Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #31 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Latif Bir Münazara Allâme Ebu Bekir bin el-Arabî, «Ahkâmü'l Kur'an» isimli eserinde şu münazarayı anar; «Biz Mescid-I Aksa (H 487) Sahra Mescidi (muallak taş) harlminde oturuyorduk Burada İlmi mevzuları konuşmak, gelenek ha*lindeydi Yanınıza Hanefi mezhebinin büyük alimlerinden Ez-Zevzenl «Ha*lil er-Rahman»ı ziyaret için geldi O'na «Müslüman, kâfir ile kısas yapılır mı?» diye soruldu Ez-Zevzeni de, «Evet, müslüman, kafiri öldürürse, o da kısas yapılarak öldürülür» cevabını verdi O'na bu husustaki delilinin ne olduğu sorulunca, «Bu mevzu da delilim Allah (cc) in «Ey iman edenler, maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farz kılındı)» âyetidir Bu âyet umumu ifade ettiğinden, öldürenler hangi ırk ve dinden olursa ol*sun, kısas hükmünün kapsamına girerler» dedi Bu toplantıda bulunan Şafii faklhlerinden Atâ el-Makdesi ile Zevzenî arasında latif bir münazara başladı El-Makdesi, Şeyh Zevzeni'nln âyetten çıkardığı hükmün, üc acıdan hücceti bulunmadığını söyleyerek şöyle der: «1 Allah (cc), «Size kısas yazıldı (farzedildl)» âyetinde, cezalandırmada eşitliğin şart olduğunu açık şekilde ifade etmiştir Yalnız müslüman ile kâ*fir arasında eşitlik yoktur Zira küfür, onun insanlıktaki yeri ve derecesini alçaltmıştır 2 Allah (cc) âyetin sonunu, evveli ile bağlayarak, açık beya*nını «Maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (fon edldl) Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi He, (kısas olunur)» biçiminde buyurdu Kö*lenin köleliği, küfrün eserindendir Dolayısıyla köle, hüre eşit değildir Kâ(İrin müslümandan daha aşağı bir derecede olacağı ,hiç bir surette eşit olmayacağı açıktır 3 «Kimin (hangi katilin) lehinde maktulün kardeşi (velisi tarafından) cüzi bir şey afv olunursa (hemen kısas düşer)» âye*timle müslüman, müslümanın kardeşi olduğu gibi, maktulün de neseben Mırdüşidir Müslümanla kâfir'arasında ise hiçbir hususta kardeşlik yok İm Kısas âyeti, kafirin bu hükme girmediğine delâlet eder» Zevzenî de, Atâ el-Makdesi'ye şöyle cevap verdi: «Deliliniz sahihtir Amn delillerinizle -hüküm vermek, benim için gerekmez Allah (ne) n«ioilinekte eşitliği emretmiştir» sözünüzü aynen kabul ediyorum «Kiminin iıFIrle müslüman orasında eşitlik yoktur» görüşünüz ise doğru (Inflilıllr luı müslümanla kafir, ecn güvenliği acısından islâm hukukunda açltllr ( ıı eşitlik kısas için kafidir Müslüman ve kafir, islâm ülkesinde yaşarlar I ılnm hukuku, zımmi malı çalan müslümanın kolunun kesilmesini konin-iıklu emreder Bu da zımmi malının, müslüman malına korunma hununun-'in asit olduğunu gösterir Bu durum zımmi kanının da, müslüman kanı gl il korunacağına işaret eder Çünkü zımmînin malı gibi hayatı da l«lom inıkııkunun teminatı altındadır «Âyetin sonu, başlangıç kısmıyla irtibatlı ılım sözünüz kabul edilemez Çünkü âyetin başlangıcı umumu İfade adar • nn, sonu da hususi bir hükmü ifade eder Âyetin sonunun hususi oluşu, İHiflongıcıntn umumi oluşuna mani değildir Umumu ifade eden âyetin hükmü umumi, hususi ifade eden âyetin hükmü, hususi icra edilir «Hür, köle ile kısas yapılamaz» görüşünüzü kabul etmiyorum Hür, M*aıı rffedip yerine diyet almak başka mütalaa edilir» EzZevzanİ lln «ünü ben de söylüyorum Yalnız affetme hususunda müslümanla, kâfir ıurdeş değildir Ve eşitte olamaz Bir zımmî, bir müslümanı öldürmüş olsa, öldürülenin kardeşi katilden diyet alarak affetse, affı kabul edllmei Hal-ı ııkl bir müslüman, bir müslümanı öldürse, öldürülenin kardeşi İslam hu-' ııkunun tayin ettiği diyeti alarak katil müslümanı affedebilir Af hıınıınun-tukl 6yet kısasın umumiliğine engel değildir Yanf kısas hükmü başka, ••nonı affedip yerine diyet almak başka mütalaa edilir «Ez-Zevrenl İl* ^ıfl el Makdesî arasında gecen büyük münazaradan cok faydalandık Mü-mı/aranın tümünü «Nüzhetü'n Nazır» isimli kitabımda yazdım» [191] İkinci Hüküm: Baba, Oğlunu Öldürürse, Kısas Yapılır Mı? Cumhur'a (Şafiî Hanbelî, Hanefî) göre oğlunu öldüren babaya, kıtoı yııpılmoz Zira Resuiullah (sav), «oğlunu öldüren babaya, kısas yapılman buyurdu Cessâs, bu hususta, «Resulullah (sav)'ın «Oğlunu öldüren babaya, kısas yapılmaz» hadisi meşhurdur Sahabilerden hiç biri, Haz Ömer (ra)'-In bu hadisle ilgili uygulamasına muhalefet etmemiştir O'nurt bu icrası, hadisi manen mütevatir kılmaktadır» [192] der İmam MalU (ra) ise, «Bir baba, oğlunu işkence yaparak kasten öl*dürürse, kısas yapılır» [193] demektedir Kurtubi de bununla ilgili olarak şöyle diyor: «Maliki mezhebi içersin*de bu hususta hiçbir görüş ayrılığı yoktur Bir baba oğlunu kasten -iş*kence yaparak, keserek, bir yere hapsederek, ölüme terkederek- öldürürse kısas yapılır Yalnız öldürmek kastı ile değil, terbiye için döverken ölürse kısas yapılmaz, babadan diyet alınır» [194] Cumhür'un görüşü, delil aldıkları hadise istinaben daha tercih edi*lir Çünkü babadaki evlatlık şefkati, onu kasten öldürmeye manidir Eğer oğul, babayı öldürürse, oğul kısas yapılır Fahrü'l İslâm Eş-Şâ'şi; «Baba, evladın varlık sebebidir Evlat, varlık sebebi babanın nasıl yokluk sebebi olabilir?» der [195] Üçüncü Hüküm: Bir Toplum, Bir Adamı Öldürürse, O Toplumun Tümü Kı*sas Yapılır Mı? Fakihler bir insanın öldürülmesine, bütün fertler katılırsa o toplulu-^ ğun tamamına kısas yapılıp yapılmayacağı hususunda ihtilafa düşerek İki görüşe ayrılmışlardır Cumhur'a (4 mezheb alimlerine) göre bir adamı öldüren bir topluj luğun tüm fertleri kısas yapılır Zahirî mezhebi alimleri ile Ahmed bin Hanbel (ra)'den golen bir rivajj yete göre ise bir adamı öldüren bir toplumun, bütün fertleri öldürülme Zahlri'lerin delilleri: A «MaktüHer hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı)» âyeti eşitliği ve misillemeyi şart kılmıştır Halbuki fertle toplum arasında eşitlij olmaz B «Biz onda (Tevrat'ta) onların üzerine (şunu do) yazdık Cana can, «öi* aöz, buruna burun, kulağa kulak, dişe dis (karşılıktır)» Mâido: 45) âyetinde, bir insan, bir insan karşılığıdır Bir çok insanın, bir İnsan kar*şılığı olması düşünülemez Zira birkaç adam, bir adam karşılığı kısai yapılırsa, âyetin nassına muhalefet edilmiş olur Cumhür'un delilleri: A Hz Ömer (ra) zamanında Sana kentinde bir genç, 7 kişi tarafın* dun öldürüldü 7 kişiyi de kısas yaptıran Hz Ömer, daha sonra «Bu gencin öldürülmesine Sana kenti insanları iştirak etseydi, tümünü kısas yaptırır*dım» buyurdu lbn-i Kesir'e göre, Hz Ömer tarafından verilen bu hükme, herhangi bir aahabî tarafından itiraz edildiği bilinmemektedir Buna muhalefet edil-ıntımesl de icma'dır [196] B Resulullah (sav)tan rivayet edilen «Eğer mü'min kanının dökülme-bine yer ve gök ehli iştirak ederse Allah (cc) tümünü ateşte yüzüstü yo< Kur» [197] hadisidir Cumhur'a göre bir adamın öldürülmesine iştirak eden topluluğun lıl-mUnun ceza görmesi muhakkaktır Ahirette verilecek cezada ortak olduk*ları gibi, dünyada verilecek cezada -ki kısastır- da ortaktırlar C Allah (cc), kısası hayatın korunması için va'z etmiştir «Ey tullın akıl sahipleri, kısasta sizin için (umumi) bir hayat vardır» âyeti do bunu bildirmektedir İnsanlar, bir topluluğun bir adam için öldürülmeyocaglııi lılluaierdi düşmanlarını öldürmek için birbirlerine yardım ederlerdi O /(iııuın halkın kanı zayi olduğu gibi, fitne ve fesadın yeryüzüne yayılmaaınu vo-■İla olunurdu lbn-i Arabi bu hususta şöyle der; «Alimlerimiz (Hanefî, Şafii vn Muli-ki) «Maktuller hakkında size kısas yazıldı (farz edildi)» âyeti ile dtlll unllren Ahmed bin Hanbel (ra)'in «Bir topluluk, bir kişi için öldurülmtl, Cıınkü Allah (cc) kısasta eşitliği şart kılmıştır Halbuki fert ile topluluk oro-•ında kısas için eşitlik olmaz» görüşüne karşı «Genel kaidelere uymak, lııfulara uymaktan daha hayırlıdır Adam öldüren bir topluluk; oldurulma ynceklerini bilirlerse düşmanlarını öldürmek için birbirlerine yardım edeı v* arzularına kavuşurlardı Bu ise islâm'ın yasakladığı fitnenin yeryüzüne yayılmasına vesile olurdu Kısastan maksat, adam öldüreni öldürmektir Cdhiliyet devrinde Araplar, bir adamlarına karşılık, çok zaman yüz kişi öldürür ve bununla da öğünürlerdi Allah (cc) ise eşitlik ve adaletle em*retmiştir Bu eşitlik ve adalet ise, adam öldüreni kısas yapmakla olur Kısas edilen kimse, bir veya daha çok olabilir» diye cevap verirler» [198] Dördüncü Hüküm: Katil, Kısas Yapılırken Ne İle Öldürülür? Fakihler kısas yapılırken katilin ne ile öldürüleceği hususunda İhtila*fa düşerek iki görüşe ayrılmışlardır Maliki, Şafiî ve İmam Ahmed bin Hanbel'in bir rivayetine göre kısas; katil, maktulü ne ile öldürmüşse aynen öyle öldürülür Mesela: Katil, bir kimseyi boğarak öldürmüşse boğarak, taş vurarak öldürmüşse taş vuru*larak öldürülür Çünkü «Maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıl*dı (farz edildi)» âyeti ve Enes (ra)'den rivayet edilen «Bir Yahudi, bir ka*dının başına taş vurarak öldürmüştü Resulullah (sav) da onu taş vurarak öldürttü» hadisi, katil ne ile ve nasıl öldürmüşse öylece öldürüleceğine delildir [199] İmam-ı Azam (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'in diğer bir rivayeti*ne göre ise, kısas ancak kılıçla yapılır Çünkü kısastan taleb edilen, bir canı bir can karşılığın da öldürmektir Resulullah (sav) efendimiz «Kısas, ancak kılıçladır» ve «Öldürdüğünüz zaman güzelce öldürün, kestiğiniz za*man güzelce kesin» buyurmuştur Hz Enes (ra)'in rivayet ettiği hadisin hükmü, misillemeyi yasaklayan hadisle neshedilmiştir Kılıçtan başka yak*ma, parçaiama başı taşla kırma ve ölünceye kadar hapsetme gibi öldür*me türleri, çoğu kez misillemeyi geçer Eğer böyle yapılırsa Allah (cc)'ın «O halde kim bu (afivden ye edadan) sonra (katile veya taraflarına mu-haseme ve) tecavüzde bulunursa onun için pek acıklı bir azab vardır» âyeti İle yasakladığı, tecavüz yapılmış olur Alim Kasım bin Ma'n, sultanlardan birinin yanında, alim Şerik bin Abdullah ile bulunduğu bir gün de aralarında şu konuşma geçer: Ma'n Şerik bin Abdullah'a «Bir kimseye ok atarak öldüren kimsenin, kısasıyla İlgili olarak ne dersiniz?» diye sordu O da, «ok atılarak öldürülür» deyin-co «Katil, birinci okla ölmezse ne yapılır?» diye tekrar sorunca «ikinci ok atılır» dedi Bunun üzerine Kasım bin Ma'n «Allah (cc)'ın yarattığı bir nıcihluku oklarınıza hedef mi yapıyorsunuz? Zira Resulullah (sav), canlı varlıklardan herhangi birisinin ok ve benzeri silahlara hedef yapılmasını yasak etmiştir» cevabını verdi [200] Beşinci Hüküm: Kısas Hükmünü Kim İcra Eder? Kurtubî bu hususta şöyle der: «Fetva alimleri, hiç bir kimsenin, İslâm Devlet Başkanının müsadesi ve zamanın kadısının yazılı fetvası olmadık*ça kısas yapma hakkına sahip olmadığını, bu hakkın ancak islâm Devlet-Başkanı veya tayin ettiği kişiye ait olduğun da ittifak etmişlerdir Çünkü Allah (cc) müslümanların başlarına emir (imam) seçmelerini farz kılmış-tır Ki imam fenalık ve kötülüklere meydan vermeden aralarındaki dün*yevi işleri ve davaları âdil bir şekilde icra etsin» [201] Âyetlerden Alınacak Dersler 1 Allah (cc), mü'minlerin saadet ve selameti için kısası farz kılmış*tır 2 Kısas, cinayetlerin azalmasına, insanların içersindeki kinin yok ol masına ve neslin artmasına vesile olur 3 Kısas'ta insanlar için umumi bir hayat vardır Fert ve toplulukları korur 4 Katillerin yakınlarına tecavüz etmek, cahiliyet adetleriııdendir lâm onu kaldırmıştır Çünkü islâm'da kan davası'yoktur 5 Zulüm, düşmanlık ve halklar arasında tecavüz olaylarının yayılma-maçı için kısasta, misilleme farz kılınmıştır 6 Öldürülen kişinin velisi, diyet almayı kabul ederse, katilin diyeli lf-hir etmeksizin vermesi farzdır 7 Kısas hükmünün hafifletilerek diyete çevrilmesi Allah (cc)'ın mü*minlere bir rahmetidir Bu hafifletme ve rahmet karşısında kulların tükrtl-ınosi farzdır [202] Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler Hakim ve Alîm olan Allah (cc), halkın hayatını korumak, İyi İnsanları muhafaza altına almak ve fitne henüz küçükken onu önlemek için kıtan hükmünü farz kılmıştır Çünkü bir kimse cinayet işlemezse, kendisinin ve başkalarının o fili yapmamasına, halk içersindeki düşmanlık ve tecavüz hareketlerin de durmasına vesile olur Kısastan korkarak müslüman kardeşini öldürmekten vazgeçen kişi, bu hareketiyle kendi hayatını, öldüreceği kimsenin hayatını ve toplum fert*lerinin hayatını kurtarmış olur Bir kişiyi öldüren kimse, ceza görmeden dolaşırsa, fitnenin yayılma*sına, can emniyetinin ortadan kalkmasına ve intikam alma duygusuyla kan akıtılmasına vesile olur Çünkü kan akıtmaya karşı düşmanlık, insan*ların fıtratında mevcuttur Kalblerdeki kin, tecavüz, husumet ve düşman*lığın ortadan kalkması için islâm, kısas hükmünü va'z etmiştir Kısası farz kılan islâm, diğer taraftan insanları affetmeye teşvik et*mek de ve hudutlarını çizmektedir Allah (cc)'ın kısas hükmünü bildirdikten sonra maktul tarafını affa teşvik etmesi, bir adalet ve onları itaat yolunda yüceltmeye davettir Çünkü afv, Allah (cc)'ın bir sıfatıdır O, «Kimin (ka*tilin) lehinde maktulün kardeşi tarafından cüzi bir şey afvolunursa (hemen kısas düşer) Artık örfe uymak, ona (maktulün velisine) güzellikle ödemek (lazımdır)» âyetiyle de, kısas hükmünü intikam, kin ve düşmanlıktan; bü*yük ve ulvi bir manaya dönüştürmüştür Geçmiş kavimler, suç işleyenlerden intikam almak için hiçbir şekilde afv ve diyet kabul etmez, onları ceza*landırırdı Çoğu kez öldürülen bir adam karşılığında yüz kişi öldürülür, bununla da övünülürdü «Sizin için kısasta intikam vardır» değil, «sizin İçin kısasta hayat var*dır» buyuran Allah (cc)'ın kısastan kastı, toplum barışını temin etmektir Kanun yapıcılarına göre, katilin öldürülmesi, bir şiddet hareketidir Ona şefkat göstererek ölümden kurtarmak gerekir Halbuki öncelikle zulüm yapılarak öldürülen kişiye, merhamet ve şefkat göstermek daha iyi olmaz mı? Katillere merhamet gösterildiği takdirde, bozguncuların ve canilerin saldırıları karşısında topluma kim merhamet edecektir? Toplumda gün geçtikçe çoğalan saldırı, yaralama ve öldürme olayları karşısında ne ya*pacağız? Meseleye dar bir çerçeveden, salim olmayan bir akılla bakanlar, ka*tile merhamet ediyorlar Konuya derin bir düşünceyle, geniş bir açıdan bakanlarsa katillere, canilere karşı topluma merhamet edeceklerdir Çünkü halkı sevenler, toplumdaki kötülüklerin azami derecede azalmasına ça*lışacakları gibi, mütecavizlerin tecavüzlerine de mani olurlar [203] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #32 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...9 DERS ORUCUN MÜSLÜMANLARA FARZ OLUŞU 183 — Ey tanan edenler, sizden evvelki (ümmet) lere yazıldığı gibi tizin üzerinize de oruç yazıldı (farzedlldl) Tâ ki korunağınız 184 — (O) sayılı günler(dlr) Artık sizden kim (o günlerde) hasta ya*hut sefer ürerinde oiur (ve orucunu yemiş bulunursa) tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar, ihtiyarlığından yahut şifa bulması ümit edilmeyen bir hastalıktan dolayı oruç tutmaya) gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lazımdır) Bununla beraber kim gönül isteğiy*le bir hayır yaparsa, işte bu, onun için daha hayırlıdır Oruç tutmanız sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye vermenizden) hayırlıdır, bilirseniz 185 — (O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur'an onda (Kadir gece*sinde levh-l mahfuzdan semâ-l dünyaya) indirilmiştir (O Kur'an ki) İnsan*lara (mchz-ı) hidayettir Doğru yolun ve Hak ite batılı ayırt eden hüküm*lerin nice acık delilleridir Öyleyse içinizden kim o aya erişir (hazır olur, mlscfh- olmazsa) onu (orucunu) tutsun Kim ler üzerinde bulunursa o halde başka günlerde, oruç tutmadığı günler sayısınca (orucunu kaza etsin) Allah (cc) size kolaylık diler, size güç*lük İstemez (Bu kolaylığı istemezse), o sayıyı (kaza borcunuzu) İkmal •tmenlz Allah'ı -sizi muvaffak buyurduğu şeyden dolayı- da büyük tanıma*nız İçindir Olur ki şükr «dersiniz 186 — Kullarım (Habibim), sana beni sorunca (haber ver ki) işte ben muhakkak yakınımdır Bana dua edince ben o dua edenin davetine ioabet ederim O halele onlarda benim davetime (itaatle) icabet ve bana İman (da devam) etsinler Tâ ki (o sayede) yola ulaşmış olalar 187 — Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal edildi Onlar sizin için, sizde onlar için birer libassınız Allah (cc), hallilerinize karşı zaaf göstermekte olduğunuzu bildi ve tevbenlzi kabul et*ti, 8lz| bağışladı Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın Ih kkınızda yazdığını isteyin (Bütün gece) fecr-i (sadık) olan ak İplik kara İplikten size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu ta marnlayın Mescidlerde i'tikafta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza (geoe-lerl de) yaklaşmayın Bu (hükümler) Allah'ın sınırlarıdır Sakın onlara (a sınırlara) yaklaşmayın, işte Allah, âyetlerini böylece insanlara açıklar, TA ki korunsunlar Ayetlerin Lafzi Tahlili (Essiyâmü): Lügatta savm kelimesi, herhangi bir şeyden çekinmek, onu yapmamak ve terketmek anlamındadır Râgıb'a göre savm, yemek, konuşmak ve yürümekten uzak durmak manasına dır Şeriatta savm fecr-i sadıktan güneş batıncaya kadar niyet edersk yeme içme ve cinsî münasebet yapmayı terketmektir Orucun kemâli İse şarlatın mahzurlu gördüğünden kaçınmak, haram kıldığı şeylerden de u-lak durmaktır (Feıddetün): Râgıb; «iddet kelimesi, sayılacak herhangi bir şey demektir Müdessir suresinin 31 âyetinde de sayılacak şey manasında kullanılmıştır Bu kelimenin bulunduğu cümlenin icmali anla*mı şudur: «Bir kimse için Ramazan ayında özür-hastalık ve seferilik hali gibi- ünden dolayı oruç tutamadığı günler sayısınca, diğer günlerde tut*ması farzdır» [204] der Kurtubi ise, «Fa'let vezninde «add» kökünden türeyen iddet kelimesi, sayılacak şey anlamındadır» [205] demektedir (Uhare): Uhrâ'nın çoğulu olan ühare kelimesi, diğeri manasındadır (Yutîgûnehu): «Oruç tutmakta meşakkat ve zorluk çekenler» «Lisanü'l Aıap» kitabı yazarı «İtakat kelimesi, bir şeye güç yetir*menin en son sınırı anlamındadır» [206] der (Fidyetün): Fidye kelimesi, bir kimsenin şahsı için feda ettiği şey manasınadır Şeı kıtta ise gücünün yetmediği bir ibâdeti terk eden kimsenin, onun karşılığı olarak verdiği mala denir Fidye, bazı yön*leriyle de kefaretlere benzer (Şehrü): Ay demektir (Ramazâne): Râgıb bu kelimeyle ilgili olarak şöyle der: «Ramazan kelimesi, «remd» kökünden türemiştir Güneşin yakıcı sı*caklığı anlamındadır Oruç ayına bu ismin verilmesi, ateşin herhangi bir şeyi yakıp bitirmesi gibi, orucun da insanların günahını yok ettiği için*dir» [207] Zemahşerî ise; «Araplar, ayların isimlerini yenj adlarla değiştirdikleri zaman, her ayın ismini o ayın bulunduğu mevsime uygun olarak koyar*lardı 6u değişikliği yaptıkları sırada oruç sıcağın en şiddetli mevsimi*ne rastgeldiğinden ona Ramazan adını vermişlerdir» [208] demektedir (Errefesü): Cima ve öncesi münasebetler manasına-im Gerçekte fahiş söz anlamında olan refes kelimesi, sonradan cima lıjıuk anılmıştır İbn-i Abbas, «Refes, cimadır» [209] der (Tahtânûne): İhtiyan kelimesi, hiyanet kökünden türemiş olup hiyaneti düşünmek anlamındadır Mâgıb; «Hiyanet, emanetin zıttıdır ihtiyan kelimesi ise, hiyaneti dıı •Uhlnek manasınadır» demektedir (Akifüne): İ'tikâf kelimesi, bir yerde durup ayrılma mıık manasınadır «Onlar ise: Biz demişlerdi Musa bize dönüp gelinceye kınlar o (buzağı) ya (tapmakta) kaim ve daim olmaktan katiyyen ayrılma yHiiiığız» (Tâ, hâ: 91) âyetinde de ou anlamda gelmiştir Şeriatta İtikat |«n Allah (cc) için ibâdet maksadıyla bir camide durmaya denir (Hudûdullâhi): Had kelimesinin çoğulu olan hudud Nillınesi, menetmek anlamındadır Zeccâc; «Allah (cc), tayin ettiği sınır |mı 11 tecavüz etmeyi menetmiştir» [210] der [211] Ayetlerin İcmali Manaları Allah (cc), geçmiş ümmetlere orucu farz kıldığı gibi müminlere de İni t kıldığını haber vermiş, onun büyük hikmet ve faydalarını beyan «I nılşllr Oruç tutan kimse, büyük sevaba nail olmak arzusuyla Allah (cc) İtin •ııkındığı için nefsinin arzu ettiği bir çok mubah şeyleri terkeder ve O'min ıııllllukl kullarından olur Allah (cc)'ın farz kıldığı oruç, yalnız sayılı Ramazan ayı günleridir O, imür boyu oruç tutmayı farz kılmamakla, kullarını ne kadar çok sevdlflinl VI merhamet ettiğini gösterir Allah (cc), orucun zarar verdiği hastalar ile Oruçta zorluk çeken misafirlere, oruçlarını yeme müsadesi vermiş ve oruü yedikleri günler sayısınca diğer günlerde oruç tutmalarını da emretmiştir İU İse müminlere bir kolaylık ve şefkattir Allah (cc)'ın, oruç tutulmasını emrettiği Ramazan ayı Büyük Kur-an'ın nazil olmaya başladığı aydır Bir düstur, bir nizam olan büyük Kur'an, kendisine uyanları dünyada selâmete, ahirette saadete kavuşturur Allah (cc) bu ayda oruç tutulmasını te'kiden söylemiştir Çünkü O ay Allah (cc)'ın rahmetini kulları üzerine yağmur gibi indirdiği aydır O kulları için yalnız kolaylık ister Bundan dolayı da hasta ve misafir için Ramazan günlerinde oruç yeme müsadesi vermiştir Allah (cc) kullara yakınlığını, dilekte bulunanların dileklerine icabet edeciğini ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını karşılayacağını ve kendisi ile kullarının herhangi birisi arasında perde olmadığını bildirmiştir Kullara düşen vazife, ellerini göğe doğru kaldırıp dua ettikleri zaman, ihlasla ona yönelmek ve ibadet etmektir Allah (cc), bütün buyruklarında kulların kolaylıkla yapabilecekleri şeyleri beyan etmiştir Ramazan ayı gecelerinde ise yemek, içmek ve karı*larından faydalanmak mubah kılınmıştır Halbuki daha önceki ümmetlere Ramazan ayı gecelerinde ailelerinden faydalanma haramdı Muhammed (sav) ümmetine ailelerinden faydalanmanın mubah kılınması, Allah (cc)'ın fazi ve rahmetinin bir izharıdır Cenab-ı Hak âyette kadını vücudu örten elbiseye benzetmiştir Çünkü elbise, insan vücudunu dış etkilerden nasıl korursa, kadın, kocasının koca da kadının, beşeri istek ve arzularını kar*şılayarak, elbise örneği birbirlerini haramlardan muhafaza ederler İbn-i Abbas (ra) «Onlar sizin için siz de onlar için birer libassınız» âyetini tef*sir ederken «Onlar sizin için, siz de onlar için birer meskensiniz Mesken nasıl insanın barınağı ise kadın erkek için erkek de kadın için karşılıklı bir barınak gibidir Birbirlerini korurlar» der Allah (cc), Ramazan ayı gecelerinde, fecr-i sadıka kadar eşlerin bir*birleriyle münasebetlerini umumi olarak mubah kılmıştır Yalnız i'tikâfa gi*ren kimseler için cinsi münasebeti yasaklamıştır Çünkü i'tikâf inziva ve ibâdete ayrılma vaktidir Elbette ibâdet ve inziva zamanında, bütün dün*ya münasebetlerinden uzak durmak gerekir Allah (cc), oruçla ilgili âyetlerini, buyruklarına muhalefet etmek ve ha*ramlardan kaçınmayı emrederek sona erdirir O'nun emir ve yasakları sı*nırlarıdır [212] Âyetlerin Nüzul Sebebleri A İbn-i Cerir et-Taberî'nin Muaz bin Oebel (ra)'den; «Resulullah (sav) Medine'ye teşrif ettikleri zaman Aşure günü ile her aydan üc gün Srııo tüterlerdi Sonra Allah (cc): «Ey İman edenler, sizden evvelki (ümmet) Isı a yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz edildi) Tâ ki koru niMinıi», «(O) sayılı günler (dir) Artık sizden kim (o günlerde) hasta, ya*hut Mtor üzerinde olur (ve orucunu yemiş bulunur) sa tutamadığı günler Hymınca başka günlerde tutar Gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul • toyumu fidye (lazımdır) Bununla beraber kim gönül isteğiyle bir hayır yııparta İşte bu, onun için daha hayırlıdır Oruç tutmanız sizin hakkımı Mu hayırlıdır, bilirseniz» âyetleriyle oruç tutmayı farz kıldı Bu âyetlnrln nü «illimden sonra isteyen oruç tuttu İsteyen oruç tutmayarak bir miskini fld yr vruorok doyurdu Daha sonra Allah (cc): «(O sayılı günler) Ramaian •lyKİıı ki Kur'an onda indirilmiştir (O Kur'an ki) insanlara (mah-ı) hidayet-Ilı Dofiıu yolun ve îlek ile betili ayırt ed&n hükümlerin nice acık d«llll«rl •Ur Öylayse içinizden kim o aya erişirse onu (orucunu) tutsun» âyetlyli >ln mukim ve sağlıklı kişilerin kesinlikle oruç tutmalarını farz kıldı Orucu illimi yetmeyen için, fidye hükmü baki kaldı» [213] rivayetidir B Selmete bin el-Ekvâ (ra)'nın rivayetidir: «Gücü yetmeyenler 0i« ılna d* bir yoksul doyumu fidye (lazımdır)» âyetj nazil olunca dllnynn o ma tuttu, dileyen karşılığında fidye verdi Daha sonra, «içinizden kim o t yıı «rltirse onu (orucu) tutsun» âyeti nazil olunca, bir önceki âyette olan unuhcyyerllk» hükmünü neshetti Bundan sonra sağlıklı ve mukim hir şa*lın Knnlnlikle oruç tuttu» [214] C «Bir Arap topluluğu Resulullah (sav)'a gelerek, «Ya Renulullah (ıııv), Allah (cc)'ımızın yakınlığından mı münacatımızı sessizce yapıyorııi, yıtk«o uzaklığından mı yüksek sesle yapıyoruz?» diye sorunca: «Kullarım ıınn beni sorunca (haber ver ki) işte ben muhakkak yakınımdır Bana dua »Hince ben o dua edenin davetine icabet ederim» âyeti nazil oldu » [215] ı v/oyotldlr D Buhari Berrâ bin Azlb (ra)'den: «Sahabilerden bazısı oruç tuttuk Idiı /aman iftar yemeği hazır olsa dahi çoğu kez iftar etmez, yatarlardı ttftylellkle gece ve gündüz hiçbir şey yememiş olurlardı Ramazan ayındı» lltldrdon Kays bin Sermet (ra) hem oruç tutuyor, hem de hurma bahon çalışıyordu, iftar zamanı evine gelerek hanımına «Yenecek bir ş«y var mı?» diye sordu Hanımı, «Yok, hemen hazırlamaya çalışayım» di*yerek hazırlığa başladı O sırada yorgunluktan ve isteğinin yerine gel*memesinden dolayı hanımı gelinceye kadar uyudu Hanımı onu uyur gö*rünce «Sana yazıklar olsun» dedi Ertesi günü öğle vaktine doğru Kays bin Sermet (ra) halsiz kalınca, bir önceki gece hanımıyla kendisi arasın*da geçenleri Resulullah (sav)'a gelerek anlattı Bunun üzerine, «Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal edildi» âyeti nazil oldu Müslümanlar buna cok sevindiler Daha sonra «(Bütün gece) fecr(i sadık) olan ak iplik kara iplikten size seçilinceye kadar yeyin, İçin, sonra geceye kadar orucu tamamlayın» âyeti nazil oldu» [216] rivayet etmiştir [217] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: «Ey iman edenler, sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi sizin'üzerinize de oruç yazıldı (farz edildi)» âyeti, orucun daha ön*ceki ümmetlere de farz olan cok eski bir ibadet olduğuna işaret ediyor Kitap ehli (hristiyan ve yahudiler), oruç farzında değişiklikler yapmışlar*dır Oruç ayı cok sıcak veya cok soğuk bir mevsime rastgeldiğinde on*ların bilginleri toplanarak orucun baharda bir ay tutulmasına karar ve*rerek, gün sayısını artırmışlardır Böylelikle Ramazan ayı orucunu artıra artıra 50 güne çıkarmışlardır Bir aylık Ramazan orucuna karşılık 20 gün*lük artış, onların oruç vaktinin tayininde yapmış oldukları hatanın kefa*retidir Taberî, bu hususta Ed-Düyyi'den senetle: «Hristiyanlara Ramazan orucunu tutmak farzdır Onlara uyuduktan sonra sahurda kalkıp yemek, içmek, oruç ayında evlenmek ve ailesiyle cinsi münasebette bulunmak yasaktır Ramazan ayı cok sıcak ve soğuk aylara tesadüf ettiği zaman bu durum onlara zor geliyordu HriBtlyanlar, bu zorluğu ortadan kaldır*mak için ilkbahar mevsimini oruca tahsis [218] ederek 20 günlük bir ilave yaptılar Bu ilaveyi de oruca tayin ettikleri zaman için kefaret kabul ettiler Böylece onların orucu 50 gün oldu» [219] diye rivayet yapmıştır ikinci incelik: Arap dili ve edebiyatıyla ilgili olduğundan yazılmamıştır Üçüncü incelik: Allah (cc) orucu insanların takva olmasına vesile olan bir yol olarak beyan etmiştir Mubah olan tabii istek ve arzularını yalnıi Allah (cc)'ın emrine uyarak terkeden ve sevab kazanacağına inanmak ti*me tutan kimse, kendisini takva olmaya hazırlamış olur Böylollklo olu*şan takva melekesi, yasak arzu ve istekleri terk ettirdiği gibi, şüpholl soylar-den de insanı uzaklaştırır Oruç, insanın yemek, içmek ve cinsi münasebette bulunmak gibi İm şerl arzularını kırar Herhangi bir şeye karşı, insanın arzusu çok oldu mu ondan kaçınmak ta o kadar zordur Yeme içme ve kadın ar/usu lea yaradılış itibariyle diğer arzulardan daha çoktur Bunları tork İta, oncak oruçla mümkündür İnsan kendisini felakete sürükleyen bu iki unu yu oruç tutarak terk etmeyi adet edinirse, diğer istek ve arzularını kolay, lıkla terkeder Ne yazık ki insanlar darb-ı meselde olduğu gibi, bu İki af /unun tahakkuku için çalışır [220] Dördüncü incelik: Alim Gaffâr'a göre Allah (cc) orucu tarz kılmak*la İnsanlara hayret verecek aşağıdaki uyarıları yapmıştır 1 Orucun farz oluşuyla, geçmiş ümmetlere uyma zorunluluğu kulktı, 2 Oruç, insanlarda takvanın vücud bulmasına vesile olur Oruç farı olmasaydı, takva gibi şerefli bir sıfata ulaşmak kolay olmazdı 3 Allah (cc) orucu tayin edilen zamanda tutulmak için farz kıldı Egw bütün sene oruç tutmayı emretseydi, insanlar için çok büyük ıc-rluk ve meşakkat olurdu 4 Allah (cc), oruca Kur'an'ın inzal olduğu Ramazan ayını tahtlı »ı mistir Çünkü Ramazan, ayların en şereflisidir 5 Orucun tutulmasında misafir ve hastalara güçlük ve çetinliği Allcıh (cc) izale etmiş ve onlafın yemelerini mubah kılmıştır Beşinci incelik: «Gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lazımdır)» âyeti, yaşlı kadın ye erkeklerin orucu yemelerine karşılık, fidye vermeleri lazım geldiğini beyan ediyor Çünkü Arap diline göre âyet*te gecen «yutîkûne» fiilinin kökü «itâkat» kelimesi, çok kişinin zor yapabi*lecekleri bir iş için kullandıkları güç anlamındadır Oruç tutmak ta rahmete vesile olduğu için yaşlı kadın ve erkekler oruç tutamadıkları gün sayısınca fidye verirler «Ey Rcbbimiz, tekat getiremeyeciğimizi bize taşıtma» (Bakara: 286) âyeti de buna delâlet eder Altıncı incelik: «İçinizden kim o aya erişirse (hazır olur, misafir ol-maısa) onu (orucunu) tutsun» âyetinden maksat, ayı görmek değil, Ra*mazan ayı vaktine erişmektir Çünkü çok az insanın ayı görmesiyle oruç bütün müslümanlara farz olur [221] Ayı araştırıp görmek, farz-ı kifayedir Bu görevi, en az bir müslümanın yapmasıyla farz toplum üzerinden kal*kar Âyetten murat, herkes için ayı görmek olsaydı, ayı görmeyen oruç mükellefleri çoğunlukta durdu Mesela: Gözü hastalıklı, çok yaşlı, ayın batış ufkunun kapalı olduğu bölge insanlarının oruç tutmaları, mükel*lef olmalarına rağmen mümkün olmazdı Bundan dolayı âyetten maksat ayı görmek değil, vakte hazır olmaktır Geniş bilgi fıkıh kitaplarında gö*rülebilir Yedinci incelik: «Allah, size kolaylık diler, size güçlük istemez» âyetinde Arap dili ve edebiyatındaki bedi' ilmine göre «Tıbâgus seib» adı verilen güzei bir ifade tarzı vardır Fakihler usul kurallarından «me*şakkat, kolaylığı celbeder» genel kaidesini bu âyetten almışlardır Allah (cc), emir ve yasaklarında kulları için zahmet ve ağırlığı değil, kolaylık ve hayrı ister Sekizinci incelik: Allâme Zemahşeri; «(Bu kolaylığı istemesi), o sayı*yı (kaza borcunuzu) ikmal etmeniz, Allah'ı -sizi muvaffak buyurduğu o şeyden dolayı da- büyük tanımanız içindir Olur ki şükredersiniz» âyetinde Allah (cc) daha önce oruç ayına ulaşan hasta, misafir ve özürlü kişilerin yedikleri günleri saymaları gibi hükümlerden sonra, «Sayıyı ikmal edin» cümlesiyle sayılara dikkat edilmesini «Allah'ı büyük tanımanız içindir» cümlesiyle de yenilen oruçların kaza edilmesi gibi bir kolaylık tanındığının bilinmesini «Olur ki şükredersiniz» cümlesi ile verilen kolaylık ve ruhsata şükredilmesi gerektiğini gösteriyor» [222] der Dokuzuncu İncelik: Allah (cc) kadın konusundaki terbiye ve edebi ' î "iırnşmlz İçin karı-koca arasındaki cinsi münasebeti, yüksek ve latif ıilııtıln ifade etmiştir Çünkü Allah (cc), «Onlar sizin İçin, >lz d*t kjln birer Nbassımz» buyurmuştur Onun bu güzel ve latif buyruğu, muin vücudu örttüğü gibi, kadın erkeğin, erkek de kadının noksan ta< iHllıiıım örterek birbirlerine yardımcı olacaklarını gösterir Hu ayetin tefsiriyle ilgili olarak Fahreddln Er-Râzî; «Kadın, kocasını Itfıiiin haramlardan koruduğu gibi, erkek de karısını haramlardan elbls* vücudu muhafaza ettiği gibi korur Çünkü bir hadis-j şerifte Resulullııh I, «Evlenen bir kimse, dininin üçte ikisini korumuş olur» buyurur*[223] Onuncu İncelik: Şerif er-Radî; «(Bütün gece) fecr(l sadık) olan ak İp*lik, kora İplikten size seçilinceye kadar, yeyin, için sonra aecey» kadar oru-•ıı Inmamlayın» âyetinde hayret verici bir istiare [224] vardır Istloro'dnn muini, sabah beyazlığının gecenin karanlığından seçilmesine kadarkl in-Miunılıt Ak ve kara iplik tabirleri mecazi anlamdadır Gece karanlığının kum İpliğe, sabah beyazlığının ak ipliğe benzetilmeslndeki sır, sabah b«-yıiflıQı İlk doğuşunda İplik gibi ince görünür Gece karanlığı İse dnvamll lifti ı çekilerek zayıfladığından İpe benzer Bu sırada sabah beyazlığı git-Utun yayılırken gece karanlığı da gittikçe azalır» [225] demektedir Adly bin Hâtem (ra)'den: «Bu âyet nazil olunca İki tane urgana b«n mı siyah ve beyaz iplik alarak yastığımın altına koydum Gece kalkarnk yamak yedikten sonra İplikleri alarak dışarı çıktım Onları yanyana uialn iıik bakmama rağmen birbirinden seçemedim Sabah olunca gldsrsk »İti Minin Resulullah (sav)'a anlattım O'da gülerek, «Gerçekten akılsızmıttın, Ayattft gecen ak ve kara iplikten murat, sabah beyazlığı İle gecenin ka> fonlıflıdır» buyurdu» [226] diye rivayet edilmiştir [227] Ayetlerdeki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: Ramazan Ayı Orucundan Önce, Müslümanlara Oruç Farz Mıydı? «(O) sayılı günler(dlr)* âyetinin zahirine göre müslümanlara farz olan oruç Ramazan ayı günleridir Çoğu müfessir, bu görüştedir İbn-i Abbas (ra) ve Hasan (ra)'dan rivayet edilen bu görüşü, İbn-i Cerir et-Taberi de tercih etmiştir Katâde ve Atâ'dan: «Müslümanlara daha önce her aydan üç gün oruç tutmak farz kılınmıştı Sonra ise Ramazan ayı orucu farz kılındı Buna «Gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lazımdır)» âye*ti delildir Çünkü sayılı günlerde oruç tutup tutmamakta bir serbestlik yok*tur Ramazan ayı orucu için ise âyette zaman ve sayı tayini yapılmıştır Bu izahtan anlaşılan şudur- Âyette geçen «belli günlerde» oruç tutmak Ramazan ayı orucunun dışında bir oruçtur» diye rivayet edilmiştir Cumhura göre «Sizden evvelki (ümmetlere) yazıldığı gibi sizin üze*rinize de oruç yazıldı (farz edildi)» âyetinin ifadesi, kapalıdır Buna göre farz olan oruç bir gün, iki gün veya daha fazla olabilir Âyetteki kapalılık, «sayılı günler» ifadesiyle açıklanırsa da yine mücmeldir Çünkü «sayılı günler» ifadesinden bir hafta, veya bir ay da anlaşılabilir Allah (cc), «Ramazan ayı» tabiri ile daha önceki mücmel ifadelere tam bir açıklık ge*tirmiş ve müslümanlar için farz olan orucun Ramazan ayı orucu olduğu*nu beyan etmiştir İbn-i Cerir et-Taberi bu hususta şöyle der: «Bana göre oruçla ilgili görüşlerin en doğrusu, «Sayılı günlerden maksat, Ramazan ayı günleri*dir» diyen görüştür Çünkü hiçbir âyet ve hadis Ramazan ayı dışında müs*lümanlara diğer bir orucun farz olduğunu beyan etmemiştir Allah (cc), âyetin akışında farz orucun, Ramazan orucu olduğunu, «(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur'an onda indirilmiştir» âyetiyle beyan etmiştir Bu âyetin te'vili şöyledir: «Ey mü'minler, sizden önceki ümmetlere oruç farz kılındığı gibi size de farz kılındı Tâ ki korunasınız işte o belirli günler, Ramazan ayı günleridir» [228] İkinci Hüküm: Hangi Hastalık Ve Yolculuk, Oruç Yemeyi Mubah Kılar? Allah (cc), hasta ve misafire rahmeti gereği, kolaylık olmak üzere Ra*mazan ayı orucunu yemeyi mubah kılmıştır Fakihier, hangj hastalığın oruç yaınvyl mubah kılacağı hususunda İhtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmıs-luıdır, 1 Zahirilere göre hastalık ve yolculuk, insanlara oruç yemeyi mubah Kılrır Hatta kısa bir yolculuk veya parmak ve diş ağrısı gibi hastalık ıluhl olsa, orucu yemek mubahtır Bu görüş, Atâ ve ibn-i Sirîn'den rlva^ ynt ndllmlştir 2 Bazı alimlere göre «oruç yeme ruhsatı», oruç tuttuğu takdirde çok unluk çekecek hasta ve yolcuya mahsustur Bu görüş, El-Esem'lndlr 3 Çoğu fakihlere göre ise oruç yemeyi mubah kılan; hastayı yoran, lyiİMşmesinl geciktiren ve hastalığı artıran oruçtur Zahmete ve yorgun*luğu uovkeden uzun yolculuk da oruç yemeyi mubah kılar Ehl-I sünnetin 4 mezhebi de bu görüştedir Zahirilerin delilleri: Zahirilere göre: «Sizden kim (o günlerde) hat*ta yahut sefer üzerinde olur (ve orucunu yemiş bulunur)sa, tutamadığı yünler sayısınca başka günlerde (tutar)» âyeti, «ağır veya hafif» hntta-lık lln «uzun veya kısa» yolculuktan hangisi olursa olsun Ramazan ayı orununu yemeyi mubah kılar Çünkü âyette hastalık «ağır oluşla», yolcu*luk «uzaklıkla» kayıt ve vasıflanmamıştır ibn-i Sirln'in yanına giden Ta-hirllor onun parmak ağrısından ötürü oruç yediğini görürler Davud-u Zahirî; «Kısa veya uzun tüm yolculuklar İçin oruç yeme ruh-İnli vardır Yolculuk takriben 8 km de olsa kişi seferidir Kısa yolculuk ya-ponn da misafir denir Kur'an'ın zahiri anlamı da budur» der Cumhur'un delilleri: Çoğu fakihlere göre, insana zorluk vermeyon at ^ir hastalık, Ramazan ayı orucu yenilmesini mubah kılmaz Çünkü Cenabı Hnk, «Allah, size kolaylık diler, size güçlük istemez» buyurmuştur Ayetle ot uç yeme ruhsatı, meşakkat ve zorluğun giderilmesi için verilmiştir Ha-ılf hastalık ve yakın yolculukta zorluk yoktur Parmağı ve dişi ağrıyan kim-B* Icln, oruç yeme ruhsatı olabilir mi? Salim aklında kabul edeceği gibi sahih olan, Cumhur'un görüşüdür, f (inkü oruç yeme ruhsatı, kolaylık sağlamak ve zorluğu gidermek içindir Kolnylığın sağlanması, zorluğun bulunduğu yerde mümkündür Hafif par-rflıık ve baş ağrıları ile grip gibi hastalıklarda oruçlu kişi İçin zorluk dü-Şilıımek mümkün değildir Bu hastalıkların tedavisi, ancak oruçla olur, Efler hımtalık bu türden ise, oruç yemek mubah olur mu? Allah, (cc), ancak yıinıımüzün yeteceği ve kolaylıkla yapabileceğimizi emretmiştir Oruç, haı Ifllıga veya onun ağırlaşmasına vesile olursa yenebilir Kurtubİ, bununla ilgili olarak şöyle der: «Hastalığın iki çeşidi vardır Oruç tutamayacak güçte olan hastanın oruç yemesi mubah değil, farz*dır Diğeri ise orucu güçlükle tutabilen hastalar için Ramazanda oruç yemek müstehaptır Çoğu alimlere göre hastalık, şiddetli ağrı veriyor veya oruçlu olursa hastalığının artacağı ve uzayacağını biliyorsa, kişinin oruç yemesi sahih olur imam Malik (ra)'den oruç yemeyi mubah kılma hu*susunda muhtelif rivdyetler vardır Bir rivayete göre oruç tutmak ölüme se*bep olursa, kişi orucunu yer Diğer bir rivayete göre ise oruç, hastalığın ağırlaşma ve uzamasına vasıta olursa, kişinin orucu yemesi mubah olur Bu ikinci rivayet Maliki mezhebindeki sahih görüştür» [229] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #33 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Üçüncü Hüküm: Hangi Yolculuk, Oruç Yemeyi Mubah Kılar? Fakihler, bir kimsenin oruç yiyebilmesi için yolculuğunun uzun ol*ması gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir Fakat uzunluğun miktarı ko*nusunda ihtilaf ederek bir kaç görüşe ayrılmışlardır A El-Evzâi: «Oruç yemeyi mubah kılan yolculuk 1 gün olmalıdır» der B imam Şafiî (ra) ve imam Ahmed bin Hanbel (ra) ise: «Oruç yemeyi mubah kılan yolculuk 2 gün 2 gece olmalıdır Bu müddet te 16 fersah [230] olarak takdir edilir» derler C imam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Sevri (ra) de: «Oruç yemeyi mubah kılan yolculuk, 3 gün 3 gece olmalıdır Bu ise 24 fersahtır» de*mektedirler El-Evzal'nin delili: Bir günden az olan yolculuklar, kısadır Mukim kimse çoğu kez, bir günden az yolculuk yapabilir Misafir (yolcu) ekseri*yetle evinden ayrıldığı gün tekrar evine dönmesi mümkün olmayan kim*sedir Yolculuk müddeti bir günden az olan kimsenin, oruç yemesi mu*bah değildir Bir günden fazla olursa orucunu yiyebilir imom Şafiî (ra) ve imam Ahmed bin Hanbel (ra)'in delilleri: 1 Şer'î yolculuk, namazın kısaltılarak kılındığı yolculuktur Bir günün uzunluğuna tahammül etmek kolay, iki günün uzunluğuna tahammül etmek ise zordur Bunun için Ramazan orucunun yenilmesini mubah kılan ruh*sat, uygundur 2 imam Şafii (ra)'nin Resulullah (sav)'tan rivayet ettiği, «Ey Mokkoll lüi, yolculuğunuz 4 bürd'den [231] az olursa, namazlarınızı tam kılınız Egor M«kkeden Asfan'a kadar giderseniz namazınızı seferi olarak kılınız» [232] hadisidir 3 imam Şafii (ra)'nin, Atâ'dan: «Atâ, İbn-i Abbas (ra)'a, «Arafat'a gi*den kimsenin namazı kısaltılır mı?» diye sordu O'da «hayır» deyince, İkin ol kez, «Merrü ez-Zehran'a giden seferi olur mu?» İbn-i Abbas (ra) «Ha*yır, Cidde, Asfan ve Taife giden adam, namazını kısaltabilir» dadl» [233] rivayetidir Kurtubi; «Buharî de, «Abdullah bin Ömer (ra) ve ibn-i Abbas (ra), yolculukları 4 bürde ulaştığında oruçlarını yer ve namazlarını da seferi ola-fak kılarlardı» denilir», [234] der Kurtubî'nin naklettiği, Maliki mezhebinin meşhur olan görüşüdür An-60k İmam Malik (ra)'den şu rivayette yapılmıştır; «Sefer müddetinin «n 6l 1 gün, 1 gecedir Bu görüşün delili, Buharî'nin şu rivayetidir; «Allah (ec)'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, yanında mahremi olmak> İlim bir gün, bir gece yolculuk yapması helal değildir» [235] Imam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ve imam Sevri (ra)'nln delilleri 1 Ebu Hanife (ra); «içinizden kim o aya erişirse onu (orucunu) ıııuun » âyeti, oruç tutmayı farz kılmıştır Biz misafir için oruç yomu ruh-■nlını 3 gün olarak kayıtladık Çünkü bunda icmâ vardır Üç günden aı ulcın yolculuklarda oruç tutmak farzdır» der 2 Resulullah (savVın hadisidir; «Mukim kimse, 1 gün, 1 geca, aya*ğından meshini çtkarmaksızın mesh yapar Misafir ise, 3 gün, 3 goct aya*ğından meshini çıkarmaksızın mesh yapar» [236] Sâri (Resulullah) mlınfl ı in 3 gün 3 gece mesh yapabileceğini beyan etmiştir Ruhsatlar, anoak »nılatın tayin ettiği ölçülerdir, öyleyse oruç yemeyi ve namazı kısaltarak Kılmayı mubah kılan sefer 3 gün 3 gece olmalıdır 3 «Resulullah (sav) efendimiz: «Bir kadın yanında mahremi olmadan 3 günden fazla yolculuk yapamaz» buyurdu» [237] hadisidir Bu hadisten anlaşılan, seferiliğin üç gün oluşudur Üç günden az olan yolculuk, sefer hükmüne girmez Onun İçin oruç yemeyi mubah kılan seferin, 3 gün ol*ması lazımdır ibn-i Arabi bununla ilgili olarak şöyle der: «Resulullah (sav)ın, «Allah (cc)'a ve ahiret gününe inanan bir kadının, yanında mahremi olmaksızın bir gün bir gece yolculuk yapması haramdır» hadisi sabittir Peygamber Efendimiz (sav), diğer bir hadisi şeriflerinde de; «sefer, üç gündür» bu*yurur Ebu Hanife (ra), seferin ancak birkaç günde tahakkuk edeceği görüşündedir: 1 Evinden ayrıldığı gün 2 Yalnız yolculuk yaptığı gün 3 Gideceği yere ulaştığı gün Buna göre oruç yemeyi mubah kılan sefer, 3 gün yapılan yolculuktur» [238] ibâdetlerde ihtiyatlı hareket etmek münasibtir Resulullah (sav), bir kadının yanında mahremi olmaksızın 3 gün yolculuk yapmasını men ettiği gibi, bir gün bir gece yolculuk yapmasını da yasaklamıştır Onun bu ha*disleri, sahih kitaplarda bulunmaktadır Bundan dolayı, yolculuk için 3 gün 3 gece ile amel etmek, ihtiyata daha uygundur İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'nln görüşü diğerlerine tercih edilir Allah (cc) doğruyu en iyi bilendir[239] Dördüncü Hüküm: Misafir Ve Hasta İçin Oruç Yeme, Ruhsat Mıdır, Yok*sa Azimet [240] Midir? Zahirilere göre; hasta ve misafirin oruç yemesi farzdır Misafir yolculu*ğu bitirdikten, hasta da iyileştikten sonra Ramazan orucundan yedikleri gün sayısınca başka zamanda oruç tutar Hasta ve misafir iken tuttuk*ları oruç, Ramazan orucu yerine geçmez Çünkü Allah (cc), «Sizden kim hasta yahut sefer üzerinde olur (ve orucunu yemiş bulunursa) tuta*madığı günler sayısınca başka günlerde tutar» buyurmuştur «Tutamadık*ları günler sayısınca» tabiri, oruç" yemelerinin farz olduğunu beyandır Re*sulullah (sav)'ın, «Seferde oruç tutmak, sevab değildir» buyruğu da hasta ve misafirin oruç yemelerinin farz olduğunu gösterir Zahirilerin bu beyanlarına göre hasta ve misafirin oruç yemesi ruh-•St değil, azimettir Bu görüş bazı selefi alimlerinden rivayet edilmiştir Cumhur'a göre de, misafir ve hastanın Ramazanda oruç yemeleri ruh*sattır Dilerse tutar, dilerse yer Özetle aşağıya aktardığımız delillerle gö-nişlerini isbat ederler A «(O) sayılı günler(dir) Artık sizden kim (O günlerde) hasta yahut ••fer üzerinde olur (ve orucunu yemiş bulunur)sa tutamadığı günler sayı*lınca başka günlerde (tutar)» âyetinde, «sayılı günler» ifadesinden ön ı n «feeftere» fiili mukadderdir, yani hasta veya misafir orucunu yerse, yedi Ol günler sayısınca diğer bir zamanda orucunu tutması lazımdır Bu fiil iukdlrlnin benzeri «Asanı taşa vur, demiştik de ondan onlki pınar kay*namış ve her sınıf, su alacağı yeri öğrenmiştir» âyetidir Âyette «atanı lıişn vur» cümlesinden sonra, vurdu anlamındaki «Fedarebe» fiili mukcıd ilerdir Buna göre âyetin takdiri, «asanı taşa vur» cümlesinden sonra «O, (İl/ Musa) da asasını taşa vurdu» cümlesinde görülür «Artık içinizden kim hasta olur, yahut başından bir eziyeti bulunursa enet oruçtan, ya sadakadan yahutta kurbandan (biriyle) fidye (voctt> olüf)ı Aynimde de «fidye» kelimesinden önce tıraş anlamına gelen «haloga» lllll mukadderdir Buna göre âyetin takdiri şudur: «Sizden kim hasta vtyn tuışından rahatsız ise, başını tıraş etsin ve fidye versin» Ayetlerdeki takdirlerin benzerleri Kur'an'da pek çoktur Bunları (İti ııllmler değil, cahiller inkar ederler B «Resulullah (sav), seferde de oruç tutmuştur» [241] fiili hadisi, yol fuınun oruç yemesinin azimet değil, ruhsat olduğuna delildir C Enes bin Malik (ra)'den rivayeti sabit olan «Resulullah (»ov) II* Hıunazan ayında sefere çıktık Oruç tutanlar tutmayanları, tutmayanını ıln intanları ayıplamadılar Bu durumu müşahede eden Resulullah («ov), mı Mit ntti» [242] hadisidir D Hastalık ve yolculuk, aklen ve şer'an kolaylığı icabettlrsn İsidir, Onların ikinci defa, zorluğa sebep olmaları doğru olmaz Halbuki /a-hirîler, «Misafir ve hasta, Ramazan orucunu yemeyip tutsa, orucu sahili ol maz Daha sonra onları yeniden kaza etmesi farzdır» görüşündedirler Bu*na göre de hastalık ve sefer, kolaylık vesilesi değil, bilakis çetinliğe sebep olmuş olur Zahirilerin görüşlerini isbat için naklettikleri, «Seferde oruç tutmak, sevab değildir» hadisi, özel bir sebebe istinaden varit olmuştur O da şu*dur: Resulullah (sav), bir yolculuk esnasında bir sahabinin küçük bir yerde gölgelendiğini gördü O, sahabllere «Bu kişinin sıkıntısının sebebi nedir?» diye sorunca Onlar, «Oruçtan dolayı cok susadı ve sıkıldı» dediler Bu*nun üzerine bu hadis varit olmuştur Hükümlerde hususi sebeplere is*tinaden varit olan hadisleri, umumileştlrmek ve onunla umumi bir hük*me varmak yanlıştır ibnü'l Arabi, bu hususta şöyle diyor: «Bir kavimden Ramazanda yol*culuk yapan bir kimsenin,, orucunu İster tutsun, isterse tutmasın yolculuk*ta gecen gün sayısı kadar Ramazan dışındaki günlerde, kaza etmesi la*zımdır Çünkü o kavme göre seferde oruç yoktur Böylesine sapık bir hükmü, islâmi ilimlerden haberdar olmayan kimseler verir Çünkü âyetteki fesahat gücü, «(o) sayılı günler» ifadesinin Kur'anda karşılığı (Felddetün mln eyyâmln ühare) cümlesinden önce «yemek» (oruç açmak) anlamındaki (fe eftare) kelimesinin takdir edilmesini Ister'Resulullah (sav)'ın seferde orucunu tuttuğu, hem kavlî, hem de fiilî hadislerle sabittir Bu hususu, Sahih-i Buhari şerhlerinde ve diğer kitaplarımızda da açıkladık» [243] Beşinci Hüküm: Yolculukta Oruç Tutmak Mı, Yoksa Açmak Mı Daha Fazi*let İldir? Seferde oruç açmanın ruhsat olduğunu söyleyen alimler, O'nun tutul*ması mı yoksa açılmasının mı daha faziletli olduğu hususunda ihtilaf et*mişlerdir imamı Azam (ra), İmam Şafiî (ra) ve İmam Malik (ra)'e göre yolculukta rahatlıkla tutabilen kimse için orucunu tutmak daha faziletlidir Çünkü Allah (cc) «Oruç tutmanız sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye varme-nlzden) hayırlıdır, bilirseniz» buyurmuştur Seferde ise rahatlıkla tutamayan kimse ic'ın, orucunu açmak daha faziletlidir Zira Cenab-t Hakkın, «Allah size kolaylık diler, güçlük l«t«-m#z» buyruğu, bunu teyid etmektedir imam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göre ise, ruhsat buyruğuna dayana*rak yolculukta oruç açmak daha faziletlidir Zira Cenab-ı Hak, azimetle*rin yapılmasını nasıl isterse, verdiği ruhsatlarında yapılmasını öyle sever ve İster Ömer bin Abdulaziz (ra) bu hususta şöyle der: «Yolculuk sırasında oruç tutmak veya yemekten hangisi daha kolaysa, onu yapmak faziletli fllr» Cumhur (Hanefi, Maliki-Şafii)'un görüşü daha tercih edilir Çünkıı de*lilleri daha kuvvetlidir Allah (cc) en iyi bilendir [244] Altıncı Hüküm: Kazaya Kalan Ramazan Orucunu, Diğer Bir Zaman Ara Vtrmeden Kaza Etmek Farz Mıdır? Hz Ali (ra), İbn-i Ömer (ra) ve Şa'bi'ye (ra) göre, Ramazan orucunu kazaya bırakan hasta ve misafirin daha sonra aralıksız olarak kaza fiilimsi (arzdır Çünkü orucu kaza etmek, onu tutmanın benzeridir Ramazan om cunu aralıksız tutmak nasıl farz ise, bilahare ara vermeden kazaon tul-mak ta öylece farzdır Cumhur (Ebu Hanife, Şafiî, Maliki Hanbeli ve diğer ehl-i sünnol alim lerlne)'a göre Ice bir kimse için kazaya kalan Ramazan orucunu, bafka bir zamanda dilediği şekilde -aralıklı veya aralıksız- tutmak caizdir Çıın-kü Allah (cc) «Tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar) » ayetinde, Ramazan'da yenen gün sayısı kadar tutulmasını emrednr Ara lıksız tutulmasına işaret eden herhangi bir şey yoktur «Bir kac fllın» İfa*desinin Aropcadaki karşılığı «feiddetün» kelimesi, âyetin akışında nnklti Olarak isbattan sonra gelir O halde bir kimse orucunu hangi gün tutun, kaza, yerine geçer Ebu Ubeyde* (ra)'den rivayet edilen hüküm şoyloılir «Allah (cc) Ramazan orucunu kazaya bırakan özürlülerin; oruçlarını dlflnr bir vakitte kaza ederken zorlukla karşılaşmalarını istememiştir Dileyen aralıklı, dileyen aralıksız olarak Ramazan orucunu kaza eder» [245] Cumhur'un görüşü tercih edilir Zira delilleri açıktır Allah (cc) en iyi bilendir [246] Yedinci Hüküm: «Gücü Yetmeyenler Üzerine De Bir Yoksul Doyumu Fidye (Iczımdır)» Âyetinde, «Gücü Yetmeyenlerden Maksat, Kimlerdir? Çoğu alimlere göre oruç tutmak, başlangıçta muhayyerdi İsteyen tu*tar, istemeyen de tutmaz, hergün için fidye verirdi Daha sonra bu hü*küm, «İçinizden kim o aya erişirse onu (orucunu) tutsun» âyetiyle nesh edilince, herkese oruç tutmak farz kılındı Bunların delili Buhari ve Müs*lim'in, selmete bin el-Ekvâ (ra)'dan rivayet ettikleri hadistir «Gücü yet*meyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lazımdır)» âyeti nazil olun*ca bazılarımız oruç tuttu, bazılarımız da oruç tutmayarak fidye verdi Daha sonrb, «İçinizden kim o aya erişirse onu (orucunu) tutsun» âyeti nazil olunca, bir önceki âyetin hükmünü neshettiğinden herkesin oruç tut*ması farz oldu» [247] Bu görüş İbn-i Meşud (ra), Muaz bin Cebel (ra), İbn-i Ömer (ra) ve bazı sahabilerden rivayet edilmiştir Diğer alimlere göre de: «Gücü yetmeyenler üzerine bir yoksul doyu*mu fidye (lazımdır)» âyetinin hükmü, neshedilmemiştir Çünkü bu âyet çok yaşlı insanlar ile orucun cok rahatsız ettiği hasta kimseler için nazil ol*muştur Bu görüş İbn-i Abbas (ra)'dan rivayet edilmiştir O'nun görüşü ise şöyledir: «Cok yaşlı insanların Ramazan orucu yemeleri, yerine hergün için bir fakir doyurmaları kaydıyla ruhsat olarak verilmiştir Onların oruç*larını tekrar kaza etmelerine gerek yoktur» [248] Buhari Atâ (ra)'dan, O'da İbn-i Abbas (ra)'dan: ««Gücü yetmeyenler üzerine de'bir yoksul doyumu fidye (lazımdır)» âyetinin hükmü, neshe*dilmemiştir Çünkü âyet çok yaşlı kadın ve erkekler hakkında nazil ol*muştur Onlar oruç tutmaya güçleri olmadığından yerler Yedikleri her gün için de birer fakir doyururlar» [249] rivayetini yapmıştır Buhari'nin rivayetine göre, hükmü neshedilmeyen bu âyetin icmali manası şöyledir; «Orucu zorlukla tutabilecek kişiler, tutamadıkları takdirde, her günü için birer fakir doyururlar» [250] Sekizinci Hüküm: Hamile Ve Emzikli Kadınların, Ramazan Orucu Tutup Tutamayacağı Hakkındaki Hüküm Nedir? Hamile ile emzikli kadın, kendisi veya çocuğundan endişe ederek kor-karsa orucunu açar Çünkü onların hükmü, hastanın hükmü gibidir Hasan-ı Basri (ra)'ye «Kendisi veya çocuğunun hayatından korkan ha*mile ve emzikli kadın, oruç tutacak mıdır, yoksa tutmayacak mıdır?» diye sorulunca, «Hangi hastalık, hamilelikten daha ağırdır? Hasta için oruç ye*me ruhsatı olur da, daha ağır olan hamilelik için olmaz mı? Elbette olur» dedi Fakihler, hamile ve emzikli kadınların, oruçlarını yemeleri ve bilahare kaza etmeleri hususunda ittifak, oruçlarını hem kaza edecekler, hem fidye mi verecekler yoksa sadece kaza mı edecekler? hususunda ise ihtilaf ot mislerdir İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'ye göre yalnız kaza etmeleri geroklr imam Şafiî (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göre ise, hem kota eder, hem de fidye verirler İmam Şafii (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'in delilleri: Hamile ile emzikli kadın, «Gücü yetmeyenler üzerine bir yoksul doyu*mu fidye (lazımdır)» âyetinin zahirine dahildir Çünkü âyet çok yuşlı er*kek ve kadını kapsadığı gibi orucunu zahmetle tutan her kişiye de şamil*dir Öyleyse hamile ve emzikli kadınların, tutamadıkları günler İçin oruç*larını hem kaza etmeleri, hem de çok yaşlı erkek ve kadınlar gibi fidye vermeleri vacibdir İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'nin delilleri: 1 Hamile ile emzikli kadın, hasta gibidir Hasan-ı Basri (ra) şöyle der: «Hangi hastalık, hamilelikten daha ağırdır? Hamile veya emzikli ka*dın, orucunu tutamadığı takdirde açar bilahere yalnız kaza eder» O'nun f/alnız koda eder» sözünden anlaşılan, sadeoe kaza etmeleridir 2 Çok yaşlı erkeğin orucunu kaza etmesi farz değildir Çünkü, yaşlı*lığından ötürü oruç ondan sakıt olur Yalnız fidye vermesi gerekir Onun gelecekte orucunu kaza edebileceği günü olmayabilir Halbuki hamile ve emzikli kadının özürleri geçicidir Onlara orucu kaza etmek, farzdır «Onların hem orucu kaza etmeleri, hem de fidye vermeleri farzdır» dediğimiz takdirde, orucu hem kaza etmeleri, hem de fidye vermeleri gerekir, ikisinin birarada yapılması ise caiz değildir Kaza etmek, orucun karşılığı olduğu gibi fidye vermekte karşılıktır Yapılması gereken, orucun ya kaza edil*mesi veya fidye verilmesidir [251] İmam Şafiî (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra); «Yalnız çocuklarının hayatından endişe eden hamile ile emzikli kadın, oruçlarını açarlarsa, hem kaza ederler, hem de fidye verirler Kendi hayatlarından veya hem kendi hayatlarından, hem de çocuklarının hayatlarından endişe ederek oruçla*rını açtıkları takdirde, diğer bir vakitte yalnız kaza etmeleri gerekir» [252] derler [253] Dokuzuncu Hüküm: Ramazan Ayının Başlangıcı Ne İle Tesbit Edilir? Oruç ayı hilali (ayı) görmekle tesbit edilir Oruca en az adil bir kim*senin ayı görmesinden veya Şaban ayının 30 gününden hemen sonra başlanır Ayı görmeksizin, matematik ve astronomik bilgilere itibar edilerek oruç tutulamaz Çünkü Resulullah (sav) «Ayı gördüğünüz zaman, oruç tu*tunuz Ramazan bayramınızı da ayı görerek yapınız Eğer hava bulutlu olur*sa ayı göremezsiniz Şaban ayını 30'a tamamladıktan hemen sonra oruç tutmaya başlayınız» [254] buyurmuştur Hilali görmek suretiyle, oruç tutma ve hacc yapma vakti bilinir ve tesbit edilir Zira Allah (cc) «Sana yeni doğan ayları sorarlar Oe ki: O, insanların foidesi için bir de hacc için vakit ölçüleridir,» (Bakara: 189) buyurmuştur Şu halde itibar edilecek olan, o-ruc tutmaya başlamak için ayı görmektir Cumhur'o göre Ramazan ayininin başlangıcını tesbit için adil bir kişinin ayı gördüğüne dair şehaöeti kafidir Zira İbn-i Ömer (ra)'in rivayeti buna işarettir: «Halkla beraber Ramazan ayı hilalini görmeye çalışıyor*dum Ayı görerek Resulullah (sav)'a haber verdim O oruç tuttu ve halka da oruç tutmalarını emretti» [255] Şevval ayı hilali, ay görülmediği takdirde Ramazan ayı 30'a tamam lanmak suretiyle tesbit edilir Tüm fakihlere göre, Şevval ayı hilalini tesbit için, adil bir şahidin şehadeti kafi değildir Ancak iki adil şahidin, «biz ayı gördük» demeleri lazımdır İmam Malik (ra)'e göre ise, Ramazan ayı hilalini tesbit için iki adil görgü şahidinin «biz ayı gördük» şehadetleri lazımdır Zira ayın iki kişi tarafından görülmesi şehadettir Tirmizî bu hususta şöyle der- «İlim adamlarının çoğuna göre, Rama*zan ayı hilalinin tesbiti için adil bir kişinin şehadeti yeterlidir» Ed-Dârül Gudnî (ra) ise; «Bir kimse, Hz Ali'nin (ra) yanına gelerek «Ramazan ayı hilalini gördüm» diye şehadette bulundu Bunun üzerine o-ruç tutan ve halka da tutmalarını emreden Hz Ali (ra) «Benim için Şa*ban ayından bir gün oruç tutmak Ramazan ayından bir gün oruç yemek*ten daha hayırlıdır» buyurdu» [256] diye rivayet etmiştir [257] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #34 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Onuncu Hüküm: Ramazan Ayı Hilalinin, Ülkelere Göre Doğuş Yerlerinin Farklı Oluşuna İtibar Edilir Mi? Hanefi, Maliki ve Hanbeli'lere göre, ülkelerin doğuş yerlerinin farklı oluşuna itibar edilmez Bir ülke halkından bir veya daha çok insan Ro mazan ayı hilalini görür ve haber bütün ülkelere ulaşırsa, hepsinin oruç tutması farzdır Çünkü Resulullah (sav)'ın, «Ramazan hilalini gördüfllı nüz zaman oruç tutunuz Şevval ayı hilalini gördüğünüz zaman do bayram ediniz» buyruğu, ümmetine umumi bir hitaptır Bir müslümanın —dünyanın neresinde olursa olsun— Ramazan ayı hilalini görmesi, tüm ümmetin gör*mesi gibidir İmam Şafii (ra)'ye göre ise, Ramazan ayı hilalini her şehir halkının ayrı ayrı görmesi lazımdır Bir şehir halkının Ramazan hilalini görmesi, di ger şehir halklarına teşmil edilemez Bu husustaki geniş bilgi fıkıh kitap larında mevcuttur [258] Onbirlnci Hüküm: Hata İle Ramazan Orucunu Bozan Bir Kimsenin Hük*mü Nedir? Fakihler, Ramazan ayında oruç tutan bir kimsenin, «güneş battı» ian nıyla orucunu açması veya «şafak atmıştır» zannıyla sahur yemofll yt' meşinden sonra yanıldığı ortaya çıkarsa, onun oruou kaza edip etmey«0*fl! hususunda ihtilaf etmişlerdir Cumhur (Honefi Maliki Şafii ve Hanbeli imamlarıfa göre «güneş bat*tı» zannıyla orucunu açan kimse ile «şafak atmamıştır» zannıyla sahur yemeği yiyen kimsenin orucu sahih değildir Çünkü oruç tutan kimseden İstenen, fecr-i sadık ile güneşin batışını tesbit etmesidir Allah (cc)'ın; «(Bütün gece) Fecr(i sadık) olan ak İplik, kara iplikten size seçilinceye ye-yln, için, sonra da geceye kadar orucu tamamlayın» buyruğunda, «güneş batıncaya kadar, orucunuzu tamamlayın» beyanı vardır Bu emre aykırı hareket, orucun kaza edilmesini icabettirir Zahirî'ler ve Hasan-ı Basrî (ra)'ye göre ise, «güneş battı» zannıyla orucunu açan kimse ile «şafak atmamıştır» zannıyla sahur yemeği yiyen kimsenin orucunu kaza etmesi gerekmez Çünkü, «Hata ettikleriniz de İse üstünüze bir vebal yoktur» (Ahzâb: 5) âyeti ve «Ümmetimin hata, unutma ve zorla yaptıkları şeylerin sorumluluğu yoktur» hadisi, buna de*lâlet eder Hata yaparak orucunu bozan kimse, unutarak orucunu bozan kimse gibidir Her ikisine de oruçlarını kaza etmeleri gerekmez Sahih olan, Cumhur'un görüşüdür Zira kasdedllen; hükmün değil, gü*nahın kalkmasıdır Hata İle orucunu bozan kimsenin, onu kaza etmesi gerekir Kefaret lazım değildir Hata ile adam öldüren kimsenin diyet vermesi gibi, onun da orucunu kaza etmesi lazımdır Hata ile oruç yiyen kimseyi, unutarak yiyen kimse ile kıyaslamak yanlıştır Çünkü unutarak orucunu yiyen kimse hususunda acık nass varit olmuştur Allah (cc), en İyi bilendir [259] Onlklnci Hüküm: Cünüblük, Oruç Tutmaya Engel Midir? «Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın hakkınızda yazdığını isteyin» âyeti, cünüblüğün orucun sıhhatine zarar vermediğine delâlet eder Çünkü Ramazan ayında, gecenin sonuna kadar yemek, içmek ve cinsî münase*bette bulunmak mubahtır Bir kimse sabaha doğru cinsî münasebette bu*lunursa ve cünüb olarak sabaha çıkarsa orucu sahihtir Cünüb olarak sa*baha çıkan adamın orucu sahih olmasaydı Allah (cc), «Orucunuzu ta*mamlayınız» diye emretmezdi [260] Buharı ve Müslim, Hz Aişe (r anha)'den: «Resulullah (sav), oruçlu olduğu halde cünüb olarak yatar, daha sonra guslünü yaparak sabah na*mazına giderdi,» diye rivayet etmişlerdir Yeme, içme ve cinsi münasebet*te bulunmanın yasak olduğu bir vakitte Resulullah (sav)'ın cünüb olduğu görülmektedir Eğer cünüblük orucu bozsoydı, Resulullah (sav)'ın mutla-1 ka şafaktan önce yıkanması gerekirdi Bu da göstermektedir ki, cünüblük hiçbir zaman orucun sıhatine zarar vermez Kişinin yalnız namaz kılmak için gusletmesi farzdır [261] Onüçüncü Hüküm: Nafile Oruç Tutan Kimse, Orucunu Bozarsa Kaza Et*mesi Farz Mıdır? Fakihler, nafile oruç tutan kimsenin, orucunu bozması halinde bilaha*re kaza etmesinin farz olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir Hanefi mezhebine göre nafile oruç tutan kimse, orucunu bozarsa da*na sonra kaza etmesi farzdır Çünkü nafile oruç tutmaya niyet etmekle, tutacağı günü kendisine borç edinmiştir Orucunu bozmakla, daha önce yaptığı niyete muhalefet ettiğinden, o günü kaza etmesi lazımdır Şafiî ve Hanbeli mezheblerine göre ise, nafile oruç tutan kimse, oru*cunu bozduğu takdirde, kaza etmesi farz değildir Çünkü nafile oruç tu*tan kimse, orucunu bozup bozmamakta serbesttir Maliki mezhebine göre de, nafile oruç tutan kimse, orucunu bizzat kendi isteğiyle bozarsa, kaza etmesi farzdır Eğer kendi rızasının dışında*ki sebeplerden orucunu bozarsa, kaza etmesi farz değildir Hanefi mezhebinin delilleri: A «Sonra geceye kadar orucu tamamlayın» âyeti, bütün oruçlar için umumi bir emirdir Farz veya nafile oruçlardan birini tutmaya baş*layan insan İçin onu tamamlamak farzdır Buna göre Ramazan haricinde tutulan nafile oruçlar bozulduğu takdirde, kaza edilmesi farzdır Rama zan ayı orucundan özürsüz olarak bir gün bozan kimsenin, hem bozduğu gün için daha sonra oruç tutması, hem de İki ay kefaret orucu tutması farzdır B «Ey iman edenler, Allah'a İtaat edin, Peygamber'e İtaat edin, a-mellerlnlzl boşa çıkarmayın» (Muhammed: 33) âyeti, ikinci delilleridir Na*file oruç, insanın amellerinden biridir Bir kimse nafile oruç tutarken onu bozarsa, niyetinden ötürü bir farzı da terketmlş olur Bu borcu da ancak kaza etmekle ödemiş olur C Hz Alşe (r anha)'dan rivayet edilen, «Hz Hafsa ile beraber na*file oruç tutmuştuk Bize beğendiğimiz bazı yiyecekler hediye edildi Onlorla orucumuzu hemen bozduk Resulullah (sav) eve gelince, Hz Hafsa (r onha) benden önce bozduğumuz orucun hükmünü sordu Resulullah (sav), «öyleyse ona karşılık olarak bir gün kazaen oruç tutunuz» buyur*du» [262] hadisinden anlaşılıyor ki, nafile oruç tutan kimse orucunu boz*duğu takdirde, kaza etmesi lazımdır Şafii ve Hanbelî mezheblerinin delilleri: A «İyilik edenlere karşı (da muahezeye) bir yol yoktur» âyeti, nafile oruç tutan bir kimsenin, orucunu bozduğu takdirde onu kaza etme*sinin farz olmadığına delildir Çünkü kaza etmek farz olsaydı, onun için bir zorluk olurdu Halbuki Allah (cc) dinde zorluk ve çetinlik olmadığını buyurmaktadır B Resulullah (sav)'ın: «Nafile oruç tutan kimse serbesttir Dilerse orucunu tutmaya devam eder Dilerse acar (bozar)» [263] hadisidir İmam-ı Azam'ın görüşü, diğerlerine tercih edilir Çünkü Resulullah (sav), Hz Aişe (ra) ile, Hz Hafsa (ra)'ya, bozdukları nafile oruç yerine bilahare birgün oruç tutmalarını emretmiştir O'nun emri, nafile oruç bo*zulduğu takdirde kaza edilmesinin farz olduğuna dair bir nass'dır Allah (cc) en iyi bilendir [264] Ondördüncü Hüküm: L'tikâf Nedir Ve Hangi Camilerde Yapılır? İmam Şafii'ye göre lügatta i'tikâf, bir kimsenin günah veya sevab ni*yetiyle üzerinde durarak bir şey yapması anlamındadır, «şimdi putları*nın önünde topogelen bir kavme rast geldiler» âyeti, bu anlamı te'yid eder Şeriatta i'tikâf; ibâdet niyetiyle Beytullah'ta durmaktır İ'tikâf eski üm*metlerin şeriatlarında da mevcuttur Çünkü: «İbrahim İle ismail'e de, «evi*mi —tavaf edenler, (İbâdet kasdıyla orada) kalanlar, rüku ve sücud eyle*yenler (namaz kılanlar) İçin— titizlikle temizleyin» diye kuvvetli emir ver*miştir» (Bakara: 125), «Mescidlerde l'tlkâfta (ibâdet niyetiyle) bulun*duğunuz zaman kadınlarınıza (geceleri de) yaklaşmayın» (Bakara: 18) âyetlerinden anlaşılan, i'tikâf, ibadet niyetiyle camilerde bir müddet durul*masıdır Allah (cc), i'tikâfın mescidlerde yapılmasını beyan etmektedir Alimler hongl cami ve mescidlerde i'tikâf yapılabileceği hususunda İhtilaf etmişlerdir 1 Bazı alimlere göre l'tikâf, yalnız hadiste zikredilen «Mescid-i Ha*ram, Mescid-i Nebevi, Mescid-I Aksa» da yapılabilir Bunların dışında her*hangi bir mescid veya camide yapılamaz Çünkü Resulullah (sav), «Ziyaret ve İbadet maksadıyla ancak MesckJ-i Haram, benim bu mescidim (Mea-ekJ-l Nebevi) ve Mescld-I Aksa'ya gidilir» buyurmuştur Bu görüş, Saki bin Müseyyeb (ra)'in görüşüdür 2 Diğer bir kısım alime göre İse i'tikâf, ancak cemaatları çok olan camilerde yapılır Bu da Ibn-I Mesud (ra)'un görüşüdür İmam Malik (ra) de bu görüşü kabul etmiştir 3 Cumhur'a göre de İ'tikâfın hangi mescldde olursa olsun yapııması caizdir Çünkü Allah (cc)'ın; «Mescidlerde l'tlkâfta (İbâdet niyetiyle) bu*lunduğunuz zaman» buyruğu, umumidir Sahih olan da Cumhur'un görü şüdür Çünkü âyet, hiç bir cami ve mescidi hususi olarak belirtmemiş*tir [265] Ebu Bekir el-Çessâs, bu hususla ilgili olarak şöyle der: «İ'tikâfın an cnk mescidlerde yapılması hususunda bütün selef ittifak etmiştir İhtilaf konusu olan Itikâfın hususi veya umumi, mescidlerde mi yapılacağıdır « Mescidlerde l'tlkâfta bulunduğunuz zaman» âyetinin zahiri, bütün ınescidlerde i'tikâfın yapılabileceğini gösteriyor Çünkü âyette çoğul ola-ınk «mescldler» tabiri kullanılmıştır, «i'tikâf, yalnız belli mescidlerde ya*pılır» diyenlerin âyet veya hadisten kesin delil getirmeleri lazımdır, «l'tikâf, yalnız Peygamber mesçldlerinde-Mescld-l Nebevi, Mescid-I Haram Met çld-l Aksa- yapılır ve onlara hastır» İddiasında olanların İse sözlerine İtibar edilmez Çünkü delilleri yoktur» [266] Kadınlar ise i'tikâfı kendi evlerinde yaparlar Çünkü onlar, âyetin hük mi) dıştndadırlar Onbeslncl hüküm: i'tikâf müddeti ne kadardır? i'tikâf suretine» o ruo tutmak, o'nun şartlarından mıdır? Fakihler, i'tikâfın -süresi konusunda ihtilaf etmişlerdir 1 Hanefilere göre, i'tikâfın süresi, en az 1 gün, 1 gece olmalıdır 2 İmam Malik (ra)'den rivayet edilen bir görüşe göre ise, i'tlkâfın en az süresi 10 gündür 3 Şafii (ra)'ye göre de, i'tikâfta süre bir andır Süre hususunda sınır yoktur İmam Şafii (ra) ile Ahmed bin Hanbel (ra)'in bir görüşüne göre i'tikâf, oruç tutmadan da yapılır Cumhur (Ebu Hanife (ra), İmam Malik (ra), imam Ahmed bin Hanbel'in (ra) diğer bir görüşüne) göre ise; oruç tutmadan yapılan i'tikâf sahih de*ğildir Çünkü Hz Aişe (ra)'nin rivayet ettiği, Resululloh (sav)'ın; «Oruçsuz itikâf olmaz» [267] ve «i'tikâf yap ve oruç tut» [268] hadisleri buna delildir Allah (cc), i'tikâfı oruçla beraber anmıştır Onun bu zikri, i'tikâfın oruçla beraber yapılabileceğine en acık bir işarettir İmam Fahreddin er-Râzi bu hususta şöyle der; «Oruç tutmadan i'tikâf yapmak caizdir Ancak faziletli olan, i'tlkâfto iken oruçlu olmaktır, imam Şafii (ra) de bu görüştedir İmam-ı Azam (ra)'a göre oruç tutmaksızın i'ti*kâf yapmak caiz değildir İmam Şafiî (ra)"nin delili; «Siz mescldlerd» İ'tikâfta olduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın» âyetidir Çünkü âyette, i'tikâfın orucsuz olduğu görülür Allah (cc), i'tikâfa giren kimselere kadınlara yaklaşmayı yasaklamıştır» [269] Hanefi fakihleri, i'tikâfı üc kısma ayırmışlardır 1 Mendup olan i'tikâftır Az bir zaman için dahi olsa, i'tikâf niyetiyle mescide girmektir 2 Sünnet olan i'tikâftır Ramazan ayının son on gününü mescidde i'tikâf niyetiyle geçirmektir 3 Vacib olan i'tikâftır Bu da nezir i'tikâfıdır Onda oruçlu olmak şart*tır Geniş İzahat fıkıh kitaplarında mevcuttur [270] Ayetlerden Alınacak Dersler 1 Oruc bütün ümmetlere, Allah (cc)'ın farz kıldığı bir ibâdettir 2 Oruc ruhu terbiye eden bir medrese gibidir Nefsi tüm kötülükler*den temizler ve sabretmeye alıştırır 3 Allah (cc) Kuranı inzal ettiği Ramazan ayını, oruca tahsis etmiş*tir 4 Cenab-ı Hak, kullarına kolaylık olmak üzere, rahmetinden, özürlü kimselere oruçlarını bozma (yeme) ruhsatı vermiştir 5 Allah (cc) çizdiği sınırlara, emir ve yasaklarına uymayı ve haddi aşmamayı buyurmuştur Onlar insanların iyiliği içindir [271] Âyetlerdekı Teşri! Hikmetler 1 Şüphesiz oruc tutmanın çok büyük faydaları vardır Gafil ve onhll kimseler, orucun insan hürriyetini kıstığı, vücudunu zayıf düşürdüğü vt» acıktırdığı iddiasındadırlar Halbuki oruçtaki büyük hikmet ve sinirimi, alimler ve salim akıl sahipleri bilir Doktorlar da bunu te'yld eder COnku bir cok hastalığın tedavisinde en iyi ilaç oruçtur Bir müddet yemek, lorrmk ve diğer beşeri arzulardan Allah (cc)'ın emrine uyarak uzaklaşan kul, vll cuduna istirahat vermiş olur Burada orucun vücud sağlığı üzerindeki «I kilerinden bahsetmeyeceğiz O, modern tıp uzmanlarına aittir Büroda yapmak istediğimiz, orucun ruh üzerindeki etkileri ve »flrhly» ediciliğini bilmek ve bildirmektir Oruc emrindeki amaç budur Çünkü Al lah (cc) oruc ve diğer ibâdetleri İnsanlarda takvalık melekesinin yor loş mesi ve tabii bir hal alması Icin emretmiştir Oruç İnsanlarda Allah (no)'ıı kulluk yapmayı, ©mirlerine sımsıkı sarılmayı ve yasaklarından kaçınmayı adet haline getirir Allah (cc), bir hadis-i kutsi'de buna İşaret edtn «İn san oğlunun yaptoğı hor şey kendisi oruç tutması ise yalnız benim İçindir Mükafatın» da ancok ben veririm Çünkü oruç tutan kimse, yoma Içiım ve diğer bütün beşeri arzularını benim İçin terketmiştir» [272] Allah (cc)'a kulluk yapma ve emirlerine teslim olma şuuru, Ibadnlln en yüksek hedefidir Belki insanların yaradılış hikmetinin temeli do budur Çünkü Allah (cc) şöyle buyurur: «Biz (kendimizi) kainatın Rabblnt tMlIm etmenizle emrolunmuşuzdur» (En'âm: 71) 2 Orucun emrediliş hikmeti, nefsi terbiye etmek, sabretmeye nlıştır mak ve Allah (cc) yolunda zorluklara tahammül ettirmektir Oruç, njlm ve iradeyi kuvvetlendirir İnsanı, arzu ve isteklerine hâkim yapar C«n»di ne kul ve şehvetine de esir etmez Yalnız insanlara basiret ve akıl nuru verir Elbette arzu ve İsteklerinin esiri olan midesi ve şehveti İçin yoşıyan insanlar ile nefsine galib gelen ve şehevi arzularına hakim olan in*sanlar bir olmaz Çünkü Allah (cc)'ın «Küfredenlerle gelince —ki) onlar (dünyada sadece) zevkü sefa ederler, hayvanların yediği gibi yerler— on*ların yeri de ateştir» (Muhammed: 12) buyruğu buna delildir 3 Oruç, insanlarda sevgi ve merhamet gibi duyguların doğmasına sebep olur Kalbleri yumuşatıp, imanın gereği İyi huyların canlanmasına vasıta olur Oruç yalnız insanları yemek, içmek ve diğer beşeri arzulardan alıkoymak için farz kılınmamıştır Belki ruhun güç kaynağı için emredil*miştir Bu güç kaynağını elde eden insan, müslüman kardeşinin duyduğu gibi duyar Yardım ederek gözyaşlarını eliyle siler Kederlerini ortadan kaldırmaya çalışır Çünkü orucun verdiği terbiye ile insan, açlığın, susuz*luğun ne kadar elem verici olduğunu daha iyi anlar Şu olay ne kadar ib*ret vericidir: «Hazinelere sahip olduğun halde niçin yemeyip aç duruyor*sun?» diyenlere Hz Yusuf (as) «Tok olduğum takdirde, açların halini unut*maktan korkuyorum», cevabını verir 4 Oruç insanların kalbine Allah (ca)'ın korku ve murakabesini yer*leştirerek, nefsi kötülüklerden temizler, insanı bütün kötülük ve haramlar*dan uzaklaştırır Oruç ibadetinin esas gayesi, özellikle insanı takvalık mer*tebesine ulaştırmaktır Çünkü Allah (cc), oruç farzının hikmetini anarken, elem duymak, acıkmak veya sıhhat bulmak için değil, «Ta ki konmasınız» diye buyurmuştur Takva, ancak oruç gibi bir İbâdetin meyvesidir Çünkü oruç, nefsi Allah (ac)'ın hududlarında durmaya ve insan fıtratındaki mubah beşeri arzuları yalnız O'nun emrine uymak için, O'ndan mükafat beklemeye ha*zırlar Bu yazdıklarımız oruç tutmanın büyük gayelerinin neler olduğunu gös*termektedir Allah (cc), her şeyi en iyi bilendir [273] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #35 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...10 DERS İSLAM'DA SAVAŞIN MEŞRUİYETİ 190 — Size harb açanlarla, Allah yolunda sizde doğuşun (Müdafaa, harbi yapın) Ancak aşırı gitmeyin Şüphesiz ki Allah, aşırı gidenleri sev*mez 191 — Onlan (size harb açanları) nerede yakalarsanız öldürün, on*ları, sizi çıkardıktan yerden (Mekke'den) çıkarın Fitne katilden beterdir Onlar Mescld-j Haram yanında, orada sizinle döğüşünceye kadar (yani döğüşmedlkçe) sizde orada kendileriyle döğüşmeyin Fakot (orada) sizi öldürürlerse sizde onları öldürün Kafirlerin cezası böyled/r 192 — Bununla beraber (muharebeden) vazgeçerlerse (siz de bıra*kın), şüphesiz ki Allah, çok yartıgayıcı, hakkıyla esirgeyicidir 193 — Fitne (den eser) kalmayıncaya, dinde (şunun bunun değil) yal*nız Allanın (dini diye tanılmış) oluncaya kadar onlarla savaşın Vazgeçer*lerse artık zalimlerden başkasına hiç bir husumet yoktur 194 — Haram ay, haram aya bedeldir Hürmetler karşılıklıdır Onun İçin kim sizin üzerinize saldırırsa siz de, tıbkı onların üstünüze saldırdık*ları gibi, ona saldırın (Fakat daima) AKahtan korkun ve bilin ki şüphesiz Allah takva sahipleriyle beraberdir 195 — Allah yolunda mallarınızı harcayın Kendinizi tehlikeye atma yın (Dalma da) İyilik edin Allah, muhakkak İyilik edenleri sever Ayetlerin Lafzi Tahlili (Segrftümûhüm): Lugatta segif kelimesi, tut*mak, idrak etmek ve zafer kazanmak anlamındadır (Et-fltnetü): Lügatta fitne kelimesi, bir şeyi tecrübe etmek ve denemek anlamındadır (Vel hurumâtü kısâsun): Dinde yapılması yasak şeyleri yapma anlamındaki hurumat, hürmet kelimesinin çoğuludur Kısas İse, misilleme manasınadır (Ettehlüketi): Tehlike kelimesi, yok olma anlamındadır (El-muhsinîne): Muhsinln kelimesi, mutîsin kelimesinin çoğuludur ve kendisinden başkasıno en güzel şekil*de menfaat verenler anlamındadır [274] Ayetlerin İcmali Manaları Allah (cc), icmâlen şöyle buyuruyor: «Ey müminler, tevhid davasının yükselmesi ve İslâmın yeryüzüne hâkim olması için, sizinle savaşan kafir*lerle harb ediniz Yalnız savaşta çocukları, kadınları, çok yaşlı ihtiyarları, savaşa gücü yetmeyen aciz, zayıf, çaresiz kişi ve hastalan öldürmeyiniz Çünkü Allah (cc), zulüm ve düşmanlığı sevmez Müşrik kâfirleri nerede görür ve karşılaşırsanız öldürünüz Mekke ha-rlminde bulunmaları, sizi onları öldürmekten alıkoymasın Sizi asıl belde*niz Mekke'den —zulüm yaparak ve dininizden dolayı düşman oldukları İçin— çıkardıkları gibi, siz de onları o mukaddes yerden çıkarınız Mümin*lere her türlü azabı uygulamak, İslâm'dan nefret ettirmek, asıl vatanların*dan uzaklaştırmak ve mallarına el koymak, öldürmekten daha da çirkindir Ey müminler, onlar Mescid-i Haram'da iken, size saldırıncaya kadar öldürmeyiniz, eğer saldınnarsa, onlara teslim olmayınız ve öldürünüz Çün*kü savaşı başlatan zalimdir, savunan ise günahkâr değildir Onlar size düşmanlıktan vazgeçerlerse, sizde saldırmayınız Çünkü Allah (cc), hak*kıyla bağışlayan ve esirgeyendir Daha sonra Allah (cc, savaşın asıl gayesinin ne olduğunu bildirerek kâfirlerle savaşma emrini te'kit etmiş ve «Siz onlarla —galip gellncey», din yalnız Allah (cc) için oluncaya, ibadet ve taat putlara değil, yalnız O'na yapılıncaya kadar— savaşarak öldürünüz», buyurmuştur Onlar, sizinle savaşı bırakarak dininize girerlerse öldürmeyiniz Zira sizin için ancak zalimleri öldürmek uygundur Allah (cc), müşriklerin mut-lümanlara eziyet yapmakta israr ettiklerini ve yaptıklarının adam öldürmek*ten daha çirkin olduğunu haber vererek, «Haram ay, haram ay karşılığıdır, Ona hürmet etmemek, hürmet etmemekle karşılanır» buyurmuştur Yani «Onlar haram aylara saygısızlık yaparak size saldırırlarsa, sizde haram aylarda onlara karşı müdafaya geçin» demektir Ey müminler, haram ayda dininizin müdafası ve tevhid davasının yü*celmesi için zarurete düşerseniz, sizde onlarla savaşınız, misliyle karşılık veriniz Allah (cc)'tan sakınınız ve zulüm yapmayınız Allah (cc)'ın muhak*kak muttakileri sevdiğini biliniz Bedenen cihad yapma emrinden sonra malla cihad yapmayı emreden Allah (cc); «Malınızı Allah (cc)'ın dinine yardım ve Hakkın müdafası için sarfedinlz Cimrilik yaparsanız, düşmana fırsat vermiş ve helak olmuş olursunuz İyilik yapınız Çünkü Allah (cc) İyilik yapanları sever» buyurmuştur [275] Ayetlerin Nüzul Sebebleri A ibn-i Abbas (ra)'ın rivayetidir: «Hudeybiye anlaşması yılı müşrik*ler Resulullah (sav)'ın Beytullah'ta umre yapmasına engel oldular Bir yıl sonra ise müşriklerle Resulullah (sav) arasında Beytullah'ı ziyaret için anlaşma yapıldı Resulullah (sav)'ta Hudeybiye'de kurbanını keserek dön*dü Resulullah (sav), Hudeybiye anlaşmasında Beytullah'ı ziyaret için ta*yin edilen seneyle ilgili hazırlık yaparken sahabiler Kureyşilerin anlaşma metnini ihlal ederek saldıracaklarından korktular Çünkü sahabiler haram ayda savaşmayı sevmiyorlardı Bunun üzerine, «Size harb açanlarla, Allah (cc) yolunda, sizde döğüşün» âyeti nazil oldu» [276] B Müşrikler Resulullah (sav)'a «Bizimle haram ayda savaşmaktan men mi edildin?» deyince O da, «Evet» buyurdu Haram ayda müslüman-ların hazırlıksız olduklarını bilen müşrikler, o ayda savaşmaya hazırlandı*lar Bunun üzerine, «Haram ay, horam aya bedeldir» âyeti nazil oldu [277] C İbn-i Abbas (ra)'tan: ««Haram ay, haram aya bedeldir» âyeti Re*sulullah (sav), umresini hicretin 7 yılında kaza yaptıktan sonra nazil oldu Çünkü Hudeybiye anlaşması, hicretin 6 senesi Zilkade ayında yapılmıştı Kureyş müşrikleri tarafından Beytullah'a girmesi engellenen Resulullah (sav), Medine'ye geri dönmüştü Bunun üzerine Allah (cc), ertesi sene muhakkak Mekke'ye giderek umre yapacağını Peygamber efendimize vaat etti» [278] rivayeti yapılmıştır D İbn-i Cerir et-Taberi Eşlem Ebu İmrâne (ra)'den şu rivayeti yap*mıştır: «Biz Kostantaniyye (İstanbul)'daki orduda bulunuyorduk Akabe bin Âmir (ra) Mısır'daki ordunun başında, Feddâlet bin Ubeyd (ra) de, Şam'*daki ordunun başında bulunuyordu Karşımıza çıkan büyük Rum ordusu*na karşı hemen muharebe düzeni aldığımızda, bir müslüman Rum ordu*suna saldırarak aralarına girdi Bu sırada müslümanlar bağırarak, «Sübhanallah! şu adam kendini tehlikeye attı Halbuki Allah (cc) «Kendinizi tehlikeye atmayın» buyurmaktadır» dediler Resulullah (sav)'ın sancak*tarı, Ebu Eyyub el-Ensari (ra) ayağa kalkarak bizlere hitaben, «Bu âyeti, öyle mi anlıyorsunuz? Bizler Resulullah (sav)'tan gizlice kendi aramızda, «Malımız cok sarfedildi Halbuki Allah (cc) islâmı yüceltmiş, taraftarlarını çoğaltmıştır Artık malımızın başında bulunarak çalışsak ve çoğaltsak» derdik Bunun üzerine Allah (cc) yanlış düşündüğümüzü ikaz için «Aliah, yolunda mallarınızı harcayın Kendinizi tehlikeye atmayın» âyetini inzal buyurdular Çünkü asıl tehlike, malın başında bulunup, savaşı terketmek-tir» dedi Ebu Eyyub el-Ensari (ra) eceliyle ölünceye kadar savaşı bırak*mamıştır» [279] Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Kur'anın bir çok yerinde kıtal ve cihad kelimeleri, se-bilillah kelimesiyle beraber anılmıştır Bu birlikte anış, savaşın asıl ama*cının, servete ulaşmak, yiğitliğini ortaya koymak, diktatörlüğünü göster*mek veya yeryüzünde mutlak bir saltanat kurmak değil, ilâ-ı Kelimetullah (Allah (cc) isminin yüceltilmesi) olduğuna işaret içindir Bu büyük amacı Resulullah (sav), «İlâ-ı Kelimetullah için savaşan kimse, yalnız Allah (cc) için cihad etmiştir» [280] hadisiyle bizlere açıklu mıştır İkinci incelik: Zemahşeri: «Fitne, katilden beterdir» âyetinde litne kelimesinden murat, mihnet (Allah (cc)'ın imtihan için verdiği belaj'tlr Kİ İnsanlar onunla azab çeker ve o, öldürmekten daha beterdir Bir filozofa, «İnsana ölümden daha ağır gelen bir şey var mıdır?» diye soruldu O'da «Evet, ölümü istemeye vesile olan bela, ölümden daha ağırdır,» dedi Mihnetten maksat, müslümanların Mekke'den zorla, herşeyleri ellerinden alınarak, müşrikler tarafından çıkartılmalarıdır,» [281] der Üçüncü, dördüncü ve beşinci incelik: Arap dili ve edebiyatıyla ilgili ol duğundan yazılmamıştır Altıncı incelik: Allah (cc) katında, hiçbir şeyle değeri ölçulemeyen on faziletli ibâdet, cihad'dır Zira Allah Resulü (sav): «Cenab-ı Hakk yolunda cihad yapan kimse, gündüzlerini oruç gecelerini namaz ve kıraatle geçiren —ki bir an ibâdetten uzak olmayan— kimseden daha faziletlidir» [282] buyurmuştur Abdullah bin Mübarek (ra), Fudayl bin iyad (ra)a gönderdiği mektupta şu beyitleri yazar: «Ey haremeyn'de İbadet eden, eğer bize bakıp görse*niz, ibâdetinizle avunduğunuzu yakinen bilirsiniz, yüzünüzün hatları göz-lerininden akan kanlı yaşlar ile kına gibi kırmızı olursa, bizim göğsümüz*de clhad meydanında aldığımız yaraların kanıyla kına gibi kırmızı olur» Mektubu okuyunca gözleri yaşaran Fudayl bin iyad; «Abdullah bin Mü*barek (ra), doğru yazmış, nasihati ile bizleri irşad etti» [283] der [284] Ayetlerdeki Şer'i Hükümler Birinci Hüküm: Cihad, Müslümanlara Ne Zaman Farz Kılındı? Savaşın, müslümanlar için hicretten önce sakıncalı olduğunda alim*ler İttifak etmişlerdir Zira bu hususta Kur'an'da bir çok nass'lar vardır «Sen yine onların suçundan geç, aldırış etme Şüphe yok ki Allah, İyilik edenleri sever» (Mâide: 13) «Sen (kötülüğü) en güzel (haslet ne ise) onunla önle O zaman (gö*rürsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile sanki yakın dost (un olmuş) olur» (Fussilet: 34) «Eğer yüz çevirirlerse artık sana düşen (vazife) ancak tebliğdir Al*lah kullarını layıkıyla görücüdür» (Âli İmrân: 20) «(Habibim) iman edenlere söyle: Allanın günlerinin (çatıp geleceği)ni ümit etmeyenlerin (ezalarına) aldırış etmesinler Çünkü (Allah) herhangi bir kavme (ancak) kazanmakta olduklartyla mukabele eder» (Câsiye: 14) «O çok esirgeyen Allah'ın has kullan, ki onlor yeryüzünde vefakar ve tevazu İle yürürler Kendilerine beyinsizler (hoşa gitmeyecek) lafları attığı zaman «selam (etle) de (yip geçerler)» (Furkân: 63) âyetleri ve benzeri âyetler, daha cok müminlerin, düşmanları ile savaşmalarının yasak oldu*ğuna delalet eder Zaten; «(Evvelce) kendilerine (ellerinizi muharebeden) çekin, dosdoğru namazı kılın, zekatı verin, denilen kimselere bakmaz mı*sın? Şimdi onların üzerine muharebe yazılınca (farzedllince) içlerinden bir zümre insan(dan başka bir şey olmayan düşmanlardan) Allah'tan korkar gibi, hatta daha şiddetli bir korku İle korkuyorlar» (Nisa: 77) âyeti de Ooıkca müslümanların savaş yapmaktan men edildiğini göstermektedir Ibn-l Cerir et-Taberî, bu hususla ilgili olarak İbn-i Abbas (ra)tan: «Ab-tlurrahman bin Avf (ra) ve arkadaşları Resulullaha (sav) gelerek, «Ya Re-»ulullah (sav), müşrik iken aziz ve zengin, iman ettikten sonra zelil ve fa-Mr olduk,» deyince, O, «Ben affetmekle emrolundum Siz müşriklerle sa*yışmayınız» buyurdular Mekke'den Medine'ye hicret ettikten sonra, müş-nklnrle savaş yapma emri gelince bir çok kişi savaşmaktan çekindi Bu*nun üzerine Cenab-ı Hakk, «(Evvelce) kendilerine «ellerinizi (muharebe-ılin) çekin, namazı dosdoğru kılın, zekatı verin» denilen kimselere bak*ındı mısın? Şimdi onların üzerine muharebe yazılınca (farzedilince) içlerin*dim bir zümre, insanlardan Allahtan korkar gibi, hatta daha siddstll bir korku İle korkuyorlar» (Nisa: 77) âyetini inzal buyurdular» [285] diye rlva-ynt etmiştir Bu âyetin başlangıcı, savaşın Mekke devrinde yasaklandığını ımcak Medine'ye hicretten sonra izin verildiğini, savaştan korkarak kaçan kimselerin yanlış yolda olduklarını gösteriyor Islâmın ilk yıllarında savaş yapmanın yasak oluşundaki hikmeti va »nlmplerini şöyle özetleyebiliriz : A Müslümanlar Mekke'de iken azınlıktaydılar ve mahsur idiler Güç İmi ve kudretleri de yoktu Müşriklerle aralarında olabilecek bir savaşta yuh olma ihtimalleri daha çoktu Halbuki Allah (cc) onların çoğalmnmnı v» kendilerine her hususta yardımcı olacak insanların bulunacağını rllln misil Emin bir yerde deflet haline gelmelerini de arzu etmişti Medine'ye tın rnt ettlkden sonra oradaki müslümanların yardımlarıyla hem güç ka nmdılar, hem de sayıları arttı İşte o zaman müminlerin, müşriklerle tavaf yııpmasına Allah (cc) izin verdi B Asıl gaye, müminleri, Allah (cc)'ın emrini tutmaya ve büyük kıı ınundan (Resulullah)'ın idaresine saygılı olmaya alıştırmaktı Çünkü Arnp hır onhiliyet devrinde kahramanlığa ve zulüm karşısında çok rahatlıkla karşılık vermeye alışkındılar Onların eza ve cefaya dayanmalarını, büyük komutanın emri altına yitmeye alıştırılmalarını, cahiliyet devrinde aldıkları lüzumsuz, fnldnul/ ıılılok anlayışlarının silinerek insana yakışır, hakimiyet, sabır ve metanet uilıl güzel hasletlerle bezenerek onları tabiat haline getirmelerini Allah (i'f)'ın İradesi, islâm gibi büyük bir dava İçin hazırlamıştır C Arapların yaradılışları ve yaşadıkları çevrede, gururlanma ve kah*ramanlık duygulan yüksek seviyede idi Müslümanlar arasında 3-5 kişiye bedel bir çok yiğit ve kahraman olmasına rağmen, onlardan gelen eza ve cefaya karşı sabrediyor, «İslâm'a ve müslümanlara zarar gelmesin» di*yorlardı Müslümanların eza ve cefalara karşı sabretmeleri, müşriklerin gururlarını kırıyor, kalblerinl de islâma çekiyordu Nitekim onların Haşim-oğulları çevresini ablukaya almaları sırasında bu durum müşahade edildi Çünkü müşrik Kureyşliler, Resulullah (sav)'ı himayeden vazgeçirmek mak*sadıyla Haşimoğullarını muhasara ettiler O zaman islâma hiç inanmayan müşrikler dahi yaradılışlarındaki gurur ve kahramanlık duyguları galeyana geldiğinden daha önce muhasara hususunda aralarında yaptıkları sözleş*meyi yırtıp attılar Böylece muhasara sona erdi D Müslümanlar Mekke'de iken babaları ve yakınlarıyla aynı binalar*da yaşıyorlardı Yakınları müşrikler, onları daima dinlerinden döndürmek İçin akla ve hayale gelmeyen eza ve cefalar uyguluyorlardı Eğer müslü*manlara, onlarla savaşma İzni verilseydi, her evde ayrı ayrı savaş mey*dana gelir ve kan akardı Halbuki islâmın davet metodunda aynı çatı altın*da yaşayanlar arasında kan dökme yoktur Hicret emri ile Mekke'den Medine'ye hicret gerçekleşince baba evladından, kardeş kardeşinden ay*rıldı O zaman müşriklerle savaşma izni müslümanlara verildi [286] İkinci Hüküm: Savaşı Meşru Kılan İlk Âyet Hangisidir? Selef, savaşı meşru kılan ilk âyetin hangisi olduğunda ihtilâf etmiş*lerdin Bu hususta Rebi bin Enes (ra)'ten şu rivayet yapılmıştır: «Size harb açanlarla Allah yolunda, siz de döğüşün» (Bakara: 190) âyeti, savaş konusunda nazil olan İlk âyettir Çünkü o Medine'de nazil olmuştur Re*sulullah (sav), müslümanlara saldıranlar ile savaşır, islâma ve müslüman*lara dokunmayanlara da dokunmazdı» Sahabilerden Hz Ebubekir (ra), Hz İbn-i Abbas (ra) ve Hz Said bin Cübeyr (ra)'in de bulunduğu bir cemaatten, «Kendileriyle mukatele edilen*lere uğradıkları o zulümden dolayı (bil mukabele harbe) izin verildi Şüp*hesiz ki Allah, onlara yardım etmeye elbette kemaliyle kadirdir» (Hacc: 39) âyetinin, savaş hakkında nazil olan ilk âyet olduğu rivayet edilmiş*tir Ebu Bekir İbnü'l-Arabî; «Sahih olan, savaş hakkında ilk nazil olan â-yetin, Hacc suresinin 39 âyeti oluşudur Daha sonra Bakara suresinin 190, âyeti nazil oldu Savaşa Allah (cc) önce izin verdi, daha sonra farz kıldı Savaşa izin veren âyet Mekki, farz kılan âyet ise Medeni'dlr» [287] der [288] Üçüncü Hüküm: Mekke Hariminde Savaşmak, Mubah Mıdır? «Onlar Mescidi Haram yanında, orada sizini» döğüşünceye kadar (yani döğüşmedikçe) sizde orada kendileriyle döğüşmeyin» âyeti, sava*şın Mekke hariminde yapılmasını yasaklar Müşrikler, Mescid-i Haramda savaşmaya başlarlarsa şerlerinden korunmak için müslümanlar müdafaa savaşına başlarlar Âyete göre kafirler saldırmaksızın Mekke hariminde savaşa başlamamız caiz değildir Buna göre âyetin hükmü neshedilme-miştir Mücâhid bununla İlgili olarak: «Fakat (orada) sizi öldürürlerse »İz*de onları öldürün» âyetine göre, Mekke hariminde kesinlikle savaş yapıl*maz Diğer bir müşrik orada size saldırır, döğüşmek isterse elbette ona teslim olmak değil, nefis müdafası İçin döğüşmek farzdır» [289] der Katadeden ise şu rivayet yapılmıştır: «Onlar Mescid-I Haram ya*nında, orada sizinle döğüşünceye kadar (yani dönüşmedikçe) sizde orada kendileriyle döğüşmeyin» âyeti, Tevbe süresindeki, «Dokunulması), ho*ram olan aylar çıktığı zaman artık o müşrikleri, onları nerede bulursan» öldürün» (Tevbe: 5) âyeti İle neshedildi» [290] Allâme Kurtubî de «Alimler, «Onlgr Mescid-i Haram yanında silini* döğüşünceye kadar» (Bakara: 191) âyetinin hükmü hususunda İki gö*rüşe ayrılmışlardır Bi( guruba göre, âyetin hükmü neshedilmlştlr Dlfler guruba göre ise, hükmü neshedilmeyen, ifadesi sarih bir âyettir» demek*tedir Mücahid, «Âyet, hükmü neshedilmeyen, ifadesi sarih bir âyettir, Mm cid-i Haramda bir kimsenin döğüşmesl haramdır Müşrikler tarafından orada döğüş başlatılırsa, elbette onlara döğüşte karşılık vermek, müslü-mantarın hakkıdır» derken, Tavus da bu görüşe katılır Ayetin açık nastı da Mücahid'in görüşünü teyid etmektedir Sahih olan da İkinci görüştür Imam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ve arkadaşları da bu görüştedirler Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'de, Ibn-i Abbas (ra)'tan; «Mekke fet-hedildiği gün halka hitaben Resulullah (sav), «Ey müslümanlar, şüpheli! Allah (cc) gökleri ve yeri yarattığı günden bugüne kadar Mekke harimin-de kan dökmeyi haram kılmıştır Benden önceki ve sonraki kişiler İçin kan dökmek, haramdır Ancak bugün bir müddet bana Mekke harimlnde sa*vaşmak helal kılınmıştır Şimdi ise Mekke fethedilmiştir Kıyamet gününe kadar da burada kan dökmek haramdır» buyurdu» diye rivayet edilen ha*dis de bu âyetin hükmünün cari Olduğuna ve neshedilmedlğine delâlet eder» [291] der [292] Latif Bîr Münazara Ebu Bekir İbnü'l-Arabî: «Bir cuma günü Mescld-i AksaauKi uuu nrv~ be medresesinde Kadı Zencani'nin derslerini dinliyorduk Blrara İçeriye güzel bakışlı, sırtında eski kaftan bulunan bir zat, alimler gibi selam ve*rerek girdi ve dershanenin ön ktsmına geçerek oturdu Bunun üzerine Ka*dı Zencani, «Gelen misafirimizi tanımak istiyoruz» deymce o «Dün hırsız*lar tarafından soyuton bir kişty-rm Asıl maksadım, Mescid-i Aksa harimine gelmektir Gerçek hüviyetimi sorarsanız Sağan şehri İlim taliblllerindenim,» dedi Kadı Zencanî hemen ilim adamlarına sarartan adet üzere bu zata «Öldürülecek bir kâfir, Mescid-i Harama sığınırsa arada iken öldürülür mü?» diye sordu O da «Öldürülmez» fetvasını verince,, Zencarçj «Deliliniz nedir?» dedi O «Mescidi Haram yanında, orada sîzinle d&güsünceye kadar, siz de orada kendileriyle döğüşmeyin» âyetidir Ayette, «Tükâ-tilühüm» (siz onlarla döğüşmeyin) fifli «velâ taktHûrttim» (siz anlar) öl*dürmeyiniz) şeklinde kurralar tarafından okunmuştur Eğer âfet «mala taktilûhüm» şeklinde okunursa, onların Mescid-i Haramda öldürütemeye-ceklerine dair açık bir nass, velâ tükâtüûhüm (siz onlarla döğüşmeyin) şeklinde okunursa müslürnanların döğüşmemeleri tein bir uyarı olur Çün*kü ölüme sebep olan döğüşmeyi Allah (cc)'ın yasak etmesi, acıkca öldür*me fiilini yasak ettiğine delildir» dedi Şafii ve Maliki mezhebinden olmadığı halde, onların delillerini kendi delilleri edinerek itiraz eden Kadı Zencani «Okuduğunuz âyetin hükmü «O müşrikleri nerede bulursanız öldürün» (Tevbe: 5) âyetiyle neshe-dilmiştir» dedi Bunun üzerine Soğanlı misafir alim, «itirazınız kadılık ma*kamına ve ilmine layık değildir Çünkü müşriklerin görüldüğü her yerde öldürülmesini emreden lafzı ve manası umumi bir âyeti delil getiriyorsu*nuz Benim delil getirdiğim âyet ise yalnız Mescid-i Harama mahsus bir âyettir Hic bir alim, umumu İfade eden âyetlerin, hususi bir hükmü İfade eden âyetleri neshettiğini söylememiştir ve doğru da değildir» dedi Bunun üzerine Kadı Zencani sükut etti» [293] der İbnü'l-Arabi ise: «Mescid-i Haramda {öldürmeye vesile olan) döğüş yapmanın haram olduğu Kur'an ve hadiste sabittir Mescid-i Harama sığı*nan bir kafiri orada öldürmek caiz değildir Yalnız sucu kadı tarafından tesbit edilmiş bîr zâni veya katil sonradan oraya sığınırsa şer'i hat, cı-karılamadığı veya kendisi çıkmadığı takdirde orada icra edilir Eğer orada döğüşen kafir ise, Kur'an nassına göre hemen orada öldürülür,» demek*tedir [294] Dördüncü Hüküm: "Haddi Tecavüz" Den Maksat Nedir? Allah (cc), "Aşırı gitmeyin Şüphesiz ki Allah, aşırı giden leri sevmez" âyetiyle "aşırı gitmeyi yasaklamıştırHaddi tecavü zü bir kaç noktadan inceleyebiliriz A Hosan-ı Basri (ra)'nin dediği gibi insanın burnunu, kulağını ve du*dağını kesmek, kadınları, çocukları, savaş gücü olmayan yaşlı ve sakatlar İle gayr-i müslim din adamlarını öldürmek, meyve ve sebze bahcelorinl yakmak, sebepsiz yere hayvanlarını kesmek veya katletmek, gibi huşun lar âyetteki, «aşırı gitme»nin kapsamı içindedir Bu saydıklarımıza Mut lım'in Beridete'den rivayet ettiği «Allah (cc)a inanmayan, kafir olan her şahısla doğuşunuz, savaşınız Kaddarlık yapmayınız İnsanların kulak, bu*run ve dudaklarını, çocukları, kilise ve havralarda ibadet eden rahipleri öldürmeyiniz» [295] hadfei de işaret eder Buhari ve Müslim'in ibn-i Ömor (ra)'den rivayet ettikleri diğer bir hadiste şöyledir: «Bir savaşta öldürülmüş bir kadın cesedi bulundu Bunun üzerine Resulullah (sav) kadın ve çocuk*ların öldürülmesini yasakladı» [296] B Bazı alimler de, Mügâtil (ra)'den; «Âyette «aşırı gitmeyin» »mrln den maksat, «müşrikler ile savaşa ilk başlayan siz olmayınız» demektir» diye rivayet etmişlerdir C Bir kısım alimler de Said bin Cübeyr (ra) ve Ebu'l Aliye (ra)'den «Âyette «aşırı gitmeyin» buyruğundan maksat, sizinle döğüşmeyen İle döğüşmemenizdlr» diye rivayet etmişlerdir Kurtubi İse bununla ilgili olarak şöyle der: «Arap dili ve edebiyatına göre «gâtele» fiili, iki kişi arasında karşılıklı döğüşmeye denir Âyetteki bu tabirden, döğüşün, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, kilise ve havralardakl din adamları ile yapılmayacağı anlaşılır, öyleyse savaşta bunlar öldürüle*mez Halife Hz Ebu Bekir (ra) bu hususu, Şam'a gönderdiği Yezid bin ebi Süfyan (ra)'a da tavsiyede bulunmuştur Yalnız bunlar, savaşta, savaşçı*larına yardımda bulunurlarsa o zaman öldürülebilirler Alimler bu konuyu altı kısma ayırmışlardır 1 Kadınlar, savaşırsa elbette öldürülürler Çünkü Allah (cc) umumi bir ifade ile, «Size harb açanlarla, Allah yolunda siz de doğuşun» buyur*muştur 2 Savaşta çocuklar mükellef olmadıklarından öldürülemezler Çünkü çocukları öldürmenin yasak olduğuna dair nass vardır 3 Savaşta goyr-i müslim din adamları öldürülmez Köle de edinilmez Çünkü Hz Ebu Bekir (ra), «Onları kendi hallerine terkediniz» demiştir 4 Savaşta yandaşlarına yardım eden ve müslümanlara zarar veren sakatlar öldürülür Yardım etmezlerse kendi hallerine bırakılır 5 İmam Malik (ra)'e göre kendi yandaşlarına fiilen yardım eden çok yaşlı erkekler öldürülür Yoksa öldürülmezler Cumhurun görüşü budur 6 Müşriklerin ücretle çalıştırdıkları işçiler ile çiftçiler de savaşta öl*dürülmezler Zira Hz Ömer (ra), «Siz müşriklerin çocukları, ücretli işçileri ve çiftçileri -kj savaşta karşımıza dikilmezler- hususunda Allah (cc)'tan sakınınız» dedi» [297] Ayetlerden Alınacak Dersler 1- Savaş yalnız dinin hakimiyeti ve ilâ'ı kelimetullah İçin yapılır 2- Allah (cc) düşmanlığı, zulmü ve haddi tecavüzü sevmez 3- Müşriklerin mü'minleri dinlerinden döndürmek için yaptıkları eza ve cefalar, öldürmek gibidir 4- Savaşta kadınlar, çocuklar, hastalar ve savaş gücü olmayan kimseler öldürülmez 5- Cihad, müşriklerin eza cefa, fitne ve fesatlıklarını gidermek, tebliğ ve davet görevinin yapılmasını temin etmek içindir 6- Allah (cc) yolunda mal ve canıyla cihad yapmayı terketmek, in*sanın helakine sebep olur [298] Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler İnsanlık tarihiyle başlayan hak-batıl mücadelesi, kryamete kadar de*vam edecektir Rahat ve huzur içinde yaşamak isteyen her kavim, düş*manları tarafından yapılacak bir saldırıya karşı azami derecede hazır ol*malıdır Çünkü dünyada ancak kuvvetliler yaşıyor ve konuşabiliyor Allah (cc)'ın insanlığa gönderdiği emniyet, İstikrar ve dilediği yaşama biçimi olan islâm dini, beşeriyeti topyekün hidayete çağırır Kendi sancağı altın*da toplanmalarına önem verir ve yaşamalarını ister İslâmın yücelmesi, ilâ-ı kelimetullah davası ve islâmın tüm kavimlere ulaştırılması için Allah (cc)'ın seçtiği ümmet, İslâm ümmetidir islâm dininin beşerlyyete yayılmasına ve islâm akidesinin yücelmesi*ne mani olmak isteyenleri uzaklaştırmak ve yeryüzünü şerlerinden koru*mak lazımdır Ki halk din hürriyeti ve iman etmek konusunda emniyet İçinde olsun Bundan dolayı Allah (cc), «Fitneden (eser) kalmayıncaya din de yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın» âyetiyle islâmın da*vetine mani olan bütün kuvvetlerin bertaraf edilmesi için kafirlerle cihad yapmayı emretmiştir [299] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #36 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...11 DERS HACC VE UMRE YAPMA 196 — Haccı da Umreyi de Allah için tam yapın Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) altkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban(ı gön*derin Bununla berober) kurban yerine (Minaya) varıncaya kadar başları*nızı tıraş etmeyin Artık içinizden kim hasta olur, yahut başından bir ezi*yeti bulunursa ona oruçtan, ya sadakadan, ya da kurbandan (biriyle) fid*ye (vacip olur) Emin olduğunuz vakit İse kim hacca kadar Umre ile faide-lenmek (sevaba girmek) isterse kolayına gelen bir kurban(ı kesmek vaclb olur) Fakat (onu) bulamazsa hacc günlerinden (ihramlı olarak) üç, dön*düğünüz vakit yedi gün olmak üzere oruç tutmak (vacib olur ki) bunlar tam on (gün eder) Bu ailesi (ikametgahı) Mescid-i Haramda bulunmayanlara aittir Allahtan korkun ve bilin ki Allah, cezası cidden çetin olandır 197 — Hacc (ayları) bilinen aylardır İşte kim onlarda (o aylarda) haccı (kendine) farz eder (ihrama girer)'se artık haccda kadına yaklaş*mak, günah yapmak, kavga etmek yoktur Siz ne hayır yaparsanız Allah, onu bilir Bir de (hacc seferinize yetecek miktarda) azıklarım Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekten, insanlara yük olmaktan) kaçınmaktır Ey kamil akıl sahipleri, benden korkun 198 — (Hacc mevsiminde ticaretle) Rabbinizden rızık iste istemeniz*de bir günah yoktur Arafatta (orada vakfe'den sonra seller gibi) boşanıp (elbirlik) aktığınız zoman «meş'ari haram»in yanında Allah'ı zikredin O size nasıl hidayet ettiyse sizde onu öylece anın (Bilirsiniz ya) siz bundan evvel gerçek sapıklardandınız 199 — Sonra insanların (elbirlik) döndüğü yerden sizde dönün Allah'*tan (günahlarınızı) mağfiret (buyurmasını) isteyin Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcı, hakkıyla esirgeyicidir 200 — Menâslkinizi (hacca art ibadetlerinizi) bitirince (cahiliyette) atalarınızı (böbürlenerek) andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Al*lah'ı anın Artık o insanlardan kimi «Ey Rabbimiz bize (nasibimizi) dünya*da ver» der ki onun ahiretten nasibi yoktur 201 — Kimi de «Ey Rabbimiz bize dünyada da iyi hal ver, ahirette de İyi hal ver ve bizi o ateş (cehennem) azabından koru» der 202 — işte onların (o her iki kısmın haccda) kazandıklarından (na-sib)lerl vardır Allah, hesabı cok çabuk görendir 203 — Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin, (tekbir alın) Kim iki günde (Mino'dan dönmek için) acele ederse üstüne günah yoktur Kim de geri kalırsa ona da günah yoktur (Fakat bu) takva sahibi Için(dir) Allah- bilin ki muhakkak (hepiniz) ancak ona (varıp) toplanacak- Ayetlerin Lafzi Tahlili (Uhsırtüm): Lügatta alıkonma anlamındadır Ll-Itınu'l Arap yazarı, kitabında «Hacc ibadeti sırasında ihrama girdikten iımro hacc ibadetlerini yapmaya hastalık veya herhangi bir durumun en» ytıl olmasına «ihsâr» denir,» der (El hedyi): Beytullah'a hediye olmak üzere kesilen ve benzeri hayvan anlamındadır (Mahlllehü): Mahille, kurban kesilen yer anlamındadır, Bu ym Mekke harimi veya ihsârlı kişinin mahsur kaldığı yerdir (Nusukin): Çoğul bir kelimedir Hacc ibadetlerine ve orada kesilen kurbana denir (Refese) Kadınlar hakkında konuşulan çirkin «öz vi- kodına yaklaşma anlamındadır (Füsûga): Lügatta günahlar, şeriatta ise Allah (OC)'O ölmekten uzaklaşma manasınadır (Cidale): Düşmanlık ve tartışmak anlamındadır (Ezzâdi): Yolculuk azığı, kumanyası manasınadır, (Cünohün): Günah manasınadır (Efadtüm): Lügatta cok akma, âyette ise suyun ookoo Hhıfi ult'i insanların Müzdelife'ye doğru gidişlerine denir (Arefâtin): Hacıların Mekke dışında vakfe İçin dur« yere denir (Elnwsarllhcır6ml): Müzdellfede bir küçük de*ğin İsmidir Ki hacc imamı, o gece onun üzerinde durur (Menâslkeküm): Çoğul bir kelime olan Menâslk, hac*ca mahsus İbadetler anlamındadır (Haıâgln): Pay, hisse manasınadır [300] Ayetlerin İcmali Manaları Allah (cc)ı hacca mahsus ibadetlerin en iyi şekilde, tam ve rızasına uygun olarak yapılmasını müminlere emretmiştir Hacc için ihrama giren kimsenin hastalık veya düşman tarafından menâslkinj tam yapmasına en*gel olunursa, ondan dolayı, da ihramdan çıkmak isterse, çıkması için du*rumuna göre bir deve sığır veya koyunu kurban olarak kesmesi lazım*dır Allah (cc), belirtilen yerde farz olan kurban kesilinceye kadar tıraş olma ve elbise giymeyi kesinlikle yasaklamıştır Yalnız bedeni hastalığı, ihramlı durmasına mani olacak bir baş rahatsızlığı veya vücuduna eziyet veren bir derdi olan kimse, başını tıraş eder ve onun fidye vermesi lazım*dır Bu fidye miktarı ise, üç gün oruç tutmak veya bir koyun kesmek veya altı fakirin herbirine birer ölçek so' (buğday karşılığı hurma, kuru üzüm veya arpa) vermek olmalıdır Hacc aylarında umre yapan bir kimse, umrede ihram giyme müdde-tlnce koku sürer veya hanımıyla cinsi münasebette bulunursa, Allah (cc)'o şükür için bir koyun kurban eder Kurban kesmeye gücü yetmeyen veya bulamayan kimse, üç günü haceda ihrama girdiği günlerde, yedi günü de ülkesine döndüğünde olmak üzere on gün, oruç tutar Bu hüküm Mekke ehil dışındaki İnsanlara mahsustur Onların kurban kesmesi farz değildir Daha sonra hacc aylarını (şevval, zilkade, zilhicce ayından on gün) beyan eden Allah (cc), hacc yapan kimsenin bütün geleneklerden, kadın*dan, güzel koku sürünmekten ve llh gibi şeylerden uzaklaşmasını emre*der Zira hacc yapan kimse yalnız Allah (cc)'ın rızasını talep İçin Ona yönelir Kadından hertürlü menfaatlenmeyi terkeder Diğer günah şeyleri de bırakır Kendisini Allah (cc)'a yaklaştıracak salih ameller işleyerek ahl-ret azığı hazırlar Daha sonra hacc günlerinde para kazanmanın mahzurlu olmadığını hatta ibadet olduğunu haber vermektedir Çünkü halk, hacc ibadetinin eda edildiği günlerde yapılan dünya işlerinin günah olduğunu zannediyor*du Allah (cc) yaptıkları ibadetlerde ihlaslı oldukları takdirde, para kazan*manın günah olmadığını ve onun da Allah (cc)'ın bir fazlı olduğunu on*lara bildirdi Allah (cc), Arafattan döndükten sonra «Meşârü'l Haram» dağı ve çevresinde kendisini tekbir ve telbiye İle anmalarını müminlere emretmiş*tir Onların yegane nimet olan iman için Allah (cc)'a şükretmeleri gerekir Hocan menâsiklni bitiren müminlerin baba anne ve diğer sevdiklerini çok andıkları gibi Allah (cc)'ı da çokça zikretmeleri lazımdır Ibn-i Abbas (ra)'dan şöyle rivayet edilmiştir: «Oahlliyet dönemindeki (ince mevsimi toplantılarında müşrikler, babalarının yaptıklarını iftiharla Konuşurlardı Mesela: Babam çok hanedandır Yani herkese yediren, yar*dımda bulunan hatta cinayet işlemediği halde, katillerin diyetini verendir Ilımlar babalarısın yaptığından başkasını da konuşmazlardı Bunun üze-ılne Allah (cc), «Menâsiklnizi bitirince, atalarınızı andığınız gibi, hatta da*lın kuvvetli bir anışla Allah'ı anın» buyurdu» [301] Hacc Âyetlerinin, Daha Önceki Âyetlerle Münasebeti Hacc meselelerinin oruç mevzuundan sonra anılmasının hikmeti n«-tllr? Bu soruyu şöyle cevaplqndırabillriz: Haccın yapıldığı aylar, hemen oruç ayının arkasından gelir İkisinin arasına döğüş ve savaşla İlgili mev-ıııları bildiren âyetlerin gelişi, haram aylar, ihram, Mescid-i Haram II* Halli şer'î hükümlerin açıklanması içindir Resulullah (sav), umre yapmayı arzu ediyordu Nitekim Mekke'ye mü*teveccihen yola çıkan Resulullah (sav)'ın umre yapmasına müşrikler Hu-ılnyblye denilen yerde engel oldular Bunun üzerine Resulullah (sav) İle müşrikler arasında, içinde ertesi sene umre yapacaklarına dair bir mad-ılonln bulunduğu Hudeybiye anlaşması yapıldı, ikinci yıl kazaya kalan umresini yapmak için Resulullah (sav)'ın teşebbüste bulunması üzerine »ııhabiler, müşriklerin bir önceki yıl yaptıkları anlaşmayı bozacaklarından korktular Bunun üzerine Allah (cc), döğüşme ve savaş âyetlerini inzal buyur*du Daha sonra da haccın hükümlerini tamamlayıcı âyetlerini ikmal ede*rek tebliğ etti Allah (cc) en iyi bilendir[302] Âyetlerin Nüzul Sebebleri A Ka'b bin Ücrete (ra)'nin: «İhramda bulunduğumda beni rahatsız eden basımdaki egzema hastalığı yüzünden Resulullah (sav)tn yanına gittim Bana «Başındaki egzamanın seni rahatsız ettiğini görüyorum Kur*banlık bir koyun bulamaz mısın?» deyince, «Hayır» dedim Resulullah (sav), «öyleyse sen saclarını kestir Fidye olarak üc gün oruç tut veya altı faki*rin her birisine birer ölçek buğday veya kıymetinde hurma, üzüm, arpa ver» buyurdu Bunun üzerine: «Artık içinizden kim hasta olur, yahut başından bir eziyeti bulunursa ona oruçtan ya sadakadan ya da kurban*dan (biriyle) fidye (vacip olur)» âyeti nazil oldu Bu âyet, hassaten bana, umumi olarak ta size nazil oldu» [303] rivayetidir B İbn-i Abbas (ra)'ın rivayetidir: «Hacca gelirken azık getirmeyen ve halktan yiyecek şeyler isteyen Yemen halkı, «Bizler tevekkül ehliyiz» der*lerdi, işte bunun üzerine, «Birde (Hacc seferinize yetecek miktarda) a-zıklanın Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekten, insanlara yük ol*maktan) kaçınmaktır» âyeti nazil oldu» [304] C Hz Aişe (ra)'nln: «Kureyşliler İle dinlerine uyanlar, Kurban bay*ramı, orefesinde Müzdelifede vakfe yaparlar ve bu yaptıklarına da, «din*lerine şiddetle bağlılık» ismini verirlerdi Diğer Arap kabileleri de aynı gün vakfelerini Arafatta yaparlardı, islâm gelince, Allah Resulü (sav), Arafata gitmeyi ve orada vakfe yapmayı emretti Sonra da müslümanların oradan akın akın Müzdelife'ye gelmelerini, «Sonra İnsanların (elblrlik) döndüğü yerden sizde dönün» âyetiyle emretti» [305] rivayetidir [306] Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: «El hedyü» kelimesi, Hacc veya Umre yapan kimse*nin gereksiz yere Mekke halkına hediye ettiği hayvan anlamındadır Bu âyette ise, umre veya hacc yapan bir kimsenin, bir vacibi terketmesi, mahzurlu bir şeyi yapması veya İhrama girdiği halde düşman korkusuyla mahsur kalarak hacc ve umre ibadetini yapmayan kimsenin ihramdan çıkmak istemesi ile temettü haca [307] yapanlar için kesmesj vacib olan hayvana «el hedyü» denir Mekkeye girdikten hemen sonra, Safa ile Merve arasında sa'y yapar ve tıraş olarak ihramdan çıkar Arafe günü veya birgün evvel, bu defa yalnız hacc niyetiyle ihrama girerse haccını yapar, bu şekilde yapılan hacca denir İkinci incelik: Ayette, «Hacc ve umreyi tam yapın» emrinden murat, her İkisinde farz, vacib ve sünnetlerinin zahiren riyasız ve ihlas İle yapıl*masıdır Şair şöyle der: «Aslı haram olan matla hacc yaparsanız, hacc yapmış sayılmazsınız Belki seni oraya ulaştıran vasıtan hacc yapmıştır Allah (cc), yalnız kendi için yapılanı kabul eder Beytullatı'ı her ziyaret «denin sevab kazandığı sanılmasın» üçüncü ve dördüncü incelik: Arap dili ve edebiyatıyla ilgili olduğun*dan yazılmamıştır Beşinci İncelik: Kureyşliler Mesctd-i Haramdan çıkmayarak, «Biz dl-Oer insanlar gibi değiliz Allah (cc)'a ibadet ehli ve hareminin sakinleriyiz Ondan dolayı buradan çıkmayız» derlerdi Diğer insanlar ise Mekke harl-mlnin dışında Arafatta vakfe yapar, sonra da akın akın dönerlerdi Allah (cc), halkın vakfe yaptığı yerde, Kureyşlilerin de vakfe yapmasını, vakfe*den sonra ise diğer insanlar gibi akın akın dönmelerini «Sonra insanların (•Ibh-lik) döndüğü yerden siz de dönün» âyetiyle emretti Bu incelik İbn-i Kuteybe'nin görüşüdür Altıncı İncelik: «Hacc (ayları) bilinen aylardır, işte kim onlarda (o aylarda) haca (kendisine) farzeder (ihrama glrerjse artık hacc da kadına yaklaşmak, günah yapmak, kavga etmek yoktur» âyetinde hacc kelim» ■İnin zamirle değil, bizzat üç defa tekrar edilmesinden maksat şudur: Bl rlnclsiyle haccın zamanı, ikincisiyle haccın menâsikleri, üçüncüsüyle de haccın yapıldığı yer ve zaman kastedilmiştir, ikinci ve üçüncü hacc keli*meleri zamirle ifade edilmiş olsaydı, bu anlamları taşıyamazdı Ayette ka*dına yaklaşmak, günah yapmak ve kavga yapmak ifadeleri; kadına yak*laşmayın, günah işlemeyin ve kavga yapmayın ifadelerinden yasaklama hususunda daha tesirlidir [308] Ayetlerdeki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: Umre, Hacc Gibi Farz Mıdır? Alimler, umrenin hacc gibi farz olup olmadığı hususunda İhtilaf etmişlerdir Şafiî (ra) ve Hanbeli'lere göre, hacc yapan kimse için umre yapmak tarzdır Hacc mevsimi dışında yapılan umre ise sünnettir Bu görüş Ali bin Ebu Talib (ra), ibn-i Ömer (ra) ve İbn-i Abbas (ra)'tan rivayet edilmiştir Maliki ve Hanefilere göre ise umre yapmak sünnettir Bu görüş Ibn-l Mesud (ra) ve Cabir bin Abdullah (raftan rivayet edilmiştir Şafiî ve Hanbelilerin delilleri: Bir çok delillerini özetleyerek aktarıyoruz 1 «Haca da umreyi de Allah için tam yapın» âyetinde «tam yapın» ifadesi, umrenin hacc gibi farz olduğuna işarettir 2 «Resulullah (sav), sahabilere, «Yanında kurban keseceği bir hay*vanı bulunan kimse, hacc ve umreye birlikte niyet etsin ve yapsın» bu*yurdu» [309] hadisidir 3 Resulullah (sav)'tan rivayet edilen, «Kıyamet gününe kadar umreyi hacca dahil ettim» [310] hadisidir - Maliki vâ Hanefîler'in delilleri: Maliki ve Hanefiler aşağıda naklettiğimiz âyet ve hadislere daya*narak sünnet olduğu görüşündedirler 1 «Ona bir yol bulabilenlerin Beyti hacc (ve ziyaret) etmesi Allanın İnsanlar üzerine bir hakkıdır* (Âl'i İmrân: 97} «İnsanlar içinde haca İlan et Gerek yaya, gerek uzak yoldan gelerek arık develer üstünde (süvari) olarak sana gelsinler» (Hacc: 27) âyetleri, haccın farz olduğuna delalet ettiği haide umre İsmi zikrediimemiştir Umre de hacc gibi farz olsaydı, adının geçmesi gerekirdi 2 İslâmın esaslarını bildiren hadislerde umrenin anılmaması, farz ol*madığına işarettir Umre hüküm bakımından da haccdan farklıdır 3 Resuluilah (sav)'tan rivayet edilen: «Hacc cihattır Umre ise Allah (cc)'a taattir» [311] hadisidir 4 Cabir bin Abdullah (ra) tan rivayet edilen; «Resulullah IsavJ'a ge*len bir kimse «Umre farz mıdır?» diye sorunca O'da «Hayır, farz değildir Yalnız umre yaparsanız sizin için hayırlı olur» buyurdu» [312] hadisidir 5 Şafiilerin delilleri olan âyet ve hadisler, umre yapmaya başlayan kimsenin daha sonraki durumuna işaret eder Yani umre yapmaya niyet etmeyen kimse için, onu yapmak farz değildir Yalnız umre niyetiyle ihrama giren kimsenin, onun menasikini tam olarak yapması farzdır Çünkü, «Haca da, umreyi de Allah İçin tam yapın» âyetinde, «tam yapın» em*ri, başlanmış bir umreyi tam yapmayı bildirmektedir Başlanan bir umre*nin tamamlanması hususunda alimler ittifak etmişlerdir Allâme Şevkâni bu hususta; «Başlanmış bir umrenin tamamlanmasının farz olduğunu ka-bui edon görüş, her ne kadar hadis değilse de, umumi olarak hadislerin mealinden alınmıştır Umre ile İlgili delillerin biraraya toplanrfıası bakımın*dan bu görüşün mutlaka kabul edilmesi lazımdır Bilhassa Cabir bin Ab*dullah (ra)'tan rivayet edilen hadis de, umrenin farz olmadığına delalet eder Bunun için umre'nin farz olduğuna delalet eden haber ve hadislerin, o'nun bizzat farz değil, başlandıktan sonra tamamlanmasının farz olduğu şeklinde yorumlanması lazımdır Çünkü onun farz olduğuna dair açık bir hüküm yoktur» [313] der [314] İkinci Hüküm: «İhsâr», Hastalık Ve Düşmanı Kapsar Mı? Alimler, ihsârın sebepleri İle ihramda olan kişinin hacc veya umresini yapamadığı takdirde, ihramdan çıkmasını mubah kılan nedenler hususun*da ihtilaf etmişlerdir Maliki, Şafii ve Hanbelilere göre, «ihsâr»ın sebebi, yalnız düşmandır Çünkü, «Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alıkoyursanız o halde kolayınıza geten kurbanfı gönderin)» âyeti, Resulullah (sav) ve arka*daşlarının Hudeybiye'de İhramh oldukları halde, Mekke müşrikleri tara*fından alıkonulmaları hususunda nazil olmuştur Âyetin nüzul sebebi ve tarihi gösteriyor ki, «İhsâr» yalnız düşmanların engellemesinden doğar Abdullah Ibni Abbas (ra) da bu görüştedir Hanefilere göre ise hacc veya umre yapan kimsenin, Mekke'ye girme*sine engei olan düşman, hastalık, baskın, azığın eiden çıkması, bineğin kaybolması ve kadın mahreminin yolda Ölmesi gibi sebeplere İhsar denir «Fakat (her hangi sebeple bunlardan) atıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban(ı gönderin) âyetinin zahiri ihsâra delildir Âyette «alıkon-ma» ifadesinin Arap dili ve edebiyatında karşılığı ihsâr kelimesidir Çünkü Arap dilinde ihsâr, hastalıktan dolayı evde mahsur kalmaya denir, öyley*se İhsâr, düşmanla olduğu kadar, hastalık ve benzeri engellerle de ola*bilir Bu görüşü teyid eden, İbn-i Mesud (ra)'un verdiği fetvadır: «Mekke yolunda bulunan bir hacc kafilesinde, bir kişiyi yılan zehirlemişti İbn-i Mesud'a bunun hükmünün ne olduğu sorulduğunda, «Zehirlenen şahsın yanında kurban edeceği bir hayvan var mı?» dedi On'ar «Evet» de*yince, «Öyleyse kurbanlık hayvanını kesip ihramdan çıksın» dedi» İbn-i Mesud (ra) Arap olmakla beraber Arap dili ve edebiyatını herkesten daha iyi biliyor ve peygamberimizin yanından hiç ayrılmıyordu Bundan dolayı hadisleri herkesten çok iyi biliyordu [315] Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre ise şüphesiz âyetteki, aEmin oldu*ğunuz vakit» tabirinden anlaşılan, yalnız hastalığın değil düşmanın rn-sana mani olmasıdır Eğer hastalık ihsârm sebeplerinden olsaydı Allah (cc}'tn «Emin olduğunuz vakit» tabiri yerine, «Siz iyileştiğiniz vakit» ifade*sini buyurması gerekirdi îbn-i Abbas (ra)'ın, «Yalnız düşman İnsanı alıkor» ifadesi de, onların görüşünü teyid eder Zira o, âyetlerin manasını herkesten daha çok biliyor*du İmam-ı Azam (ra)'ın görüşü tercih edilir Onun görüşü âyetin zahirine ve «zorlaştırmaymız, kolaylaştırın^» emrine daha uygundur Çünkü has*talığı şiddetlenen, parasını kaybeden veya bineğini yitiren kimse, hacc veya umrenin menâsikini yapabilir mi? Bizim bu tercîhfmiz, Müfessirlerin Şeyhi fbn-i Cerir et-Taberi'nin de tercihidir Zira o, tefsirinde şöyle der: «Fakat alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban(ı gönderin)» âye*tini en iyi tevil eden sizleri Beytullaha gitmekten alıkoyanın, düşman kor*kusu, hastalık ve diğer engeller olduğudur Âyette «alıkonma» dan mak*sat, yalnız düşman engeli anlaşıtsoydı, Allah (cc), «olıkonma» anlamın*daki «ihsâr» kelimesi yerine, hapsetme anlamındaki «hasır» tabirini bu*yururlardı» [316] Buharı ve Müslim'de, Hz Aişe (radden: «Resulullah (sav), Abdulmut-talib oğlu Zübey'rin kızı Dubâe'nln yanına gitti O, «Hasta olduğum hal*de hacc yapmak istiyorum Ne dersiniz?» deyince Resulullah (sav), «Has*talığının oğırlaştığı yerde bir kurban keserek ihramdan çıkarım diyerek hacca niyet ediniz» buyurdu,» hadisi, hastalığın menâsik yapmazdan önce ihramdan çıkmayı mubah kılan sebeplerden olduğuna delalet eder [317] Üçüncü Hüküm: Umre Veya Hacc Niyetiyle İhrame Giren Kimsenin, Menâsikinl Yerinde Yapması Engellendiği Zaman, İhramdan Çıkmak İste*diği Takdirde Ne Yapması Lazımdır? Kurban Kestiği Takdirde Nerede Kese*cektir? «Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alı konursanız, o halde ko*layınıza gelen kurbanfj gönderin)» âyeti, ihramlı olduğu halde Beytul-lah'a gitmesi engellenen kimsenin, bulunduğu yerde veya Mekke'de kur*banını kestirdikten sonra İhramdan çıkmasına açıkça delalet eder Kesilecek kurbanın deve, sığır veya koyun olması lazımdır Sığır veya devenin kesilmesi daha faziletlidir Cumhurun görüşü de budur ibn-i Ö-mer (ra) den de şöyle rivayet edilmiştir: «Kesilecek kurban yalnız deve ve sığır olmalıdır Koyun kurban yapılamaz» Sahih olan, cumhurun görü*şüdür «İhsâr» kurbanının nerede kesileceği hususunda fakihler, bir kaç görü*şe ayrılmışlardır Şafiî, Maliki ve Hanbeli'lere göre, insan nerede alıkonul-muşsa kurbanını orada keser Kestiği yerin Mekke harlmi veya dışı olma*sı farketmez İmam-ı Azam (ra)'a göreyse hacc veya umre niyetiyle ihrama giren kimse, Mekke'ye gitmesine engel ofunduğu takdirde kurbanını, bulunduğu yerde değil, ancak Mekke'ye göndererek kestirir Çünkü Allah (cc), «Sonra varacakları (kurban edrfecekleri) yer Beyti atlyka müntehidir» (Hacc: 33} buyurmuştur İbn-i Abbas (ra) bu hususta: «Hacc veya umre niyetiyle ihrama giren kimsenin, Mekke'ye gitmesine engel olunursa, kurbanını gücü yeterse Mekke'ye gönderip kestirmesi vaciptir Gücü yetmezse alıkonulduğu yer*de keser» der İmam Fahreddin er-Râzî de: «Alimler arasında bu görüş ayrılığı âyet*te «el mahillü» kelimesinin tefsirinden kaynaklanmaktadır İmam Şafii (ra)'ye göre o kelimeden maksat, ihramdan çıkma zamanıdır, fmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'ye göre de, o kelime, bir yer ismidir» [318] demektedir Bu meselede Şafii, Maliki ve Hanbeliler'in görüşü tercih edilir Müş*rikler tarafından Hudeybiye'de umre yapması engellenen Resulullah (sav) kurbanını orada keserek ihramdan çıktı Halbuki orası Mekke harimi de*ğildi İşte Resulullah (sav)ın bu fiili hadisi, İhsâr kurbanının Mekke hari*mi veya dışında kesileceğini gösterir «Kab«y« ulaşmış bir kurbanlık olmak üzere bunu içinizden adalet sahibi İki adam hüküm (ve takdir) ede*cektir» (Maide: 95), «Sonra varacakları (kurban edilecekleri) yer Beyt-t atiyko müntehidir» (Hacc: 33) âyetleri, hacc ve umredeki ceza kurbanlarının Meke hariminde kesilmesine İşaret ediyorlarsa da Allöme Şevkânİ'nin dediği gibi, Mekke'ye emniyetle girebilmesi mümkün olan insanlar hakkındadır İhsârlı kimsenin ise zaten Mekke harimine girmesi mümkün değildir [319] Dördüncü Hüküm: Temettü Haccı Yapan Kimse, Kurban Bulamazsa Ne Yapar? «Kim hacca kadar umre İle faldelsnmek İsterse kolayına gelen bir kurban(ı kesmek vacib olur)» âyeti, Temeddü haccı yapan kimsenin bir kurban kesmesinin vacib olduğuna işarettir/ Kurban edecek hayvan bu*lamayan veya gücü olmayan kimse hacc da üç gün, döndükten sonra da yedi gün olmak üzere on gün oruç tular |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #37 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Fakihter, haccda üc gün tutulacak oruç hususunda ihtilaf etmişlerdir Imam-ı Azam (ra)'a göre kişi bu orucu, hacc aylarında tutar Yani umre*sini bitirdikten sonra hacc için ihrama girmeden önce orucunu tutar Fa*ziletli olan Zilhicce, ayının 7,8,9 günleri tutulmasıdır İmam Şafiî (ra)'ye göre ise kişi bu orucu yalnız hacc niyetiyle ihrama girdiği günden bay*rama kadar ki zamanda tutar Zira Allah (cc), «Hacc günlerinde {fhramlı olarak) üç gün oruç tutmak (vacib olur)» buyurmuştur Bu âyet, hacc niyetiyle ihrama girdikten sonra oruç tutmanın gerekli olduğunu gösteri*yor Ancak Kurban bayramı günlerinde oruç tutmak haramdır Müstahab olan, hacca İhram niyetiyle girip arefe gününden önce tutmaktır Bazı alimler üç günlük orucu bayramdan önce tutamayan kimsenin, bayramın 2,3,4 günlerinde tutabileceğini söylerler Zira Hz Aişe (ra) ile İbn-İ Ömer (ra)'den rivayet edilen: «Resulullah (sav) Kurban bayramının 23,4 günlerinde, temeddü haccı yapıpta kurban kesmeye gücü yetmeyen veya bulamayan şahısların dışında hiç kimsenin, oruç tutmasına müsaade etmezdi» [320] hadiste buna işaret eder Şafiiler ile Hanefiler arasındaki ihtilafın kaynağı, âyetteki «haccta üç gün» ifadesinin tefsiridir Hanefiler, «hoccta üç gün» ifadesinden mak*sat, hac aylan Şafiiler ise bundan murat, ihrama girdiği günlerdir, der*ler Bu iki görüşü de kabul eden bazı şahabı ve tabiinden zatlar vardır Fakihlerin ihtilaf ettikleri bir konu da, hacctan döndükten sonra, tu*tulacak orucun vakti hususudur Şafiiler yedi gün olarak tutulacak orucun vakti hususunda, «Ülkesine dönüp ailesine kavuştuktan sonradır» derler Zira Allah (cc), «Döndügünüz vakH yedi gün olmak üzere oruç tutmak {vacib olur)» buyurmakta*dır Hanbeliler İse, «Yedi günlük oruç, yolda da tutulabilir Ülkesine ve ailesine kavuştuktan sonra tutmak şart değildir» demektedirler Hanefiler de, «âyetteki «döndüğünüz vakit» ifadesi, hacc menâsikinfn bitiminden sonraki vakittir Yani haccını bitiren kimse, yedi gün oruç tu*tabilir,» diyorlar Bu mesele de Malikiferin görüşü, Hanefller gibidir Allâme Şevkânİ bununla ilgili olarak: «Şafiilerln görüşü daha'tercihe şayandır» der Zira"İbn-İ Ömer (ra)'den rivayet edilen: «Kurban bulamayan veya gücü yetmeyen kimse, haccda üc gün ailesine döndükten sonra da yedi gün oruç tutsun» [321] hadisi ile İbn-İ Abbas (ra)'dan rivayet edilen: «Yedi günlük orucu ülkenize gittikten sonra tutunuz» [322] hadisi, Şaflile-rin görüşünü teyid eder [323] Beşinci Hüküm: Temeddü Haccı İçin Kesilen Kurban, Hangi Şartlarda Vacibtir? Alimlere göre temeddü haocı yapan kimsenin kurban kesebîlmesi için beş şartı yerine getirmesi lazımdır: 1 Bir kimse umreyi, hacctan Önce yapmalıdır Eğer önce hacc daha sonra umre yaparsa, bu yapılan temeddü haccı olmaz 2 Kişinin umresini, hac aylarında (Şevval, Zilkade, Zilhicce) yapması lazımdır 3 Müslümanın; haccı, umre yaptığı yıl eda etmesi lazımdır Zira Allah (cc), «Emin olduğunuz vakit tee kim hacc'a kadar umre ile faidelenmek (sevaba girmek) İsterse, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek vacib olur)» buyurmuştur 4 Haac yapan kimse, Mekke'li olmamalıdır Zira Allah (cc) «Bu ailesi (ikametgahı) Mescid-Î Haramda bulunmayanlara aittir» buyurmuştur 5 Hacc için ihrama girmeyi mutlaka Mekke içinde yapmalıdır Eğer Mekke'den çıkıp ülkesine ait olan Mikat'da İhrama girerse, kurban kes*mesi vacib değildir [324] Malikilere göre temeddü haccında kurban kesilmesin^yaçib kılan şart*lar şunlardır: 1 Hacc ve umreyi, aynı yolculuk, aynı sene ve hacö aylarında yap*mak 2 Umreyi, haccdan önce eda etmek 3 Umreyi bitirdikten sonra hacca niyetlenmek 4 Umre ve haca kendisi için yapıyorsa kendisi için, başkası namına yapıyorsa her kişini de (umre ve haca da), vekil olduğu şahıs İçin yap*ması lazımdır 5 Temeddü hocanı yapan kimse, Mekkeli olmamalıdır [325] Altıncı Hüküm: Ailesi, Mesctd-i Haramda Bulunmayanlar Kimlerdir? «Ailesi, (İkametgahı) Mescld-i Haram'da bulunmayanlara aittir âyeti, Mekke halkının temeddü haca yapamayacağına işaret eder Ibn-i Abbas İra) ve İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) de bu görüştedirler İmam Malik (ra), İmam Şafii (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göre, Mekkelİler kerahetsiz olarak Temeddü haccı yapabilir Onlartn kur*ban kesmesi veya yerine oruç tutması lazım değildir [326] Yedinci Hüküm: Hacc Aylan, Hangi Aylardır? Alimler, «Hacc (aylan), bilinen aylardır» âyetinde, ihtilaf etmişlerdir İmam Malik (ra)'e göre hacc ayları, Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce'nln tümüdür, tbn-i Mesud (ra) Ata (ra) ve Mücahid (ra) de bu görüştedirler İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göre ise Şevval Zilka*de aylan ile Zilhicce ayından on gündür, ibn-i Abbas (rol, 5a'bi (rQ) ve Neheî (ra) bu görüştedirler Umre ise yılın tüm aylarında yapılabilir Atlâme Şevkâni bu hususta şöyle der: «Alimler arasında hacc ayla*rıyla ilgili ihtilafın faydası, hacc menâsikinin kurban bayramının 1 günün*den sonra yapılması sırasında görülür Alimlerden hangisi, «Zilhicce ayı*nın tamamı da, hac ayıdır» derse, bayramın 1 gününden sonra yapılan hacc menâsikinin tehir edilmesi hususunda kurban kesilmesi vacib de*ğildir Alimlerden biri de, «Zilhicce ayının İlk on günü, hacc zamanıdır» der-se, bayramın 1 gününden sonra yapılan hacc menâslkl tehir edildiğinden, kurban kesmek vacibtir» [327] Sekizinci Hüküm: Hacc Aylarından Önce, Hacc İçin İhrama Girmek Caiz Midir? Fakihler, hacc aylarından önce, hacc için İhrama giren kimsenin ih*ramının sahih olup olmadığı hususunda İhtilafa düşmüşlerdir 1 İbn-i Abbas (ra)'ın: «Hacc sünnetlerinden birisi de, hacc aylarında ihrama girmektir» rivayetidir 2 İmam Şafiî (ra)'ye göre, hacc aylarından önce hacc için ihrama giren kimsenin yapacağı hacc menâsikf, hacc yerine değil, umre yerine geçer Vakit girmeden kılınan namazın, vakit namazı değil, nafile namaz sayılacağı gibi 3 İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göre ise, hacc aylarından önce hacc için ihrama girmek her ne kadar caiz İse de, mekruhtur 4 İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'ye göre de, senenin tümünde hacc için ihrama girilir İmam Malik (ra)'in meşhur olan görüşü de budur Zira Allah (cc) «Sana yeni doğan aylan sorarlar De ki: O, İnsanların faldesl Icin bir de hacc için vakit ölçüleridir» (Bakara: 189) buyurmuştur Senenin tümünde umre yapıldığı gibi, yılın tamamında da hacc için ihrama gfrilir Yalnız umre menâsiki, yıl içinde tamamlandıktan sonra umre bitmiş olur Hacc vakti ise Kurban bayramının 1,2,3 günüdür Çünkü haccm en bü*yük rüknü, Arefe vokfesidlr Araf© vakfesinin zamanı da, Arefe günü sabah namazı ile başlar Allâme Kurtubî şöyle der: «Şafii (ra)'nin göruşu aaha sahihtir Çün*kü İmam-ı Azam (ra) ile İmam Malik (ra)'İn okudukları âyetin hükmü umu*midir Hacc aylarıyla ilgili âyet ise, hacc hükümlerini bildiren âyetlerden biridir Usul-ü fıkıh ilmi kurallarına göre hususi hükümleri ifade eden âyetler, kendi mevzularında umumilik ifade eden âyetlere tercih edilir Şev*kâni de İmam Şafii (ra)'nin görüşünü tercih ederek kabul etmiştir Çünkü Şafiî (rcı)'nin görüşü, âyetin zahirine daha uygundur» [328] Dokuzuncu Hüküm: İhramlı İken Neleri Yapmak, Haramdır? Allah (cc) ihrama giren kimseye, bir çok şeyleri yasaklamıştır Bun*ların bazıları âyet ile, bazıları da hadis İle sabittir İcmali olarak buraya «| aktarıyoruz 1 Ailesiyle cinsi münasebette bulunmak, öpmek, şehvetle sarılmak veya el tutmak ve cinsi münasebetle İlgili sözleri konuşmak 2 İbadete mani günahları yapmak, 3 Arkadaşlarına ve halka her türlü düşmanlığı yapmak ve onlarla tar*tışmak Bunları Allah (cc), «Hacc da kadına yaklaşmak, günah yapmak, kavga etmek yoktur» âyetiyle yasaklamıştır Buharı sahihinde Ebu Hürey-> re (ra)'den: «Resulullah (sav), «Hacc yaparken kadına yaklaşmayan ve günah İşlemeyen kimse, annesinden yeni doğmuş gibi günahlarından temizlenerek döner» buyurdu,» rivayetini yapmıştır İhramlı kimsenin koku sürmesi, dikişli elbise giymesi, tırnaklarını kes*mesi, saçlarını kısaltması veya saçlarını tıraş etmesi, kadınların yüzlerini örtmesi veya eldiven giyinmesi gibi şeyler sünnet (hodis)'le haram kılın - mıştır Geniş izahat fıkıh kitaplarında görülebilir [329] Onuncu Hüküm: Arafatta «Vakfe» Yapmanın Hükmü Nedir? Ne Zaman Baslar? Alimler Arafatta vakfe yapmanın, haccın en büyük rüknü olduğunda Icma etmişlerdir Çünkü Resulullah (sav): «Hacc, arefedir Bir kimse Ara*fat'a arefe gününü Kurban bayramına bağlayan gece giderse vakfe yapma vaktine kavuşmuştur» [330] buyuruyor Cumhur'a göre Arafatta vakfe yapma zamanı, zilhicce ayının 9 günü Öğle vaktinin girişi ile başlar, Onuncu güne bağlayan gecenin şafak vak*tine kadar devam eder Bir kimse, bu süre içinde vakfe yaparsa, vazifesini yapmış olur Yalnız gündüz vakfe yapan kimsenin, vakfesini akşam na*mazının vakti girinceye kadar uzatması vacibtir Vakfesini gece yaparsa uzatması vacib değildir İmam Malik (ra): «Güneş batmadan Arafattan ayrılan kimsenin, haccı sahih değildir Ertesi sene mutlaka hacc yapması farzdır,» der Kurtubi ise: «Cumhur, güneş batmadan önce Arafattan ayrılıp tekrar aynı yere dönmeyen kimse için neyin vacib olacağı hususunda İhtilaf et*mişlerdir İmam Şafii (ra) İmam Ahmed bin Hanbel (ra) ve İmam-t Azam Ebu Hanife (ra)'ye göre, güneş batmadan önce Arafattan ayrılıp tekrar aynı yere dönmeyen kimsenin bir kurban kesmesi vacibtir İmam Malik (ra)'e göre de, o kimse, ertesi sene yeniden hacc madır Ve kurbanım do o zaman kesmelidlr» [331] demektedir [332] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #38 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...12 DERS HARAM AYLARDA, DÜŞMANLA SAVAŞMA 216 — (Ey müminler, tob'an) sizin hoşunuza gitmediği holde, uhde*nize kıtal (düşmanlarla savaş) yazıldı, (farzedildi) Olur ki bir şey hoşunu*za gitmezken o sizin için hayırlı olur Bir şeyi de sevdiğiniz halde o da hakkınızda şer olur Allah bilir, siz bilmezsiniz 217 — Sana haram olan o ayı, ondaki muharebeyi sorarlar De ki: «Onda (o ayda) muharebe etmek büyük (günah)dır, (İnsanları) Allah yo*lundan men etmek, onu inkar etmek, (ziyaretçilerin) Mescid-i Harama git*melerine mani olmak, O'nun halkını oradan çıkarmak ise Allah katında da*ha büyük (günah)tır Fitne katilden de beterdir Kafirler, güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarında devam edecekler*dir İçinizden kim dininden döner de o kafir olarak ölürse onların (o gibi*lerin) yaptığı (iyi) işler dünyada, ahlrette de boşa gitmiştir Onlar, o ateşin (cehennemin) arkadaştandır Onlar oroda (bir daho çıkmamak üzere) ebe*di kalıcıdırlar 218 — Hakikat, iman edenler, bir de Allah yolunda (yurtlarından) hic*ret edip savaşanlar (yok mu?) İşte onlar Allahrn rahmetini umarlar Allah (müminleri) hakkıyla yarlığayıcı, (onları) cidden esirgeyicidir Ayetlerin Lafzi Tahlili (Kürhün): Çirkin ve nefret edilen şey ile meşakkat (Eşşehril harami): Düşmanla savaşın yasaklan*dığı ay anlamındadır Âyette kastedilen Receb ayıdır Cahiliyet devrinde Recep ayına sağır ay denirdi Çünkü aralarında yaptıkları savaşı dahi o ayda bırakırlardı Hatta silah sesi dahi duyulmazdı (Saddün): Herhangi bir şeyi engelleme, yasaklama anlamındadır (El fitnetü): Lügatta fitne kelimesi, imtihan ve tec*rübe etmek manasınadır Âyette fitne kelimesi, müslümanların zihinlerine dinleri hususunda şüphe sokma veya dinlerinden dönmeleri için azap ve işkence yapma manasınadır, (Yertedfd): Riddet kelimesi, küfre dönme manasınadır Dönene de mürted denir (Habhad): Bozulma ve iptal edilme manasınadır (Hâcerû): Lügatta hicreî kelimesi, göc etmek ve terketmek anlamındadır Şeriatta hicret kelimesi, islâm dinine yardım için Allah (cc) yolunda aile ve vatanını terketmektir Râgıb el-İsfahani: «Hicret kelimesi, Darü'l Küfürden Darü'l İmana git*mek anlamındadır» [333] der (Ve câhedû): Lügatta cihad kelimesi, tam guc sar- fetme manasınadır Şeriaatta ise düşmanla savaşmaya denir Cihad'ta Al*lah (cc)'ın dinine yardım için mal ve canı sarfetme vardır (Yercûne): Lügatta rica kelimesi, faydalı bir şeyin meydana gelmesini arzu etme anlamındadır (Gafûrürrahim): «Allah (cc), müminleri hakkıy*la yarlığayıcı, (onları) cidden esirgeyicidir» manasınadır[334] Âyetlerin İcmali Manaları Allah (cc), icmali olarak buyurur: «Ey müminler, müşriklerle savaş maktan tabiatınız gereği nefret ediyorsunuz Savaş, insana güc gelmesine, mal ve canı helak etmesine rağmen size farz kılınmıştır Nefislerinize ağır gelen ve çirkin gördüğünüz çok şeyler vardır ki, hakkınızda daha hayırlı ve daha menfaatlidir Sevdiğiniz ve arzu ettiğiniz çok şeylerde daha zararlı ve korkunç hadiselere vesile olabilir Allah (cc), gerçekten sizin için hayırlı ve şerli olanı bilir Öyleyse farz kılınan savaş*maktan çekinmeyiniz ve nefret etmeyiniz Çünkü onda şimdi ve gelecekte sizin için faydalar vardır Ey Muhammed (sav), arkadaşların senden haram ayda savaşmanın helal olup olmadığını soracaklar Onlara de ki: Gerçekte savaş, büyük ve zor bir iştir Müşriklerin sizi, Mescid-i Harama gitmeye ve yolunda yurü-meye mani olmaları ve vatanınız Haram belde (Mekke)den çıkarmaları, Allah (cc) katında günah bakımından, onları savaşarak öldürmenizden da*ha büyüktür Halbuki onların dininizden dolayı eza ve cefa vermeleri, Al*lah (cc) katında sizin onları haram ayda öldürmenizden daha büyüktür Çünkü onlar, dinden çıkarmak için daha çirkin ve feci şeyler yapmışlardır Sonra Allah (cc) müşriklerin gücü yetse, müminleri dinlerinden çıkarmak, döndürmek için her türlü fitne, eza ve cefaya devam edeceklerini haber vermiştir Müşrikler küfürlerinden, hife ve zulümlerinden kesinlikle ayrıl*mazlar Sizden her kim müşriklerin eza ve cefalarına dayanamayarak veya yaptıkları yalan vaatlere inananarok dininden dönerse, işlediği amellerin hepsi zayi olduğu gibi, Cehennem ateşinde de yanacağını bilsin Çünkü o kişi, sapık, batıl bir davete icabet etmiştir Daha sonra Allah (cc), Resulullah (sav) ile hicret eden ve kafirler kar*şısında direnç göstererek Allah (cc)'ın rahmet ve ikramım ümit eden mü*minlerin, elbette kendisinin rahmet ve fazlına kavuşmaya layık olduklarını haber vermiştir Zira Allah (cc) için bütün mal ve canlarını feda eden mü*minler, dünyada saadete, ahirette Cennet ve Çemalullaha kavuşmaya la*yıktırlar [335] Ayetlerin Nüzul Sebebleri Abdullah bin Abbas (ra)'tan varit olan rivayete göre; Resulullah (sav), Cemaziyelohir ayında, Abdullah bin Çahş (ra) kumandasında bir seriyye (müfreze)'yi Kureyşlileri gözetlemek ve haber almak için sahil yoluna (Batn-ı Nahle) gönderdi Onlar Hicaz yoluna doğru yürüdüler Seriyye Batn-ı Nahle denilen yere geldiği zaman, ticaret eşyası taşıyan bir Kureyş kervanına rastladı Başlarında Amr bin Abdullah el-Hadrami olmak üzere üç kişi vardı Abdullah bin Cahş (ra) seriyyesi, Amr bin Abdullah el-Hadrami'yi öldürdü İki kişiyi esir etti Kervanı da ganimet olarak aldı On*lar, Cemaziyelahir ayının son günü olduğunu sanıyorlardı Halbuki Arap-lorır, hürmet gösterdikleri haram aylardan birisi olan Recep ayının ilk gü*nü imiş Seriyye, kervan ve esirlerle birlikte Resulullah (sav)'ın huzuruna geldiği zaman, Peygamber (sav) efendimiz, kervan ve esirlere dokunulma*dan bir yerde alıkonulmasını ve Allah (cc)"tan gelecek vohyln beklenme*sini istedi Çünkü Kureyşlİ kafirler, «Muhammed (sav) ve arkadaşları, ha*ram ayları helal ettiler O aylarda kan döktüler, mal aldılar, adam esir ettil&r» diyorlardı Seriyyedeki müslümonlar, yaptıklarından duydukları piş*manlıkla, «andolsun ki tevbe ettik Tevbemizin kabul edildiğine dair bir âyet gelinceye kadar Mescid-i Nebevi'den çıkmayacağız» dediler, Bunun üzerine: «Sana haram olan o ayı, Ondaki muharebeyi sorarlar De ki: On*da (o ayda) muharebe etmek büyük (günöh)tır (insanları) Allah yolundan men etmek, onu inkar etmek, (ziyaretçilerin) Mescid-i Haram'a gitmelerine mani olmak, O'nun halkını oradan çıkarmak İse Allah katında daha bü*yük (günah)tır» âyeti nazil oldu Bu âyetin nüzulünden sonra Resululfah (sav), kervan ve esirleri aldı ve dağıttı [336] Âyetlerin Tefsirindekı İncelikler Birinci İncelik: Arap dili ve edebiyatıyla ilgili olduğundan alınmamış*tır İkinci İncelik: Müfessir Hasan: «Siz, dünyada eza ve cefa veren şey*leri çirkin ve kötü görmeyiniz Siz, çirkin ve kötü gördüğünüz bir cok şey*leri yapmakla kurtulursunuz Sevdiğiniz bir cok şeyler helakinize sebep olabilir Şair Ebu Said ed-Darirİ, bir şiirinde şöyle der: «Sakındığınız ve çirkin gördüğünüz bir çok şeyler, sizin razı olacağınız ve beğeneceğiniz şeylere vesile olur Çünkü sevilen şeyler gözle görülmez, gizlidir Sevil*meyen ve çirkin olan şeyler ise acıktır» [337] demektedir Üçüncü incelik: Tabiatıyla size çirkin, kötü ve ağır gelen bir çok şey*ler, Allah (cc)'ııi hüküm ve takdirine razı olmağa aykırı değildir Çünkü hasta kimse, gelecekte kendisini tedavi edeceğine inandığı ilaçlan, sev*mese ve nefret etse dahi alır Dördüncü İncelik: Müşrikler, haram ayda insan öldürmeyi büyük gü*nah sayıyorlardı Halbuki onlar dinin yayılmasına engel olma, müminlerin dinlerinden dönmeleri için eza ve cefa yapma, yalan ve iftirada bulunma gibi daha büyük, kötü ve çirkin şeyler yapıyorlardı Bu hususu bir şair şöyle dile getirir: «Siz, haram ayda İnsan öldürmeyi büyük günah sayıyor*sunuz Akıllı bir kişi, yaptıklarınızı görse, daha büyük günah olduğuna hükmeder Muhammed (sav)'in dininin yayılmasına mani olmanızı ve ona İnanmamanızı Allah (cc) görüyor ve biliyor Allah (cc)'a secde eden kimse kalmaması için Mescid-i Haram haikını çıkarıyorsunuz Haram ayda bizi insan öldürmekle kınarsanız, islâma göre bunun sakıncası yoktur İslâmin yayılmasına engel olanlar, huzursuzluk ve fitne çıkaranlar ancak haddi tecavüz eden kafirler ile islâma tahammül edemeyen müşriklerdir» [338] Beşinci İncelik: Zemahşeri'ye göre, âyetteki, «Şayet kafirlerin güç leri yetse» tabiri, kafirlerin gücünün yetmeyeceğine işarettir [339] Altıncı incelik: Âyetteki, «İşte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar» İfadesinde bir incelik vardır Hiç kimse kendi yaptığı amele değil, Allah (cc)'ın rahmetine güvenmelidir Bu hususu Resulullah (sav) ne güzel be*yan eder: «Sizden hiç kimsenin ameli, onu Cennete sokmaz» buyuran Resulullah (sav)'a, sahabiler, «Ya Resulallöh (sav), sizi de mi götürmeye*cek?» demeleri üzerine, O,'«Evet, beni de götürmeyecek Yalnız Allah (cc) kendi fazlından rahmetiyle beni dünyada da, ahirette de kapsamıştır,» buyurur Katade'den varit olan bir rivayete göre sahabiler, ümmetin en seçkin*leridir Allah (çc) onları rica (Allahtan ümit edenler) ehli kılmıştır Çünkü bir kimse, herhangi bir şeyi, ümit ederse ümit ettiğini arar Her kim de korkarsa korktuğu şeyden kaçar [340] Ayetlerdeki Şer'! Hükümler Birinci Hüküm: Haram Aylarda Savaşmak, Mubah Mıdır? «Sana haram olan o ayı, ondaki muharebeyi sorarlar» âyeti, haram aylarda savaşın haram olduğuna delâlet eder Müfessirler âyetteki «ha*ram» hükmünün neshedilip edilmediği hususunda ihtilaf etmişlerdir Mü*fessir Ata, bu âyetin hükmünün neshedilmediğini yemin ederek söyler Taberİ bu hususta: «Ata, bana, Mekke harimi ve haram aylarda insan*ların savaşmasının haram oiduğunu yemin ederek söylerdf Yalnız din düş*manları, müslümanlara saldırdığı vakit, Mekke harimi ve haram aylar ol*masına bakılmaz, nefsi müdafa yapılır» [341] der Cumhurun delili Cumhura göre bu âyetin hükmü, «O müşrikleri, onları nerede bulur*sanız öldürün» (Tevbe: 5) ve «Müşrikler sizinle nasıl topyekün harb-ederlerse siz de onlarla topyekün harb edin» (Tevbe: 36) âyetleriyle nes-hedilmiştir Said bin el-Müseyyeb (ra)'e, «Müslümanların, müşrikleri haram aylarda öldürmesi doğru mudur?» diye sorulunca O, «Evet» diye cevaplan*dırırdı Şüphesiz Resulullah (sav), Huneyn'de Havazin kabilesiyle, Taif'te So-kif kabilesiyle savaşırken, Ebu Amir kumandasındaki bir orduyu da, Utâz kabilesi müşrikleriyle savaşmaya göndermiştir Eğer haram aylarda, savaş haram olsaydı, Resulullah (sav) savaşır mıydı? O"nun savaşması ve asker göndermesi, bu âyet hükmünün neshedildiğini gösterir İbnü'l-Arabi şöyle der: «Sahih olan şudur: Bu âyet, müşriklerin haram aylarda yapılan savaşın büyük günah olduğu inanışlarını reddediyor Zira Allah (cc), «(İnsanları) Allah yolundan menetmek, onu inkar etmek, (zi*yaretçilerin) Mescid-i Harama gitmelerine mani olmak, O'nun halkını ora*dan çıkarmak İse ABah katında daha büyük (günah)tır» buyurmuştur Bu âyet, müşriklerin yaptıklarının, haram aylarda adam öldürmekten daha bü*yük günah olduğunu göstermektedir Ey müşrikler, yaptıklarınızı haram ay*larda yaparsanız, sizinle savaşmak o aylarda farz olur» [342] İkinci Hüküm: Rlddet (İslâm'dan Dönme), İnsanın Amelini Yok Eder Mi? «İçinizden kim dininden döner de o, kâfir olarak ölürse onların (o gibilerin) yaptığı (iyi) İşler dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir» âyetine göre, riddet insanın ibâdet ve amellerini yok eder Alimlerin ihtilafı, mürtedin ameli, riddetle mi yoksa küfür üzere Ölürse mi yok olacağı hususundadır İmam Ebu Hanife (ra) ve İmam Malik (ra)'e göre, mürted olarak öten kimsenin ameli yok olur imam Şafii (ra)'ye göre İse amelin yok olması, riddetle değil, küfür üzere ölmekledir İmam Şafii (ra)'nin delili: «İçinizden kim dininden döner de o, kafir olarak ölürse» âyetinde küfrün ölümle birlikte anılması, mürted amelinin ancak küfür üzere Ölmesi İle yok olacağıno işarettir İmam Malik (ra) ve Ebu Hanife (ra)'nin delilleri: «(Andolsun ki (hobibim) sana da, senden evvelki (peygamberlere de (şu) vahyolunmuştur Eğer (bilfarz Allah'a) ortak tanırsan, celalim hakkı İçin (bütün) amel (ve hereketjin boşa gider» (Zümer: 65) ve «kim ima*nı tanımayıp kafir olursa herhalde bütün yaptığı boşuna gitmiştir» (Mâide: 5) âyetleri delilimizdir Çünkü bu âyetler, açıkça küfrün insanın amelini yok edeceğini ifade eder Yani -Allah müstümanlart korusun- bir kimse şaşırarak veya bilerek kendisini küfre götürecek bir söz söyler veya ha*rekette bulunursa, açıkça dinden çıkar O zamana kadar yaptığı tüm iba*detler, boşa gider Mezhep İmamları arasındaki bu Ihttlafm sebebi şudur: Hacc yapan bir müstüman, İrtidat ettikten bir müddet sonra tekrar müslüman olursa, kişi*nin hacctnı iade edip etmeyeceği hususudur İmam Malik (ra) ve Imam-ı Azam (ra)'a göre o kimse, haccınt iade eder Çünkü riddet amellerini -birisi de hacctır- yok etmiştir imam Şafiî (ra)'ye göre ise, o kimse haccını İade etmez Çünkü Irti-dattan önce hacc yapmıştır İrtidat ise, mürtedin amelini küfür üzere ölür*se yok eder Küfür üzere ölmezse amellerini -umulur ki tekrar iman ede*bilir- yok etmez İbnu'l-Arabî: sMüfessirlerimlze göre, «Andolsun ki (habiblm) sana da, senden evvelki (peygamber)lere de (şu) vahyolunmuştur: Eğer (bilfarz Al*lah'a) ortak tanırsan, celalim hakkı İçin (bütün) amel (ve hareketlerdin boşa gider» {Zümer: 65} âyetinde hitap, her ne kadar Resulullah (sav)'a yapılmış ise de amaç ümmete hitaptır Zira Resulullah (sav) hakkında rid*det mümkün değildir Ancak, «İçinizden kim dininden döner de o kâfir olarak ölürse» âyeti, küfür üzere Ölen adamın amelinin yok olması tçin, mürted olması lazım geldiğini gösterir Amelin şirk ile yok edilmesine ise diğer bir âyet işaret eder Bu iki âyet, başka başka manaları ifade ettiği gibi, herbfri kendine has birer hükmü beyan eder» der Nasla/ın zahiri, kesinlikle amel ve ibadetlerin irtidat İte yok olacağına İşaret eder Tercih edilen, Maliki ve Hanefi'nin görüşüdür [343] Âyetlerden Alınacak Dersler 1 Hakkın zafere ulaşması ve dinin aziz olması Icin, insanların hoşu*na gitmese de savaşmak elzemdir 2 Müminlerin cihadı terketmeleri doğru değildir Çünkü cihadda şe-hadet ve zafer vardır 3 Müslümanların islâmı yaşamalarına ve tebliğ etmelerine mani ol*mak ve âyetleri inkar etmek, haram ayda savaşmaktan daha büyük gü*nahtır 4 Müşriklerin müstümanlarla savaşmasındaki amaç, çeşitli yol ve ve-silerle onları tekrar küfre götürmektir 5 İslâm'dan dönmek, insanın amel ve ibadetini yok ettiği gibi ahiret-te de ebedi olorak'yanmasma sebeptir [344] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #39 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...13 DERS KUMAR VE İÇKİNİN HARAM EDİLİŞİ 219-220 — Sana İçkiyi ve kumarı sorarlar De kir «Onlarda hem bü*yük günah, hem insanlar için faideler vardır Günahları ise faidelerfnden daha büyüktür» (Yine) sana hangi şeyi nafaka vereceklerini sorarlar De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)» Allah size böylece âyetlerini (pek güzel) açıklar Olur ki dünya hususunda da, ahiret işinde de iyice düşünürsünüz Bir de sana yetimleri sorarlar De ki: «Onları yarar ve İyi bir hale getirmek hayırlıdır Şayet kendileriyle birarada yaşarsanız onlar sizin kardeşleriniz-dir Allah (yetimlerin) salahına çalışanlarla (onların mal ve halinde) fesat (ve fenalık) yapanları bilir Eğer Allah dileseydi sîzi muhakkak zahmete sokardı Şüphesiz Allah mutlak galiptir Tam hüküm ve hikmet sahibidir kumar ve içkinin haram edilişi Ayetlerin Lâfzi Tahlili (El hamri): Lügatta hamr kelimesi, hurma ve üzüm şırasından yapılan sarhoş edici içki anlamındadır Zeccac'a göre hamr, aklın üstünü kapatan şeye denir (Elmey»îri); Lügatta meysir kelimesi, kumar manasınadır (İsmün): Lügatta isim kelimesi, günah anlamındadır (El afve): Lügatta afv kelimesi, ihtiyaç fazlası şey ma- (Eğneteküm): Eğnete kelimesi, zorluk ve meşakkat manasınadır (Azizün): Allah (cc)'ın isimlerinden biridîr Yani Allah (cc) İçin hiçbir zorluk yoktur Allah (cç)'tn yapacağına hiç bir şey mani olamaz (Hakimün): Allah (cc)'ın İsimlerinden birisi olan Hakim, dilediği şekilde tasarruf sahibi anlamındadır [345] Ayetlerin İcmali Manaları Allah (cc), Resulullah (sav)'a hitaben şöyle buyurur; «Ey Muhammed (sav), içki ve kumar hükmünü soran sahabitere de ki: İçki içilmesi ve ku*mar oynanmasında büyük günah olduğu gibi meşakkatli bir menfaatte vardır Zararları, menfaatlerinden daha çoktur Çünkü İçki İçilmesi yüzün*den aklın çalışamaz hale gelmesi, malın elden çıkması, özellikle vücudun tahrib olması, kumarda ise; aile hayatının yıkılması, ibadet yapmaya engel olması, düşmanlığa vesile oluşu gibi büyük zararları, onun az menfaati ile karşılaştırıldığında, zararının ne kadar büyük olduğu görülür Ey Muhammed (sav), sahabiler sana mallarından ne kadarını Allah (cc) yolunda harcayacaklarını, ne kadarını da kendilerine alıkoyacakları*nı sorarlar Onlara de ki: «İnfakı kolay olan ve ailenizin ihtiyaç fazlasından infak ediniz Allah (cc)'ın hikmeti, sizin icın menfaatli ve zararlı olanın be-yan edilmesini gerektirir O sizi hayra ve saadete sevkedecek şeylerin a-çıklanmasını istemiştir Ki dünya fani, ahiret İse bakidir Akıllı adam, ahi-reti dünyaya tercih eder» Ey Muhammed (sav), sahabiler sana yetimlerin mallarını kendi mal*larına katarak mı, yoksa katmayarak mı çalıştırabileceklerini soracaklar Onlara de ki: «Vetfmlerin mallarını düzgün bir şekilde çalıştırmak, uzak durmaktan daha iyidir Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarsanız, onlar sizin din kardeşlerinizde Zaten kardeş kendisi İçin sevdiğini, onun için de sevmelidir Allah (cc) sizi her zaman kontrol ettiği gibi, bütün ha*re ketlerin izden de haberdardır O, sizlerden kimin bozguncu, kimin düzel*tici olduğunu en iyi bilendir Yetimlerin mallarını, kendi mallarınıza kattığınız zaman, onlarınkini ye*meyiniz Allah (cc), dileseydi sizi meşakkat ve zorluklara atabilirdi Fakat Allah fcc), size rahmet ederek kolaylık yaratmıştır Çünkü Allah (cc), aziz*dir Hiç kimse, yaptıklarına ve yapacaklarına mani olamadığı gibi, hüküm*lerinden dilediğini, dilediği şekilde beyan' eder» [346] Âyetlerin Nüzul Sebebleri 1 imam Ahmed bin Hanbel (ra), Ebu Davud (ra) ve Tirmizî (ra)'nin Ömer bin Hattab (ra)'dan rivayetidir: «Benim {Hz Ömer), «Yarabbi, bize içki hususunda doyurucu bir haber beyan et Şüphesiz o, malı ve aklı gö*türür» duam üzerine, «Sana içkiyi ve kumarı sorarlar» âyeti nazil oldu Âyet nazil olduğunda beni çağırarak okudular Ben yine, «Atlahım, bize içki hususunda doyurucu bir haber beyan et» duam üzerine «Ey İman edenler, siz sarhoş iken namaza yaklaşmayınız» (Nisa: 43) âyeti nazil oldu Beni tekrar çağırarak nazil olan âyeti okudular Ben yine, «Allahım, bize içki hususunda doyurucu bir haber beyan et» diye dua ettim Bunun üzerine, «Ey İman edenler, içki kumar (tapınmaya mahsus) dikil taşlar, fal okları, ancak şeytanın amelinden birer murdardır Onun İçin bunlar* dan kaçının ki muradına eresinfz» (Mâide: 90) ve «Şeytan İçkide ve kumar*da ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Alfanı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister Artık siz (hepiniz) vazgeçtiniz değlJ mi? (Maide: 91) âyetleri nazil oldu Beni tekrar çağırıp nazil olan âyetleri okumaya başladılar «Siz vazgeçtiniz değil mi?» cümlesine gelince ben, «Ya Rabbi biz vazgeçtik, vazgeçtik» dedim» 2 İbn-i Cerir et-Taberi'nin İbn-i Abbas (ra)'tan: «Yetimin malına, ru«-düne erişinceye kadar, o en güzel olanından başka bir surette yaklaşmayın» (En'âm: 152), «Gerçek, yetimlerin mallarını haksız (ve haram) ola*rak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar Onlar çılgın bir ateşe (Cehenneme) gireceklerdir» (Nisa: 10) âyetleri nazil olunca yanında yetim bulunduran müslümanlar, yiyecek ve içecek Irkini, yetimlerin kinden ayır*dılar Hatta kendi yiyeceklerinden de onların yemesi için bir miktar ayır*dılar Kendilerine zor gelen bu durumun aydınlanmasını Resulullah (sav)'-tan istediler-Bunun üzerine Allah (cc): «Bir de şano yetimleri sorarlar De ki: Onları yarar ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır Şayet kendileriyle bir crada yaşarsanız onlar sizin İçin kardeşlerinizdir» âyetini inzal bu*yurdu Bundan sonra müslümanlar, yetimlerle birlikte yemek yediler ve içtiler» [347] rivayetidir [348] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: Allah (cc) içki hakkında tedrici olarak 4 âyet inzal buyurmuştur «Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de içki ve güzel bir rızık edinirsiniz» (Nahl: 67) âyeti, Mekke'de nazil oldu İslâmın ilk devrelerinde zaten müsiümanlar içki içiyorlardı Ve helaldi Sonra Me*dine'de: «Sana içkiyi ve kumarı sorarlar De Vi: Onfarda hem büyük gü*nah, hem insanlar için faideter vardır» âyeti nazil olunca sahabilerden bir kısmı, âyette «onlarda büyük günah vardır» emrine uyarak içki ve kumarı terkettiler Diğer bir kısmı ise âyette «onlarda insanlar için faide-ler vardır» emrine ittiba ederek, içkiye devam ettiler Daha Sonra bir gün Abdurrahman bin Avı (ra), sahabileri davet ede*rek bir ziyafet verdi Ziyafette çokça yemek yendi ve İçki içildi Akşam namazı vakti olunca, içlerinden birini Seçerek namaz kılmaya başladılar İmam olan kimse, namazda zammı sure olarak «(Hobibim) de: Ey kafir*ler, ben sizin taptığınıza tapmam» (Kâfirun: 1-2) âyetini «Ben sizin tap*tıklarınıza tcparım» şeklinde okudu Bunun üzerine, «Ey (man edenler siz sarhoşken ne söyleyeceğiniz bitinceye ve cünüp İken de -yolcu olma*nız müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın» (Nisa: 43) âyeti nazil oldu Böylece namaz vakitleri İçki içmek yasaklandı Bir kısım müslümanlar ise, yatsı namazından sonra içki İçmeye devam ettiler Bundan sonra sahabi Atban bin Mâlik (ra), bir deve başını kızartarak içlerinde Saad bin Ebi Vakkas (ra)'ın da bulunduğu bir cemaati davet etti Davette yemek yemeye ve İçki İçilmeye başlandı İçkiniri tesiriyle kar-iı şılıklı şiirler söylemeye başladılar Şiir söyleyenlerden biri, kabilesini öven, onları hicveden bir kaside söylemeye başlayfnca, bir ensarlı devenin çene kemiğini alarak Saad bin Ebi Vakkas'm basına vurdu ve kan akıttı O'da başının kanı ile Resulullah (sav}'a giderek şikayette bulundu Bunun üze*rine: «Ey İman edenler, içki, kumar, dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır)» (Mâide: 90) âyeti nazil oldu [349] İkinci İncelik: İçkinin tedrici emirlerle haram kılınmasında cok ince ve derin hikmetler vardır Cahillyet devrinde Araplar, içkiye alışkındılar İçki hayatlarının bir parçası gibiydi Eğer bir emirle yasaklansaydı, onlara cok zor gelirdi Hatta yasaklama emrine uymazlardı Hz Aişe (ra}'nin; ' «Önce Kur'an'ın uzun bir suresinde Cennet veXehennemİ bildiren âyetler geldi İslâmi kabul edenler, islâmi esaslara iyice alıştıktan sonra helal ve haramı bildiren âyetler gelmeye başladı Eğer içki hususunda da başlangıç*ta, «içkiyi İçmeyin» emri nazil olsaydı, onlar «içkiyi katiyyen bırakmayız» diyeceklerdi» dediği gibi, istâmın sosyal hastalıkları nasıl tedavi ettiği a-Cikca görülür Çünkü içki hususunda nazil olan 1 âyette, halkı ondan nefret ettirme, 2 âyette mala ve bedene verdiğf büyük zararlar ve az menfaati mukayese etme ve nefret ettirme, 3 âyette, namaz vakitlerinde içki icifmeme yasağı ve namaza yaklaştırmama 4 âyette de kesin olarak haram kılma yoluna gidildi [350] Üçüncü İncelik: İçki, aklı götürdüğü gibi, malı da elden clkarır Halbuki âyette nicln, «içkide menfaat vardır» deniliyor? Bu soruyu şöyle cevap*landırabiliriz: Âyetteki, «menfaatlar» tabirinden maksat, maddi menfaat-lardır Zira onlar, içkiyi yüksek fiatla satarak büyük para kazanıyorlardı' Kumar ile de oyun bilmeyenlerin elinden rahatlıkla paralarını alırlardı Allah (cc) gerek içki, gerekse kumarda menfaati zikretmesi ortak nokta*dır İkisinde de menfaat, maddidir Kumar oynayanların bir krsmı kazanır, bir kısmı ise kaybeder İçki ticaretini yapanlar, büyük kazançlar elde et*seler de onu alıp içenler, satanlardan kat kat fazladır Allah (cc), âyetin*de icmâlen şöyle der: Onda her nekadar az bir menfaat varsa da, onun İçilmesi ve satılmasıyla kazanılan günahlar, menfaatından pek çoktur Altâme Kurtubi, bu hususta şöyle diyor: «İçkideki menfaatler ticaretin*deki karlardır Çünkü Araplar, Şam bölgesinden cok ucuza aldıkları İçkiyi, Hicaz bölgesine getirerek fahiş fiyatla satarlardı Çoğu kez içkiye alışan*lar, flata aldırış etmeksizin onu alırlar Hatta çocuklarının tek gıdalarını oluşturan süt keçilerini satarak, İçki alma yoluna giderlerdi Buna ben*zer olaylar zarranımızda da pek çoktur» [351] Dördüncü İncelik: İnsanın en değerli varlığı aklıdır İçki içerek İnsani duygulardan uzaklaşan insan, hayvan mertebesine İner Bundan dolayı Allah (cc), İçkiyi haram etmiştir Hatta içkiye «kötülüklerin anası» İsmi dahi verilmiştir Nesâi, Hz Osman (ra)'dan şöyle rivayet eder: «İçkiden kaçınınız Çünkü o bütün kötülüklerin anasıdır Önceki ümmetlerden birin*de çok ibadet eden bir adam vardı Onu yoldan çıkarmak isteyen azgın, sapık bir kadın, cariyesini göndererek, «Şahit yapmak İstiyorum, yanıma gelsin» dedi O kimse, cariye İle birlikte sapık kadının evine girdi Cariye, kadının yanına varıncaya kadar geçtikierj tüm kapıları kilitledi Kadının yanına gelen o kimse, onun çok süslenmiş olarak oturduğunu gördü Kadın ona «Sent şahitlik için değil, benimle cinsi münasebette bulunma, bu şa*raptan bir kase içme veyaşu çocuğu öldürme fiillerinden birini yapmanız için çağırdım» dedi Bunların içinde en hafif olarak şarap İçmeği gören o kimse, «Bana bir kase şarap verin» dedi Onlar bir kase şarabı verdikten sonra, o kimse sarhoş oluncaya kadar şarap içmeye devam etti Bundan sonra kadınla cinsi münasebette bulundu Çocuğu da öldürdü Öyleyse siz içkiden kaçınınızÇünkü Allah (cc)'a yemin ederim ki İman ile İçki bi-rarada olmaz Birisi ctkar, diğeri o zaman girer Yani iman çıkar, içki kalır» [352] Besinci incelik: İçki içmeye karar veren ve nefsine haram kılan Kays [353] bin Asım el-Minkarî (ra), içkinin kötülüklerini bir şiirinde şöyle anlatır: «İçkinin hiç bir hususta iyiliğini görmedik Çünkü ondaki hususiyet, en uy*sal insanı dahi azgınlaşttrmoktır Allah {CC)'a yemin ederim ki, o, hiç bir hastalığı iyiieştirmez İçen kimsenin iç yapısını hemen ortaya çıkarır ve onu halka rezit eder İçki bir çok büyük felaketlere vesile olur» Altıncı İncelik: Arapların cahiüyet devrinde oynadıkları kuman Ze-mahşeri şöyle dile getirir: «Arapların fincan şeklinde, son üç tanesi ha*riç diğerlerinin üzerinde pay miktarı yazılı, 1 aletin pay, 2 aletin İkiz, 3 aletin rahip (kontrol), A aletin dördüncü, 5 aletin nafiz, 6 aletin müsbil, 7 aletin mualla, 8 aletin menin, 9 aletin sefih ve 10 aletin elvağd İsmiyle anılan 10 tane kumar aletleri vardır Bunları bir torbaya koyduktan sonra, güvendikleri adil bir kimseye verirlerdi O kfmse, torbayı karıştırdıktan son*ra kumar aletlerinden onların her birisine birer tane verir, aletlerin üzer*lerinde pay miktarları yazılı olduğundan, herkes hakkına razı olurdu His*selerine pay çıkanlar, bunları yemeyerek fakirlere dağıtır ve bununla do iftihar ederlerdi Oyuna katılmayanlar da hakir görülerek horla nırlardı» [354] Ayetlerdeki Şer’i Hükümler: Bîrincî Hüküm: «Sana Içkfyl Ve Kumarı Sorarlar* Âyeti, İçkinin Haram Olduğuna Delalet «Der Mi? Bazı alimlere göre, «Sana İçkiyi ve kuman sorarlar Da ki: Onlarda hem büyük günah, hem İnsanlar İçin faldeler vardır Günahları ise falde-lerinden daha büyüktür» âyeti, içkinin haram olduğuna delalet eder Zi*ra Allah {cc} âyette «De W: Onlarda hem büyük günah vardır» ifadesini anmıştır Halbuki Cenab-ı Hak, «De ki: Rabfaim oncak hayasızlıkları, onla*rın açığım, gizlisini bununla beraber (her türlü) günah" haram etmiştir» (A'raf: 33} öyetiyle günah işlemeyi haram kılmıştır Bu görüş Kadı Ebu Yo'la'nındtr Cumhur/a göre ise bu âyet, içkinin haram olduğuna değil, çirkin ve kötü bir şey olduğuna işarettir Çünkü sahabller, bu âyetin nüzûlundan sonra da içki İçmişlerdir Eğer içkinin haram olduğunu bu âyetten saha-biler anlasaydılar, kesinlikle içki İçmezlerdi Bu âyetin hükmü, Mâide su*resinin 90 âyetiyle neshedilmiştir Bu görüş, Mücahid (ra), Katâde (ro) ve Mukâti (ra)'İndir Sahih olan da budur Kurtubl, bununla ilgili olarak: «Bu âyette, yalnız içkiyi yerme vardır Onun haram edilmesi, «Ey İman edenler, İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır» (Mâlde: 90) âyetiyledir Ço*ğu müfessir bu görüştedir» [355] der [356] İkinci Hüküm: «Hamr (Şarap)» Nedir? Her Müskfr (Sarhoş Edici Şey)'e Hamr Denir Mi? Hamr'in tarifi hususunda alimler iki görüşe ayrılmışlardır İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'ye göre, yalnız üzüm şırasından yapılan sarhoş edici içkiye hamr denir Üzüm dışındaki şeylerden yapılan sarhoş edici içkiye ise hamr değil, nebiz (sarhoş edici bir madde) denir Bu gö*rüş, Küfe alimleri Neheî, Sevrî ve Ibn-i Ebi Leyla'nındır İmam Malik (ra), İmam Şafii (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göreyse hamr; hurma, üzüm, arpa ve diğer herhangi bir maddeden yapı*lırsa yapılsın, sarhoş edici şeylere denir Bu görüşte bütün muhaddis ve Hicaz alimlerinin görüşüdür Küfe alimleri ve İmam-ı Azam'ın delilleri: Küfe alimleri ve Ebu Hanife (ra) hurma ve üzüm dışında, diğer mey*ve ve arpalardan yapılan şıraya, hamr (şarap) denilmediğini lügat ve ha*disle Isbat ederler Lügattan delilleri: Ebu'l Esved ed-Düeli; «Sen hamr (şarap) içmeyi bırak, onu Hind içsin» şiirinde, hamr'İ yalnız üzümden yapılan sarhoş edici içki anlamında kullanmıştır Sünnet (hadis)'ten delilleri: Ebu Said el-Hudri (ra)'den varit olan ri*vayete göre, Resulullah (sav) yanına gelen bir sarhoş kişiye, «Hamr mi içtiniz? div'd sorunca o, «Allah (cc) ve Resulü (sav), onu haram ettikten sonra içmedim» dedi «Öyleyse ne içtiniz?» buyuran Resulullah-(sav)'a «Üzüm, hurma ve-diğer meyvaların karışık şıralarından İçtim» cevabını verdi Peygamber Efendimiz (sav), onları da haram kıldı [357] Bu hadisten anlaşılan, o sarhoşun, Resulullah (sav)'ın huzurunda karışık şıraya hamr ismini vermediğidir Öyleyse hamr, yalnız üzüm şırasından yapılan İçkiye denir İmam Malik (ra), İmam Şafii (ra), İmam Hanbelİ (ra) ve Hicaz alimle*rinin delilleri: Bunların, her sarhoş edici şeyin hamr olduğuna dair delilleri aşağı*dadır : 1 Ibn-i Ömer (ra)'dan varit olan rivayete,göre; Resulullah (sav): «Her sarhoş edici şey, hamr (şarap)dır ve her sarhoş edici şeyde haramdır*»; buyurdu [358] 2 Ebu Hüreyre (ra)'nin rivayet ettiği hadistir: «Resulullah (sav), ü-züm ve hurma ağaçlarına İşaret ederek, «Hamr, bunlardan yaptlır» buyur-uU» [359] 3 Enes (ra)'den: «Resuiuilah (sav), «Hamr, haram kılınmıştır Üzüm*den yapılan hamr, bizim ülkemizde azdır Bizim ülkemizin hamr'i İse, taze ve kurutulmuş hurmadan yapılır» buyurdu» [360] diye rivayet ediien ha*distir 4 Ibn-iÖmer (ra)'den varit olan diğer bir rivayete göre de, Resulul*lah (sav); «Haram kılınan hamr, üzüm, buğday, hurma, arpa ve darıdan yapılır Aklı örten (çalışamaz hale getiren) her şeye hamr denir» buyur*du [361] 5 Ümme Seleme (ra) annemizin; «Resulullah (sav), her sarhoş edici şeyi yasaklamıştır» [362] rivayetidir Bunlar, görüşlerini hadislerle isbat ettikleri gibi, lügatle de isbat e-derler Çünkü lügatta hamr, bir şeyi örtme anlamındadır Sarhoş edici şey*lere de hamr denmesi, aklı örttüğü, yani üstü Örtülü şeyin görülmediği gibi, içkifi bir kişinin geçici bir zaman da olsa aklını çalışamaz hale getirdiği içindir Üzüm, arpa, hurma, buğday ve dan gibi şıralar, hamr gibi aklı Ör*terler Sarhoş edici madde neden yapılırsa yapılsın, hamr olduğu kesindir İmam Fohreddin er-Râzî bu hususta; «Yapılan tüm izahlar, şıraların hamr gibi sarhoş edici olduklarını ortaya çıkarıyor Lügatçıların tahkikine, nakledilen hadislerde i]ave edilirse bütün şıraların hamr gibi yasak edildiği açıkça görülür» [363] der Birinci ve ikinci gurubun delilleri incelendiğinde, ikinci gurubunki ter*cih edilir, öyleyse hamr, haram olduğu gibi, her sarhoş edici şey de hamr'-dır ve haramdır Hz Ömer (ra) de bu görüştedir Sahabiler hamr'in haram olduğunu duyunca, ondan bütün şıraların haram edildiğini anladılar Çün*kü Arap dili ve edebiyatını-herkesten İyi bildikleri gibi, Allah (cc)'ın âyette*ki maksadını da herkesten iyi arılıyorlardı Sarhoş edici şeyin haram oldu*ğu hadisle de sabittir Enes bin Malik (ra)'den: «Şarabın haram kılındığı gün -Onu duymamıştık- Ebu Talha (ra)'nın evinde içki içen arkadaşlara şakilik yapıyordum Hurma şırasından yapılmış içkiyi dağıtırken, dışarı*dan gelen bir kimse, «Siz hamr hakkında nazij olan âyeti duymadınız mı?» dediği zaman evde bulunan topluluğun hepsi içkilerini dökerek, kaselerini kırarak orayı terkettiler» diye rivayet edilen tarihi olay, İçkilerin neden yapılırsa yapılsın, kesinlikle horam olduğunu gösteriyor [364] Üçüncü Hüküm: Hangi Kumar Çeşitleri Haramdır? Bütün islâm alimleri, her türlü kumarın kesinlikle haram olduğuna hükmederler Çünkü Allah (cc), «Sana İçkiyi ve kuman sorarlar De kt: On*lar da büyük günah vardır» âyetiyle haram kılmıştır Hangi oyun olursa olsun, bir kısmı kazanırken, büyük bir kısmı da zarara girmektedir Bu oyunlar tavla, satranç, kağıt veya herhangi bir oyun aletiyle olsun hepsi haramdır Hatta oynanan oyun, bir bardak çay karşılığı da olsa, yine ha*ramdır Zira islâm'da haram olan bir şeyde İstisnai bir durum söz konu*su olamaz İslâm'a göre kumar türleri içersine hangi maksatla satılırsa sa*tılsın tüm piyango biletleri, at yarışlarında atların İsmiyle çekilen biletler, spor kulüpleri namına doldurulan kağıtlar girer ve bunlar aynen kumar hükmündedir Bunlarda kumar da olduğu gibi kazanan çok az, kaybeden sayılamayacak kadar çoktur Geniş, izahat fskıh kitaplarında vardır [365] Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler Allah (cc), İnsan aklına, mâlına ve aile hayatına büyük zarar verdiğin*den içkiyi kesinlikle haram kılmıştır Herşeyden önce İçki, insanın aklını tahrib ederek, yeme, yatma ve konuşmasını anormalleştirir Sindirim sis*temini ve Kan dolaşımını etkiler Çoğu kez içki, kendisine alışanların ani ölümüne neden olur Bu husustaki geniş İzahat elbette modern tababet*te mevcuttur Hatta bazı Alman doktorları, kendi devlet adamlarına, «Siz meyhane ve İçki fabrikalarının yarışını kapatınız Bizde hastane ve hapis*hanelerin yarısının kapacağına teminat verelim» demişler İçkinin zarar ve kötülüklerini, «İçki, kötülüklerin onasıdtr* hadis) ne güzel İzah eder Kumarın zararları da, İçkinin zararlarından az değildir Zira o, oyna*yanlar arasına kin, düşmanlık sokar Halkı tembelliğe, başıboş gezmeğe, yorulmadan ve çalışmadan para kazanmaya alıştırır Namaz kılmak ve zikir yapmaktan alıkor Aile hayatını yıkar Onun vasıtasıyla çoğu zengin aile*ler, fakir düşer Kumara alışanların para ve servetlerini kaybetmelerinden dolayı intihar ettikleri de görülür Gün geçtikçe içki ve kumarın zarar*larının ne kadar çok olduğu açıkça müşahede edilmektedir Halbuki bu tecrübelere bakmaksızın herkesin içki ve kumarı, «Şaytan İçkide ve ku*marda ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan alıkoymak ister Artık siz vazgeçtiniz değil mi?» (Mâide: 91) âyetine baka*rak terketmesi gerekir Her müslümana düşen vazife budur [366] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #40 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...14 DERS MÜŞRİK KADIN VE ERKEKLERLE EVLENME 221 — (Ey müminler) Allah'a eş tanıyan kadınlarla (müşriklerle), on*lara İmana gelinceye kadar evlenmeyin, İman eden bir cariye, müşrik bir kadından -bu, sizin hoşunuza gitse de- elbet daha hayırlıdır Müşrik erkek-lere de, onlar iman edinceye kadar, (mü'mfn kadınları) nikahlamayın Mü'-mln bir kul, müşrikten- o sizin hoşunuza gitse de- elbette hayırlıdır On*lar sizi cehenneme çağırırlar Allah İse, kendi iradesiyle, cennete ve mağ*firete çağırır O, insanlara âyetlerini apaçık söyler Tâ ki İyice düşünüp İbret alsınlar Ayetin Lafzı Tahlili (Tenklhül müşrlkâtl): lAllah'a eş tanıyan kadınlarla evlenmeyiniz» Lügatta, hiçbir semavî dini olmayan, putla*ra tapan kadına müşrike, erkeğe müşrik denir (Emetün mü'mînetün}; Emet kelimesi, cariye anlamındadır Mü'mine kelimesi ise, islâmı kabul eden kadın ma nasınadır [367] Âyetin İcmali Manası Allah (cc), icmâlen şöyle buyurur: «Ey müminler, müşrik kadınlarla, Allah (ccj'a ve ahiret gününe inanıncaya kadar evlenmeyiniz Sizin için Allah (cc)'a ve Resulü (sav)'ne İnanan bir cariye —malr, mevkisi ve güzel*liğiyle hoşunuza giden— müşrik bir kadından daha hayırlıdır Siz kadın*larınızı müşrik erkeklere Allah (cc} ve Rasulüne (sav) inanıncaya kadar nikahlamayınız Sizin hür kadınlarınızı, mü'min bir köleyle evlendirmeniz -serveti ve mevkisi hoşunuza giden- hür bir müşrikle evlendirmenizden dona hayırlıdır Çünkü evlenmeleri haram olan müşrik erkek ve kadınlar, sizi cehennem ateşine götürecek bir yola davet ediyorlar Allah (cc) ise sizi cennete götürecek bir yola davet ediyor ve halka kendi yolunun cen*net yolu olduğunu gösteriyor Ki onlar güzel ile çirkini, hayır ile şerri bir*birinden ayırt edebilmeyi düşünsünler [368] Âyetin Nüzul Sebebleri 1 Mirsat bin Ebi Mirsat (ra), hicretten sonra Muhacirlerin Mekke'de kalan ailelerini Medine'ye getiriyordu O'nun cahiliyet devrinde «Enak» İsimli müşrik bir kadınla ilişkisi vardı Mirsat, Mekke'ye geldiğinde- kadın, «Benimle kalmaz mısınız?» dedi Mirsat kadına, «Ne yapıyorsunuz? İslâm, seni bana haram kıldı» deyince, o da, «öyleyse benimle evlen» dedi Mir*sat, Rasulullah (sav)'a gidip sorduktan sonra evlenebiliriz» diye cevap verdi Bunun üzerine, bu âyet nazil oldu [369] 2 İbn-i Abbas (ro)'ın rivayetidir: «Abdullah bin Revaha (ra)'ntn zenci bir cariyesi vardı Kızarak ona bir tokat attı, fakat korktu Resulülloh (savj'a giderek durumu anlattı Resülullah (sav), o cariyenin kim olduğunu sorun*ca, «oruç tutan, abdest alan, namaz kılan, Allah (cc)'a ve sana inanan bir kadındır» dedi Resulullah (sav) «O cariye, mu'minedir» deyince Ab*dullah, «Seni hak yol ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, onu azat edip evleneceğim» dedi Bİlahere Abdullah bin Revaha (ra) o mü'mine cariye ile evlendi Bunun üzerine bazı müslümanlar, O'nun bu cariye ile evlenmesini ayıpladılar Çünkü onlar müşrik kadınları güzellik, soyluluk, zen*ginlik gibi vasıflara önerek almak (evlenmek) istiyorlardı İşte bunun üze*rine, bu âyet nazil oldu» [370] Âyetin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: Âyette, «nikâh» kelimesinden maksat, cinsî münasebet değil evlenmedir İkinci incelik: «İman ederi bir cariye, müşrik bir kadından -bu sizin hoşunuza gitse de- elbette daha hayırlıdır» âyetinde, evlenme konusunda dikkat edilecek şeylere çok ince bir işaret vardır Evlenmede en dikkat edilecek şey, kadının güzelliği, soyluluğu ve zenginliği değil, güzel huy-luluğu ve dindar oluşudur Nitekim Rasulullah (sav} bir hadisinde: «Siz ka*dınları güzelliği için almayınız Güzellik onları gurura ve şımarıklığa sev-kedebillr Malları için de evlenmeyiniz Çünkü servetleri, onları size karşı isyan ettirebilir Siz dindar kadınlarla evleniniz Dindar zenci bir cariye, güzellik ve servet sahibi bir kadından daha hayırlıdır,» buyurmuştur [371] Üçüncü ve dördüncü incelikler: Arap dili ve edebiyatıyla ilgili oldu*ğundan alınmamıştır [372] Ayetteki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm : Kitap Ehli (Yahudi Ve Hristlyan) Kadınlarla Evlenmek Haram Mıdır? «(Ey müminler) Allah'a eş tanıyan kadınlarla (müşriklerle), onlar ima*na gelinceye kadar evlenmeyin» âyeti, puta ve ateşe tapan kadınlarla ev*lenmenin haram olduğuna delalet eder Kitap ehil kadinfarla evlenmek ise, caizdir Zira Allah (cc): «Bugün size bütün İyi ve temiz (nimetler) helal kılındı Kendilerine ki top verilenlerin yiyeceği sizin İçin helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlar için helaldir Namuskar, zinaya sapmamış, gizli dostlar »dinmemiş (İnsanlar) halinde (yaşamanız şartıyla) mü'mlnlerden hür ve İffetli kadınlarla, kendilerine sizden evvel kitap verilenlerden yine hür ve İffetli hanımlar dahi, siz onların mehillerini verip (nikah ed) ince (siz© helaldir)» (Mâide: 5) buyurmuştur Bu âyete göre kitap ehli ka*dınlardan iffetli ve namuslu olanlarla evlenmek mubahtır Cumhur ve ehl-i sünnet'in dört mezheb imamı bu görüştedir İbn-i Ömer (ra) ise, kitap ehli kadınlarla evlenmeye haram demiştir Çünkü bir müslümanm, hrlstiyon ve yahudi bir kadınla evlenip evleneme-yeceği sorulduğunda «Allah (cc), müşrik kadınlarla evlenmeyi haram kıl*mıştır Bir kadının Hz İsa veya Hz Meryem'in Rab olduğuna İnanarak söy*lediklerinden daha büyük bir şirk tasavvur edemiyorum» demiştir Cumhur'un (Ebu Hafifte (ra), ŞafK (ro), Maliki (ro), ve Hanbeli (ra) delilleri: A Müşrik kelimesi, kitap ehlini kapsamaz Çünkü Allah (cc) «Ehl-i kitaptan olan kafirler de, (Allah'a eş koşan) müşriklerde size Rabblnİzden birkaç hayır indirilmesini İstemezler» (Bakara: 105), «Kitaplılardan ve müş*riklerden küfredenler» âyetleriyle buna işaret eder Bu iki âyette, müş*rikler ve kitap ehli ayrı ayrı zikredilmiştir Bu da göstermektedir ki, ikisi bir değildir B Cumhur, selefin kitap ehli kadınlarla evlenmeyi mubah görmelerini delil getirirler Çünkü onlar, Asr-ı Saadete bizden daha yakındılar, Arap dili ve edebiyatı ile hadisleri bizden daha iyi biliyorlardı Katâde (ra)'ye göre, «Ey müminler Allah'a eş tanıyan kadınlarla, on-lur imana gelinceye kadar evlenmeyin* âyetinden maksat, okuyup amel edecekleri hiçbir semavi kitapları olmayan müşrik Arap kadınlarıdır [373] Hammâd'dan şöyle rivayet edilmiştir: «Ben, İbrahim en-Nehâî'ye, «Hristiyan ve yahudi bir kadınla evlenmek mubah mıdır? diye sordum «Ev*lenilir» cevabını alınca tekrar, «Allah (cc) müşrik kadınla evlenmeyiniz bu-yurmamış mıdır?» dedim O'da «Âyette «müşrik» kadından maksat, puta ve ateşe tapan kadınlardır» dedi[374] C Cumhur'a göre Bakara süresindeki, «Allah'a eş tanıyan kadınlarla, onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin» âyetin Mâ ide süresindeki, «Namuskar, zinaya sapmamış ve gizil dostlar da edinmemiş (İnsanlar) halinde (yaşamanız şartıyla) mü'mlnlerden hür ve İffetti kadınlarla kendi*lerine sizden evvel kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınlar dahi siz onların mehillerini ver(İp nikah edjlnce (stze helaldir)» (5 âyet) âyeti neshetmesi caiz değildir Çünkü Bakara suresi 221 âyeti, Medine'de nazil olan âyetlerdendir M aide suresi 5 âyeti ise nikah mevzuunda daha sonra nazil olmuştur Nesh kuralında son gelen âyet, bir önceki âyetin hükmü*nü nesheder: D Hz Ömer (ra), bir yahudi kadınla evlenen Huzeyfetü'l Yemanî'ye yazdığı mektupta, evlendiği kadını boşamasını tavsiye etti O, Hz Ömer (ra)'e yazdığı cevabı mektupta «Eğer yahudi bir kadınla evlenmek haram ise, boşayayım» dedi Hz Ömer (ra), O'nun mektubuna verdiği cevapta şöyle dedi: «Onlarla evlenmek haram değildir Endişem, sizin iffetfl olma*yan kadınlarla evlenmenizdîr Çünkü Allah (cc), kltapehli kadınlarla evlen*meyi ancak İffetti olmak, yani kimseyle zina yapmayan veya gizli ilişkisi olmayan kadın olmak şartıyla mubah kılmıştır» [375] Hz Ömer (ra)'in, Huzeyfetü'I Yemani'ye (ra) yazdığı mektuptan, müs-İümanların evlilik hususunda cok dikkatli ve ihtiyatlı olmalarını tavsiye ettiğini görüyoruz Yoksa mektuptan, kitap ehlj bir kadınla evlenmenin haram olduğu anlaşılmaz E Abdurrahman bin Avf (ra)'ın rivayet ettiği hadise göre, Resulutlah (sav), mecusiler hakkında; «Siz onlarla yaptığınız işlerde, kitap ehli ile yaptığınız işlerdeki gibi hareket ediniz Yalnız mecusilerin kadınlarıyla evlenmeyiniz ve kestikleri hayvanların etlerini yemeyiniz» buyurdu [376] Kitap ehli kadınlarla nikah caiz olmasaydı, naklettiğimiz hadiste, Re-sulullah (sav), mesusi kadınlarla evlenmeyi yasakladığı gibi, kitap ehil kadınlarla da evlenmeyi yasaklardı Taberi, bu hususta şöyle der: «Tefsirler içinde bu ayetin en güzel tef*sirini Katâde aşağıdaki şekilde yapmıştır: «Allah (cc)'ın, «Siz müşrik ka*dınlarla evlenmeyiniz» âyetinden murat, kitap ehli olmayan müşrik kadın*lardır Âyetin hükmü diğer '"ir âyetle neshedilmemiştir Çünkü kitap ehli kadınlar tabirine dahil değildir Allah (cc) kitap ehli kadınların, «Ken-dllterlne sizden evvel kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınlar dahi, siz onların mehirlerinf ver(İp nikah ed)İnce (size helaldir)» âyetiyle, mü'-mlnlerle evlenmesini helal kılmıştır Hz Ömer (ra) de, «Müslüman bir er*kek, hrlstiyan bir kadınla evlenebilir Hiçbir zaman hristiyan bir erkek, müslüman bir kadınla evlenemez» buyurdu Yalnız Hz Ömer (ra)'in saha-bilerden Talha (ra) ve Huzeyfe (ra)'nin, yahudi ve hristiyan kadınlarla ev*lenmelerini çirkin görmesi ve onları boşamasını istemesi, onlara halkın bu hususta uymamaları içindir Eğer Hz Ömer (ra), onların kitap ehli ka*dınlarla evlenmelerini çirkin görmeseydi, müslümanların çoğu onlara uyarak kitap ehli kadınlarla evlenir, müslüman kadınlarla evlenmeyi terke-derdi» [377] İkinci Hüküm: Müslüman Kadınlarla, Evlenmeleri Haram Olan Müşrikler Kimlerdir? «Müşrik erkeklere de, onlar İman edinceye kadar, (mü'mfn kadın*ları) nikahlamayın» âyeti, müşrik bir erkeğin, müslüman bir kadınla ev*lenmesini kesinlikle haram kılar Âyette «müşrik» kelimesinden murat, İs*lâm dinine girmeyen, putperest, mecusi, yahudi, hrlstiyan ve mürtedlerdfr Bunların hepsi de âyette de görüldüğü gibi kesinlikle haramdır Bunun hikmeti de İslâmın izzet ve şerefinin herşeyin üstünde olmasıdır Hiçbir şey, İsfâmın üstüne çıkamaz Müslüman bir erkeğin, yahudi ve hrlstiyan bir kadınla evlenmesi he*lal olduğu halde, hristiyan veya yahudi bir erkeğin, müslüman bir kadınla evlenmesi kesin olarak haramdır Çünkü Allah (cc} «Onlar sizi cehenneme çağırırlar» âyetiyle bunu beyan etmiştir Yani onlar, sizi küfre davet e-der, küfür İse cehennem ateşine atılmaya sebeptir İslama göre erkeğin, kadın üzerinde mutlaka bir hakimiyeti vardır Bu nedenle evlendiği kimse, mü'mine kadını dinini terketmeye zorlayarak kendi dinine sokabilir Doğan çocukları babası hristiyan, musevî veya purperest yapabilir Çünkü çocuk*lar, babanın yanında terbiye olmuştur Bu da çocuğun ateşe girmesine vesile olur Diğer taraftan müslüman bir erkek, Hz İsa ve Hz Musa'ya inandığı gibi onlara inzal olan İncil ve Tevrat'a da İnanır Erkeğin müslü*man olması, hristiyan veya yahudi kansına eza ve cefa yapmasına mani*dir Çünkü o, karısının inandığı peygamberlere de inanır Hiç bir dinî ihti*lafları, eza ve cefaya sebep olmaz Ama Kur'an'a ve Resululfah (sav)'a İnanmayan bir gayr-i müslim erkek, dininden dolayı her zaman karısına işkence yapar ve dinini hafife alır Halep'te iken, İslâm hukukunu küçük düşürmek kastıyla, «Müslüman erkek, hristiyan bir kadınla evlenebilir de bir hristiyan erkek, neden müs*lüman bir kadınla evlenemez?» diye soran gayr-i müslim bir talebeye, «Biz müslümanlar, peygamberiniz Hz İsa'ya ve kitabınız İncil'e İnanıyo*ruz Eğer sizde peygamberimiz Hz Muhammed (sav)'e ve kitabımız Kur'-an'o irfanırsanız, kızlarımızla evlenebilirsiniz» dedim Talebe şaşkına dö*nerek yanımdan ayrıldı [378] Ayetten Alınacak Dersler 1 Semavi kitaplara İnanmayan ve puta tapan bir kadınla evlenmek haramdır 2 Gayr-ı müslimlerin, müslüman kadınlarla evlenmeleri haramdır 3 Müslüman bir erkeğin, hristiyon veya yahudi bir kadınla evlenme*si, doğacak çocuğa dini bir zarar gelmemek şartıyla helaldir 4 İnsanlar arasında üstünlük yalnız dinledir Müslüman bir erkek, her zaman gayr-i müslim bir erkekten, müslüman bir kadında gayr-i müslim bir kadından üstündür 5 Gayr-i müslim bir erkek, evlendiği takdirde mümine bir kadını her zaman kâfir yapmaya çalışır Bunun İçin mü'mine bir kadının, gayr-İ müs*lim bir erkekle evlilik yapması haramdır [379] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #41 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...15 DERS AY HALİNDEKİ KADINDAN KAÇINMA 222 — Sana kadınların ay halini de sorarlar De ki: O bir ezadır (pis*liktir) Onun için hayız zamanında kadınlar(ınızla cinsi münasebetken ayrılın Temizlendikleri vakte kadar kendilerine yaklaşmayın İyice temiz*lendiler mi, o zaman Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin, herhalde Allah hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri sever 223 — Kadınlarınız sizin (evlat yetiştiren) tarlatannızdır O holde tar*lanıza dHediğiniz gibi gelin Kendiniz Icin önden (iyi ameller) gönderin (hayırlı evlatlar yetiştirin) Bir de Allah'tan korkun ve bilin ki herhalde siz ona kavuşacaksınız İman edenlere müjdele Ayetlerin Lafzi Tahlili (El mehîdf): Mehid kelimesi, kadın vücudunun ay içersinde İfraz ettiği pis kan manasınadır (Ezen): Ezen kelimesi, pislik, kir manasınadır (Fağtezilû): tğtlzâl kökünden türeyen fağtezilû ke*limesi, fiildir ve kaçınınız anlamındadır (Yadhurne): To'nın tahfifiyle okunan yadhurne kelimesi, kadınlardan ödet kanının kesilmesine denir Yadhurne kelimesi (yaddeherne) şeklinde şedde ile okunursa temizlik manasınadır (Harsün): Hars kelimesi, tohumu yere atmak ve yeri ekime hazırlamak manasınadır (Ennö sl'tüm): «Nasıl isterseniz?» anlamındadır [380] Âyetlerin İcmali Manaları ' Allah (cc) İcmâlen şöyle buyurur: «Ya Muhammed (sav), ay halinde*ki kadınla cinsi münasebette bulunmanın helal veya haram mı olduğu hu*susunu soracaklar Onlara de ki: aKadınların ay halinde iken gelen kanları pistir O halde İken kadınlarla cinsi münasebette bulunmak, hem sizin için, hem de onlar için eziyettir Onlardan sakınınız ve kan kes'finceye kadar da yaklaşmayınız Ay hali kanı kesilen ve temizlenen kadınlarla Allah (cc)'ın yasakladığı yer ve şekilde değil, emrettiği yer ve şekilde cinsi mü*nasebette bulununuz Çünkü Allah (cc), tevbe eden ve kötü fiillerden uzaklaşan kullarını sever» Yasağını te'kid eden ve kadınlarla clnsj münasebet için helal yolun gerekliliğini beyan eden Allah (cc), daha sonra: «Ey İnsanlar, kadınlar sizin nesil tarlanızdır Onların rahminde cenin ve çocuk oluşur Siz kadın*larınızla helal yol olmak şartıyla dilediğiniz gibi cinsi münasebette bulu*nunuz Yani kadınlarınıza yaklaştığınız zaman tohumunuzu zayi etmeyecek yer olsun» buyurur İbn-i Abbos (ra) bu hususu, «Sen tohumunu bitecek yere serp» cümlesiyle ifade etmiştir «Ey müminler, ahiretiniz için salih ameller hazırlayınız Zira iyilik ya*panlar iyiliğiyle, kötülük yapanlarda kötülüğüyle yargilantr Ya Muhammed (sav), müminleri Cennetteki sonsuz ve-İBaytstz nimet*lerle müjdele [381] Âyetlerin Nüzul Sebe8leri 1 Enes bin Malik (ra)'den varit olan rivayete göre, yahudller oy hali olan kadınlarıyla temizleninceye kadar yemez, içmez hatta bir evde dahi oturmazlardı Bu durum Rasuluflah (sav)'a sorulunca: «Sana kadınların ay halinden de sorarlar De kf: O bir ezadır Onun İçin hayız zamanında Kadınlarınızla cinsi münasebetten sakının)» âyeti nazil oldu Resulul-loh (sav), ay hali olan kadınlarla cinsi münasebetin dışında herşeyin ya*pılabileceğini beyan etti Yahudiler kızarak, «Hz Muhammed (sav), her hususta olduğu gibi, kadınların ay hali konusunda da bize muhalefet edi*yor» dediler Yahudilerin bu sözlerini Ubbâd bin Büşr {ra) ve Useyd bin Hadir (ra), Peygamberimize gelerek haber verdiler Ve «Ya Rasulullah (sav), oy hali olan kadınlarımızdan, cinsi münasebetin dışında menfaat-lenebilir miyiz?» dediler Resulullah (sav)'ın yüzü kızardı O'nun kızdığını zannederken, kendisine hediye edilen sütü, onlara ikram ettiğini gördük Anladık ki kızmamış» [382] 2 Câbir (ra)'in rivayetidir: «Yahudiler, «Hanımının doğru yoluna ar*kadan münasebette bulunan kimsenin doğabilecek çocuğu şaşı olur» der*lerdi Bunun üzerine: «Kadınlarınız sizin (evlat yetiştiren) tarlanızdır O halde tarlanın dirediğiniz gibi gelin» âyeti nazil oldu» [383] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Yahudiler ay halindeki kadınlarıyla yeme, içme, aynı evde beraber kalma gibi fiflleri hiç yapmazlardı Onların halini, pislik ve bir hastalık kabul ederlerdi Hrİstiyaniar ise onların aksine ay halindeki hanımlorıyîa çekinmeden cinsi münasebette bulunurlardı İslâm'da yahudiler gibi tamamen uzaklaşma, hrfstiyanlar gibi de yakınlaşma yoktur Yalnız ikisinin ortası olan, ay halindeki kadınlarla yemek, içmek, aynı evde beraberce yatabilmek serbest, cinsi münasebette bulunmak yasaktır İkinci incelik: «Mahiz» kelimesi, bizzat kadının ay haline dendiği gibi ay haline vesile olan yere de denir Âyet, «mohiz» kelimesinin, hayız hali olduğuna işaret eder Çünkü Allah (ec) «Sana (Habibim) kadınların ay halini de sorarlar De ki: O bfr ezadır, (pisliktir)» buyurmuştur «O, bir ezadır» cümlesi, adet halinin vasıîlarındandır Üçüncü İncelik; İbnü'l-Arabî: «Bir ilim meclisinde alim Şâ'şl'ye, «Âyet*te «adet halinde iken kadına yaklaşmayınız» İfadesinden maksat nedir?» diye sordular O, «Ondan maksat, ay halinde olan kadınlarla yemek, İçmek, beraber aynı yatakta yatmak değil, cinsi münasebette bulunmamaktır! cevabını verdi,» [384] der Dördüncü İncelik: Toberi'nin, Mücahid'den: «Kur'on'ı baştan sona kadar İbn-i Abbas'tan 3 defa okudum Her âyetin bitiminde anlamını so*ruyordum «Kadınlarınız sizin (evlat yetiştiren) tarlalannızdır O halde tar*lanıza dilediğiniz gibi gelin,» âyeti gelince İbn-i Abbas (ra), «Kureyşliler, Mekke'de iken kartlarının doğru yoluna diledikleri şekilde yaklaşıyorlardı Mekke'den Medine'ye hicret ettikten sonra Medineli kadınlarla evlenen* ler, diledikleri gibj cinsi münasebette bulundular Şikayetlenen Medine'!I kadınların durumunu, Resulullah (sav) duyunca, işte bu âyet onların şi*kayetlerini giderecek şekilde nazil oldu Yani erkek, karısının doğru yolun*dan dilediği şekilde faydalanabilir» [385] rivayetidir Beşinci İncelik: Allah (cc), kadının rahmini, tarlaya, erkeğin nutfesi-ni tohuma, doğacak çocuğu, biten bitkiye benzetmiştir Bu benzetişten, kesinlikle erkeğin, kadının doğru yolundan gitmesi gerektiğini anlonz [386] Âyetlerdeki Şer'i Hükümler Birinci Hüküm: Ay Hail Olan Kadından Ne Kadar Kaçınılması Farzdır? Alimler, ay hali olan kadından ne kadar kaçtntlması gerektiği husu*sunda birkaç görüşe ayrılmışlardır 1 İbn-i Abbas [ra) ve Âbîdet es-Selmani (ra)'den rivayet edilen gö*rüşe göre, ay hali olan kadının bütün vücudundan kaçınılır 2 Ay hali olan kadının, dizkapağı İle göbeği arasından kaçınılması farzdır Bu Ebu Hanife (ra) İle İmam Malik (ra)'in görüşüdür 3 Ay hali olan kadından, cinsi münasebet dışında hertürlü faydalan*ma helaldir Bu görüşte İmam Şafiî (ra)nindir Birinci görüşün (Ibn-i Abbas (ra) ve Abîdet es-sefmanî (ro)'n(n) delili: Allah (cc), oy halindeki kadınlardan uzaklaşmayı umumi bir ifade İle emretmiştir, öyleyse kadınların butun vücudundan faydalanmak yasaktır Çünkü Allah (cc), «Onun İçin hayız zamanında kadınlarınızla cinsi mü*nasebetken ayrılın» buyurmuştur Kurtubî'ye göre bu görüş, âyetin u-muml ifadesinden anlaşılıyorsa da, alimlerin görüşü dışındadır Çünkü sa*bit hadisler, bu görüşün aksinedir [387] İkinci görüşün (Ebu Hanlfe (ra) ve İmam Malik (ra)) delili: Hz Aişe (ra)'den rivayet edilen; «Resulullah (sav)'la birlikte bir kab'ın suyuyla gusül abdestl alırdık Ay halim olunca peştemal bağlamamı emreder ve onun üzerinden benden menfaatlenirdl» [388] hadisi İle Resulullah (sav)'ın Hz Meymune {ra)'dan rivayet edilen: «Resulullah (sav), ay hail zamanlarında hanımlarından peştemal üzerinden menfaatlenirdi [389]» [390] hadisidir Üçüncü görüşün (İmam Şafiî (ra)) delili: İmam Şafiî (ra), Resulullah (sav)'ın; «Ay halindeki kadınlarınızdan cinsi münasebetin dışında her bakımdan menfaatlenebifirsiniz» [391] ve Mesruk (ra)'dan rivayet edilen: «Hz Aişe (ranha)'ye, «Ay halindeki kadinin neleri helaldir?» diye sordum O'da «Cinsj münasebet dışındaki her türlü eğlenme ve oynama serbesttir» dedi[392] hadislerine istinat ederek ay halindeki kadınlardan, cinsî münasebetin dışında her türlü menfaatlenmenin helal olduğuna hükmeder Diğer bir rivayette Mesruk (ra), Hz Aişe'nin (ranha) yanına gitti ve «Allah (cc)'ın elcisine ve ehl-l beytine selam otsun» diyerek konuşmak için İzin istedi Müsade aldıktan sonra «Sizden bazı dini meseleleri sormak is*tiyorum Fakat utanıyorum» deyince, Hz Aişe (r anha): «Ben sizin anne- niz, siz de benim evladımsiniz» dedi Bunun üzerine O, «Ay halindeki kadinin, kocasına neleri helaldir?» diye sordu Hz Aişe (ranha), «Cinsi mü*nasebetin dışında bütün uzuvları kocasına helaldir» dedi [393] İncelediğimiz delilleri karşılaştırdığımızda İkinci görüş, diğerlerine ter*cih edilir Ibn-I Çerir et-Toberî de bu görüşü tercih" etmiştir İleri sürülen görüşler içersinde doğruya en uygun olan görüş, «Ay halindeki kadının dizle göbek arası dışındaki bütün vücudu kocasına helaldir» diyen gö*rüştür Çünkü dizle göbek arasından faydalanma, haram olan cinsi mü*nasebete vesile olur İhtiyatlı olan tehlikeli mıntıkadan kaçırtmaktır, Za ten Hz Aişe {ranha) de, «Resulullah (sav) peştemal bağlamamı emre*der, daha sonra benden her türlü menfaatlenirdl» hadisini naklettikten sonra, «Sizden kim Resulullah (sav) gibi nefsine hakim olabilirse Onun yaptığı gibi yapsın» buyurmuştur Diğer taraftan bir meselede Resulullah (sav)'tan tarihleri bizce bilin*meyen, iki hadis rivayet edilmiş olsa ve bunlardan biri o meselenin helal, diğeri haram olduğunu beyan etse, bizim yapacağımız, o meselenin ha*ranı olduğunu beyan eden hadisle amel etmektir Çünkü usul-ü fıkıh alim*lerin görüşü budur Allah (cc), en İyi bilendir [394] İkinci Hüküm: Ay Halindeki Hammtyla Cinai Münasebette Bulunan Er*keğin, Nasıl Bir Kefaret Vermesi Lazımdır? Ay halindeki bir kadınla cinsi münasebette bulunmanın haram oldu*ğuna tüm İslâm alimleri femâ etmişlerdir Zoten âyetin zahiri, açıkça bunu göstermektedir Alimlerin ihtilaf ettiği konu, ay halindeki hanımıyla cins) münasebet*te bulunan erkeğin, nasıl bir kefaret vereceği hususudur Cumhur (Malik (ra), Şafiî (ra) ve Ebu Hanife (ra)'a göre, ay halinde-iki karısıyla cinsi münasebfts bulunan kimsenin tevbe ve istiğfar etmesi la*zımdır İmam Ahmed bin Hanbel {ra)e göre ise, mutlaka bir veya yarım altın sadaka vermesi gerekir Çünkü İbn-I Abbas (ra)'tan varit olan rivayete göre ResuluHoh (sav); «Ay halindeki hanımıyla cinsi münasebette bulu*nan kimsenin, bir veya yarım altın sadaka vermesi lazımdır» buyurdu [395] Bazı hadis ot imleri de, «Bir kimse, karısıyla ay halinde iken cinsi mui nasebbette bulunursa bir dinar (attın), kesilmesi sırasında bulunursa ya-, rım altın vermesi farzdır» derler Kurtubî bu hususta: «Bir alim «Hanımı ay halinde İken cinsi münase*bette bulunan bir kimsenin' yalnız tevbe etmesi lazımdır, herhangi bir kefaret vermesi lazım değildir» derse, delili İbn-i Abbas (ro)'dan rivayet edilen hadistir O hadiste ahâdi olduğundan delil olamaz» [396] demekte*dir [397] Üçüncü Hüküm: Kadınlarda Ay Hali, En Az Ve En Çok Kaç Gündür? Fakihler, kadınlarda ay halinin en az ve en çok kaç gün olacağı hu*susunda ihtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmışlardır 1 İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Sevri (ra)'ye göre, ay hail müddeti enaz 3 en çok 10 gündür 2 İmam Şafiî (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'e göre ise, hayız hali zamanı en az 1, en çok 15 gündür 3 İmam Malik (ra)'in meşhur olan görüşüne göre de, adet hali en az ve en çok şeklinde zamanla ölçülmez Bu hususta muteber olan kadının bünyesi ve adetleridir Birinci görüşün (Ebu Hanife (ra) v» İmam Sevri (ra) delili: Ebu Emâmete (ra)'den varit olan rivayete göre; «Rasulullan (sav), «Kadında ay halinin müddeti en az 3 en çok 10 gündür» buyurdu» [398] hadisidir Cessâs da, «Bu hadis sahih olduğundan, O'na uyulmalıdır» der İkinci görüşün (İmam Şafiî (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra) delili Resulullah (sav)'ın kadınlara hitaben buyurduğu: «Siz ömrünüzün ya*nsında namaz kılmıyorsunuz» [399] hadisidir Hadisten anlaşılan, kadınlar*da ay hali müddetinin en çok 15 gün olacağıdır Buna İstinaden ay hali*nin en çok 15 gün olacağına hükmetmişlerdir Ayette ay hali müddetinin en az ve en çok kaç gün olacağına herhangi bir delâlet yoktur Yalnız ay hafinin zamanı İçtihatlarla bilinir Geniş iza*hat fıkıh kitaplarında görülebilir [400] Dördüncü Hüküm: Bir Kimsenin, Ay Halindeki Karısıyla Cinsi Münasebette Bulunması Ne Zaman Helaldir? A «Temizlendikleri vakte kadar kendilerine yaklaşmayın» âyeti, bir kişinin, temizleninceye kadar ay halindeki hanımıyla, cinsi münasebet*te bulunmasının haram olduğuna delâlet eder Fakihler, âyette «temizlenme» sözünden maksadın ne okluğu ve müd*detinin ne kadar olacağı hususunda İhtilaf etmişlerdir İmam-ı Azam Ebu Hanjfe (ra)'ye göre, «temizlenme»den maksat, kamn durmasıdır Ay hali müddetinin en çok 10 günlük vaktini tamamlayan ve önce gusül abdesti almayan kadınla, kocasının cinsi münasebette bulun*ması helaldir Eğer ay halinin en çok müddeti olan 10 gün tamamlanma*dan kan kesilirse, gusül edinceye kadar kadınıyla erkeğin cinsi münasft-bette bulunması haramdır Gusül yaptıktan sonra İse helaldir: B İmam Malik (ra), İmam Şafii (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra) göre ise «temizlenmeden» maksat, kadının cünüblükten, gusül abdesti a-larak kurtul maşıdır, yani gusül abdesti almadan, adet kanı kesilen kadın*la cinsi münasebette bulunması helal değildir Tavus ve Mücâhld'e göre de, «temizlenmemdenanlaşılan, adet kan kesilen, güzelce teharet alarak namaz abdesti gfbi abdest alan kadınla kocası clnst münasebette bulunursa helal olacağıdır, Fakihler arasındaki İhtilafın sebebi, şüphesiz Allah (cc)'m; «Ttmlt-lendKcler! vakte kadar kendilerine yaklaşmayın, fytce temizlendiler mi o to*rnan Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin» âyetidir Ayette «te*mizlenme» n in Arapça karşılığı olan «taharet» kelimesi, fiil şeklinde birin*cisi şeddesiz, ikincisi şeddeli olmak üzere ikj yerde tekrar edilmiştir Zira taharet kelimesi fiil olarak «tehure» şeklinde gelirse, İnsanların müdaha-iesi olmadan kanın durması ve temizlenmenin yapılmasına denir Eğer şedde ile «Tetehhere» şeklinde fiil olarak gelirse, insanların müdahalesi ile yapılan temizliğe yani gusletmeye denir; İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ise, temizlik anlamındaki tTaharet» kökünden türeyen «tetehhüre» fiilini, şeddesiz olan «tehure» gibi yorum*ladığından, iki fiilden kanın durması anlamını çıkararak, adet kanı kesi*len ve önce gusül abdesti almayan kadınla, kocasının, cinsi münasebette bulunmasının helal olduğuna hükmetmiştir Cumhur'a (Maliki (ra) Şafii (ra) ve AHmed bin Hanbel (ra) göre, " Te*mizlendikleri vakte kadar kendilerine yaklaşmayın İyice temizlendiler mi, o zaman Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin" âyetinden maksat, ay halindeki kadınlarla gusledinceye kadar erkeklerin cinsi münasebette bulunma*masıdır Gusül yaptıktan sonra, Allah (cc)'ın emrettiği yerden ve şekilden onla*ra, erkeğin yaklaşması mümkündür Cumhur da "taharet" kökünden türeyen Türkçede "temizlenme"nin karşılığı olan "tehure" kelimesini, "tetehhere" şek*linde kurralardan Hamza ve Kesâî'nin kıraatına istinaden şeddeli okumuşlardır "Tehure" kelimesi, "tetehhere" olarak okunursa, alimler arasındaki ihtilaf sebe*binde de andığımız gibi, şüphesiz insanların fiili müdahelesi İle yapılan temizlik manasına gelir Buna dayanarak ay halindeki kadının kanı kesildikten sonra ko*casıyla cinsi münasebette bulunabilmesi, gusletmesi ile mümkündür Şüphesiz tercih edilecek görüş, Cumhur'un görüşüdür Çünkü Allah (cc), "Ay halinden temizlendikten sonra, eşlerinizle cinsi münasebette bulununuz" hük*münün illetini beyan ederken, " Her halde Altah, hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri sever" buyurmuştur Bu âyetin zahiri, görünür şekildeki temizliğin ancak suyla olabileceğine İşaret eder Bizim tercih ettiğimiz görüşü, Taberî, Ailame İbn-İ Ârâbî ve Şevkâni de tercih etmiştir [401] Beşinci Hüküm: Adet Halindeki Kadının Neleri Yapması Haramdır? Alimler, ay halindeki kadının namaz kılması, oruç tutması, Beyt'i tavaf etme*si, camiye girmesi, Kur'an'a el sürmesi, tutması veya okuması ve kocası İle cinsi münasebette bulunmasının haram olduğunda ittifak etmişlerdir Geniş izahat fı*kıh kitaplarındadır [402] Ayetlerden Alınacak Dersler 1 Kadınlar ay halinden temizlenmeden onlarla cinsi münasebette bulunmak haramdır 2 Adet kanı kesilen ve temizlenen kadın, kocasına her bakımdan helaldir 3 Kadınların doğru yolunun dışında, arkadan onlarla cinsi münasebette bu*lunmak yasaktır Çünkü orası çocuk doğurma yeri değildir 4 Kadından çocuk doğurma yeri olmak şartıyla hertürlö faydafanma helaldir 5 Allah (cc)'ın emrine muhalefet etmekten kaçınmak, yasaklarını ke*sinlikle yapmak lazımdır [403] Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler Allah (cc), kadını neslin çoğalmasına vesile ofmasr İçin yaratmış- ve hacc'da İhrama girme, i'tlkâf yapma, oruç tutma ve> ay hafi dışında ken*disiyle cinsi münasebette bulunabilmeyi mubah kılmıştır Kadının ay hali İse, rahminde biriken ve döllenmeyen yumurtaları dışarıya attığı ve görü*nür birtıastalığa benzediği için onunla cinsi münasebette bulunmak haram*dır Kadın adet halinde iken kocasıyla cinsi münasebette bulunmaya ve ondan zevk almaya, durumu müsabit değildir Çünkü hayız: hafinde ka*dından gelen kan, diğer kanlar gibi değildir Ook kötü kokar ve rengi si*yaha yakındır O kanı gören salim tabiatli bir insanın İğrenmemesi müm*kün değildir Ay halinde iken cinsi münasebette bulunmak, kadın; ve erkek için zararlıdır Nitekim Kur'an'ın, «O, bir ezadır» İfadesinden daha veciz ve mucizeli bir buyruk görülemez Modern tıp da, ay halindeki kadınla cinsi münasebette bulunmanın bir cok kadın hastalıklarına vesile olacağını özellikle münasebet yoluyla kadın rahmine giden erkek menisinin mikroplu kanlara karışmasıyla rah*min giriş ve çıkış yolunda İltihaplanmanın meydana geleceğini izah eder Cinsi münasebetten sonra kadın hamile kalırsa, daha cenin halinde iken çocuk tehlikeli mikropları kapar Bunun İçin doktorlar, kadın ay halinde İken erkeklerin cinsi münasebet hususunda ondan uzak durmalarını1 tav*siye ederler Modern tıbbın kısa ve 02 olarak aktardığımız bu görüşü de, İslâmın bu husustaki teşriî hikmetine açık bir delildir [404] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #42 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...16 DERS ÇOK YEMİN ETMEKTEN SAKINMA 224 — Allah'ı yeminlerinizden dolayı, iyilik etmenize, (fenalıktan) sa*kınmanıza, insanların arasını bulmaya engel yapmayın Allah (her şey)) hakkıyla İşiticf, kemaliyle bilicidir 225 — Allah, sizi yeminlerinizde^ alağv»den dolayı sorumlu tutmaz Fakat sizi kafblerintetn azmettiği yeminler yüzünden muaheze eder Allah cok yargılayıcıdır, halimdir (kullarının günahı sebebiyle rızıklarrm da ke*sici değildir} 226 — Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler İçin dört ay bekle*mek vardır Eğer erkekler (o müddet İçinde kefaret yaparak zevcelerine) dönerlerse şüphe yok ki Allah, cidden yarglayıcr, hakkıyla esirgeyicidir 227 — Eğer {o suretle yemin edenler ricat etmeyip te kadınları) bo*şamaya karar verirlerse (ayrılırlar) Şüphesiz Allah, (onların sözlerini) hak*kıyla fsitfci, (niyetlerini) gerçekten bilicidir Ayetlerin Lafzi Tahlili (Urdoten): Urda ten kelimesi, ayn'ın ötresl' İle, man olma onlamırjdadır (Blllağvi): Lügatta lağv kelimesi, İtibar edilmeyen söz, yani düşünmeden yapılan konuşma manasınadır (Yü'lûne): Yü'lûne kelimesi, yemin manasınadır Şeriatta İse, karısıyla cinsi münasebette bulunmamaya yemin etmek anlamınadır (Terebbusu): Terebbusu kelimesi, bekleme manası*nadır (Fâû): Fâû kelimesi, dönme manasınadır [405] Ayetlerin İcmali Manaları Allah {cc), icmölen şöyle buyurur: «Ey mü'minler, bir hayırlı İş yap*mayı terketmek için Allah (cc)'ın ismiyle yemin etmeyi kendinize delil yapmayınız Kendisinden hayırlı bir İş istenen kimse «Allah (cc)'a yemin ettiğim için o işi yapmam» demesin Yemininizi bozarak hayırlı İşler yapı*nız Bozduğunuz yemin yerine de kefaret veriniz Allah (oc) İsmiyle cok yemin yapmayınız O mübarek ismi, dünya işlerine alet etmeyiniz Çok yemin yapmaya kendini alıştıran kimse, hiçbir zaman hayır ve takva sa*hibi olamaz Alışkanlığınızdan, kasıtsız olarak fuzuli yere yapmış olduğu*nuz yeminlerinizden dolayı Allah (co) sizi muaheze etmez Yalnız Allah (cc)'ın İsmiyle kasıtlı olarak yemin ederseniz, o size azab verir Allah (cc) bol mağfiret sahibi ve halim olduğu İçin kullarına hemen azab vermeyi sevmez Kadınlarından uzaklaşmak, terketmek veya zarar vermek kastıyla on-fara yaklaşmayan erkeklerin, dört ay beklemeleri lazımdır Eğer Allah (çc)'-fî emrettiği şekilde kadınlarına tekrar dönerlerse, yemin ederek ailele*rinden uzaklaştıkları zaman içinde yaptıkları günah ve kusurları Allah af*feder Onlar, ailelerinden uzaklaşmak için yaptıklarında ısrar eder ve yeminleriniffi üzerinden de 4 ay geçerse, aileleri onlardan boşanmış olur!/ söylediklerinizi, niyet ve işlerinizi işiten: ve bilendir» [406] Ayetlerin Nüzul Sebebleri Âyetin, Abdullah bin Revaha (ra) ile kayınpederi arasında gecen kü*çük bir ailevi meseleden dolayı nazil olduğu rivayet edilir Şöyle ki: «Ab*dullah bin Revaha (ra) kayınpederinin yanma gitmeyeceğine, konuşma*yacağına Allah (cc)'m ismiyle yemin etti Bu hususta arkadaşları tarafın*dan kendisine bir şey söylendiği zaman «Ben yemin ettim Yeminimi boz*mam helal değildir» derdi Bunun üzerine «Allah'ı yeminlerinizden dolayı, iyilik etmenize (fena*lıktan) sakınmanıza, insanların orasını bulmaya engel yapmayın» âyeti nazil- oldu [407] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Allah (cc), cok yemin edenleri, «(Doğruya da eğriye de) alabildiğine yemin edenleri tanıma» (Kalem: 10) âyetiyle zemmetmiştir Araplar da hiç yemin etmeyen veya az yemin edenleri methederlerdi İmam Fahreddin er-Râzi bu hususta şöyle der: «Allah (cc) tarafından, çok yemin edenlerin zemmedilmesinin hikmeti şudur: Yemine kendini afiştiran kimsenin, Allah (cc) ismiyle yemin etme hususunda, kalbinde bir kor*ku kalmaz Yalan yere de cok yemin edebilir: İnsanların" Allah (cc)'a ke-< maliyle tazim yapabilmesi için, O'nun isminin herşeyden kıymetli, yüce , olması ve herhangi bir dünya işine alet edilmemesi gerekir» [408] İkinci incelik: Allah (cc) yemin etmemenin hikmetini, «İyilik etme*nize ve sakınmanıza engel yapmayın» âyetiyle açıktamıştir «Yemini ter-ketmekte nosıl hayır ve sakınmak vardır?» sorusu sorulabilir Bu soruya ^ şöyle cevap verebiliriz : Allah (cc)'ın büyüklük ve yüceliğine inanan kimse, J: dünya işlerinin İyi gitmesi Icin, O'nun ismini vasıta olarok kullanamaz Şüphe yok ki Alfah (cc) ismini, alçak ve fani işlere alet yapmaktan kaçın*ıp mak, hayrın en büyüğü ve takvanın zirvesidir; Üçüncü incelik: İmam Cessâs, »Allah (cc) «lağv» kelimesini Kur'an'ın muhtelif âyetlerinde onmıştir Bu keHme, cümlfcctekl yerine göre çeşitli anlamlar taşır Mesela, «Orada boş bir laf işitmez» (Gaşiye: 11) âyetinde, boş bir laf «Onlar, orada, (Cennette) ne fahiş (çirkin) bir laf, ne de güna*ha sokacak bir şey işitmezler» (Vakıa: 25) âyetinde, fahiş bir laf, «Bunlar yaramaz lakırdı (lar) İşittikleri zaman ondan yüz çevirdiler» (Kasas: 55) âyetinde, yaramaz lakırdı, «O'nun (Kur'anm) hakkında manasız yay*garalar (gürültüler) yapın» (Fussllet: 26) âyetinde, manasız yaygara, «Onlar ki yalan şahitlik etmezler, boş ve kötü lakırdıya rastladıkları va*kit» (Furkan: 72), âyetinde ise, «lağv» kelimesi boş ve kötü lakırdı, an*lamına gelmiştir,» [409] demektedir Dördüncü İncelik: İlâ'mn [410] 4 ay gibi bir zamanla sınırlandırılma-sındakt hikmet, terbiye için olduğundan bu zamanın geçmemesi lazımdır Çünkü bir kadının dört ay gibi bir zamanı erkeksiz geçirmesiyle sabrı tükenir Daha fazla tahammül edemez Bundan dolayt İlâ müddeti, dört ay*la tahdit edilmiştir Ömer bin Hattab (ra), bir gece Medine sokaklarında halkın güvenli*ğini yakından kontrol İçin dolaşırken bir kadının, «Bu gece o kadar uzadı ki karanlığı her tarafı kapladı Yanımda sevgili eşim olmadığından uyu*yamıyorum, Allah (cc)'a yemin ederim ki O'nun korkusu olmasaydı, üze*rinde uzandığım divan dört tarafından da sallanırdı Beni durduran yalnız Allah (cc) korkusu ve utangaçlığımda Benim bu durumum kocama olan bağlılığım ve soygundandır,» mısraları söylediğini duydu Ertesi günü, o kadının kocasının Irak ordusuna gönderildiğini öğrenince, bir kaç kadın çağırtan Hz Ömer (ra); «Bir kadın, kocası olmadan ne kadar sabredebi*lir?» diye sordu, onlar, «Bir kadın, kocası olmadan bir veya iki ay sabrede*bilir Daha sonra sabrı azalmaya başlar Dört ay olunca sabrı kalmaz» de*diler Bunun üzerine Hz Ömer (ra), erkeklerin savaşta kalma müddetlerini dört aya indirdi ve onunla tahdit etti [411] Kurtubİ'ye göre Hz Ömer'in bu içtihadı, âyetteki dört aylık müddetin İâ'ya has bir zaman olduğunu te'yid eder Beşinci incelik : Cahiliyet devrinde ilâ, talak (boşama) kabul edilirdi Said bin Müseyyeb (ra) bu hususta: «Cahiliyet devrinde bir erkek, hanı*mını istemediği, sevmediği ve başka bir erkekle evlenmesine gönlü razı olmadığı zaman, yemin eder ve kadını terkederdi Bu surette kadını ne boşamış olur, ne de beraber olurdu Durum askıda kalırdı Erkeklerin bu*nu yapmaktaki maksadı, kadını tedirgin etmekti Allah (cc), bu zulmü ortadan kaldırmak için erkeğe 4 ay gibi bir düşünme müddeti tanıdı O süre içersinde, erkek dilerse karısına dönebilir, dilerse 4 ay tamamlanınca hanımından ayrılmış olurdu» [412] diyor [413] Ayetlerdeki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: «Lağv» Yemininden Maksat Nedfr? Kefareti Var Mıdır? «Allah, sizi yeminlerin izdeki «lağv» den dolayı sorumlu tutmaz,» âyeti, «lağv» yemininde günah ve kefaret olmadığına delâlet eder Faklhler bu yeminin tarif edilişinde ihtilaf ederek bir kaç görüşe ayrılmışlardır (mam Şafii (ra) ve İmam Ahmed bin Honbel (ra)'e göre «iağv» yemi*ni, yemin kastı olmaksızın ağızdan çıkan «vallahi» sözüne denir Mesela: Yemin kastı olmaksızın kişinin «vallahi böyledir veya şöyledir» demesi gibi Bu te'vil ve tarif, Hz Aişe (ra), Şâ'bi (ra) ve Ikrime (ra) gibi selefden kişilerden nakledilir İmam-t Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Malik (ra)'e göre ise lağv ye*mini, bir şeyi zan ederek yapılan yemindir Mesela: «Ayı gördüm» zannıy*la yemin yapılması gibi Halbuki kişinin gördüğü ay değil, bulutların ara*sından görülen bir yıldızdır Bu te'vil ve görüş, İbn-I Abbas (ra), Hasan-ı Basri (ra) ve Mücahid (ra)'den nakledilir İmam Malik (ra), Muvatta kitabında şöyle der; «Lağv yemini hususun*da en uygun ve güzel olan görüş, kişinin bir şeyi yakından biliyormuş gi*bi yemin etmesidfr Fakat bir müddet sonrd zannettiği gibi olmadığını gö*rür İşte bu yemine, kefaret vacib değildir» [414] Buharı, Hz Aişe (ra)'den: «Allah, sizi yeminlerinizdeki tağv'den dolayı sorumlu tutmaz» âyeti, bfr kimsenin konuşması sırasında «vallahi böyle*dir» veya «vallahi böyle değildir» demesi üzerine nazil olmuştur» rivayetini yapmıştır Yanj konuşma esnasında yemin kastı olmaksızın yapılan ye*minlerdir Sohih olan, lağv kelimesinin, yeminin her iki nevini de kapsadığıdır 1 Bir kimsenin, bir şeyi yakinen bildiğini zannederek yemin etmesidir Mesela: «Bugün ayın biridir» zannederek konuşmasıdır Halbuki ayın biri değildir 2 Kişinin konuşması arasında yemin kastı veya niyeti olmaksızın «vallahi bu iş böyledir veya böyle değildir» demesidlr İbni-i Cerir et-Taberî'nln tercihi de budur Zira O, «Arap dilinde lağv kelimesi, sevilmeyen her söze ve kasıtsız olarak yapılan her İşe de denir Yapdığı bir işe «vallahi ben yopmadım» veya yapmadığı bir işe de «vallahi ben yaptım» diyen kimseden sadır olan yemin, kasıtsızdır Yine, «şu şey vallahi filan adamındır» diyen kimse, o şeyin onun olduğunu biliyor «Şu adam, vallahi filankes değildir» diyen kişi, biliyor ki o değildir «Vallahi işi yapacağım» diyen şahıs, gerçekten o İşi yapmak içfn değil, bir alış*kanlık oiduğu için yaptığı yemindir Bu sayılanların hepsi, lağv yemini tür*leridir Hiçbirisi için kefaret lazım gelmez» [415] İkinci Hüküm: İlâ Ve Şer'i Hükmü Nedir? Şeriatta İlâ, kişinin ailesiyle dört aydan fazla cinsi münasebette bu*lunmamak için Allah (cc) ismiyle yemin etmesidir Bir kimsenin, ailesine «Vcllahi sana yaklaşmayacağım» veya «Seninle cinsi münasebette bulun*mayacağımı) demesi gibi İbn-i Abbas (ra) bu hususta şöyle demektedir: «Cahiliyet devrinde ilâ müddeti 1-2 sene veyo daha fazlaydı Ailelerine kızan cahil kişilerin kastı, eza ve cefa moksadıyia onları terketmekti Allah (cc) ise, İlâ eden*ler için dört aylık bir süreyi, vakit olarak tayin etti Dört aydan aşağı ilâ, hükmen İlâ olmaz» [416] Fakihlerin İttifak ettiği konu şudur: «Bir kimse, yeminsiz olarak dört aydan fazla ailesini terkederse, bu ilâ sayılmaz Çünkü Allah (cc), «Ka*dınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için» buyurmuştur Yukarıda anılan kimse ise yemin etmemiştir Dolayısıyla onun ailesini terketrnesi yemin olmadığı gibj ailesi ondan boşanmamış olur, kefaret vermesj de gerekmez» Fakihler, kadının kocasından ayrılma müddeti hususunda ise, İhtilaf etmişlerdir İbn-i Abbas (ra)'a göre, yemin ederek karısını dört ay terke-den ve müddetin bitiminde de yemininden dönmeyen kimseden, ailesi bir talak Üe boş olur İmam-ı Azam (ra) da bu görüştedir İmam Malik (ra), İmam Şafiî (ra) ve İmam Hanbeli (ra)'e göre İse, dört ay müddetin dolmasıyla kadın kocasından boşanmaz Ancak hâkim tarafından erkeğe yeminden dönmesi veya karısını boşaması emredilir Erkek, hâkimin emrini yerine getirmezse, hâkim kendi yetkisiyle boşan*ma kararı verir Jmam-ı Azam (ra)'ın delili: Allah (cc), yeminden dönme zamanını, dört ayla sınırlandırmıştır Ki*şi, dört ay dolduğu halde yemininden dönmezse, talaka azmetmiş ve onu :arzu etmiştir iCünkü azm, kalbi birşeyin yapılmasına bağlamaktır Mese*la: «Ben şu şeye azmettim» diyen kimsenin ifadesinden anlaşılan, kişinin «Ben kalbimi onun yapılmasına bağladım» demektir İşte, «Eğer (o surette yemin «dertler ricat etmeyip te kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ay-ırılırlarj» âyetinden maksat ta budur Yoksa âyette bilfiil boşamak an-tamı yoktur Cumhur'un (İmam Şafiî İra), İmam Malik (ra), 'İmam Hanbefi (ra)) delllt: «Eğer boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar)» âyeti, talakın ancak koca tarafından bilfiil yerine getirileceğine işaret eder Dört aylık müdde*tin geçmesi kafi değildir Belki o müddet dolduktan sonra, yemin yapan kimse, ya karısını boşar veya yemininden döner [417] Üçüncü Hüküm: İlâ Yeminiyle, Kadına Zarar Varme Düşünülür Mü? İmam-ı Azam (ra), İmam Şafiî (ra) we İmam Ahmea" bin Hanbel (ra)'e göre, bir kimse İlâ yeminini korısınn kızdığı zaman yaptığı gibi, razı oldu*ğu zamanda yapabilir İmam Malik ira)'e göreyse, bir kimse İlâ yeminini ancak hanımına kızdığı zaman eza ve cefa için yapar İmam Malik (ra)'in delili: Hz Ali (ra}'den rivayet edilmiştir ki: «Ailesiyle, çocuğu memeden ke-sinceye kadar cinsi münasebet yapmayacağına bir kimse yemin etti Ye*minden kast», kadına eza ve cefa değil, çocuğun maslahatı bunu gerek*tirdiği içindi Bunun hükmü nedir?» diye sorulunca Hz Ali (ra); «Yeminden kasıt, hayırlı bir iştir, ilâ yemini değildir İlâ yemini ise ancak kızgınlık zamanı yapılan yemindir» buyurdu Yine İbn-i Abbas (ra)'dan varit olan rivayete göre de İlâ yemini, an*cak kızgınlık zamanı yapılan yemindir İmam Malik (ra); Hz Ali (ra) ve İbn-i Abbas (ra)'tan varit olan rivayetlere dayanarak îlâ yemininin, ancak kızgınlık anında yapılan yemin olduğuna hükmetmiştir Cumhur'un (İmam-ı Azam, Şafiî ve Hanbetl) delili: «Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler» âyetinde, umumi bir ifade vardır Ailesine kızarak ve çocuğun sıhhatini düşünerek yemin eden kimse, Î!â yemini yapmış sayılır Çünkü âyetteki ifade, iki yemini de kap*samaktadır Şâbi'ye göre, 4 aya kadar cinsi münasebet yapmaya mani olan yeminlerin hepsi îlâ yeminidir Taberi, cumhur'un görüşünü tercih ederek şöyle diyor: «Bana göre doğruya en uygun olan görüş şudur; 4 aylık süre içersinde cinsi münasebeti yasaklayan yemin, İlâ yeminidir îlâ yemini yapan kimsenin, ki2arük veya rızası ile bunu yapması, neticeyi değiştirmez» [418] Dördüncü Hüküm: Ayette «Fey»den Maksat Nedir? Fakihler, «Eğer erkekler (o müddet İçinde kefaret yaparak zevce*lerine) dönerlerse şüphe yok ki Allah ctdden yarlıgayıcı, hakkıyla esirge*yicidir* âyetindeki «dönme» den maksadın, ne olduğu hususunda İhtilâf etmişlerdir Bazı fakihlere görefey (dönme)'den maksat, cinsi münasebettir Ya*ni yeminden sonra şeriatın tayin ettiği süre içersinde ailesiyle cinsi mü*nasebette bulunursa dönmüş sayılır Bu tarzda dönüş yapmayıp dört aylık müddeti dolduran kimseden, ailesi boşanmış sayılır Bu görüş, Sald bin Cübeyr (ra) ve Şâ'bî (ra)'nlndir Diğer bir kısım fakihlere göre de hastalık, misafirlik ve mahkumiyet gibi meşru özürleri olmayan adam için, âyetteki «fey» (dönmek)'den mak*sat, cinsi münasebette bulunmaktır Bu özürleri olan kimsenin, lisanıyla «allefnden uzaklaşma hususunda yapmış olduğum yeminden döndüm» de-, mesl yeterlidir Bu da Ehl-İ sünnetin dört mezhebinin görüşüdür Fakihtertn bazısına göreyse, âyette «fey»'den maksat, kişinin «yaptı*ğım yeminden döndüm» demesinin yeterli olacağıdır Bu da Nehat'nln görüşüdür Bu görüşler içersinde en adili, şüphesiz mezhep sahiplerinin görüşüdür[419] Âyetlerden Alınacak Dersler 1 Hayırlı bir işi terketmek İçin yemin etmek, caiz değildir 2 Bir işi yapmak için yemin eden kimsenin bllahere o İşi terketmesl, kendisi için daha hayırlıysa, yeminine kefaret vermek şartıyla o jşi ter-kedebilir 3 Kasıtsız veya habersiz olarak yemin eden kimsenin, ahfrette ce*zası olmadığı gibi, dünyada da kefareti yoktur 4 Ailesine eza ve cefa için edilen yeminler, Allah (cc)'ın aile İçersin*de «tatlı geçininiz» emrine aykırıdır 5 Ailesinden uzak durma kastıyla yemin eden kimse, Allah (cc)'ın ta*yin ettiği süre içersinde yemininden dönmezse ailesi, ondan bir talakla boşanmış olur [420] Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler İslâm kadınlarla iyi geçinmeyi ve onlara iyilik yapmayı emretmiştir; Her ne şekilde olursa olsun eza ve cefa yapmayı yasaklamıştır Çünkü Al*lah (cc), «Onlarla (kadınlarınızla) İyi geçinin Eğer kendilerinden hoşlan-madınızsa olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah, onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur» (Nisa: 19) âyetiyle bunu beyan eder Kişinin, İfâ yemini yaparak karısını uzun zaman yatağından uzaklaştır*ması, ancak eza ve cefa maksadıyla yapılır Ancak kadın, uzaklaşma müd*deti içersinde ne kocasından boşanmış, ne de kocasıyla beraber olabil-mistir Bu ayrılık, onu vicdan azabı içersinde yaşatır Kadın-erkek arasın*daki bu olay, âyetteki esaslara aykırı olduğu gibi islömın terbiye kuralla*rına da aykırıdır Allah (cc) bu durumu bertaraf etmek için, kadınların ko*calarından ayrı yaşayabilme müddetinin en uzunu olan dört aylık zamanı, erkeğe düşünme zamanı ofarak tanımış ve müsade etmiştir Erkek, bu va*kit İçersinde yapmış olduğu yemine kefaret vererek, karısının ayrı yaşa*dığı müddet İçersinde çekmiş olduğu vicdan azabına son verirse, eskisi gibi ailesi yine onundur Ve iyi bir görev yapmıştır Eğer yeminine kefaret vererek ailesine dönmezse, hanımı ondan boşanmış sayılır İşte bu teşrii hikmet de gösteriyorki İslâm, kadınların zulme uğrama*malarını, onlara iyilik yapılmasını emreder Ve sürdürecekleri mesut ha*yata, kocalarını da ortak eder [421] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #43 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...17 DERS İSLAM'DA TALAK 228 — Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler (beklesinler) Eğer onlar Allah'a ve ahire! gününe inanı-yortarsa Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını (söylemeyerek) gizleme*leri onlara helal olmaz Kocaları bu bekleme müddeti İçinde barışmak İster-lerse onları geri almaya (herkesten) çok layıktırlar Erkeklerin meşru su*rette kadınlar üzerindeki (hakları) gibi kadınların da onlar üzerinde (hak*ları) vardır (Yalnız) erkekler onlar üzerinde (doha üstün) bir dereceye maliktirler Allah mutlak galiptir, gerçek hüküm ve hikmet sahibidir 229 — Boşanma İki defadır (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikte satmaktır (Ey zevceler) onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi (mehrl geri) atmantz size helal olmaz Meğer ki erkekte kadın Allah'ın sı*nırlarını (evlilik haklarını) ayakta tutamayacaklarından korkmuş (ümfdle-rini kesmiş) olsunlar Eğer bu surette sizde onların (zevç ve zevcenin), Allah'ın sınırlarını hckkıyla muhafaza ve ifâ edemeyeceklerinden korkar-sanız o halde (kadmm serbest boşanması için) fidye vermesinde (hakkın*dan voz geçmesinde) ikisi üzerinde de vebal yoktur Bunlar Allah'ın sınır*larıdır Onları (çiğneyip) geçmeyin Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, İşte on*lar zalimlerin ta kendileridir 230 — Yine erkek, zevcesini (üçüncü defa olarak) boşarsa, ondan sonra kadın kendinden başka nikahlanıp varıncaya kadar ona (o birince zevcesine) hâla) olmaz Bununla beraber, eğer bu (yeni) koca da onu bo-şar da onlar (birinci zevç ile aynı zevce) Allah'ın sınırlarını (tatbik ede*ceklerini) zannederlerse (İddet bittikten sonra) tekrar birbirlerine dönme*lerinde (evlenmelerinde) her İkisi hakkında da vebal yoktur Bunlar bilir, cnlar bir kavm için Allah'ın açıkladığı sınırlardır 231 — Hem kadınları boşodınız da iddetlerini bitirdiler mi, artık on*ları ya (kendilerine ricatle) iyilikle tutun, ya iyilikle bırakın (Fakat) onlan, sırf zutmedebilmeniz için zararlarına olarak tutmayın Kim böyle yaparsa muhakkak kendine yazık etmiş olur Allah'ın âyetlerini (muhalefette) oyun*cak yerine koymayın Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size Öğüt vermek için indirdiği kitabı (Kur'an'ı) ve hikmeti düşünün Allah'tan korkun ve bi*lin ki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir [422] Âyetlerin Lafzi Tahlili (Gurûin): Guru' kelimesi, İki zıt manayı taşıyan sözlerden olup hem hayız, hem tuhur (hayızdan temizlenme) manalarına gelir Aslında guru', toplanmaya denir Hayız denilmesi de kadının rah*minde biriken kandan ötürüdür (Ve buûletühünne): Boğl kelimesinin ço*ğulu olan Buûletühünne, kocalar manasınadır (Derecetün): Lügatta derece kelimesi, yük- sek yer manasınadır (Azizün hakimün): Her şeye hakim ol*mak ve her şeyi hikmetle yapmak manasına gelir (Ettalâgu): Tatak, nikah akdini aşma anlamın-dadır (Tasrihun): Bir şeyi salvermek serbest bırakmak manasınadır (Febetağne ecelehünne): İddet müddetinin dolması ve o müddete yaklaşma manasınadır (Dırâren): Zaror vermeyi kasdetmek manasınadır (Tağdilûhünne): Engel olma manasınadır Kur’an-ı kerîmin ahkâm tefsiri [423] Ayetlerin İcmali Manaları Herhangi bir sebepten dolayı kocaları tarafından boşanan kadınların; rahimlerinin temiz olduğunun bilinmesi ve neseb karışıklığı olmaması İçin, 3 tuhur (temizlik) müddeti veya üç kez ay hali görecek kadar beklemesi lazımdır Eğer kocası, ailesini üç talakla boşamışsa, iddeti dolmadan dönerek onu tekrar alması daha uygundur Dönüşten maksat, kadına zarar vermek değil, aile hayatını İslah etmektir Kadınların erkeklere İtaat etmeleri farz olduğu gibi, erkeklerin de eşlerine karşı güzel muamelede bulunmaları farzdır Yalnız erkeklerin, kadınların üzerinde emretme yetkisi gibi, yedir*me, giydirme ve zaruri ihtiyaçlarını karşılamak gibi şeylerden dolayı faz*la bir hakları vardır Allah (cc), iki talakla boşama olduğu takdirde erkeğin, hanımını tek*rar alabileceğini beyan etmiştir 3 talakla boşama vaki olursa, erkeğin hammıyla tekrar evlenmek İstemesi halinde, hanımının başka bir erkekle meşru bir surette evlenmesi, bilahare boşanması ve iddet müddetini de beklemesi lazımdır Ki o takdirde evlenebilir Erkek, hanımını üç talakla boşamamişsa tekrar hammıyla evlenebilir Boşanma hususunda Allah (cc)'m emri, kadının serbest hareket ede*bilmesi için erkeğfn ya ailesini tekrar alması veya tamamen boşamasıdır Ey erkekler, evlendiğiniz zaman karınıza ödemiş olduğunuz mehrî (nikahta kadına verilmek üzere belirlenen para), boşadığınız takdirde geri almanız helai değildir Çünkü siz onlardan faydalandınız Yalnız kocasıyla geçinemeyen, evliliği sırasında erkekten aldığı mehri kendini boşatmak İçin geri veren ve kocası da kabul eden kadını, erkeğin boşaması ve meh*ri almasında günah yoktur Daha sonra Allah (cc), erkeklere, kadınlarına eza ve cefa etmeme*lerini, onlarla iyi geçinmelerini, kadınların velilerine de, üç talakla boşan-mayan ve eski kocasına dönmek İsteyen kadına mani olmamalarını em*retmiştir Özellikle birleşmeleri, geçimsizliğe değil, hüsnüniyete dönüşe*cek gibi olan evliliklere, velilerin kesinlikle mani olmamaları lazımdır [424] Ayetlerin Nüzul Sebebleri A Cahiliyet devrinde talakta belirli bir sayı yoktu İnsan dilediği kadar talak yapabilirdi Kadının iddet müddeti bitmeye yaklaştıkça da ricat ede- rek tekrar kadınlarını alırlardı Nitekim Resulullah (sav) devrinde bir kim*se, ailesine «Seni ne barındıracağım, ne de boşayacağım» deyince, ka*dın «Nasıl olur?» diye sordu Kocası, «Seni boşayacağım, iddet müddetinin dolması yaklaştıkça da tekrar ricat edip talakımdan döneceğim» dedi Ka*dının Resulullah (sav)'a şikayeti üzerine Allah (cc}: «Boşanma iki defadır {Ondan sonra ya İyilikle tutmak, ya güzellikte salmaktır» âyetini inzal buyurdu Bu âyetle, talak'ın sayısı belli oldu [425] B İbn-i Cerîr et-Taberi'nin, İbn-i Abbas (ra)'tan; «CahİHyet devrinde bir kimse karısını boşar, iddeti dolmazdan ricat eder (talakını geri alır) sonra yine boşardı Bu cok sayıdaki boşama ve ricatların sebebi, kadın*lara eza ve cefaydı Ve başkalarıyla evlenmelerine mani olmakdı Bu*nun üzerine Allah (cc), «Hem kadınları boşodınız da fddetterint bitirdiler mi, artık onları ya (kendilerine ricat (e) iyilikle tutun, ya İyHİkle bırakın! âyetini inzal buyurdu Ki o bozuk ailesistemini düzeltti» [426] rivayetidir C Buhari ve Tirmizi'nin Ma'kal bin Yesar (ra)'dan rivayetidir: «Ben (Ma'kal bin Yesar (ra)), Resulullah (sav) zamanında kız kardeşimi bir müs-lümanla evlendirdim Bir müddet sonra kocası, kardeşimi bir talakla bo*şadı İddet müddeti içersinde ricat etmedi İddet müddeti dolduktan sonra kocası ve kızkardeşim karşılıklı olarak evlenmek istediler Kız kardeşimin kocasının tekrar evlenmek isteğini «Ey yaramaz adam, daha önce ikram*da bulunarak kızkardeşimle seni evlendirdim Fakat onu boşadın Allah'a yemin ederim ki kız kardeşimi ebediyyen sına vermeyeceğim» diyerek reddettim O ise «Allah (cc) biliyor ki, benim o^a, onun bana İhtiyacı var» dedi Bunun üzerine, Allah (cc): «Kadınları boşadınız tfa kfdetlerinl bitir*diler mi, aralarında meşru blV surette anlaştıkları takdirde, artık kendl-lerbtl kocalarına nikah etmelerine engel olmayın» âyetini İnzal buyurdu Bu emri ilafti karşısında, «Allah (cc)'ın emrine elbette itaat edip bo*yun eğeceğim» diyerek o adamı çağırdım ve kızkordeşîmle tekrar evlendir*dim» [427] Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Arap dili ve edebiyatıyla ilgili olduğundan yazılmamış*tır İkinci incelik: Allah (cc)'ın «Boşanmış kadınlar, kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler» âyetinde, «kendi kendilerine» ifadesini kullanırken, «Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için, 4 ay beklemek vardır» âyetinde ise, «bekleme» kelimesini, «kendi kendilerine» ifadesiyle kayıtlamomasındakl hikmet nedir? Bu soruya şöyle cevap veri*lebilir : Âyette, türkce karşılığı, «kendi kendilerine» olan «Enfüs» kelimesinin anılması, kadınların nefsani istek ve arzularına karşı, kendi kendilerine sabrederek, beklemelerini teşvik içindir Çünkü kadınlarda yaratılış İtiba*riyle erkek arzusu çoktur Bu arzularını kendi kendilerine, nefislerini terbiye için, Allah (cc); emrine uymak üzere irade buyurmuştur, (kinci âyet de er*keklere hltâp olunduğundan, böyle bir kayıtlamaya lüzum yoktur Zira birden fazla kadınla evlenme müsadesj olduğundan erkekte, kadın arzusu azdır Bundan ötürü ikinci âyette, «kendi kendilerine» ifadesi kullanılma*mıştır Üçüncü İncelik: Arap dili ve edebiyatıyla ilgili olduğundan tercüme edilmiştir Dördüncü İncelik: Fahreddin er-Rözî: «Kocaları bu bekleme müd*deti içinde barışmak isterlerse, onları geri almaya (herkesten) çok layık*tırlar» âyetindeki derin ve ince hikmet şudur: Erkek ailesiyle beraber ol*duğu zaman, ayrılığın ne olduğunu bilmez Ancak ayrıldıktan sonra onun zorluk ve elemini anlayabilir İşte bundan ötürü Allah (cc), talaktan dönme hakkını erkeklere vermiştir Allah (cc), talaktan dönmeye müsade etme*seydi, insanlar için özellikle aile hayatı için çok zorluk ve ağır durumlar ortaya çıkardı Karı-koca arasındaki sevginin, çoğu kez ayrılmadan sonra gerçekten varolduğu görülür Bir talak ile tam bir tecrübe elde edilemezdi Bunun Icin Allah (cc), bir veya İki talakla ayrılan kişiye, talaktan dönme hakkını tanımıştır Bu tedrici dönme hakkı, Allah (cc)'ın kullarını ne kadar çok sevdiğini ve merhametli olduğunu gösterir Beşinci İncelik: «Erkeklerin meşru suretle kadınlar üzerindeki (hak*ları) gibi kadınların do onlar üzerinde (hakları) vardır* âyetindeki ince*liklerin çoğu, Arap dili ve edebiyatıyla ilgili olduğundan alınmamamiştır Yalnız şu kadarını alıyoruz: Resulullah (sav) Veda Hacet Hutbesinde: «Ha*beriniz olsun, sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız olduğu kadar, onla*rında sizin üzerinizde hakları vardır Sizin, onlar üzerindeki haklarınız, on- lorın yabancı erkekler karşısına güzel elbise giyerek çıkmamaları, konuş*mamaları, kendilerini göstermemeleri, kocalarından İzin almaksızın herhan*gi bir yere gezmeye gitmemeleri ve kocaları evde bulunmadığı zamanlar yabancı bir erkeği eve olmamalarıdır Kadınların, erkekler üzerindeki hak*kı İse, onlara yeme, içme, giydirme ve oturma hususunda bir noksanlığın yapılmamasıdır» buyurdu [428] İbn-i Abbas (ra)'dan şöyle rivayet edilmiştir: «Hanımım, bana karşı bezendiği gibi, ben de hanımıma karşı iyi giyinme ve güzel görünme ar*zusundayım Çünkü Allah (cc): «Erkeklerin meşru surette kadınlar üze*rinde (haklan) olduğu gibi kadınlarında onlar üzerinde (haklan) vardır buyurmuştur» [429] Altıncı incelik : «(Yalnız) erkekler, onlar üzerinde (daha üstün) bir de*receye maliktirler» âyetinde, «derecenden maksat, şeref bakımından er*kekler kadınlardan üstün değil, mükellefiyet bakımından onlardan üstün*lüktür Çünkü kadının yemesi, içmesi, giyinmesi ve barınmasını temin, ko*caya aittir Yoksa koca şeref bakımından üstün değildir «Şüphesiz M sizin nezdinde en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır» {Hucurat: 13) buyuran Allah (cc), şerefte üstünlük ölçüsü olarak takvayı ve ibâdeti bil*dirmektedir, öyle kadınlar vardır ki, Allah (cc) katında sayısız erkekten daha faziletlidir Yedinci incelik: İbn-i Aobas (ra)'dan varit olan rivayete göre, İslâm'da İlk «hül'ü»[430], Sabit bin Kays (ra)'ın zevcesi yapmıştır O'nun hanımı Re*sulullah (sav)'a gelerek, «Ya Rasulullah (sav), kocamla bir arada hayat sürmem mümkün değildir Allah (cc)'a yemin ederim ki, O'nun ahlak ve di*ninden dolayı değil, yalnız İslâmdan sonra tekrar küfre dönmek ve kafir otmak istemiyorum Evimin bahçesinden, kocamın uzaktan birkaç kişiyle geldiğini gördüm Onların içinde rengi en siyah, boyu hepsinden kısa ve yüzü hepsinden çirkin olarak kocamı gördüm» dedi Bu sırada gelen ve hanımının konuşmasını dinleyen Sabit bin Kays «Ya Rasüluilah (sav), malımın en iyisi olan bahçemi mehir olarak ona verdim Eğer beni İste*miyorsa, bahçemi geri versin Ondan üç talakla ayrılayım,» dedi Bunun üzerine Resulullah (sav) kadına, kocasının sözlerine karşılık ne dediğini sorunca, tEvet, boşadığı takdirde bahçesini, dilerse daha fazlasını da ve*ririm» dedi Peygamber Efendimiz (sav) de bahçeyi kocasına verdirdi ve ikisini birbirinden ayırdı [431] Ayetlerdeki Şer’i Hükümler Birinci hüküm: Boşcnan, boşanmış hamile ve ay hail görmeyen kadın*ların İdde" t müddetleri ne kadardır? Allah (cc), boşanan bir kadının iddet müddeti beklemesini, «Boşan*mış kadınlar, kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler (beklesinler)âyetiyle emretmiştir Ayette «boşanmış kadın»dan mak*sat, baliğ, hamile olmayan, adetten kesilmeyen ve kocasıyla cinsi müna*sebette bulunabilen kadındır Nikahlı olduğu halde, karı-koca arasında cinsi münasebet yoksa, kocası tarafından boşanan kadının, iddet müdde*ti yoktur Çünkü Allah (cc) «Ey imân edenler mümfn kadınları nikahlayıp ta sonra kendilerine dokunmadan, onları boşadığımz zaman, sizin fpln Ö-zerterlne sayacağınız bir İddet yoktur» (Ahzâb: 49) buyurmuştur Kocası tarafından boşanan hamile kadının İddet müddeti, doğuma ka*dardır Zira Cenabı Hak, «Yüklü kadınların Iddetlerl fse, yüklerini va'z etmeleriyle biter» (Talâk: 4) buyurmaktadır Hic ay hail görmeyen kadın İle yaşlılıktan dolayı adetten kesilen ka*dının İddet müddeti ise, üc aydır Çünkü Allah (cc), «Kadmlannız (cinden artık adetten kesilmiş olanlarla, henüz adetini görmemiş bulunanların (Id-detlerlnde) eğer şüphe ederseniz, onların fddetl Üç aydır» (Talâk: 4) buyur*muştur Yukarıdaki açıklamalarımızdan da anlaşılıyor ki, (mevzu edindiğimiz) âyette, bir tahsis vardır Yani bu iddet, henüz ay hail görmeyen, yaşlılık*tan dolayı adetten kesilen ve hamile olmayan kadınlara değil, evlenip ko*casıyla cinsj münasebette bulunduktan sonra boşanan kadınlara mahsus*turtur [432] İkinci Hüküm: Ayette, «Egrâ»Dan Murat Nedir? Lafzı tahlillerde, «guru» kelimesinin, hem ay hail, hem de ay halinden temizlenme gibi iki zıt anlam taşıdığını açıklamıştık Fakihler, tguru» kelf-meşinin iki zıt anlamından, ay hali mi yoksa ay halinden temizlenme mı olduğu hususunda ihtilaf ederek iki görüşe ayrılmışlardır İmam Şafii (ra) ve İmam Malik (ra)'e göre, âyetteki «yuru» kelimesin*den maksat, ay halinden temizlenme olan tuhurdur Bu görüş İbn-İ Ömer (ro) Aişe (ra) Zeyd bin Sabit (ra)'in görüşüdür ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'den nakledilen iki görüşten biridir İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'in diğer bir görüşüne göreyse, «guru» dan maksat, ay halini görmektir Bu görüş Ömer (ra), İbn-i Mesud (ra) Ebu Musa el-Eş'arî (ra) ve Ebu Derdâ (ra)'dan rivayet edilmiştir İmam Malik (ro) ve İmam Şafii (ra)'nln delilleri Mezheplerinin tercihi için getirdikleri bir cok delilden en veciz olan*larını aşağıya alıyoruz 1 «Selâsetün» kelimesinin sonunda, ta harfinin tesbit edilmesidir Çünkü Arap dili ve edebiyatında 3'den 10'a kadar sayılacak olan şeyler, erkek nevinden olursa, sayarken sayıların sonuna «ta» harfi eklenir Eğer dişi ise eklenmez Bundan da anlaşılıyor ki, «guru» kelimesinden maksat, tuhur kelimesidir Tuhur da, Arap dilinde erkek tabir edilen kelimelerden*dir «Guru»don maksat, ay hali kastedilseydi, âyetteki, «selâsetün» keli*mesinin, «Selâsün» elması lazım gelirdi Çünkü Türkcedeki ay hali sözü*nün Arap dilindeki karşılığı, dişi bir kelime olan hayızdtr Bundan da an*laşılıyor ki, âyetteki guru'dan maksat, ay hali değil, 2 ay hali arasındaki temizliktir 2 Hz Aişe (ra)'den şöyle rivayet edilmiştir: ««Guru'dan maksadın ne olduğunu biliyormusunuz?» «Guru'dan maksat, temizliktim buyurdu» İmam Şafii (ra)'ye göre, kadınlar ay hali ve ondan temizlenmeyi daha iyi bilirler Çünkü iki hali de onlar yaşamaktadır, öyleyse bu hususta, Hz Aişe'nin sözü ve görüşü, herkesin görüşünden daha doğrudur [433] 3 «Ey peygamber, kadınları boşayacağınız vakit, İddetlerine doğru boşayımz» (Talâk; 1) âyetidir Ki onlar, âyeti, «Kadınlarınızı boşamak istediğiniz zaman, iddet vaktinde boşayımz,» şeklinde te'vil ederler Ay halinde olan kadını boşamak, mahzurludur Halbuki âyet, boşama zama*nının ancak temizlik zamanında olacağına delâlet eder Âyetteki, «guru» dan maksat Tuhur (temizlik) dur İmamı Azam (ra) ve Ahmed bin Hanbel (ra)'ln delilleri: Mezheplerinin tercih ettiği görüşün isbotı için şu delilleri anarlar: 1 İddet'ten maksat, kadın rahminin boş olduğunun bilinmesidir Bu*nun bilinmesine temizliği değil, ancak ay hali görmesi delâlet eder İmam Ahmed bin Hanbel (ra); «Guru'dan maksadın, temizlik olduğu*nu söylüyordum Şimdi ise o görüşümden dönerek, guru'dan maksadın, ay hali olduğunu söylüyorum» [434] der 2 Resulullah (sav)'ın, Fatma binti Ebl Hübeyşe'ye, «Sen namazlarını guru günlerinde bırak» buyurdu, hadisidir Hadisten anlaşılan, guru'dan maksadın, ay hali olduğudur Çünkü ay halindeki kadının namaz kılması, haramdır [435] 3 «Resulullah (sav)'ın: «Hamile kadın çocuğunu doğuruncaya, ha*mile olmayan kadın da adet görünceye kadar, onlarla cinsi münasebette bulunulmaz» buyurdu» [436] hadisidir Resutullah (sav), kadın rahm1 temiz*liğinin, ancak hayızla olacağını buyurmuştur Alimler, alınan bir cariye rahminin temiz olmasının ancak ay hali ile olabileceğine Icma etmişlerdir Uygun olan, iddetin dolması için, kadının üç defa ay hali görmesidir Çün*kü alınan cariye ve boşanan kadın için ortak amaç, rahimlerin temizliği yani çocuk olmadığının bilinmesidir 4 Allah (cc), «eşhür» kelimesini, İddet bahsinde hayız yerine anmış-tır İddet müddetinin temizlik değil, ay hali olduğuna, «Kadınlarınız için*den artık adetten kesilmiş olanlarla, henüz adet görmemiş bulunanların (Iddetlerinde), eğer şüphe ederseniz, onların İddeti 3 aydır» (Talâk: 4) âyeti delalet eder Bu delil, Hanefilerin en kuvvetli delillerindendir 5 İddeti ay hali olarak kabul ettiğimizde, onun üç guru (hayız) ve üc kere tam temizlik olacağı anlaşılır Çünkü boşanan bir kadının iddeti, ancak 3 kez ay hali olup temizlendikten sonra sona erer Eğer iddeti üc kere temizlik ile itibar etsek, örneğin, erkek karısını temizliğin bitimine yakın boşarsa üc tuhur'un ikisi tamam, üçüncüsü az olur Tuttuğumuz yol, delil olarak diğerlerinden daha kuvvetli olur [437] İkincj görüş (İmam-ı Azam ve İmam Ahmed-bin Hanbel) daha tercih edilir Çünkü sahih hadisler, ikinci görüşü teyid etmektedir İddetten mak*sat, kadın rahminin çocuktan temiz olduğunun bilinmesidir Bu İse temiz*likle değil, hayızfa bilinir |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #44 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...İbn-i Kayyım da, «Zadü'l Meâd» isimli eserinde, ikinci görüşü tercih etmiştir Zira O; «Guru kelimesi Kur'anda tuhur yerine değil, hayız yerine kullanılmıştır Şârî'nin kitabında bilinene göre âyeti yorumlamak lazımdır Çünkü Rasulullah (sov}, müstehâze (devamlı ay hali) olan bir kadına, «Sağlıklı olduğunuz zamandaki ay hail günleriniz ile müstehâze zamanın*daki günlerinizi karşılaştırınız Sağlıklı zamanınızda ayda kaç gün ay hali görüyorsanız, müstehâze günlerinde de o günler sayısınca namazınızı ter-kediniz» buyurdu Resulullah (sav)'ın buyrukları, Allah (cc) kelamının ter*cümeleridir İki ayrı anlam taşıyan kelime Kur'an ve hadiste görüldüğü zaman, Kur'an'ın diğer âyetlerine bakılarak hangi anlamda kullanılmışsa o iki ayrı anlamı ifade eden müşterek kelimeyi de, o anlamda te'vil etme* gerekir O kelime, diğer edebiyatçıların lisanında başka anlamda da kul*lanılsa, yine Kur'an'a bakmak lazımdır Şârî, guru kelimesini hangi anlam*da kullanmışsa -o hayızdır- ona uyulur Açıklamalarımıza âyetin akışın-dakl anlamlarda işaret eder Çünkü Allah (cc), «Allah'ın kendi rahimle*rinde yarttığım (söylemeyerek) gizlemeleri onlara helal olmaz» buyur*muştur Bu da ancak ay hali ile olur Bütün müfessirtere göre guru'dan maksat, ay halidir Allah (cc): «Kadınlarınız içinden adetten kesilmiş olan*ların İddeti üç aydır» (Talâk: 4) âyetinde, her ayı bir ay hali karşılığı olarak va'z etmiş, hüküm olan iddeti de temizliğe değil, hayız görmeye bağ*lamıştır Yine Allah (cc): «Ey peygamber, kadınları boşayacağınız vakit, fd-detterine doğru boşayın» (Talâk: 1) âyetinde de özetle, «Kadınları id-detlerinde değil, iddetleri başlamadan önce boşayınız» buyurmuştur Çün*kü talak temiz İken yapıldığından ondan sonra gelecek olan ancak ay ha*lidir Bir temizliği, diğer bir temizlik karşılamaz Ancak temizlikten sonrj onu karşılayacak olan, hayız halidir,» [438] der [439] Üçüncü Hüküm: «Allah'ın Kendi Rahimlerinde Yarattığını Gizlemeleri Onlara Helal Olmaz» Âyetinin Anlamı Nedir? Müfessirler, bu âyetin tefsiri hususunda ihtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmışlardır Bazı alimlere göre âyette, «Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığı» cüm*lesinden maksat, hamileliktir Bu da Ömer (ra), Ibn-I Abbas (ra) ve Müca-hid (ro}'in görüşüdür Diğer bir kısım alimlere göre ise, âyetteki bu cümleden murat, ay ha*lidir Bu da İkrime (ra), Nehâî (ra) ve "Züherî (ro)'nin görüşüdür Diğer bazı islâm alimlerine göre de, âyetteki bu cümleden amaç, ha*milelik ve ay halidir Bu da tbn-i Ömer (ra)'in görüşüdür, ibn-j Arabi de bu görüşü tercih etmiştir Nitekim İbnü'l-Ârabî şöyle demektedir: «Sahih olan üçüncü görüş (hamilelik ve hayız halij'tür Allah, rahimlerini kadın*lara emanet etmiştir Onların rahimleri hususunda söyleyecekleri sözleri doğrudur Kadın haber vermezse, rahminde ne olduğunu kimse bilemez Ümmet arasında yalancılıkları sabit olmadıkça, kadınların rahimleri hak*kında söyleyecekleri sözlerin geçerliliğinde alimler ittifak etmişlerdir» [440] Allah (cc), kadınların rahimlerinde olanı gizlemelerini kesinlikle haram kılmıştır Çünkü bir veya iki talakla ailesinden ayrılan erkeğin, tekrar ha*nımını alabilmesi ve neseb temizliği, kadın rahmi İle İlgilidir Çoğu kez hamile bir kadın İddetinin bittiğini İddia ederek ikinci bir erkekle evlendiği takdirde, nesebler karışır Ve erkek, kadının, trfddetim dolmuştur» iddiasıyla da, ricat hakkından mahrum kalır Bundan dolayı Allah (cc}, kadınların rahimlerinde olanı gizlemelerini haram kılmıştır [441] Dördüncü Hüküm: «Boşanmış Kadınlar, Kendi Kendilerine Üç Hayız Vs Temizlenme Müddeti Beklerler» Âyeti, Talak-ı Ricî {Bir Veya İki Talakla) Ve Talak-ı Bâin (Üç Talakla)le Tamamen Kocasından Ayrılan Kadınlar Hak*kında Umumi Midir? Âyet, hem Talak-t rici ve hem de Talak-t bâin'le ayrılan kadınlar için umumi bir emirdir Ancak, «Kocaları bu bekleme müddeti İçinde barış*mak isterlerse onları geri almaya (herkesten) çok layıktırlar)» âyeti, Ta*lak-1 bâin ile değil Talak-t ricî ile ayrılan kadınlara aittir Çünkü onlar tamamen boşandıklarından, kendilerine maliktirler Artık kocalarının onlar üzerinde hiçbir hakkı yoktur İbn-i Kesir bu hususta; «Bu âyet, yalnız bir veya iki talakla boşanan kadınlar hakkındadır Çünkü âyetin nazil olduğu sırada üç talakla ayrılma yokhj Bir kimse, karısını yüz defa da boşasa yine geri alabilirdi Allah (cc) üç talakta ayrılmayı emrettikten sonra, Talak-ı rici ve Talak-ı bâin ortaya çıktı» [442] der [443] Beşinci Hüküm: Talak-ı Ricî (Bir Veya İki Talak)'nin Hükmü Nedir? Allah (cc), Tolok-r rici İle erkeğin, yeniden nikah tazelemeden, mehir vermeden ve rızasını almadan, iddetini doldurmadan önce ailesini alma*sını mubah kılmıştır Erkek, hanımının iddet müddeti içersinde ricat et*mezse, ailesi bir veya iki talakla ondan ayrılmış olur Yeniden alması için, nikah tazelemesi, mehir vermesi ve kadının rızasını alması lazımdır Zira Sâri, erkeklere ricat hakkını «Kocaları bu bekleme müddeti İçinde İs*terlerse onları geri elmaya (herkesten) çok layıktırlar» âyetiyle, iddet müddeti içinde tanımıştır Erkek dönme hakkını, iddet müddeti içinde kul*lanırsa, kadının rızasını alma, velisine haber verme ve şahit getirmeye lüzum yoktur Yalnız kadının, erkeğin ricatını inkar edebilme İhtimaline karşı dönüşün iki şahit huzurunda yapılması sünnettir Ricat, söz ile, yani «Karımı, tekrar nikahıma aldım» demek suretiyle sahih olduğu gibi, fiiliyatla (İmam-t Azam (ra} ve İmam Molik (ra)'e göre öpme, sarılma, cinsi münasebette bulunma ile) da olur imam Şafii (ra)'ye göre de ricat, an*cak sarih bir ifade ile olur Mesela: «Ailemi, tekrar nikahıma aldım» de*mek gibi Bu sözü söylemeden yalnız cinsi münasebet ve diğer fiillerle ricat olmaz Çünkü talak, nikahı tamamen ortadan kaldırır Bu da ancak acık bir ifade ile mümkündür Şevkâni, bununla ilgili olarak şöyle der: «Açık ve doğru oİGn, İmam-t Azam (ra) ile İmam Malik (raj'tn görüşüdür Çünkü iddet, erkeğin bir ter*cih dönemi yani boşayacağı veya geri alacağı bir zaman süresidir Ter*cih ise söz veya fiille olabilir Nitekim Allah (cc)'ın, «Kocaları bu bek*leme müddeti İçinde İsterlerse onları geri almaya (herkesten) çok layık*tırlar» âyeti ile «Bir sahablnin karısını talak-ı ricî ile boşadığını duyan Re-sutullah (sav), sahabilere; «O'na karısını geri almasını söyleyiniz» buyurdu», hadisinde, ricat'ın fiilen yapılabildiği görülüyor Andığımız âyet ve hadiste, ricatın yalnız söz veya fiiliyatla yapılacağına dair bir ifade yoktur «Ricat, yalnız söz ile yapılır» diyen kimsenin, iddiasını isbat İçin âyet ve hadisten actk bir delil getirmesi lazımdır» [444] Altıncı Hüküm: Üç Telaki İfade Eden Bir Cümle İle Üç Talak Mı, Yoksa Bir Talak Mı Meydana Gelir? «Talak, iki defadır» âyeti, boşanmanın ayn ayrı talaklar ile yapıl*masının uygun olacağına delalet eder Alimler üç talakı ifade eden bir cümle ile üç talakın mı yoksa bir tala*kın mı meydana geleceği hususunda ihtilaf etmişlerdir Sahabelerin cumhuru, Tabiinler ve Ehl-i sünnetin dört mezhep müc-tehidleri, üç talakı ifade eden bir cümle ile üç talakın da meydana gele*ceğine hükmetmişlerdir Yalnız bazıları, üç talakı ifade eden bir cümle de, âyetten anladıklarına binaen, üç talakla ayrılmanın haram, bir kısmt da, mekruh olduğunu söylerler Bazı Zahiri mezhebi {ehl-i sünnet dtşı) alimlerine göre, üç talakı ifade 'eden bir cümle, üç talakı ifade etse dahi, bir talak meydana gelir Bu da Tavus, İbn-i Teymiye ve Imamiyye mezhebinin görüşüdür Bunlann görüşlerine itibar edilemez Sahabilerin Cumhuru, Tabiinler, Ehl-İ sünnetin dört mezhep alimleri'nin delilleri: Aşağıda nakledeceğimiz delillerle, üç talakı ifade eden bir cümle ile üç talakın meydana geleceğine hükmetmişlerdir 1 Allah (cc), talaka bir sınır koymuştur O'nun birer birer yapılması hususunda insanları uyaran Cenab-ı Hak, bir veya iki talakla karılarından ayrılan erkeklerin, pişman oldukiarı takdirde tekrar aileleriyle birleşebilmeleri için, ricatı bir hak olarak tanımıştır Bu, hakkın zayi edilmemesi için, bir ruhsattır Bir kimse, bu ruhsatı aşarak üç talakı kapsayan bir cümle ile karısından aynlırsa, üç talak da meydana gelmiş olur Bir ve iki talakta, erkeğin ailesini tekrar yanına alma ruhsatı varken, üçüncü kez talakı telaffuz edince ailesi ondan tamamen boş olur (ayrılmış sayılır) Birinci ve ikinci talakta erkek, ailesiyle tekrar birleşme veya tamamen y ayrılma yollarından birinci tercih edebilir Çünkü İslâm, erkek icfn en fazi*letli ve duruma en uygun olan, ayrılma olduğu takdirde, bir veya İki ta*lakla boşanma hususunda Irşadatta bulunmuştur Eğer erkek haddi aşıp, K üç talakla ailesinden aynlırsa pişman olduğu takdirde ailesine tekrar dönemez ve başka zorluklarla da karşılaşabilir Üç talakla karısından bo*şanan, dünyada da cezasını çeker 2 «Bir kimse, karısından üç talakla ayrıldığını antattnca İbn-i Abbas (ra), sükut etti Mücahid (ra), «İbn-l Abbas (raj'ın bu sükutundan, fetva için gelen şahsa, karısından ayrılmak için yaptığı üç talak yeminini, bir talak sayarak onu ricat ettirip ailesine döndüreceğini zannediyordum Fakat İbn-l Abbas (ra), başını kaldırarak, «Siz, ahmakçasına ailenizi üç talakla ayırdıktan sonra gelerek «İbn-i Abbas, İbn-i Abbas, bana çare bulunuz diyorsunuz Bİlmiyormusunuz ki Allah (ccj, «Kim Allah'tan korkarsa (Allah) ona bir (kurtulup) çıkış yeri ihsan eder» (Talâk: 2) buyurmuştur Sen, Allah (cc)'ton korkmadın Ben de, sana bir çıkış yofu bulamadım Üç talakla ailenden ayrılmakla Allah (cc)'o isyan ettiniz Karınız da sizden tamamen boş oldu,» dedi» [445] diye rivayet edilir 3 Sahabiterin icmaı'dır Şöyle ki; üç talaktan meydana gelen bir cüm*le söyleyerek karısından aynlan bir kimsenin durumunu dinleyen Hz ö-mer (ra) «Üç talak meydana geldiği İçin aileniz, sizden ayrılmış olur», hükmünü vermiştir Bütün sahabilerin, Hz Ömer (ra)'in bu görüş ve fet*vasını kabul etmeleri, bu meselenin torna olduğuna delalet eder Buharı Sahihinde, «Boşamak iki defadır (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikle solmaktır» âyetinin tefsiri hususunda, üç talak'ın bir cümlede meydana geleceğine dair bir bab ayırmıştır Bu da işaret edi*yor ki talakın bir veya iki defa yapılmasında geniş bir ruhsat vardır Bir kimse, bu geniş ruhsattan yararlanmayarak, üç talaktan meydana gelen bir cümle ile ailesini ayırırsa, hanımından tamamen boşanmış olur [446] Zahirî mezhebinin bazı alimleri Tavus, İmamiyye mezhebi ve İbn-l Teymfye'nln delilleri: Üç talakı kapsayan bir cümle ile üc talak değil, yalnız bir talak mey*dana geleceği görüşünde olanlar, İmam Ahmed bin Hanbel (ra) ile Müslim (ra)'ln Tavus'tan, O'nun da İbn-i Abbas (ra)'dan rivayet ettiği hadis ile görüşlerini isbat ederler Resulullah (savj'ın devrinde, Hz Ebubekir (ra) ve Hz Ömer {ra) hilafetinin birinci ve ikinci senelerinde, üç talak bir cüm*lede ifade edilse de bir talak sayılırdı Hz Ömer (ra); «Halka bir ve iki talakla ailelerine dönme hususunda mühlet varken onlar, acele ettiler Biz de onların acele etmelerini kabul et*tik, yani üç talakı kapsayan bir cümle İle ailelerinden ayrıldıkları takdirde aynen üç talakı kabul ettik», [447] der Şüphesiz Allah (cc), «Talak, İki de*fadır» âyetiyle onu ikiye ayırmıştır Erkek karısından bir talakta ayrılacak, daha sonra İkinci bir talakla da isterse ayrılabilecektir Böylesine İkiye ayrılan bir şeyin erkeğin bir defa da bir cümle ile yapması düşünülemez Uân'da olduğu gibi birbirinden ayırması lazımdır Liân'da, «Allah (cc) ismiyle dört defa şehadet ederim ki, doğrularda*nım» cümlesinde bir şehadet sayıldığı gibi, «Ailemden üc talakla ayrılıyo*rum» cümlesinde de bir talak sayılır Yine, «Zina yaptığımı dört defa İti*raf ederim» cümlesinde, bir defa İtiraf kabul edilir Nitekim Rasulullah (sav), «Namazlardan scnra herkes otuzüç defa teşbih, hamd ve tekdir getirsin», tavsiyesinde bulunmuştur Bfr kimse otuzüç defa tek tek Süb-hanallah değil de «Otuzüç kere Sübhanallah» derse, bir defa sübhanaHah sayılır Ne zaman birdan otuzüçe kadar bir kimsenin sayarak sübhanaHah demesi, otuzüç sübhonallah sayılırsa, üç defa aralıklı olarak «seni boşa*dım» demesi de üç defa demiş sayılır Eğer böyle olmazsa «üç defa seni boşadım», demesiyle üç defa boşama değil, bir boşama meydana gelir İbn-i Kayyım «İtâmü ei-Mûkin» isimli eserinde, bu meseleden geniş izahat vererek hocası ibn-l Teymiye'ntn görüşünü de kuvvetlendirmiştir Zahiri mezhebinin bazı alimleri, imamiyye mezhebi, Tavus ve Ibn-l Teymiye'nin delilleri, Cumhur'un görüşleri gibi, kuvvetli ve doğru değildir Sahabiterin icmâı, zaten detil olarak kafidir Başka delil aramaya gerek yoktur Çünkü onlar, Rasulullah (sav)'la beraber yaşadıklarından, Kur'an-ve hadis hükümlerini herkesten daha iyi biliyorlardı Sahabiler ile ehl-i sünnetin, dört mezheb fakihlerlnln icmaına muhalefet etmek, küçük bir şey değildir Allâme kurtubî'nin «El-Camiü li Ahkâmü'l Kur'an» isimli eserinde yaz*dıklarını nakletmeyi uygun görüyorum Günkü O; «Fetva alimleri, üç talakı kapsayan bir cümle ile, üç talakın meydana geleceği hususunda İttifak et*mişlerdir Bu da selefin cumhur'unun görüşüdür Tavus ile Zahiri mezhe*binin bazı alimleri, «Bir kimse, karısından üç talakı kapsayan bir cümle ile ayrılmaya kalksa, bu üç talakla ayrılma değil, bir talakla ayrılma olur» de*diklerinden, cu'mhur-u ulemadan ayrılırlar Hatta Zahiri mezhebinin en bü*yük müctehidi ve sahibi Davud-u Zahiri dahi, «Bir kimse, karısından üç talakı kapsayan bir cümle İle aynlırsa, bu bir talak değil, üc talaktır,» der Selefin cumhur'u ve ehl-i sünnetin dört mezheb imamları, üç talakı ifade eden bir cümle ile, talakında meydana geleceği hususunda ittifak etmişlerdir Bir kimsenin üç talakı, bir cümlede veya aralıklı olarak, birkaç cümlede aynı yerde ifade etmesi, aynıdır «Üc talakı kapsayan bir cümle ile veya bir mecliste, üç ayrı cümle ile, aralıklı olarak talak yapan kimse, ancak bir talak yapmıştır» görüşün*de olanlar aşağıda nakledeceğimiz, üç hadise istinat ederler 1 Tavus'un, İbn-i Abbas (ra), Ebi Sehbâ (ra) ve İkrime (ra)'dan riva*yet ettiği hadistir 2 Ailesinden üç talakla ayrılan İbn-i Ömer (ra)'e, Rasulullah (savc*ın, üç talakı bir talak sayarak, «Ailenizi, ricat ederek geri alınız» diye em*rettiği hadistir 3 Rükâne, ailesini üç talakla ayırdığı halde, Rasulullah (sav) in O'na «Ailenizi ricat ederek geri alınız» hadisidir Ricat ise, ancak talakın bir olmasını icabettirir Naklettikleri üç hadisle görüşlerini isbata çalışan Tavus ve Zahiri mez*hebi müctehidlerine verilecek cevap şudur: Ki Tahâvî'nin, Said bin Cü-beyr (ra), Mücahid (ra) ve Atâ (ra)'dan rivayet ettiğine göre İbn-i Abbas (ra), karısından ayrılan bir kimseye, «Karınızı üç talakla boşadığınızdan Allah (cc)'a isyan ettiniz Karınız sizden tamamen ayrılmıştır», demiştir İbn-i Abbas (ra)'ın bu görüşü, sahabilerin icmatna uygun olduğu gibi, Ta*vus ve diğerinin İbn-i Abbas (ra)'dan yaptığı rivayetin de, zayıf olduğuna delalet eder Çünkü İbn-i Abbas (ra)'ın hiçbir yerde, sahabilerin icmaına muhalefet ederek kendi görüşüyle fetva ve hüküm verdiği görülmemiştir İbn-i Abdülber bununla ilgili olarak, «Tavus'un, İbn-i Abbas (ra)'dan rivayeti zaytf ve yanlıştır Şam, Irak, Hicaz, Şark ve Garp fakihlerinden hiç biri onun rivayetlyle amel etmemiştir» der El-Bâcî ise; «Tavus'un, İbn-i Abbas (ra) dan rivayeti doğru kabul edil*se dahi, O fetvasından dönerek sahabilerin icmasına uymuştur Bi2im delilimiz, kıyas yoluyladır İbn-İ Abbas {ra)'a gelen kimse, karısını üç ta*lakla ayırdığından, kendisine malik ve konuşmasını do talak niyetiyle yop-tığından üç talak meydana gelmiştir», demekledir «ibn-i Ömer (ra)'in hayız halinde iken ailesini üç talakla ayırması üze*rine Rasulullah (sav) Hz Ömer (ra)'e, «Oğlunuza söyleyiniz Ailesine ri*cat etsin» buyurdu», hadisini, Dârü'l Gudnî reddetmiştir Çünkü hadisin bütün ravileri şiflerdendi Hadisin gerçeği ise, Nâfi'den rivayet edilen şu şe*kildir Abdullah bin Ömer (ra), Resulullah (sav) zamanında ay halindeki hanımını bir talakla ayırdı Hz Ömer (ra)'in bu meseleyi sorması üzerine Resulullah (sav), «Oğlunuza söyleyiniz, ailesine ricat etsin» buyurdu» [448] Rasulullah (sav)'ın, ailesinden üç talakla ayrılan Rükane'yi ricat et*tirmesiyle ilgili hadisi; senetleri birbirinden kopuk, isnatları yanlış oldu*ğundan hiçbir muhaddis tarafından kabul edilmemiştir Ancak, Rafizler —ehl-İ sünnet dışıdır— kabul ederler Bu hadis hakkında muhaddislerin tesblt ve tahkik ettikleri durum şudur: «Rükâne, ailesini elbette bir talakla ayırarak Resulullah (sav)'a gelmiştir Resulullah (sav) da ifadesini alırken yemin ettirince üç talakla değil, bir talakla ayrıldığı ortaya çıkar Bunun üzerine Resulullah (sav), O'nu ailesine ricat ettirmiştir» Özet olarak Cum-hur'un görüşü dalıa kuvvetlidir Allah (cc), en iyi bilendir [449] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #45 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Yedinci Hüküm: Âyetteki, «Talak, İki Defadır» Cümlesinden Maksat Nedir? Müfessirler, âyetteki «Talak, iki defadır» cümlesi hakkında ihtilaf ede*rek birkaç görüşe ayrılmışlardır Biz bu görüşleri İcmâlen aşağıya alıyo*ruz A Âyetteki, «Talak, İki defadır» cümlesinden maksat, meşru talakın iki defa olacağıdır Bunun dışında meşru değildir Çünkü bu âyet kendi*sinden önceki âyetlerden değil, hüküm ifade eden müstakil bir âyettir Bu görüş, Haccac bin Ertad ve Rafİzilerin görüşüdür B Âyetteki, «Talak, iki defadır» cümlesinden amaç, sünnete uygun talakın iki defa olduğudur Bu da İbn-i Abbas (ra), Mücahid (ra) ve Maliki mezhebinin görüşüdür C Âyetteki, «TaJak, İki defadır» cümlesinden murad, Talak-ı ric'îdir Yani ailesini (karısını) iki talakla boşayan kimsenin, talakından ricat et*me (dönme) hakkı vardır Bu da Kat^*» (ra) ve Urve (ra)'nin görüşüdür Cumhurun tercihi de budur Şevkânİ, «Fethü'l Kadir» isimli tefsirinde; «Âyetteki, «Talak, iki defa*dır» cümlesinden maksat, Talak-ı rle'tdir Çünkü bir önceki âyet, bunun delilidir Yani erkeklerin ricat etme hakkı, ancak birinci ve ikinci talaktan sonra olabilir Üçüncü talaktan sonra erkek için ricat hakkı yoktur Allah (cc)'ın âyette, «Talak ikidir» değil de, «Talak, iki defadır» buyurması, iki talakı bir defa da vermesine değil, tek tek vermesine işaret eder [450] Sekizinci Hüküm: Erkeğin, Ailesinden Talak Karşılığı Mal Alması Mu*bah Mıdır? Allah (cc), kadını boşarken iyilikle ayırmayı emrettiği gibi, erkeğin ni*kah mehri olarak verdiğinden bir şey almayı da yasaklamıştır Ancak ara*larında Allah (cc)'ın çizmiş olduğu evlilik hudutlarını yerine getiremeye*ceklerinden korkarlarsa alabilirler Çünkü Ailah (cc), «(Ey zevçler) on*lara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi (mehrj geri) almanız size helâl olmaz Meğer ki erkekle kadın Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olsunlar» (Bakara: 229) buyurmaktadır Âyetteki korkmaktan mak*sat, Allah (cc)'ın evli çifte meşru kıldığı hudutları aşmaktan korkmaktır Çünkü âyetten murat, Allah (cc)'m evli erkek ve kadına çizmiş olduğu sınırların yerine gelmemiş olmasıdır Bu da birbirlerine karşı iyi geçinme*meleri, birbirlerine bağlı olmamaları, hülasa erkeğin kadın, kadının erkek-üzerindeki haklarının yerine gelmemesidir Bu suretle aralarındaki sevgi ve saygı yok olduğu gibi, nefrete de dönüşür Bu nefret havasıyla kadının, kendisini boşaması için kocasına mal ve para vermesi, kocasının da alıp kabul etmesi helal ve caizdir Bu şekilde kadının boşanmasına fıkıh litera*türünde «hül'ü» adı verilir Fakihler hül'ü, «kocanın, karısından aldığı bir mal karşılığı ayrılmasıdır» şeklinde tarif etmişlerdir Erkeğin, karısın*dan boşanma karşılığı mal ve para alması zulüm değil, adalet ve insafla harekettir Çünkü erkek evlilik sırasında mehir verdiği gibi, bir çok mas*raflar da yapmıştır Tüm bunlara rağmen ayrılma arzusunda bulunan hanı*mından, mehri geri alması uygundur Bu meseleye ışık tutan Buharî'nin ri*vayet ettiği şu hadistir: «Sabit bin Kays (ra)'ın hanımı Cemile binti Ab*dullah (ra) peygamber efendimizin yanına gelerek, «Ya Resulullah (sav); kocamla bir arada hayat sürmem mümkün değildir Allah (cc)'a yemin ederim ki, onun ahlâk ve dininden dolayı değil, yalnız İslâm'dan sonra tek*rar küfre dönmek ve kâfir olmak istemiyorum Evimin bahçesinden koca*mın birkaç kişiyle birlikte gelmekte olduğunu gördüm Onlar içinde rengi en siyah, boyu hepsinden kısa ve yüzü en çirkin olarak kocamı gördüm» dedi Bu sırada gelen ve hanımının konuşmasını dinleyen Sabit bin Kays (ra), «Ya Resulullah (sav), malımın en iyisi olan bahçemi mehir olarak o'na verdim Eğer beni istemiyorsa, bahçemi geri versin Ondan üç talakla ay*rılayım», dedi Bunun üzerine Resulullah (sav) kadına, kocasının sözlerine karşı ne diyeceğini sorunca, «Evet, boşadığı takdirde bahçesini, diterse daha fazlasını da veririm» dedi Peygamber efendimiz de bahçeyi kocasına verdirdi İkisini birbirinden ayırdı» [451] Fukaha-i cumhur, kendi İsteğiyle kocasından ayrılan kadından, erke*ğin verdiği mehirden fazlasını alabilmesinin caiz olduğuna hükmetmişler*dir Çünkü Allah (cc), «(Kadının serbestçe boşanması İçin) fidye verme*sinde (hakkından vazgeçmesinde) İkisi üzerine de bir vebal yoktur» buyurmuştur Bu âyet, usul-û fıkih'la «amm» tabir edilen âyetlerden oldu*ğundan, malın çoğunu da, azını do kapsar Şâ'bi, Ez-Zeherî ve Hasan-ı Basri de: «Erkeğin, verdiği mehirden faz*lasını alması helâl değildir Çünkü haksız olarak fozla bir mal almaktadır Elbette haksız olarak alman mal, caiz değildir «Fidye vermesinde (hak*kından vazgeçmesinde) İkisi üzerinde de vebal yoktur» âyetinde, kadınla erkeğe, aynı hak verilmiştir Tercih olunan şudur: Erkeğin verdiği mehiri ; alabilmesi caizdir Yalnız onun mekruh olduğunu da kimse inkâr edemezu derler t Fakihler, hül'ün nikah feshi mi, yoksa talak mı? olduğu hususunda İhtilaf etmişlerdir Cumhur'a (Hanefî, Hanbelî) göre, erkeğin karısından hül'ü yoluyla ayrılması, doğrudan doğruya ataktır İmam Şafii (ra) ise, kavi', kadiminde[452], hül'ün talak değil, nikah feshi ofduğu görüşündedir Bı husustaki tafsilat fıkıh kitaplarında görü*lebilir [453] Dokuzuncu Hüküm: Üç Talakla Kocasından Ayrılan Bir Kadının; Serî Hükmü Nedir? Kadının Kendisini Boşayan Kocasıyla, Tefcrar Evlenmesi He*lal Midir? «Yine erkek, zevcesini (üçüncü defa olarak) boşarsa, ondan sonra kadın kendinden başka bir ere nikahlanıp vortncaya kadar, ona (o, birinci zevcine) helal olmaz Bununla beraber, eğer bu (yeni) koca da onu boşar da onlar (birinci zevç ite aynı zevce) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacak*larını zannederlerse (iddet bittikten sonra) tekrar birbirine dönmelerinde (evlenmelerinde) her İkisi hakkında da vebal yoktur» âyeti', üc talakla ko*casından ayrılan bir kadının İkinci bir erkekle evlendikten sonra boşanıp, ilk kocasıyla ikinci kocanın iddet müddetinden sonra tekrar evlenebilme*sine İşaret eder Fakihler, üc talakla ayrılmaya beynûne-i kübra (büyük ayrılık) adını vermişlerdir Çünkü Allah (cc), önce talakı anmış, daha sonra da onun iki defa olduğunu beyan etmiştir Bilahare hül'ün hükmünü ifade ve «yine erkek, zevcesini boşarsa» âyetiyle de üç talakla ayrılmayı zikretmiştir Kurtubİ bu hususta şöyle der: «Yine erkek zevcesini boşarsa» aye*tinden murat, üçüncü talaktır Üç talakla boşanan kadın, kocasının dışında bir erkekle evlenip boşandıktan ve iddet müddetini tamamladıktan sonra evlenebilir İslâm alimlerinin hepsi bu konuda icmâ etmiştir Hiç kimse*nin âyete muhalif bir görüşü de yoktur»[454] Cumhur (çoğu alimler) ve dört mezhebin müctehidlerine göre, âyette*ki «nikah» tan maksat, nikah akdi değil, cinsî münasebettir Öyleyse üc talakla ayrılan bir kadının, ikinci kez evlendiğinde cinsi münasebette bu*lunması şarttır Said bin Hüseyyib (ra)'ten varit olan rivayete göre, talakla kocasın*dan ayrılan bir kadın için, ikinci defa birinci kocasıyla evliliğinde, yalnız nikah akdi yeterlidir Bu rivayetin kesinlikle zayıf olduğu açıktır Çünkü aşağıda naklede*ceğimiz sahih hadislerle çelişmektedir [455] Şöyle ki; cumhur ile dört ehl-i sünnet mezhebi müctehidleri, İbn-i Cerir'in, Hz Aişe (ra)'den rivayet et*tikleri; «Rufâe'nin hanımı Resulultah (sav)'a gelerek, «Ben Rufâe'nln hanı*mı idim O beni boşadı İddetim dolduktan sonra Abdurrahman bin Zübeyr (ra) ile evlendim Yalnız cinsel gücünün bir bez parçası gibi hareketsiz olduğunu gördüm,» deyince Resulullah (sav), «Tekrar Rufâe'ye dönmek mi istiyorsunuz? Sen, Abdurrahman bin Zübeyr (ra)'in balından, O'da se*nin balından tadmcaya (cinsi münasebette bulununcaya) kadar O'na dö*nemezsiniz» hadisine İstinad ederek, âyette «nikahlan muradın, yalnız nikah akdi değil, onunla beraber cinsi münasebette bulunma olduğuna hükmetmişlerdir Bu hadis, Kütüb-ü Sitte sahipleri tarafından rivayet edilmiştir Bazı alimlere göre; âyetin lafzı da bizzat cinsî münasebetin yapılma*sına delâlet eder ibn-i Cenni; «Ebu Ali'ye, «Fİ lan kes, kadını nikahladı» sözünün anlamını sorduğumda, «Araplar bu cümleyi iki ayrı anlamda kullanırlar «Filan er*kek, filan kadınla nikahlandı» dedikleri zaman, «o erkek, o kadınla nikah yaptı» anlaşılır Eğer onlar, «erkek, ailesini nikahladı» dedikleri zaman ise, «erkek, kadınla cinsi münasebette bulundun mülahaza edilir, Bu âyette açıkça cinsi münasebette bulunma anlaşılır» [456] diyor [457] Onuncu Hüküm: Muhali» Nikahı, Sahih Midir? Muhallil, üç talakla ayrılan bir kadınla, kendisini boşayan kocasına helal ettirmek niyetiyle evlenen kimseye denir Muhallil'i, «emanet alınan teke» olarak vasıflandıran Resulullah (sav) sahabilere, «Size emanet alınan teke'yi haber vereyim mi?» dediğinde, «Evet, ya Resulullah (sav)» dediler Resululloh (sav) «Emanet alınan teke, muhallll'dir Allah (cc), onu da, tahlil yopant (ilk kocayı) da lanetlesin» buyurdu [458] Alimler, muhallil nikahı hususunda ihtilaf etmişlerdir Cumhur, (Maliki, Şafii, Hahbelî ve Sevrî), muhallil nikahının batıl ol*duğuna hükmederler O nikahtan sonra kadın boşanso dahi, ilk kocasına helal olmaz Çünkü nikah batıldır Hanefiler ile bazı Şafiî fakihleri İse, muholill nikahının batıl değil mek*ruh olduğuna hükmederler Çünkü o şahsa muhallil denilmesi, nikahın sahih olduğuna açıkça delalet eder Evzoî de; «Muhallil nikahı, çok çirkin olmakla beraber, caizdir» der Cumhur'un deliller); Cumhur muhallil nikahın toatıl ve fasltliğlne, aşağıda nakledeceğimiz hadislere dayanarak hükmederler 1 «Resuluilah (sav), «Allah (cc) muhalIH'e de ve onun için nikah yapılan birinci kocaya da lanet etsin» buyurdu» [459] hadisidir Eğer nikah sahih olsaydı Resutullah (sav), onları lanetlemezdl 2 «Resulullah (sav) «Size emanet alınan tekeyi haber vereyim mi?» deyince sahabiler, «Evet ya Resulullah (sav)» dediler O, «Emanet alınan teke, muhallii'dir» buyurdu» hadisi göstermektedir ki o nikah, sahih değil*dir 3 İbn-i Abbas (ra)'dan varit olan rivayete göre, muhallil nikahının hük*mü sorulduğunda Resutuliah tsav), «O nikah, helal değildir Yalnız kişinin istek ve arzusuyla yapılırsa, mubahtır Çünkü muhallil nikahıyla, Kandırma ve Kur'an'la alay etme gibi bir durum ortaya çıkar Bu, kandırma nikahıyla da kadından istifade eder» buyurdu [460] 4 Hz Ömer (ra)'in; «Bana muhallil ve kadının ilk kocası gelirse İki*sini de recmederim» sözüdür MuhalHI nikahı sahih olsaydı, Hz Ömer (ra), «İkisini de recmederim» demezdi 5 Nâfi'ntn, İbn-i Ömer (ra)'den rivayet ettiği görüştür: «Öç talakla ayrılan bir kadını, boşayan kocasına nikahı tekrar helal olmak amacıyla (o birinci zevcesinden) izin almaksızın diğer kardeşin veya diğer bir kimse*nin nikahlayıp boşaması hususu sorulunca İbn-İ Ömer (ra)'in «O muhallil nikahıdır, ve helal değildir Çünkü nikahta devamlılık ve arzu şarttır O İki şart olmadığına göre nikah, fasittir Biz Resulullah (sav) zamanında böyle nikahları zina sayardık»» [461] görüşüdür Hak olan görüş Cumhur'un görüşüdür Çünkü nikahtan maksat, aile hayatının devamıdır Yapılan nikahı, zamanla kayıtlamak, onu geçersiz kılar Boşanan bir kadını, boşayan kocasına helal olması kastıyla bir diğer-rinin nikahlaması veya karısından ayrılan erkeğin, «benden boşanan kadını nikahlayıp cinsi münasebette bulunduktan sonra boşamak şartıyla evlen» demesiyle yapılan nikahlar fasittir Zira her İki şekilde, muta nikahına benzer Muta nikahı ise, Şiilerin dışında, bütün İslâm alimlerinin ittifakıyla batıldır Allâme İbn-i Kesir, bununla ilgili olarak: «Âyette «İkinci kocadan» maksat, evlendiğinde kendi arzusuyla evlenme ve evlendiği hanımla do< devamlı yaşamayı amaçlamaktır Meşru olan evlilikten maksat ta budur İkinci koca, cinsi münasebette bulunacağı sırada evlendiği kadının hac İbramıyla kulunmaması oruçlu olmaması ve i'tikâf yapmaması şarttır Aksi halde kocasına helal olmaz Hasan-ı Basrl (ra)'ye göre, hantmıyla cinsi münasebette bulunan ikinci kocanın, menisinin gelmesi şarttır Çün*kü o, Resulullah (sav)'in, Rufâe'nin hanımına, «Sen, onun balından, o da senin balından tadın caya kadar, eski kocana helal olmazsın» hadisinden, meninin gelmesini anlamıştır İkinci kocanın, yaptığı evlilikten amaç, evlendiği kadını tekrar eski kocasına helal ettirmek İse, bu hadislerin yerdiği ve lanetlediği muhallil nikahıdır Bir kimse bu niyet ve arzusunu nikah akdinde ortaya korsa Şiilerin dışında bütün İslâm alimleri, o nikahın batıl olduğuna hükmeder*ler», [462] der İbn-i Kesir, Tesirinde bu hususla ilgili hadisleri uzun uzadıya ince*lemiştir Seyyİd Reşid Rıza ise şöyle demektedir: «Âyet üç talakfa kocasından ayrılan bir kadının, tekrar eski kocasına helal olarak dönebilmesi için, ikinci evliliğin islâm in sahih kabul ettiği bir nikah ile olacağını bildirmek*tedir Âyetten kasıt da budur Bir kimse, yalnız eski kocasına helal olmak kaydıyla bir kadınla evlenirse, evlilik şekli bir evlilik olur Şeriata göre sahih evlilik olmamıştır ve kadının birinci kocasıyla tekrar evlenmesi de helal değildir Bu tür evlilik yapanlar Allah (cc)'a isyan ettiklerinden Re*sulullah (sav), bunlar hakkında, «Allah (cc), onlara lanet etsin» buyur*muştur Bu evlilik kanın idrar ile temizlenmesine benzer Muhallil nikahı, muta nikahından daha çirkin olduğu gibi, eski kocasına da bir ar bir utanç getireceği açıktır» 'Daha sonra İbn-i Hacer el-Mekkİ'nin, «Ez-Zevâclr* isim*li eserinden muhallil nikahının haramlığma işaret eden haber ve hadisleri nakleder ve; «Muhallil nikahı, çok rezil ve çirkin olmakla beraber İnsanlar arasında yaygın bir haldedir İslâm düşmanları, mevzuyu tam kavramadan, bunu alet ederek saldırmak, tenkit etmek istiyorlar Lübnanda islâmi eser*leri çokça olan bir hristiyanta tanıştım O kimse, aldığı kitaplar vasıtasıyla, İslam tasavvufunu da benimseyerek tam bir müslüman oldu Bir gün bana, «İslâm'da muhallil nikahı dışında hiçbir kusur göremiyorum O ni*kahında bizzat Allah (cc) buyruğu değil, sonradan fsfâmın içersine sokul*muş bir mevzu olduğunu zannediyorum» demesi üzerine, muhallil nikahını çok geniş olarak anlattım İkna olarak aynen kabul etti» [463] diyor Muhallil nikahının bir çok kötülükleri vardır Ki alimler bu hususta uya*rı yapmışlardır Allâme İbn-i Kayyım, ailâmü'l Mugün» isimli eserinde, meseleye Özellikle bir bölüm ayırmıştır Çünkü gayr-i müslimler, ondan dolayı islâmi yermişlerdir Halbuki bu meselenin iç yüzü, Resulullah (sav)'ın hadislerinde, sahabilerin ve tabii'nin görüşlerinde açıklanmıştır Allah (cc) en iyi bilendir [464] |
|