Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ansiklopedisi, sağlık

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #61
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi





Boyunda hemen gırtlağın altına yerleşmiş bir salgı bezi olan Tiroit bezi, besinlerle aldığımız iyotu toplar ve T3 ve T4 denen tiroit hormonlarını yapar Tiroit bezine ait sorunlar erkeklerden çok kadınlarda görülür

Tiroit hormonlarının görevi nedir?
Tiroit hormonları, vücudumuzdaki her hücre ve dokunun fonksiyonlarını düzenler Sağlıklı olmak için tiroit hormonlarının devamlı ve yeterli miktarda salgılanması gerekir Az miktarda salgılanması vücut fonksiyonlarının yavaşlamasına, fazla miktarda salgılanması ise vücut fonksiyonlarının hızlanmasına neden olur

Guatr nedir?

Tiroit bezinin büyümesine guatr denir Guatr değişik şekillerde bulunabilir Nodülsüz guatrda her iki tirod bezi simetrik olarak büyümüştür Tiroidin yüzü düz ve yumuşaktır Nodüler guatrda ise tiroit bezi büyümekle beraber içinde bir veya daha fazla nodül vardır Yüzü boğum ve tümseklerden oluşmaktadır

Nodülsüz guatrın sebepleri nelerdir?

Nodülsüz guatr, tiroit glandının vücut için yeterli miktarda tiroit hormonu üretmemesi sonucu oluşur Vücutta yapılan tiroit hormonları düşünce, tiroid bezi hücreleri, beyin tarafindan daha fazla hormon yapmak üzere uyarılırUyarılan tiroit hücreleri daha fazla hormon yapımını sağlamak için çoğalır ve büyür

Nodüler guatr nasıl oluşur?

Beyinden gelen uyarılar bazen tiroit icindeki bir kisim hücreler tarafindan daha fazla algılanır ve bunun sonucu olarak diğer hücrelere nazaran daha fazla çoğalır Çoğalan bu hücreler nodül dediğimiz tiroit içindeki yumruları oluşturur

Tiroit nodülünün önemi nedir?

Tiroit nodüllerine çok rastlanır, ancak bunlarin %4-20'si tiroit kanser riski taşır Özellikle küçük tek bir nodülün giderek büyümesi, sert ve çevresine yapışık olması kanser kuşkusunu artırır Cok nodüllü bir guatr da kanser riski daha düşüktür

Tiroid nodülleri nasıl değerlendirilir?

Tiroid nodüllerinin değerlendirilmesinde endokrinoloji, radyoloji, nükleer tıp ve patoloji üniteleri cerrahi ekibi ile birlikte çalışmaktadır Tiroit nodülleri bir yandan ultrasonografi ile incelenerek kanser risk taşıyıp taşımadığı tespit edilirken, bir yandan da nükleer tıp ünitesi tarafından yapılan sintigrafik inceleme ve kanda bakılan hormon değerleri ile fonksiyon görüp görmedikleri ayrımı yapılır Riski olmayan ufak nodüllerde gereksiz cerrahi uygulama yerine ilaçla tedavisi ve takip seçeneği uygulanmaktadır
Tiroid nodüllerinde kanser arastırmasında ince iğne biopsisi standart hale getirilmiştir Bu işlemi deneyimli patolog ve radyolog, cerrahla birlikte yapmaktadır Gerekli olgularda ameliyat anında da bu üniteler bir araya gelerek ekip çalışması örneğini vermektedir
Op Dr Yücel Yankol

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #62
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Midede hazımsızlık ve gaz sancısı şikâyetleri her zaman masum bir ağrıdan ibaret olmayabilir Belirtilerinin karın ağrısı gibi şikâyetlerle karıştırılması ile kendini rahatlıkla kamufle etmesi ve geç teşhis edilmesi nedeniyle yüksek riskli bir hastalık olan "Tüp kanseri" kadınların korkulu rüyasıdır

Tüp nedir?
Tüp, rahimle yumurtalıkların arasında yer alan ve döllenmenin gerçekleştiği rahmin bir parçasıdır "Tuba" olarak da bilinen bu organın fonksiyonu, yumurtayı rahim boşluğuna nakletmek ve spermin yumurtaya doğru gitmesini sağlamaktır
Tüp Kanseri (Tuba Kanseri)
Tuba kanseri, genital organ kanserleri arasında oldukça nadir görülen bir kanser türüdür Rahim ağzı kanseri gibi erken yakalanabilen bir kanser türü olmadığı için ve semear gibi akıntı testleri ile teşhis edilemediği için erken tanısı pek mümkün değildir Tuba kanseri, yumurtalık kanseri gibi çok geç teşhir edilebilen bir kanser türüdür
Yumurtalık kanseri çok gözüktüğü ve geç teşhis edildiği için daha fazla tehdit unsuru oluşturur ancak tuba kanseri de belirtisi az olan ve fazla bilinmeyen bir türüdür Geç teşhis edilmesi nedeniyle yüksek riskli bir hastalıktır Tümör cinsi de çok kötü olan bu kanser, kadınların ancak yüzde 003'ünde görülse de dikkate alınmalıdır
Nasıl tespit ediliyor?
Yumurtalık kanserinde olduğu gibi tuba kanserinde de dünyanın sağlık konusunda en ileri ülkelerinde bile hastalık, geç teşhis edilebilmektedir Hastalığa yakalanan kadınların yüzde 75'inde, teşhis konduğu sırada kanser çevre organlara atlamış ve karın içine yayılmış olur Karında bir takım ağrıların başlaması, karında su toplanması, karında bir kitle oluşması ancak hastalığın çok ileri dönemlerinde ortaya çıkan belirtilerdir ki o zamanda hastalık oldukça fazla ilerlemiş sayılır Tabi bir kanserde ne kadar geç teşhis yapılırsa başarı oranı da o kadar düşmektedir
Hastaların şikayetleri nelerdir?
Hastalık çok spesifik şikayetleri olmaz Tuba kanserli hastalara baktığımızda, yumurtalık kanserli hastalarda olduğu gibi aylar önceden başlayan bir takım hazımsızlık şikayetleri karında çok belirgin olmayan ağrı şikayetleri belki gaz diye tanımlanan şikayetler, idrar yollarında ufak tefek şikayetler görülebilir Ama bunlar herkeste görülebilen durumlardır ve pek çok kadın bunlara aldırmaz Ancak hastalık ilerledikten sonra hastalığın belirtileri tanınmaya başlanır Radyolojik değerlendirmeler yapıldığında ve ultrasona bakıldığında hastalık gözlemlenebilir
Kadınlara neler tavsiye edersiniz?
Özellikle 40 yaşından sonra, menopoza yaklaşan kadınların muhakkak 6 ayda bir jinekolojik muayeneden geçmeleri gerekir Senede 1 semear aldırmalı ve mutlaka ultrason çektirmelidirler Şüpheli durumlar gözlediğinde ciddi olarak değerlendirmeye alınmalıdır
Prof Dr Derin Kösebay

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #63
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Herpes Simpleks ya da Uçuk hastalığı, Herpes Simpleks Virus denilen virüsün neden olduğu cilt ve mukozalarda gözlenen içi su dolu keselerden ibaret bulaşıcı bir hastalıktır

Herpes Simpleks virüsünün sekiz tipi olup, klinik olarak en sık üç tipine rastlanmaktadır HSV 1 daha çok ağız, burun ve çevresinde izlenirken, HSV 2 genital bölgede yerleşmektedir HSV 3 ise Zona denilen rahatsızlığa yol açan, sinirlerde yerleşen tipidir

Bu tip diğerlerinden farklı olarak içi su dolu keseler şeklinde değil, kızarıklık ve iğne batması şeklinde hissedilen diğerlerinden daha keskin ağrılar yapan bir tipidir Kuşak şeklinde belirli bir alanı tutar ve öncelikle ağrılar başlar Daha sonra ağrı duyulan alanlarda nokta nokta kızarıklıklar başlayarak sınırlı ve belirli bir alanı kaplayan döküntü oluşur Virüsün tuttuğu bölgeye uyan cilt bölgesinde yerleşir Bir süre devam ettikten sonra öncelikle ağrılar, ardından döküntü iz bırakmadan iyileşir

Herpes Simpleks'in türleri organlara nasıl etki eder?

HSV 1 ise yüz, dudaklar, burun ve ağız içinde içi su dolu kabarcıklar oluşturur Bu kabarcıklar çok kısa süre içerisinde açılıp üzerleri ülserleşir ve yakınlarındaki diğer küçük ülserlerle birleşme eğilimi gösterirler Ardından üzeri sulanan bu yaralar kabuklaşır Kabuklar sarı beyaz renktedir Daha sonra kabuklar kendiliğinden yumuşayarak düşerler İlk başta yerlerinde kahverengi bir leke bırakır Daha sonra kahverengi bir ize dönüşür

HSV 2 ise genital bölgeyi tutar Kasıklar, kadında vajina dış dudakları, iç kısmı, anüs ile vajina arasındaki bölgeyi, rahim ağzını, erkekte penisin özellikle gövdeye yakın kısmını, nadiren penis başı ve testisleri, kalçaları tutabilir

Nasıl bulaşır?

Herpes virüsü temasla bulaşır Öpüşme, cinsel ilişki, aynı havluyu kullanma gibi virüsü taşıyan birey ile temas doğrultusunda virüsler alınır Virüsler deri ve/ veya mukozalardaki çatlaklardan vücuda girerler Sinir hücrelerini tutarak bu sinirlerin lifleri boyunca ilerlerler Liflerin ganglion denilen ana merkezlerine yerleşirler Ardından o bölgeye ait cilt ya da mukoza bölgesinde lezyonlarını oluşturmaya başlarlar Virüsler yerleştikleri yerde ölmezler Yapılan tedaviler de virüslerin yok edilmesini değil hastalık oluşturmalarını önlemek ya da en azından azaltmak amacıyla yapılabilmektedir

Özellikle genital bölge uçukları için nelere dikkat edilmelidir?

Genelde Herpes Simpleks virüs bulaştığında her iki tipi de alınabilmektedir Ayrıca özellikle HSV 2 denilen genital bölge uçuklarında cinsel temas ile virüs alındığı unutulmamalı ve yine cinsel temasla bulaşabilecek başka hastalıklar da akla getirilmelidir Zira, HSV 2 virüsü kadar kolay bulaşabilen ve tehlikeli seyreden başka bir takım virüs hastalıkları da aynı kişiden alınmış olabilir ( Sarılık , AİDS, Frengi gibi…) Bu nedenle HSV 2 görülen bireylerde diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların da testler ile taranması doğru olacaktır

Hastalık nasıl oluşmakta ve seyretmektedir?

Virüs alındıktan kısa bir süre sonra ( 2- 12 gün kadar zaman aralığında) içi su dolu keseler ve kaşıntılı lezyonlar oluşmaya başlar Hastanın bağışıklık durumunun kuvvetine göre bir miktar yayılır Virüsle temas eden bireylerin yarısından fazlasında ise herhangi bir şikayet olmamaktadır Hasta hastalık nedeni olan virüsü vücuduna almış, sinir sistemine yerleşmiş vaziyettedir Cinsel ilişkiye girdiği bireylere virüs bulaştırmaktadır Bağışıklık sistemi baskılandığı herhangi bir durumda ise hastalık belirtileri ortaya çıkacaktır Bazen bu süreci hasta hiç yaşamaz Ancak virüsü taşıyıcılığı devam etmektedirBazen de yılda en az dört ayrı atak yaşarlar

Hastalık hangi durumlarda kendini gösterir?

Yeterli beslenememe durumunda, aşırı A vitamini alındığında, aşırı alkol tüketiminde, yoğun stres dönemlerinde, grip vs gibi bağışıklık sistemini yoran bazı hastalıklarda, adet dönemlerinde, sık cinsel ilişkiye girildiği dönemlerde, kişisel hijyen bozukluğunda hastalık tekrarlamaya başlar Belirtiler en şiddetli ilk infeksiyonu aldığında görülse de bağışıklık sistemi burada ana rol oynadığından herhangi bir nüksde de şiddetlenebilir Hastalık belirtileri 20 gün kadar sürebilmekte ve kadınlarda bu dönemde rahim ağzında olabilen yaralar yüzünden akıntı, ağrılı cinsel ilişki gibi şikayetler belirebilmektedir

Gebelikte hastalıkla temas edilmesi veya hastalığın bu dönemde nüksetmesi gibi durumlarda ne yapılabilir?

Hastalık gebeliğin ilk üç ayında geçirilirse fetus üzerinde çok ciddi hasar oluşturması iddia edilmiş olsa da bu konu da bilimsel veriler bulunmamaktadır Ayrıca bu hasarların ultrason ile tespiti de mümkün olmayabilir Bu nedenle tüm gebeler gebeliğin ilk döneminde bu infeksiyonun geçirilip geçirilmediği yönünde taranmalıdır Virüsün yeni alındığı aktif infeksiyonun geçirildiği vakalarda gebeliğin sonlandırılması düşünülebilir Hastalığı daha önce almış ve bağışıklanmış bireylerde fetus açısından bir tehlike bulunmamaktadır Bu gebelerin gebelikleri sırasında hastalığın nüksünü yaşamaları durumunda herhangi bir tedavi uygulanmamakta sadece destek yaklaşımları benimsenmektedir Doğuma yakın genital uçuk geçiren gebelerde ise eğer lezyonlar mevcutken doğum başlarsa bu gebelerde bebeğin temas ederek virüsü almalarını engellemek için sezaryen tercih edilmelidir Ayrıca bebeğin doğum sonrasında da bu virüsle temasını en aza indirmek için çok dikkat edilmelidir

Herpes virüsün tedavisi nedir?

Herpes Virüsünün tam bir tedavisi mümkün olmamaktadır Bu nedenle öncelikle virüsü kapmamaya özen göstermek gerekmektedir Yabancılar ile temastan kaçınmak, cinsel ilişkide prezervatif kullanmak, ortak havlu vs kullanımından uzak durmak gerekmektedir Virüsü aldığımızı düşündüğümüz bireyi mutlaka bu durum hakkında bilgilendirmeli, kendisinin hastalık ihtimali hakkında dikkatini çekmeliyiz Hastalığı kapma halinde veya nüksü önlemek için de bağışıklık sistemini güçlendirmeli, aşırı alkol, aşırı yorgunluk, beslenme bozukluğu, stres gibi durumlardan uzak kalmaya özen göstermeliyiz Hastalık lezyonlarının en büyük sıkıntılarından biri de kolayca bakteri ile tekrar infekte olabilerek daha derin, daha geniş ve daha çok iz bırakan ülsreler haline gelebilmeleridir Bu nedenle el ile temastan olabildiğince uzak durmalı, aktif lezyonların olduğu dönemde kağıt havluları tercih etmeli ve temastan kaçınmalıyız Bakteri varlığında doktor kontrolünde antibiyotikleri kullanmalıyız Genital bölgede yer alan bütün yaralar önemlidir Burada en korkutucu olanı, başka hastalıkların herpes zannedilerek atlanması ihtimalidir Bu nedenle her genital bölgede izlenen yara da mutlaka doktor muayenesi gerekmektedir Ayrıca bir diğer önemli husus da, herpes infeksiyonu varlığında olası diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların da alınmış olma ihtimalidir
Op Dr Cihangir Yılanlıoğlu

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #64
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Kadınlarda oldukça sık rastlanılan vajinal akıntı, kaşıntı ve yanma gibi şikayetler, genellikle genital bölgede meydana gelen bakteri, virüs ve mantar enfeksiyonlarından kaynaklanmaktadır

Bu tür enfeksiyonlara neden olan mikroorganizmaların bir kısmı cinsel yolla kişiden kişiye bulaşırken, bir kısmı da vajinanın normal florasında meydana gelen değişikliklere bağlı olarak enfeksiyon meydana getirir Birçok kadın hayatı boyunca en az bir kere bu sorunla karşılaşmakta ve tedavi edilmediği takdirde vajinal enfeksiyonlar kişiye çok rahatsızlık verecek şekilde tekrarlayan bir hal alabilmektedir
Vajinal mantar enfeksiyonlarının nedenleri nedir? Niçin özellikle yaz aylarında ortaya çıkar?

Özellikle yaz aylarında hava sıcaklığının yükselmesiyle beraber genital bölgenin nemli kalmasına bağlı olarak vajinal mantar enfeksiyonlarında artış görülmektedir Çoğu kez vajinada normal olarak bulunan mantarların, vajen florasında meydana gelen değişiklikler sonucu aktif hale gelmesi ile kişide enfeksiyon gelişebilir Antibiyotik kullanımı, gebelik, şeker hastalığı ve bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olan birtakım hastalıklarda, vaginal mantar görülme riski artmaktadır Özellikle yaz aylarında ise genital bölgenin nemli kalmasına sebep olan sentetik çamaşırlar, dar pantolonlar da mantar enfeksiyonu riskini arttırmaktadır Bunların dışında yine yaz aylarında ve özellikle havuz sonrası bu şikayetlerin arttığı görülmektedir Burada sebep sanılanın aksine havuzdan mantar bulaşması değil, havuz suyundaki klorun vagen florasındaki yararlı bakterileri öldürmesi sonucu var olan mantar sporlarının aktif hale gelmesidir
Vajinal mantar enfeksiyonunun en sık görülen belirtileri nelerdir?

Vajinal mantar enfeksiyonunun en sık görülen belirtisi, kaşıntı ve vajinada yanma hissidir Bu durumda dış genital organlarda kızarıklık ve ödem meydana gelir Mantar hastalıklarında oluşan kaşıntı genellikle çok şiddetlidir Bazen kaşımaya bağlı olarak o bölgenin derisinde sıyrıklar ve küçük kanamalar dahi oluşabilir Genellikle hastalarda beyaz renkli, kokusuz, süt kesiği kıvamında denilen akıntı da görülebilir Bu belirtilere ek olarak şiddetli mantar enfeksiyonlarında idrar yaparken yanma, idrarın değdiği bölgelerde sızlama ve cinsel ilişki esnasında ağrı oluşabilir
Vajinal mantar enfeksiyonları nasıl tedavi edilir? Enfeksiyonlardan korunmak mümkün müdür?

Kadınlarda oldukça sık olarak rastlanan bu tür enfeksiyonlar; vajinal fitiller, kremler ve gerektiği durumda ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilebilmekte, semptomlar ise 1-2 gün içinde gerileyebilmektedir Hastaya oldukça sıkıntılı günler yaşatabilen bu enfeksiyondan korunmak için basit birkaç önlem oldukça yararlı olabilir Öncellikle genital bölgenin ıslak ve nemli kalmasını önlemek için sentetik çamaşırlar ve dar kıyafetler giymekten kaçınılmalı, pamuklu ve rahat iç çamaşırlar tercih edilmelidir Ayrıca genital bölgenin temizliği için normal sabun, parfümlü kozmetik ürünleri gibi tahrişe yola açabilecek temizlik ürünlerini değil, bu bölge için özel üretilmiş sabunlar kullanılmalıdır Bunların dışında yaz aylarında havuz sonrası genital bölgenin kuru kalması için kadınların ıslak mayo veya bikini ile kalmamaları, klorlu sudan arınmak için de havuz sonrası duş almaları gerekmektedir Kadınlar, kendilerinde herhangi bir zamanda gelişen akıntı, kaşıntı ve yanma gibi şikayetleri ciddiye almalı, herhangi bir sorunda kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalıdırlar
Trikomonas enfeksiyonu nedir? Tedavisi nasıldır?

Trikomonas enfeksiyonu paraziter kaynaklı cinsel yolla bulasan hastalıktır Sıklıkla vajinit ve rahim ağzı enfeksiyonu yapmakla beraber son zamanlarda erken doğum, gebelikte zarların erken açılması, üst genital sistemde ameliyat sonrası enfeksiyonların oluşum mekanizmalarında adı geçmektedir Çok sayıda cinsel partnerin olması, bariyer ya da hormonal kontrol yöntemlerinin kullanılmaması, daha önceden cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmiş olması enfeksiyon riskini arttırır Bulaşma oranı ilişkiyi izleyen 48 saat içinde kadınlarda %85 iken erkeklerde %70 tir %50 olguda enfeksiyon belirti göstermez Akıntı enfekte olmuş kadınların %50-75'nde mevcuttur Klasik olarak tarif edilen köpüklü sarı-yeşil akıntı bu hastaların yarısından azında görülmektedir Akıntıya karsı bağışıklık oluşmazOlguların %90'nda vajen PH'ı artarEnfeksiyonun tanısı taze preparat ya da pap smear ile konurCinsel yolla bulaşabilen bir hastalık oldugu için eşli tedavi gerektirir
Enfeksiyona bağlı olmayan vajinit (atrofik vajinit) ve tedavisi

Atrofik vajinit, menopozal dönemdeki kadınlarda görülen östrojen hormonunun eksikliğinden kaynaklanan, yüzeyel salgı bezlerinden salgıların azalması, vajina epitelinde incelme, elastikiyetinde ve kayganlığında azalmayla kendini gösteren bir klinik durumdur Zamanla vajinal kuruluk, cinsel ilişkide ağrı, hassasiyet gelişebilir Hormonal desteğini yitirmiş vajen dokusunda ikincil enfeksiyonlar sıktırTedavide topikal östrojenli kremler ya da tabletler,vajinal kayganlaştırıcılar kullanılır
Mikoplazma enfeksiyonları nedir?

Mikoplazmalar ne bakteri ne de virüs kategorisine uymayan farklı organizmalardır Genital mikoplazma enfeksiyonları normal boğaz ve genital florada bulunan az miktardaki mikoplazmaların cinsel temas sonrası sayılarının artması ve kolonize olmalarıyla oluşur Tekrarlayan düşüklerde yer alabilecekleri düşünülmektedirTanıda servikal kültür kullanılır Tedavide doksisiklinle iki hafta süre ile eşli tedavi uygulanır
Gebelik döneminde geçirilen Klamidya enfeksiyonu nedir?

Klamidyal enfeksiyonlar en sık görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır %15-18 gonokokkal enfeksiyonlara eşlik ederler Kadınlarda tüplerin akut ya da kronik enfeksiyonuna, idrarda yanma, sık idrara çıkma gibi şikayetlerle seyreden ancak idrar kültüründe üreme olmayan akut üretral sendroma, sezaryen sonrası pelvik enfeksiyona, düşüğe, erken doğuma, mukopürülan servisit denilen bir tür rahim ağzı enfeksiyonuna sebep olabilmektedir Gebelikte plasentadan geçiş olmamakla birlikte doğum sonrası dönemde fetusta konjonktivit ve pnömoni gibi hastalıklara sebep olabilmektedir Kültür ya da antijen saptamakla konulur Gebelikte kullanılabilecek antibiyotikler eritromisin ve amoksisilindir Gebelik harici dönemde tetrasiklinler, ofloksasin gibi antibiyotikler ve azitromisin tek doz tedavisi kullanılabilir
Op Dr Asena Ayar

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #65
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Varis, toplardamarların genişlemesi, uzaması ve kıvrımlı hal alması olarak tanımlanan varis, yetişkin nüfusun büyük bir kısmını etkileyen önemli bir sağlık problemidir

Varis nedir?

Toplardamarların genişlemesi, uzaması ve kıvrımlı hal alması olarak tanımlanan varis, yetişkin nüfusun büyük bir kısmını etkileyen önemli bir sağlık problemidir Özellikle hareketsiz, sürekli oturarak ya da uzun sürekli ayakta çalışmayı gerektiren günümüz çalışma koşulları, çalışan kadınların büyük bir bölümünü varis hastalığı açısından riskli gruba sokmaktadır Varis, uzun süre ayakta kalan ya da uzun süre oturarak çalışanlar için risk faktörü oluşturmaktadır 4 saatten fazla ayakta kalanlarda varis olma riski 3 kat fazladır Kadınlarda erkeklere oranla 4 kat fazla görülür Hamilelik ve aşırı kilolar, doğum kontrol hapları ve hormon tedavileri de varis hastalığına yatkınlığı artırmaktadır
Varis oluşumunun sebepleri nelerdir? Varis oluşumunda kalıtım, riskli yaşam tarzı ve sigara kullanımı önde gelen risk faktörleridir Aile öyküsünün pozitif olduğu hastalarda varis görülme riski, ailesinde varis olmayanlara göre 44 kat daha fazladır Uzun süre ayakta kalmak ya da uzun süre oturarak iş yapmak bir risk faktörü olduğu gibi, günde 4 saatten fazla ayakta kalanlarda varis gelişme riski, 27 kat artmaktadır
" Uzun süre ayakta durmak
" Hamilelik
" Şişmanlık
" Oturarak çalışmak
" Hareketsizlik
" Yaşlılık
" İlaç kullanımı (Doğum kontrol hapları, menopoz döneminde kullanılan hormon replasman tedavileri)
Varisin belirtileri nelerdir? Hastaların en yaygın belirtileri; bacaklarının görüntüsünün bozulması, uzun süre ayakta durunca ortaya çıkan bacak ağrısı ve bacaklarda ağırlaşma hissidir Uzun süreli bacak varislerinde kronik ayak bileği şişliği ve bacak ülserleri gelişebilir Uzun süre ayakta durma veya obezite (şişmanlık) tüm bacak varislerinin etkilerinin daha da artmasına neden olur Bununla birlikte; ağrı, dolgunluk hissi, kaşıntı, ayak bileğinde şişme, gece krampları, kanamalar, cilt değişiklikleri ve açık yaralardır
Varis nasıl tedavi edilmektedir? Varis tedavisinde amaç, yaşam kalitesini artırmaktır Hastalık genellikle iyi huylu seyir gösterip hastaların çoğunda ameliyat gerekmez Bu nedenle hastalığın seyri çok ciddi değilse girişimsel tedavilerden kaçınılmalıdır Büyük varisleri bulunan hastalarda, kanama veya bacak ülseri gibi durumlar gelişirse cerrahi tedavi yöntemleri uygulanır Etken sebepler ortadan kaldırılmadıkça (fazla kilo, uzun süre ayakta durma, östrojen kullanımı) varisin belli bir süre sonra tekrarlayacağı unutulmamalıdır
Bacaklara masaj yaparak sürülen jel ve merhemler, kısa sürede ağrıları hafifletir Ancak etkisi kısa süreli olduğundan bunu tekrarlamak gereklidir Oral yolla alınan ilaçlar ise etkilerini daha uzun sürede gösterirler, ancak daha faydalıdırlar Etkilerini tam olarak göstermeleri üç ayı bulabilir Araba kullanırken, otobüste veya uçakta uzun süre hareketsiz otururken varisin neden olduğu ağrılar artış gösterebilir Bu nedenle seyahate çıkmadan bir hafta önce varis ilaçları kullanmaya başlanmalıdır Yolculuk sırasında varis çorabı giymek, bol miktarda su içmek, ağrıları azaltmaktadır
Kaynak: Op Dr Naci Yağan

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #66
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi





Zamanında doğan bebeklerin yüzde 60'ında, erken doğan bebeklerin ise yüzde 80'inde yaşamın 2-3 günleri başlayıp bir hafta süren sarılık görülebilir

Bunun nedeni, kan ve dokularda aşırı miktarlarda "bilirubin" maddesinin birikmesidir Bilirubin, başlıca alyuvar hücrelerinin parçalanmasıyla ortaya çıkan "HEM" isimli maddenin metabolizması sonucu oluşur Bilirubin doğumdan önce plasenta aracılığıyla, doğumdan sonra ise bebek tarafından vücuttan atılır Sarılık, bilirubinin aşırı miktarda yapımı, vücuttaki metabolizması veya vücuttan atılımındaki aşamalar sonucu oluşan bozukluktan kaynaklanır Sarılığın gözle görülür hale gelmesi için, kanda belirli bir seviyenin üstüne çıkması gerekmektedir Sadece yüzde görülen sarılık önemli olmayabilir ama vücutta da görülüyorsa mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir Yeni doğan bebeklerin büyük çoğunluğunda çeşitli nedenlere bağlı olarak belli risk oranlarında sarılık görülebiliR Genellikle anne ile bebek arasındaki kan uyuşmazlığı nedeni ile ortaya çıkan bu hastalık, zamanında önlem alınmadığı takdirde beyin hasarı ile birlikte zihinsel gerişim geriliğine yol açabilir
Hayatın birinci günü başlayan sarılık çok önemlidir ve bu genellikle kan uyuşmazlığının belirtisidir Anne Rh(-), bebek Rh(+) kan grubundaysa bu "Rh uyuşmazlığı", anne 0 grubu, bebek A,B veya AB grubuysa bu uyuşmazlığa da "ABO uyuşmazlığı", denir Rh uyuşmazlığına bağlı sarılık genellikle ilk çocukta sorun olmaz Doğumdan hemen sonra annede oluşan antikorları bloke etmek için, Rhogam kullanılır ABO uyuşmazlığı, Rh uyuşmazlığına göre daha hafif seyreder ve ilk bebekte sarılık görülebilir Gebe annelerin kan gruplarına bakılarak, Rh(-) ve 0 grubu annelerin bilinmesi, bebeklerin kan uyuşmazlığı yönünden izlenmesi gerekmektedir Fizyolojik sarılık yaşamın üçüncü gününde başlar Bir hafta içinde kalıcı bir etki bırakmadan bilirubin değeri normale döner Anne sütü ile beslenen bebeklerde, mama ile beslenenlere göre daha yüksek oranda sarılık görülmektedir Ancak "anne sütü sarılığı" tanısının konması için, sarılığa yol açan diğer patolojik nedenlerin elenmesi gerekir Normal yenidoğanda sarılığın iki haftadan uzun sürmesi uzamış sarılık olarak tanımlanır ve bunun araştırılması gerekir Nedenlerin en önemlilerinden biri, tiroid bezinin az çalışması veya yokluğu olarak bilinen hipotiroididir Uzamış sarılıklarda hipotiroidi mutlaka araştırılmalıdır Tanı ve tedavi gecikirse bebekte zihinsel gelişim geriliği ortaya çıkar
Tedavisi nasıldır?
Sarılık görülen bebeklerde kan tahlili yapılır ve fototerapi veya gerekirse kan değişimi uygulanır Sarılık çok yükselir ve tedavi edilmezse, bebeğin beyin hücreleri düzelmeyecek şekilde etkilenebilir Beyin hücreleri, bir kez sarılığa bağlı zarar gördüyse bu durumu düzeltmek için yapılabilecek hiçbir tedavi yöntemi yoktur Bebek sarardığında mutlaka doktor tarafından izlenmeli, gerekiyorsa tedavi hemen uygulanmalıdır Ayrıca sarılığın derecesi ne olursa olsun 15 günü geçen sarılıklar, doktor tarafından değerlendirilmelidir
Uz Dr Ercan Tutak

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #67
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Memorial Hastanesi Tüp Bebek Merkezi'nden Op Dr Güvenç Karlıkaya, yumurtlama probleminin önde gelen sebebi 'Polikistik Over Sendromu' hakkında bilgi verdi

Polikistik Over Sendromu, kadınlardaki önemli bir yumurtlama problemidir Bu sorun, toplumdaki her 5 kadından birinde görülebiliyor Bunun için kadınların her yıl düzenli olarak jinekolojik muayenelerini yaptırmaları gerekiyor
Polikistik Over Sendromu nasıl oluşur?
Kadın vücudunda bulunan iki yumurtalık, bir adet döneminde döllenmeye müsait bir olgun yumurta geliştirir Bu yumurta gelişimini ve olgunlaşmasını "Follikül" adı verilen içi sıvı dolu bir kesecikte tamamlar Polikistik Over Sendromu'nda ise birçok yumurta aynı anda olgunlaşmaya çalışır fakat bunu başaramazlar Sonuçta bir çok yumurta vardır ama bunların hiçbiri gelişip döllenme yeteneği kazanamazlar Ultrason muayenesinde ise yumurtalıklar, içerisinde gelişmemiş yumurta bulunan bir çok kesecik yani birçok kist şeklinde görülür
Polikistik Over Sendromu'ndan hangi durumlarda şüphelenilmelidir?
Çocuk sahibi olmak amacı ile tüp bebek merkezlerine başvuran kadınların yaklaşık %20' sinde yumurtlama problemi mevcuttur Yumurtlama problemlerinin en önde gelen sebebi ise Polikistik Over Sendromu adı verilen durumdur Özellikle bir kadın düzensiz adet görüyor, tüylenmede artış mevcut ve kilosu da normalin üzerinde ise, bu sendromdan kuvvetle şüphelenilmeli, gerekli muayene, ultrason ve tetkikler yapılarak durum açıklığa kavuşturulmalıdır
Polikistik Over Sendromu'nun sebebi nedir?
Hastalığın gelişim mekanizmasında karbonhidrat metabolizmasını düzenleyen "İnsülin" hormonunun da etkili olduğu düşünülmektedir Zira bu hastalar aynı zamanda kilolu kişilerdir Aşırı kilo ise insülin direncine sebep olur İnsülin direnci gelişmesi Polikistik Over Sendromu'nun tetikleyici nedenlerinden biri olabilir
Hastalık nasıl tedavi edilir?
Tedaviyi planlarken öncelikle bu hastaların diyetisyen gözetiminde ideal kilolarına inmeleri sağlanmalıdır Gerekirse insülin direncini kırmak için şeker hastalarında kullanılan "Metformin" ilaç tedavisi bu dönemde kullanılabilir Tıbbi tedavi ve kilo kaybı sonucunda adette önemli oranda düzelme olabilmekte, yumurtlama probleminin ortadan kalkmasıyla bazen gebelik kendiliğinden oluşabilmektedir Ancak bu işlemlerden sonra adet düzensizliği devam ediyorsa, yumurtlamayı uyaran ilaçlar ve hormon iğneleri uygulanabilir Bu takipler sonucu gelişen yumurtalardan normal ilişki önerilerek veya aşılama yöntemi ile gebelik oluşturulmaya çalışılır 3-4 kez yapılan takip ve aşılama ile gebelik elde edilememiş ise tüp bebek yöntemine geçilmesi önerilir
Polikistik Over Sendromu kendini farklı bir karakterle gösterebilir mi?
Bazen ultrason muayenesinde yumurtalıkların görüntüsü Polikistik Over Sendromu gibi izlenebilir Bunu gerçek Polikistik Over Sendromu ile karıştırmamak gerekir Adetler düzenli olabilir, kilo fazlalığı ve tüylenmede artış olmayabilir fakat yapılan ultrason muayenesi sonucu yumurtalıkların polikistik görüntüde olduğu ifade edilebilir Böyle durumlarda da 1 yıl korunmasız düzenli ilişkiye rağmen gebelik oluşmuyorsa mutlaka bir merkeze başvurulmalıdır
Polikistik Over Sendromu olan kadınlara neler önerilir?
Polikistik Over Sendromu olan kadınlara gebelik sonrası da jinekolojik takipleri bırakmamaları ve yıllık muayenelere devam etmeleri önerilir Bu hastalarda ileri yaşlarda şeker hastalığı başta olmak üzere bazı hastalıkların gelişimi söz konusu olabilmektedir Bunu önlemek için aşırı kilo alımı engellenmeli ve gerekirse ilaçlarla düzenli adet görmeleri sağlanmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #68
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Zatürree özellikle kış aylarında artış gösteren ve tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır Alt solunum yolu hastalıkları arasında en sık rastlanan hastalıklar arasında yer alan zatürree, "Akciğer iltihabı" olarak da tanımlanmaktadır

Tıp dilinde "pnömoni" olarak adlandırılan hastalık, akciğerlerde bulunan hava keseciklerinin iltihabi bir sıvıyla dolduruyor ve akciğerlerin oksijen alışverişini bozuluyor Hastalık bakteriler, virüsler, mycoplazma, pnömosistis gibi mikroorganizmalar ile görülüyor
Bakteriyel zatürre: Bakteriyel Zatürree her yaş grubunda görülüyor En sıklıkla rastlanan etken pnömokoklardır Sıklıkla alkol kullananlar kronik akciğer ve kalp hastalığı olanlar ve başta yeni ameliyat olmuş hastalar olmak üzere bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde hastalığa yakalanma riski artıyor Belirtileri: Ateş, titreme, öksürük, sarı veya yeşil renkte, kanlı balgam çıkarma, göğüs ağrısı ve terleme Dakikadaki solunum sayısı ve nabız hızı artarken, ağır vakalarda kanda oksijen azalmasına bağlı olarak dudaklar, tırnaklar morarabilir, hastada bilinç bulanıklığı gelişebilir
Mycoplasma ve Legionella zatürresi ( Atipik pnömoni): Mycoplasma"lar, insanda hastalık nedeni olan ve serbest yaşayan canlılar olarak biliniyor Hem bakteri, hem virüs özelliği taşıyorlar Genellikle hafif şiddette ancak insandan insana kolaylıkla bulaşan ve bu nedenle salgınlar halinde seyreden bir zatürree etkeni olarak nitelendiriliyor Tüm yaş gruplarında görülmekle birlikte, en sık çocuk ve genç erişkinlerde görülüyor Tedavi edilmese de hastalıktaki ölüm oranı düşük seyrediyor Legionella pnömonisi ise daha çok havalandırma sistemleri ile bulaşan zatürree olarak bilinir Bu iki tip zatürreenin belirtileri benzerdir Hastanın en yaygın şikayeti öksürüktür Ayrıca ateş, titreme, bulantı, kusma, baş ve kas ağrısı, halsizlik görülebilir
Virütik zatürree: Özellikle çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonuna, bazen de zatürreeye neden olan birçok virüs saptanmıştır Virütik zatürree "antibiyotik" kullanmadan kısa sürede iyileşebilen bir rahatsızlıktır Ancak İnfluenza virüsü ağır zatürreeye yol açmakla birlikte; kalp, akciğer hastalığı olanlarda, gebelerde ölüme dahi yol açabilir

Belirtileri: Ateş, baş ağrısı, kuru öksürük, kas ağrısı ve halsizlik gibi gribal enfeksiyonlarda görülen belirtilerle ortaya çıkıyor Bazen viral zatürreeye bakteriyel zatürree de ekleniyor ve o zaman bakteriyel zatürreeye ait belirtiler görülür
Zatürreenin belirtileri nelerdir?

Zatürree, türlerine göre belirtileri değişen bir hastalıktır Bakteriyel zatürreede yüksek ateş, titreme, öksürük, sarı yeşil renkli veya kanlı balgam, göğüs ağrısı ve terleme ile gelirken Mycoplasma veya Legionella zatürreesinde ise en yaygın şikayet kuru öksürüktürVirütik zatürrede ise ateşle birlikte başağrısı, kuru öksürük, kas ağrısı ve halsizlik gibi gribal enfeksiyon belirtileri görülebilir

Zatürreenin tedavisi nedir?

Sağlıklı erişkinlerde bakteriyel, mycoplasma ve legionella enfeksiyonlarında "antibiyotik" kullanımı tedavide başarı sağlıyor Viral zarürrelerde iyileşme kendiliğinden olabiliyor Antibiyotiklerin yanı sıra ağrı ve ateş için parasetamol veya nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar, balgam söktürücü ilaçlar, kanda oksijen düzeyi düşerse oksijen tedavisi veriliyor Hastaların diyetine dikkat etmesi ve günde en az 8 bardak su içmesini önerilir Bu arada antibiyotik verdiğimiz halde hastanın ateşi 3 gün yüksek seyredebilir Eğer 3'üncü günden sonra ateş hala yüksekse, doktora danışmak gerekir
Zatürreeden nasıl korunma yöntemleri nelerdir?

Zatürree aşısı, pnömokoklara karşı koruyucu antikorların yapımını sağlayarak organizmayı bunlara karşı kuvvetli hale getirir Pnömokokların 80'den fazla türü vardır Aşı içinde bunların en çok hastalık yapabilme özelliği olan 23 tanesi bulunur Bunlar da zatürreeye neden olan pnömokokların % 90'ını kapsamaktadır Tek bir doz aşı ile yıllar süren bir bağışıklık elde edilmektedir Bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklarda aşının 5 yıl sonra tek bir kez tekrarlanması önerilmektedir Dünya Sağlık Örgütü, ölümcül sonuç doğurabilecek bu hastalık için özellikle risk gruplarının, özetle kalp, akciğer, böbrek hastaları, diyabet gibi kronik hastalıkları olan kişilerle, 65 yaşını aşmış insanlar, huzurevi gibi toplu yerlerde yaşayanların aşılanarak zatürreeden korunması gerektiğini vurgulamaktadır
Uz Dr Füsun Soysal

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #69
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Varisella zoster virusunun yol açtığı veziküler (içi su dolu küçük kesecikler) ile seyreden bir enfeksiyondur Su çiçeği enfeksiyonu sonrası sinir köklerinde latent(uyur) hale geçen virus, bazı faktörlerle aktive olarak zonayı oluşturur

Bağışıklık sistemin zayıfladığı herhangi bir hastalık seyrinde( Grip,idrar yolu enfeksiyonu, kanser, gibi) ve yoğun stres altında kolaylıkla zona ortaya çıkabilir

50 yaşın üzerinde daha sık olmakla beraber her yaşta görülebilir Virus bir sinir trasesi boyunca lokal olarak sinir hücrelerinden deri yüzeyine ulaşır ve burada veziküler döküntülerle kendini gösterir Genellikle vücudun bir yarısında görülür(Gövdenin sağ tarafında döküntüler varsa, sola geçmez) Ancak bazen yaygın olabilir En sık gövdenin bir yarısında döküntü görülür Diz, dirsek altında kalan bölgelerde zona oldukça seyrek görülür

Üç gün sonra kabarcıklar en yaygın halini alır Bundan sonra kabarcıklar patlıyarak kabuk bağlamaya başlar ve 2-3 hafta sonra iyileşir Bu kabarcıklar ortaya çıkarken ateş yükselebilir ve bazı hallerde lenf bezleri şişebilir Çok nadiren zona hastalığı geçtikten haftalar ve hatta aylar sonra buradaki sinirlerde ağrılar görülür ve buna postzosterik nevralji (zona sonu sinirsel ağrı ) denir
Belirtiler:

Zonanın çıkacağı bölgede önce kaşınma, batma; bazen ağrı gibi şikayetler olur Bu dönemde zonanın çıkacağı bölgelerde görülen ağrılar; kalp ağrısı, apandisit, migren gibi hastalıklarla karışabilir Dolayısıyla hasta bu branşlarda çok sayıda gereksiz tetkiklerle zaman kaybedebilir Bu şikayetlerden birkaç gün sonra ortaya çıkan deri lezyonları, kolaylıkla zona tanısının konulmasına yardımcı olur Döküntüler; içi su dolu kesecikler şeklindedir ve bunlar gruplaşma eğilimi gösterir Hastalık bulaşıcı değildir Gebelikte geçirilen zona, çocuğu etkilemez Hastalığın tuttuğu alanlar çok önemlidir Örneğin göz etrafını tutan zonada; görme problemleri, kulak etrafını tuttuğunda 8 sinir tutulumuna bağlı işitme kayıpları gibi ciddi yan etkiler görülebilir
Tanı ve tedavi:
Tanı dermatolojik muayene ile konur Ağrılı, gruplaşmış, içi su dolu kesecikler kolaylıkla tanının konulmasını sağlar
Tedavinin esasını, ağızdan antiviral verilmesi oluşturur B vitamini, zona sonrası oluşabilecek ağrıların önlenmesinde çok önemlidir Vücut direncini artırıcı vitamin desteği de takviye olarak verilmelidir Ağrının da tedavi sırasında kontrol altına alınması gerekir Zonanın tedavisi sonrasında ağrı devam ediyorsa, antidepresanlar ve antikonvülzan ilaçlara( epilepsi-sara- tedavisinde kullanılır) başvurulabilir Hastalara bol su içmeleri,sağlıklı beslenmeleri ,istirahat etmeleri ve stresten uzak durmaları önerilir
Uz Dr Ayfer Aydın

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.