sınıf insana azab vermek için vekil tayin edildim Zulümde İnad eden*lere, Allah (cc)'tan başka bir tanrıya davet edenlere, resim ve heykel ya*panlara» [17] Buhari'nin rivayet ettiği, «Kıyamet günü en şiddetli azaba uğrayacak olanlar dünyada Allah (cc)'ın yarattıklarına benzer şeyler ya*panlardır» hadisi de resim ve heykelin haram olduğuna delalet eder» [18]


İmam Nevevî: «Resim ancok yerde çiğnenen Veya kullanılfâta İhti*mam gösterilmeyen bir eşya üzerinde olursa caizdir»


İbni Hocer el-Askalani, Buharî şerhinde, «Heykel İcmaen haramdır Elbise ve kumaşlar üzerine yapılmış resimler hakkında İse dört görüş var*dır :


1- «Üzerinde resim olan kumaşla İlgili hadise dayanarak caiz ol*duğunu kabul eden görüş


2- «Hadislerin umumi manalarına dayanarak resmin kesin olarak haram olduğu görüşü


3- «Resim eğer elbise ve eşya üzerinde tam olarak görülüyorsa ha*ramdır Şayet parçalar halinde veya baş kesilmiş halde bulunuyorsa caiz*dir diyen görüş En sahih olan görüş budur


4- «Kullanışta ehemmiyet verilmeyen sergi gibi şeyler üzerine çizi *ten resimler mubahtır Eğer resme karşı bir saygı gösteriliyorsa haramdır diyen görüş» [19]


Kız çocukların oyuncak bebekleri resim ve heykele ait hükümlerden /istisna edilmiştir




Fotoğrafın Hükmü Nedir?



r Son dönem fakihlerine göre fotoğraf, haram oian resimlerin hükmü irçine girmemektedir Zira fotoğraf, resim konusunda Resuiullah (sav)'tan varid olan naslann kapsamına girmemektedir Çünkü fotoğrafta Allah îitccj'tn yarattığı canlılara toenzetme düşüncesi yoktur Bu sebeble fotoğ*rafın hü-kmü, hadisin nassıyla istisna edilen 'kumaş üzerine nakşedilen re*simlerin hükmü grbidir [20]


Şeyh Saİs : «Fotoğrafın hükmü, kumaşlar üzerine nakşedilen resimle*rin hükmü gibidir Bu resimlerin istisna olduğuna hadis delalet etmektedir Kaidi ki fotoğrafa suret değildir de denilebilir Çünkü o aynada görülen in*san suretine benzer Aynada görülen suretin yapılmış bir resim olduğunu kimse İddia edemez Yalnız şu do var ki, fotoğraf aynadaki haytfle hiç de benzemez Çünkü fotoğrafın gölgesi vardır, aynadaki suretin ise gölgesi yoktur Aynca fotoğrafı çoğaltmak imkanı da vardır Halbuki fotoğraf ger*çekte bir suret değildir Belki, mevcut suretleri tesbit ederek kaybolmak*tan korumaktır Fotoğrafın helalliğine hükmeden fa-kihler «Şüphesiz her-şeyin bir sureti vardır Bu suret güneş veya ışık vasıtasıyla da başka bir yere alınabilmektedir Madem ki hadiste kumaş üzerine nakşedilen resim*ler istisna edilmiştir, fotoğrafın caiz olması da gerekir Çünkü bu zaman*da halkın fotoğrafa ihtiyacı vardır» demektedirler» [21]


Bana göre fotoğraf resmin bir çeşididir Çünkü aletle yapılan resme de suret denilmektedir Bu işi kendisine meslek edinen kimseye de gerek örfen, gerek lügaten «suret yapıcı» denilmektedir Herne kadar hadisler elle çizilen resimler hakkında varid olmuşsa da görünüm itibariyle resimle fotoğraf arasında hiçbir fark yoktur, öyleyse fotoğrafa ancak zaruret hal*lerinde helal denilebilir


Bununla birlikte fotoğrafın çok büyük zararları bulunmaktadır Çün*kü zamanımızda gazete ve mecmualarda renk renk, boy boy elbiseli veya çıplak fotoğraflar sergilenmektedir Bunlar ise gençliği zehirlemektedirler Bu resimler insanları tahrik etmekte, din ve ahlak üzerinde bozucu bir tesir yapmaktadır Fitne uyandıracak çıplak bir resim veya şekil hakkında hiçbir akıllı insan helaldir diyemez, haramlığından şüphe edemez Bu fo*toğrafların zararı, elle çizilen resimlerin zararından daha çok olmaktadır çünkü


Suretlerin haramlık illetleri yalnız Allah (cc)'ın yarattıklarına benzet*mek değildir Resim ve heykelin yasak edilmesinde bilinmesi gereken ana nokta, milletlere putperestliğin resim ve heykel yoluyla girmiş olmasıdır O milletler büyük bir adam öldüğü zaman onun resim ve heykelini yapar-Jardı Bundan maksatları da onu hatırlamak ve sonra gelen insanların on*ların yolundan gitmesini sağlamaktı Fakat zamanla onlara tapmaya baş*larlardı


Bugün halkın duvarlara astığı boy boy resimlere, sırf hatırlamak İçin de olsa elle çizilmemiş de olsa, şeriat müsade etmez Çünkü ona gelecek*te tazim ve ibadet edilebilir Fotoğrafa, elle yapılmış bir suret değildir, o kağıt üzerindeki bir gölgedir demek aklı selimin kabul edemeyeceği bir id*diadır Yalnız zaruri hallerde kimlik Isbatı için çekilen fotoğraflar mubah*tır Bunun dışında hatıra içinde çekilse haramdır




Suretlerin Haramlığı Hakkında Varid Olan Şüpheler



BatıküMürü ve ilmi almış bazı kimseler, resmin yüksek ve zevkli bir sanat dalı olduğunu ve Batı medeniyetine yaklaşmak İçin resmin önem*li bir vasıta olduğunu İddia etmektedirler Bazı kimseler de birtakım mev*kilere ulaşmak ve Batı kültürü içinde yaşayan İnsanlara hoş görünmek için bu iddiada bulunmaktadırlar Bu vesile İle de resim ve heykelin ha-ramlığı hususunda bazı şüpheler ileri sürmektedirler Bu şüpheleri özetle*yerek reddetmeye çalışacağız


1 Şüphe: Bu Iddiocılor, resim ve heykel hakkındaki varkl olan nas-ların, İslam davetine mani olmamast ve putperesetliğln ortadan kaldırıl*ması İçin geçici bir yasaklama getirdiğini zannetmektedirler! Buna göre artık putlara tapma korkusu kalmadığına göre resim ve heykel yapmanın haramltk hükmü de ortadan kalkmıştır Bu şüphenin reddi için Şeyh Ahmed Şaklr'İn İmam Hanbel (ra)'in Müsnedindekİ 7166 nolu hadise yazdığı, tahlili nakletmekle iktifa ediyoruz:


cSuretlertn (resim, heykel, fotoğraf) horam olmadığını iddia edenlerin delilleri, yalnızca, nasları şeriatta anılmayan illetlerle tevil etmektir Kaldı ki bu İlletlerde de suretlerin haram olmadığına delalet eden blrşey yoktur Bunlara göre İslâmın başlangıcında suretlerin haram edilmesinin sebebi putperestlik korkusudur Halk putperestliğe çok yakın olduğu ve yalnız Allah (cc)'a İbadet etmelerini temin etmek İçin İslâm suretleri yasakla*mıştır Günümüzde böyle bir korku, puta tapma İhtimali olmadığına göre, -suret yapmanın haramlığı da ortadan kalkmıştır Çünkü halkın tekrar put*perestliğe dönme ihtimali yoktur


«Bunlar şu anda gerçek bir putperestliğin mevcut olduğunu unutmak*tadırlar Mesela; günümüzde kabirlere ve kabirlerde yatanlara öyle bir hürmet vardır ki, putperestlikten pek de farklı değildir Kabirlere tapar*casına bir saygı gösterilmekte, bir sıkıntısı olan bir kabirde yatandan sıkıntısının giderilmesi hususunda yardım İstemektedir 8u şekilde put*perestlik, insanlar farkına bile varmadan kalbferlne yerleşmektedir İşte bu cahilane fetvanın bir sonucu olarak memleketimiz putperestlik eser*leriyle dolmuştur Resim ve heykel öylesine yaygınlaşmış klr her taraf bunlarla tıklım tıklım doludur Bunların niçin yapıldığı sorulunca onların unutulmaması ve saygı gösterilmesi İçin cevabı veriliyor Üstelik bunun İslâmî -bir tavır olduğunu zannetmektedirler Yapılan resim ve heykellerin teşhiri için galeriler açılmaktadır Buralara gidenler, uzanmış, oturmuş ve*ya ayakta durur vaziyette çıplak ve sanki canliymış hissini veren heykel*lerle karşılaşmaktadır Bunlar güzel sanat eseri diye iftiharla sergilenmek*tedir»


2 Şüphe: Suretin helal olduğunu İddia edenler, suretlerin haram of-duğuna delalet eden hadislerin ahodî hadis olduğunu, bunların da kesin horamlık İfade edemeyeceğini söylemektedirler Kesin bir nas olmadıkça herhangi bir sanat dalını haram kabul etmek mümkün değildir demekte*dirler


Bu şüphenin reddi hususunda şöyle deriz: Bu iddia İslâm şerlatini bil*meyen bazı kimselerin açık cehaletlerini ortaya koymaktadır Çünkü bütün İsiâm alimleri, İster mütevatir ister ohadî olsun Resulullah (sav)'tan riva*yet edilen bütün kavli, fiilî ve ameli hadislerle amel etmemizin vacip ol*duğunda ittifak etmişlerdir, Şu bilinmektedir ki fıkhın birçok hükümleri ahadî hadislerle tesbit edilmiştir Eğer onların zannettikleri gibi ahadî ha*disler kafiyet ifade etmeseydi birçok şer'î hüküm olmazdı Bu İddia faklh bir alimden sadır olamaz Ancak şer'î hükümlerin istinbat yollarını ve şe*riatın usulünü bilmeyenler böyle bir İddiada bulunabilirler İşin hayret e-dilecek yanı şudur ki, bu gibi iddialarda bulunanlar, kendi görüşlerini is-bat için senetleri çok zayıf, hatta hiçbir muhaddis tarafından hadis kabul edilmeyen hadis ve sözleri delil getirmektedirler Onların arzu ve görüş*lerine uyduğu takdirde hadisin sıhhati hiçbir önem taşımamaktadır


Başta İmam Şafii (ra) olmak üzere fıkıh usulü alimleri bu şüpheyi do*yurucu bir şekilde reddetmektedirler Şöyle ki, ahadî bir hadis tesbit edil*diği zaman onunla amel edileceğini açık şekilde ortaya koymuşlardır İs*lâm alimleri günümüze gelene kadar ahadî hadislerle amel ederek onun kesin bir delil olduğunu kabul etmişlerdir Zin senetleri tesbit edilen aha*dî bir hadisi reddetmek, şeriatın birçok hükmünü reddetmektir


Bu şüphenin reddi hususunda şöyle de denilebilir: Suretlerin haram olduğuna delalet eden naslar tevatür derecesine ulaşmıştır, islam alimleri de onları kuşaktan kuşağa aktarmıştır Bu hususta şüpheye düşenler için açık bir kapı da yoktur Ayrıca şunu da kesin olarak biliyoruz ki, İslâm ül*kelerinde resim, kabartma ve heykel yapılmamıştır İslâm sanatkarları con-lılıların resim ve heykellerini yapmaktan vazgeçerek sanatlarını hendesî şekiller çizerek, bitki ve manzara resimleri çizerek icra etmişlerdir Sanat*karların bu yolu tutmaları da canlı varakların resim ve heykellerini yap*manın haram olduğunu bilmelerindendlr Eğer resim ve heykel yapmak haram olmasaydı sanatkarlar bunları terketmezlerdi


3 Şüphe: Resim ve heykelin haram olmadığını iddia edenler, ahkam âyeti olmayan birtakım âyetlerle iddialarını İsbat etmeye çalışmaktadırlar Bunların İstidlal ettikleri âyetlerdeki heykellerin yapımı ise bizim şeriatı*mızdan değildir O, İslâm şeriatı ife hükümleri neshedilen geçmiş şeriat^ ların hükümleridir Bunların delil kabul ettiği âyetlerden biri de tefsir et*tiğimiz âyettir ki Allahu taala bu âyette şöyle buyurmaktadır: «O kafalar*dan, heykellerden, büyük havuzlar gibi çanaklardan, sabit sabit kazanlar*dan ne dilerse kendisine yaparlardı Ey Davud hanedanı, siz (Allaha) şü*kür için çalışın» Bu âyette resim ve heykelin helal olduğuna delalet ede*cek hiçbir şey yoktur Çünkü bu âyet cinlerin Süleyman aleyhlsselama yaptıkları hizmetleri haber vermektedir Âyette yapılan heykellerin canlı varlıkların heykelleri olduğuna dair de hiçbir işaret yoktur Bununla bera*ber bu âyet geçmiş bir şeriattan söz etmektedir Herkesin bildiği bir haki*kattir ki, dizden evvelki peygamberlerin şeriat ve hükümleri bizim için de geçerlidir Ancak eğer anları neshedecek bir nas yoksa Halbuki İslâm şeriatında resim ve heykeli haram kılan naslar mevcuttur Bu, İstâm alim*leri arasında ittifak edilen bir kuraldır Mesela; Yusuf aleyhisselamın şe*riatında saygı kasdiyla bir adama secde etmek caizdi İslâm ise Allah (cc)'-tan başka bir varlığa secde etmeyi haram kılmıştır Kur'an-ı kerimde Yusuf aleyhisselama kardeşlerinin secde etmesinin zikredilmesi Ailah (cc)'tan başkasına secde etmenin mubah olduğuna delalet etmez Dolayısıyla bu âyeti böyle delil almak sahih değildir Günkü bizim şeriqtımız önceki şe*riatları neshetmiştlr




Âyetlerden Alınacak Dersler



1- Allahu taala hasseten Davud aieyhisselama büyük imtiyazlar vermiştir


2- Dağların ve kuşların Davud aieyhisseiam ile birlikte teşbih etmesi, Davud aleyhisselamın mucizelerinden biridir


3- Herhangi bir sanatı bilmek ve icra etmek peygamberlerin dereceslni düsürmez Davud aleyhlsselama Allahu taala zırh yapmayı öğret*ti mistir


4- Allahu taala Süleyman aleyhlsselama rüzgarı ram etmişti Rüzgar onun emriyle eserdi


5- Allah (cc)'ın emri ile cinler Süleyman aleyhisselama insanların yapamayacağı şeyler yapıyorlardı


6- Süleyman aleyhisselamın şeriatında heykel yapmak mubahtı Fa*kat bu hüküm bizim şeriatımız tarafından neshedilmiştlr


7- Peygamberlik mevkii, hükümdarlık mevkiinden daha yüksektir Allahu teala bu iki yüksek mevkiyi Süleyman aleyhisselama bir arada vermişti


8- Allah (cc)'ın kullarına fazlı çoktur Bilhassa da peygamberle*rine Kullarına ve peygamberlerine düşen vazife İse, verdiği nimetlere kar*şılık Allahu taaiaya şükretmektir


9- Cinler gaybı bilmezler Eğer bilmiş olsalardı, Süleyman aleyhis*selamın vefatım bilerek zorla çalıştırıldıkları işe devam etmezlerdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #129
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler



İslâm şeriatı halkın putperestlik içinde boğulduğu bir zamanda gel*miştir Halk, bütün ahlakî ve insanî meziyetlerinden uzaklaşmış, puta tap*ma derekesine düşmüştü, öyie ki, Kobe-i muazzamanın İçine ve çevre*sine senenin günleri sayısınca put dikilmişti Bunların her biri tanrı kabul edilerek tapılıyordu Resulullah (sav) Mekke'yi fethedince o putlprı bizzat kendi eliyle devirmiş, onlardan hiçbir eser bırakmamıştı Putları devirirken de, «De ki: Hak geldi batıl zeval buldu Şüphesiz ki batıt daim zeval bulu*cudur» (İsra: 81) âyetini okumuştu


Putperestlik Araplara Hıristiyanlık, Yahudilik, heykel ve suretler vası*tasıyla girmiştir Kısa zamanda da ateşin kuru bir orman içinde yayılması gibi hızla yayılmıştı Arap yarımadası putperestliğin beşiği ve merkezi du*rumuna gelmişti İslâm gelişiyle beraber, uzaktan ve yakından putperest*liğe götürücü herşeyi, resim veheykeli yasak etti ve putperestliği kökün*den kazıdı


İslâm, putperestliği, islâm itikadını ve ümmeti putperestlik ve şirkten korumak için kökünden kazıdı Arap yarımadasını putperestlik ve şirkten tamamen temizledi Bugün insanlığın fikren tekamül ettiği ve putperestli*ğin çok gerilerde kaldığı, puta tapacak kimsenin kalmadığı, dolayısıyla heykel ve resmin haram kılınması da manasını yitirdiği söylenebilir Fa*kat insan aklı her zaman gerilemeye maruz kalmaktadır Bu yüzden cad*delere dikilen heykellerin, evleri dolduran resimlerin gelecekte puta tap*maya vesile olmayacağını kim söyjeyebillr? Çünkü bizden evvelki ümmet*lerde de putperestlik böyle başlamıştı Onlardan salih bir adam öldüğü zaman onu hatırlamak ve yaptıklarını unutmamak ipin heykellerini diker*ler, aradan zaman geçince de onlara tapmaya başlarlardı Günümüzde insanın aklını uçuracak kadar büyük değişmeler olmuştur Rezlletler fa*ziletleri yok etmiştir Ahlâk anlayışı Ve değerler değişmiştir Açılıp saçıl*mak medeniyetin gereği gibi kabul edilmeye başlanmıştır Ahlaktan bu ka*dar uzaklaşan, yoksullaşan bir millet elbette gelecekte puta da tapabilir Elektronik çağ olarak adlandırılan günümüzde bile sığıra tapan, onun dış*kısını mübarek kabul eden topluluklar olduğunu unutmamalıyız Dolayısıy*la insanın yeniden puta tapmayacağından nasıl emin olabiliriz? Zira sığıra tapanlar, puta da tapabilirler İşte bunun İçin İslâm resim ve heykeli ha*ram kılmıştır Allah (cc)'tan bu teşrii sistemin insan aklının üzerinde yer ederek İnsanlığın kurtulmasına vesile olmasını niyaz ederiz






--------------------------------------------------------------------------------


[1] Beyzavî'nin nakline göre Davud aleynisselam davarın değeri verilen zarara eşit olduğu İçin sürünün tazminat olarak tarla fveya bağ) sahibine verilme*sine hükmetmişti Henüz onbir yaşında bulunan Süleyman aleyhisselam ise $% tarlanın (veya bağın) davar sahibine verilip eskf haline gelinceye kadar ,■ > ona bakmasını, buna karşılık davarın da tarla sahibine teslim edilip tarlası eski haline gelinceye kadar davarın sütünden, yavrularından, yününden fay*dalanmasını daha uygun bulmuştu Babası onun bu içtihadını çok beğen*mişti- (Çev)


[2] Ebussuud, Tefsir, C 7 S 8 (Razi tefsirinin kenarında) 340


[3] Razı age C 7 S 12


[4] Kurtubl age C 4 S 308


[5] İbnü'l-Arabi age C 3


[6] İbni Munztr Lisanü'l-Arab


[7] Kurtubi, sge, C 14, S 272 8


[8] Kurtubt, age, C 14, S »fc


[9] Bttbart


[10] Kurtubt ibnül-Arabi, Müslim


[11] Kûtûb-i Sitte


[12] Müslim


[13] Müslim


[14] İbnül-Arabl aga, C 3


[15] Ebu Hayyan Bahr-i Muhld C 7 S 285


[16] Alusl, Ruhu'l-Meani, C 22, S 119


[17] Tirmizl,


[18] Kurtubt age, C 14, S 274


[19] Ibni Hacer el-Askalani, Buharl Şerhi


[20] Müellifin nakletmediği bu hadis, Buharl'nin rivayetine göre özetle şöyledir:


Zeyd ibni Halid (ra) Ebu Talha'dan, «Resulullah (sav), -içinde suret bulunan bir eve melekler girmez* buyurdu • hadisini nakleder Bir süre sonra Zeyd (ra) hastalanır Büsr bin Said (ra) Zeyd Ira)'in ziyaretine gider Orada üzerinde suret bulunan bir perde görür Orada bulunan Ubeyd 'ra)e Suretin menhi hakkındaki hadisi bize Zeyd nakletmişti Şimdi evinde su*ret görüyoruz, der Ubeyd (ra), -Zeyd bin Halid (ra) bu hadisi Ebu Talha (raî'dan rivayet ederken sonunda -Elbisedeki nakış ve resim müstesnadır» dediğini duymadın mı?- cevabını verir Bkz Kastalanî, Buhari Şerhi, C 5, S 274 IÇev)


[21] Şeyh Sais Ayatü'l-Ahkam, C t, S

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #130
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




59 DERS ŞERİATTA HİLENİN YERİ 2


Ayetlerin Lâfzı Tahlili 2


Ayetlerin İcmali Manaları 2


İsmrs Eyyub Aleyhisselamın Kıssasından Maksat Nedir? 2


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 2


Âyetlerdeki Şer'i Hükümler 3


Birinci Hüküm: Eyyub Aleyhtssetamtn Hanımım Dövmek İçin Yemin Etmesinin Sebebi Nedir? 3


İkinci Hüküm: Terbiye İçin Karının Dövülmesi Mubah Mıdır? 4


Üçüncü Hüküm: Bir Demet Sapla Vurmak Eyyub Atoyhteselâma Hat Bir Hüküm Müdür, Yoksa Umumi Midir? 5


Dördüncü Hüktim: Terblye İçin Kadına Vurulacak Darbın Ayrı Ayrı Vurulması Şart Mıdır? 5


Beşinci Hüküm: İslâm Şeriatında Hile Yapmak Caiz Midir? 6


Altıncı Hüküm: Allah’ın Fiilleri Maslahata Tabii Midir? 6


Yedinci Hüküm: Yemini Yerine Getirmek Mi, Bozup Kefaret Vermek Mi Daha Efdaldlr? 6


Âyetlerden Alinacak Dersler 7


Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler 7



59 DERS ŞERİATTA HİLENİN YERİ



41- Kulumuz Evyubu da an Honl o, Rabblne şöyle nida etmljtfc «Hakikat, şeytan beni yorgunluğa (meşakkalo) ve azaba (hastalığa) uğ-j rattı


42- Ayağınla vur (yere dedik) İşte hem yıkanacak, hem İçecek so*ğuk (bir su),


43- Ona hem ehlini, hem onlarla beraber bir mislini, bizden bir rah*met ve temiz akıl sahipleri için de bir ibret almak üzere, bağışladık


44- «Eline bir demet sop al da onunla vur Yemininde durmazlık et*me» (dedik) Biz onu hakikaten sabırlı bulduk O, ne güzel kuldu Hakikat o, dalma {Allaha) dönen (bir zat) İd)




Ayetlerin Lâfzı Tahlili



(Binusbin): Nun'un ötre ile ve sad'ın harekesiz okunmasıyla azab ve hastalık manasına gelir


(Ürkud): Rekd kökünden gelen bir fiildir Rekd, ayakla vurmaktır


(Muğteselün): Gusledilecek ve İçilecek su de*mektir


(Diğsen): Sözlükte karışık şeylere denir Burada ise yaş ve kuru karışık bir deste sep demektir


(Tahnes): Hıns kökünden gelen bir ffildir Hıns Yemini bozmaktır


(Evvabün): Evb'ln çoğuludur Evb, dönmek demektir




Ayetlerin İcmali Manaları



Allahu taala Hz Peygambere hitaben şöyle buyurmaktadır: Milletine kulum Eyyûb'un kıssasını hatırlat Zira o, duçar olduğu hastalıktan dolayı Allah (cc)'tn şifa vereceğini umarak Allah (cc)'a niyazda bulundu Şöyle dedi: Yarabbi, hakikaten ben zengin iken fakir oldum Sıhhatli iken has*ta oldum 'Muhakkak sen zayıf düşenlerin Rabbl, merhamet edenlerin en merhametllsisln Allahu taala onun duasm' kabul ederek sıkıntıdan kur*tardı Hastalığına şifa verdi Ona ayağını yere vurmasını emretti Ayağını yere vurunca yerden bir su kaynadı O su İle yıkanarak vücudundaki, içe*rek de içindeki hastalıklardan şifa buldu Allah (cc)'ın İzniyle tam tabii hayatına kavuştu


Allahu taala ona şifa verdikten sonra yitirdiklerine ve ailesine yeniden kavuşturdu Sabrına" karşılık çok sayıda çocuk ve ikram olarak fazlından servet verdi Allahu taala bü kıssayı hatırlatarak kullarına fazi ve keremini haber vermektedir Uğradığı sıkıntı ve hastalığa Eyyub aleyhisselam nasıl dayandı nasıl sabretti ise insanlar onu örnek alarak sıkıntı ve hastalıkla*rına öyle sabretmelidirler Herşeyin Allah (cc)'tan olduğunu bilerek Allah (cc)'a yönelmeli ve isteyeceklerini ondan İstemelidirler


Hakim olan Allah (cc), Eyyub aleyhisselama şifa verdikten sonra onun hastalığı sırasında kendisine hizmet eden zevcesini terketmesinl İrade et*medi Eyyub aleyhisselam yaptığı bir hatadan dolayı zevcesine yüz sopa, vurmaya yemin etmişti Allahu taala kadına gösterdiği sabırdan ötürü bir mükafat olmak üzere Eyyub aleyhisselama şöyle bir fetva verdi: Yüz adet sapı birleştirerek bir demet haline getirip onunla bir defa vurmasını, bunun yüz sopa yerine geçeceğini ve böylece yemininin yerine geleceğini bildir*di


Allahu taala, Eyyub aleyhisseiamın sabrına şehadet ederek şiddet ve darlığın isyana vesile olmaması gerektiğine işaret etmektedir Eyyub aley-hisselam kullarının en hayırlısı idi Her zaman O'nun taatinde ve O'nun rı*zasını taleb ederdi


Eyyub aleyhisselamın bu şekilde dua etmesi, duçar olduğu sıkıntı ve hastalıktan şikayet manasına gelmez Çünkü o herşey emrinde olan Allahu taalaya sığınmaktadır




İsmrs Eyyub Aleyhisselamın Kıssasından Maksat Nedir?



Eyyub aleyhisseiam ve diğer peygamberlerin kıssalarının beyan edil*mesinin maksadı, hayatta karşılaşılan şeylerden ibret almaktır Sanki Al*lahu taala Hz Peygambere kavminin sana sefihçe hareket etmelerine, sa*na karşı gösterdikleri şiddete, yaptığın davete mani olmalarına karşı sab*ret Dünyada encok nimet, mal ve mevki verilen Davud aleyhisseiam ile oğiu Süleyman aleyhisselam, encok bela ve mihnete uğrayan da Eyyub aleyhisselamdır öyleyse bunların hallerini göz önüne getirerek dünya hal*lerinin hiçkimse için gereği gibi uygun olmadığını anla Akıllı kişilerin ya*pacakları şey, hastalık ve sıkıntılara karşı sabretmektir,




Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci İncelik: Eyyub aleyhisselama iki çeşit meşakkat verilmişti Birisi mal ve servetinin elinden gitmesi, fakirliğe düşmesi, ikincisi ise şid*detli bir hastalıktır Allahu taala bu âyeti kerimede biri maddi, diğeri be*denî olan iki musibete karşılık iki keilme zikretmiştir Bunlardan birisi vü*cuduna İsabet eden hastalığa karşılık «nüsb» (bela) kelimesi, diğeri ise mai ve evladına gelen felakete karşılık da «azabı kelimesidir


İkinci incelik; Allahu taala, Eyyub aleyhisselamı sabırla vasıflandır*dıktan sonra onu, «Biz onu hakikaten sabırlı bulduk» öyetiyle sena etmiş*tir Bununla birlikte Eyyub aleyhisselam Allahu taalaya halinden şikayet-tenerek, «Hakikat bana (bu) derd (gelip) canı Sen esirgeyicilerin esirgeyi-cisisin» (Enbiya: 83) demişti Bu âyette de, «Hakikat şeytan beni yorgun*luğa (mesakkata) ve azaba (hastalığa) uğrattı» demiştir Bu âyetler in*sanın düştüğü sıkıntıdan Allah (cc)'a şikayette bulunmasının sabır ile bir tezad teşkil etmediğine delalet etmektedir NitekimYakub aleyhisselam do, «Ben (taşan) kederimi, mahzunluğumu yalnız Allaha şikayet ediyorum» (Yusuf: 86) demiştir Bundan ötürü Allahu taala Eyyub aleyhisselamı «O, ne güzel kuldu! Hakikat o, daima (Allaha) dönen (bir zat) tdi» âyetiyle methetmiştlr Eğer Allah (cc)'a şikayette bulunmak sabra zıt olsa İdi Alla*hu taala Eyyub aleyhisselamı böyle methetmezdi


Üçüncü İncelik: «Hakikat şeytan beni yorgunluğa (meşakkata) ve a-zaba (hastalığa) uğrattı» âyetinde Çünkü bu âyette Eyyub aleyhisselam malına, canına ve ehline gelen zaran Allah (cc)'ton utandığından dolayı şeytana isnad etmiştir Herşeyin hakiki faili alemlerin Rabbl olan Allah (cc)'tır Hayır, şer, menfaat ve zarar, hepsi Allah (cc)'ın kudretiyledir Şu var ki şer Allah (cc)'a isnad edilemez Ancak şeytana isnad edilebilir Bundan ötürü Eyyub aleyhisselam, bu halinde dahi edebini koruyarak ken*disine gelen zararı şeytana atfetmiştir Nitekim İbrahim aleyhisselam da, «(O Rab) ki beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir Bana yediren, bana İçiren O'dur Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur» (Şuara: 78-80) âyetinde görüldüğü gibi yedirmeyi ve icirmeyi Allah (cc)'a, hastalığı da kendisine nisbet etmiştir


Zemahşerî: «Şeytan ona vesvese verdiğinde o şeytana kulak verince Allahu taala ona bela ve azab verdi Bunun için de bela ve azabı Allah (cc)'a değil; şeytana isnad etmiştir Fakat gerçekte o musibeti Allah (cc) vermişti Bunları bildiği holde bela ve ozabı şeytana isnad etmiştir» [1]


Dördüncü İncelik: Süfyan-ı Sevri (ra)'ye belalara müptela olduğu hol*de sabreden (Eyyub aleyhisselam gibi) kulla, dünyanın bütün nimetleri verildiği halde şükreden (Süleyman aleyhisselam gibi) kuldan soruldu «İkisi de eşittirler» dedi «Zira Allahu toala sabreden ve şükreden her İki kulu da sena etmiştir Eyyub aleyhisselam hakkında, tO, ne güzel kuldu» Süleyman aleyhisselam hakkında «(Süleyman) ne güzel kuldu» (Sâd: 30) buyurmuştur» [2]


Beşinci İncelik: Eyyub aleyhisselamın sabrı örnek gösterilir Zira o, malına, canına ve ehline gelen musibetlere, en tercih edilen kavle göre onsekiz yıl sabretmiştir Rivayete göre hanımı, şifa bulması için dua et*mesini İster Hanımına, «Biz fcac sene rahat yaşadık?» diye sorar Hanımı, «Yetmiş sene» der Bunun üzerine, «Hayret edenim sana Yetmiş sene ni*mette yaşadık Sabret de bir o kadar da meşakkat İçinde yaşayalım» der


Bazı tarihçilere göre de hanımına, «Allahtan şifa istemeye utanıyo*rum Çünkü sıhhatli ve nimetli geçirdiğim gün kadar hastalık ve yoksul*luk geçlrmedim» demiştir Bundan ötürü Eyyub aleyhlsselamın sabrı ör*nek gösterilir




Âyetlerdeki Şer'i Hükümler


Birinci Hüküm: Eyyub Aleyhtssetamtn Hanımım Dövmek İçin Yemin Et*mesinin Sebebi Nedir?



«Eline bir demet sap at da onunla vur Yemininde durmazlık etme» âyetinin zahiri, Eyyub aleyhisselamdan hanımını dövmek İçin yemin sadır olduğuna delalet eder


Müfessirler, Eyyub aleyhisselamın şayet şifa bulursa hanımına yüz so*pa vurmak için yemin ettiğini söylerler Allahu taala da yeminini yerine getirmek için zevcesine bir demet sapta vurmasını emretmiştir Fakat âyet*te yemininin sebebi zikredilmemiştlr


Bazı müfessirler yemin için uzun uzun birtakım sebeblerden söz et*mişlerdir Fakat bunlar yazmaya değer nitelikte doğru bir haber değildir*ler


Bazı tarihçiler şöyle demektedirler: Eyyub aleyhİsSelamm zevcesi has*talığında ona çok iyi bakmıştır Hastalık uzadıkça bıkmaya başlamıştır Şeytan bir doktor kılığına girerek onun yoluna çıkar Kadın onu görünce, «Şurada bir hasta var Onu tedavi edebilir misin?» der Şeytan, Dilerse onu tedavi ederim Fakat bir şartım var Şifa bulduğunda bana, «Beni sen iyileştirdin» desin» cevabını verir Zevcesi bunu Eyyub ateyhisseiama haber verir Eyyub aleyhisseiam, «O senin gördüğün şeytandır Allah (cc) İçin üzerime borç olsun ki, eğer iyileşirsem sana yüz sopa vuracağım» der Rivayete göre Eyyub ateyhisselamın yemininin sebebi budur [3]


Bazıları da şöyle bir hikaye anlatırlar: İblis, Eyyub aleyhisselamın zev*cesine, «Eyyub'u hasta eden benim: Ben yerin tanrısıyım Eğer bana bir defa secde edersen onu İyileştirir v© zenginliğine yeniden kavuştururu m ı der O da bunu Eyyub aleyhisselama haber verir Eyyub aleyhisseiam, «O şeytandır Allah (cc) adı İle yemin ederim ki, İyileşirsem sana yüz sopa vuracağım» der


Allah (cc)';n kitabı olan Kur'anda Eyyub aleyhisselamın kıssası hak*kından herhangi bir tafsilat yoktur Bundan ötürü onun hastalığı ve zevcesini döğmek için yaptığı yemin hakkında çeşitli hayalî rivayetler, yo*rumlar yapılmıştır Bunların bir kısmı zaten batıldır İnanmak sahih değil*dir Bir kısmı da zayıftır


İbnü'l-Arabî: «Bazı müfesslrlerln zikrettikleri, «İblisin göğün yedinci katında bir yeri vardır Allah (cc)'tan Eyyub aleyhisselama musallat edil*mesini İster Allahu taala da, «Seni onun malına ve ehline musallat et*tim» ders> rivayeti batıl ve son derece çirkindir Çünkü şeytan Allah (cc)'-tn lanet ve gazabıyta cennet ve göklerden koğulmuştur Koğulmuş şey*tan nasıl olur da rıza makamı olan yedinci kata çrkor, peygamberlerin makamında dolaşır? Bu, İslama aykırı olduğu gibi son derecede zararlıdır da


«Eyyub aleyhisseiam hakkındaki kıssalardan birisi de şöyledir: «Şey*tan Eyyub aleyhisselama musallat edilmesi hususunda Allah (cc)'tan te*mennide bulunur Allahu taala iblise, «Kulum Eyyuba birşey yapabildin mi?» diye sorar» Bu kıssa da kesin surette asılsız ve batıldır Çünkü Al*lahu taala İblisin askerleri olan kafirlerle konuşmaz Nasıl olur da onları saptıran İblisle konuşur?


«Müfessirlerin bazı nakillerinde de şöyle denilmiştir: Atlahu taala şey*tana, «Seni Eyyub'un malına ve ehline musallat ettim Onlara dilediğini yapabilirsin» buyurmuştur Bu herne kadar mümkünse de hakikatten u-zaktır


«Bir başka nakilde de, Allah (cc) şeytanı Eyyub aleyhisselama musal*lat edince şeytan Eyyub aleyhisselamtn cesedine üfürmüş, onu hasta et*miş Bu nakil de hakikatten uzaktır, Allahu taala Eyyub aieyhisseiamın düşmüş olduğu hastalık ve sıkıntıları şeytanın hiçbir İlgisi olmadan yap*maya kadirdir Allahu taalanm lanetlediği şeytana böyle bir fırsat verib de mümtaz peygamberlerinin canlarına, mallarına, ehl ve eyaline musal*lat etmesi mümkün değildir Çünkü şeytana böyle bir fırsat verilmesi onu sevindirir Allahu taala ise peygamberleri her yönüyle şeytanın iğva ve za*rarlarından korumuştur, [4]


«Bazı müfessirlerin, «Şeytan Eyyub (sav)'un zevcesine, «Ben yerin tannsıyım Eğer bana secde edersen kocanı İyileştiririm» der» sözlerin© gelince, kesin olarak bilinmelidir ki, herhangi bir insan hasta olduğu za*man kendisine nakildeki gibi, «Ben yerin tannsıyımıt denilse, değil bir peygamber karısı, hiçkimse bunu kabul edemez Bir peygamber karısı na*sıl olur da ona inanır ve böyle bir şüpheye düşer Böyle birşeyi, bedevi bir hayat yaşayan cahil bir çobanın karısı bile kabul etmez»


İbnü'l-Arobî sözlerine şöyle devam eder: «Eyyub aleyhisselamın has*talığı ve sıkıntısı Kur'anda iki âyette zikredilmiştir Birincisi mevzumuz, «Hakikat şeytan bent yorgunluğa (meşakkata) ve azaba (hastalığa) uğrat*tı» âyeti, ikincisi, «Hakikat bana (bu) dert (gelip) çattı Sen esirgeylcilerin eslrgeyiçişisin» (Enbiya: 83) âyetidir Eyyub aleyhisseiam hususunda Re-sulullah (sav)'ın buyurduklarına gelince: Buharî ve Nesaî'nin Ebu Hüreyre (raj'den rivayet ettikleri, «Eyyub aleyhisseiam çıplak olarak guslediyordu Üzerine altından çekirgeler döküldü Eyyub aleyhisseiam da onları top*ladı O zaman Allahu taala, «Ben seni gördüklerinden daha zengin etme*dim mi?» buyurdu Eyyub aieyhisselam, «Evet ya Rabbi, beni daha zen*gin ettin Şu var ki, senin bereketinden vereceğine karşı zengin değilim» dedi» hadîsinden başka toirşey yoktur, öyleyse bu haberler kimden ve hangi lisanla gelmiştir? Âyet ve hadis dışındaki haber ve kıssaların hepsi İsraillyattır Alimler Israiliyattan kesin olarak kaçınmalıdır İsrailiyatla İl*gili satırlar görüldüğü zaman yüz çevlrilmelidir İşitiidlğinde kulaklar ti-konmalıdır Çünkü Israiliyat akla birçok havailer getirir, kalbte fitne ve meşakkatlere sebeb olur» [5]


Eyyub aleyhisselamın sabrının sübutu, hakkında Israililer kanalıyla gelen haberlere İnanmak lazım gelmez Bazı müfessirler inceleyip araştır*madan kitaplarına bu haberleri almışlardır İsraiiilerden gelen rivayetlerin hiçbirisinin senedi yoktur Bununla birlikte bu gibi olayların peygamberle*re isnad edilmesi hiç doğru değildir Çünkü bu haberler onların ismetine aykırı ve yüksek mevkilerine layık değildirler Bu hususta müminlerin yap*ması gereken, Kur'an-ı kerimde zikredildiği kadarıyla yetinmek ve hura*felerden de yüz çevirmektir


Bu hurafelerden bir örnek verelim: İsralli haberlere göre Eyyub aley-hlsselam o kadar ağır hasta idi ki, hastalığından ötürü etleri dökülmüş, vücudunda kurtlar meydana gelmişti Bu hastalığından ötürü dost ve ya*kınları bile İğrenerek kendisini terketmişti Bu durumuna zevcesinden başka kimse sabredememlşti Son zamanlarda evinden de çıkarılarak bir mez*beleliğe atılmıştı, işte bunların hepsi yalan, asılsız 'kıssalardır Çünkü pey*gamberin İsmetine aykırı şeylerdir


Eyyu,b aleyhisselamın yakalandığı hastalık, etle deri arasında çok şiddetli ağrılar veren bir hastalıktı Bu dayanılmaz bir ağrıydı Zaman geçtikçe hastalık öyle şiddetlenmişti ki, buna bir peygamberden başka kimse dayanamazdı Halkın nefret edeceği, tiksinip kaçacağı bir hastalık değildi Bizce bilinmeyen herhangi bir sebebten dolayı Eyyub ateyhisselam zevcesine kızarak yüz sopa vuracağına yemin etmişti Allahu taala da onun bu yemininden ötürü günah İşlememesi için bir demet sap alarak onunla bir defa vurmasını ve böylece yeminini yerine getirmesini emret*miştir Allahu taala onun sabrına karşı da şifa vererek eskisinden daha sıhhatli ve daha zengin hale getirmiştir [6]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #131
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




İkinci Hüküm: Terbiye İçin Karının Dövülmesi Mubah Mıdır?



Bazı alimler, bu âyetlere dayanarak, kadının terbiye için dövülmesi*nin caiz olduğuna hükmetmişlerdir Zira Eyyub aleyhisseiam, bir hata*sından ötürü karısına yüz sopa Vuracağına yemin etmiştir Allahu taala da onun yeminini yerine getirmeyerek günahkâr olmaması İçin zevcesine vurmasına emretmiştir Eğer terbiye için kadın dövmek caiz olmasaydı Allahu taala ona vurmasını emretmez ve şefkatli bir yol göstermezdi


Bu âyetlerde aynt zamanda terbiye hududlan dışında kadının dövül*mesinin caiz olmadığına da işaret vardır Bundan ötürü Resulullah (sav) Veda Hacct'nda verdiği hutbede, «Kadınlar size karşı İsyan ettikleri zaman onları hafifçe dövün» buyurmuştur Bu hadis herne kadar kadının dö*vülmesine cevaz verse de •kadının dövülmesinde yine de kerahet vardır Çünkü Resulullah (sav), «Allah (cc)'tn kullarını dövmeyiniz» buyurmuş*tur Hz Ömer Resulullah (sav)'a gelerek, «Ya Resuluilah, kadınlar koca*larına karşı isyan ettiler» deyince, Resulullah (sav) da onların terbiye*leri İçin dövülmelerine ruhsat vermiştir


Bu arada kadınlar da ResuluDoh (sav)'ın zevcelerine gelerek koca*larından şikayette bulunmuşlardır Bunun üzerine Resulullah (sav), «Muhammedln ehline kadınlar gelerek kocalarından şikayette bulunmuşlardır Onlar sizden daha hayırlı değillerdir» buyurmuştur[7]


Cessas şöyle der: «Allahu taalanın terbiye hususunda dövülmeyi zik*rettiği kadınlar kocalarına karşı geçimsiz ve asi kadınlardır Çünkü Allahu taala, «Şerlerinden, serkeşliklerinden yıldtğınız kadınlara gelince, onlara (evvela) öğüt verin (vazgeçmezlerse) kendilerini yctoklarfınjda yalnız bı*rakın (Yine kar etmezse) dövün» (Nisa: 34) buyurmuştur»


Eyyub aleyhisselamın kıssasında geçen âyet îse, Eyyub aleytrissela-mın karısını serkeşliğinden dolayı değil, terbiye İçin dövdüğünü İfade et*mektedir «Erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler» (Nisa: 34) ayetine ge*lince; bu âyetin delalet ettiği hüküm de aynen Eyyub oleyhisselam kıssa-sındaki gtbt, kadının serkeşliği için değil, terbiye İçin dövülmesine dela*let eder Çünkü rivayete göre Resulullah (sav) zamanında bir sahabl karı*sının yüzüne bir tokat vurunca kadının yakınları bunun kısasını İstediler


Bunun üzerine, «Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler» âyeti nazil oldu




Üçüncü Hüküm: Bir Demet Sapla Vurmak Eyyub Atoyhteselâma Hat Bir Hüküm Müdür, Yoksa Umumi Midir?



"Alimler, Allahu taalanın Eyyub aleyhisselama yeminini yerine getirme hususunda emrettiği yüz sopa yerine bir demet sapla vurmanın yalnız ona mı, yoksa bütün ümmete mi olduğu hususunda İhtilaf etmişlerdir


Mücahid (ra)'e göre bu hüküm yalnız Eyyub aleyhisselama hastır Bu görüş İbni Abbas (ra)'tan da nakledilmiştir İmam Malik (ra) İle Ahmed bin Hanbel (ra)'in görüşleri de böyledir


- Ata ile Ibnl Ebi Leyla ise, bu hüküm yalnız Eyyub aleyhisselamo has değil, bütün müslümanlara umumidir demişlerdir Hakikaten bu ruhsat Allah (cc)'ın bir fazi ve keremi olarak bütün ümmet için bir ruhsattır İmam Şafii (ra) ve Ebu Hanife (ra)'nin görüşleri de budur [8]




Dördüncü Hüktim: Terblye İçin Kadına Vurulacak Darbın Ayrı Ayrı Vu*rulması Şart Mıdır?



Alimler bu hususta ihtilaf etmişlerdir Mesela, birisi, cariye ve kölesine on sopa vuracağına dair yemin etse^ on sopayı bir araya getirerek vur*ması kafi midir, yoksa darbları tek tek mi viîrmalıdır?


İmam Malik (ra) ve İmam Ahmed (ra)'e göre tek tok vurmadığı tak*dirde yeminini yerine getirmiş olmaz


imam Ebu Hanife (ra) ve İmam Şafii (ra)'ye göre İse, öyle bir kişi on sopayı bir araya getirerek bir defa vurması, yeminini yerine getirmek için kafidir On sopa ile bir defa vurduğunda yalnız bir sopa isabet etse bile sonuç aynıdır Tek tek vurmasına lüzum yoktur [9]


Birinci görüşün delilleri:


1- Sopaları birleştirerek bir kere vurmak, Eyyub ateyhisselama mahsus biz hükümdür Çünkü Altahu taala, «(Ey Musanın, Isanın, Muham-medln ümmetleri) sizden her biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik»


(MakJe: 48) buyurmuştur Eyyub aleyhisselamın zevcesi ise yüz sopayı hakedecek birşey yapmamıştır Allahu taala, Eyyub aleyhisselamin yemi*nini yerine getirmesi İçin kolay bir hüküm getirmiştir


2- Misaldeki yemin eden kişi, vurmaya yemin etmişti Bu yeminden maksat da ona acı vermektir On sopayt bir defada vurmakta tek tek vur*mak gibi acı yoktur


3- Yeminler niyetlere gördedir Niyet olmadığı takdirde yeminde sar-fedilen sözün kelime anlamına ve halkın örfüne bakılır Kelime anlamı ba*kımından on sopayı birleştirerek bir defa vurmak, on sopa vurmak demek değildir Şu halde böyle yemin eden kişinin lügat ve örf bakımından da tek tek vurması lazımdır


İkinci görüşün delilleri:


1- Eyyub aleyhisselomın kıssasında varld olan hüküm umumidir Bizim şeriatımızda neshedici bir hüküm bulunmadıkça, evvelki peygam*berlerin şeriatları bizim için de geçerlidir


2- Ensarilerden ve bazı sahabilerden yapılan rivayete birisi ağır bir hcstalığa yakalanmıştı Yalnız bir deri, bir kemik kalmıştı Bu halinde iken yanına gelen bir cariye ile münasebette bulundu Daha sonra ziyaretine gelen yakınlarına başından geçenleri anlattı Onlar da giderek hadiseyi Resuluilah (sav)'a haber verdiler Resulullah (sav)'o, «Biz şimdiye kadar böyle bir hastalık görmedik Eğer onu buraya getirseydi kemikleri dağı*lırdı Çünkü o yalnız deri ile kemik kalmış» dediler Resulullah (sav), «Yüz ince hurma dalını birleştirerek ona bir defa vurun» buyurdu [10]


Âyet de bu kavlin zahiren sıhhatine delalet eder Çünkü yüz sopayı birleştirerek vuran adama, vurmuş denilir Bu vuruşla yeminden de kurtul*muş olur


3- Hanefi ve Şafii ulemasına göre, Eyyub aleyhisselam Kur'anın hükmü uyarınca bir demet sapla vurarak yeminini yerine getirmiş ve ye*mininden dolayı bir günah kazanmamıştır Çünkü Allahu taala, «Eline bir demet sap al da onunla vur Yemininde durmazlık etme» buyurmuştur Yalnız şu var ki bu hüküm bütün hallerde uygulanamaz Ancak hadfsle varid olan olayın benzerlerinde uygulanabilir




Beşinci Hüküm: İslâm Şeriatında Hile Yapmak Caiz Midir?



Cessas şöyle der: «Âyette yapılması caiz olan şeylerde kendi nefsin*den veya gayrından bir 'kötülüğün defi İçin hile yapmanın caiz olduğuna delalet vardır Çünkü Allahu taala Eyyub aleyhlsselama, yeminini yerine getirmek için karısına bir demet sapla vurmayı emretmiştir Bu vuruşla zevcesine acı da vermemiştir» [11]


İşte, yapılması caiz olan birşeyde kendisinden veya gayrından her*hangi bir mekruh şeyi gidermek için hile yapılabilir Bu, şeriatta kabul edilen hilenin ölçüsüdür Allah (cc)'ın farz ettiklerinden kaçmak için yapı*lan hile İle Allah (cc)'ın İnsanlara farz kıldığı zekat gibi şeylerden kaçın*mak için hile yapmak caiz değildir Hiçbir selim akıl sahibi de böyle bir hileye başvurmaz Çünkü Allahu taalanın farzları yerine getirilmek için farz kılınmıştır Vazedilen hadler de yeryüzünde uygulanmak İçin meşru kılınmıştır Yoksa Allah (cc)'ın ahkamını oyuncak etmek İçin değil


Bazı alimler ise mevzumuz âyet ve «Vaktaki (Yusuf) onfann (zahire) yüklerini hazırladı Su kabını öz kardeşinin yükü içine koydu Sonra bir münadî {arkalarından) şöyle bağırdı: «Ey kaille (durun), siz şüphesiz hır*sızlarsınız» (Yusuf: 70} âyetine dayanarak hilenin kayıtsız şartsız caiz ol*duğuna hükmetmişlerdir Halbuki hadise hiç de bu alimlerin zannettiği gibi değildir Çünkü Yusuf aleyhisselamın kardeşlerine yaptığı o hile, kar*deşlerinden daha üstün olduğunu İzhar için Allah (cc)'ın izni ile yapılmış*tır Zira Allahu taala, «Yoksa o padişahın dinine göre kardeşini (esir ola-rak) tutabilecek değildi Meğer ki, Atlanın İradesi ola» (Yusuf: 76) buyur*maktadır


Alusî şöyle der: «Bana göre, herhangi bir şer'i hükmü ibtal edecek, bozacak hile kabul edilemez Mesela, hile Ne zekattan kurtulma gibi» [12]




Altıncı Hüküm: Allah’ın Fiilleri Maslahata Tabii Midir?



Fahreddin Razi şöyle der: «Eyyub aleyhisselamın kıssası, Allah (cc)'ın fiillerinin maslahat ve mefsedetlerle Hletlenmekten uzak olduğuna dela*let eder «O yapacağından mesul olmaz, fakat onlar mesul olurlar» (En*biya; 23) âyeti de açıkça buna delalet etmektedir Çünkü Eyyub aleyhisse*lam Allah (cc)'a karşı hiçbir günah İşlememiştir ki bu günahın karşılığı olarak bela ve hastalığa maruz kalsın Onun hastalığa yakalanması herne kadar fazla sevaba nail olmasına vesile olmuşsa da Allahu taala vasıtasız olarak insana her hayır ve menfan vermeye kadirdir Öyleyse Allahu taala*nın fiillerinin maslahatla illetli olduğunu İddia etmek, delilsiz bir iddiadır Sarih olan, «O yapacağından mesul olmaz, fakat onlar mesuf oluriar» âyetinin İfadesidir» [13]




Yedinci Hüküm: Yemini Yerine Getirmek Mi, Bozup Kefaret Vermek Mi Daha Efdaldlr?



Âyeti kerime, eğer yemini yerine getirmekte bir günah yoksa, yerine getirmenin kefaret vermekten daha efdal olduğuna delalet eder,


İbnl Teymiye şöyle der: «Eyyub aleyhisselamın şeriatında zaten ye*min kefareti yoktu Eğer olsaydı Allahu toala kefaret vermesini emreder*di»


İbnü'l-Arabî de Teymlye'den önce aynı görüşü İleri sürmüştür


Kurtubî: «İbnü'l-Arabî ve benzerlerinin «Eyyub aleyhisselamın şeria*tında kefaret yoktur» demeleri sahih değildir Zira Eyyub aleyhlsselom, İbni Şihab'ın rivayet ettiği hadiste görüldüğü gibi onsekiz sene gibi bir zaman süren hastalığı sırasında İki arkadaşı ona, «Sen öyle bir günah İş*lemişsin ki, biz öyle bir günahı kimsenin İşlediğini zannetmiyoruz», der*ler Eyyub aleyhisselam, «Sizin ne demek istediğinizi anlamıyorum Yalnız Rabblm bilir ki, birgün yoldan geçerken iki kişinin ayrı ayrı Allah (cc)'ın adı İle yemin ettiklerine şohid oldum Eve dönünce onların yeminlerinin kefaretini vereyim de yeminlerini bozdukları takdirde günahkâr olmasın*lar diye azmettim» dedi Eve dönünce hastalığa yakalandı Allah (cc)'a nida ederek, «Hakikat bana (bu) dert (gelip) çattı Sen esirgeyicilerin eslr-geyicislsln» (Enbiya: 83} dedi Bu hadis, Eyyub aleyhlsselamın şeriatında da kefaretin olduğunu göstermektedir Ayrıca başkasının yerine ondan izin almadan kefaret vermenin caiz olduğuna ve o adamın üzerinden ke*faretin düşeceğine de açık işaret vardır» [14]




Âyetlerden Alinacak Dersler



1- Allahu taala, Eyyub aleyhisselama imtihan ve derecesini yük*seltmek için hastalık ve darlık vermiştir


2- İnsanlar bu dünyada imanları ölçüsünde belaya uğrar Bu yüz*den en büyük belallarta peygamberler karşılaşır


3- Bir darlık ve hastalıktan ötürü Allahu taalaya şikayette bulun*mak sabra aykırı değildir


4- Allahu taala insanları hem fakirlikle, hem de zenginlikte imtihan eder Gerçek mümin hem fakirliğinde, hem zenginliğinde, hem hastalığında, hem de sağlığında şükrederidir


5- Allah (cc)'a karşı takva olunduğu zaman Allahu taala Eyyub aleyhisselama yaptığı gibi, karşılaşılan sıkıntılardan bir çıkış yolu verir


6- Ailahu taala, Eyyub ateyhlsselamın zevcesini, hastalığında gös*terdiği sabra karşılık, ona yüz sopa yerine bir demet sapla vurmasını em*rederek mükafatlandırdı


7- Herhangi birisinin hakkını İptal etmek veya şer'î bir hükmü bozmak için olmayan hileler caizdir


8- İnsan, yapmış olduğunu yemini yerine getirmelidir Eğer şer'î bir maslahat varsa ve yenini yerine getirmekte bir günah varsa kefaret vermek daha efdaldir




Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler



İslâm, her husus ve ahvalde insan toplumuna hükmetmek İçin teşriat ve talimlerle nazil olmuştur Bundan ötürü de her İş için ayrı ayrı hüküm getirmiştir Bu hükümlerde insanların birbirine aykırı fıtratlarına riayet edil*diği gibi, şer'İ hüküm ve teşriatın masahatlarına da riayet edilmiştir Me*sela, şeriat kadının dövülmesine cevaz vermiş fakat buna bir smır koymuştur Herşeyden önce kadına vurulacak darpların kırıcı ve yaralayıcı olmaması ve terbiye hududlarını aşmaması lazımdır Fakat buna rağmen karısını döven kocanın İyi birşey yapmadığını kabul etmiştir Kadınları dövmek hususunda verilen ruhsat, serkeş kadınlar içindir


İslâm Şehidi Seyyid Kutub, Fizilal adlı eserinde şöyle der; «Eyyub aleyhisselamın hastalıkla müptela olması ve buna karşılık sabretmesi her*kes tarafından bilinen meşhur bir hadisedir Bu yüzden herhangi bir sıkın*tı ve hastalığa duçar olan kimseye Eyyub aieyhisselam Örnek gösterilerek sabır tavsiye edilir Şurası muhakkaktır ki, bu hadiseye o kadar israillyat karıştırılmıştır ki, adeta uydurma hikayeler onun hakikatini kaybettirmek*tedir Bu hususta en emin yol Kur'anda bildirilenle iktifa etmektir Eyyub aieyhisselam salih, tövbekar bir kuldur Allahu taala ona ağır bir hastalık verdiği halde o yine de sabretmtştir Hastalığı yüzünden sağlığı gittiği gibi malı ve ehli de elinden gitmiştir Yalnız zevcesi kalmıştır yanında Buna rağmen onun Allah (cc)'a olan güvenci sarsılmadı Allah {cc)'tan gelene razı oldu ve kulluğuna devam etti


«Şeytan aleyhillane ona yakınlığını sürdüren dostlarına vesvese ve iğva verdi Eğer Allahu taala Eyyub aleyhisselamı sevse idi ona bu has*talığı vermezdi diye düşündüler Gelip Eyyub aleyhisselama düşündükleri*ni de söylediler Bu sözler Eyyub aleyhisselamı hastalığından daha çok üzdü Bu vesveselerden bazısını ailesi naklettiği için kızarak «İyileşirsem sana yüz sopa vuracağım» diye yemin etti İşte o zaman Allah {cc)'a şekva ve niyazla teveccüh ederek şeytanın diğerlerinin aracılığı ile ken*dine eziyet verdiğini ifade ederek, «Hakikat şeytan beni yorgunluğa (me-şokkata) ve azaba (hastalığa) uğrattı» dedi O zaman Allahu taala, ezel*de bildiği gibi, onun doğruluk ve sabrını, şeytanın eziyet ve teşebbüslerin*den nefret ettiğini görerek rahmetiyle hastalığına son verdi, sıhhatini iade etti Ona ayağını yere vurmasını emretti Yerden fışkıran sudan içmesini ve onunla yıkanmasını buyurdu Eyyub aieyhisselam böylece şifa buldu Bu meseleyi, Allahu taala Kur'an-ı kerimde , «Ayağınla vur (yere dedik) İşte hem yıkanacak, hem İçecek soğuk {bir su) Ona hem ehlini, hem on*larla beraber bir mislin), bizden bir rahmet ye temiz akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere, bağışladık» âyetleriyle beyan etmiştir


«Bazı rivayetlere göre Allahu taala Eyyub aleyhisselamın ölen oğul*larını diriltmiş ve ona dirilttiği evladları kadar da fazladan evlad vermiştir Halbuki Kur'an-ı kerimin nassında Eyyub ateyhisselam için ölüleri dirilt*mesine değil sarahaten, işareten bile delalet edecek birşey yoktur Belki, «Ona hem ehlini, hem onlarla beraber bir mislini» âyetinin manası, Allahu taala ona sıhhat ve afiyet verdikten sonra, ona göre gaib gibi olan ehlini ve çocuklarnı iade etti ve akıl ve İdrak sahihlerine uyan olacak şekilde fazi ve ihsanından onların sayısı kadar mal ve evlad verd demek*tir Bu kıssada mühim olan Allahu taalann verdiği bela ve musibetler kor-şısmda sabrederek Allah (cO'ın nimet ve fazlına nail olmasını görmektir Çünkü onlar Allah (cc)'ın haklarında hükmettiklerine razı olmuşlardır


«Zevcesini dövmek için yemin etmesine gelince Allahu taalanın onfl eline bir demet sap alarak vurmasını emretmesi, hem ona, hem de onur hizmetinde bulunan ve bu hizmetinde sabır gösteren zevcesine *>lr rah*metidir Bu emirle onun yemininden dolay, günahkar olması önlenmiştir «Eline bir demet sop ol da onunla vur Yemininde durmazlık etme» Yemi ni yerine getirmekte gösterilen bu kolaylık ve iyileştikten sonra verilen bı nimetler Eyyub aleyhisselamm bela ve musibetlere sabrının, taatının güzel liginin ve Allah (cc)'a sığınmasının karşılığıdır «Biz onu hakikaten sabırl bulduk O, ne güzel kuldu Hakikat o, dalma (Allaho) dönen {bir zat) Idl[15]






--------------------------------------------------------------------------------


[1] Zemahşeri Keşşaf Ebu Hayyan, agö, C 7 S 400


[2] Kurtubl, age, C 13 S 215


[3] Süyûtî Bge, C 5 S 316


[4] Kuranda şöyle buyurulmuştur: (İblis) Ey Rabbira, dedi, beni azdırdığın şeye (rahmetinden tard etmene) mukabil ben de andolsun yerfyüzönlde onlar (in msslyetlerini) herhalde süsleyeceğim Onların hepsini, toptan, mu*hakkak ki azdıracağım Ancak onlardan Ihlasa erdirilmiş kutların müstes*na* Buyurdu ki: *fşte bu bana göre (hak ve layık) olan doğru bir yoldur Benim kullarımın üzerinde senin hiçbir tahakkümün yoktur Meğer ki azıp sapanlardan sana tabi olanlar olsun* (Hicr: 30-41) Bu ayetler açıkça gös*teriyor ki, İblis ancak kendisine tabi olanlara tahakküm edebilir Nebtlnr İse şeytana uymaktan uzaktırlar (Çev)


[5] İbnü'l-Arabi, Ahkamü'l-Kur'an'datı özetle Kurtubi age, C 15 S 209


[6] Bu hususta tafsilat arayanlar ibni Kesir, Ebu Hayyan ve Alusl tefsirlerine baksınlar


[7] Ebu Davud, Nesai Buharl tarihinde


[8] Alusl, Kurtybl Cessas, İbnü'l-Arabi 364


[9] Cessas age, C 3 S 382


[10] Ebu Davud


[11] Cessas, age, C 3 S 384


[12] Alusi, age C 23 S 209


[13] Fahreddin Razi, age C 7 S zos'den özetle


[14] Kurtubl, age C 15, S 215


[15] Seyyid Kutub FtaitaM Kui-an C 23 S 101 - 103'ien özette

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #132
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




60 DERS İSLAM'DA SAVAŞ 2


Ayetlerin Lafzı Tahlili 2


Ayetlerin İcmali Manaları 2


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 2


Âyetlerdeki Şer’i Hükümler 3


Birinci Hüküm: Ayetteki «Küfredenler» Kimlerdir? 3


İkinci Hüküm: Âyetteki «Boyunlarını Vurun»dan Maksat Nedir? 3


Üçüncü Hüküm: «Yeterkl Harb (Erbabı) Ağırlıklarını Bıraksın» Âyetinden Maksat Nedir? 3


Dördüncü Hüküm: Esirleri Öldürmek Caiz Midir? 4


Beşinci Hüküm: Esirden Fidye Olmak Caiz Midir? 4


Ayetlerden Alınacak Dersler 6


Ayetlerdeki Teşriî Hikmetler 6


61 DERS BAŞLANILAN AMELİ TERKETMENİN HÜKMÜ 7


Ayetlerin lafzî tahlili 7


Âyetlerin İcmali Manaları 7


Faydalı Bir Uyarı: 7


Ayetlerin Tefsırindeki İncelikler 7


Başlanılan Ameli Terketmenin Hükmü 8


Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler 8


Birinci Hüküm: Başlanılan İbadetin Tamamlanmadan Terkedilmeslnin Caiz Değildir 8


İkinci Hüküm: Düşmanlarla Sulh Yapmak 9



60 DERS İSLAM'DA SAVAŞ



4 — Onun İçin küfredenlerle (muharebede) karşılaştığınız vakit bo*yunlarını vurun Nihayet anfan mecalsiz bir hale getirdiğiniz zaman artık bağı sıkt tutun (Ondan) sonra İse ya İyilik (yapın) yahut fktye (alın) Ye*ter ki harb (erbabı) ağırlıklarını bıraksın (Emtr) böyledir Eğer Alfah dJ-leseydi onlardan (muharebeslz olarak da) elbet İntikam alırdı Fakat (mu*harebeyi emretmesi) sizi birblrintzle İmtihan etmesi içindir Allah yolunda öldürülenlerin amel (ve hizmet) terini asla boşa çıkarmaz O


5 — Onlara muvaffakiyet verir, hallerini iyileştirir


6 — Onları kendilerine tanıttığı cennete sokar




Ayetlerin Lafzı Tahlili



(Eshentümûhüm); Eshentümû, ishan kökünden gelen bir fiildir İshan herşeyin şiddet ve kuvvetine denir Âyetteki mana*sı, «ontart mecalsiz hale getirdiğiniz zaman» demektir


(Elvesâge): Bağ demektir


(Mennen); Alınan esiri karşılıksız olarak salıvermektir


(Fidâen): Esiri fidye karşılığı serbest bırakmak


(Evzâreha); Evzâr, vizr'in cpğuludur Vizr, günah -ve ağır yük demektir Ayette vizr'den maksat, silah ağırlığıdır


(Lentasara mtnhüm): Onlardan yardım kabul etmek Buradaki manası, «Eğer Allah dlleseydi onlardan (muharebesiz ola*rak da) elbet intikam alırdı»




Ayetlerin İcmali Manaları



Allahu taala müminlere savaşta kafirlerle karşılaştıklarında onlara şgfkatü olmamalarını emretmiştir Kılıcı boyunlarına vurduklarında şiddet*le vurup adeta bir ekini hasat edercesine onları biçmeyi emretmiştir On*lar yenildikleri, güçleri kındığı ve esir edildikleri zaman da bağların sıkı tutulması lazımdır Savaş bittikten sonra alınan esirler, dilenirse karşılık*sız olarak serbest bırakılır veya yakınlarından müslümanların güçlenmesi ve müşriklerin ekonomik sakıntıya düşürülmesi İçin fidye alınmalıdır


Altahu taala düşmanlarından müminler ile kafirler arasında hiç savaş yapılmadan rta İntikam almaya kadirdir Öyleyse savaşı niçin meşru kıl*mıştır Savaştan maksat, müslümaniarı imtihandır Allah (cc) yolunda kar*şılaşacakları eza ve cefaya karşı sabretmeleri içindir Çünkü Allahu taala, «Yokso siz —Allah İçinizden savaşanlarda sat/aşmayanlar)ı belli etmeden— sebat edenler(le etmeyenler)) belli etmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız» (Al-i İmran: 142) buyurmaktadır


Allahu taala şehid olanların amellerini boşa çıkarmayacaktır Onlar cennet bahçelerinde sevineceklerdir Allahu taala âyetin sonunda cihad İçin teşvik etmektedir, Müminler cihad vasıtasıyla iki güzel şeyden birine kavuşacaklardır Birisi dünyada zafer, diğeri Allah yolunda şehadet ve cennettir




Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci İncelik: Kur'an, «kati» kelimesi yerine «boyunlarını vurum tabirini kullanmıştır Zira «boyunlarını vurun» tabiri, «onları Öldürün» tabirinden daha şiddetlidir Boynu vurularak öldürülmek, ölümlerin en çirkin şeklidir Gövde sağlam olduğu halde bütün duyguların merkezi olan başın kesilmesi, başsız gövdenin yere atılması öldüren kişinin gücünü göster*mektedir «Boyunlarını vurun» tabiri müminlerin kafirlerden daha yiğit, da*ha kuvvetli olduklarını gösterdiği gibi, müminlerin savaştan korkmama*ları gerektiğine de işaret etmektedir


İkinci incelik: Âyetteki, «Artık bağı sıkı tutun» ifadesi, müşrikler*den öldürmediklerinlzi esir alın ve onlar hakkında ortak bir karara varana kadar da eliniz altında tutun demektir Bunun yanında âyet, alınan esirle*rin öldürülmemesine de işaret etmektedir Çünkü İslâm savaşta yara alan düşmanların öldürülmesini yasaklamıştır Bu da İslâmın insana ne kadar değer verdiğini ortaya koymaktadır


Üçüncü incelik: Allahu taala, «Ya iyilik (yapın) yahut fidye (alın)» âyetinde «iyilik» ve «fidye» kelimelerini zikrettiği halde öldürmeyi veya köle etmeyi zikretmemlştir Çünkü savaştan maksat düşmanın gücünü kırmaktır Yoksa kan dökmek, öldürmek değildir Müşrikler zayıf düşürül*dükten sonra onları artık öldürmeye lüzum yoktur Âyette tciyHik» kelime*sinin «fidye»den önce zikredilmesinde insanlığın, mal talebine tercih edil*mesine işaret vardır Zaten mücahid maddi bir çıkar için değil, ilayı keli-metullah için savaşır


Dördüncü incelik: «Yeter ki harb (erbabı) ağırlıklarını bıraksın» âye*ti de İslâmın savaşı istemediğine işaret etmektedir Çünkü savaş yıkıcı ve harabedici bir hadisedir Âyetteki «ağırlıkları» ifadesi de işaret ediyor ki, savaşta kazanılan günahlar kafirlere aittir Hira onların küfür ve fesadı ı|-masaydı savaş da olmazdı


Razi şöyle der: «Âyetteki «Harb (erbabı) ağırlıklarını bıraksın» ifadesinden maksat, savaşın tamamen ortadan kalkmasıdır Öyle ki yer*yüzünde hiçbir kafir toplum müslüman bir toplumla savaşmasın» [1]


Beşinci incelik: Cenabı Allah'ın kudreti olduğu halde neden kendisi kafirleri helak etmiyor da müminlere onlarla savaşmayı emrediyor diye düşünülebilir Bunun cevabı şudur: Allahu taala müminlere savaşı emre*derek onları imtihan ediyor, sıkıntılara karşı sabırlarını deniyor Kafirleri, de müminlerle İmtihan ederek yeryüzünü onların pisliğinden temizlemek ve müminlerin Allah (cc) yolunda şehadet derecesine ulaşmasını sağla*mak için savaşı emretmektedir Buna, «Fakat (muharebeyi emretmesi) sizi birbirinizle imtihan etmek İçindir» âyeti işaret etmektedir


Allahu taala mümin ile kafiri, günahsi2 İle günahkarı, muti ile asiyi biliyor Öyleyse bu İmtihandan maksat nedir diye sorulabilir Allah (cc)'ın İmtihanı O'nun bilmesi için değildir Müminlerin savaşla sevaba kavuş*maları, kafirlerin de azablanması içindir Veya bu imtihandan maksat, in*sanlar açısından müminin münafıktan ayırdedilmesi veya meleklerin an*laması içindir Yoksa Allahu taala herşeyi bilendir


Altıncı İncelik: Allahu taala esirlere İyilik yapmayı veya fidye almayı emretmiştir Ki bu, İslâm'ın en güzel huylarından biridir Bazı tarihçilere göre Haccac, Abdurrahman bin Eş'as ve arkadaşlarını esir aldı Esirlerin sayısı takriben beşbin civarında idi Haccac bunlardan, üçbin kişiyi kat*letti Arapların Kinde kabilesinden birisi Haccac'a, «Allah (cc) yaptıkları*nın karşılığında seni hiç mükafatlandırmasın» dedi Haccac, niçin diye sorunca, «Allahu taala, «Onun İçin küfredenlerle (muharebede) karşılaş*tığınız vakit boyunlarını vurun Nihayet onları mesalsîz bir hale getirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun (Ondan) sonra İse ya iyilik (yapın) yahut fidye (alm)n buyurmuştur Allah (cc)'a yemin ederini ki sen ne İyilik ettin, ne de fidye aldın Halbuki sizin şairiniz kavminin güzel ahlakından bahsederken, «Biz esirleri öldürmez, serbest bırakırız» demiştir» cevabını verdi Hac-cac, «Şu cifelere bakınız, Bunların içinde de böyle güzel konuşanlar var*dı Geri kalanları serbest bırakın» dedi Adamın konuşması üzerine o gün Ikibin kadar kişi serbest bırakıldı [2]




Âyetlerdeki Şer’i Hükümler



Birinci Hüküm: Ayetteki «Küfredenler» Kimlerdir?


Müfessirler bu hususta iki görüşe ayrılmışlardır:


1 Görüş: «Küfredenleruden maksat, puta tapan müşrik kafirlerdir Bu görüş İbni Abbas (ra)'tan da rivayet edilmiştir


2 Görüş: «Küfredenler», müslümanlarla zimmeti ve anlaşması ol*mayan, İslama muhalefet eden bütün müşrik ve ehil kitaptır Buna göre âyetin mefhumuna istisnasız bütün kafirler girmektedir Müfessirlerin cumhuru da bu görüştedir İbnü'l-Arobi'ye göre de sahih olan görüş bu*dur Âyeti putperestlere tahsis etmeye de herhangi bir delil yoktur




İkinci Hüküm: Âyetteki «Boyunlarını Vurun»dan Maksat Nedir?



Süddl ve müfesslrlerin cumhuruna göre, «boyunlarını vurunsdan mak*sat, öldürmektir Diğer bazı müfessirlere göre İse, fidye ödenmediği tak*dirde esirlerin Öldürülmesidir Tercih edilen görüş Süddî ve müfessirlerin cumhurunun görüşüdür Çünkü «Boyunlarım vurun Nihayet onları me*calsiz bir hale getirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun» buyurulmuştur Buna göre «boyunlarını vurun» emrinin sebebi, «Onları mecalsiz bir hale-» getirmektir Yoksa esiri kefaleten öldürmek değildir Çünkü kefeleten öl*dürmek, ancak onların «mecalsiz bir hale» gelmelerinden sonra mümkün olabilir Buna göre müfessirlerin cumhurunun görüşü daha sahihtir




Üçüncü Hüküm: «Yeterkl Harb (Erbabı) Ağırlıklarını Bıraksın» Âyetin*den Maksat Nedir?



Müfessirler bu âyetin tefsirinde ihtilaf ederek birkaç görüşe ayrıl*mışlardır :


1- İbnl Abbas (ra}'a göre, yeryüzünde savaşacak müşrik kalmayın-caya kadar savaşmaktır


2- Mücahid (ra)'e göre, yeryüzünde İslâm'dan başka din kalmaym-caya kadar savaşmaktır


3- Said bin Cübeyr (ra)'e göre, İsa aleyhisselam yeryüzüne İnince*ye kadar savaşmaktır Zaten İsa aleyhisselamın nüzulünden sonra savaş bitmektedir


Bu üçüncü görüş zayıftır Çünkü İsa aleyhisselamın nüzulüne dair âyetlerde bir işaret yoktur Bu mesele ancak hadislerden bilinmektedir Onun inişi ile yeryüzünde tek bir kafir kalmayacak herkes müslüman ola*caktır


Âyeti kerimeden maksat, iman yayılana, küfür yok edilene kadar, kelimetullah yükseltilip küfür kelimesi alçaltılanan kadar savaşmaktır Bu manaya «(Yeryüzünde) bir fitne kalmayıncaya ve din tamatnfyle Allanın oluncaya kadar onlarla muharebe edin» (Enfal: 39) âyeti de delalet et*mektedir




Dördüncü Hüküm: Esirleri Öldürmek Caiz Midir?



Fakihler, esirlerin katlinin cevazı hakkında ittifak etmişlerdir Hatta Cessos, «Kafir esirlerin katledilmesinin cevazı hakkında muhalefet eden bir fakih bilmiyorum» demektedir Bazı esirlerin Resulullah (sav) tarafından öldürtüldüğü hususunda mütevatir hadisler vardır 8u hadislerin bazı*ları şunlardır:


1- Resulullah (sav), Uhud Savaşında esir edilen müşrik şair Ebu İzzet'i öldürtmüştür


2- Bedir Savaşında esir edilen Ukbe bin Ebi Muâyid ve Nadr bin Haris öldürülmüştür


3- Beni Kurayza, Sa'd bin Muaz'ın hükmü altına girince Sa'd bin Muaz'ın onları öldürmesi ve çocuklarını esir etmesi


4- Resulullah (sav), Hayber'in bir kısmını sulhen bir kısmını da zorla fethetmiştir Hayber Savaşında esir alman İbni Ebi Hukayk'a hiçbir şeyi ketmemeslni şart koşmuştu Onun ifadelerinde bazı şeyleri ketmet-tiğl ve hıyanet ettiği anlaşılınca Resulullah (sav) onu katlettirdi


5- Resulultah (sav), Mekke'nin fethinde Hilal bin Hatem, Abdullah bin Ebi Şerh ve Mukis bin Hebabe'nln öldürülmesini emretmiş ve «Onları Kabenin örtüsüne asılmış görseniz dahi Öldürüns buyurmuştur[3]


Nakledilen hadislerin hepsi esirin katledilmesinin caiz olduğuna dela*let eder Çünkü bunların öldürülmesi ile yeryüzünde fesat maddesi yok edilmektedir


Alusî şöyle der: «Mücahidlerden hiç birisi Kendi başına bir esiri öl-düremez Şayet Öldürürse İmamın ona tazlren had vurdurması lazım gelir Fakat o mücahid hiçbir tazminat ödemez Esirler, esir olduktan sonra müslüman olurlarsa hiçbir şekilde öldürülemezler Çünkü müslüman ol*maları ile zararlı olmaktan çıkmışlardır Şu kadarı var ki, müslüman ol*duktan sonra köle edilmeleri caizdir Asılda kafir olduklarından müslü-manlıkları onların köle olmalarını engelleyemez Eğer esir omadan önce müslüman olurlarsa öldürülemedikleri gibi köle de edilemezler Çünkü on*lar kölelik hükmünü almadan önce müslüman olmuşardır» [4]


Kurtubî: «İmam esiri ödüremez Çünkü, rivayete göre Abdullah bin Ömer (ra) Haccac'ın kendisine öldürmesi için verdiği esiri öldürmemiş, «Allahu taala bize esirleri öldürmemizi emretmem iştir» diyerek, «Nihayet onlan mecalsiz bir hale getirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun (Ondan) sonra ya iyilik (yapın) yahut fidye (alın)» âyetini okumuştur», denilebilir Bunun cevabı şudur: Resulullah (sav) esirlerin öldürülmelerini emretmiş ve bilfiil kendisi de İcra etmiştir Ayetteki «iyilik» ve «fidye» kelimelerinin tefsirinde de Resulullah (sav), esirlerin öldürülmeyeceği şeklinde bir tefsir yapmamıştır İbni Ömer (ra)'in Haccac'ın verdiği esiri öldürrheyişlne gelin*ce, onu Haccac'ın eliyle olduğu için öldürmemiştir Haccac'a karşı özür bakımından da öyle konuşmuştur» [5]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #133
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Beşinci Hüküm: Esirden Fidye Olmak Caiz Midir?



Fakihter esirden fidye almak hususunda birkaç görüşe ayrılmışlardır:


1- Hanefİlere göre esir mal İle fidye veremez Düşman taraflara da satılamaz Çünkü böyle bir durumda yine müslümanlara karşı savaşacak*tır Fakat düşman elindeki müslüman esirle değiştirilmesi İmam Muham-med (ra) ve Ebu Yufus (ra)'a göre caizdir Ebu Hanife (ra) ise esirin müs*lüman bir esirle de değiştirilemeyeceği görüşündedir


2- Cumhura (Şafiiler, Malikiler ve Hanbeliler) göre, esirleri fidye karşılığı serbest bırakmak caizdir


HcnefiİETİn delilleri:


1- «(Ondan) sonra İse ya İyilik (yapın) yahut fidye (alın)» âyeti, «Haram olan o ayfar çıktığı zaman artık o müşrikler), onları nerede bu*lursanız öldürün» (Tövbe: 5) âyeti ve «Kendilerine kitap verilenlerden ne Allaha, ne ahiret gününe- inanmayan, Allah ve peygamberinin haram etti*ği şeyleri haram tanımayan, hak dinini din olarak kabul ötmeyen kimselerle zelil ve hakir kendi el(ler)iyle cizye verecekleri zamana kadar muharebe edin» (Tövbe: 29} âyetîyle neshedilmiştir Bu nesih hususu Mücahid (ra)'-den nakledilmiştir


Katade: «Bu âyet Enfal Süresindeki «Onun İçin eğer bunları harbde muhakkak yakalarsan onlar(a yapacağın ceza) ile arkalarında (ahdi boza*cak) kimseleri de ürküt» (Enfal: 57) âyetiyle neshedilmiştir»


Tevbe Suresi en son nazil olan surelerdendir Son nazil olanlar önce nazil olanları fıkıh usulünden bilindiği gfbl neshederler O zaman müşrik*lerin öldürülmesi yacibtir Ancak kadınlar, çocuklar ve birde cizye vermeyi kabul edenler Öldürülmezler


2- Esirlerin ne karşılıksız, ne de fidye karşılığı serbest bırakılma*ları caizdir Çünkü esirlerin serbest bırakılmaları İslama karşı müşrikleri kuvvetlendirir Halbuki bize, yeryüzünü küfür ve şirk pisliğinden temiz*lememiz emredilmiştir


3- Bedir Savaşında alınan esirlerle İlgili hükümler neshedilmlştir Aynı zamanda Bedir esirleri hususunda Resulullah (sav)'ı ikaz edici «Hiç*bir peygamberin ağır basıp (harb edip) zaferler kazanıncaya kadar (mu-harlb düşmandan) esirler alması (vaki) olmamıştır Siz geçici dünya malı*nı arzu ediyorsunuz Halbuki Allah ahireti (daha çok ahtret sevabını ka*zanmanızı, ahlreti düşünmenizi) teter Allah azizdir, hakimdir» (Enfal: 67) âyeti na2il olmuştur Bedii oCierİ hakkındaki hükmü, fidye almanın ce*vazı hususunda deliî almak caiz değildir


4- Resulullah (sav)'ın Hudeybİye Anlaşmasındaki, «Onlardan (müş*riklerden) bize kim gelirse» hadisi de delil alınamaz Çünkü bu İslâmın başlangıcında idi Bu hadisin hükmü de neshedilmiştir


Resulullah (sav), müşrikler arasında yaşamayı yasaklamıştır Çünkü «Her kim müşriklerin arasında yaşarsa o, İslâm nimetinden çıkar» [6] buyurmuştur


Cumhurun delilleri:


Cumhur, esirden fidye alınmasının caiz olduğuna aşağıya Özetle aldı*ğımız delillere dayanarak hükmetmişlerdir:


1- NIhayet onları mecalsiz bir hale getirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun (Ondan) sonra İse ya h/İHk (y°pın), yahut fidye (alın)» âyeti Bu âyeti kerime esirlerin karşılıksız veya karşılıklı olarak serbest bırakıl*malarına kayıtsız şartsız cevaz vermektedir Buna göre imam, esirleri is*terse karşılıksız olarak, isterse fidye olarak salıverir, İsterse de köle eder


2- Mevzumuz âyet muhkem âyetlerdendir ve onda nesih yoktur Eğer tki âyet İle ayrı ayrı amel etmek mümkünse nesihten söz edilemez Bu mevzudakl âyetlerin hepsinin hükümlerini toplayarak ayrı ayrı amel etmek mümkündür Çünkü, «Haram olan aylar çıktığı zaman artık o müş*rikleri, onları nerede bulursanız öldürün» {Tövbe: 5) âyeti müşriklerle karşılaştığımızda onları öldürmemizi emretmektedir Eğer esir olarak eli*mize düşerlerse, «(Ondan) sonra ise ya h/lllk (yapın), yahut fidye (alın)» âyetinin hükmü ile amel ederek ya onları iyilik olarak karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakabiliriz


3- Resulullah (sav)'tn bedir esirlerini mal karşılığı serbest bırakmış, malı olmayanlara da, hürriyetleri karşılığı on müslüman çocuğa okuma yazma öğretmelerini emretmiştir Bu hüküm Resufullah (sav)'ın bu fiili ha*disi ile de sabittir


4- İbnl Mübarek'in Imran bin Hüseyin'den rivayet ettiği, «Sakif ka*bilesi ashabı kiramdan İki kişiyi esir almışlardı Resulullah (sav)'m as*habı da Sakif kabilesinin bir parçası olan Beni Amr bin Sa'sa'dan bir kişiyi esir almışlardı Resulullah (sav) esirler arasında dolaşırken o esir Resulul-lar (sav)'a, «Ben niçin hapsedildim?» dedi Resulullah (sav), «Sen arkadaş*larının cürrnü İle hapsedildin» buyurdu O, «Ben müslümanım» dedi Re-sututlah (sav), «Eğer sen kendine malik olduğun zaman müslüman olduğu*nu söyleseydin kurtulurdun» buyurdu Resululfah (sav) giderken o esir arkasından, «Ben acım Bana yemek verin» diye çağırdı Resulullah (sav) «Bu senin ihtiyacındır Elbetteki karşılayacağım» buyurdu Resulullah (sav) daha sonra bu esiri Saklflerin esir aldığı İki sahabi İle takas etti» hadisi [7] Bu hadis, esirlerin değiştirilmesinin caiz olduğuna delalet eder


5- Müslim'in İmran bin Hüseyin'den rivayet ettiği aynı hadis


6- Müslim, İyas bin Seleme'den, o da babasından rivayet etmiştir:


«Biz Ebubekir (ro) ile bir savaşa gittik Ebubekir (ra) başımızda amir*di Savaştan döndüğümüzün sabahı Resulullah (sav) İle karşılaştık Bana «Ebubekir (ra)'ln sana ganimetten fazlalık olarak verdiği kadını bana hibe et» buyurdu «Ya Resuluiloh, ben onu çok beğendim Henüz el de sür*müş değilim» dedim İkinci gün Resulullah (sav) yine, «Ya Selem», o ka* dini bana hibe et» buyurdu Ben de, «Sana hibe olsun ya Resulültah» dedim Allah (cc)'a yemin ederim ki ben onun elbisesini bile açmış değil*dim Resulullah (sav) bu kadını alarak Mekke'de esir düşen müslümanlar karşılığında fidye olarak gönderdi ve onları esaretten kurtardı» [8]


7- Cumhur şu akli delille de görüşünü Isbat etmektedir: Bir müs-lümanı kurtarmak, bir kafiri öldürmekten daha hayırlıdır Çünkü müslü-mana hürmet etmek gerekir Ondan faydalanmak da mümkündür Esirin ladesi ile ondan gelecek zarar ise müşriklerin azob ve fitnesinden kurta*rılan bir müslümanın menfaati karşılığıdır Bu zarar İle menfaat karşılaştı-rıldığında menfaat dona galip gelecektir Çünkü bir müslümanı müşrikler-den kurtararok onu Allaho ibadet etme imkanına kavuşturmak hiçbir şey*le değiştirilmeyecek bir fazilettir


Saydığımız bu deliller, ister mal, ister esir olarak olsun müşriklerden fidye almanın cevazını ortaya çıkarmaktadır !_


Esirlerin sırf İyilik için karşılıksız serbest bırakılması ise İmam Ebu Hanife (ra), imam Malik (ra) ve İmam Han bel (ra)'e göre caiz değildir


Esirlerin İyilik olarak serbest bırakılması İmam Şafii (Fa)'ye göre caiz*dir Çünkü Resulü İlah (sav), Yemane halkının ulusu Sümame bin Üsal'l karşılıksız olarak serbest bırakmıştır Bu zat sonradon çok iyi bir müsiü-man olmuştur Bir başka hadiste de Resulultah (sav), «Eğer Mut'am bin Adiyy hayatta olsaydı ve Bedir esirleri hakkında şefaatta bulunsaydı hep*sini serbest bırakacağını» söylemiştir Bu hadis de esirlerin karşılıksız olarak serbest bırakılabileceğine delalet etmektedir


Her iki görüşü ve delillerini değerlendirdiğimiz zaman, bu husustaki en doğru yolun, işi savaş ve esirler hakkında ihtisas sahibi olanlara bı*rakmak olduğunu görürüz Onlar maslahatın İcabına göre hareket etmeli*dirler Şayet esirin öldürülmesi uygun ise öldürülür Uygun görülürse kar*şılıksız, veya mal yahut esir karşılığında serbest bırakılır Maslahatı tak*dir etmek onlara aittir Bu sebebi e müslüman bir kumandanda hikmetli bir siyaset ve basiret bulunmalıdır Görüldüğü üzere Resulullah (sav) esir*leri bazan öldürmüş, bozan takas etmiş, bazan da fidye alarak veya kar*şılıksız olarak serbest bırakmıştır Enfal Süresindeki, «Hiçbir peygamberin yeryüzünde ağır basıp (harb edip) zaferler kazanmcaya kadar (muharib düşmandan) esirler olması (vaki) olmamıştır» âyetinde herne kadar Re*sulullah (sav)'a ikaz varsa da bu o zamanın maslahatı icabıdır Çünkü bu âyet Bedir Savaşından sonra nozll olmuştur Bedir Savaşı ise müslüman-ların ilk savaşıdır O zamanki maslahat öldürmek, mecalsiz bırakmak ve kan dökmek gibi şiddet tarafını rahmet tarafına tercih ettiriyordu Ki, müş*rikler İkinci defa müslümanlarla savaşmayı göze atamasın Müslümanlar yiğitliklerini ortaya koyabilsin Çünkü müşrikler, müslümanların kalblerin-de kendilerine karşı bir merhamet olmadığını görürlerse korkarak bir da*ha savaşmaya kalkışmazlardı İşte Hz Ömer de buna binaen görüş beyan etmiş ve âyet de onun görüşünü teyid eder mahiyette nazil olmuştur


Müslümanların adedi çoğalıp kuvvetlenerek bir devlet halini aldıktan sonra mevzumuz âyet nazil olmuştur Buna göre esirleri salıvermek İslâ-mın zilletine değil, izzetine vesile olur Umumi maslahat savaş hallerinde gösterilir Çünkü «savaş hiledir»




Ayetlerden Alınacak Dersler



1- Mümin İlayı kelimetullah İçin savaşır, Bu sebeble mümin yiğit ve atılgan olmalıdır


2- Düşmanları güçsüz bırakmak için onları öldürmek ve yaralamak lazımdır


3- Islâmda savaş mukaddestir Çünkü savaşın amacı yeryüzünü küfür ve şirk pisliğinden temizlemektir


4- Düşmanı güçsüz bıraktıktan sonra esirlerini öldürmemek, İslö-mın düşmanına karşı da merhametini göstermektedir


5- Esiri karşılıksız veya fidye alarak serbest bırakmak hususların*da esas olan müslümanların maslahatıdır


6- Allah (cc) yolunda cihad, yeryüzünde tek müşrik kalmayıncaya kadar farzdır


7- Allahu taala kafirlerden intikam almaya kadirdir Savaşı mümin*lerin sevaba ve şehadete kavuşmaları için meşru kılmıştır




Ayetlerdeki Teşriî Hikmetler



Allahu taala memleketleri yıkacağım, kadınları dul ve çocukları yetim bırakacağını bildiği halde savaşı emretmiştir Çünkü savaş, azgınlık, zulüm ve düşmanlığı ortadan kaldırmak, zayıfların hakkını korumak İçin zaruri*dir Yeryüzünden gaddar müşriklerin pisliği de ancak savaşla temizlene*bilir


İslâm cihadı, öldürmeyi teşvik ettiği halde esirlere karşı muamelede rahmet ve şefkati emretmiştir Savaşırken düşmanın burun ve kulağını kesmek nasıl haramsa, esirlere eziyet ve cefa etmek, yaralıları kendi baş*larına terketmek, kadın ve çocukları Öldürmek de öyle ^haramdır Zira cl-haddan maksat kan dökmek, şehir ve mamure yerleri harab etmek ve ganimet elde etmek değildir Cihadın hedefi insanidir Cihad, zayıfları korumak, zalimlerin zulmünü bertaraf etmek, İslâm davetini temin etmek, böbürlenen ve sapan Kimselere karşı koymak için farz kılınmıştır Nitekim Allahu taala bu hususta, «Onlar (o müminlerdir ki) haksız yere ve ancak «Rabblmlz Allahtır» diyorlar diye yurtlarından çıkarılmışlardır Allah bazı lnsan!an(n şerrini diğer) bazın İle d&fetmeseydl İçlerinde Ailohın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mesctdler muhakkak yıkılıp gtderdi (Dinine) yordrm edenlere elbet Allah da yardım eder Şüphesiz ki Ahoh kavidir, yegane galiptir» (Hac: 40) buyurmuştur


Resulullah (sav) Allah (cc) yolunda savaşanlara tavsiyede bulunur*ken onlara İlkin Allah (cc)'a İtaat etmelerini, düşmanları ile de olsa ahit*lerine sadık Katmalarını emrederdi Müslim Sahih'inde, «Resuluilah (sav) birisini bir ordu veya seriyenin başına komutan tayin ettiği zaman ona muttaki olmasını tavsiye ederdi Askerlerine hitaben de şöyle nasihat eder*di: «Allah (cc)'ın yolunda Allah (cc)'ın İsmi ile savaşınız Allah (cc)'a İman ederek savaşınız Savaşınız fakat taşkınlık etmeyiniz Sözünüzden dön*meyiniz Öldürdüklerinizin burun ve kulaklarını kesip gözünü çıkarmayı*nız Çocuk ve kadınları öldürmeyiniz»


Resulullah (sav)'tan sonra da raşkj halifeler aynı şekilde tavsiyelerde bulunmuşlardır Nitekim Hz Ebubekir Şah'a gönderilen ordunun başında bulunan Üsame bin Zeyd (ra)'e şöyle nasihat etmiştir; «Hıyanet ve taş*kınlık yapmayın Sözünüzden dönmeyin Küçük çocukları, İhtiyarları ve kadınları öldürmeyin Kimsenin kulağını ve burnunu kesmeyin Bağ vs bahçeleri yakıp yıkmayın Meyve veren ağaçlan kesmeyin Yiyeceğinizden fazla koyun, sığır ve deve kesmeyin Kilise ve havralarda yalnız İbadetle meşgul olan ruhbana dokunmayın Onları kendi hallerine bırakın»


İşte İslâm savaşta bile böyle merhametlidir İslâm savaşı mubah kıl*dığı halde ona bir ölçü tayin etmiş, bir sınır çizmiştir Cephede savaşma-yanlar öldürülemezler Savaştan uzak olanları Öldürmek veya onlara teca*vüz etmek haramdır «Hürmetler karşılıklıdır Onun için kim sizin üzerinize saldırırsa sfz de tıpkı onların üstünüze saldırdıkları gibi, ona saldırın (Fa*kat daima) Allohtan korkun ve bilin ki, şüphesiz Allah takva sahipleriyle beraberdir» (Bakara: 194) ve «Sîre harb açanlarla, Allah yolunda siz de doğuşun (müdafa harbi yapın Ancak) aşırı gitmeyin Şüphesiz ki Atlan aşın gidenleri sevmez» (Bakara: 190)


İslâmda savaş cerrahi bir ameliyat gibidir Ameliyatta yaranın dışına taşılamayacağı gibi savaşta da savaşın dışına taşılamaz, savaş dışında kalanlara saldınlamaz Bu yüzden bunlara benzer şefkat ve merhamet Ör*neklerini görmek kimseyi hayrete düşürmemelidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #134
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




61 DERS BAŞLANILAN AMELİ TERKETMENİN HÜKMÜ



33- Ey iman edenler, Allaha İtaat edin Peygambere itaat edin, A-mellerlnizi boşa çıkarmayın


34- Küfredip de Allah yolundan sapan, sonra kafirler olarak ölenler (yok mu?) Allah onları katiyen yarlığamaz


35- Onun İçin (düşmana karşı) gevşek davranmayın Siz daha galip (ve kahir durumda) iken (düşmanları, zillet göstererek) sulha davet etme*yin Allah sizinle beraberdir Amel (ve hizmetleriniz (İn mükafatmjı asla eksiltmez O




Ayetlerin lafzî tahlili



(Tübtilû): Birşeyi zayi etmek Âyette, amellerin zayi olması manasındadır


(Seddû): Yüz çevirme ve çevirtme


(Felatehinû); Düşmana karşı gevşek davran*mayın, zay' görünmeyin


(Leyyetlreküm): Amellerinizden hiçbir şey eksil*mez




Âyetlerin İcmali Manaları



Allahu taalanın müminlere iman vasıflarıyla hitap etmesi, İman vasfı*nın Allah (cc)'ın emirlerine itaat etmeyi icabettirdiğini göstermektedir Bu icab hatırlatıldıktan sonra müminlere Allah (cc)'ın emir ve yasaklarına itaat emredilmiştir Allah (cc)'a itaat etmek insanı dünya ve ahirette kur*tuluşa götürecek yoldur Altahu taata kendisiyle beraber Resulüne itaati da emretmiştir Çünkü Resulullah (sav)'a itaat, Allah (cc)'a İtaat etmektir Şu halde müminler Resulullah (sav)'ın sünnetine uymak zorundadırlar


Aliahu taala amellerin iptal edilmesini yasaklamıştır Çünkü insanlar birçok amellerini günah, isyan, riya ve ucûb ile zayetmektedirler O halde müminlerin yapmış oldukları taatı korumaları lazımdır


Allahu taala, dilediği müminlerin, şirkin dışındaki bütün günahlarını affedeceğini beyan etmektedir Ki, bir mümin amelini günahla Ibtal edince helak olduğu zannına kapılmasın Çünkü Allah {cc)'ın fazlı bakidir Kulla*rını amelleri ile yarlığamasa bile kendi fazlı İle affeder


Kafirler küfür ve şirklerinden dolayı affedilmediğinden onlar dünyada da sizlere karşı zelil ve hakirdirler O halde ey müminler, onlarla karşılaş*tığınız zaman çekinmeyin, onlarla savaşmaktan korkmayın Zafer er veya geç sizindir O halde kafirlere zayıflık ve acz göstererek sulh İstemeyin Onları bu şekilde sulha çağırmakla kendinizi alcaltmış olursunuz Halbuki siz izzet ve kuvvet bakımından onlardan üstünsünüz Çünkü Allahu taala sizinledir ve yardımıyla sizi kuvvetlendirecektir Onun size yaptığı yardım amellerinizin karşılığı değildir Bu, amellerinizi eksiltmez Yardımına rağ*men sevabınızı tam olarak verir




Faydalı Bir Uyarı:



Abd bin Hamid ve Muhammed bin Nesrü'l-Müruzi, ibni Hatem'den o da Ebi Atlye'den şöyle rivayet etmişlerdir: «Resulullah (sav)'ın ashabı şirk yüzünden hiçbir amel nasıl fayda sağlamazsa, «la İlahe illallah» olan kelime-İ tevhldle de hiçbir günahın zarar vermeyeceğini sanıyorlardı «Ey iman edenler, Allaha İtaat edin Peygambere İtaat edin Amellerinizi boşa çıkarmayın! âyeti nazil olunca günahlarının bütün amellerini yok etme*sinden korktular» Abd bin Hamld'in rivayetinde İse şöyle denmektedir: «Onlar büyük günahlarının amellerini yok etmesinden korktular»


Ibni Nesrü't-Müruzî, İbni Cerir ve İbni Merdevî ibnl Ömer'den şöyle rivayet etmişlerdir: «Resulullah (sav)'ın sahabileri bütün iyiliklerinin mut*laka kabul olunacağını sanırlardı «Ey iman edenler, Allaha İtaat edin Pey*gambere İtaat edin Amellerinizi boşa çıkarmayın» âyeti nazil olunca, aca*ba amellerimizi ibtal eden günahlar nedir dedik Kendi kendimize bunun büyük günahlar olduğunu düşündük Bir adamın büyük bir günah işledi*ğini görünce, «Eyvah helak (cehennemlik) oldu» derdik «Şüphesiz ki Al*lah kendisine eş tanınmasını yarlığamaz Ondan başkasını, dileyeceği kim*seler için yadigar» (Nisa: 48) âyeti nazil olduktan sonra kimse hakkında birşey konuşmaz olduk Ancak bizden birisi günah İşlediği zaman ondan korkar ve affedilmesini dilerdik» [9]




Ayetlerin Tefsırindeki İncelikler



Birinci incelik: Fahreddin Razi, «Amellerinizi boşa çıkarmayın! âye*tinin tefsirinde şöyle der: «Bu âyet birkaç mana ile tefsir edilebilir Birin*cisi, tevhkJ üzere yaptığınız ibadetlere devam edin ve hiçbir şeyi foadeti-nlzde Allah (cc)'a ortak etmeyin ki, ibadetleriniz boşa çıkmasın Çünkü Allahu taala, «Andolsun ki (habibim) sana da, senden evvelki (peygamber*lere de (şu) vahyolunmuştur: Eğer (bilfarz) Alfaha ortak tanırsan, celalim hakkı için (bütün) amel (ve hareketlerin boşa gider ve muhakkak hüsra*na düşenlerden olursun» (Zümer: 65) buyurmuştur


«İkincisi, kitap ehli nasıl Resulullerine itaati terkederek, isyan ve tek-zib ederek amellerini boşa çıkardılarsa, siz de Resulün taatını terkederek amellerinizi boşa çıkarmayın Bu manayı Allahu taalanın, «Ey İman-eden*ler, seslerinizi peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın Ona sözle bir-birinize bağırdığınız gibi bağırmayın ki siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidi verir» (Hucurat: 2) âyeti de teyid eder


«Üçüncüsü, amellerinizi minnet ve eziyet İle boşa çıkarmayın Nite*kim Allahu taala, «Onlar İslama girdiklerini senin boftnû kakıyorlar (On*lara) deki: «Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın Bilakis ski İmana muvaffak ettiği için size Allah minnet eder, eğer siz («İnandık» d&mentz-„ de) sadık (Insan)lorsanız» (Hucurat: 17) buyurmuştur Resulullah (sav)'a taatları İle sitem etmeleri, yani Resulullah (sav)'a, «Biz Allah (cc)'a senin İçin taat ettik, sen olmasaydın ta a t etmezdik* demeleri ihlasa aykırıdır Aİlahu taala yalnız kendisi İpin yapılan ibadeti kabul eder» [10]


Amelin İptali hususunda çeşitli görüşler vardır


Hasan-ı Basrî (ra)'ye göre, amelleri Ibtal eden İsyan ve büyük günah*lardır


Ata'ya göre, ameli ibtal eden şüphe [11] ve nifaktır Bu görüş İbni Ab-bas (ra)'tan da rivayet edilmiştir


İbni Abbas (ra), «Amefl ibtal eden riya ve ibadeti halka duyurmaktır» der


Mukatil'e göre İse, ameli ibtal eden başa kakmadır


Diğer bir görüşe göre İse yapılan ibadetin beğenilmesi ameli boşa çıkarır Ateş odunu nasıl ya kat tüketirse, yapılan ibadeti beğenmek de amelleri öyle yakar, yok eder


Başka görüşe göre de âyetteki «ameUden maksat, sadakalardır Sa*daka, verilen kişinin başına kakılırsa o, yok edilmiş olur


Kurtubî: «Bu husustaki görüşlerin hepsi birbirine yakındır Hasan-ı Basrî'nin görüşü İse hepsini toplamaktadır»[12]


İkinci incelik: «Siz daha galip (ve kahir durumda) İken (düşmanları, zillet göstererek) sulha davet etmeyin» âyetindedir Müminler müşrik ve kafirlerden daha azizdirler Çünkü Allah (cc)'a iman etmişlerdir Nitekim Aİlahu taala, «Halbuki şeref, kuvvet ve galibiyet Allahındır, peygamberin*dir, müminlerindir» buyurmuştur


Bu âyeti şöyle de tefsir etmişlerdir: Siz Allah (cc)'ı müşrik ve kafir*lerden daha İyi tanıyan ve bilenlersiniz


Cessas da şöyle demiştir: «Siz müminler, Allah (cc) katında onlar*dan daha üstün ve evlasınız»


Bütün tefsirler birbirine yakındır Şu halde iman müminleri yücelt*mektedir




Başlanılan Ameli Terketmenin Hükmü



Üçüncü incelik: Fahraddin Razi şöyle der: «Amellerinizi asla eksilt*mez O» âyeti Allah (cc)'ın müminlere bir vadidir Zira Aİlahu taala, «Allah sizinle beraberdir» âyetinde zaferin kendisine ait olduğuna işaret etmek*tedir Buna göre akla şu gelebilir: Madem ki zafer Allah (cc)'ındir, benim itibar edilecek ne amelim vardır ki bana tazim edilsin? Buna Aİlahu taala sanki bu âyetiyle cevap vermektedir: Aİlahu taala size her hususta yar*dım eder Size yardım ettiği için de amellerinizin sevabını eksiltmez Size yardımsız olarak ferden yaptığınız bir İbadet gibi de sevabınızı verir» [13]


Dördüncü incelik: «Allah sizinle beraberdir:» âyeti, insanları İzzet ve şerefe davet ettiği gibi müminleri de maneviyatlarını yükselterek düş*man karşısında zaaf göstermeden durmaya teşvik ediyor Çünkü gerçek mümin zayıf ve zelil yaşamaya razı olmaz




Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler


Birinci Hüküm: Başlanılan İba*detin Tamamlanmadan Terkedilmeslnin Caiz Değildir



«Amellerinizi boşa çıkarmayın» âyeti başlanılan İba*detin tamamlanmadan terkedllmeslnin caiz olmadığına delalet eder


Alimler bu hususta iki görüşe ayrılmışlardır:


İmam Şafii (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre, başlanılan nafile İbadet*ler tamamlanmadan terkedilebilir Yalnız bu nafile ibadet Hac ise terki caiz değildir, bunun tamamlanması farzdır Başlanılan İbadet namaz ve oruç İse tamamlanması farz değil müstahabtır


İmam Ebu Hanlfe (ra) ve İmam Malik (ra)'e göre, başlanılan nafile İbadet yarıda bırakılamaz Şayet yarıda bırakılırsa bu nafile İbadetin kaza edilmesi vactbtir


Şafii ve HanbelHedn delilleri;


Bunlara göçe başlanılan nafile ibadet, şahsın kendiliğinden yaptığı tatavvu denilen farz İbadetler türünden bir ibadettir Nafile ibadete başla*yan şahıs bunu kendi isteği ile yapmaktadır Yani bu hususta kişi kendi*sinin amiridir Kendi isteği İle başladığı bir ameli tamamlamadan bozduğu takdirde bilahare kaza etmesi vaclb olsaydı, bu ibadetin vasfının değişik olması i cab ederdi Yani tatavvu değil farz olurdu Halbuki Allahu taala, «İyilik edenlere karşı (da muahezeye) bir yol yoktur Allah'çok yarlıg ayı*cıdır, çok esirgeyicidir» (Tövbe: 91) buyurmaktadır


Mevzumuz âyete dayanarak, başlanılan nafile İbadetin tamamlanma*sının farz olduğunu söyleyenlere karşı da şunları söylerler: Âyetteki «A-meHerlnlzl boşa çıkarmayın)) İfadesinden maksat, farz olan ibadetlerin sevabını zayetmeyindir Bu âyet, amellerin sevaplarının yok edilmesini ya*saklamaktadır O halde nafile bir İbadete başlayan kişi bunu yarıda bıra*kırsa, onun üzerine bir vebal yoktur Çünkü yanda bırakılan İbadet farz değildir Ayetin lafzı herne kadar umumi ise de bunu farz ibadetlere tah*sis etmek caizdir Çünkü nafile İbadet tatavvudur Kendiliğinden yapmak da muhayyerliği Icabettirlr Dilerse yapar, dilemezse yapmaz


Hanefi ve Mallkllerln delilleri:


«Amelleriniz) boşa çıkarmayın» âyeti, başlanılan nafile ibadeti ter-ketmenin caiz olmadığına delalet etmektedir Çünkü onu yarıda bırakmak, sevabını İptal etmektir Halbuki Allahu taala amellerin boşa çıkarılmasını yasaklamıştır


- Hz Ayşe'den şöyle rivayet edilmiştir: «Hafsa İle beraber nafile oru*ca niyet etmiştik Bize beğendiğimiz bir yemek hediye edildi Biz de ye*meği yedik Resulullah (sav) yammıza gelince, tam da babasının kızı olan Hafsa benden önce, «Ben ve Ayşe nafile oruç tutuyorduk, bir yemek he*diye edilince orucumuzu bozduk» dedi Resulullah {sav), «Bu orucun ye*rine bir gün tutun» buyurdu» [14]


Şafii ve Hanbelilerin, «Kişi kendinin amiridir» sözüne karşılık da şöyle derler: İbadete başlamadan önce elbetteki bir günah yoktur Fakat İbadete azmettikten sonra onu kendisine vacip hale getirmiştir O halde kendi üzerine kendisinin vacfb kıldığı ibadeti tamamlaması da vacibtir Çünkü Allahu taala «Ey İman edenler, bağlandığınız ahldtert yerine geti*rin» (Maide: 1) buyurmuştur


Ayet umumi bir mana ifade etmektedir Yani hem farz, hem de nafile ibadeti içine almaktadır




İkinci Hüküm: Düşmanlarla Sulh Yapmak




«Onun için (düşmana karşı) gevşek davranmayın Siz daha gatlb (vs kahir durumla) iken (düşmanları, zillet göstererek) sulha davet etmeyin» âyeti, müşrik ve kafirlerden sulh talep etmenin caiz olmadığına delalet eder Ama kafirler cok kuvvetli ve sayı bakımından müslümanlara oranla cok fazla olur ve İmam onlara karşı sükut ederek sulh yapmakta mas*lahat görürse anlaşma yapabilir Nitekim Resulullah (sav), Kureyş kafir*lerinin, müslümanlarin Mekke'ye girmelerine mani olarak sulh talef> et*meleri üzerine aralarında on sene geçerli olmak üzere Hudeybiye anlaş*masını yapmıştır [15]


«Onun tein (düşmana karsı) gevşek davranmayın Siz daha flaflp (v* kahir durumda) İken (düşmanları, zillet göstererek) sulha davet etmeyin» âyeti Resulullah (sav)'ın Mekke'ye sulhan değil zaferle gireceğine İşaret etmektedir Çünkü Allahu taala bu âyetle müşriklerle sulh yapmayı ona yasaklamıştır






--------------------------------------------------------------------------------


[1] Razi Tefsiri Kebir C 7 S 52B


[2] Kurtubi, age C 16, S 228 374


[3] Cessas age, C 3, S 391


[4] Alusi, age, C 26, 3 40'tan özetle


[5] Kurtubl, age, C 16, S 229


[6] Cessas Kurtubi Alusi


[7] Şeyh Sais a«e C 4 S 75 Ceuu &«e, C 3, S 392


[8] AİusL age C 28 S 40


[9] Ebu Hayyan age, C 8, S 85


[10] Razi age, C 7 S 552


[11] Buradaki şüphe, Allah'a yapılan ibadetin sadıkane ve salihane olmaması, yani Allah'a İbadet edip etmemek hususunda düşülen şüphedir (Çev)


[12] Kurtubi, age, C 18 S 255


[13] Razi, age, C 7, S 552


[14] Malik, Tlrmizi Ebu Davud


[15] Kurtubl ar» C W S 255 Ibnl Cevzl, Hge, C 7, S 413 Cessas, a«e, C 3, S 303

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #135
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




62 DERS HABERLERİ TAHKİK ETMEK 2


Ayetlerin Laf2i Tahlili 2


Âyetlerin İcmali Manaları 2


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 3


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 4


Faydalı Btr Uyarı: 5


Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler 5


Birinci Hüküm: Adil Bir Adamın Haberi Kabul Edilir Mi? 5


İkinci Hüküm: Şehadet Ve Rivayette Sahabllerin Adaletini Araştırmak Vaclb Midir? 5


Üçüncü Hüküm: Fasık Ve Bid'ad Ehlinin Şehadeti Kabul Edilir Mi? 6


Dördüncü Hüküm; Fasıkın Velayeti Sahih Midir? 7


Beşinci Hüküm: İmama Karşı İsyan Edenlerin Öldürülmesi Farz Mıdır? 7


Ayetlerden Alınacak Dersler 9


Ayetlerdeki Teşriî Hikmetler 9



62 DERS HABERLERİ TAHKİK ETMEK



6- Ey iman ed&nler, eğer bir fasjk size bir haber getirirse onu tah*kik «din'iYoksa) bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişmen kimseler olursunuz


7- Hem bilin ki içinizde Allanın peygamberi vardır Eğer o bir çok lş(ler)de size uysaydı muhakkak ki sıkıntıya uğrardınız Fakat Alları size İmanı sevdirdi Onu kalbinizde süsledi Küfrü, fasıklığı, isyanı size çirkin gösterdi İşte rüşdünü bulanlar da onların ta kendileridir


8- (Size küfrü, fasıklığı, fsyanı çirkin göstermesi sırf) AHahtan bir fazi (ve kerem) ve nimet olmak içindir Allah hakkıyla bilendir, yegane hü*küm ve hikmet sahibidir


9- Eğer müminlerden iki zümre birbiriyle döğüşürlerse arafannı (bulup) barıştırın Eğer onlardan biri diğerine karşı hala tecavüz ediyorsa siz, o tecavüz edente Allanın emrine dönünceye kadar savaşın Bİnnettce eğer (Allanın emrine) dönerse artık adaletfle hareket) edin Allah şüphe*siz ki adil olanı sever


10- Müminler ancak kardeştirler O halde İki kardeşinizin arasını (bulup) barıştırın Allohtan korkun Takl eslrgenesiniz




Ayetlerin Laf2i Tahlili



(Fasıkun): Şeriat hududlarından çıkan Fısk, Llsanü'İ-Arabta şöyle tarif edilmiştir: Fısk, isyan ederek Allah (cc)'ın emrini terketmektir Ragıp İsfahanî'ye göre fasık, iman ettikten sonra şeriatın ba*zı hükümlerini ihlal eden demektir


(Bİnebein): Nebe, tügatta haber manasınadır


Bazı lügatcılara göre ise, haber büyük ve önemli ise nebe denir, önemli olmayan habere nebe denilmez


(Fetebeyyenû); Tebeyyün kökünden gelir Tebeyyün, beyanı toleb etmek demektir


(Blcehalettn); Cehalet, bilgisizlik


(Nadimîn): Nedm kökünden gelen bir sıfattır


Nedm ise bir olaydan dolayı kederlenmek ve ona düşmemeyi arzu etmektir Pişmanlık


(Laanittüm): Annet kökünden gelir Annet meşakkata düşmek demektir


(Erroşldûn): Raşid'in çoğuludur Raşid, İnsanı güzel şeye götüren demektir


(Begat): Bağy kökünden geten bir fiildir Bağy, fesat çıkarmak, zulüm ve azgınlıkta haddi tecavüz etmektir Adil imamın j taatından çıkanlara bağy fırka denir «Yazık Ammar'a ki onu bağy fırka j katledeoektir» hadislndeki kullanımı da bunu gösterir


(Tefîe): Fey kökünden gelen bir fiildir Fey, dönmek demektir Buradaki anlamı taata dönmektir


(Muksttin): Aksate kökünden gelir, adiller demektir




Âyetlerin İcmali Manaları



Allahu taala müminlere hitabederek şöyle buyurmaktadır: Ey iman İle vasıflananlar, Ailah (cc)'ın kitabını tasdik ettiniz, peygamberine inandınız ve yakinen bildiniz ki, Allah (cc)'ın peygamberinin getirdiği haktır Çünkü getirdiğini Atlah (cc)'ton getirmiştir Her duyduğunuz haberi dinlemeyin Her haber getireni tasdik etmeyin Gelen haberi İyice tahkik edin Çünkü mümin kardeşlerinize bir zarar verebilirsiniz Doğruluğunu tahkik etme*diğiniz haberden ötürü kardeşlerinize yapacağınız şeylerden Ötürü pişman olursunuz Fakat bu pişmanlık bir kıymet ifade etmez


Ey müminler biliniz ki, aranızda tazim ve hürmete şayan olan Allah (cc)'ın elçisi vardır O masumdur Kendi heva ve arzusundan konuşmaz Onu Allahu taata birçok gizli şeye muttali eder Onu kendi görüşlerinize getirmeye çatışmayın Eğer o sizin işaret ettiğiniz şeylere icabet etse ve size uysa helak olursunuz Şu var ki, Allahu taala kendi fazlıyla onu da sizi de korumuştur Ona uyan müminlerin basiretlerini aydınlatmış, İmanı onlara sevdirmiş ve küfrü, fışkı ve isyanı çirkin göstermiş, onları hayır ve saadet yoluna iletmiştir


haberler! tahkik etmek *


Allahu taala yalan haberden doğacak düşmanlığı ve mukateleyi bil*direrek, müminlere hitaben şöyle buyurmuştur: Ey müminler, mümin kar*deşlerinizden iki zümreyi düşman ve döğüşüyor gördüğünüz zaman onların aralarını bulun Onları Allanın hükümlerine davet edin Eğer o fırkalardan birisi diğerine zulüm ve tecavüze devam eder, yeryüzünde fesat çıkarmayı arzu ederse o zaman siz, Allah (ccj'm hükmüne razı olana ve doğru yola gelene kadar o azgın fırka Ife savaşın Düşmanlık ve azgınlığı kökünden kaldırın O azgın fırka savaştan vazgeçtiği zaman o İki fırkanın arastnı adaletle bulun Zira onlar sizin din kordeşlerinizdir Müslümanlara vacib olan din kardeşlerinin arasını bulmaktır Yoksa insanlar arasındaki düş-manlığı olduğu gibi bırakmak değil Zira müminler İmanlarından ötürü an*cak kardeştirler Müminlerin kurtuluş ve saadet yolları da ancak iki düş*manın arasını düzeltmektir Allah (cc)'tan sakınınız, emirlerine sımsıkı sa*rılınız ki Allah (cc)'ın rahmetine nail olasınız




Âyetlerin Nüzul Sebebleri



1- İmam Ahmed (ra}, Haris bin Dırar el-Huzai'den şöyle rivayet eder: «Resulutloh (sav)'a gittim Beni İslama davet etti Davetini kabul ederek İslama girdim Beni zekat vermeye davet etti Onu da kabul ettim Resulullah (sav)'tan kavmime gidip onları Islama davet etmek için izin istedim «Kavmimden İslâmı kabul edenlerin zekatlarını da toplarım Siz bana bir elçt gönderirsiniz, topladığım zekatı ona teslim ederim» Aralarında gönderilecek elçinin vaktini tayin ettiler Haris, kavminden müslüman olanların zekatını topladı Tayin edilen vakitte elçiyi beklemeye başladı Resulullah (sav) ona birisini gönderdi


Fakat gönderdiği adam gitmedi Haris, Resulullah (sav)'ın hoşuna gitmeyen birşeyden dolayı elçiyi göndermediğini sandı Bunun üzerine kavminin ulularını çağırarak onlara, Resulullah (sav) bana, topladığım zekatı almak üzere tayin edilmiş vakitte bir adam gönderecekti Resulullah (sav) verdiği sözden dönmez Ancak benden ona karşı bir fenalık sadır olmuş olmalı ki, elçiyi göndermedi Benimle beraber Resulullaha gelir misiniz?» dedi


Halbuki Resulullah (sav) Velid bin Ukbe'yi Haris'e göndermişti Velid bir miktar gittikten sonra korkarak geri dönmüş ve Resulullah (sav)'a gelerek, «Haris zekatı vermediği gibi beni de öldürmeye -kalkıştı» demişti


Bunun üzerine Resulullah (sav) Haris'in üzerine bir birlik göndermişti


Haris ve arkadaşları Medine yakınlarında kendilerine gönderilen birlikle karşılaştılar Haris onlara nereye gittiklerini sorunca, «Senin için geliyoruz» dediler Niçin geldiklerini sorunca da, «Resululloh (sav) sana Velid bin Ukbe'yİ gönderdi Zekatı vermediğin gibi onu da öldürmeye kal*kışmışsın» cevabını verdiler Haris, cMuhommedl hak peygamber olarak gönderen Alla ha yemin ederim ki, kimseyi görmedim, bana zekat İçin de kimse gelmedi» dedt


Beraberce Resulü ilah (sav)'ın huzuruna vardılar Resululloh (sav), «Sen zekat vermediğin gibi elcimi, de öldürmeye kalkışmışsın» dedi Haris, «Hayır ya Resulullah, seni hak peygamber olarak gönderen Allah (cc)'a andolsun ki ne elçin geldi, ne de ben onu gördüm Ben elçiniz gelmeyince Allah (cc) ve Resulü bana gazab ettiler diyerek korkumdan buraya geldim» dedi Bunun üzerine, «Ey İman edenler, eğer bir fastk size bir haber getirirse onu tahkik edin (Yoksa) bitmeyerek» âyeti nazil oldu[1]


Fahreddin Razi: «Müfessirlere göre bu âyet, Resulullah (sav)'in Velid bin Ukbe'yİ Beni Mustattk'ın zekatını atması için göndermesi hadisesi üzerine nazil olmuştur Müfessirler bu görüşleriyle, bu âyet umumi olarak gelmiştir fakat nazil oluşu Velid bin Ukbe hadisesine raslamışttr demek istiyorlarsa doğrudur Fakat bu âyet sırf Velid bin Ukbe hadisesiyle ilgili olarak nazil olmuştur diyorlarsa bu, zayıftır Zira Velid Beni Mustalık'a bir kötülük yapmayı kasdetmemiştir İmam Ahmed (ra)'in rivayetine göre, Velid kendisini bekleyen Haris ve cemaatinden korkarak geri dönmüştür Onların kendisine bir fenalık yapacaklarından korkmuştur İşte bunun İçin dönerek geri dönerek Resuiullaha, «Onlar zekatı vermediler, beni de öl*düreceklerdi» demiştir»


imam Razi sözlerine şöyle devam eder: «Bu âyetin Velid bin Ukbe ha*disesi üzerine nazil olduğunu söyleyenlerin görüşlerinin zayıflığının bir de*lili de Allahu taalanın «Ben bu âyeti şu hadise İçin İnzal ettim» dememe* sidir Bu hususta Resulullah (sav)'tan da bir rivayet varid olmamıştır Ger*çek olar] şudur ki, bu âyet o hadisede nazil olmuştur Fakat, bu, nüzul sebebi o hadisedir demek değildir Bizim görüşümüzü doğrulayan sebeb-lerden birisi de Velid bin Ukbe'ye fası klik ya kıştın I ması d ir Çünkü o, fasık-tıktan uzaktır Ancak, zannetmiştir ve zannında yanılmıştır Zannında ha*ta yapana da fasık denilemez Nasıl fasık denilebilir ki, ekseri dinden çı*kanlara fasık denilebilir Zira Allahu taala, «Allah fasıklar güruhunu mu-valf ofe etmez» (Maido: 108), «Hani biz meleklere, «Adem İçin secde edin» demiştik da İblisten başkası hemen secde etmişlerdi, O Iso efenden olduğu için Rabbtnin emrinden dışarı çıkmıştı» 'Kehf: 50) ve «Fasık olanların borinacağı yer İse ateştir» (Secde: 20} buyurmuştur Bu âyetler de göste*riyor ki, fasık diye tamamen dinden çıkmış olana denmektedir Velid bin Ukbe ise dinden çıkmış değildir Çünkü yalnızca yapmış olduğu 2anda hata etmiştir» [2]


2- «Eğer müminlerden iki zümre birbiriyle doğ üşürlerse aralarını (bulup) barıştırın» âyetinin nüzul sebebinde aşağıdaki rivayetler vardır:


a) Buharı, Müslim İbni Cerir ve diğerleri Enes (ra)'ten şöyle rivayet etmişlerdir: «Sahabe-i kiram Resulullah (sav)'a, «Sen Abdullah bin Ubey'e gitmez misin?» dediler Resulullah (sav) eşeğine binerek sahabilerle bir*likte gitti Resulullah (sav) onun yanına varınca Abdullah bin Übey, «Ben*den uzaklaş, Allah (cc)'a andolsun ki eşeğinin kokusu beni rahatsız etti» dedi Ensarîlerden birisi, «Andolsun ki Resulullah (sav)'ın eşeğinin koku*su senden daha tatlıdır» cevabını verdi Abdullah bin Übey'in kavminden birisi ensarinin bu sözüne kızdı Ensariler de kendi adamlarını destekledi Aralarında kavga çıktı Birbirlerine elle, papuçla ve hurma dallarıyla vur*maya başladılar Bunun üzerine bu âyet nazil oldu» [3]


b) Buharı ve Müslim Üsame bin Zeyd (ra)'den şöyle rivayet etmişler*dir: «Resulullah (sav) eşeğine binerek hastalanan Sa'd bin Ubade (ra)'nin ziyaretine gitti Yol güzargahında aralarında Abdullah bin Übey ile Abdul*lah bin Revaha (ra)'nın da bulunduğu bir cemaat oturuyordu Abdullah bin Übey yüzünü abasıyla Örterek, «Toz çıkarmayın» dedi Bunun üzerine Abdullah bin Revaha Ira) «Resulullah (sav)'ın eşeğinin kokusu senden daha güzeldir» dedi Her ikisinin akrabaları arasında kavga çıktı Birbir*lerine elle, papuç ve sopayla vurmaya başladılar Bunun üzerine âyet na*zil oldu»




Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci İncelik: Bu sureye «Hucurat» denildiği gibi «Ahlak» ve «Adabı suresi de denilir Çünkü sure birçok güzel ahlakı beyan etmektedir Bu surenin beş yerinde Allahu taala, «Ey İman edenler» hitabında bulunmak*tadır Her defasında da güzel ahlaktan birine işaret etmektedir Bu yük-sak adabı aşağıdaki fıkralarda arz edeceğiz:


1- Resulullah (sav)'ın emirlerine itaat etmek vacibtir O konuşup bir görüş beyan etmeden önce konuşmak, görüş beyan etmek yasaklan*mıştır Çünkü Allahu taala, «Ey iman edenler, Allah ve Resulünün huzurunda (söz ve İste) öne geçmeyin Allahtan korkun Çünkü Allah hakkıyla işiten, (herşeyl) bitendir (Hucurat: 1) buyurmuştur


2- Resulullah (sav)'a karşı hürmet ve saygıda bulunmak farzdır O-nurt huzurunda yüksek seste konuşmamalıdır[4] Zira Allahu taala, «Ey iman edenler, seslerinizi peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın Ona sözle birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın ki âb farkına varmadan amel*leriniz boşa gldhrerir» [Hucurat: 2) buyurmuştur


3- Haberlerin sıhhati hususunda tahkikat yapmak lazımdır Boz-« guncu ve fasık kimselerin sözlerine İtlmad edilmemelidir Zira Allahu taala, '> «Ey (man edenler, eğer bir fasık size bir haber getirirse onu tahkik edin» (Hucurat: 6) buyurmuştur


4- Halkı maskaraya almak ve İnsanlara küçük düşürücü isim ve lakaplar takmak yasaktır Çünkü Allahu taala, «Ey İman edenler, bir kavim diğer btr kavim İte alay etmesin Olur ki (alay edilenler Allah indinde) kendilerinden daha hayırlıdır Kadınlar da kadınları (eğlenceye almasın) Olur kl onlar (eğlenceye alınanlar) kendilerinden daha hayırlıdır (Kendi) ken*dinizi ayıplamayın Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın İmandan sonra fasıklık ne kötü addır» {Hucurat: 11) buyurmuştur


5- Gıybet, suizan, tecessüs ve benzeri kötü huylar yasaktır Zira ; Allahu taala, «Ey İman edenler, zannın bin çoğundan kaçının Çünkü bazı zan (vardır ki) günahtır Birbirinizin kusurunu araştırmayın Kiminiz de ' kiminizi arkasından çekiştirmesin Sizden her hangi biriniz ölü kardeşinin ' etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz Alfahtan korkun Çün*kü Allah tövbeleri kabul edendir, çok esirgeyicidir» (Hucurat: 12) buyumuştur


Yalnızca onsekiz âyetten meydana gelen bu sure birçok ohlok ve adabı biraroya toplamıştır Bundan ötürü bu sureye Ahlak ve Adab suresi de denmektedir Bu sure Allah (cc)'a Peygamber (sav)'e, nefsine, mü*minlere ve umuma karşı gösterilecek edebi ihtiva etmektedir Bunları da saydığımız sıra ile beyan etmiştir


îkinci İncelik: «Ey İman edenler» hitabı muhatabları, gelecek olan j'emlr ve hükümlerin ehemmiyeti hususunda uyarmaktadır Muhatabları -iman ile vasıflandırmak, gelen emirlerin aynen yerine getirilmesini, ihlal fötmekten kaçınılmasını bildirmek anlamına gelmektedir[5]


Üçüncü İncelik: Ayetteki, «Eğer bir fasık size bir haber getirirse»


ifadesi, müminlerin her zaman uyanık olmalarını ve duydukları her haberi, kaynağını araştırmadan kabul etmemelerini bildirmektedir Âyette «fasık» kelimesinin nekire olarak kullanıl ması ve âyetin «eğer» kelimesi ile baş*laması, böyle haberlerin nadir görüleceğine İşaret etmektedir Buna göre âyetin manası, «Müminlerin asıl vasıfları doğru sözlülüktür Eğer mümin*ler arasından bir fasık çıkarsa onun haberini tahkik edin» olur Resulul*lah (sav) ve ashabı ahlaken öylesine yücelmişlerdt 'ki, kimse onlara böyle yalan haber vermeye cesaret edemezdi[6]


Dördüncü incelik: «Hem bilin ki İçinizde Allanın peygamberi vardır,»


âyetinin tefsirinde Fahreddln Razi şöyle der: «Benim tercihime göre, Alla*hu taala «Ey iman edenler, eğer bir fasık size bir haber getirirse onu tah*kik edin (Yoksa) bilmeyerek bir kavme sataşırsanız da yaptığınıza, piş*man kimseler olursunuz» âyetinin peşine «Hem bilin ki İçinizde AlFahm peygamberi vardır» âyetini inzal buyurarak kullarına sanki şöyle demek*tedir: «Ey kullarım, sizin için herhangi bir müşkilln hallinde Resulullah (sav) aranızdadır Ondan sorunuz Çünkü o bilir Hicklmsenin sözüne de uymaz Onda zulüm olmadığı gibi, yalana da İnanmaz Çünkü o, sizin gö*rüşlerinize İtimad etmez O ancak Altahtan gelen vahye itimad eder» [7]


Beşinci incelik: «Eğer o birçok İş(ler)de size uysaydı» İfadesi, sa-habilerin Resulullah (sav)'ın kendilerine uymalarını istediklerine işaret et*mektedir Âyetteki 6u farazi tabir, Resulullah (sav)'m onlara değil, onların Resulullah (sav)'a uymaları gerektiğini ifade eder «Sıkıntıya uğrardınız» ifadesi de Resulullahı kendi görüşlerine getirmelerinde büyük mahzurlar olduğuna delalet etmektedir Öyleyse sanki Allahu taala onlara, «Ey İman edenler, eğer bir fasık bir haber getirirse o haberi tahkik edin Siz o habe*rin doğruluğunu araştırmadan Resulullah (sav)'ı da kendi görüşlerine ge*tirmek İsteyenler —ki onlar hem kendilerini, hem diğerlerini sıkıntı*ya düşürürler— gibi olmayın Resulullah (sav)'ın kıymetini bilin ve böylesi hatalardan kaçının» buyurmaktadır [8]


Altıncı İncelik: «İşte rüşdünü bulanlar da onların ta kendileridir»


âyeti önceki âyetlerde olduğu gibi «siz» hitabıyla gelmeyerek haber ifadeslyle gelmiştir Bu, Allah (sav)'ın imanı sevdirdiği ve kalbierinde süsle*diği, küfrü, fasıklığı İsyanı çirkin gösterdiği kişilerin manevi bakımdan en üstün dereceye erenler olduğunu bildirmektedir Bu dereceye ermeleri de yalnız Allah (cc)'ın fazi ve keremi iledir


Yedinci İncelik: Fahreddin Razİ: «Eğer müminlerden Ski zümre bir*biriyle dönüşürlerse» âyetinde «sizden» değil de «müminlerden» denil-mesindeki hikmet, böyle bir fitnenin müminler arasında çok çirkin oldu*ğunu göstermektedir Birkaç kölesi olan bir efendinin içlerinden en azgın olanına, «Şu işi yapanlara mani ol» demesi onu en güzel şekilde o çirkin şeyden alıkoymak demektir Bu âyette de Allahu taala, «Siz yapmazsınız, eğer müminler yaparsa mani olun» şeklinde dolaylı bir İfade kullanmıştır


Sekizinci incelik: «Müminler ancak kardeştirler» âyeti müminlerin birbirine karşı öz kardeş gibi şefkat göstermelerinin ve yardım etmelerinin vacib olduğuna delalet eder Çünkü müminler İslâmt noktadan kardeştir*ler İman ve İslâm kardeşliği, ana-baba kardeşliğinden daha kuvvetlidir Bir müslüman Arap şairi bu hususu şöyle dile getirmiştir: «Araplar Kays ve Temimle iftihar ettikleri zaman ben «Babam İslâmdır» derim, İslâmdan başka baba tanımam»




Faydalı Btr Uyarı:



Alimlerin birisinden sahabiier arasındaki savaş ve ihtilaflar sorulunca, «O bir kan idi ki Allahu taala bizim elimizi o kana bulaştırmadı Biz dilimi*zi de onunla kirletmeyelim Sahabiier in arasında cereyan eden olaylar Yusuf aleyhisselam iie kardeşleri arasında cereyan eden hadiseler gibidir» cevabını vermiştir


Haşan-ı Basrî (ra) de şöyle demiştir: «O, bizim olmadığımız, Resulul-lah (savj'ın ashabının bulunduğu bir kıtaldir Onlar dini bizden daha iyi biliyorlardı Biz bilemeyiz Onlar birleştiler biz de onlara uyduk)


Haris Muhasibî de aynı soruya şu cevabı vermiştir: «Ben de Hasan-ı Basrî (ra)'nin dediği gibi derim Biz bir görüş ortaya atamayız Kesinlikle biliriz ki, onların ihtilafları ictihadlanndan doğmuştur ve bu ictlhadlanndan maksat da yalnız Allah (cc) rızası idi»




Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler


Birinci Hüküm: Adil Bir Adamın Haberi Kabul Edilir Mi?



Alimler, adil bir adamın getirdiği haberin kabul edileceğini, «Eğer bir fasık size bir haber getirirse onu tahkik edin» âyetine dayanarak İki vecihle isbat etmişlerdir


Birincisi, Allahu taala fasıktn getirdiği haber hususunda tahkiki emret- mistir Eğer adil kimsenin haberi kabul edilmeyecek olsaydı, âyetteki tah*kik emri tahsis edilmezdi Zira o zaman hem adilin, hem de fosıkın ha*berinin reddedilmesi gerekirdi Fasıkın getirdiği haberin tahkikini emreden âyet, adil kimsenin getireceği haberin kabul edileceğine delalet etmekte*dir


İkincisi, fasıkın haberinin reddindeki illet fışktır Çünkü haber insanda n bir emanettir Fısk ise emaneti ibtal eder İllet olan fısk olmadığına göre, rt adil kimsenin haberi reddedilemez


Adaiet veya fışkını bilmediğimiz kimsenin haberine gelince, Hanefi fu-1 kanası, onun getirdiği haberin kabul edileceği görüşündedirler Çünkü âyetteki tahkik emri yalnız fasıkiar içindir Fasık olmayınca tahkike de lüzum f kalmaz, haberi kabul edilir Çünkü müminlerde asıl olan adalettir


Hanefllerln delilleri, müminlerdeki temel vasfın adalet olduğu kabulü-, dür


Bazı fokihlere göre İse, durumu meçhul olan kişinin haberi ancak tahkik edildikten sonra kabul edilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.