İnfak Nedir - Ne Anlama Gelir |
09-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İnfak Nedir - Ne Anlama GelirAllah Yolunda İnfak İnfak Allah’ın emri “O takva sahipleri ki, gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler” (Bakara, 3) Yardımlaşma ve dayanışma, insanoğlunun muhatap olduğu ilk sorumluluklardan biridir Hatta Kur’an-ı Kerim’in ilk işlediği konulardan biri de kazanç ve bunun adil bir şekilde paylaşımı olmuştur Mesela ilk inen surelerden biri olan Maun suresinde, “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar, yoksulu doyurmaya teşvik etmez” (Mâûn, 1-3) buyurulur Yine İslâm’ın ilk yıllarında inen başka ayetlerde de böyle uyarılar açıkça görülebilir Allah yolunda yapılan infakın yapıldığı hal ve zamanlar önemlidir Müslümanların dar ve zor durumlarında yardım edenle, bolluk günlerinde yardım eden bir değildir Hak Tealâ, Mekke’nin fethinden önce infak eden ve savaşanlarla, Mekke’nin fethinden sonra infak eden ve savaşanların denk olmadığını haber veriyor (Hadîd, 10) İnfak, “Allah rızasını kazanmak amacıyla muhtaç ve yoksul insanlara para veya maişet yardımı yapmak, onların geçimini sağlamak, hayır yolunda harcama yapmak” demektir Zaruri ihtiyaç ve geçim için sarfedilen para ve sair şeylere de “nafaka” denir İnfakın farz, vacip, mendup kısımları vardır Zekât, sadaka, bağış, yardım ve vakfetme gibi fakirlere, diğer ihtiyaç sahiplerine, aileye harcama ve yardım gibi bütün mal ile yapılan ibadetleri içine alır Allah yolunda infakta bir gelir-harcama oranı yoktur Zekâtta sınır vardır ama sadakada yoktur İnfak Allah’ın emri Bilindiği gibi, insanın sahip olduğu her şeyin tek ve asıl sahibi Allah’tır Bu nedenle insanın emaneten sahip olduğu malını asıl sahibi olan Yaratıcı’sının gösterdiği istikamette kullanması kulluğun bir gereğidir Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde, varlıklı müminlere Allah yolunda infak emir ve tavsiye edilmiş, Allah yolunda harcayanlar övülmüştür “Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helal ve iyisinden Allah yolunda harcayın” (Bakara, 267) “Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, iste onların Rableri katında güzel karşılıkları vardır Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır” (Bakara, 274) Sevdiğimiz malı verebilmek Allah yolunda yapılan harcama, hele de bu harcamanın malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi “birr/üstün iyilik” derecesine ulaştırır Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça birre/iyiliğe asla erişemezsiniz Her ne harcarsanız Allah bilir” (Âl-i İmran, 92) Bu ayet indiği zaman, birçok sahabi Hz Peygamber sav’e müracaat ederek en çok sevdikleri şeyleri Allah rızası için bağışladıklarını bildirmişlerdir Mesela Ebû Talha ra, Mescid-i Nebevî’nin karşısında bulunan ve Beyraha denen çok kıymetli bahçesini vermiştir Hz Ömer ra da Hayber’den hissesine düşen değerli ganimet toprağını vakfetmiştir Zeyd b Hârise ra “Seyl” adındaki ünlü atını tasadduk etmesini Hz Peygamber sav’den istemiş, O da atı Üsame b Zeyd ra’a vermiştir Hasan-ı Basrî ks şöyle der: “Bir kimse sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için sadaka olarak verirse bu ayetteki “birr”e mazhar olmuş olur” İbn Ömer ra da sadaka olarak sık sık şeker dağıtır ve ardından “Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe, fazilet ve üstün sevaba erişemezsiniz” ayetini okuyarak: “Benim de en çok sevdiğim tatlıdır” diye eklermiş Hz Câbir ra, “Ben hicret edenlerden veya ensardan mal sahibi olup da infakta bulunmayan hiç kimseyi hatırlamıyorum” diyerek sahabenin tavrını anlatmıştır Nafi ra anlatıyor: “İbn Ömer ra bir şeyi fazla sevdi mi, onu hemen Allah yolunda feda ederdi Köleleri onun bu huyunu bildikleri için aralarından azat olmak isteyen biri kendini ibadete verirdi O da hemen azat ederdi Dost ve arkadaşları ona: – Vallahi bunlar seni aldatıyor, dediler O da; – Allah yolunda bizi aldatanlara aldanmayı biz de kabul ediyoruz, dedi Bir akşam üzeri onunla beraberdim Hatırı sayılır bir bedelle satın aldığı rahvan bir devesi vardı, ona binmişti Bir ara devenin yürüyüşü çok hoşuna gitti Hemen deveyi çöktürüp bize; – Yular ve semerini çıkarın ve onu nişanlayıp kurbanlık develerin arasına bırakın, dedi” (Kandehlevî, Hayatü’s-Sahabe, 2/231) Siraceddin ÖNLÜER/semerkand dergisi |
|