İmanda Mertebe Ve Gelişme Söz Konusu Mudur? |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İmanda Mertebe Ve Gelişme Söz Konusu Mudur?İmanda Mertebe ve Gelişme Söz Konusu mudur? Bir çekirdek, nasıl büyüyüp ağaç olana kadar büyük bir gelişme ve inkişaf gösteriyorsa, îman da öyledir İslâm âlimleri, imânı önce iki mertebeye ayırmışlardır: 1- Taklidî îman, 2- Tahkikî îman Taklidî îman: Ana - babadan, hocadan, muhîtten duyduğu ve öğrendiği şekilde, mes'ele üzerinde hiçbir akıl yürütmeden îman esaslarına bağlanmak demektir Taklidî îman, inanç esaslarına, şuuruna ve teferruatına vâkıf olarak bir inanma olmadığı için, bilhâssa bu zamanda bâzı şübhe ve vesveselere mâruz kalabilir ve sarsılıp yıkılma tehlikesi geçirebilir: Tahkikî îman ise: İmâna âit bütün mes'eleleri delilleriyle, tafsilâtlı ve teferruatlı bir surette bilmek, tasdik etmek, tereddütsüz inanmaktır Böyle bir îman şüphe ve vesveseler karşısında sarsılıp yıkılmaktan kendini koruyabilir Tahkikî îmanın da pek çok mertebesi vardır Bu mertebeleri İslâm âlimleri başlıca üç kısma ayırmışlardır: 1 - İlme'l-yakîn mertebesi: İmânî mes'eleleri ilmen, tam teferruat ve tafsilâtıyla, delilleriyle bilmek ve inanmaktır 2 - Ayne'l-yakîn mertebesi: İmanî mes'eleleri gözle görmüş, doğruluklarını bizzat müşahede etmiş gibi bilmek ve inanmaktır Gözle görmekle ilmen bilmek, insana kanaat vermesi bakımından çok farklıdır İnsan bir şey'i tereddütsüz, kesin olarak bilebilir, ama bir de gözleriyle görünce kanâatı kat kat artar Amerika'nın varlığını ilmen bilmekle, bizzat görmek gibi İşte îmanın ayne'l-yakîn mertebesi de, îman esaslarına gözle görmüş kat'iyetinde inanma hâlidir 3 - Hakka'l-yakîn mertebesi: İmanî mes'eleleri görmekten ayrı, bizzat yaşayarak, içine girerek kabûl ve idrâk etmek demektir İmanın bu üç mertebesini îzah bakımından şöyle bir misal verilmektedir: Bir yerden duman yükseldiğini uzaktan görmekle insan bilir ki, o yerde ateş yanmaktadır Dumanı görmek suretiyle ateşin varlığını bilmek, ilme'l-yakîn inanmaktır Sonra, duman çıkan yere gidip ateşi gözümüzle gördüğümüzü farzetsek, bu da ateşin varlığına ayne'l-yakîn inanmaktır Bir de ateşin bizzat yakınına gidip sıcaklığını hissetmek, elimizi aleve doğru tutup yakıcılığını duymak suretiyle ateşin varlığını bilmek vardır ki, buna da hakka'l-yakîn inanma denilir |
İmanda Mertebe Ve Gelişme Söz Konusu Mudur? |
08-24-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İmanda Mertebe Ve Gelişme Söz Konusu Mudur?Günümüzde Taklidî İman Kâfi midir? Yukarıda belirttiğimiz gibi bu zamanda taklidî îman pek çok vesvese ve şübhelerle karşılaşmakta ve o şübheler karşısında sarsılıp yıkılmaya mâruz bulunmaktadır Taklidî îmanın eskiden yeterli olduğu halde, günümüzde yetersiz kalış sebebini, Ali Fuad Başgil, şu şekilde îzah etmektedir: "İnsanlar her devirde din ve mâneviyat kuvvetine muhtaç olmuşlardır Fakat bu ihtiyaç, zamanımızda bir zaruret hâlini almıştır Eskiden atalarımız gayet basit bir din bilgisi ve görenek hâlinde "taklidî" bir îman ile rahatça yaşıyorlardı Çünkü onlara bütün içtimaî muhît (çevre) mâneviyat telkin ediyordu Bugün durum tamamıyle değişmiştir Din duygusu zayıflamış, eski dinî hürmet terbiyesi yerini, küstahca bir saygısızlık almıştır Bugün aile daralmış ve bağları gevşemiştir Aile yükü sırf karı-kocanın omuzlarına çökmüş, ana-babalar iktisadî ihtiyaçlar karşısında çocuklarının dinî terbiyesine yetişemez olmuşlardır Öbür taraftan mektep ve üniversiteler âdeta din aleyhtarı propaganda ocakları hâlini almıştır İnatçı münkirlerin tezyif ve temerrüdleriyle bir kat daha bulanıklaşan böyle bir hava içinde, bugün artık basit bir din bilgisi kâfi gelmez olmuştur Din nedir? İlim ile münasebeti nedir? İlim karşısında bugün din ne yapmalı ve nasıl bir vaziyet almalıdır? gibi sorular, şimdi her zamandan çok zihinleri tırmalamaktadır Hususiyle aydın gençlerin bu soruların cevaplarını bilmeye ihtiyaçları vardır" Gerçekten de, bugün verilecek bir din bilgisinin ve îman dersinin ilimle îmanı mezceden, akıl ve mantığa îmanî mes'eleleri kabûl ettiren tahkikî bir muhtevâda olması şarttır Yoksa, basit bir din dersi, görenek hâlindeki taklidî bir îman bilgisi, günümüz insanlarını - özellikle de gençlerini - tatmîn etmekten çok uzak kalacaktır |
|